Geri Dön

Marmara akarsu havzasının Sarımeşe sırtları ile Marmara Ereğlisi arasındaki kesiminin jeomorfolojisi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 15392
  2. Yazar: HÜSEYİN ABDİOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF.DR. M. YILDIZ HOŞGÖREN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Jeoloji Mühendisliği, Geological Engineering
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1991
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 52

Özet

26- ÖZET Jeomorfolojik araştırmamıza konu oları sahamaız, Marmara bölgesi sınırları içinde bulunan Trakya kesiminin SSE1 sunda, Marmara denizinin kuzey kıyılarında yer alır. Marmara akarsu havzasının, Sarımeşe sırtları ile Marmara Ereğlisi arasında kalan kesiminin jeomorfolojik özelliklerini incelediğimiz bu sahanın sınırları, kendi akarsuların kaynak noktaları ile komşu akarsuların kaynak noktalarını birbirinden ayıran su bölümü hatlarına tekabül etmektedir. Kabaca kare şeklinde ve yaklaşık 370 Kftr lik bir alana sahip olan saha üzerinde en yüksek noktayı kuzeydoğuda su bölümü hattı üzerin de bulunan ve aşınımdan komınmuş, mosor özelliğine sahip Hatita tepe (231 m.) oluşturur. Sahamızın sahip olduğu jeomorfolojik özellikleri büyük ölçüde yapı, akarsu ve denizel faktörler tarafından bellıihenmiştir. Bu bakımdan çalışmamızda, yerşekillerini etkileyen bu etmen ve süreçlerin sahamızdaki özellikleri ve etkileri onların oluşturduğu topografyalar içinde incelen miş ve yerşekillerinin yayılış alanları tesbit edilmiştir. Çalışma sahamız yapı özellikleri kendls İninde bir parçası duru munda olan Trakya Neojen havzasının gelişimine bağlı olarak kazanmıştır. Kuzey ve kuzeydoğuda Istranca dağları, güneyde Biga-Marmara adaları, doğu da Samanlı dağları,, batıda Rodop kütlesi ile çevrili olan Trakya havzası, büyük ve derin çökelme havzası durumundadır. Eosenden itibaren kendini çevreleyen bu eski kütlelerden taşınan malzemeyle geçek tektonizma gerek bu tortulların ağırlığı altında çökmelere maruz kalmış ve büğün 6000 metre ye erişen kalın bir tortullaşmanın görüldüğü subsidant havza özelliğini kazanmıştır.?27- Zaman zaman göl, deniz ve lagüner fariyeslerde depolanan bu tortullar, şelf tortulları ve fliş fasiyesi olarak farklı litolojik özelliğe sahip tortullaşma ortamları oluşturmuşlardır. Bu tortulların fasiyes özellikleri, yayılışları, litolojik ve tektonik özellikleri, inceleme sahamızın jeomorfolojik özellikleri üzerinde de büyük rol oynamıştır. Havzanın birikim alanı olarak Orta bölgesinde yer alan sahamızda en yaşlı tortullar Oligosen yaşlı Danişment formasyonlarıyla başlamakta dır. Muhacir formasyonunun üzerinde diskordant olarak uzanan fakat korkordant bir tabakalaşmaya sahip olan birlin, mikalı kumtaşları ile marn, kil ve az olarak çakıltaslarından oluşmaktadır. Oligosen formasyonu içinde bir alt birim olarak incelenen ve 8-10 metre gibi masif özellikteki çakıltaş arıyla başlayan Türkgücü üyesi üstte doğru kumtaşları, silttaşı ve killer den oluşmaktadır. Akarsu veya göl fasiyeslerinde oluştuğu muhtemel' olan bu formasyonlar, sahamızın güney ve orta