Hellenistik Apoikia'dan Roma Colonia'sına: Antiocheia ad Pisidiam örneğinde bir koloni kentinin yerleşim ve idari tarihi
Von der hellenistischen Apoikia zur römischen Kolonie. Die Siedlungs- und Verwaltungsgeschichte einer Koloniestadt am Beispiel Antiochia ad Pisidiam
- Tez No: 475292
- Danışmanlar: YRD. DOÇ. DR. BURAK TAKMER
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri, Tarih, Ancient Linguistics and Cultures, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2017
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Akdeniz Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 388
Özet
Bu çalışmanın amacı Hellenistik apoikia'dan Roma kolonisine, buradan da MS. 4. yüzyılın başında eyalet metropolis'liğine evrilen bir kentin geçirdiği siyasi aşamaları antik kaynaklar, epigrafik, arkeolojik ve nümizmatik veriler ışığında irdeleyerek ortaya koymaktır. Antiokheia, ismini Seleukoslar Hanedanlığı'nın üyelerinden alan kentlerden biri olarak MÖ. 3. yüzyılda Seleukoslar'ın Anadolu'daki faaliyetleri kapsamında kurulmuş olmalıdır. Her halükarda Seleukoslar'ın Anadolu'da aralarında Antiokheia'nın da bulunduğu kolonilerinin Galat akınlarına karşı tampon görevi üstlenmenin yanı sıra Ege dünyası ile Syria arasındaki kara güzergâhının kontrolü için stratejik bir işlev taşıdıkları da söylenebilir. Strabon'un kente Magnesia ad Maeandrum'dan getirilen kolonistlerin yerleştirildiği aktarımı Magnesia ad Maeandrum'da bulunan ve yurttaşları arasında Magnesialıların da bulunduğu Antiochia Persidis kentinin meclis kararı aracılığıyla da desteklenmektedir. Antiokhos III Megas'ın emriyle Zeuksis tarafından Lydia ve Phrygia Bölgesi'ne yerleştirilen yaklaşık 2000 civarında Yahudi ailesinin bir kısmı Antiokheia'ya yerleşmiş olmalıdır. Antiokheia'da bulunmuş bir yazıt üzerinde Yahudi inancını temsil eden menorah figürünün yanında Acta apostolorum adlı kaynağın Yahudi nüfusundan ve bunların ibadet yeri synagog'dan bahsetmesi kentteki Yahudi varlığının açık göstergeleridir. Antiokhos I Soter veya Antiokhos II Theos tarafından kurulmuş olmasına rağmen Antiokheia'da Helenistik Dönem'e ait bir yazıtın bulunamamış olması kentin bu dönem tarihinin büyük oranda karanlık kalmasına sebep olmaktadır. Yine de başka veriler aracılığıyla Antiokheia'nın Magnesia kenti tarafından Artemis Leukophryene onuruna ilki en geç MÖ. 207/6 yılında düzenlenen uluslararası katılımlı festivale meclis kararıyla davet edilen kentlerden biri olduğu söylenebilir. Bu meclis kararı aynı zamanda ana kent ile koloni arasındaki sıkı ilişkilerin MÖ. 2. yüzyıl içlerine kadar sürdüğü yönünde resmi bir kanıt sunmaktadır. Bunun dışında kent yakınında bulunan Men Askaenos tapınağı da kesinlikle MÖ. 2. yüzyıla kadar geri gitmektedir. Zira Men kutsal alanındaki iki tapınağın planlarıyla Magnesia ad Maeandrum'daki Artemis Leukophryene ve Zeus Sosipolis tapınaklarının planları arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bu durum Magnesia'nın kent üzerinde siyasi etkinin yanında kültürel bir etkiye de sahip olduğunun kanıtıdır. Men tapınağı Kappadokia'da Komana'da Ma, Morimene Bölgesi'ndeki Venasa'da Zeus; Pontos'ta Komana'da Ma, Zela'da Pers tanrıçası Anaitis ve Kabeira'da Men; Phrygia'da Pessinus'ta Ana tanrıça tapınaklarıyla benzer bir örgütlenme biçimine sahiptir ve rahibin denetimindeki geniş tapınak arazisi çok sayıda kutsal köle tarafından işlenmektedir. Antiokheia'da Seleukoslar hâkimiyeti Apameia Antlaşması'nın ardından son bulmuştur. Bu antlaşmayla Roma tarafından kent civitas libera ilan edilmiştir. Antiokheia'nın özerklik statüsü Marcus Antonius tarafından Galatia Kralı ilan edilen Amyntas'a bırakıldığı MÖ. 