Dissemine intravasküler koagülasyonlu çocuk olguların demografik, klinik , laboratuvar ve prognostik özellikleri
The Demographic , clinical , laboratory and prognostic characteristics of disseminated intravascular coagulation in pediatrıc patients
- Tez No: 129559
- Danışmanlar: DOÇ. DR. HALE ÖREN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
- Anahtar Kelimeler: Dissemine intravasküler koagülasyon, etyoloji, risk faktörleri, mortalite hızı, Disseminated intravascular coagulation, etiology, risk factors, mortality rate
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 113
Özet
DİSSEMİNE İNTRAVASKÜLEM KOAGÜLASYONLU ÇOCUK OLGULARIN DEMOGRAFİK, KLİNİK, LABORATUVAR VE PROGNOSTİK ÖZELLİKLERİ Amaç: Dissemine intravasküler koagülasyon kendileri ağır morbidite ve mortaliteye yol açan kritik klinik durumlara sekonder gelişen katastrofik bir süreçtir. Uzun yıllardır bilinen bir sendrom olmasına rağmen standart tanı kriterleri ve tedavi stratejileri hakkında ciddi görüş ayrılıkları varlığını sürdürmektedir. Geniş klinik çalışmalar olmadan kanıta dayalı, uygun tanı ve tedavi yaklaşımı güçleşmektedir. Diğer taraftan çocukluk çağı genel hasta popülasyonunda DİK'un insidansı, altta yatan etyolojik faktörlerin oranı ve prognostik özellikleri hakkında yeterli literatür verisi yoktur. Bu çalışmanın amacı hastaneye yatırılan çocuklarda DİK'un görülme sıklığını, etyolojisini, klinik ve laboratuvar bulgularını değerlendirmek ve mortaliteyi etkileyen prognostik faktörleri belirlemektir. Çalışma düzeni: Retrospektif randomize olmayan klinik çalışma Hastalar ve Metod: Ocak 1998-Aralık 2002 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Servisinde, Çocuk Hematoloji-Onkoloji Servisinde hospitalize edilmiş veya Anestezi Yoğun Bakım Ünitesine sevkedilmiş yaşlan 1 ay- 1 8 yaş arasında olan toplam 5535 hastanın kayıtlan incelendi. Hastaneye başvuru anında akut DİK tanısı alan veya yatış süresince akut DİK geliştiren 62 hasta çalışmaya alındı. Çalışmaya alman hastaların demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, özgeçmiş), yatış tanısı, enfeksiyon türü ve yeri, klinik bulgulan (vital bulgular, kanama, tromboz, organ yetmezliği,), laboratuvar bulgulan, hastalara uygulanan destek tedavileri ve hastaların mortalite durumları kaydedildi. Ölen ve ölmeyen hastaların verileri karşılaştırıldı. Bulgular: DİK oram % 1,12 (62/5535) bulundu. DİK tanısı alan 29'u kız ve 33'ü erkek toplam 62 olgunun ortalama yaşı 6 yaş 3 ay bulundu. Yaş ve cinsiyet açısından ölen ve ölmeyen olgular arasında fark görülmedi. 59 olguda (%95,2) enfeksiyonun, üç olguda (%4,8) travmanın altta yatan etyolojik faktör olduğu saptandı. Kanama ve tromboz sıklığı sırasıyla %48,4 ve %4,8 idi. Tam arımda dokuz hastada (%14,5) organ disfonksiyonu bulunmazken, sekiz hastada (%12,9) bir organ disfonksiyonu, 19 (%30,6) hastada iki organ disfonksiyonu, 17 hastada (%27,4) üç organ disfonksiyonu, yedi hastada (%11,3) dört organ disfonksiyonu, iki hastada (%3,2) beş organ disfonksiyonu mevcuttu. Solunum, kardiyovasküler, hepatik, renal, nörolojik ve gastrointestinal disfonksiyon oranlan sırasıyla %71, %67,7, %35,5, %16,1,%16,1, %11,3 bulundu. Solunum sistemi disfonksiyonu ve kardiyovasküler sistem disfonksiyonu mortalite ile ilişkiliydi ve bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı, ancak hepatik, renal, santral sinir sistemi ve gastrointestinal sistem disfonksiyonu mortalite hızı ile ilişkili değildi. Olguların %85,5'inin tanı anında MODS kriterlerini taşıdığı, %54,8'inin izlemde ARDS geliştirdiği görüldü. MODS kriterlerini taşıyan olgu grubunda mortalite oranı %66 iken, MODS kriterlerini taşımayan olgularda hiç ölüm görülmedi ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. ARDS geliştirmeyen olgularda mortalite oranı %25 iken, ARDS geliştiren olgularda mortalite oranı %82,4 bulundu ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Tüm DİK olguları arasındaki mortalite oranı %56,5 idi. Kanama, ARDS, kardiyovasküler disfonksiyon, hepatik disfonksiyon, renal disfonksiyon değişkenlerini içeren multivariete lojistik regresyon analizinde sadece ARDS ve kardiyovasküler sistem disfonksiyonunun mortalite hızı üzerinde prediktif ve prognostik değer taşıdığı görüldü. Sırasıyla FDP düzeyinde artış (%98,3) ve D-dimer düzeyinde artış (%96,7) en sık saptanan laboratuvar anormalliği idi. Tanısal laboratuvar testlerinden hiçbirisinin mortalite üzerinde prediktif veya prognostik değeri yoktu ve testlerdeki bozulma derecesi mortalite hızı ile korrelasyon göstermiyordu. Sonuçlar: Bu çalışmada hastaneye yatırılan çocuklarda DİK'un nadir olmadığı ve enfeksiyonun en önemli etyolojik faktör olduğu görülmüştür. Altta yatan primer hastalık ve MODS, ARDS gibi klinik durumlar mortaliteyi belirleyen asıl faktörlerdir. Tanısal laboratuvar testlerinin mortalite üzerinde prediktif ve prognostik değeri yoktur. Çocukluk çağında DİK'un tanı kriterlerinin daha iyi belirlenmesi, morbidite ve mortaliteyi etkileyen faktörlerin araştırılması için multisentrik, prospektif, randomize, olgu kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
Özet (Çeviri)
