Geri Dön

Türkiye'de ve Dünya'da mevduat sigorta sistemi

Deposit protection system in Turkey and in the world

  1. Tez No: 111153
  2. Yazar: ÖZGÜR DÖKDÖK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. SUNA OKSAY
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Bankacılık, Sigortacılık, Banking, Insurance
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2002
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Marmara Üniversitesi
  10. Enstitü: Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Bankacılık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 117

Özet

ÖZET Tasarrufların ekonomiye yönlendirilmesinde son derece önemli bir işlevi olan bankaların en önemli kaynağı topladığı mevduattır. Bu nedenle, büyük mevduat çekilişlerinin bankalar ve dolaylı olarak ülke ekonomileri üzerindeki etkileri, çok olumsuz sonuçlar verebilecek niteliktedir. Mevduat sigortası uygulaması temelde, piyasalar hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan, parasını değerlendirmek ve diğer hizmetlerden yararlanmak isteyen küçük tasarruf sahiplerine güvenilir bir ortam sunarak sosyal bir hizmet sunmaktır. Sistemin ekonomik faydası ise daha geniş kapsamlıdır. Mevduat sahipleri, herhangi bir sebepten dolayı bankaların taahhütlerini yerine getiremeyeceği fikrine kapılıp mevduatlarını çekmek istediğinde, yüksek miktarda para çekilişi ile karşılaşan banka likit varlıkları ile bu talebin bir kısmını karşılarken bir kısım mudi paralarını alamayacaktır. Zincirleme olarak tüm finans sektörüne sıçrayacak olan bu güvensizlik ve panik, mali sistemin tamamen çökmesine kadar gidebilecektir. Mevduat sigortasının amacı, mevduat kaçışlarını önleyerek sistemi bu tip dalgalanma ve belirsizliklere karşı korumaktır. Mevduatın korunması amacıyla kabul edilen iki temel sistem vardır. Gizli Mevduat Koruma Sistemi. Açık Mevduat Koruma Sistemi - Mevduat Sigorta Sistemi Gizli Mevduat Koruma Sistemi Bu sistemde, mevduatlar yasalarca belirlenmiş, belirgin ve kesin bir güvence ile korunmaz. Sektör için belirlenmiş kurallar bulunmamaktadır ve mevduatın sigortaya alınacak miktarı yetkili otoritenin taktirine bırakılmıştır. Gizli Koruma Sisteminde tüm mevduatlar koruma dışı bırakılarak, sektöre müdahale edilmeden, bankaların sorunlarını kendi içlerinde çözmesi yoluna gidilebildiği gibi duruma göre değişen miktarlar ile tam kapsamlı sigortaya kadar genişleyebilen güvence sistemi oluşturulabilmektedir. Kapsama alınacak mevduat grubuna, kuruluşlara ve uygulanacak yöntemlere, yetkili otorite karar vermektedir.11 Yetkili otoritenin vereceği kararlar ve izleyeceği yöntem kriz anında belirleneceği için bir olay diğer bir olaya farklılık gösterecektir. Açık Mevduat Sigorta Sistemi Bu sistem otorite tarafından yasal sınırları, yetkileri, finansal kaynakları, yapısı çizilmiş ve uygulanan türe göre kapsamının değiştiği bir güvence sistemidir. Bu sistemde devlet veya özel kuruluş statüsünde oluşturulan bir kurum ve ona bağlı olarak oluşturulan bir fon kaynağı bulunur. Seçilen sigorta sistemine göre müdahalenin hangi koşullar altında ve nasıl gerçekleşeceği de yasal düzenlemelerle çerçevelenmiştir. Açık Mevduat Sigorta Sistemi, kapsam açısından incelendiğinde üç başlıkta toparlanabilir. Bunlar:. Sınırlı Kapsam. Tam Kapsam. Otorite İnisiyatifiyle Belirlenen Kapsam Sınırlı Kapsam' ın amacı küçük sermaye sahiplerini korumaktır. Fakat bunu yaparken sektörü yıpratmayacak bir sınırın belirlenmesi gerekecektir. Burada amaç bilgiye daha zor ulaşan küçük tasarruf sahiplerini korumak, büyük tasarruf sahiplerini ise daha akılcı ve seçici kararlar vermesi sağlamaktır. Bu sistem sayesinde bankaların sigorta sisteminin arkasına saklanıp, rasyonel olmayan riskli kararlar almaları önlenir. Sektör içinde yetersiz duruma düşmüş ve mali bünyesi zayıflamış bankaların tasfiyesi yoluna gidilip, bu