Kardiyovasküler sistem hastalıklarında risk faktörü olan hiperhomosisteinemi'nin polikistik over sendromundaki yeri
The evaluation of homocysteine levels in polycystic ovary syndrome
- Tez No: 669610
- Danışmanlar: PROF. DR. HACER CAVİDAN GÜLERMAN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2020
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
- Enstitü: Ankara Bilkent Şehir Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 88
Özet
Amaç: Bu çalışma, Kardiyovasküler Sistem (KVS) ilişkili hastalıklar için önemli bir risk belirteci olan serum homosistein düzeylerinin Polikistik Over Sendromu (PKOS) tanısı konulmuş hastalar ile sağlıklı bireyler arasında karşılaştırılmasını amaçlamaktadır. Polikistik Over Sendromu olan hastalar, uzun dönemde ortaya çıkan Kardiyovasküler Sistem ilişkili hastalıklar için risk grubundadırlar. KVS ilişkili hastalıklar için risk faktörlerinden biri olan hiperhomosisteineminin, PKOS ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çalışmamız, kardiyovasküler sistem ilişkili hastalıklar için önemli bir risk faktörü olan hiperhomosisteineminin, PKOS'taki yerini ortaya koymayı ve PKOS'un uzun dönem etkileri sonucu olarak ortaya çıkabilen kardiyovasküler hastalıkların ön tanısında kullanılabilecek bir belirteç elde edilip edilemeyeceğinin araştırılmasını amaçlamaktadır. Materyal ve Metod: Çalışmamız, Reproduktif Endokrinoloji Poliklinikleri'ne başvuran 20-49 yaş arası, Rotterdam kriterlerini kullanarak PKOS tanısı almış Fenotip A 24 hasta ve kontrol grubu olarak 26 adet sağlıklı gönüllü kadını kapsamaktadır. Prospektif kesitsel bir çalışmadır. Katılımcıların tümü çalışma hakkında bilgilendirildi, yazılı onamlar alındı (Ek.1.) Çalışmaya dahil edilen tüm katılımcıların antropometrik ölçümleri kaydedildi. Çalışmaya katılan tüm bireylerin menstrüasyonun 2. veya 3. günü, 12 saatlik açlığı takiben serum homosistein düzeyleri ölçülmek üzere kanları alındı ve tüm kanlar santrifüjlenerek elde edilen serumlar ölçüm gününe kadar -80 ˚C'de bekletildi. Power analizi sonucu belirlenen çalışma örneklem büyüklüğüne ulaşılınca hasta alımına son verildi. PKOS ve kontrol gruplarından alınan kan örneklerinde ELISA tekniği kullanılarak serum homosistein düzeyleri ölçüldü. PKOS grubu ile sağlıklı kontrol grubun homosistein düzeyleri karşılaştırıldı. Çalışmamız T.C. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından kabul edilmiş olup serum homosistein düzeylerinin çalışılması için gereken homosistein kitlerinin temini ve kitlerin çalışma bedeli için gereken bütçe T.C. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü 2019/086 no'lu projesi kapsamında sağlanmıştır; hastane kaynakları kullanılmamıştır (Ek.2.). Serum homosistein düzeyi için kesin bir alt sınır belirlenememiş olmakla beraber 12 saatlik açlık sonrası 5-15 µmol/L normal kabul edilmektedir (1). Hiperhomosisteinemi kanda homosistein konsantrasyonunun artmasıdır. Hafif formda tHcy düzeyi 15-30 μmol/ L,orta formda 30-100 μmol/ L,ağır formda ise 100 μmol/ L' nin üzerinde olmasıdır (2). Yapılan birçok prospektif ve retrospektif çalışmada, serum homosistein düzeyi ile vasküler risk arasında doğrusal bir ilişki olduğu ve serum homosistein düzeylerindeki her 5 µmol/L' lik artışın vasküler riski yaklaşık l/3 oranında arttırdığı gösterilmiştir. Homosisteindeki 5 µmol/L' lik artış plazma kolesteroldeki l9 mg/dL artışa denk gelmektedir (3). Bu doğrusal ilişki nedeniyle orta ve yüksek düzeyde hiperhomosisteinemisi olan hastalar; yani serum homosistein düzeyi 30 pmol/L'nin üzerinde olan hastalar serum homosistein düzeyleri normal olan veya hafif hiperhomosisteinemisi olan hastalardan kardiyovasküler sistem ilişkili hastalıklar açısından daha fazla risk altındadırlar (92-94). Orta ve yüksek düzeyde hiperhomosisteinemisi olan yani serum homosistein düzeyi 30 pmol/L'nin üzerinde olan hastalarda kardiyovasküler sistem ilişkili hastalık gelişme riski yüksektir (93). Bu nedenle çalışmamızda katılımcıların serum homosistein düzeyleri 30 pmol/L'nin altında olanlar ve 30 pmol/L'nin üzerinde olanlar olmak üzere iki gruba ayrıldı. Katılımcıların Vücut Kitle İndeksleri (VKİ) ve bel çevreleri karşılaştırıldı. Katılımcılar serum homosistein düzeylerinden bağımsız