Başbakanlık Osmanlı Arşivi 17 numaralı Zehair-i Rikab Defteri'ne (1788-1791) göre İstanbul'un iaşesinin te'mini
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 41852
- Danışmanlar: PROF. DR. TEVFİK GÜRAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Ekonomi, Tarih, Economics, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1995
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Türk İktisat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 156
Özet
Araştırmamız, Tevziat Defterleri Listesi'nde bulunan 17 numaralı Zehair-i Rikab Defteri (1788-1791) ışığında 18. yüzyılda İstanbul'a zahirenin sağlanmasını konu edinmektedir. İstanbul'da mukim olan kalabalık nüfusa yeterli olan zahirenin sağlanması esnasında ve sonrasında ortaya çıkan problemler de ortaya konmuştur. Özellikle incelememizin temeli olan defterin hükümlerini okuyarak zahirenin nasıl sağlandığını tesbit etmeğe çalıştık. İstanbul'a zahire te'min edilirken ortaya çıkan problemlere karşı, devletin düzenleyici ve yönlendirici çözümlerini bulmak araştırma boyunca sürdürüldü. Araştırmamız, üç bölüm halinde planlanıp yazıldı. Birinci bölümde, genel bir değerlendirme yaptık. İkinci bölümde, İstanbul'a zahirenin nasıl sağlandığı üzerinde durduk. Üçüncü bölümde ise İstanbul'a zahire te'min edilirken ortaya çıkan problemlerin neler olduğunu tesbit etmeğe çalıştık. Daha önce bu konuda yapılmış çalışmalardan yararlanmakla beraber, incelememizde 17 numaralı Zehair-i Rikab Defteri verileri sonuçlar açısından temel hareket noktamız oldu. Sonuçlar da o verilere göre belirlenmeye çalışıldı. İstanbul'da zahire arzım 18. yüzyılda doğal sebeplerden çok; idari, mali ve siyasi sebepler etkilemektedir. Çünkü savaşlarda bazı toprakların kaybı ve stratejik yerlerin kontrolünün düşman eline geçmesi, şehirlere sağlanan zahire miktarım düşürmüştür. 18. yüzyılda savaşlar, üreticileri üretim alanlarından kopararak cepheye aldığından, üretici kuvvetlerde azalma olmuştur. Bu dönemde yapılan harpler yenilgilerle bittiğinden elde edilen gelirler buralarda sarfedilmiştir. Defterin yazıldığı 18. yüzyılda Osmanlı Devleti; Rusya, Avusturya, İran, Venedik gibi ülkelerle toplam olarak 42 yıl savaşmak zorunda kalmıştır. Bu durum, devlet maliyesini boşaltmış ve mali bunalmalara sebep olmuştur. Mali durumun kötü olması, iktisadi yapıyı ve dolayısıyla İstanbul iaşesini olumsuz etkilemiştir. Kaybedilen yerlerden ve Celali Ayaklanmalarından kaçıp İstanbul'a göç edenler, İstanbul'un nüfusunu yükseltmekteydiler. Bu durum, iki yönlü olarak İstanbul iaşesinin sağlanmasına zararlı olmuştur. Üretim alanları daralmış ve İstanbul'daki131 tüketici nüfus artmıştır. Üstelik İstanbul'a zahire sağlayan yerler olan Karadeniz ve Tuna'nın kontrolünün düşman eline geçmesiyle durum daha da vahim bir hale gelmiştir. Bu yüzden zahirenin İstanbul'da kıllet üzere olduğu, hükümlerde ortak bir özellik olarak görülmektedir. 