39 yılında son bulmuştur. Actium Savaşı'nın ardından Octavianus da Amyntas'ın krallığını tanımıştır. Amyntas'ın MÖ. 25 yılında Homanadeis'e karşı giriştiği savaşta öldürülmesi üzerine onun egemenliği altındaki topraklara daha önce Asia Eyaleti'ne ait olan Batı Pamphylia'nın da eklediği coğrafyada Galatia Eyaleti kurulmuştur. Yeni kurulan eyaletin ilk 30 yılı Pisidialıların, özellikle de Homonadeis kavminin pasifize edilmesine yönelik çabalarla oldukça zorlu geçmiştir. Bu amaç doğrultusunda Augustus tarafından Pisidia ve Lykoania'da askeri koloniler (coloniae militum/ἀποικίαι στρατιωτῶν) kurulmuş (Antiokheia, Olbasa, Komama, Kremna, Parlais, Ikonion ve Lystra) ve MÖ. 6 yılında tamamlanan Via Sebaste ile bunlar hem birbirlerine hem de Pamphylia limanlarına bağlanmıştır. Bu güzergâhta bulunmuş olup üzerlerinde mesafe bildiriminin korunduğu 9 mil taşında caput viae olarak verilmesinden de anlaşıldığı üzere Antiokheia bu kolonilerin merkezi olarak Colonia Caesarea adıyla Roma kolonisi yapılmıştır. Nümizmatik verilerin belgelediği üzere bu durum Amyntas'ın ölümünün hemen ardından, MÖ. 25 yılında gerçekleşmiş, koloniye ayrıca Ius Italicum hakkı bahşedilmiştir. Koloni kuruluşunun gerekçeleri: 1) tezkeresini almış veteranların yerleştirilebileceği uygun arazi bulmak; 2) daimi lejyonun bulunmadığı eyalette bölgenin isyankâr kabilelerinin kontrol altına alınması gerekliliği ve 3) söz konusu kabilelere karşı kazanılacak zaferin ardından bunların Roma idaresiyle uzlaştırılması amacıyla Helenleşme sürecinin bile oldukça zayıf kaldığı bu bölgeye Roma akültürasyonunun taşınması şeklinde özetlenebilir. Bu amaçlar doğrultusunda kente Homanadeis ile mücadele sırasında bölgede konuşlanmış olması gereken Legio V Gallica (daha sonra Macedonica olarak adlandırılacak) ve Legio VII'den (daha sonra yine Macedonica olarak adlandırılacak) emekli askerler (veterani) yerleştirilmiştir. Veteranların ve onların soyundan gelenlerin isimleri bunların Latium, Etruria, Galia Cisalpina ve Gallia Narbonensis'ten askere alındıklarını ve bunlardan Antonius için çarpışmış olan bazılarınınsa Anadolu'da oturan negotiatores ya da Anadolu kökenli peregrini arasından celp edildiklerini düşündürmektedir. Roma kolonisine evrilmeden önce Frig, Pisid, Yunan, Makedon kökenlilerle Yahudilerden oluşan kent demografisi Augustus tarafından Roma kolonisi yapılmasının ardından İtalik kökenli kolonistlerin yerleştirilmesiyle bir kez daha değişmiştir. Bu kozmopolit yapı hakkında bilgi veren yazıtlar kentteki farklı etnik unsurlar arasındaki kaynaşmayı da belgelemektedir. Roma kolonisi ilan edilmesinin ardından kentin idari yapısında da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Roma örneği göz önüne alınarak kent merkezi yedi tepe üzerine inşa edilmiş; ayrıca Augustus'un MÖ. 7 yılında yaptığı düzenlemeyle kent teritoryumunun 14 regiones ve 265 vicus'a (Konstantinos zamanındaysa 308'e çıkmıştır) bölündüğü Roma'da olduğu gibi idari alt birimler olarak vicus'lara taksim edilmiştir. Bu nedenle Antiokheia'da Roma'dan bilinen vicus'larla aynı ismi taşıyan 7 vici adının biliniyor olması rastlantı değildir: Vicus Aedilicus; Vicus C(G)ermalus; Vicus Patricius; Vicus Salutaris; Vicus Tuscus; Vicus Velabrus ve Vicus Venerius. Koloni, vicus'ların dışında sayısı belli olmayan miktarda tribus'a da bölünmüştür. Bunlardan şimdiye kadar sadece Romana tribus'u belgelenmiştir. Bu veri vicus'ların Yunan polis'lerindeki pyle'lerin karşılığı olmayıp, bunun yerine semtleri temsil ettiklerini göstermektedir. Koloninin bütün yurttaşları Sergia tribus'una kayıtlı olduklarına göre Antiokheia'daki tribus örgütlenmesini, Malaca'daki curiae'la