Geri Dön

Kendi teknolojisine göndermede bulunan bir görüntü olarak heykel

Sculpture as an image referring to its own technology

  1. Tez No: 100305
  2. Yazar: MELİH APA
  3. Danışmanlar: Y.DOÇ. MÜMTAZ DEMİRKALP
  4. Tez Türü: Sanatta Yeterlik
  5. Konular: Güzel Sanatlar, Fine Arts
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Hacettepe Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 118

Özet

ÖZET Gelişmiş sanayi toplumlarında seri üretimin ve kitle iletişim araçlarının toplumun her kesiminde edilginleştirici ve gündelik hayatı güdümleyici etkilerinden görece uzak, farklı bir coğrafyada yaşayan birinin, böyle bir toplumun yaratımlarının içinde olmadan kendi çalışmalarını bu Icültürün yapısını inceleyerek çözümlemeye kalkışması ilk planda yıldırıcı ve imkansız görünüyor. Diğer bir taraftan, kendi kültürümüzde baskın bir karakteri olan (olumlu anlamda) adaptasyon yeteneklerimizle, daha Abbasiler döneminde İskenderiye üzerinden gelen Helen rüzgarlarını, Tanzimat Dönemi'ni, Cumhuriyet'in ilk yıllarını hatırladığımızda, bütün bunların üzerimizde bıraktığı 'Batılılığı' çözümlemek de, en az ilki kadar yıldırıcı ve imkansız görünüyor. Asker ressamlarımız ve Milli Eğitim Bakanlığı olanaklarıyla yurt dışına gönderilen ve sonuçta da geri dönen sanatçılarımızın yüz yılı aşkın bir geçmişi var ve bu sürede bazı adaptasyonların gerçekleşmediğini ileri sürmek olanaksız. '-Batılı Anlamda' ön takısını hala kullanıyor oluşumuz ise, bu coğrafyada özgün yapıtlar üretilmediği anlamına gelmiyor ve bu takıyı mutlaka kullanmak zorunda olmadığımızın da farkına varmaya başlıyoruz. Özellikle 1980'lerden sonra Türkiye'de kitle iletişim araçlarının alt yapısını oluşturan teknolojilerde büyük değişiklikler yaşandı. Belki de Bati'yla kurulan 'online' bir iletişim ağı içerisinde, 'Batı' kavramının tartışılmaktan gittikçe aşınan yanlarını daha canlı bağlantılarla kavramaya başlıyoruz. Örneğin sözel bir toplum olmanın boynu büküldüğünü yaşarken, Derrida, Batı'yı sözmerkezcilik'le suçluyor. Ya da doğayı yalnızca 'temaşa' etmekle kaldığımızı düşünürken, Baü'nın daha Rönesans'tan itibaren tüm bir doğayı 'perspektif zinciri altında hiyerarşik bir sıralamaya tabi tutarak özne-nesne arasında büyük bir yarığa neden olduğunu öğreniyoruz. Bütün bunlardan kendimize hemen bir pay çıkarmak ise henüz olanaksız görünüyor. Çünkü tüm bu değerlere karşın, yaderk (özerklik karşın) bir yapıyı sürdürüyoruz. Belki heykellerimiz aruk (Batılı Anlamda) sözeUiğin uçucu nitelikleriyle havada uçuşup mimari yapıların yüzeylerine çarparak dekoratif elemanlara dönüşmüyor olabilir, ama bu 'Batili Anlamda'hğm heykel sanatına salt biçimsel yaklaşımları zorunlu kılan sınırlarım da zorlamamız gerektiği anlamına geliyor. Bu rapor, kendi çalışmalarını 'heykel' kavramına farklı okumalar getirmek amacıyla sözellik, yazısalhk (ya da metinsellik) ve görüntüsellik gibi ah okumalarla açmaya çalışıyor. Bugün, kitle iletişim araçlarından nasibini alan her toplumun bu türden okumalara yabancı, v olmadığını