18. yüzyılda Avrupa ticari kapitalizm devresini merkantilizm uygulamalarıyla aşmıştır. Her Avrupa ülkesinde, aym derecede olmasa bile sanayi kapitalizminin ön şartlan oluşmaya başlamıştır. Avrupa ülkeleri, iktisadi yükselme içine girerken ayrı dönemde Osmanlı aydım, iktisadi hayatın problerine hala eski zihni çerçeve ile bakmaktaydı. Devlet adamlığı bu dönemde olan değişimler gözardı edilerek eskisi gibi“denge kurma uzmanlığı”olarak algılanmıştır. Osmanlı aydınları, iktisadi meselelerin çözümlerini“kadim”uygulamalarla çözme eğilimindedirler. İktisadi dengesizlikler de onlara göre,kadimden beri olan uygulamalardan sapmayla ortaya çıkmaktaydı. Yöneticiler, şehirlerde mal ve hizmetlerin mümkün olduğunca bol, ucuz ve kaliteli olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Osmanlı yöneticilerince hazine gelirleri yüksek olduğunda, şehirdeki tüketiciler için yeterli zahire kolaylıkla elde edilebilirdi. İktisadi yapı, Osmanlı aydınınca biraz gözardı edilmiştir. Bu bakış açısı, İstanbul'a zahire sağlanmasında daha rahatlıkla görülmektedir. Kalabalık olan İstanbul'un nüfusuna yeterli miktarda zahireyi zamanında sağlamak, devlet yöneticilerince çok önemli bir iş kabul edilmiştir. Okuduğumuz hükümlerde, zahirenin sağlanması“ehemm-i mühimme”olarak belirtilmektedir. İstanbul'a zahire sağlama işini, her padişah kendine vazıife sayıp bu konuda düzenlemeler yapmıştır. Zahirenin olmaması durumunda, kargaşa çıkabileceği ve halkın sosyal refahının sağlanması sebepleri, İstanbul zahiresinin sağlanmasını devlet yöneticileri açısından önemli kılmaktaydı. Bu yüzden 18. yüzyıldaki tarihi belgelerin çoğu ya direkt yada dolaylı olarak İstanbul'a zahire sağlanma ile ilgilidir. Bu dönemde siyasal amaçlı toplantılarda bile zahire te'mini meselesi konuşulmakta idi. Okuduğumuz defterde, İstanbul'a zahirenin deniz ve kara yoluyla taşındığı belirtilmektedir. Nehir üzerinde de zahire taşımaları yapılmaktaydı. Yolların bakımsız olması ve yük taşıyacak hayvanların bulunamaması nedenleriyle taşımanın daha çok gemilerle yapılması tercih edilmiştir. İskelelere yakın kazaların ürünleri, karayolu ile132 iskelelere ulaştırıldıktan sonra, gemilere yüklenerek İstanbul'a gönderilmekteydi. İstanbul'a gönderilen değişik cinsteki zehair öncelikle yakın yerlerden te'min edilmekteydi. Kıtlık şiddetli olduğunda, uzak bölgelerden de zahire gönderilmesi isteniyordu. İncelediğimiz defterin çoğu hükmünde; İstanbul'da zahire kılleti olduğundan bulunan mahallerden külliyetli zehair celbine irade-i şahanenin tealluk ettiği belirtilmektedir. İstanbul'a gerekli olan değişik türdeki zehairin %90'mı özel sermaye sahibi tüccar sağlamaktaydı. Devlet, saray ve ordu için belirlenmiş yerlereden alışlar yapıyordu. 18.yüzyılda tüccar İstanbul'a zahire sağlamada yetersiz kalmca devlet de İstanbul halkı için zahire alımları yapmaktaydı. Devletin yaptığı zahire alımları, felaket günlerinde kullanılmak üzere ihtiyaten almıyordu. İstanbul'a zahire sağlayan tüccarlar, yerli ve yabancı tüccarlar idi. Yerli tüccarlar müslüman ve zımmilerdi, yabancı tüccarlar ise İngiliz, Fransız, Venedik, Sicilya tüccarları idi. Defterde yabancı tüccarlarrdan bazılarının İstanbul'a zahire sağlamak için habbazan esnafıyla senet imzaladığım tesbit ettik. Zahirenin sağlandığı üretim yerlerindeki alış fiyatı ve İstanbul'daki satış fiyatı,“sair raic”ve“raici vakt”terimleriyle ifade edilmektedir. Zahirenin alış ve satış fiyatının bu terimlerden hareketle, arz ve talebin serbest piyasa şartlarında oluşturduğu fiyat olduğu sanılmamalıdır. Bu