özdeş olacak şekilde bir tür seçim bölgesi olarak kabul etmek yerinde olacaktır. Kent Septimius Severus Dönemi'nde Socia Romanorum unvanı almıştır. Bu unvan kent sikkeleri üzerinde SR kısaltmasıyla kendini göstermektedir Koloni yapılma süreci kent tüzüğünün, dolayısıyla kent kurumlarının da topyekûn değişmesine neden olmuştur. Koloninin tüzüğü hakkında bir kaynak ele geçmemiş olmakla birlikte, kent kurumları ve memuriyetleri hakkında epigrafik belgelerden elde edilen veriler bunun Lex Coloniae Genetivae Iuliae'da ortaya konan idari yapıyla tamamen benzeştiğini göstermektedir. Buna göre kolonide bule ve demos'un yerini ordo decurio ve populus almış; idari memurlar olarak duumviri, aedilis ve praefectus ile başat konumdaki bu memurların yardımcıları olarak scriba (yazman) ast makamı (scriba quaestori) oluşturulmuştur. Mali memurlar olarak da quaestor ve duumviri quinquennales ile Antiokheia tüzüğünün en özgün yanlarından biri olarak koloni yapılmasının ardından onun denetimine geçen Men Askaenos tapınağının hazinesinden sorumlu curator arcae sancturii makamları bulunmaktadır. Dini makamlar da yine Roma'dan devralınmıştır: augures, pontifices; flamines ve sacerdotes. MS 3. yüzyıldan itibaren koloni tüzüğünde yer almayan, bununla birlikte Yunan Dünyası'nın önemli makamları olan grammateus, gymnasiarkhes, strategos, epistates, agoranomos idari memuryetleri; agonothetes, brabeutes ve ksystarkhes gibi festival makamları oluşturulmuştur. MS. 3. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan Got akınları, bölgede yeniden canlanan haydutluk sorunu sonucunda paraphylaks, eirenarkhes, hekatontarkhos ve beneficarius gibi güvenlikle ilgili yeni memuriyetlerin ortaya çıktığı, ayrıca bu müşkül dönemde kentin hububat kıtlığına düşmemesi ve karaborsacılığı engelleyerek fiyatın istikrarının sağlanması için λογιστὴς σειτηρεσίου memuriyetinin getirildiği görülmektedir. Yine bu dönemde yerel kültler için yeni rahiplik makamları meydana getirilmiş veya koloni öncesi var olanlar yeniden canlandırılmıştır. Bunlar arasında Asklepios, Dionysios, Patrios Theos Men ve Demeter rahiplikleri bilinmektedir. Bütün bu veriler kolonide Romalı olmayan etkilerin varlığına bir kanıttır. Başka bir ifadeyle venetiones ve gladyatör oyunları daha ziyade koloni sakinlerine hitap ediyorken, ξυστάρχης denetiminde düzenlenen οἱ ἐν κολωνείᾳ ἀγῶνες daha çok incolae ve attributi'ye hitap ediyordu. Yine geç dönemde oluşturulan gymnasiarkhes ve ksystarkhes memuriyetleri de bunlarla ilişkilidir. Kolonistlerin yaşadıkları topografyanın son derece bereketli olması (super abundandi messe) ve Strabon'un bahsettiği κοινὴ ὁδός'un hemen güneyinde konumlanması yurttaşlarının zenginleşmesini, dolayısıyla çok sayıda senator (bk. Caristanii, Anicii, Calpurnii, Iulii, Flavii, Gellii, Sergii, Paulii, Novii, Priscii) ve görece daha az olsa da atlı sınıfına mensup (bk. Anicii, Crepereii) insanlar yetiştirebilmesini olanaklı kılmıştır. Yine de Koloninin yurttaşları arasında Sergii ailesinin imparatorluğun Doğu kesiminden senatus sınıfına alınan ilk aileler arasında bulunması ve bunu Vespasianus Dönemi'nde Anicii, Craistanii ve Iulii ailelerinin takip etmesi, koloni sakinlerinin Italik kökenli olmasından ziyade Galatia eyaleti valilerinin koloni için takındıkları olumlu tutumun (bk. patroni coloniae olarak onurlandırılan Galatia valileri) ve daha da önemlisi imparator aileleri ve bunların dostlarıyla kurulan yakın ilişkilerin sonucudur. Kentin en önemli meydanına Tiberia Platea adının verilmesi, benzer şekilde Tiberius'un kardeşi Drusus'a, dostları P. Sulpicius Quirinius ve M. Servilius'a; Tiberius'un Agrippina Minor'u