bankaların yükü üstlenilmeyip sektörden uzaklaştırılmaktadır. Tam Kapsam' da bankada bulunan mevduatın tamamı büyük küçük ayrımı yapılmadan sigorta kapsamına alınmaktadır. Bankacılık ve finans sektöründe güvenin ortadan kalktığı, yüksek meblağda mevduatın yurtdışına gönderilerek veya nakit olarak sistemden çıktığı ve bunun sadece zayıf bankalara değil sektördeki diğer bankalara da sıçradığı durumlarda, zaten mevcut olan krizi daha da derinleştirmemek için mevduat tam kapsamlı güvenceye alınıp, mevduatların sistem içine çekilebilmektedir.Ill Otorite İnsiyatifiyle Belirlenen Kapsam, diğer iki sistemin arasında bir sistem gibi düşünülebilir. Kapsama alınacak mevduat miktarı belirlenirken küçük mevduat sahiplerini güvence altına alınmasına dikkat edilmiştir. Otorite inisiyatifiyle belirlenen sistemin sınırlı kapsamlı sistemden farklılığı ise, otoritenin gerekli gördüğü taktirde kapsamın genişliğini arttırabilmesidir. Hatta yaşanan krizin gerektirdiği duruma göre bu kasam yüzde yüz kapsama kadar gidebilmektedir. Mevduat Sigorta Sistemine Karşıt Olan Görüşler Mevduat Sigorta Sistemine karşıt olan görüşler de mevcuttur. Buna göre sistem, kötü yönetilen ve yüksek risk alan bankaları desteklemektedir. Mevduatın koruma altına alınmasıyla hem mevduat sahipleri hem de bankaların riske karşı olan hassasiyetleri azalmaktadır.“Ahlaki Riziko”olarak adlandırılan bu durumda mevduat sahipleri, para yatırdıkları bankanın herhangi bir sebepten dolayı sistemden ayrılması durumunda, sigortanın kayıplarını karşılayacağını bildikleri için banka seçiminde seçiciliklerini yitirip riskli olan bankalara yöneleceklerdir. Aynı şekilde bankalar da, yüksek maliyetle topladıkları mevduatları riski de getirişi yüksek yatırımlara yöneltmek zorunda kalacaklar, öbür türlü banka kar edemeyecektir. Alınan risk sonucu kazanılırsa kazanç bankaya, kaybedilirse kayıp sigortaya yüklenecektir. Bu yüzden sektör, risk seven yatırımcılar için cazip olacağından sektörün genel risk seviyesini arttıracaktır. Yasa koyucu, çeşitli kanun ve yönetmeliklerle bankaların batmalarını önlemek isterken büyük bir problemle daha karşılaşmaktadırlar. O da bazı bankaların sistemden çıkması halinde bankacılık ve finans sistemini sarsacağıdır. Bu bankaların sistem içinde kapladığı yer o kadar büyüktür ki, sistemden atılması sistemin temellerini kökten sarsacaktır. Bu tür bankalar,“batırılamayacak kadar büyük”olduklarını bildikleri için, ucuza topladığı mevduatları yüksek riskli yatırımlara yönlendirebilmektedirler. Küçük bankalar için iflas veya tasfiye söz konusu iken büyük ölçekli bankalar için bunun söz konusu olmaması haksız rekabete yol açabilmektedir. Büyük bankalar düşük maliyetle fon bulabilmekteyken küçük ölçekli bankaların fon maliyetleri daha yüksek olacaktır. Bu eşitsizlik bankalar açısından olduğu kadar mudiler açısından da vardır. Mevduatı büyük bankada olan mudi garanti altında iken, diğer mudiler garanti kapsamı dışında kalmaktadırlar.IV Prim Sistemi Mevduat sigorta sisteminin mali kaynağını oluşturan fonun en önemli gelir kaynağı, üyelerden alınan primlerdir. Dolayısıyla bu primlerin belirlenmesi ve fiyatlandırılma esasları büyük önem taşımaktadır. Toplanacak primlerin, sigorta kapsamına alınan mevduatlardan alınması hakkaniyet esaslarına göre daha uygundur. Toplam mevduatın prim ödemesine esas alınması durumunda, toplam mevduat içerisinde sigortalı mevduat payı yüksek olan bankalar aynı primi ödediği halde daha yüksek bir korunma sağlayacağı için adil olmayacaktır ve haksız rekabete yol açacaktır. Prim sistemi; sabit prim sistemi ve riske dayalı prim sistemi olarak iki ana başlıkta incelenebilir.