olarak , VKİ'leri 25 kg/m2'den yüksek olanlar ve düşük olanlar ile bel çevreleri 80 cm'den yüksek ve 80 cm'den düşük olanlar şeklinde gruplara ayrıldı. Oluşturulan yeni grupların serum homosistein düzeyleri karşılaştırıldı. Tüm verilerin istatistiksel analizi için SPSS 22 (Statistical Package for Social Sciences) programı kullanıldı. Bulgular: PKOS'lu kadınların serum homosistein düzeyi, PKOS olmayan kadınların serum homosistein düzeylerinden yüksek bulundu. Serum homosistein düzeyleri arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p değeri 0,001). Çalışmamızda PKOS grubu hastalar, sağlıklı kontrol grubundaki gönüllülerden anlamlı olarak daha genç bulunmuştur (p değeri 0.017). PKOS grubu daha genç olmasına rağmen serum homosistein düzeyleri kontrol grubunun serum homosistein düzeylerinden daha yüksek bulunmuştur. VKİ ve bel çevresi ile serum homosistein düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p değeri >0,5). xi Sonuç: Çalışmamızda tespit ettiğimiz bulgulara göre VKİ ve bel çevresinden bağımsız olarak genç yaş Fenotip A PKOS'lularda rutin serum homosistein düzeyi taraması yapmak ve hiperhomosisteinemi tespit edilen hastaları tedavi etmek uzun dönemde PKOS'a bağlı gelişebilecek kardiyovasküler sistem ilişki hastalıkları öngörmede ve önlemede faydalı olabilir. Bu amaçla erken dönemde PKOS'lularda tespit edilen hiperhomosisteineminin tedavi edilmesiyle, kardiyovasküler sistem ilişkili hastalık gelişim riskinde azalma olup olmayacağını görmek için daha geniş hasta populasyonlu ve daha uzun süreli çalışmalara ihtiyaç vardı
Özet (Çeviri)
Objective: This study aims to compare serum homocysteine levels, a significant risk factor for Cardiovascular System (CVS) related diseases, between patients diagnosed with Polycystic Ovary Syndrome (PCOS) and healthy individuals. Patients with Polycystic Ovary Syndrome are in the risk group for Cardiovascular System related diseases that occur in the long term. Hyperhomocysteinemia, which is one of the risk factors for CVS related diseases, is thought to be related to PCOS. Therefore, our study aims to investigate whether hyperhomocysteinemia, which is an important risk factor for cardiovascular system related diseases, can be used as a result of long-term effects of PCOS, and can be used in the preliminary diagnosis of cardiovascular diseases. Matherial and Method: This prospective cross-sectional study includes phenotype A 24 patients aged between 20-49 years who applied to the Reproductive Endocrinology Polyclinics, diagnosed with PCOS using Rotterdam criteria, and 26 healthy volunteer women as a control group. According to power analysis, at least 22 patients should be included in this study. All of the participants were informed about the study and written consents were obtained form all of the participants (Appendix 1). Anthropometric measurements of all participants were performed and recorded. The blood samples were taken to measure serum homocysteine levels on the 2nd or 3rd day of menstruation, after 12 hours of fasting, and all the blood samples were centrifuged and kept at -80 ˚C until the measurement day. Serum homocysteine levels were measured in blood samples taken from PCOS and control groups using ELISA technique. Homocysteine levels of PCOS group and healthy control group were compared. Our study has been accepted by the Coordinator of the Scientific Research Projects of the University of Health Sciences. The supply of homocysteine kits required for the study of serum homocysteine levels and the budget required for the operation cost of the kits were provided by University of Health Sciences Scientific Research Projects Coordinator; hospital resources were not used (Appendix 2). Although a definite lower limit could not be determined for serum homocysteine level, 5-15 µmol / L is considered normal after 12 hours of fasting (1). xiii The homocysteine levels between 15-30 μmol /L accepted as a mild hyperhomocysteinemia, between 30-100 μmol / L as a moderate hyperhomocysteinemia, and over 100 μmol / L as a severe hyperhomocysteinemia (2). In several prospective and retrospective studies, it has been shown that there is positive correlation between serum