eş olarak verdiği Cn. Domitius Ahenonbarbus'a ve Tiberius'un yeğeni ve evlatlığı Germanicus Caesar'ın damadı L. Cornelius Felix'e kentin onursal duumvir'liği takdim edilmesi Tiberius'un MÖ. 20 yılında çıktığı Doğu seferinde Antiokheia ile özel bir ilşiki kurduğunu düşündürmektedir. Ayrıca senator Iulius Paulus'un kızına verdiği Agrippina adı da bu bağlamda değerlendirilebilir. Bunun dışında Caristanii ailesinin Claudius'a bir köle sattığı bilinmektedir. Sonuç olarak Caristanii, Iulii ve Anicii ailelerinin hanedan üyeleriyle yakın ilişki kurdukları anlaşılmaktadır. Antiokheia'nın koloni öncesi yerleşimcilerinin ne kadarına koloni yurttaşlığı verildiğini belirlemek mümkün değildir. Bununla birlikte Pergamon, Ankyra, Ephesos, Attaleia vb. kentlerle ilişkileri yansıtan yerel gelenekler ve kültler varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yine de Roma kolonizasyonu süreciyle Latince en azından idari terminolojide, özellikle de imparator ve eyalet valileriyle için yapılan ithaflarla kent elitlerinin onurlandırıldıkları yazıtlarda kullanılmaya uzun süre devam etmiştir. Claudius II zamanına kadar devam eden sikke baskılarında da lejantlar Latincedir. Buna karşın MS. 295 yılından önceye tarihlenmeyen decurio protokollarnın ise Yunanca kaleme alınmıştır. Mezar ve özellikle de Men için yapılmış adaklarla özel şahıslar için akrabaları, bağlaşıkları ve hizmetkârları tarafından dikilen yazıtlarda Latincenin Yunancaya göre oranı son derece düşüktür. Sağır ve Kumdanlı'da bulunan ve nerdeyse tamamı Yunanca kaleme alınmış ve hepsi MS. 3 yüzyılda tarihlendirilen ve dini içerikli Ksenoi Tekmoreioi adlı bir grup tarafından yapılan para bağışlarına ilişkin yazıtların tamamı da Yunancadır. Antiokheia'nın yukarıda da belirtildiği üzere MS. 3. yüzyılın ikinci yarısından itibaren zayıflamaya başlayan koloni hüviyeti, MS. 308–311 yılları arasında Pisidia Eyaleti'nin kurulması ve Antiokheia'nın yeni eyaletin metropolis'i yapılmasıyla son bulmuştur. Kendi başına ayrı bir eyalete dönüştürülen Pisidia'nın metropolis'i yapıldığı Diocletianus ve Constantinus zamanında Antiokheia'da birçok yapı tamirat görmüştür. İdari yapıdaki bu değişimin sonucu olarak erken dönem kolonisinin büyük bir önem ve refaha ulaştığı söylenebilir. Büyük bir kısmı koloni territoryumunda yaşamış olması gereken Ksenoi Tekmoreioi üyelerinin yaptıkları görece yüksek bağışların ve oldukça geç bir döneme kadar sikke basmaya devam edebilmesinin de gösterdiği gibi kent refah seviyesini Geç Dönem'e kadar korumuştur. İdari yapıdaki bu değişikliğin önemli sonuçlarından biri de koloni tüzüğünün kaldırılarak kent kurumlarının yeniden yapılandırılması olmuştur. Buna göre epigrafik belgeler kentin kilise bünyesinde örgütlenen organları olarak arkhiepiskopos, episkopos, anagnostes, diakonos, epistates, pater poleos (pater civitatis), presbyteros ve praepositus makamlarını belgelemektedir. MS. 6. yüzyılda ticari güzergâhların değişmesine bağlı olarak kent önemini yitirmeye başlamıştır. Bununla birlikte İmparator Iustinianus Dönemi'nde Pisidia Eyaletinin piskoposluk merkezi olma özelliğini halen sürdürmüştür. MS. 713 yılında Araplar, Abas adlı bir generalin komutası altında Roma imparatorluğuna karşı sefere çıkmışlar, Pisidia Antiokheia'sını almışlar ve pek çok esir ele geçirmişlerdir. Bu yıkıma rağmen Antiokheia'nın tarihi MS. 13. yüzyıla kadar takip edilebilmektedir. Kent Notitia episcopatuum'da en son 1259-1282 yılları arasında gözükür. İbni Batuta'nın MS. 14 yüzyılın 2 çeyreğinde kaleme aldığı seyahat notlarında Antiokheia anılmamaktadır. Dolayısıyla kentin varlığı 13 yüzyılın ikinci yarısında son bulmuş gözükmektedir.