“Sabit prim”sisteminin, riske dayalı prim sistemine göre en büyük avantajı basit ve kolay uygulanabilir olmasıdır. Bu sistemin uygulanmasının piyasanın disiplinini bozduğu ve bankaları daha fazla risk almaya yönelttiği iddia edilmektedir. Böylelikle bankanın verdiği yüksek riskli yatırım kararının sonucunun olumlu olması halinde bunun hissedarlara yansıması, olumsuz olması ve bankanın zor duruma düşmesi halinde ise, oluşacak zararın sigorta kuruluşunca karşılanması sonucuna sebebiyet verecektir. Sabit prim sisteminde büyük ve sağlam bankaların, küçük ve yüksek riskli bankaları sübvanse ettiği söylenebilir. Sabit prim sistemiyle ilgili yapılan eleştirilerin başında, bu sistemin haksız rekabete yol açması ve bankaları yüksek risk almaya yöneltmesi gelmektedir. Sabit prim sistemi sonucunda güvenli bankaların ödediği primler çok yüksek, riskli bankaların ödediği primler ise çok düşük kalacaktır. Bu da bankaları aşırı risk almaya yöneltmekte ve piyasanın disiplinini bozmaktadır. Sabit prim sistemine alternatif olarak getirilen sistem“riske dayalı prim”sistemidir. Bu sistemdeki prim ödemelerinde, bankaların risk durumları göz önüne alınarak, farklı risk grupları için farklı miktarlarının esas alınması söz konusudur. Ancak buradaki en önemli problem, banka risklerinin tespitidir.V Bankaların karşı karşıya kaldığı bütün risklerin tespiti ve ölçülmesi oldukça zor bir iştir. Bu yüzden bankaların risklerinin tespitine yönelik yöntemleri incelemekte fayda vardır: Bu güçlüklerin ilki“asymmetric information”olarak açıklanabilen bilgiye herkes tarafından eşit ulaşılamamasıdır. Sigorta yaptıran, kendi riskini sigortalayandan daha iyi bilmesi durumu olarak özetlenebilir. Bu durumu ortadan kaldırmak ve sigortalananın gerçek riskini tespit etmek için sigortacı kurum, sigortalı hakkında bazı verilerden ve bilgilerden hareket ederek sigortalının risk durumunu tahmin etmeye çalışır. Bankaların sahip olduğu risklerin tespitinde yaşanan bir diğer problem ise, riskin tam olarak ölçülememesinden dolayı sigorta kapsamındaki riskli bankaların artması ve bu bankaların riskinin kontrol altında tutulamamasıdır. Bu problem, sigortacı kurumun bankalar hakkında daha çok bilgi edinmesi ile çözülebilir. Böylelikle elde edilen bilgiler sayesinde bankaların daha doğru değerlendirilmesi ve riskli bankaların daha çok prim ödemesiyle sigortanın prim kaybı minumuma indirilebilir. Fakat burada bilginin elde edilmesinin oluşturacağı maliyet de göz önüne alınmalıdır. Risk Ölçüm Yöntemleri Bankaların risklerinin ölçümünde çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden birisi özel sigorta kuruluşlarının kullanılmasıdır. Bu görüşe göre devlet ve özel sigorta sisteminin bir arada olması, bunlardan sadece bir tanesinin olması durumunda oluşacak aksaklıkları ortadan kaldıracaktır. Bu sisteme göre devletin, sigortanın büyük kısmını karşılaması ve özel sigortanın ise piyasa fiyatını belirlemesi öngörülmektedir. Böylelikle bir bankanın batması durumunda yükün büyük kısmı devlet tarafından karşılanırken, özel sektör küçük bir kısmını üstlenecektir. Ancak özel sigortanın sistematik risklere karşı ayakta kalabilmesi için, sigortalanan mevduata karşılık yüksek miktarda rezerv tutmak ve banka iflaslarının kaçınılmaz olduğu durumlarda sigortayı iptal etme ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Risk ölçüm yöntemlerinden bir diğeri ise opsiyon fiyatlamasıdır. Opsiyon, ileri bir tarihte belirli bir değeri alma veya satma hakkı tanıyan bir enstrümandır. Burada sadece bir haktan bahsedilmekte söz konusu işlemin yerine getirilmesi zorunlu değildir. Sahibine anlaşmada belirtilen fiyattan satın alma hakkı veren opsiyona alım opsiyonuVI (call option), sahibine satma hakkı verene ise satım opsiyonu (put option) denir. Bankaların prim ödemeleri düşünüldüğünde; banka, prim ödemesinde bulunduğunda bir satım opsiyonu almakta ve böylece aktiflerini sigorta kapsamına alınan mevduat tutarına eşit bir fiyata satma hakkını elde etmektedir. Böylelikle kriz anında bankanın varlıklarının piyasa değeri ne olursa