kesimleri boyunca uzanmakta ve akarsularla oldukça parçalanmış olarak bulunmaktadır. Oluşumlarından sonra Alp orojenezinin saviyen fazının etkisinde kalarak NW-SE yönünde uzanan gevşek kıvrımlı bir yapı oluşturmuşlardır. Ergene oluğunu izleyen bir transgresyonla sahayı işgal eden Miyosen sığ deniz ve gölleri, oligosen diskordansınm üzerinde, ince ve orta tabakalı, bol miktarda bitki fosili içeren kumtaşı ve kiltaşı üstte doğru mercek ve kama şekilli, çapraz tabakalanmaya sahip kil ve çakıl seviyelerinden oluşan tortullar bırakmışlardır. Velimeşe formasyonu olarak adlandırılan birim sahanın hemen hemen kuzey ve kuzeydoğusunda yayılım alanına sahiptir ve akarsularla en az parçalamış formasyonu oluşturur. Miyosen formasyonlarıda oluşumlarından sonra muhtemelen Alp orojenezinin Attlkiyen fazının etkisi altında alttaki oligosen yapa doğrultusunda kıvrım sistemleri oluşturmuşlardır. Orta Miyosenden itibaren başlayan Türkiye'deki Neotektonik hareketler, sahamızda epirojenik özellikte yükselmelere ve beraberinde büyük bir aşmıma yol açmıştır..28- Pliyosen toroğrafyasının çanak sahalarında biriktirilen pliyosen depoları, çapraz tabakalı, köşeli- yanyuvarlak çakıl ve killerden oluşmakta ve kötü bir boylanmaya sahiptir. Sahamızda oldukça daraltılmış ve derelere taşınmış olan bu depolar, ince-uzun sırtlar haline gelmişlerdir. Pliyosen sonu- Kuvatemerde Alp orojenezi (Muhtemelen Vallakiyen fazı) kırılmalar şeklinde görülmüştür. Bu hareketler, Trakya Neojen havzasını Ergene havzası ve Marmara denizi çökölme havzası olarak ikiye ayırırken, sahamızın Marmara denizine doğru eğimlernesine ve aynı zamanda gençleşen faylara bağlı olarak volkanizmanın oluşumunada sebep olmuştur. Ana jeomorfolojik şekil olarak plato özelliğine sahip sahamızın şekillenmesinde, yukarıda belirtilen yapısal faktörler yanında dış etmen ve süreçlerden olan akarsu ve denizel faktörlerde rol oynamış ve kendile rine has toroğrafyalar oluşturmuşlardır. Pliyosen sonu-Kuvaternerdeki deformasyonlar sonucu, Marmara denizine doğru eğimlenen saha üzerinde, eğim yönünde akışa sahip boyuna konsekant olarak akarsu şebekesi kurulmuştur. Alttaki NW-SE yönünde uzanan kıvrımlı yapıyı dik ve vervine kesen bu akarsular, subsekant kol ları vasıtasıyla saha üzerinde yayılmışlardır. Adı geçen bu akarsular süreksiz (mevsimlik) özelliğe sahâp olmaları aşınım faaliyetlerinin esa sen sonbahar sonu, kış ve ilkbaharda gerçekleşmesine yol açmıştır. Zayıf bir akıma sahip olan bu akarsular Ergene havzasında sıkça görülen ve onun küçük bir modeli durumunda olan, İnce-uzun basık sırtlar halinde görüüıen ve doğu batı doğrultusunda bir takım iniş-çıkışlara sahip doab röliyefinin oluşumuna imkan verdirmiştirn'.. Akarsuların denize döküldüğü aşağı çığırlarında yarılmanın fazlalaştığı ve alüvyal tabanlı geniş vadilerin oluştuğu buna karşılık yukarı ve üst çığırlara doğnu“V”profilli vadilere dönüştüğü görülür. Alttaki kıvrım hatlarını dik veya verevine kesen boyuna konsekant kolları ile bunların yapısal hatları kazanan subsekant kollarının Marmara denizi yönündeki yamaçları, eğim nedeniyle karşı yamaçlarına oranla