Özet (Çeviri)
Das Ziel dieser Arbeit ist die politische Entwicklung einer Stadt, die von der hellenistischen apoikia zur römischen Kolonie und dann im 4. Jahrhundert n. Chr. zur Metropolis einer Provinz entwickelt ist, durch die antiken Quellen, epigraphischen, archäologischen und numismatischen Belegen zu untersuchen und vorzulegen. Antiocheia soll als eine Stadt, die nach den Mitgliedern der seleukidschen Dynastie benannt worden ist, im 3. Jahrhundert v. Chr. durch die Aktivitäten der Seleukiden in Anatolien gegründet worden sein. Auf jeden Fall kann gesagt werden, dass die Kolonien, unter denen auch Antiocheia, gegen die galatischen Züge als Bollwerk aber auch zur Kontrolle der Wege zwischen der ägäischen Welt und Syrien eine strategische Funktion gehabt haben. Die Überlieferung von Strabon, dass in die Stadt Kolonisten aus Magnesia ad Maeandrum gebracht sind, ist durch einen in Magnesia ad Maeandrum gefundenen Beschluss des Rates der Stadt Antiochia Persidis, unter ihrer Bürger auch Magnesier lebten, bewiesen. Von den durch einen Befehl von Antiochos III Megas unter Zeuksis in Lydia und Phrygia gesiedelten 2000 jüdischen Familien sind wohl einige nach Antiocheia gekommen. Auf einer in Antiocheia ans Tageslicht gekommenen Inschrift ist eine Menora zu sehen, die ein Symbol des jüdischen Glaubens ist. Außerdem wird in der Quelle namens Acta apostolorum die jüdische Bevölkerung und eine Synagoge erwähnt. Beide Belege zeigen eindeutig die Existenz der Juden in der Stadt. Obwohl die Stadt von Antiochos I Soter oder Antiochos II Theos gegründet worden ist, gibt es in Antiocheia keine Inschrift aus der hellenistischen Zeit. Daher bleibt die einschlägige Geschichte der Stadt weitgehend im Dunkel. Jedoch kann durch andere Belege gesagt werden, dass Antiocheia unter den Städten ist, die zum für Artemis Leukophryene organisierte Fest (das erste spätestens im Jahr 207/6) mit dem Beschluss des Rates von Magnesia eingeladen ist. Dieser Beleg beweist, dass die engen Beziehungen zwischen der Metropolis und der Kolonie bis 2. Jahrhundert v. Chr. gedauert hat. Außerdem geht die Geschichte des in der Nähe von Antiocheia befindlichen Men Askaenos Heiligtums ganz sicher bis 2. Jahrhundert v. Chr. zurück. Denn es gibt zwischen den Plänen der Tempel im Men Heiligtum und den Tempel Artemis Leukophryene und Zeus Sosipolis in Magnesia ad Meandrum eine sehr große Ähnlichkeit. Das zeigt, dass Magnesia auf die Stadt außer politischem auch kulturellem Einfluss geübt hat. Men Tempel hat mit dem Ma Tempel in Komama (Kappadokien), mit dem Zeus Tempel in Venesa (Morimene Gebiet), mit dem Ma Tempel in Komama (Pontos), in Zela mit dem Tempel der persischen Göttin Anaitis und in Kabeira mit dem Men Tempel; in Pessinus (Phrygien) mit dem Tempel der Muttergottheit eine ähnliche Organisation. Und das weite Gebiet des Men Tempels in Antiocheia, das im Aufsicht eines Priesters stand, wurde von vielen heiligen Sklaven bearbeitet. Die seleukidsche Hegemonia in Antiocheia hat mit dem Apameia Abkommen ihr Ende gefunden. Durch dieses Abkommen wurde die Stadt von Roma zur civitas libera erklärt. Die Autonomie von Antiocheia wurde beendet, als die Stadt im Jahr 39 v. Chr. von Antonius zum König erklärten Amyntas überlassen wurde. Nach dem Actium Krieg hat auch Octavianus Amyntas als König erkannt. Als Amyntas im Jahr 25 v. Chr. im Kampf gegen die Homanadeis starb, wurde in seinem Gebiet die Provinz Galatia gegründet und zu dieser Provinz West Pamphylien hinzugefügt, das damals zur Provinz Asien gehörte. Die ersten 30 Jahre der neuen Provinz waren wegen der Bemühungen, die die Pazifizierung der Pisidiern und Homonadeis zum Ziel hatten, ziemlich schwierig. Zur Verwirklichung dieses Ziels wurde von Augustus in Pisidien