olsun, sigortacı kurum, anlaşmadaki fiyattan bu varlıkları alarak bankanın mevduatını geri ödeyebilmesini sağlayacaktır. Risk ağırlıklı sermaye oranı, otoriteler tarafından bankaların kredi risklerini ölçmek için kullanılmaktadır. Buna göre bu oran, bankaların aktiflerinin zarara uğrama riskine göre gruplandırılıp, her grup için belirlenen risk oranları ile çarpılması ile ulaşılan orandır. Sigorta prim ödemeleri de bu risk ağırlıklı sermaye düzenlemesi ne göre yapılır. Fakat bir takım görüşler risk ağırlıklı sermaye düzenlemesinin, bankaların risklerinin ölçümünde yeterli olmadığı, bunun yanında risk ağırlıklı prim sisteminin de varolması gerektiğini söylemektedir. Günümüzde bankalar, faiz riski, kur riski, likidite riski gibi pek çok riskle karşı karşıyadır. Bu nedenle risk ağırlıklı prim sistemi, bütün bu riskleri kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. Risk ağırlıklı sermaye sisteminde, bankaların belirlenen oranı tutturup tutturamayacağına bakılırken burada bankalar risklerine göre derecelendirilebilmektedir. Geçmiş dönem verileri kullanılarak, bankaların iflas riskinin hesaplanmasında kullanılan modele iflas-tahmin modeli denir. Geçmiş dönemde banka iflaslarının önemli doneleri olan karlılık, donuk krediler, sermaye yeterliliği gibi parametreler, bankaların risk ağarlıklı prim ödemelerine esas teşkil edebilmektedirler. Bir diğer risk ölçme yöntemi ise kapitalizasyondur. Burada kapitalize edilen mevduat sigorta fonunun sermayesinin belli bir oranın altına düşmesine engel olmak, ya da belli sınırlar içinde kalmasını sağlamak için prim ödemeleri araç olarak kullanılır. Böylece fon tutarının belli bir tutarın altına düşmesi durumunda primler artırılırken, üstüne çıkması durumunda ise pirimler azaltılarak prim tutarın limitler içinde kalması sağlanır. Bankaların karşı karşıya kaldığı riskleri ölçmede değinilebilecek son yöntem ise; yapılan denetimler sonucu elde edilen bilgiler doğrultusunda bankaların risk derecelerinin belirlenmesi yöntemidir. Denetim kurumlarınca, bankaların sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, yönetimi karlılığı ve likiditesi baz alınarak finansal yapıları 1 'vıı den 5' e kadar derecelendirilir. Bu derecelendirme sonucunda her bankanın ödeyeceği risk primi belirlenir. Bankaların Karşı Karşıya Olduğu Riskler Piyasa Riski: Bir finansal işletmenin mali yapısının, piyasa dalgalanmaları sonucu zarar görme ihtimalidir i)Kur Riski: Döviz riski belli etkenlerle (ödemeler dengesi açığı, siyasal olaylar v.b.) ulusal para birimlerinin yabancı paralar karşısında değerinde meydana gelebilecek olumlu veya olumsuz değişmelerdir. ii) Faiz Riski: Faiz oranlarında ortaya çıkan değişimlerden Bu risk herhangi bir yatırımdan beklenen getiriyi olumlu veya olumsuz etkilemekte veya işletmelerin yaptığı borçlanmalar üzerinde etkili olmaktadır. Çünkü faiz oranı vade sonunda elde edilecek veya dışarıya aktarılacak nakit akımları üzerinde doğrudan etki etmektedir. Kredi Riski: Banka müşterisinin yapılan sözleşme gereklerine uymayarak yükümlülüğünü kısmen veya tamamen zamanında yerine getirememesinden dolayı bankanın maruz kalabileceği riski ifade eder. Sona Erdirme Riski: Bir bankanın, karşı tarafın bir kaynak veya finansal ürünü vadesinde ödemekte başarısız olması nedeniyle elde etmesi gereken kaynak veya ürünü elde edememesinden dolayı maruz kalabileceği riski ifade eder. Likidite Riski: Bankanın nakit akışındaki dengesizlik sonucunda nakit çıkışlarını tam olarak ve zamanında karşılayacak düzeyde ve nitelikte nakit mevcuduna veya nakit girişine sahip bulunmaması durumunda maruz kalacağı risktir. Operasyonel Risk: Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanabilecek kayıpları ya da zarara uğrama ihtimalidir.vııı Yasal Risk: Bir bankanın gerek iç yapısında, gerekse dışarıdaki kişilerle yapmış olduğu işlemlerin