Mainstreamisation of populist radical right politics in Hungary.
Macaristan'daki popülist radikal sağ politikaların ana akımlaşması
- Tez No: 784623
- Danışmanlar: DOÇ. PİOTR SULA
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Siyasal Bilimler, Political Science
- Anahtar Kelimeler: Anaakımlaştırma, Avrupa Sağcı, Muhafazakar Politika, Radikal Sağ, Sağcı Popülizm, Macar Sağcı, Fidesz, Mainstreamisation, European Right-Wing, Conservative Politics, Radical Right, Right-Wing Populism, Hungarian Right-Wing, Fidesz
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: University of Wroclaw
- Enstitü: Yurtdışı Enstitü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 198
Özet
Son yıllarda, Avrupa Birliği, ana akım sağ partilerin, radikal sağ partilerin artan popülaritesine bir yanıt olarak, radikal sağcı söylemin unsurlarını benimsediği bir siyasi sahne olmuştur. Ayrıca radikal sağ partilerin 'göç karşıtlığı', 'popülizm', 'İslamofobi', 'AB karşıtlığı' gibi bazı temel argümanları Avrupa'da 'ana akım' siyasetin bir parçası haline gelmektedir. Son zamanlarda, bazı ana akım partiler, özellikle ana akım sağcı partiler - hatta bazı sosyal demokrat partiler - radikal sağın politikalarını ve söylemlerini ödünç almaya ve kullanmaya başladılar. Yani çoğunluk tarafından kabul edilen ana akım siyaset, günümüzde 'radikalizm'e doğru yaklaşmakta ve siyasi arenada aralarındaki farklar kaybolmaktadır. Bu nedenle, farklı tarihsel perspektiflere, siyasi koşullara, siyasi kültüre ve ideolojilere sahip radikal sağcı partiler ve hareketler 'ana akım' sisteme ve topluma meydan okumaktadır. Daha da kötüsü, ana akım partiler radikal sağ politikaları ve söylemleri meşrulaştırdı. Bu nedenle tez, 'radikal sağ' ve 'ana akım' partiler arasındaki geleneksel ayrımın bulanıklaşmasını ele almayı amaçlamaktadır. Özellikle 2001 sonrasında gelişen ortak düşman algısı, güvensizlik duygusu, kimlik ve refah politikalarına yönelik kaygılar, popülizm ve milliyetçilik radikal sağcı siyasetin önünü açmıştır. AB ülkelerindeki ana akım partilerin göç, İslamofobi, AB karşıtlığı ve çok kültürlülük konularındaki zayıf performansları kolektif hayal kırıklıkları ve kaygılardan beslenen radikal sağ partiler için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Bu nedenle AB'nin temel değerleri arasında yer alan demokrasi, insan hakları, çoğulculuk, 'çeşitlilik içinde birlik' gibi değerler radikal sağ tarafından siyasi olarak saldırıya uğramaktadır. Ayrıca radikal sağın son dönemdeki yükselişi, 1980'lerden bu yana Avrupa'da ve dünyada egemen ideoloji olan yeni sağdan söz edilmeden anlaşılamaz. Bu nedenle tezde Avrupa'daki farklı ülkelerden vaka çalışmalarına bakılarak radikal sağ partilerin ve 'yeni sağ' ideolojinin eş zamanlı yükselişinin, liberal demokrasilerde ana akım partilerin etkin siyaset üretememelerinden kaynaklanan temsil kriziyle bağlantılı olduğu gösterilecektir. Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Macaristan, Batı demokrasisinin siyasi ve ekonomik sistemine entegre olmak için kararlı adımlar attı. Ancak son yıllarda daha önce benimsediği Batı yanlısı politikaların aksi yönde hareket etmeye başlamıştır. Macaristan'da özellikle 2008'deki ekonomik kriz ve 2015'te başlayan mülteci kriziyle birlikte güç ve ivme kazanan radikal ve popülist dalga, Fidesz'in Macaristan'da kendi rejimini örgütlemesini sağladı. Bu tezin amacı, Macaristan'da artan popülist ve radikal politikaları incelemek ve bu politikaların nasıl ana akım hale geldiğine cevaplar bulmaktır. Bu nedenle bu tez öncelikle muhafazakar, radikal sağ ve popülist politika ve hareketlerin genelden özele doğru detaylı bir çalışma ile kavramsal bir analizini yapmaktadır. Bu bağlamda siyaset bilimi literatüründe muhafazakarlık, radikal sağ ve popülizm ile ilgili farklı görüş ve tanımlar sunulmaktadır. Tez daha sonra Macaristan'daki sağcı partilere ve sağcı siyasete odaklanmaktadır. Son olarak tez, Macar sağının 2010'dan beri değişen politikalarının ve Fidesz partisinin Macaristan'daki siyasetine odaklanarak tarihsel ölçekte derinlemesine bir analizle popülist radikal sağ siyasetin merkezileşme/ana akım sorununu analiz etmektedir. Tezin bu bölümünde şu sorulara yanıt aranmaktadır: 'Macaristan'da sağ siyaset nasıl değişti?', 'Ana akım sağ partilerin değişen sosyo-kültürel duruma karşı tutumu nasıl oldu?', 'Bu partiler siyasetlerini ana akım sağdan radikal sağa mı kaydırmaya çalışıyor?', 'Radikal siyasetlerini ana akım siyasete mi çevirmeye çalışıyorlar?', 'Bu tarafların politikalarını hangi krizler etkiliyor?' ve“Bu tutum seçim başarılarını etkiledi mi?”. Soruların yanıtlanmasının ardından çalışmanın son bölümünde Fidesz'in Macar sağ siyaseti üzerindeki siyasi, ekonomik, hukuki ve toplumsal etkisi 'kılık değiştirmiş partiler' tabiri kullanılarak analiz edilmektedir. Nitel araştırma analiz ve metodolojisini kullanan çalışma¹, Macaristan'da Fidesz partisinin 2010-2020 genel seçimlerindeki başarısına ve yıllar içinde değişen/dönüşen parti politikalarına odaklanmaktadır. Çalışmanın parametreleri muhafazakarlık, yeni sağ, popülist sağ, radikal sağ ve liberal olmayan demokrasi literatürü incelenerek belirlenmiştir. Çalışma ayrıca, Avrupa Birliği'nin Avrupa ülkeleri üzerindeki siyasi ve ekonomik etkisi olarak tanımlanan 'Avrupalılaşma' sürecinin genel olarak Macar siyasetini nasıl etkilediğini de incelemektedir. Bu analiz, 2004 yılından itibaren Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan'ın değişen sağcı politikalarının Fidesz partisi ile olan ilişkisine ve bağlantısına odaklanmaktadır. İncelenen Fidesz partisi ve Macaristan'ın sağcı politikalarının neo-liberal ve demokratik değerleri aşındırma eğiliminde olduğu ortaya çıkmaktadır. Çalışmada değerlendirilen Macaristan'daki popülist radikal sağ politikaların, söylemlerin ve partilerin meşruiyet kazanmasının tek nedeni popülist radikal sağın anaakımlaşması değil ayrıca Macar liberal demokrasisi, popülist radikal sağın gündem belirleme yeteneğinden etkilenmektedir. Başka bir deyişle, ana akım partiler, popülist radikal sağın politika ve söylemlerini, popülist radikal sağ partiler kendi fikirlerini meşrulaştırmaya çalışma ihtiyacı duymadan meşrulaştırmaktadır. Ayrıca çalışma sonunda Macar neo-sağ parametreleri ile demokrasi düzeyi arasında ters bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır.