und Lykaonien militärische Kolonien (coloniae militum/ἀποικίαι στρατιωτῶν) gegründet; Antiocheia, Olbasa, Komama, Kremna, Parlais, Ikonion und Lystra. Die im Jahr 6 v. Chr. fertiggestellte Via Sebaste verband diese Kolonien miteinander und mit den Häfen von Pamphylien. Auf an diesem Weg gefundenen 9 Meilensteinen sind Entfernungsangaben erhalten. Da auf diesen Meilensteinen als caput viae Antiocheia erscheint, wird es klar, dass Antiocheia mit dem Namen Colonia Caesarea römische Kolonie gemacht und das Zentrum dieser Kolonien wurde. Die numismatischen Funde belegen, dass dieser Vorgang gleich nach dem Tod von Amyntas im Jahr 25 geschehen ist. Ansonsten wurde der Kolonie das ius Italicum verliehen. Die Ursachen zur Gründung der Kolonie kann zusammengefasst werden; 1) um einen geeigneten Platz für die Veteranen zu finden, 2) um in einer Provinz ohne eine stationierte Legion die aufständischen Stämme zu kontrollieren, 3) um nach dem Sieg über diesen Stämme diese mit der römischen Regierung zu versöhnen und in ein Gebiet, wo sogar die Hellenisierung ziemlich schwach war, römische Akkulturation zu bringen. Für diesen Zweck wurde in der Stadt für den Kampf gegen Homanadeis die Veteranen von Legio V Gallica (nacher wurde als Macedonica benannt) und von Legio VII (nacher wurde ebenfalls als Macedonica benannt) gesiedelt. Die Namen der Veteranen und ihrer Nachkommen verraten, dass sie aus Latium, Etrurien, Gallia Cisalpina und Gallia Narbonensis rekrutiert wurden. Einige davon, die für Antonius gekämpft haben, könnten negotiatores, die ihren Wohnsitz in Anatolien haben oder anatolisch stämmige peregrini gewesen sein. Die Demographie der Stadt, die bevor römische Kolonie wurde, aus phrygisch, pisidisch, griechisch, makedonisch und jüdisch stämmigen Siedlern besteht, wurde, nach dem die Stadt von Augustus römische Kolonie gemacht ist, durch die italisch stämmigen Kolonisten nochmal geändert. Die Inschriften belegen dieses kosmopolitische Gebilde und die Verschmelzung der verschiedenen ethnischen Komponente. Nachdem die Stadt zur römischen Kolonie erklärt wurde, hat es sich in der Verwaltung der Stadt wichtige Änderungen gegeben. Als Beispiel diente Rom und die Stadt wurde auf sieben Hügel errichtet. Außerdem wurde das Territorium der Stadt durch eine Anordnung von Augustus im Jahr 7 v. Chr. in 14 Regionen und in 265 vici (in der Zeit von Constantinus wurde die Zahl der vici 308) geteilt. Wie in Rom waren Untereinheiten der Verwaltung der vicus. Daher ist es wohl kein Zufall, dass es in Antiocheia 7 vici die gleichen Namen wie in Rom haben: Vicus Aedilicus; Vicus C(G)ermalus; Vicus Patricius; Vicus Salutaris; Vicus Tuscus; Vicus Velabrus und Vicus Venerius. Die Kolonie wurde außer vicus auch in tribus geteilt, deren Zahl nicht bekannt ist. Von diesen ist nur der tribus Romana belegt. Das zeigt, dass vicus, nicht der pyle in den griechischen Polis entspricht, sondern die Stadtviertel vertritt. Da alle Bürger der Kolonie in der Sergia Tribus eingetragen sind, ist die Organisation der Tribus in Antiocheia entsprechend den curiae in Malaca als eine Art von Wahlbezirk zu denken. Die Stadt erhielt in der Zeit von Septimius Severus den Titel Socia Romanorum. Dieser Titel ist auf den Münzen der Stadt in der abgekürzten Form als SR zu sehen. Der Prozess der Kolonisierung hat die komplette Veränderung der Verfassung und der Institutionen zur Folge. Obschon keine Quelle über die Verfassung der Kolonie entdeckt wurde, zeigen die epigraphischen Funde, durch die wir über die Institutionen und das Beamtentum erfahren, dass die vollkommen identisch mit der in Lex Coloniae Genetivae Iuliae beschriebenen Verfassung war. Mit Hilfe dieser Informationen wird klar, dass in der Kolonie ordo decurio und