Milletlerarası ticari tahkimde yolsuzluk karşıtı kurallar
Anti-corruption rules in international commercial arbitration
- Tez No: 878558
- Danışmanlar: DOÇ. DR. KAZIM SEDAT SİRMEN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Hukuk, Law
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ankara Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Özel Hukuk Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Milletlerarası Özel Hukuk Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 261
Özet
Tarihin ilk günlerinden beri var olan bir olgu olan yolsuzluk, önceleri her ülkenin kendi iç işleri ile alakalı bir konu iken, uluslararası ticaretin yaygınlaşmasıyla beraber uluslararası alanda da önem kazanmaya başlamıştır. 2003 yılında Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesinin (UNCAC) imzalanması ile yolsuzlukla mücadele tüm dünyada gittikçe artan bir ivmeyle yaygınlaşmaya başlamış, bu konuda çok sayıda uluslararası sözleşme imzalanmış ve ülkeler yolsuzlukla mücadele noktasında ortak hareket etmeye başlamışlardır. Bu ortak uluslararası tavrın bir sonucu olarak ülkeler kanunlarını uluslararası sözleşmelerle uyumlu hale getirmek için değiştirmişler ve bu dinamik süreç, farklı görüşler ve farklı uygulamalara yol açmıştır. 1990'lı yılların sonuna kadar çoğu Avrupa ülkesinde rüşvetin vergiden dahi düşüldüğü bir noktadan, günümüzde bir şirketin alt kademesinde çalışan bir personelin, basit bir gümrük işlemini hızlandırmak için bahşiş vermesinin dahi şirketi ağır sorumluluk altına sokabildiği bir noktaya geldiği göz önüne alındığında, yolsuzlukla mücadele anlayışının ve yolsuzlukla mücadeleyi öngören kanunların ne kadar değiştiği anlaşılabilir. Konunun nispeten yeni olması ve tahkim yargılamalarında tarafların genellikle yolsuzluk iddialarını gündeme getirmemesi veya yolsuzluk iddiası ortaya atıldığında hakem heyetinin konunun esasını incelemeden konuyu görmeye yetkili olmadıklarına kararı vermeleri gibi çeşitli faktörlerden ötürü konuyla ilgili tüm yönleri kapsayan ve emsal teşkil edecek miktarda ortak görüşlere sahip hakem veya mahkeme kararları bulunmamaktadır. Mevcut olan az sayıdaki kararda ise farklı uygulamalar görülmektedir. Bu tezde bu konu üzerinde durulmuş ve yolsuzluk karşıtı kuralların milletlerarası ticari tahkimdeki uygulamaları irdelenmiştir. Tezin ilk bölümünde yolsuzluk konusu işlenmiş, yolsuzluğun tanımı yapılarak hangi fiil ve işlemlerin yolsuzluk kapsamında sayılabileceği ve yolsuzluğun gerçekleşebileceği aşamalar değerlendirilmiş, devamında yolsuzlukla mücadele eden uluslararası kuruluşlar ve uluslararası sözleşmeler ile çeşitli ülkelerin ve Türkiye'nin yolsuzlukla ilgili yasal düzenlemeleri ve enstrümanları incelenmiştir. İkinci bölümde devletlerin doğrudan uygulanan kuralları arasında bulunan yolsuzluk karşıtı kurallar ve kamu düzeni ile yolsuzluk söz konusu olduğunda bu kuralların tahkim sürecine olan etkileri incelenmiştir. Kamu düzeni ve doğrudan uygulanan kuralların ortak yanları, yolsuzluk karşıtı kuralların hangi kapsama girdiği, bu bağlamda yolsuzluk karşıtı kuralların tahkim sürecinde doğrudan uygulanabilirliği değerlendirilmiştir. Devamında bir yolsuzluk iddiası ortaya atıldığında bu durumun ahlaka aykırılık gibi gerekçelerle ana sözleşmeyi hükümsüz kılıp kılmayacağı, ana sözleşme hükümsüz olduğu takdirde bu durumun tahkim anlaşmasının geçerliliğini etkileyip etkilemeyeceği, tahkim sürecinde hangi yolsuzluk karşıtı kuralların uygulanacağına değinilmiş ve yolsuzluk iddialarının araştırılması ve ispatlanması ile ilgili süreç anlatılmıştır. Üçüncü ve son bölümde yolsuzluk olgusu içeren bir tahkim sürecinde bir karar verildiği takdirde bunun hakem kararına yapılacak bir itiraz veya iptal başvurusunda göz önüne alınıp alınamayacağı, akabinde yabancı bir hakem kararının tanınması ve tenfizinin hangi şartlara tabi olduğu, bu bağlamda New York Sözleşmesinin hükümleri ve gerek bu sözleşmenin, gerekse ulusal mevzuatın kamu düzeni ile ilgili hükümlerinin“yolsuzluk”içeren bir hakem kararının tanıması/tenfizi aşamalarında nasıl bir etkiye yol açabileceği değerlendirilmiştir.
