Geri Dön

Konvertibl para sistemi ve Türkiye

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 12903
  2. Yazar: YAŞAR AKGÜN
  3. Danışmanlar: PROF.DR. GÜLTEN KAZGAN
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1991
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 290

Özet

VI 1 ÖZET Konvertibilite kavramı para sistemlerine göre farklı mahi yet arzetmiştir. Altın Standardında konvertibilite banknot şek lindeki paraların sabit kurdan altına çevrilme garantisini ifade ediyordu. Paritenin korunamaması halinde konvertibilitenin or tadan kalktığından söz edilirdi. Geçen yüzyılda dünyanın mali merkezi olan ingiltere, sterlinin sabit kurdan altına konverti bilitesini I. Dünya Savaşının patlak verdiği 1914 yılına kadar sürdürebilmişti. I. Dünya Savaşı başlayınca, altın rezervlerini korumak için ülkeler konvertibiliteyi askıya aldılar. Savaşın bitmesinden sonra uluslararası para sistemi Altın Standardındaki basit ve otomatik işlerliğine bir daha asla kavuşamadı. Konvertibilitenin yeniden tesisi çabalarıyla geçen, iki savaş arası dönem, ulus lararası para sistemi açısından sistemsizliğin geçerli olduğu bir dönemdi. Bu dönemde uluslararası ticaret ve ödemeler siste mi serbestliğini önemli ölçüde yitirdi, iki taraflı ticaret ve ödeme anlaşmaları yaygınlaştı ve kambiyo kontrolü uygulandı. II. Dünya Savaşından sonra tesis edilen uluslararası para sistemi ABD Dolarına merkezi bir rol verdi. Diğer ülke paraları nın dolara, doların da altına konvertibilitesi esas alındı. Uluslararası para sisteminin gözetleyicisi görevi verilen Ulus lararası Para Fonu'nun Anasözİeşmesi üye ülkelerin cari işlemler için konvertibiliteyi» tesislerini öngörüyordu. Sermaye hareket lerinin denetimine ise izin veriliyordu. Koşulları konvertibili tenin tesisine elvermeyen ülkeler kambiyo kontrolü uygulayabi lirlerdi. Batı Avrupa ülkelerinin çoğu Aralık 1958'de cari iş lemler için konvertibiliteyi tesis etti. 1960'ların sonuna doğru ABD Doları arzının artışı, Doların sabit kurdan altına konvertibilitesinin sürdürülmesini tehdit eder boyutlara ulaştı. Altın rezervlerini kaybetme tehlikesiye karşılaşan ABD, 1971 yılında Doların altına konvertibilitesine son verdi. Bunun üzerine, dalgalı döviz kuru uygulaması yaygın laştı. Uluslararası para sistemindeki bu gelişmeler konvertibi litenin anlamında da değişikliğe yol açtı. Kıymetli madenle il işkisini kaybeden konvertibilite kavramı, milli paraların cari döviz kurundan serbestçe birbirleriyle değiştirilebilmesini ifa de etmeye başladı. Konvertibilite başlı başına bir amaç değil, uluslararası ticaret ve ödemeler sisteminin serbestçe işleyişinin bir aracı dır. Bir milli paranın kullanışı yurtiçi ticareti takastan nasıl kurtarıyorsa, konvertibl bir para da uluslararası ticarette ay nı rolü oynamaktadır. Bu bakımdan, konvertibl bir para, uluslar arası bir“kamu malı”niteliğini taşır. Ancak, bir paranın bu niteliğe kavuşabilmesi, uluslararası ticari ve mali işlemlerde kabul edilebilecek güçte olmasına bağlıdır. Bu ise parayı teda vüle çıkaran ülkenin dünya ticaretinde ve uluslararası sermaye hareketlerinde önemli bir paya sahip olmasıyla mümkündür. Paralar gücünü dayandıkları ekonomilerden alırlar. Bu bakımdan,vııı konvertibl hale gelen her paranın, dolar, mark, sterlin, yen gi bi uluslararası kabul görmesi beklenemez. Gelişmekte olan ülkelerde para konvertibilitesi ekonominin liberalizasyonunun ve dışa açılmasının nihai adımını oluşturmak tadır. Konvertibilite bu ülkelere, yabancı sermaye yatırımları nın artışı, dış kredi