Agresif hipofiz tümörlerinin retrospektif değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of aggressive pituitary tumors
- Tez No: 914187
- Danışmanlar: PROF. DR. ZÜLEYHA CİHAN ÖZDAMAR KARACA
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Endocrinology and Metabolic Diseases
- Anahtar Kelimeler: Agresif hipofiz tümörü, Temozolomid, Ki-67, Kavernöz sinüs invazyonu, Aggressive pituitary tumor, Temozolomide, Ki-67, Cavernous sinus invasion
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Erciyes Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 73
Özet
Amaç: Agresif hipofiz tümörleri (AHT) yönetimi zor, artmış morbidite ve mortaliteye neden olan tümörlerdir. Bu çalışmada kliniğimizde takip edilen AHT'li hastaların klinik, laboratuvar ve görüntüleme verilerini, uygulanan tedavileri ve tedavi yanıtlarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: 2014-2023 yılları arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları polikliniğine başvuran ve AHT tespit edilen 66 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastalar klinik, laboratuvar ve hipofiz MRG özellikleri, hipofiz yetmezliği, uygulanan tedaviler ve sonuçları açısından değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 41'i (%62.1) erkek, 25'i (%37.9) kadındı. Olguların tanı anındaki yaş ortalaması 44.6±12 yıl saptandı. Klinik olarak adenom alt gruplarına göre dağılımına bakıldığında; 32'sinin (%48.5) NFHA, 14'ünün (%21.2) prolaktinoma, 18'inin (%27.3) akromegali, 1'inin (%1.5) Cushing Hastalığı ve 1'inin (%1.5) tirotropinoma olduğu görüldü. Fonksiyonel adenomların 14 tanesi (%41) değerlendirme sırasında hormonal olarak kontrol altında iken, 20 tanesi (%59) hormonal kontrol altında değildi. Tanı anında en uzun tümör çapları prolaktinomaya ait iken bunu NFHA ve akromegali izlemekte idi. İlk cerrahi sonrası akromegali, prolaktinoma ve NFHA olan hastaların tümör boyutlarının benzer oranda küçüldüğü gözlendi.İlk cerrahi sonrası prolaktinoması olan hastalarda rezidü tümör çapı akromegali ve NFHA'ya göre daha fazla bulunmuştur. Tanı anındaki MRG bulguları ve hipofiz yetmezliği sıklığı 3 grupta benzerdi. Son değerlendirmede hastaların %66.7'si hipopitüitarizm nedeniyle tedavi almakta idi. Klinik takipte medikal tedaviye yanıtsızlık oranı %22.7, yeni ortaya çıkan invazyon bulguları %7.5 ve boyut artışı oranı ise %75 idi. İlk patolojide Ki67 indeksi hastaların %37 sinde ≥3 ve p53 pozitifliği hastaların %33.3'ünde saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışma, kendi merkezimizdeki AHT ile ilgili önemli klinik, görüntüleme ve patolojik verilerini ve uygulanan tedavileri ortaya koymaktadır. NFHA, prolaktinoma ve akromegali alt grupları arasında klinik bulgular açısından belirgin farklılık olmayıp agresif prolaktinomalarda tümör boyutu, klivus erozyonu fazla görülmekte ve daha fazla rezidü tümör kalmaktadır. Nadir görülen AHT, hastalığın heterojenik seyri nedeniyle özel bir zorluk oluşturur. AHT tanımının ve daha erken tanınmasını sağlayacak kriterlerin geliştirilmesi gereklidir. Çok merkezli prospektif çalışmalar bu konuda katkı sağlayacaktır.
