Geri Dön

Henri Bergson, Martin Heidegger ve Paul Ricoeur'de unutuş kavramının ontolojik konumu

The ontological status of the concept of forgetting in Henri Bergson, Martin Heidegger and Paul Ricoeur

  1. Tez No: 907852
  2. Yazar: HASAN BAYAM
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. EREN RIZVANOĞLU
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Felsefe Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 262

Özet

Felsefe tarihinde önemli bir yere sahip olan“unutma”,“anımsama”ve“hafıza”kavramlarının incelendiği bu çalışmada, unutuşun ontolojik anlamdaki yerine dair çıkarımlar yapılmıştır. Henri Bergson, Martin Heidegger ve Paul Ricoeur'ün eserleri ışığında incelenen unutuş kavramı, bir yok olma değil de hafızanın pasif alanına atılma biçiminde ele alınmıştır. Henri Bergson'un zihin felsefesi üzerinden yaptığı açıklamalar, beynin ve hafızanın birbiriyle olan ilişkisini kavramak açısından önemlidir. Unutuşun yok olma anlamına gelmediğine dair iddia, Bergson felsefesi temelinde desteklenebilmektedir. Martin Heidegger'in çalışmaya dahil edilmesi, onun oluşturduğu Dasein kavramının varlığı anlamak ve insanın kendini unutması gibi anlamlar içermesidir. Çalışmanın üçüncü ismi olan Paul Ricoeur, anlatı üzerinden unutmayı ele alarak unutuşu hem nörolojik hem de felsefi anlamda incelemiştir. Onun eserlerindeki unutuş biçimi, Aristoteles'ten Aziz Augustinus'a kadar olan felsefi anlayışın izleğinde aktarılmıştır. Nitekim günümüz çağdaş felsefesine dair de etraflı açıklamalar yapan Ricoeur, hafızada yer alan imgeler ve onların çağrıştırdığı anıları, beyinle ilişkilendirerek açıklamaktadır. Bu çalışmanın amacı, unutuşu ontolojik olarak konumlandırmak ve söz konusu düşünürlerin izinde giderek, unutuşun kati bir yok oluş olmadığını savunmaktır. Nihayetinde anımsamanın sürekli olarak gerçekleşebilme ihtimali, geçmişte kalan her anının her an ortaya çıkabileceğine işaret eder. Öyle ki unutulduğu sanılan bilgiler ya da anılar, kendilerini çağrıştıracak herhangi bir imgenin duyumsanmasıyla yeniden hafızada aktif olarak yer edinebilmektedirler. Tabii ömür boyunca kendiyle ilgili çağrışım nesnesine denk gelmeyen birçok anı vardır; fakat bu denk gelme potansiyelinin kendisi, unutuşun her an anımsamayla ortadan kalkabileceğinin göstergesidir.

Özet (Çeviri)

In this study, the concepts of“forgetting”,“remembering”and“memory”, which have an important place in the history of philosophy, are examined, and inferences are made about the ontological place of forgetting. The concept of forgetting, examined in the light of the works of Henri Bergson, Martin Heidegger and Paul Ricoeur, is discussed not as an extinction but as being thrown into the passive area of memory. Henri Bergson's explanations through his philosophy of mind are important in understanding the relationship between the brain and memory. The claim that forgetting does not mean extinction can be supported on the basis of Bergson's philosophy. The inclusion of Martin Heidegger in the study means that the concept of Dasein, which he created, means understanding existence and forgetting oneself. Paul Ricoeur, the third author of the study, examined forgetting both neurologically and philosophically by examining forgetting through narrative. The form of forgetting in his works is conveyed on the theme of philosophical understanding from Aristotle to Saint Augustine. As a matter of fact, Ricoeur, who makes detailed explanations about today's contemporary philosophy, explains the images in memory and the memories they evoke by associating them with the brain. The aim of this study is to position forgetting ontologically and, following in the footsteps of the thinkers in question, to argue that forgetting is not a definitive extinction. Ultimately, the possibility that remembering can occur continuously indicates that any memory from the past can emerge at any time. So much so that information or memories that are thought to be forgotten can actively regain their place in memory by sensing any image that reminds them. Of course, throughout life there are many memories that do not coincide with the object of association; But this potential for coincidence itself is an indication that forgetting can be eliminated at any time by remembering.

Benzer Tezler

  1. İki zaman düşüncesi: Öznel ve nesnel zaman

    Two types of the concept of time: Subjective and objective time

    FEYZA CEYHAN ÇOŞTU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    FelsefeHitit Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HASAN YÜCEL BAŞDEMİR

  2. Кыргыз философиясындагы убакыт маселеси

    Kırgız felsefesinde zaman problemi

    MUNARA KUDAYBERDİ KIZI

    Yüksek Lisans

    Kırgızca

    Kırgızca

    2023

    FelsefeKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CAMGIRBEK BÖKÖŞOV

  3. Henri Bergson metafiziğinde gerçekliğin bütüncül bilgisi: Sezgi, benlik ve sağgörü

    Integral knowledge of reality in the metaphysics of Henri Bergson: Intuition, self and good sense

    ÜMİT KARTAL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    FelsefeAnkara Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERDAL CENGİZ

  4. Henri Bergson'da din ve ahlak ilişkisi

    Religion and moral relationship in Henri Bergson

    MUSTAFA KORKMAZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    FelsefeBursa Uludağ Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İSMAİL ÇETİN

  5. Henri Bergson düşüncesinde zaman, yaratma ve özgürlük

    Time, creation and freedom in Henri Bergson's thought

    ENES KAVAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Felsefeİstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. YAYLA GÜL CERAN