yasal yollardan takip edilebilecek niteliklere haiz olup olmamasından dolayı maruz kalabileceği riski ifade eder. Ülke Riski; Uluslararası kredi işlemlerinde, krediyi alan kişi ya da kuruluşun faaliyette bulunduğu ülkenin ekonomik, sosyal ve politik yapısı nedeniyle yükümlülüğün kısmen veya tamamen zamanında yerine getirilememesi ihtimalini ifade eder. Transfer Riski: Krediyi alan kişi ya da kuruluşun bulunduğu ülkenin ekonomik durumu ve mevzuati nedeniyle döviz borcunun ayni türde veya konvertıbl diğer bir döviz ile geri ödenememe ihtimalinde maruz kalınacak risktir. İtibar Riski: Faaliyetlerindeki başarısızlıklar ya da mevcut yasal düzenlemelere uygun davranılmaması neticesinde bankaya duyulan güvenin azalması veya itibarının zedelenmesi riskini ifade eder. En uygun olan prim Ayarlandırma sistemi yukarıda anılan bütün riskleri kapsayan sistemdir. Fakat burada da risklerin ölçülebilirliliği problemi ile karşı karşıya kalınılmaktadır. Basle Komitesince alınan kararlar doğrultusunda bankalar, kredi riskleri karşılığı tutmakta oldukları sermayenin üstlendikleri piyasa riskleri karşılığında da sermaye tutmakla yükümlü kılınmışlardır. Piyasa risklerinin ölçümünde ise“standart metot”yöntemi benimsenmiştir. Bu yönteme göre her bir risk katagorisi (faiz, kur, hisse senedi vb.) için gerekli sermaye tutarı ayrı ayrı hesaplanır ve bu tutarlar toplanarak toplam sermaye gereksinimine ulaşılır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından kabul edilen Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliği' ne göre; bankaların konsolide olmayan esasa göre hesaplanan piyasa riske maruz tutarın 01.01.2002 tarihinden, konsolide esasa göre hesaplanan piyasa riskine maruz tutarın ise 01.07.2002 tarihinden itibaren sermaye yeterlilik rasyosuna dahil edilmesi esası getirilmiştir.IX Türkiye' de son yıllarda yaşanan iki kriz, sonucu Bankacılık Sistemi' nde yıllardır var olan yapısal sorunlar bir kez daha su yüzüne çıkmıştır:. Özkaynak yetersizliği. Banka sayısının yüksekliği. Kamu bankalarının sistem içindeki payının yüksekliği. Aktif kalitesinin düşüklüğü. Piyasa risklerine aşırı duyarlılık ve kırılganlık (vade uyumsuzluğu, açık pozisyon). Yetersiz iç kontrol ve risk yönetimi Türk bankacılık sisteminin adeta kronikleşen yapısal sorunlarının mali sitemi tehdit eder hale getirmesi, sektörün güvenirliliğinin tesis edilmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Diğer sektörlerin aksine, herhangi bir bankanın mali yapısının bozulması ve o bankaya duyulan güvenin sarsılması sonucu mevduat sahiplerinin paralarını çekmesi zincirleme olarak bütün bankalara sıçrar. Ve sonuçta mali bünyesi sağlam olan bir banka bile zamanında likidite sağlayamayacağı için ödeme güçlüğüne düşer. Mevduat sigortasının kuruluş amacı, piyasalar hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan, parasını değerlendirmek ve diğer hizmetlerden yararlanmak isteyen küçük tasarruf sahiplerine güvenilir bir ortam sunarak sistemi sarsacak mevduat kaçışlarını önlemektir. Diğer yandan mali bünyesi zayıflamış ve taahhütlerini yerine getiremeyen bankaların tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşturulup sisteme kazandırılması için gerekli düzenlemeleri ve politikaları belirlemek, mevcut yapıda bankacılık faaliyetlerinin denetimini yapıp standartlar belirlemek de mevduat sigorta sisteminin diğer görevleri arasındadır. Her ne kadar Türkiye'deki mevcut mevduat sigorta sisteminin eleştirilecek pek çok yönü varsa da, özellikle son dönemlerde bankacılık ve mevduat sigorta fonu ile ilgili yapılan pek çok düzenlemeler mevcut ekonomik krizin aşılması için gerekli önlemlerdir. Ancak olması gerekenin sorun oluştuktan sonra çözüm aramak yerine ex- ante çözümlere yönelmektir. Bu da ancak sistemin etkin denetim ve gözetim yolu ile krizler yaşanmadan önlemlerin alınması ile olacaktır.

