Geri Dön

Deha ve melankoli: Antik Yunan'dan modern zamanlara müstesna bir öznellik formu ve müzikal dehanın doğuşu

Genius and melancholy: A distinctive subjectivity form from Ancient Greek to modern times and the birth of musical genius

  1. Tez No: 738859
  2. Yazar: EMRE TARI
  3. Danışmanlar: PROF. DR. KORAY DEĞİRMENCİ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Müzik, Sanat Tarihi, Music, Art History
  6. Anahtar Kelimeler: Deha, Melankoli, Öznellik, Yaratıcılık, Müzik, Genius, Melancholy, Subjectivity, Creativity, Music
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Erciyes Üniversitesi
  10. Enstitü: Güzel Sanatlar Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Müzik Bilimleri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 281

Özet

Bu çalışma Batı Avrupa düşünce tarihinde iki spesifik öznellik formu olarak değerlendirilen deha ve melankoli nosyonlarını birbirleri ile ilişkisellikleri bağlamında ve Antik Yunandan modern zamanlara kadar geçirdikleri paradigmatik evrimin ışığında takip etmeye çalışır. Kökensel olarak modern öncesi zamanlara ait olan iki kavram da sahip oldukları müphem ontolojik statüleri itibariyle bilimsel perspektifin analitik beklentilerine direnç gösterir. Deha kavramı modern bilimsel geleneğe koşut olarak gelişen ancak gerçekliği algılama ve temsil etme düzleminde farklı güzergahlara yönelen romantik esinin imlediği kolektif imgelemin bir parçasıdır. Benzer şekilde melankoli kavramı da, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında bütünüyle tıbbileştirilmeden önce, insanların birbirlerini görme biçimlerini açıklayan ve örgütleyen ve her zaman tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görülmeyen öznel bir varoluş yorumunu ima eder. Batı Avrupa düşünce tarihi, alışılmışın dışında olarak, bu iki fenomenin birbirine oldukça yakın durduğu bir görünüm arz eder. Bu yakınlık tıbbi ve epistmolojik çerçevesi içinde ilk kez Aristotelesçi bir metin içerisinde kurulur ve bundan sonra bu ilişkiye yönelik geliştirilen tüm yorumlar Aristoteles'in sorusuna verilen varsayımsal yanıtlar olarak okunabilir. Orta Çağ melankoliyi 'ölümcül bir günah' olarak öteleyip bu yakınlığı görmezden gelirken, Rönesans bu ilişkiyi geniş bir semboller düzleminde yeniden canlandırır. Aydınlanma döneminde Kant melankoliyi yüksek ahlaki erdemlerle ilişkilendirerek dahiyane öznelliğe yaklaştırırken, Romantikler melankolik öznelliği neredeyse dahiyane üretimin bir koşulu haline getirirler. Çalışmanın son bölümünde üzerinde konuşulduğu gibi, müzik öznelliğin en dolaysız ifade biçimini ima etmeye başladığında bu ilişkinin merkezine yerleşir ve on dokuzuncu yüzyılın 'melankolik deha'larını üzerinden okuyabileceğimiz bir bağlam oluşturur.

Özet (Çeviri)

This study tries to follow the notions of genius and melancholy, which are considered as two specific forms of subjectivity in the history of Western European thought, in the context of their relation to each other and in the light of their paradigmatic evolution from Ancient Greece to modern times. Both concepts, which originally belong to pre-modern times, resist the analytical expectations of the scientific perspective due to their ambiguous ontological status. The concept of genius is a part of the collective imagination implied by the romantic inspiration, which developed in parallel with the modern scientific tradition, but turned to different routes in the level of perceiving and representing reality. Similarly, the concept of melancholia, before it was fully medicalized in the late nineteenth century, implies a subjective interpretation of existence that explains and organizes the way people see each other, and that is not always seen as a disease to be cured. The history of Western European thought, unusually, shows that these two phenomena are quite close to each other. This closeness is established for the first time in an Aristotelian text within its medical and epistemological framework, and all interpretations developed on this relationship after that can be read as hypothetical answers to Aristotle's question. While the Middle Ages dismissed melancholy as a 'deadly sin' and ignored this closeness, the Renaissance revived this relationship on a wide symbolic level. While Kant in the Enlightenment brought melancholy closer to ingenious subjectivity by associating it with high moral virtues, the Romantics made melancholic subjectivity a condition of almost ingenious production. As discussed in the last part of the study, when music begins to imply the most direct form of expression of subjectivity, it settles in the center of this relationship and creates a context through which we can read the“melancholic geniuses”of the nineteenth century.

Benzer Tezler

  1. Une etude sur le concept de negation dans le cadre de la critique Hegelinne de l'ironie romantique

    Hegel'in romantik ironi eleştirisi çerçevesinde olumsuzlama kavramı üzerine bir inceleme

    SEMA ÖZTEKİN

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2024

    FelsefeGalatasaray Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ UMUT ÖKSÜZAN

  2. Çağdaş Türk Resim Sanatında melankolik yansımalar

    Melancholic reflections in Contemporary Turkish Painting

    ÇİSEM OĞRAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Güzel SanatlarÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Resim Ana Sanat Dalı

    PROF. DR. EVREN KARAYEL GÖKKAYA

  3. Deha ile yas arasında melankoli: Antikiteden günümüze melankolinin muhtevaları, başkalaşımları ve politik işlevleri

    Melancholy between genius and mourning: Contents, metamorphoses and political functions of melancholy from antiquity to present

    MERT KARBAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    FelsefeAnkara Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALEV ÖZKAZANÇ

  4. Şairin romanı, romanın şiiri: Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türk romanında şair ve şiir

    Novel of poets, Poem of novels: Poet and poem in the Turkish novel from Tanzimat to the Republic

    BAHANUR GARAN GÖKŞEN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Türk Dili ve EdebiyatıMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

  5. Sanatta deha ve yaratıcılık Schoenberg, Adorno, Thomas Mann

    Genius and creativity in the arts Schoenberg, Adorno, Thomas Mann

    SERKAN ÖZKAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Alman Dili ve Edebiyatıİstanbul Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YÜKSEL ÖZOĞUZ