Geri Dön

Erken ve geç başlangıçlı preeklampside fetal ve maternal sonuçların karşılaştırılması

Comparision of fetal and maternal outcomes in early onset and late onset preeclampsia

  1. Tez No: 388707
  2. Yazar: ÖZLEM ALDEMİR BUKAĞIKIRAN
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MEHMET VURAL
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2015
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Marmara Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 82

Özet

Araştırmanın amacı; erken ve geç başlangıçlı preeklampsi olgularında fetal ve maternal sonuçların karşılaştırılmasıdır. Erken ve geç başlangıçlı preeklampsi için 34 ve 37 haftalar olmak üzere iki sınır değer seçilmiş ve iki grupta sonra kendi arasında karşılaştırılmıştır. Çalışmaya süperempoze preeklampsi, hafif preeklampsi, ağır preeklampsi, eklampsi ve HELLP sendromu tanısı alan tüm olgular dahil edilmiştir. İntrauterin ex fetus ve çoğul gebeliği olan kadınlar dahil edilmemiştir. MATERYAL METOD: Bu çalışma Ocak 2013-Ocak 2014 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde doğum yapan, erken ve geç preeklampsi tanısı alan 193 gebenin, fetal maternal sonuçlarının karşılaştırılması amacıyla, dosyalarının etik kurul onayı da alınarak retrospektif olarak incelenmesi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya erken başlangıçlı preeklampsi (24-34. gebelik haftaları arası) ve geç başlangıçlı preeklampsi (34 hafta ve üzerinde), tek canlı fetusu olan gebeler dahil edildi. Ayrıca bir gruplama daha yapılarak, yine fetal-maternal sonuçlar 37. gebelik haftası sınır kabul edilerek kıyaslandı. Hastalar erken ve geç preeklampsi olarak iki ana gruba ayrıldı. Her iki grupta da hafif preeklampsi, şiddetli preeklampsi, süperempoze preeklampsi, eklampsi ve HELLP sendromu olan olgular mevcuttu. Çalışmaya çoğul gebelikler ve in utero fetal kayıp olan olgular dahil edilmedi. Çalışmamızda, 34. ve 37. gebelik haftasının altı ve üstündeki gebelikler, maternal ve fetal sonuçlar açısından karşılaştırıldı. Her hasta; yaş, parite, gestasyonel hafta, hipertansiyon tipi (hafif-şiddetli preeklampsi, eklampsi, HELLP sendromu, süperempoze preeklampsi), doğum şekli, sezaryen endikasyonu, magnezyum tedavisi verilip verilmediği, ek medikal özelliği olup olmadığı (hipertansiyon, diyabet, akciğer hastalığı, guatr, kalp hastalığı, derin ven trombozu, gastrit/gastroözofageal reflü, renal hastalık, kolelitiazis), laboratuar değerleri (hemoglobin, trombosit sayısı, AST, ALT, LDH, ürik asit, BUN, kreatinin, spot idrarda dipstickle proteinüri miktarı, 24 saatlik idrarda proteinüri miktarı, albümin, total protein), intrauterin gelişme geriliği ve oligohidramnioz olup olmadığı, maternal komplikasyonlar (kan transfüzyonu gereksinimi, eklamptik kriz, HELLP sendromu, plasenta previa, plasenta dekolmanı, pulmoner emboli, uterus rüptürü, plasenta percreata, akut kolesistit), yenidoğan doğum ağırlığı, 1. ve 5. dakika APGAR skorları, yenidoğanın yoğunbakım gereksinimi olup olmadığı, yenidoğan kord kan gazı pH değerleri açısından karşılaştırıldı. BULGULAR: 34 hafta, erken ve geç preeklampsi ayrımında sınır alındığında: AST, ALT ve LDH; erken ve geç preeklampsi için anlamlı bulunmuş olup, erken preeklampsi grubunda daha yüksek düzeylere çıkmıştır. 37 hafta, erken ve geç preeklampsi ayrımında sınır alındığında: Kanda albümin ve total protein seviyesi ölçümlerinde anlamlı farklılık saptanmıştır, erken başlangıçlı preeklampsi grubunda daha düşük seviyelerde olduğu saptanmıştır. Hemoglobin ve trombosit değerlerinde anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Hemoglobin değerlerinin 37 haftanın üzerinde olan gebelerde daha düşük olduğu saptanmıştır. Trombositopeni ise erken preeklampsi grubunda daha fazla saptanmıştır. Her iki grupta benzer olarak: Spot idrarda dipstickle bakılan proteinüri ve 24 saatlik idrardaki kantitatif proteinüri miktarı, hipoalbüminemi ve hipoproteinemi, magnezyum sülfat tedavisi alma oranı, yenidoğan yoğun bakım ihtiyacı ,sezaryen oranı, oligohidramnioz ve IUGR, komplikasyon görülme oranı, her iki grup için de, erken başlangıçlı preeklampsi grubunda daha fazla bulunmuştur. Her iki grupta da yenidoğan doğum ağırlığı ve 1. ve 5. dakika APGAR skorları da erken preeklampsi grubunda daha düşüktür. SONUÇ: Preeklampsi hastalarının demografik ve klinik datalarını incelediğimiz çalışmamızda 34 hafta ve 37 haftayı sınır olarak kabul ettiğimizde elde ettiğimiz dataların anlamlı olarak değişip değişmediğini incelediğimizde genel olarak 34 hafta sınırının maternal iyilik hali açısından daha kritik bir sınır olduğu, bebek için ise her geçen haftanın prognozu iyi yönde etkilediği tespit edilmiştir. Şimdiye kadar preeklampsiyle ilgili yapılmış binlerce çalışmaya rağmen, hastalığı engellemenin bir yolu olmadığı bilinmektedir. Dolayısıyla engelleyemediğimiz bu hastalığı, geliştiğinde uygun bir şekilde yönetmemiz, anne ve fetusu korumak için yapabileceğimiz tek şeydir. Hastalığın her prenatal vizitte kan basıncının ölçülmesi, halkın konuyla ilgili bilinç düzeyinin yükseltilmesi gibi basit görülen, ancak bir o kadar etkili yöntemlerle erken tanınması hayat kurtarıcı olabilmektedir. Meslektaşlarımızın da konuyla ilgili bilgilerinin artırılması, özellikle erken gebelik haftalarında başlayan hastalığın daha şiddetli seyredeceği konusunda bilgi sahibi olmaları çok önemlidir.