populus, bule und demos ersetzten. Die Verwaltungsbeamten waren duumviri, aedilis und praefectus. Als Mitarbeiter dieser Beamten wurden scriba, und als deren Untergebene scriba quaestori geschaffen. Als Finanzbeamten gab es quaestor und duumviri quinquennales. Nachdem die Stadt Kolonie gemacht wurde, ist der Men Askaenos Tempel unter die Aufsicht der Kolonie gekommen und für den Schatz des Tempels trug curator arcae sancturii die Verantwortung. Das ist eine Besonderheit der Verfassung von Antiocheia. Religiöses Beamtentum wurde auch von Rom übernommen: augures, pontifices; flamines und sacerdotes und quindecemviri sacris faciundis. Für Liberti gab es seviratus. Ab dem 3. Jahrhundert n. Chr. sehen wir als Verwaltungsbeamten grammateus, gymnasiarkhes, strategos, epistates, agoranomos; und für die Organisation der Feste agonothetes, brabeutes ve ksystarkhes. Diese Beamten existierten in der Verfassung der Kolonie nicht waren aber in der griechischen Welt wichtig. Als Folge der gotischen Überfälle und erneut auftretende Räuberei wurden ab der zweiten Hälfte des 3. Jahrhundert n. Chr. neue Beamten paraphylaks, eirenarkhes, hekatontarkhos ve beneficarius geschaffen, die für die Sicherheit verantwortlich waren. In der gleichen Zeit wurde, um die Getreideknappheit und die Schwarzmarkt zu verhindern und um die Preise stabilisieren λογιστὴς σειτηρεσίου geschaffen. Wieder in der gleichen Zeit wurde für die lokalen Kulten neue Priesterstellen geschaffen und die alten wurden belebt. Unter diesen sind Asklepios, Dionysos, Patrios Theos Men und Demeter Priester bekannt. Alle diese Belege zeigen ganz eindeutig, dass es in der Kolonie Einflüsse existierten, die nicht römisch waren. Anders gesagt, venetiones und Gladiatorenkämpfe sprachen vielmehr die Kolonisten an, aber unter Aufsicht der ξυστάρχης organisierten οἱ ἐν κολωνείᾳ ἀγῶνες sprachen die incolae und attributi an. Die in der späteren Zeit geschaffenen Beamtenstellen, gymnasiarkhes und ksystarkhes beziehen sich auf diesen. Die Ortschaften, wo die Kolonisten lebten, waren äußerst fruchtbar (super abundandi messe) und lagen, wie Strabon erzählt, gleich südlich von κοινὴ ὁδός. Das hat zur Folge, dass die Bewohner reich wurden und die Stadt viele Senatoren (z.B. Caristanii, Anicii, Calpurnii, Iulii, Flavii, Gellii, Sergii, Paulii, Novii, Priscii) und relativ viele Reiterklassenangehörige hervorgebracht hat. Die Zunahme der Stadteinwohner in der frühen Zeit hängt nicht davon ab, weil die Bewohner italisch stämmig waren, sondern davon ab, weil die Gouverneure der Provinz Galatia eine wohlwollende Haltung gegenüber der Kolonie hatten (s. die als patroni coloniae geehrten Gouverneure der Galatia). Außerdem gab es sehr gute Beziehungen zwischen der Kolonie und Kaiserfamilien und auch deren Freunde. Wenn tatsächlich Tiberia Platea in der Zeit von Tiberius errichtet ist, zeigt das die enge Beziehung mit ihm. In ähnlicher Weise wurden Drusus (der Bruder von Tiberius) und seine Freunde P. Sulpicius und M. Servilius als C. Cariatanius Fronto Caesianus Iulius praefectus war; Cn. Domitius Ahenonbarbus, wem Tiberius Agrippina Minor als Ehefrau gab, als P. Anicius Maximus praefectus war, Ehrenduumvir der Stadt. Außerdem kann man den Namen Agrippina, den der Senator Iulius Paulus seiner Tochter gab, in diesem Zusammenhang sehen. Es ist auch bekannt, dass Caristanii Familie Claudius einen Sklaven verkauft hat. Zusammengefasst wird es klar, dass die Familien Caristanii, Iulii und Anicii mit den Angehörigen der Kaiserfamilie gute Beziehungen pflegten. Es ist nicht bekannt, an wie vielen einheimischen Bewohner der Stadt die Bürgerschaft der Kolonie verliehen wurde. Lokale Sitten und Kulten, die die Beziehungen der Stadt mit Pergamon, Ankyra, Ephesos, Attaleia