varsayabiliriz. Film gibi romanlardan, heykel gibi otomobillerden bahsedebildiğimize göre, bunun da bir olanağı olmalı.'Antroposferin Görüntüsü' başlığını taşıyan birinci bölüm, dünya üzerindeki izleri incelemeyi hedef alıyor. Adı bu bölümde hiç anılmasa bile 'ariefâctum' (insan yapımı) izler bunlar, insan bu doğayı nasıl değiştiriyor/dönüştürüyor? Bunun bir sının var mı? Doğrusu, arak göğe kadar çıkmış (örneğin, ozon) bu izleri saklamanın, gizlemenin bir olanağı yok. Bu noktada, 20. yüzyıl Batılı düşünürlerinin büyük bir çoğunluğu, dünyayı 'sanatsal bir tasarım' olarak yeniden inşa etmek üzerinde duruyorlar. Çünkü poiesis'ini yitirmiş bir tekhne, dünyanın bedeni üzerinde kapanmayacak yaralar açmaya devam ediyor. 'Gerçekliğin Görüntüsü' başlığını taşıyan ikinci bölümde ise 'görüntü' kavramı üzerinde duruluyor. Dünya yaralı bir beden ise, bizler bunu ne ölçüde görebiliyoruz? Günümüzde görüntüler önümüze nasıl geliyorlar? Kitle iletişim araçları aracılığıyla bize ulaşan teknolojik görüntüler, içlerinde nasıl bir ideolojiyi barındırıyorlar? Bu bölümde bunun gibi sorular tartışılıyor. 'Heykel'in Görüntüsü' başlığım taşıyan son bölümde ise, genelde sanat kavramına ağırlık verilerek, Batı kültüründe 20. yüzyıldaki köklü dönüşümlere işaret edilmeye çalışılıyor, özellikle Cezanne ve Kübizm'le başlayan bu süreçte doğaya bakışın, bu bakışın içerisindeki sorunları da tuvale ya da kaideye taşıdığı görülüyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bütünselliğini yitiren Batı kültüründe, özellikle Dada hareketiyle birlikte sanat kavramının, sanat tarz ve türlerinin çerçeveleri de parçalanmaya başlıyor. Sanat, eski görünümüyle bir parodiye, yeni görünümüyle ise bir sokak gösterisine dönüşüyor. Bütün bunlar, sanatı kapitalist sistem içerisinde gündelik hayattan koparan güçlere karşı bir saldın olarak değerlendirilebilir. 1960'larda Kavramsal Sanat ile birlikte, çerçeve tekrar gündeme geliyor. Ve şimdi, bizleri de içine alan bu dönemde, sanatın çerçeve sorunu hala gündemde bir sorun olarak kalmış durumda. Eğer ortaya bir çerçeve çizmezsek, sanat ile hayat arasında görüntüler eşleşiyor. Ama bu durumda, sanat tüketicileri için bir belirsizlik söz konusu. Çerçevenin çizilmesi ise, çerçeve içerisinde üretilen imgenin dünyaya tekrar yanılsamacı, taklit bir pencere açma riskini taşıyor. İmgeler kendi başlarına bir yanılsama yaratsalar iyi, ama görüntünün güdümlü bir patlama olarak yaşandığı bu çağda, daha yarauldıklan anda, yanılsama üretiminin kölesi durumuna düşüyorlar. Son bölümde söz, yazı ve görüntü, bu sorunların tarüşılabildiği bir zemin oluşturabilmek için kullanılıyorlar. Söz'ün sesi kısılmış durumda, çünkü işlerlik kazanabileceği bir mekanı arak yok. Yazı ise, söz gibi 'bütün olma' iddiasını bir noktada kaybettiği için, kazanıyor ve sanatta çerçeve sorununa 'geçici' bir çözüm getiriyor. Görüntü, söz'ü ve yazı'yı yutabilecek bir güçte. Peki o zaman neden hepsini bir araya toplamayalım? Çalışmaların da bu yönde bir seyir izlediği ileri sürülebilir.