THE DEMOGRAPHIC, CLINICAL, LABORATORY AND PROGNOSTIC CHARACTERISTICS OF DISSEMINATED INTRAVASCULAR COAGULATION IN PEDIATRIC PATIENTS. Objective: DIC is a catastrophic process which occurs secondary to various critical clinical conditions that are themselves related to extensive morbidity and mortality. Although it is a well-known disorder for many years, significant controversies exist regarding standarized diagnostic criteria and management strategies. Taking an evidence-based approach to appropriate diagnosis and treatment gets more difficult in view of the lack of sufficient number of clinical trials. There is not much literature data about incidence, frequency of underlying disorders and prognosis of DIC in general pediatric patient population. The aim of this study is to evaluate the frequency, etiologic factors, and clinical and laboratory findings of DIC and to determine the prognostic factors influencing the mortality rate in pediatric patients. Study design: Retrospective nonrandomized clinical study. Patients and Methods: Medical records of 5535 children between 1 month and 18 years who were managed in Pediatric Unit, Pediatric Hematology-Oncology Unit or who were transferred to Anesthesiology Intensive Care Unit, between January 1998 and December 2002 were investigated. Sixty-two patients who were diagnosed as acute DIC on admission or who developed acute DIC during the hospital stay were enrolled in the study. The demographic data (age, sex, medical history), diagnosis on admission, infection site, infection type, clinical findings (vital functions, bleeding, thrombosis, organ dysfunction), laboratory findings, supportive therapies and mortality status of patients were recorded. The findings of survivors and nonsurvivors were compared. Results: The frequency of DIC was 1.12% (62/5535). The study consisted 29 girls and 33 boys with a mean age of 6 years and 3 months. There was no significant difference between survivors and nonsurvivors for age and sex. The underlying etiologic factors were infection in 59 patients (95.2%) and major trauma in three patients (4.8%). The frequency of bleeding and thrombosis were 48.8% and 4.8% respectively. On admission, there was no organ dysfunction in nine patients (14.8%), there was one organ dysfunction in eight patients (12.9%), two organ dysfunctions in 19 patients (30.6%), three organ dysfunctions in 17 patients (27.4%), fourorgan dysfunctions in seven patients (1 1.3%), five organ dysfunctions in two patients (3.2%). Respiratory, cardiovascular, hepatic, renal, neurologic and gastrointestinal dysfunction were present in 71%, 67.7%, 35.5%, 16.1%, 16.1%, and 11.3%o of patients respectively. Respiratory dysfunction and cardiovascular dysfunction were statistically significantly associated with mortality rate, but hepatic, renal, neurologic and gastrointestinal dysfunctions were not significantly associated with mortality. MODS was present in 85.5% of the patients on admission, 54.8% of the patients developed ARDS during the follow-up. Mortality rate was 66% in patients who had MODS, mortality was not seen in the patients who didn't have MODS and the difference between the groups was statistically significant. Mortality rate was 82.4% in the patients who developed ARDS, and 25% in the patients who didn't develop ARDS; the difference between the groups was statistically significant. The overall mortality rate was 56.5%. In multivariete logistic regression analysis including bleeding, ARDS, cardiovascular dysfunction, hepatic dysfunction, renal dysfunction as covariates, it was seen that only ARDS and cardiovascular dysfunction had predictive and prognostic value on mortality. The most frequent laboratory abnormalities detected were elevation in FDP (98.3%») and D-dimer levels (96.7%). None of the diagnostic laboratory tests had predictive or prognostic value and the degree of abnormality of these tests also did not show correlation with the mortality rate. Conclusion: In this study we found that DIC is not a rare disorder in hospitalized children. Infection was the most frequent underlying condition. Underlying primary disorder, MODS, and ARDS were the main determinants of mortality. Diagnostic laboratory tests didn't have any predictive or prognostic value on mortality. Multicentric, prospective, randomized clinical trials are needed in order to have a better diagnostic criteria and to determine the factors influencing the morbidity and mortality in children with acute DIC.
Benzer Tezler
- Neonatal kolestaz ile izlenen olguların takip ve tedavi sürecinin retrospektif incelenmesi
Retrospective analysis of cases with neonatal cholestasis: management and treatment process
GÜLMELEK DURANOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık BakanlığıÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. NURDAN DİNLEN FETTAH
- Konjenital kalp hastalığı olan ve tedavi amaçlı girişim gerektiren hastalarda edinsel von willebrand hastalığı prevelansı ve klinik önemi
Başlık çevirisi yok
MEHMET TAYYİP ARSLAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıEge ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. RUHİ ÖZYÜREK
- Yenidoğan döneminde hipernatremik dehidratasyon
Hypernatremic dehydration in the newborn period
ABDURRAHMAN AKGÜN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDicle ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SELAHATTİN KATAR
- Yenidoğan döneminde hipernatremik dehidratasyon
The hypernatremic dehydration in newborn
ABDURRAHMAN AKGÜN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDicle ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SELAHATTİN KATAR
- Hastanemizde İzlenen Neonatal Kolestaz Olgularının Değerlendirilmesi
Evaluation of neonatal cholestasis cases in our hospital
MUSTAFA YASİR AKYILDIZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SEVİM ÜNAL