kolaylığı, en ucuz piyasalardan ithalat, rekabet gücü kazanmaya sevk, ekonomi politikalarında disiplin zorunluluğu gibi faydalar sağlayabilir. Serbest ticaret alanla rına, ekonomik ve parasal birliklere katılmanın ön koşullarından birisi de konvertibilitedir. Konvertibilitenin tesisi beraberinde yeni yükümlülükler ge tirir. Konvertibiliteye geçen bir ülke, cari işlemlerde ödeme ve transferlere sınırlama koymamak, katlı kur uygulamamak, dış ti carette ayırımcılıktan kaçınmak ve cari işlemler nedeniyle ya bancıların elinde biriken parasını döviz ödeyerek satın almakla yükümlüdür. Bu yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için kon vertibilitenin tesisinden önce ekonominin iç ve dış dengelerinin süreklilik bazında sağlanması, ekonominin liberalizasyonu, mali piyasaların ve döviz piyasasının geliştirilmesi, belirli bir dö viz rezervine sahip olunması gerekir. Aksi takdirde, konvertibi litenin idamesinde güçlüklerle karşılanır. Türkiye 1980'li yıllarda ekonomisini önemli ölçüde liberalleştirdikten, mali piyasalarda belirli bir genişlik ve derinliğe ulaştıktan sonra, Şubat 1990'da konvertibiliteye geçmiş, bu durumu Nisan 1990'da IMF'ye tescil ettirmiştir, konvertibiliteye geçişle ilgili koşullar açısından bakıldığında, Türkiye'nin iç ve dış ekonomik dengeleri belirli bir süreklik bazında sağlamadan konvertibil iteyi tesis ettiği söylenebilir. Türkiye enflasyonist bir ortamda konvertibiliteye geçmiştir. Her ne kadar, uygun döviz kuru ve faiz politikaları izlemek suretiy le enflasyonun ekonominin reel sektörüne olumsuz etkisi frenle nebilirse de, bu her zaman mümkün olmayabilir. Nitekim, enflas yonu kontrol altına almak ve kısa vadeli sermaye girişini sağla mak amacıyla 1988 yılı sonlarından beri, döviz kuru enflasyona nazaran düşük tutulmakta, yani Türk Lirasının fazla değerlenme sine izin verilmektedir. Yüksek faiz oranlarıyla birlikte, bu politika, kısa vadeli sermaye girişi sağlayarak, ekonominin reel sektörlerinden bağımsız, nisbi bir döviz rahatlığı sağlamakta dır. Bu surette Türk Lirasının fazla değerlenmesi döviz kazandı rıcı ve ithalatla rekabet edici sektörleri olumsuz etkilemekte, ithalatı ise teşvik etmektedir. Nitekim, 1990 yılında dış tica ret açığı 9 milyar doları, cari işlemler açığı da 2 milyar dola rı aşmıştır. Konvertibilitenin idamesi için ekonomi politikasında disiplin ve tutarlılık şarttır. Konvertibiliteye geçilmekle, ekonomi politikasının belirlenmesinde daha çok sayıda değişke nin dikkate alınması zorunluluğu kabul edilmiş demektir. Mali piyasalarda ve döviz kurunda istikrarın sağlanması için enflas yonun düşürülmesi gerekmektedir. Kamu maliyesinde alınacak ted birlerle bütçe açıkları azaltılmalı, Merkez Bankası kaynaklarınaIX ve iç borçlanmaya başvurma zorunluluğu asgariye indirilmelidir. Bu suretle kamu kesimi iç borçlanmayı azaltınca, faiz oranları nın düşürülmesi de mümkün olabilir. Faiz oranlarının, kısa vade li sermaye hareketlerinin yönünü belirlediği unutulmamalıdır. Kurumsal ve parasal düzenlemeler ile ekonomi politikası araçları, üretim faktörlerinin miktarını, kalitesini ve azami hasılayı verecek organizasyonunu olumlu yönde etkilediği ölçüde yararlıdır. Konvertibi lite de bir araçtır ve diğer araçlarla birlikte yarar sağlayabilir. Bu nedenle, konvertibilitenin her derde deva olduğu düşünülmemelidir. Aksine, konvertibilite eko nomi politikasında disiplin ve tutarlılık gereğini artıran, re kabeti kamçılayan ve yanlış politikaları ve uygulamaları serma ye kaçışıyla cezalandıran bir vasıtadır.