fiyatlar,alıcı ve satıcıya devletçe empoze edilmiş fiyatlardır. Çünkü devlet, piyasa fiyatlarına müdahale edebiliyordu. Belki ehl-i hibrenin tayin ettiği fiyat, adil bir fiyat olarak algılanıp sair raic fiyat olmuştur. Defterde rastladığımız bazı hükümlerde de zehair, a' la, evsat ve karışık olmak üzere üç gruba ayrılıp kalitelerine göre fiyatları belirlenmiştir. Bu durumda,bizzat devlet fiyatları belirlemektedir. İncelememize temel olan 17 numaralı Zehair-i Rikab Defteri'nin yazıldığı dönemde, uzun ve masraflı harplerin sürmesi, İstanbul'un göçlerle nüfusunun büyümesi zehair ihtiyacının şiddetini artırmıştır. Devlet,bu durumu fark ettiğinden yabancı tüccarlara zahire satışım yasaklamıştır. Devletin belirlediği yasak maddeler listesinde 18. yüzyıl boyunca zahire hep yer almıştır. Okuduğumuz hükümlerin hepsinde zahire ihracatının yasak olduğu belirtilmektedir. Bu yasağa uymayanların cezalandırılacağı da133 hükümlerin yazıldığı yer yöneticilerine hep hatırlatılmıştır. Devlet, İstanbul'a yeterli miktarda zahire sağlamak, düşman devlete zahire satışım yasaklamakla onları zora sokmak ve gümrük vergilerini artırmak amacıyla zehair ihracatım yasaklıyordu. Hükümlerde, İstanbul'a zahire taşıyacak gemilerden başkasına zahire verilmemesi belirtilmektedir. Yine hükümlerde belirtilen“derya-i kefere”düşman devletlerin tüccarlarıdır ki,bunlara“habbe ve katre-i vahide”zahire verilmemesi belirtilmiştir. Emr ve rıza hilafına zahire satışının yapılmamasında, zımnen devletin zahire ticaretinden elde edeceği vergi miktarlarım düşündüğünü anlamak gerekir. Defterin yazıldığı dönemlerdejstanbul'da zahire fiyatları yüksek oranda artmış ve dolandırıcılık faaileytleri baş göstermişti. Sıkı bir ihracat yasağı olmasına rağmen, bazı tüccarlar zahire kaçırabilmekteydi. Devlet, izin verdiği tüccara zahireyi aldıktan sonra, doğruca İstanbul'a getirmesini sağlamak için kefalet siste'mini uyguluyordu. Bu sisteme göre, İstanbul için zahire alımı yapan tüccar, aldığı bu zahireyi aynen ve doğruca başkente getireceğine dair bir kefil göstermek zorunda idi. Bu kefil adıyla Gümrük Defteri'ne yazıldıktan sonra, zahire iştirasına izin alabilmekteydi.Devlet, izin verdiği bu tüccarlara aldığı zahirenin aynen ve doğruca İstanbul'a getirilmesi için, alman zahirenin miktarı, cinsi ve fiyatının yerel yöneticilerce yazılıp gemi kaptanlanyla gönderilmesini istemekteydi. Böylece tüccarın zehair hususunda, hileli yollara sapması önlenmiş olunuyordu.Tüccarm İstanbul'a getirdiği yükler, yerel yöneticilerce belirtilen bilgilerle karşılaştırılmaktaydı. Yazılı olan bu bilgiler, durumu açığa çıkaran bir kefil gibi fonksiyon icra etmekteydiler. Devlet, İstanbul'a zahire sağlamak için bazı özel uygulamalar da yapmaktaydı. Bu uygulamalarla devletjstanbul'a yeterli zahireyi zamanında ve müşkilatsız sağlamayı amaçlıyordu. Üretim fazlalıklarım İstanbul'a gönderen bölgelere zahire alışlarım yapmak üzere memurlar gönderilmekteydi. Zahire taşıyan gemilerin yükünü değiştirmeleri veya satmaları ihtimaline karşı, hisar erleri konmaktaydı. Kaptan Paşa'ya, sahil kaptanlarına, Donanma-i Humayun'dan tefrik edilen gemilerden, İstanbul'a zahire taşıyan gemileri beraberinde getirme mecbur edilmişti. İstanbul'a