Geri Dön

Büyüme hormonu eksikliği olan hipopituiter hastalarda erken aterosklerotik değişikliklerin araştırılması

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 118500
  2. Yazar: M. ALPER YURCİ
  3. Danışmanlar: DOÇ.DR. NEŞE ÖZBEY
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Kardiyoloji, Endocrinology and Metabolic Diseases, Cardiology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2002
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 52

Özet

G. ÖZET Bir veya birden fazla hipofiz hormonunun yetersizliğiyle karakterize hipopituitarizmde, BH dışında adrenal, gonadal ve tiroid hormonları ile yapılan replasman tedavisine rağmen bu hastalarda hayat beklentisi azalmıştır. Bu gözlemden başlıca BH eksikliği sorumlu tutulmuştur. Bu hastalardaki mortalite artışı özellikle kardiyovasküler hastalıklar ve serebrovasküler hastalıklar nedeniyledir. Büyüme hormonu eksikliğinin beraberinde getirdiği metabolik değişiklikler, kardiyovasküler mortalitede artış sonucunu doğurmaktadır. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar; özellikle genç yaşta hipopituitarizm tanısı konulanlarda ve kadın hastalarda mortalite oranının belirgin olarak yüksek olduğunu göstermiştir. Büyüme hormonu eksikliği olan hastalarda total kolesterol, LDL kolesterol, apolipoprotein B (apo-B) düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır. Bu hastalarda çoğunlukla HDL kolesterol düzeyi düşük, trigliserid düzeyleri ise yüksek bulunmuştur. Ateroskleroz ile yakın ilişkili bu olumsuz lipid profili, BH eksikliği olan hipopituiter hastalardaki proaterojenik durumu ortaya koyması bakımından önemlidir. Daha önceki çalışmalarda, hipopituiter hastalarda BH tedavisi ile vücut kompozisyonunda ve lipid profilinde düzelme gibi olumlu etkiler sağlanmışsa da, henüz BH tedavisinin, mortalite oranını azalttığına dair yeterince veri yoktur. Bu çalışmada, BH eksikliği olan hipopituiter hastalarda ve bu hastalarla yaş, cinsiyet ve BMI açısından eşleşmiş sağlıklı kontrol grubunda brakial arter FMD% ile endotel fonksiyonu ve karotis arter IMT ölçümleriyle erken aterosklerotik değişikliklerin araştırılması planlanmıştır. Bu değişikliklerle hasta ve kontrol grubununun demografik, antropometrik ve metabolik parametreleri arasındaki ilişkiler irdelenmiştir. Çalışma grubunu hipopituitarizm tanısı ile izlenen ve BH dışında konvansiyonel replasman tedavisi altında en az 6 aydır stabil olan 19 hipopituiter hasta (9 kadın, 10 erkek; yaş 42.5±16.2 yıl; BMI 27.33 kg/mj ve 19 sağlıklı kontrol (6 kadın, 13 erkek; yaş 39.5±16.1 yıl; BMI 25.2±2.7 kg/m_) oluşturmuştur. Hipopituiter hastaların 8'i nonfonksiyone hipofiz adenomu, 3'ü kraniofarengioma, 2'si prolaktinoma, 2'si Sheehan sendromu, 2'si primer empty sella, 1'i suprasellar displazi, 1'i pinealoma olgularıydı. Ortalama hastalık süresi 84.29±42.22 ay idi. BH eksikliği tanısı; en az 3 hipofiz hormonu eksikliği ve beraberinde IGF-1 < 86 ng/ml veya glukagon uyarı testi ile serum BH maksimum konsantrasyonlarının 3 ng/ml den 36az olması koşulunda geçerli sayıldı. Hasta ve kontrol grubunda 10-12 saatlik açlık ardından sabah 08:00-08:30 arasında bazal koşullarda, istirahat sonrası yatar pozisyonda tansiyon arteryel ölçüldükten ve fizik muayene yapıldıktan sonra, vücut ağırlığı, boy, bel ve kalça çevresi ölçüldü. Vücut kompozisyonu biyoelektrik impedans analizi ile belirlendi. Biyokimyasal ve endokrinolojik parametrelerin tetkiki için venöz kan örnekleri alındıktan sonra yüksek rezolüsyonlu ultrasonografi ile karotis arter IMT ve brakial arterden FMD ölçümleri yapıldı. Hasta ve kontrol grubu verileri eşlenmemiş seri t-testi ve lineer regresyon analizi yardımıyla karşılaştırıldı. Hastalar ve kontrol grubu arasında yaş, BMI, bel-kalça oranı, kan basıncı, HDL kolesterol ve trigliserid konsantrasyonları arasında anlamlı fark bulunmadı. Vücut % yağ oranı, total kolesterol ve LDL kolesterol konsantrasyonları hipopituiter grupta anlamlı olarak yüksek bulundu. Karotis IMT hipopituiter grupta kontrol grubundan anlamlı olarak fazla bulundu. Brakial arterde belirlenen FMD%, hipopituiter grupta kontrol grubundan anlamlı olarak düşük saptandı. Hastalar farklı cinsiyet subgruplarında