homocysteine level and vascular risk, and every 5 µmol / L increase in serum homocysteine levels increases vascular risk by approximately 1/3. An increase of 5 µmol / L in homocysteine corresponds to an increase of 19 mg / dL in plasma total lşkcholesterol (3). Patients with moderate and high levels of homocysteine due to this positive correlation; that is, patients with serum homocysteine levels above 30 pmol / L are at higher risk for cardiovascular system related diseases than patients with normal serum homocysteine levels or mild hyperhomocysteinemia (92-94). Patients with moderate and high levels of hyperhomocysteinemia, i.e. serum homocysteine level above 30 pmol / L, have a high risk of developing cardiovascular system related diseases (93). Therefore, in our study, the serum homocysteine levels of the participants were divided into two groups, those below 30 pmol / L and those above 30 pmol / L. Body Mass Index (BMI) and waist circumference of the participants were compared. Regardless of serum homocysteine levels, participants were divided into groups whose BMIs were higher or lower than 25 kg / m2, those whose waist circumference was higher or lower than 80 cm. Serum homocysteine levels of the new groups created were compared. SPSS 22 (Statistical Package for Social Sciences) program was used for statistical analysis of all data. Results: Serum homocysteine levels of women with PCOS were higher than control group. This difference between serum homocysteine levels was statistically significant (p =0.001). In our study, the patients in the PCOS group were significantly younger than control group (p=0.017). Although the PCOS group is younger, serum homocysteine levels were higher than the control group. No statistically significant difference was found between BMI and serum homocysteine levels (p> 0.05), as well as waist circumference and serum homocysteine levels (p> 0.05). Conclusion: According to the findings in our study, regardless of BMI and waist circumference, it can be beneficial predicting and preventing cardiovascular system related diseases that may develop in young PCOS patients with phenotype A by treating hyperhomocysteinemia. For this purpose, with the treatment of hyperhomocysteinemia detected in early PCOS patients, larger patient population and longer studies are needed to see if there is a decrease in the risk of developing cardiovascular system related disease
Benzer Tezler
- Romatoid artrit'li kadınlarda total homosistein ve immün aktivasyon göstergelerinin değerlendirilmesi
Başlık çevirisi yok
SEZGİN TEKİNTÜRK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2004
BiyokimyaPamukkale ÜniversitesiBiyokimya Ana Bilim Dalı
PROF.DR. BÜNYAMİN KAFTANOĞLU
- Obez kadınlarda total homosistein, C-reaktif protein düzeyleri ve insülin direncinin değerlendirilmesi
The evaluation of total homocysteine, C-reactive protein and insulin resistance in obese individuals
YAVUZ AYDIN
- Psoriasis hastalarında serum sortilin düzeyinin hastalık şiddeti ve subklinik ateroskleroz ile ilişkisi
Evaluation of the level of serum sortilin and its relationship between disease severity and subclinic atherosclerosis in psoriasis patients
GAMZE TAŞ AYGAR
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
DermatolojiSağlık Bilimleri ÜniversitesiDeri ve Zührevi Hast. Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. BENGÜ ÇEVİRGEN CEMİL
- İnsülin rezistansı ve düşük adiponektin düzeylerinin koroner arter hastalığı yaygınlığı ile ilişkisi
The relationship of insulin resistance and low adiponectine levels with severity of coronary artery disease
ÖZGÜL YILDIZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
KardiyolojiCelal Bayar ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. UĞUR KEMAL TEZCAN
- Vascular function in chronic end-organ damage: pharmacological characterization of vasomotor function in systemic vasculature
Kronik uç-organ hasarında vasküler fonksiyon: Sistemik damarlarda vazomotor fonksiyonun farmakolojik karakterizasyonu
NADİR ULU
Doktora
İngilizce
2009
Eczacılık ve FarmakolojiUniversity of Groningen (Rijksuniversiteit Groningen)Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ROBERT HENK HENNING