Özet (Çeviri)

SUMMARY Financial institutions that accept deposits from the public are important in the economy because of their involvement in the payments system They not only act as intermediaries between depositors and borrowers but agents for transmission of monetary policy as well. Because of the importance of the banks in the economy, the huge withdrawals from the banks affect banking sector by domino like collapse. The principal objectives of a deposit insurance system are to contribute to the stability of the financial system and to protect small depositors when bank fail. A well- developed deposit insurance system will achieve these objectives by reducing the risk of bank runs. There are two deposit insurance system:. Implicit Deposit Protection System. Explicit Deposit Insurance System Implicit Protection is, by definition, never formally specified. There are no written rules, regarding the eligibility of bank liabilities, the level of protection provided or the form which reimbursement will take. So the implicit protection creates uncertainty about how depositors, creditors and other agents will be treated when bank failures occur. In the Explicit Protection, so called“Deposit Insurance System”, there are rules governing insurance coverage limits, the types of instruments, the methods for calculating depositors' claims, funding and other related matters. If we look to the level of coverage of the system, there will be three sub-types:. Limited Coverage. Full Coverage. Discretionary CoverageXI The aim of Limited Coverage is to protect small depositors. But while doing this there must be a limit that will not damage the sector. In this system both bankers and depositors act rational in their investment decisions. In the Full-Coverage how ever all deposits in the banking system are under the coverage of the insurance system. During the economic crises, to stop instability and capital flight, the policy makers decide a blanket guarantee to all deposits. But there is a social cost of full coverage, as the guarantee is ultimately borne by taxpayers. In the limited-coverage system, however, there is a specific cost paid by the banks through premiums. So there should be a well- structured mechanism to reduce the full coverage guarantee over time, after the guarantee has suffered from the financial crises. Discretionary Coverage is the system between these two system. While deciding the level of coverage, authority consider to protect the small depositors. The difference of Discretionary Coverage from the Limited Coverage is, the authority may increase coverage up to any level if it is needed, if the financial crises is so deep this coverage can be increased to hundred per cent. Moral Hazard and Too Big To Fail Policy A well designed deposit insurance system contributes to the stability of the financial system, how ever, if poorly designed, it may increase risks. Moral Hazard refers to the incentive for excessive risk taking by banks or those receiving the benefits of the protection. Such behavior may arise in situations where depositors and other creditors are protected, from losses or when they believe that a bank will not be allowed to fail. In these cases, depositors have less incentive to access the necessary information to monitor banks. As a result weak banks can attract deposits for high-risk ventures at a lower cost than would otherwise be the case. Policy makers try to limit moral hazard without negating the benefits of deposit insurance. They must consider the appropriate trade-offs between moral hazard and market discipline in the context of their objectives. But it can be said that moral hazard can be reduced by creating and promoting incentives through good corporate governance and sound risk management of individual banks, effective market discipline and frameworks for strong prudential regulation, supervision and laws.Policy-makers faces a big problem while trying to monitor the banking sector from external shocks. Some banks have an incentive to carry out their essential roles in a market economy. The investors believes that these banks were protected by too-big-to- fail policies. Even for small scaled banks there is a possibility of getting out from the system, for the large scaled banks there is no such a risk. This will cause a incompetitive situation for small banks because they will have to pay extra premium to collect deposits from depositors. At the end both banks and depositors face a moral hazard. Funding Mechanism Funding can be assured in many ways such as government appropriations, levies or premiums assessed against member banks, market borrowings, or a combination of them. When deposit insurance systems are funded through premiums, policy makers have choice between a flat-rate premium or risk based premium. The primary