daha fazla aşındırılmakta, geri--29- letilmekte ve dikleştirilmektedir. Sahadaki akarsu şebekesi üzerinde yaygın olarak görülen bu özellik tektonik kökenli disimetrik vadi lerin oluşumunu sağlamış tır. Aynı şekilde K^a.tepe volkanik kütlesinin doğu ve batısında uzanan kuzey-güney yönlü akarsu vadilerinin bazaltik kütleye yani fârattepeye dayanan yamaçları, Neojen formasyonlarından oluşmuş karşı yamaçlarına oranla farklı aşınımın bir sonucu olarak daha diktir- Bu özellik ise bu kesimde, litolojik özelliklere bağlı asi metrik vadilerin oluşumunu sağlamıştır. Sahada esas vadi şebekesini paralel ve yarıparalel bir vadi ağı oluşturur. Asli eğim şartlarına bağlı olarak oluşan bu vadi ağı, bazı kesimlerinde, zamanla yapıya uyan subser- kantların etkisiyle bariz özelliğini kaybetmiştir. Ayrıca Kayatepe üzerinde merkezden çevreye doğru açılan ışınsal bir vadi ağı ile kıyıda abrazyon ovası üzerinde kesinleşmemiş bir vadi ağı görülmektedir. Pliyosendeki büyük çaplı aşınım faaliyetlerine başlı olarak, Marmara bölgesi ölçeğinde geniş bir yayılım alanına sahip Trakya Kocaeli penepleninin oluştuğu ve bunun daha sonra deformasyona maruz kalarak gençleştiği görülür. Bagün sahamazda 120 metre ve üzerindeki yükseltilerde parçalarına rastladığımız bu pliyosen yüzeyi, kuzey ve kuzeydoğu da nisbeten geniş yüzeyler halinde tutunma imkanı bulmuştur. Fakat güneye doğru parçalandığı ve daraltıldığı, batı ise birçok kesimlerde ortadan kaldırıldığı görülür. Pliyosen sonu-Kuvaternerde tektonik hareketlerle Marmara denizine doğru eğimlenen sahada gelişen ilk akarsu şebekesinin aşınım faaliyetlerine bağlı olarak, pliyosen aşınım yüzeylerinin gençleştiği ve onların önlerinde zararına gelişen Post-pliyosen aşınım yüzeylerinin oluşumu gerçekleşmiştir. 110 metre yükseltiden 40 metreye kadar uzanan bu yüzeylerde saha. üzerine serpilmiş, ince-uzun oldukça daraltılmış sırtlar halinde görülürler. Mindel-Riss interglasyal devresini izleyen glasyal ve interglasyal devrelerde, okyanusal seviye değişimlerine bağlı olarak östatik bir gençleşmenin meydana geldiği ve sahamızda iki ana derenin aşağı çığırlarında 20-25 ve 10-12 metrelerde akarsu tara- çalarının oluştuğu görülür. Meşeli dere ve Bağlar derede görülen 2 metrelik akarsu taraçası ise flandrien transgreşyonunu izleyen regresyonun bir sonucudur. Kayalı dere, söğütlü dere ve Kolağıl derenin alttaki.30- yapısal hatlara uyduğu, Bağlar derenin yukarı çığırı ise fay hattına yerleştiği görülür. Sahadaki akarsular hala kuruluş özelliklerini yan sıtmaktadırlar. Başka bir değişle boyuna konsekant özelliklerini koru maktadırlar. Bu özellikleri ile birçok kesiminde alttaki kıvrımlı yapı ı dik ve verevine kesmesi, akarsuların sahada tam manasıyla gelişemediğini ve asli eğim özelliklerini korudukları yani hala onların etkisi altında olduklarını gösterir. Fakat yapıya uyan bir kısım sübsekantlar ile kapma olaylarına bakarak akarsuların ilerlemiş gençlik safhasında olabileceğini söyleyebiliriz. Bu plato sahası, Marmara denizi kıyısında bazen dik falezlerle, dere ağızlarında ise alçak plajlı kesimler ile son bulur. Denizel aşınım