değerlendirildiğinde; kadın hipopituiterlerde karotis IMT, kadın sağlıklı kontrollere göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Erkek hipopituiterlerde ise brakial arter %FMD değeri, erkek sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulundu. Karotis arter IMT ile yaş arasında hem hipopituiter hasta hem de kontrol grubunda anlamlı korrelasyon saptandı. İntima-media kalınlığı ile yaş arasındaki korrelasyon kontrol grubuna göre hipopituiter hasta grubunda daha güçlüydü. Hipopituiter hasta grubunda karotis arter IMT ile kilo, boy ve kg olarak vücut yağ kitlesi arasında pozitif anlamlı korrelasyonlar saptandı. Karotis arter IMT ile total kolesterol ve VLDL kolesterol arasında sadece kontrol grubunda olmak üzere pozitif anlamlı korrelasyonlar bulundu. Hipopituiter hasta grubunda IGF-1 ile serum glukoz düzeyi arasında pozitif anlamlı bir ilişki saptandı. Kontrol grubunda IGF-1 ile; yaş, bel çevresi ve WHR arasında negatif anlamlı ilişkiler bulundu. Kontrol grubunda IGF-1 ile vücut yağ kitlesi (%) arasında negatif, yağsız vücut kitlesi (%) arasında pozitif anlamlı ilişkiler bulundu. IGF-1 düzeyi ile serum total kolesterol düzeyi arasında, kontrol grubunda, negatif anlamlı bir ilişki bulundu. Hipopituiter hastalar ve kontrol grubunda FMD ile klinik, antropometrik ve biyoşimik parametreler arasında anlamlı ilişki görülmemektedir. Bu durum, hipopituiter hastalarda serum lipid profilinin erken aterosklerotik değişiklikleri yansıtmada yeterli olmadığını düşündürmektedir. 37Kontrol grubunda IGF-1 ile antropometrik ve metabolik parametreler arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu durum sağlıklı erişkinlerde IGF-1 düzeylerinin, antiaterojenik etkilerinin indirekt göstergesi olarak kabul edilebilir. Endotel hücreleri üzerinde IGF-1 reseptörlerinin varlığı ve IGF-1 in NO salınımını uyardığı bilinmektedir. Öte yandan IGF-1 ile yağsız vücut kitlesi arasındaki pozitif korrelasyon da yağ kitlesi miktarı ve dağılımı ile ilişkili olumsuz kardiyovasküler risk faktörlerini etkileyebilir görünmektedir. Nitekim, bizim çalışmamızda da IGF-1 ile total kolesterol ve abdominal obezitenin göstergesi olan bel çevresi ve bel-kalça oranı arasındaki negatif ilişkiler dikkat çekicidir. Bizim çalışmamızda karotis IMT ve yaş arasında, hipopituiter grupta korrelasyon katsayısı daha yüksek olan ilişki; yaşlanmanın ateroskleroz üzerindeki etkilerinin bu grupta daha erken ve belirgin ortaya çıktığına işaret edebilir. Sonuç olarak semptomsuz hipopituiter hastalarda bile sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında erken aterosklerotik değişiklikler tespit edilebilmektedir. Fakat bu erken aterosklerotik değişikliklerin hipopituiter gruptaki konvansiyonel risk faktörleri ile açıklanabilmesi mümkün gözükmemektedir. Büyüme hormonu eksikliği ile ilişkili başka faktörler - oksidan / antioksidan status, inflamatuvar markerlar, vazoaktif peptidler - bu aterosklerotik süreçten sorumlu tutulabilirler. 38

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Hipopituiter hastalarda sistolik ve diastolik kalb fonksiyonları: Büyüme hormonu eksikliğinin etkileri

    Systolic and diastolic heart functions in patients with hypopituitarism: The effect of growth hormone defiency

    ALİ SEZGİL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıklarıİstanbul Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. NEŞE ÖZBEY

  2. Büyüme hormonu eksikliği olan hastaların tedavi ile büyüme durumunun ve erişkin boyunun değerlendirilmesi

    The assessment of growth velocity and adult height of treated patients with diagnosis of growth hormone deficiency

    EBRU OĞULTEKİN VAZGEÇER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarıİstanbul Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. ŞÜKRAN POYRAZOĞLU

  3. İzole büyüme hormonu eksikliği olan çocuklarda replasman tedavisinin hematolojik parametreler üzerine uzun dönemdeki etkileri

    Long term effects of growth hormone replacement theraphy on hemathologic parameters in patients with isolated growth hormone deficiency

    İREM ATASOY

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    UZMAN UZM. DR. CÜNEYT KARAGÖL