Özet (Çeviri)

OBJECTIVES: The purpose of this study is; comparing fetal and maternal outcomes in early onset and late onset preeclampsia. The cutoff weeks for early and late onset preeclampsia were determined as 34 and 37 weeks, and then these two groups were compared with each other. The patients who were diagnosed with superemposed preeclampsia, mild preeclampsia, severe preeclampsia, eclampsia and HELLP syndrome were included. Intrauterine fetal deaths and multiple pregnancies were excluded. MATERIAL AND METHOD: This study was designed including 193 patients who had their deliveries in Marmara University Hospital- Obstetrics Department, diagnosed early and late onset preeclampsia from January 2013 to January 2014. The purpose of the study was to compare fetal and maternal outcomes in early and late onset preeclampsia. The patients' files were observed retrospectively after Ethical Committee certification. The inclusion criteria were; early onset preeclampsia (24-34. gestational week) and late onset preeclampsia (>34 gestational week) with singleton pregnancies. A second group was made with a cutoff value of 37 gestational weeks and also fetal and maternal outcomes were observed. The patients were divided into two groups; early onset preeclampsia and late onset preeclampsia. Each group was composed of mild preeclampsia, severe preeclampsia, gestational hypertension, superemposed preeclampsia, eclampsia and HELLP syndrome. The patients with multiple pregnancies and intrauterine fetal deaths were excluded. In this study, less than 34. gestational weeks and more than 34. gestational weeks patients were compared for fetal and maternal outcomes. The parameters were maternal age, parity, gestational week, hypertension type (mild- severe preeclampsia, eclampsia, HELLP syndrome, superemposed preeclampsia, chronic hypertension), type of delivery, indication for caesarean section, magnesium sulphate treatment, co-existing medical problems (hypertension, diabetes, lung disease, hypo-hyperthyroidism, heart disease, deep venosus thrombosis, gastritis/gastroesophageal reflux, renal disease, cholelithiasis), laboratory findings (hemoglobin concentration, platelets, AST, ALT, LDH, uric acid, BUN, creatinine, proteinuria in spot urine, proteinuria in 24 hours collected urine sample, albümin, total protein), intrauterine growth restriction and oligohydramniosis, maternal complications (blood transfusion, eclamptic seizures, HELLP syndrome, placenta previa, placental ablation, pulmonary embolism, uterine rupture, placenta percreata, acute cholecystitis), newborn birth weight, 1. and 5. Minutes APGAR scores, need for newborn intensive care unit, newborn umblical cord blood sample pH value. FINDINGS: When the cutoff value for early and late onset preeclampsia is 34 gestational weeks; AST, ALT, LDH levels were statistically significant and the parameters were higher in early onset preeclampsia group. This is positively correlated with more severe disease in the early onset preeclampsia group. When the cutoff value for early and late onset preeclampsia is 37 gestational weeks; Albumin and total protein levels were statistically significant. Also hemoglobin and platelet levels were statistically significant. Hemoglobin values were lower in the late onset preeclampsia group, probably because of the physiological hemodilution. Trombocytopenia was more often in the early onset preeclampsia group- which severe preeclampsia and HELLP syndrome are seen more often. Similar in both groups; Proteinuria levels in spot urine and 24 hours collected urine samples were similarly higher in eraly onset preeclampsia. This is because preeclampsia is more severe in early onset group and proteinuria increases with severity of the disease. Similarly in both groups, magnesium sulphate therapy was used more often in the early onset preeclampsia group which is more severe. Intensive care unit need fort he newborn was higher with early onset preeclampsia in both groups. Also caesarean section rates were higher in the early onset preeclampsia group. This is because of the estimated fetal weight is too small to handle the trauma comes with the vaginal birth and the cervix is usually not ready for a respectively emergent and urgent delivery. In both groups, newborn birthweight, 1. And 5. Minute APGAR scores were lower in early onset preeclampsia groups. Oligohydramniosis was not statistically significant in early onset and late onset preeclampsia groups. But ntrauterine growth restriction rate was higher in early onset preeclampsia. Blood transfusion, placental ablation, eclampsia, HELLP syndrome rates were higher in early onset preeclampsia. CONCLUSION: In conclusion; the cutoff value of 34 gestational weeks was more correlated with maternal outcomes. But each week has an importance for the babies outcomes. There are thousands of studies about preeclampsia, but we still do not know how to prevent the disease. So if we can't prevent it, we have to deal with it properly to protect the mother and the baby. Measurement of the blood pressure in every prenatal visit, educating people about the disease are simple but also effective methods. So we can diagnose preeclampsia in earlier gestational weeks and that can help saving lives. Also educating our colleagues about the topic and provide the awareness for the severity of early onset preeclampsia.