usw. zeigen, existierten weiter. Latein wurde in der Kolonie als Verwaltungssprache lange Zeit benutzt. Besonders ist die Sprache der Ehreninschriften für die Kaiser, die Provinzgouverneure und für die Eliten der Stadt lateinisch. In der Münzprägung, die bis zur Claudius II Zeit gedauert hat, sind Legenden in der lateinischen Sprache. Trotzdem sind die Protokolle der Dekurionen, die nicht vor 295 n. Chr. datiert werden in der griechischen Sprache geschrieben. Fast alle Grabinschriften, Votivinschriften für Men und die für die Privatpersonen von den Angehörigen errichteten Inschriften sind griechisch. Griechisch sind auch fast alle Inschriften die in Sağır und Kumdanlı gefunden sind. Alle diese Inschriften sind ins 3. Jahrhundert n. Chr. datiert und berichten von einer religiösen Gruppe namens Ksenoi Tekmoreioi gemachten Geldspenden. Wie oben erwähnt, Antiocheia verliert seit der zweiten Hälfte des 3. Jahrhundert n. Chr. allmählich seine koloniale Identität und nachdem die Provinz Pisidia (zwischen 308 und 311 n. Chr.) gegründet und Antiocheia die Metropolis der neuen Provinz wurde, hat die Stadt ihre koloniale Identität vollständig eingebüßt. In der Zeit von Diokletian und Konstantin wurde Antiocheia die Metropolis der selbständig gemachten Provinz Pisidia und viele Gebäude wurden repariert. Es kann gesagt werden, dass durch die Veränderung in der Verwaltung die frühe Kolonie eine große Bedeutung bekam und einen großen Wohlstand erreichte. Die relativ großen Geldspenden der Ksenoi Tekmoreioi, deren Mitglieder wohl in großer Zahl im Territorium der Kolonie lebten und bis in die ziemlich späte Zeit gedauerte Münzprägung zeigen, dass die Stadt ihren Wohlstand sehr lange erhalten hat. Das wichtigste Resultat der Verwaltungsänderung ist, dass die Verordnung der Kolonie außer Kraft gesetzt wurde und die Institutionen der Stadt neu gestaltet wurden. Die epigraphischen Belege zeigen die um der Kirche organisierten Institutionen der Stadt; arkhiepiskopos, episkopos, anagnostes, diakonos, epistates, pater poleos (pater civitatis), presbyteros ve praepositus. Mit der Verlegung der Handelsrouten verlor die Stadt ihre Bedeutung. Dennoch blieb sie in der Zeit von Iustinianus der Bischofsitz von Pisidien. Im Jahr 713 n. Chr. griffen die Araber unter Führung vom General Abas gegen das römische Reich. Dabei wurde Antiocheia erobert und es wurde viele Gefangenen gemacht. Trotz dieser Zerstörung kann man die Geschichte von Antiocheia bis ins 13. Jahrhundert n. Chr. verfolgen. Die Stadt wird zuletzt in Notitia episcopatuum zwischen 1259 und 1282 erwähnt. Der Name von Antiocheia ist im zweiten Viertel des 14. Jahrhunderts n. Chr. geschriebenen Reiseberichten von Ibni Batuta nicht mehr zu sehen. Daher ist wohl anzunehmen, dass die Stadt im der zweiten Hälfte des 13. Jahrhunderts n. Chr. nicht mehr existierte.
Benzer Tezler
- Hellenistik Dönemde Pergamon Krallığı ve Roma Devleti ile ilişkileri
The Kingdom of Pergamon in Hellenistic Period and its relations with Roman state
HÜSEYİN ÜRETEN
- Zeugma A, B, Danae ve Dionysos Evleri cam buluntuları
The glass finds from the Houses of A, B, Danae and Dionysos at Zeugma
ÖZNUR SEMİZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
ArkeolojiAnkara ÜniversitesiArkeoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ÇİĞDEM GENÇLER GÜRAY
- Hellenistik ve Roma dönemlerinde Kilikia bölgesi ile Lykaonia bölgesi arasındaki ilişkiler
The relationships between regions of Lycaonia with Cilicia in the Hellenistic and Roman periods
KÜRŞAT BARDAKCI
- Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk Döneminde Anadolu'da Kıvrık Dal (Ranke) Dekorasyonu
Scroll Pattern (Ranke) decoration in Anatolia during both Hellenistic and Early Imperial periods
ADEM ACAR