Özet (Çeviri)

Ill ABSTRACT For a person living in another geographical region that is relatively fer from effects of mass production and mass communication pasifizing and dominating everyday life in industrialized societies, it seems impossible at first sight to attempt to analyze his/her own work by examining the structure of this culture which is not comprise him/herself. On the other hand, our abilities of adaptation which is dominant (in a positive sense) in our culture since we recall the Hellenistic winds in Abbasi period, the Tanzimat period, the first years of Republic is surely effective in the meaning of“Westernization”but very complex to analyze. The artists have gone to abroad and turn back who have had grand from Ministry of National Education or the soldier-painters have more than 100 years past in this country and it is very hard to assume that there is any adaptations had become feet. Still using“in the Western meaning”prefix does not mean that there is no original art-works in this geography and we begin to realize we are not obliged to use this prefix anymore. Especially after 1980's, there has been a great change in technological infrastructure of mass communication. Perhaps we comprehend the fizzled out sides of the concept of“West”within the communication network binding us with the West in more animating ways. For example, while being embarrassed of our logocentric way of thinking, Derrida accuse the West with logocentrism. Or while we think that we could only spectacle the nature, we learn that since the Renaissance the West cause a big split between the subject and object by creating a hierarchical order using chain of perspective. It seems impossible to get our share immediately. Despite these values, we keep on a“yaderk”(heteronomist) structure. Perhaps our sculptures carrying on the volatile characteristics of logos is not anymore transform into the decorative elements by striking the surfaces of architectural structures, but this does not mean that we should not extend the limits of Western formalist style of sculpture. In this sense, the report is trying to uncover the sculptor's own works by the means of logos, textuality and image in order to do different readings of the concept of sculpture. It is not wrong to suppose that every society possess the mass communication is not stranger to this kind of readings if we could talk about the novels like movies or cars like sculptures.IV The first part of report named“The Image of Anthroposfef ' aims to examine the artificial traces in the world. How can humans change and transform the nature? Is there a limit of this? In fact, it is impossible to hide these tracks which are rising the atmosphere (i.e.; ozone layer). At this point, the most important theorists of the twentieth century dwell upon rebuilding the world as an ”artistic design“. Since, the tekhne lost her poesis continuously wounding the body of world. The second part of the report; ”The Image of Reality“, dwell upon an image itself. How far can we see the wounds of the world? How could we reach the images? What kind of ideology does the technological images created by mass communication include? These are some questions dealt with in this part. The last part of the report named ”The Image of Sculpture“ tries to mark up the changes in twentieth century in the West culture in terms of art. This process started especially with Cezanne and Cubizm, carries the problems of approaching the nature into the canvas or the paper. After the First World War, the Western culture losing its totality started to break the concept of art, the styles and types of art into pieces. While the ”old art“ turns into parody, the new one turns into street performance. These all could be evaluated as an attack against the forces break of the art from daily life. In 1960's, this framework again has been put into agenda with Conceptual Art. In this period also includes us, the framework is still the problem. We know that if there is no framework the images are easily being equalized between the art and life. In this situation there is lack of certainty for spectators. But drawing a framework carries a risk to open a new imitated window to a world. Logos, text and image are used to constitute a ground for discussing these problems. Logos loses its power since it does not have a place in which it obtains function. Because text also loses its claim of being ”whole“ wins and solves the ”framework problem" temporarily. Image has a power to swallow both logos and text. So, why we do not gather them? It could be said that this is the root of the works.

Benzer Tezler

  1. Sinemada gerçeklik ve imge: Jean-Luc Godard'ın filmleri üzerinden göstergebilimsel bir çözümleme

    Кинодогу чындык жана көрүнүш: жан-люк годардын тасмаларына семиотикалык анализ

    KADİR YOĞURTÇU

    Doktora

    Kırgızca

    Kırgızca

    2014

    İletişim BilimleriKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CENK DEMİRKIRAN

  2. An approach to cope with state space explosion problem in model checking embedded TV software

    Gömülü TV yazılımı modelinin kontrolünde ortaya çıkan durum patlaması problemine çözüm yaklaşımı

    FURKAN CÖMERT

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2015

    Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik Üniversitesi

    Bilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. TOLGA OVATMAN

  3. FPGA tabanlı modbus ağ geçidi tasarımı

    FPGA based modbus gateway design

    ŞİRİN AKKAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Mekatronik Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mekatronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. ALİ FUAT ERGENÇ

  4. Mariot: an authoring framework for creating iot applications with mobile augmented reality

    Marıot: mobil artırılmış gerçeklik ile nesnelerin interneti uygulamaları üretmek için bir yapılandırma çerçevesi

    MERAL KUYUCU

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2021

    Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik Üniversitesi

    Bilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÖKHAN İNCE