advantage of a flat-rate premium system is the relative ease with which assessments can be calculated and administered. However, in a flat-rate system, low- risk banks effectively pay for part of the deposit insurance benefit received by high-risk banks. Most newly established systems initially adopt a flat-rate system given the difficulties associated with designing and implementing a risk-based differential premium system. However, because flat-rate premiums do not reflect the level of risk that a bank poses to the deposit insurance system, banks can increase the risk profile of their portfolios without incurring additional deposit insurance costs. As a result, flat-rate premiums may be perceived as encouraging excessive risk taking by some banks, unless there is a mechanism to impose financial sanctions or penalties. Risk-based premium systems can mitigate such criticisms and may encourage more prudent risk-management practices at member banks. When the information required to implement a risk-based differential premium system is available, relating premiums to the risk a bank poses to the deposit insurer is preferable. The information-intensive nature of the intermediation process, however, makes risk measurement a complicated task. The particular difficulties related to risk-adjusted differential premium systemsinclude: finding appropriate and acceptable methods of differentiating bank risk; obtaining reliable and timely data; ensuring that rating criteria are transparent; and examining the potential destabilizing effects of imposing high premiums on already troubled banks. As well, risk-based premium systems require resources necessary to administer the system appropriately. An important but delicate issue that policymakers should consider is whether to allow the release of information related to the risk profile of each bank, or to restrict this information for confidentiality or other reasons. In a risk-based premium system, authority assesses higher rates on those banks that pose greater risks to the fund. In order to assess premiums on individual banks, the authority places each institution in one of risk categories using a capital ratios and other relevant information. The banks can be divided into three capital groups as follows:. Well Capitalized Banks: The banks which have a capital ratio equal to or greater than 10 percent,. Adequately Capitalized Banks: The banks Not Well Capitalized and Total Risk- Based Capital Ratio equal to or greater than 8 percent. Undercapitalized Banks: The banks neither well Capitalized nor adequately capitalized. The premiums that will imposed to banks can be determined according to above capital groups. The banks who is well capitalized should pay less premium than others. By this system, the strong capitalized banks will be encouraged. The Risks That the Banks Faced The risk management process consists of the stages of defining and measuring the risks. The banks faced lots of risks but firs of all we have define these risks:XIV Credit Risk: The risk of loss that the bank faces the situation when the counter party fails to fulfill his obligations. Settlement Risk: The risk that the underlined financial instruments or the cash are not delivered to the bank by the counter party on time. Pre-Settlement risk: The risk that a counter party to an outstanding transaction for completion at a future date will fail to perform on the contract or agreement during the life of the transaction. Country risk: in a cross-border transaction the risk that the borrower will be unable to fulfill of his obligations because of economic, social or political situations in his country. Transfer Risk: The risk that the borrower will be unable to fulfill his obligations on payment of his foreign currency denominated debt in original currency or in another convertible currency due to legislation or adverse economic situation of his country. Liquidity Risk: The risk of failing to have cash amount or cash inflows as a certain level and quality that enables the bank to meet its cash outflows fully and on time as a result of an imbalance in the cash flow. Market Liquidity Risk: The risk of loss when the bank can not exit the market or close out of its open positions in sufficient quantities at a reasonable price in a timely manner, due to being unable to enter the market appropriately, the illiquid market structure for certain products or barriers and segmentations in the market. ; Funding Liquidity Risk: The risk to fail to meet funding requirements at a reasonable cost, due to cash flow mismatches and maturity mismatches. Market Risk: The risk of loss due to interest rate risk, equity risk and foreign exchange risk related to changes in interest rates, foreign exchange rates and equity prices in on and off-balance sheet positions of banks.