zahire sağlama işinin devlet yöneticilerince önemli tutulması ve bu konuda bir çok düzenleme yapılmasına rağmen, İstanbul'da zahire miktarı yine de134 yetersiz kalıyordu. Okuduğumuz defterin çoğu hükümlerinde, der Aliye' de zahirenin kıllet üzere olduğu ve defi müzayaka-i ibadullah için olan yerlerden zehair getirilmesi belirtilmektedir. Zahire üretim miktarının daralması, arz miktarım azalttığından, arz talep dengesi kaybolmaktaydı. Talebin fazla olması, fiyatın yükselmesine neden oluyordu. Buna parelel olarak İstanbul'da zahire rniktarının da azaldığı okuduğumuz hükümlerde açıklanmaktadır. İstanbul'da zahire arz ve talep dengesizliğini ortaya çıkaran sebepler; önce doğal ve siyasi olaylarla zahire arzının ani kesilmesi, sonra da oluşan fiyat artışından yararlanarak zahireci ve benzeri grupların arzı yapay yollarla kısma ve daraltmaları şeklinde ortaya çıkmaktaydılar. Defterimizin yazıldığı 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun toplam olarak 42 yıl boyunca düşman devletlerle savaşması İstanbul'daki zahire arzım azaltmıştır. Savaşların kötüleştirdiği mali durum,iktisadi yapıyı da olumsuz etkilemişti. Muhtekir taifesinin faaliyetleri sonucunda, İstanbul'da zahire azalması olduğu ve bu yüzden fiyatların yükseldiğim belirten hükümleri 16 ve 18 numaralı Zehair-i Rikab Defterleri'nden okuduk. Muhtekirler ya elde ettikleri zahireleri stoklayarak, yada satış yerlerinden uzaklaştırarak fiyatları yükseltmekteydiler.İhtikar faaliyetlerinde bulunan tüccarjstanbul'a zahire sağlamaktan çok darlık getiren bir unsur olarak görülmüştür. Adı geçen defterlerde muhtekirlik yapmanın yasak olduğu belirtilmiştir. Devlet, zahirenin dışarı kaçırılmasını önlemek için de ihracat yasakları koymuştu. 18. yüzyılda İstanbul'un kalabalık nüfusuna yeterli zahirenin sağlanması için, ihracatı en çok yasak olan madde buğday olarak belirlenmektedir.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- 86/4 numaralı Rusya Ahkam Defterinin transkripsiyon ve incelenmesi (s. 1-95)
The transcription and study of the Russian Ahkam Defteri with the number 86/4 (pp. 1-95)
AHMET MARANCI
- Osmanlı Devleti'nin 1660-1661 (Hicri 1070-1071) tarihli sefer bütçesi
The military campaign budget of Ottoman State dated in 1660-1661 (Hijri 1070-1071)
DORUKHAN SELÇUK
- Çatalca vilayetindeki tarihi kırsal alan camilerinin mimari analizi ve koruma sorunları
Architectural analyses and conservation problems of historical rural area mosques in Catalca province
SEZGİ GİRAY KÜÇÜK
Doktora
Türkçe
2018
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. KEMAL KUTGÜN EYÜPGİLLER
- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Sadaret belgelerinde Milli Mücadele (5 Kasım 1918-17 Şubat 1919)
National struggle in the documents of sublime porte in the Prime Ministry Ottoman Arschives
TUBA BAĞCIATAL
- Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki bazı Evkaf Defterlerinde kullanılan ebrûlar
Ebru papers used in some books of pious foundations in Ottoman Archives Of Prime Ministry
AYŞE SÖZDEMİR AŞLAMACI
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
El SanatlarıFatih Sultan Mehmet Vakıf ÜniversitesiGeleneksel Türk Sanatları Ana Sanat Dalı
PROF. DR. MEHMET HÜSREV SUBAŞI