Benzer Tezler

  1. Preeklamptik ve normal gebelerde maternal ve umblikal kord kanındaki tiyol-disulfid, delta aminolevulinat dehidrataz, diğer oksidatif stres marker seviyelerinin araştırılması ve neonatal sonuçlara etkisi

    Research of thi̇ol-disulfide, delta aminolevulinate dehydratase and other oxidative stress marker levels in maternal and umbilical cord blood of preeclamptic and healthy pregnants and thei̇r effect on neonatal outcomes

    BÜŞRA LEKESİZ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Kadın Hastalıkları ve DoğumAnkara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ZEHRA KURDOĞLU

  2. İntrauterin gelişme geriliği tanısı konulan fetüslerin sonuçlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of the results of fetuses diagnosed with intrauterine growth restriction

    GULMIRA ALIYEVA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Kadın Hastalıkları ve DoğumÇukurova Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ METE SUCU

  3. Plasental growth faktör ve uterin arter doppler indekslerinin kombine tarama testi ile birlikte değerlendirilmesinin iskemik plsental hastalıkları öngörme etkinliği

    Measuring placental growth factor and uterine artery doppler i̇ndices for the prediction of i̇shemic placental diseases during the first trimester combined test

    GULNAR NURIYEVA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Kadın Hastalıkları ve DoğumDokuz Eylül Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. ÖMER ERBİL DOĞAN

  4. İntrauterin büyüme kısıtlılığı olan olgularda metabolik asidozu öngörmede NON-stres test(NST)ve doppler ultrasonografi (USG)'nin tanısal değeri

    Diagnostic value of NON-stress test and doppler ultrasound in predicting the metabolic acidosis in cases with intrauterine growth restriction

    ZÜHRE AYTAÇ ÖZTURAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Kadın Hastalıkları ve DoğumEskişehir Osmangazi Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN METE TANIR

  5. Erken ve geç preeklampsi olgularında maternal serum endokan düzeyinin incelenmesi

    Maternal serum endocan levels in early onset and late onset preeclampsia

    GÖKÇE NAZ KÜÇÜKBAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. DİLEK ŞAHİN

    DOÇ. DR. CEM YAŞAR SANHAL