Benzer Tezler

  1. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve fona devredilen bankaların yeniden yapılandırılması

    Başlık çevirisi yok

    ÖZDEN KARTAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2003

    İşletmeZonguldak Karaelmas Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. NURETTİN ÖZTÜRK

  2. Dünya'da ve Türkiye'de mevduat sigortalarının incelenmesi ve mukayesesi

    Investigation and study of the deposit insurance world and in Turkey

    SERHAT AKYOL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    BankacılıkDumlupınar Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖZER ÖZÇELİK

  3. Mevduat garanti sistemlerinin etkinliği: Türkiye ve Kırgızistan uygulamaları

    The effecti̇ffness of deposi̇t garantee system: Turkey and Kyrgyzstan appli̇cati̇ons.

    MATİSSAKOVA BEGAİYİM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    BankacılıkMarmara Üniversitesi

    Bankacılık Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. HAYATİ ERİŞ

  4. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve fon alacaklarının tahsilat durumu

    Savıng Deposıt Insurance Fund And status Of funds claims

    BÜNYAMİN KARALAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    BankacılıkGazi Üniversitesi

    İşletme Bölümü

    PROF. RAUF ARIKAN

  5. Türk vergi sistemi açısından bankaların ödev ve yükümlülükleri

    According to Turkish tax system duties and obligations of banks

    GÖKHAN SÜMER

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    BankacılıkUludağ Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET YÜCE