Geri Dön

Pan-İslamizm tartışmaları ışığında Türkistan (1864-1922)

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 31688
  2. Yazar: ALAEDDİN YALÇINKAYA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1994
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 218

Özet

ÖZET' Sovyetler Birliği, 1980'lerin sonunda, son Komünist Partisi Genel Sekreteri Gorbaçovın Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) girişimleri ile beraber bütün çabalarına rağmen ayakta duramaz hale gelmiş ve 1990 başında dağılmaya başlamıştır. SSCB'nin dağılma sürecinin başlangıcı olarak, Afganistan bozgunu veya Polonya'da Walesa'ran çıkışının durdurulamaması olayı kabul edilebilir. Bu dağılma sürecinde hemen hiç etkin rol oynamamasına rağmen, Asya'daki Türk cumhuriyetleri de kendilerini bağımsızlığın kucağında bulmuşlardır. Hazırlıksız belki de“istenmeden”gelinen bu durum karşısında, bu devletlerin karşısına çok seçenekli diyebileceğimiz dış siyaset çıkmıştır. Seçenekler, zengin hammadde kaynaklarının hangi gelişmiş ülkelerle ve nasıl bir işbirliği ile değerlendirilebileceği durumuna göre biçimlenmektedir. Bu seçeneklerin önemli bir noktasını da Türkiye ile ilişkiler oluşturmaktadır. Bununla beraber Rusya ile ilişkilerin geleceği ve bugünkü durumu da belirgin değildir. Çok seçenekli bu görüntünün asıl unsurlarını bulmak için en az bir veya bir buçuk asır geriye gitmek gerekmektedir. I. Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında, Çarlık Rusyası'nın yıkılmasıyla beraber gündeme gelen Pan-Türkizm veya Pan-îslamizm iddiaları ile bütün Asya Türkleri 1990'a kadar sürecek olan SSCB veya“demirperde”dönemine girmiştir. SSCB'nin dağılmasıyla birlikte yine «pan»lı iddialara benzer görüşler gündeme gelmiştir. Genellikle Türk hükümetleri bu konularda dikkatli hareket etmektedirler, özellikle Turgut özal'ın başlattığı hamleye baktığımızda Türk cumhuriyetleri ile kurulan iktisadi, toplumsal, kültürel ilişkiler aslında diğer ülkelerle kurulmak istenenden daha farklı veya fazla değildir. Tek f arkla ki bu ülkelerle olan kültürel ilişkilerin daha geniş alanı ve doğal bir tabanı sözkonusudur. Türkiye dışındaki Türk cumhuriyetleri ile ilgili çalışmalar, kuramlar, öneriler, kamuoyu beklentileri ve Türk dış siyasetinin hızını ve kapasitesini oldukça aşan gelişmeler, uluslararası ilişkilere çok değişik boyutlar ve canlılıklar getirmiştir. Türkiye'nin laik ve demokratik kimliği ile Batı destekli olarak bölge yatırımları konusunda pastadan büyük pay beklentisi biraz hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Bununla beraber açılan sınır kapıları, düzenli uçak seferleri ve diğer ulaşım araçtan ile küçük girişimcilerin kurduğu ilişkiler belirginleşen bir taban üzerinde gelişmektedir. Türkistan konusundaki araştırmalar, bütün Şarkiyat araştırmalarında genellikle olduğu gibi, Batılı araştırmacıların etkisindedir. Birçok hatalı veya yanlış görüş, olayların içinde bulunduğu koşullar, toplumsal ve iktisadi düzen dikkate alınmadan veya genellikle Batılı ülkelerin çıkarları doğrultusunda hazırlanmış rapor veya araştırmalara bağlı kalınarak değerlendirilmektedir, iktisadi bakımdan olduğu gibi bilimsel çalışmalar bakımından da geri kalmış bulunan yerli araştırmalar ise Batili araştırmacıların ulaştıktan bu sonuçlan doğru ve güvenilir kaynak kabul etmektedirler. Aynı konuda bir Batılı araştırmacı sağlam kanıtlarla ortaya çıkmadan, Doğulular düşüncelerini değiştirmemektedirler.19. yy.'da, Türkistan'da ilerleyen Rusya'nın Hindistan'a dönük bir hesabı sözkonusu değildir. Bu konudaki Avam Kamarası tartışmalarında, İngiltere'nin iktidarıyla muhalefetiyle Türkistan'daki Rus ilerlemesini, özellikle işgalin tamamlandığı dönemde, desteklediği görülmektedir. Çünkü her iki ülke de birbirlerini büyük Avrupa ailesinin üyeleri olarak görmeyi tercih ediyorlar. Birlikte çalışarak dünyanın uygarlaşması ve kalkınması için daha çok ilerleyeceklerini hesaplıyorlar. Muhalefetin üzerinde durduğu nokta, gerek Hindistan yerlileri ve gerekse İngiltere kamuoyu açısından, Rusya ile İngiltere'nin bir an önce Afganistan'ın tarafsızlaştırması konusunda anlaşmaları gereğidir. İngiltere'nin bu işgalde Rusya'ya karşı çıkmayarak destek olmasındaki en büyük etken, yan uygar devlet kabul edilen Rusya'nın bölgeyi uygarlaştırma işlevini yerine getireceğine inanılmasıdır. Zikrettiğimiz birçok kaynaklar, bu tezde haklılık payı bulurlar. Bu tezin de doğru olmadığını gösteren örnek olaylara ilgili bölümlerde değindik, örneğin Kaşgar konusunda olduğu gibi. Eğer bu tez doğru olsaydı, İngiltere, Doğu Türkistan'da kurulan Kaşgar devletinin yaşamaması yönünde bu derece çaba harcamazdı. Çünkü kuruluş dönemi olması nedeniyle bazı sorunları olmakla birlikte bu devletin uygar, kentlerde ve dağlarda güvenliği, barışı ve kamu düzenini sağlamış, insanların kent dışında