Özet (Çeviri)
Aim: Aggressive pituitary tumors (APT) are challenging to manage and are associated with increased morbidity and mortality. This study aims to present the clinical, laboratory, and imaging data, as well as the treatments administered and their responses, for patients with APT followed at our clinic Materials and methods: 66 patients diagnosed with aggressive pituitary tumors (APT) who attended the Endocrinology and Metabolism Diseases outpatient clinic at Erciyes University Faculty of Medicine between 2014 and 2023 were included in the study. These patients were evaluated in terms of clinical, laboratory, and pituitary MRI characteristics, pituitary insufficiency, treatments administered, and outcomes. Results: Forty-one (62.1%) of the patients were male, and 25 (37.9%) were female. The average age at diagnosis was 44.6 ± 12 years. In terms of clinical distribution by adenoma subgroups, 32 patients (48.5%) had non-functioning pituitary adenomas (NFPA), 14 (21.2%) had prolactinomas, 18 (27.3%) had acromegaly, 1 (1.5%) had Cushing's disease, and 1 (1.5%) had thyrotropinoma. Of the functional adenomas, 14 (41%) were hormonally controlled during evaluation, while 20 (59%) were not. At the time of diagnosis, the largest tumor diameters were found in prolactinomas, followed by NFPA and acromegaly. After the first surgery, tumor size reduction was similar in patients with acromegaly, prolactinoma, and NFPA. However, patients with prolactinoma had a larger residual tumor diameter compared to those with acromegaly and NFPA. MRI findings at diagnosis and the frequency of pituitary insufficiency were similar across the three groups. In the final evaluation, 66.7% of the patients were receiving treatment for hypopituitarism. During clinical follow-up, the rate of non-responsiveness to medical treatment was 22.7%, new invasion findings appeared in 7.5%, and tumor size increase occurred in 75%. In the initial pathology, Ki67 index ≥3 was observed in 37% of the patients, and p53 positivity was found in 33.3%. Conclusion: This study presents important clinical, imaging, and pathological data related to AHT from our center, as well as the treatments applied. There are no significant differences in clinical findings among the subgroups of NFHA, prolactinoma, and acromegaly, although aggressive prolactinomas tend to exhibit larger tumor sizes, more frequent clivus erosion, and a higher rate of residual tumor. The rare occurrence of AHT poses a particular challenge due to the heterogeneous course of the disease. It is necessary to develop criteria for the definition of AHT and its earlier recognition. Multicenter prospective studies will contribute to this field.
Benzer Tezler
- Hipofiz adenomu ve diğer sellar tümörlerin operasyon sonrası klinik takibi
The clinical follow-up of pituitary adenoma and other sellar tumors after surgery
ERSİN ÖZASLAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıErciyes ÜniversitesiDahili Tıp Bilimleri Bölümü
PROF. DR. FAHRİ BAYRAM
- İntrakraniyal patolojilerin intraoperatif manyetik rezonans görüntüleme ile değerlendirilmesi ve takiplerindeki deneyimlerimiz
Our experiences in the evaluation and follow-up of intracranial pathologies with intraoperative magnetic resonance imaging
LEYLA MIRZAYEVA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2023
Radyoloji ve Nükleer TıpGazi ÜniversitesiRadyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MURAT UÇAR
- Hipofiz adenomlarında immunohistokimyasal yöntemle incelenen Kİ (MIB 1) pozitifliğinin invazyon derecesi ile ilişkisi
Evaluation of Kİ 67 (MIB 1) immunopositivity and its relationship with degree of invasiveness in pituitary adenomas
Ş. ŞEN ILGIN (DAĞCI)
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1998
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıAnkara ÜniversitesiEndokrinoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. VEDİA TONYUKUK
- Hipofiz adenomlarında immünohistokimyasal yöntemle saptanan P53 proteini pozitifliğinin invazyon derecesi ile ilişkisi
The Relation between immunohistochemically detected p53 protein and invasion in pituitary adenomas
ŞULE ŞENGÜL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1997
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıAnkara Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. VEDİA TONYUKUK
- Opere hipofiz makroadenomlarının güncel kılavuz ve kriterlere göre agresif ve nonagresif olarak değerlendirilmesi
Evaluation of operated pituitary macroadenomas as aggressive and nonagresive according to current guidelines and criteria
ABDULVAHİD BALCI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
NöroşirürjiErciyes ÜniversitesiNöroşirürji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AHMET KÜÇÜK