Özet (Çeviri)
Corruption has been a plague in the society since the first days of the history and the fight against corruption has become increasingly critical since the international trade has expanded significantly in recent decades. Since the 1990s, anti-corruption measures have gained momentum worldwide and with the signing of United Nations Convention Against Corruption (UNCAC) in 2003, numerous countries have come together and signed international treaties against corruption and started to act in unison to wipe out corruption from the face of the earth. Parties to these international treaties have undertaken significant legal system reforms to integrate the anti-corruption measures into their laws, leading to a dynamic process that has fostered diverse opinions and implementations. Given that most of the European countries even permitted bribery to be deducted from taxable income until the late 1990s, the contrast with today's far-reaching anti-corruption rules is stark. Nowadays even a minor infraction, such as an employee of a company paying a bribe to grease the wheels on a sluggish customs procedure could have serious implications for the entire company. Due to this extreme and fast paced change and due to corruption allegations rarely making it to the arbitration procedures (or even when they do, they might be dismissed and not explored by arbitral tribunals) there are not many case-laws about corruption in international commercial arbitration. The existing arbitration awards or related court decisions feature different opinions and contradicting decisions. In this thesis we explored the anti-corruption measures and their applications in international commercial arbitration. In the first section, we began by defining corruption and the stages where corruption can occur; then we named several international institutions fighting with corruption, exploring international treaties and reviewing the anti-corruption laws of select countries. In the second section, the effects of the public order and the anti-corruption rules about the arbitration process were examined. The common aspects of public order and mandatory rules, the scope of anti-corruption rules, and the direct applicability of anti-corruption rules in the arbitration process was evaluated in this context. Subsequently, questions concerning whether the main contract can be invalidated due to reasons such as immorality when a corruption allegation is made; whether this situation can affect the validity of the arbitration agreement if the main contract is invalid; can the subject still be eligible for arbitration if corruption is alleged; if the subject becomes ineligible for arbitration, can it cause the arbitration agreement to be null and void and cause the arbitration tribunal to lose jurisdiction over the subject matter; which anti-corruption rules shall be applied in the arbitration process were addressed and the process of investigating and proving corruption allegations was explained. In the third and final section, we analyzed the effects of anti-corruption rules in international commercial arbitration and tried to answer a few questions such as a) If the arbitration tribunal continues and renders an award, can this award be set aside on the basis of allegations of corruption? b) If the answer is yes, which court is authorized to give the decision to annul the reward and what are the laws to be applied to the case; c) If the corruption is ascertained but an award was rendered nevertheless, will this cause the award to be refused recognition and execution on the basis of public policy or other reasons? To summarize, corruption is considered unethical and a violation of the common sense of justice and the fight against corruption is expanding worldwide with international conventions. These conventions urge signatories to incorporate improved measures and legal regulations, fostering a global effort to eradicate corrupt practices and promote transparency, integrity and accountability. In the realm of international commercial arbitration, the arbitrators have a crucial duty to ensure that arbitration doesn't condone or provide legal protection to corruption and arbitration proceedings are free from corruption. Arbitrators are expected to uphold the principles of fairness and impartiality, diligently investigate any signs of corruption, and take appropriate actions to address such misconduct. This commitment to integrity in arbitration aligns with the broader global initiatives aimed at combating corruption, ultimately contributing to a more just and equitable international business environment.
Benzer Tezler
- Milletlerarası ticarî tahkimde tarafların eşitliği ilkesinin Türk hukuku bakımından değerlendirilmesi
Assessment of the principle of the equality of the parties in international commercial arbitration in Turkish law
BÜŞRA ÖZCAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Hukukİhsan Doğramacı Bilkent ÜniversitesiÖzel Hukuk Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FATMA ASLI BAYATA CANYAŞ
- Milletlerarası ticarî tahkimde karşı dava
Counterclaims in international commercial arbitration
ELİF AĞCA
Doktora
Türkçe
2021
HukukAnkara ÜniversitesiÖzel Hukuk (Uluslararası Özel Hukuk) Ana Bilim Dalı
PROF. DR. RİFAT ERTEN
- Milletlerarası ticari tahkimde usule ilişkin konularda irade serbestisi
Party autonomy in procedural issues in international commercial arbitration
İBRAHİM DOĞAN TAKAVUT
- Milletlerarası ticari tahkimde patolojik tahkim şartı ve sözleşmesi
Pathological arbitration clauses and submission agreements in international commercial arbitration
ESEN AYDIN
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Hukukİstanbul ÜniversitesiÖzel Hukuk Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FARUK KEREM GİRAY
- Milletlerarası ticari tahkimde doğrudan uygulanan kurallar
Mandatory rules of law in international commercial arbitration
İBRAHİM DOĞAN TAKAVUT
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
Hukukİstanbul ÜniversitesiÖzel Hukuk Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GÜNSELİ GELGEL ÖZTEKİN