bile silahsız dolaştığı, ülkenin yollarının ve köprülerinin hızla imar edildiği, her türlü ticari ve diplomatik ilişkilere hazır olup“Doğu'nun Hollanda'sı”haline geldiğini İngiliz belgelerinden öğreniyoruz. Fakat İngiltere, etkisi altında bulunan Çin prensliklerinde gereken askeri hazırlığı yaptırıp, Rusya'nın askeri yardımı ile ve kendisinin kredi desteği ile, bu ülkeyi ortadan kaldırtmıştır. Bu siyasetin nedeni ticari çıkarlar olmakla beraber, İngiltere'nin etkisi altında olan bölgede denetimi dışındaki bir gelişmeyi tehlikeli bulması sözkonusudur. Ancak bunun gerekçesi uygarlık veya güvenlik sorunu değildir. Kaşgar emiri, İngiltere ile ticari ilişkiler kurmak, ülkesini İngiltere'nin tüccar ve yatırımcılarına açmak için çok uğraşmıştır. Fakat İngiltere, belki diğer sömürgelere de örnek olur diye bu ülkenin bağımsızlık ve kendi olanakları ile gelişme ve kalkınmasını çıkarlarına aykırı görmüştür. 19. yy. 'm üçüncü çeyreğinde ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında“yabani”olduklarından uygarlaştırılmak üzere Rusya ve Çin nüfuz alanına terkedilen Türkistan, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra, bocalama döneminde iken, köktendinci gelişmeler olacağı ileri sürülerek yeniden, ABD ve Batı tarafından Rusya'nın etki alanına bırakılmak üzeredir. Kafkasya ve Türkistan, özellikle îran kaynaklı akımların gelişmesinin önlenmesi için Rusya'nın etki alanına bırakılırken, Rusya'nın,“birinci derecede terörist ve köktendinci ülke”ilan edilen İran'a çok büyük miktarlarda silah ve mühimmat satmasına karşı etkin önlem alınmamaktadır. 19. yy.'ın Pan-lslamizmi, özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrası kullanılan Fan- Türkizm'i ile günümüzün köktendinciliği arasında özde bir ayrılık yoktur. Yine bu tehlikeler karşısında oluşturulan Türkistan'daki Sovyet Cumhuriyetleri-Sovyetler Birliği3 ilişkileri ile 1991'de biçimlenen, fakat bir türlü işlerlik kazanamayan Bağımsız Devletler Topluluğu'nun Türk cumhuriyetleri ile olan ilişkileri arasında benzerlikler sözkonusudur. Günümüzde Rusya, yeni bir rejimle kucaklaşmak istemektedir, tç sorunlar yüzünden Türkistan cumhuriyetleri «istemeden» bağımsızlıkları ile karşılaşmışlardır. Rusya'nın bu bölgeye olan ihtiyacı her zamankinden fazladır. Üstelik başta A.B.D. olmak üzere batılı ülkeler, belki de kendi çıkarları nedeniyle, Rusya'nın yeniden buranın“patronu”olmasını istemektedirler. Türkistan'ın bugünkü görüntüsüne bakıp, 1917 Devrimi sonrasına göndermede bulunmanın ve iki dönem arasında benzerlik kurmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Rusya'nın“görünüşte barışsever”bir isim olan «Bağımsız Devletler Topluluğu» adı altındaki yeni sömürge düzeninin başanlı olamayacağı kanaatindeyim. Bu kanaatimin dayanağı, Türkistan halklarım eskisinden çok daha güçlü, bilinçli ve dayanışma bilincine sahip olması değil, fakat Rusya'nın her yönüyle ayağa kalkamayacak durumda olması, geri sanayii, yetersiz kaynak ve yaşlı nüfusu ile beraber büyük oranda ümit ve değerlerini tüketmiş, toplumsal canlılıktan yoksun olmasıdır. Türkistan'da, Kafkasya'da, Balkanlar'da, Orta Doğu'da ve ülkelerde, en az İngiltere ve Rusya'nınki kadar Osmanlı tmparatorluğu'nun ilgisi, maddi ve manevi çıkarları veya hakları sözkonusu olmuştur. Bugün için de aynı ilgi, çıkar ve haklar, Rusya, ABD, İngiltere, Japonya veya İsrail kadar Türkiye için gündemdedir. Osmanlı İmparatorluğu ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bunlara gerektiği biçimde sahip çıkıp değerlendiremediği söylenebilir. Türkiye'nin bu ilgisini, bir“pan hareketi”,“Turancılık”veya günümüzde ileri sürülen biçimiyle“köktendincilik”olarak görmek, emperyalizmin, sömürgeciliğin veya örtülü sömürgecilik olarak değerlendirdiğim uygulamalar içerisindedir. 1994 Ekiminde İstanbul'da ikincisi toplanan Türk cumhuriyetleri devlet başkanlan zirvesinin konusu, bağımsızlığını kazanan bu ülkelerin iktisadi, toplumsal ve siyasal bağımsızlıklarını sağlamaları ve güçlendirmeleri, bu yönde işbirliği yapmalarıdır. Bunu Pan-Türkist bir toplantı olarak görmek, Rusya'nın veya çıkarları zedelenen diğer ülkelerin sömürgeci alışkanlığmdakı ısrarı, bu işbirliği sonucu Türk halklarının iktisadi ve toplumsal bakımdan gelişme endişesidir. Bu işbirliğinin, Baü'nın iktisadi çıkarlarını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği bundan sonraki çalışmamın konusudur. Ancak böyle bir işbirliğinin, başka ülkelerin çıkarlarına olumsuz etkide bulunması, bu işbirliğine verilen gerçek dışı isimleri kabullenmeyi gerektirmez. Bu zirve ve benzeri toplantılar için bir isim bulma durumunda kalırsak bunun adı da «Hür-Türk» zirvesi olabilir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Millî Mücadele Döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına vatandaşlık ve kimlik tartışmaları: 1918 - 1924