Özet (Çeviri)
In recent years, the European Union has been the political scene where mainstream right-wing parties embrace elements of radical right-wing discourse as a response to the growing popularity of radical right-wing parties. Furthermore, some of the main arguments of radical right-wing parties such as 'anti-immigration', 'populism', 'Islamophobia', and 'anti-EU' are becoming a part of the 'mainstream' politics in Europe. Recently, some mainstream parties, especially mainstream right-wing parties – even some social democratic parties – have begun to borrow and use the policies and discourses of the radical right. In other words, mainstream politics, accepted by the majority is approaching 'radicalism' today, and the differences between them begin to disappear in the political arena. For this reason, radical right-wing parties and movements with different historical perspectives, political conditions, political culture, and ideologies challenge the 'mainstream' system and society. Worse still, the mainstream parties legitimized radical right policies and discourses. Therefore, the thesis aims to discuss the blurring of the traditional distinction between 'radical right' and 'mainstream' parties. In particular, the perception of common enemies, sense of insecurity, concerns about identity and welfare policies, populism, and nationalism developed especially after 2001 paved the way for radical right-wing politics. The weak performance of mainstream parties in EU countries on immigration, Islamophobia, anti-EU, and multiculturalism provides a suitable ground for radical right-wing parties that feed on collective disappointments and concerns. Therefore, values such as democracy, human rights, plurality, 'unity in diversity', which are among the essential values of the EU, are politically attacked by the radical right. Moreover, the recent rise of the radical right cannot be understood without reference to the new right, which has been the hegemonic ideology in Europe and the world since the 1980s. For this reason, in the thesis, by looking at case studies from different countries in Europe, it will be shown that the simultaneous rise of radical right parties and 'new right' ideology is linked to the representation crisis that occurs due to the inability of the mainstream parties in liberal democracies to produce effective politics. After the end of the Cold War and the collapse of the Soviet Union, Hungary took decisive steps to integrate into the political and economic system of Western democracy, yet, in recent years, it has started to act in the opposite direction of the pro-Western policies it has accepted before. The radical and populist wave that gained strength and momentum in Hungary, especially with the economic crisis in 2008 and the refugee crisis that started in 2015, enabled Fidesz to organise its own regime in Hungary. The aim of this thesis is to examine the increasing populist and radical policies in Hungary and to find answers to how these policies have become mainstream. For this reason, this thesis first makes a conceptual analysis of conservative, radical right-wing and populist policies and movements with a detailed study from general to specific. In this context, different views and definitions in the political science literature regarding conservatism, radical right and populism are presented. The thesis then focuses on right-wing parties and right-wing politics in Hungary. Finally, the thesis analyses the centralisation/mainstreaming problem of populist radical right politics with an in-depth analysis of the Hungarian right-wing's changing policies since 2010 and the Fidesz party on a historical scale by focusing on the politics of the Fidesz party in Hungary. The section of the thesis seeks answers to the following questions, 'How has right-wing politics changed in Hungary?', 'What has been the attitude of right-wing mainstream parties towards the changing socio-cultural situation?', 'Are these parties trying to shift their politics from the mainstream right to the radical right?', 'Are they trying to turn their radical politics into mainstream politics?', 'Which crises are affecting the policies of these parties?' and 'Has this attitude affected their election success?'. After answering the questions, in the last part of the study, the political, economic, legal, and social impact of Fidesz on Hungarian right-wing politics is analysed using the term 'disguised parties'. Using the analysis and methodology of qualitative research, the study focuses on the success of the Fidesz party in Hungary in the 2010-2020 national elections and the party policies that have changed/transformed over the years. The study's parameters were determined by examining the literature on conservatism, new right, populist right, radical right, and illiberal democracy. The study also examines how the 'Europeanisation' process, which is defined as the political and economic impact of the European Union on European countries, affects Hungarian politics in general. This analysis focuses on the relationship and connection of the changing right-wing policies of Hungary, a member of the European Union since 2004, with the Fidesz party. It is revealed that the analysed Fidesz party and Hungary's right-wing policies tend to erode neo-liberal and democratic values. The populist radical right's mainstreaming is not the only reason why the populist radical right policies, discourses, and parties in Hungary, which are evaluated in the study, gain legitimacy, and the Hungarian liberal democracy is affected by the agenda-setting ability of the populist radical right. In other words, the mainstream parties legitimise the policies and discourses of the populist radical right without the populist radical right parties needing to try to legitimise their own ideas. In addition, at the end of the study, it was concluded that there is an inverse relationship between the Hungarian neo-right parameters and the level of democracy.