Özet (Çeviri)

ABSTRACT When the legal tender money was In the form of gold and silver coins, there was no convertibility problem. Money could be exchanged at par or very close to par by the residents of other countries. People could use the mint to convert the currency of a country into another one. But the situation was changed with the development of bank money in the form of currency notes. In this case, the issuing institution had to convert the currency notes upon demand into gold or silver. For example, the United Kingdom maintained full convertibility of Sterling into gold at a fixed rate until 1914. Under the Gold Standart the main characteristic of convertibility was the maintenance of a fixed exchange rate. With the outbreak of World War I, convertibility of currencies into gold was suspended to preserve gold reserves. Attempts to restore convertibility after the war failed because of high inflation rates and inappropriate policies. Trade restrictions and exchange controls were widespread between the two world wars. The volume of international trade declined as a result of restrictive trade and payments regimes. After World War IT, a new international monetary system was created with the International Monetary Fund as a supervisory institution. In the Articles of Agreement of the IMF, member countries were required to establish convertibiliy for the current account of the balance of payments. Control over the capital movements was allowed because of their destabilizing character. As a result of extensive preparations and cooperation, most of the West European countries established convertibility at the end of 1958. Excess supply of the dollar by the USA threatened the maintenance of convertibility of the dollar into gold at a fixed rate at the end of 1960s. In 1971 the USA put an end to the convertibility of the dollar into gold. Thus, precious metals disapperared in the framework of convertibiliy concept. Afterwards the currency convertibility began to be understood as the unrestricted exchange of the currency of a country into other convertible currencies at current exchange rates without limitation. For the developing countries, the currency convertibility is the final stage of liberalization of the economy. Convertibility may pave the way for foreign direct and portfolio investments, may inhance competition, and may oblige the gover%ient to pursue sound fiscal and monetary policies. It is also a precondition for creating free trade areas and forxl entering an economic and monetary union. However, convertibility imposes new obligations upon the country which has established it. Such a country cannot recrict payments and transfers concerning current transactions, cannot introduce multiple exchange rates, and cannot resort to discriminatory commercial policies. It also has to buy its currency balances held by nonresidents, upon demand. In order to carry out these obligations the country has to effect internal and external equlibria of the economy on a somewhat permanent basis before establishing convertibilty. Efficient financial markets and adeguate foreign exchange reserves are the other prerequisites. Turkey introduced stabilization measures and structual reforms in 1980s. Markets for goods, services and financial assets have been liberalized extensively. Interest rates have been set free. Quantitative restrictions have been issued in import regime. Remarkable success has been recorded in export drive thanks to real depreciation in the Turkish Lira and to a wide range of incentives, particularly tax rebate scheme. Exchange control has been relaxed and residents have been allowed to hold foreign currencies and assets. The government has introduced more favorable foreign investment regulations. New instruments and institutions have been created to secure the smooth functioning of markets and the efficiency of financial policies. Interbank money market, open market operations, discount window at the Central Bank, foreign exchange markets, the istanbul Stock Exchange, finance houses are among these instruments and institutions. The Central Bank has been trying to pursue annual monetary programs to control monetary expansion. In 1988 and 1989,, the current account of the balance of payments produced surplusses. At the end of 1989, Turkey had foreign exchange reserves sufficient to cover imports for six months. Observing this, the government accepted the establishment of convertibility in February 1990 by issuing a decree. In April 1990, the IMF registered the Turkish Lira as a convertible currency. Establishing convertibility is an easy task to achieve, but its maintenance is not so. It requries sound and consistent economic policies. High inflation rates and persistent current account deficits are incompatible with convertibility. Consistency in interest rate and foreign exchange rate policies is of extreme importance since short term capital flows or the so-called“hot money”are very sensitive to interest ratexii differentials. Since the end of 1988 Turkey has been trying to keep the Turkish Lira overvalued to combat inflation. This policy have increased imports and capital inflows. Because of overvalued lira, it is cheaper to borrow from abroad. But this policy is detrimental to export sector and import-competing Industries since it makes exports relatively more expensive than imports. In general, it is possible to say that remarkable structural, institutional and instrumental reforms have been implemented since 1980. Convertibility is dlso a desirable objective itself. However, increases in the quantity and quality of the factors of production determine the strength of an economy. Whether the structural reforms have produced significant results in the real sector of the Turkish economy is yet to be seen.

Benzer Tezler

  1. Avrupa para sistemi ve ECU

    Başlık çevirisi yok

    M.LEVENT ÖZER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1989

    Ekonomiİstanbul Üniversitesi

    Para Banka Ana Bilim Dalı

  2. Türkiye'de ve Dünya'da mevduat sigorta sistemi

    Deposit protection system in Turkey and in the world

    ÖZGÜR DÖKDÖK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    BankacılıkMarmara Üniversitesi

    Bankacılık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SUNA OKSAY

  3. Alternative products of international FX markets

    Başlık çevirisi yok

    M.HAYATİ ERİŞ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    1991

    BankacılıkMarmara Üniversitesi
  4. Tarihi gelişimi içinde Türkiye'de izlenen kur politikası

    Başlık çevirisi yok

    EMİNE KILAVUZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1989

    EkonomiErciyes Üniversitesi