    Citizenship and identity debates from the National Struggle to early years of the Republic: 1918 - 1924

    MUAMMER DİVRİL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Siyasal BilimlerGaziosmanpaşa Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. İSMET TÜRKMEN

    DOÇ. DR. MEHMET KARATAŞ

  2. Türkiye'de İslamcılık tartışmaları ve siyasal İslam

    Islamism discussion and political İslam in Turkey

    MÜCAHİT ŞAHİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    DinÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. AHMET YÖNEM

  3. Cumhuriyet Dönemi İslamcılarının milliyetçiliğe bakışı

    The view of the Republican-Islamists on nationalism

    BESİME KAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    SosyolojiMarmara Üniversitesi

    Ortadoğu Sosyolojisi ve Antropolojisi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ COŞKUN

  4. Nation and nationalism according to Islamists during second constitutional period, A case study: Sirat-i Müstakim-Sebilürreşad

    II. Meşrutiyet dönemi'nde İslamcılara göre millet ve milliyetçilik, bir örnek çalışma: Sırat-ı Müstakim-Sebilürreşad

    ŞENOL GÜNDOĞDU

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2014

    Tarihİhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZER ERGENÇ

  5. Türkiye'de İslamcılığın değişen siyasal dili: 1990'lı yıllarda İslamcı dergiler

    The changes in political discourse of Islamism in Turkey: Periodicals in 1990s

    NAZIM MAVİŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    Siyasal BilimlerHacettepe Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ ÇAĞLAR