faktörlerinin ön plana geçtiği bu kesimde ayrıca yapısal özelliklerde önemli rol oynarı. Dik vey yüksek falezler, kıvrım eksenlerinin kıyıya dik veya verevine uzandığı antiklinallere tekabül etmekte, alçak ve plajlı kıyılar ise senklinal eksenlerine denk gelmektedir. Falez dikli ğinde ayrıca, kıyının içeriye doğru yükselen bir plato kenarı olmasıda rol oynamaktadır. Kıyıdaki falezlerin bir kısmı, dalgaların etkisine maruz kalan aktif falez özelliğinde olduğu gibi, önlerinde bazen dar plaj şeritleri oluşmuştur. Bir kısım falezler, dalgaların etkisinden geniş plaj şeritleriyle uzaklaşmış, ölü falez durumundadır. Aktif falezler üzerinde nisbeten dayanıtlı kumtaşları çıkıntılar oluş tururken, killi seviyeler ise oyuntular oluşturmuştur. Ayrıca falezlerin önünde yamaç gerilemesine bağlı olarak oluşan ve denizel aşınım amille- riyle işlenen yıkıntı malzemesi bulunur. Kıyı kumları üzerinde yapılan gronülometrik analizlerde bunların denizel ve kıyı ortamlarında oluştuğunu göstermiştir. Kargaburuntepe ile At- ırezarı arasındaki sahada kıyıdan içerlere doğru uzanan oldukça geniş yayılı- ma sahip ve geride denizel fosillere rastlanılmış eski bir falezle sınırlan- dırılmş abrazyon ovası bulunur. Batıya doğru yarılmanın fazlalaştığı ve Atmezarıtepe ile Sarımeşe sırtları arasında bir kıyı ovasının oluştuğu görü lür. Cahilbayırı ile Kargaburuntepe arasında problemli bir kıyı yer alır.-31- Topoğrafik eğimlerin fazla olduğu bu kesimde arazi kaymaları görülmüştür. Kıyıda jeomorfolojik olarak bir diğer önemli şeklide farklı seviyelerde işlenmiş denizel kıyı taraçaları oluşturur. Mindel-Riss interglasyal dev rede okyanusal oynamalara iştirak etmeye başlayan Marmara denizi, daha son raki transgresyon ve regresyonlarına bağlı olarak 15-18 metrelerde görülen Monastriyen I ve 7-8 metrelerde görülen Monastriyen II seviyesinin oluşumuna imkan vermiştir. Ayrıca Marmara Ereğlisinin yerleştiği yarımada üzerinde birbirlerinden bariz dikliklerle ayrılmış 20-22, 40-42 ve 50 metre taraçaları görülür. Yarımadanın bir diğer önemli jeomorfolojik özelliği, yakın zamanda oluşmuş tombolo olmasıdır. Wüm regresyonu kıyıda derin bir yarılmaya sebep olduğu gibi kara üzerindeki arasuların boylarını şelf sahası üzerine kadar uzatmalar inada imkan verdirmiştir. Flandtiyen transgresyonu ile şelf ve akarsu vadileri sular altında kalmış, kıyıdaki akarsu ağızları da koylar halini almışlardır. Daha sonra bu kesimler alüvyonlarla doldurulmuşlardır. Flandriyen transgresyonunu izleyen regresyon ise abrazyon ovası önünde uzanan + 2 metrelik Nice seviyesinin oluşumuyla sonuçlanmıştır. Saha kıyıları genel görünüm itibariyle, grrimti ve çıkıntısı az düz uzanışlı kıyılar gru- bundadırlar. Pliyosen sonu- Kuvaterneöde kırılmalar şeklinde görülen genç tektonik hareketler ve subsidant havzadaki ağırlaşan tortulların etkisi altında oluşan, Çorludan Eneze kadar uzanan 180 km' lik. faya bağlı olarak, Karatepe volkanitinin oluştuğu görülür. Siyah renkli bazaltlardan oluşan kütle, çevredeki gevşek neojen tortulları üzerinde volkanik bir mesa özelliğine sahiptir. Bir diğer özelliği ise 190-210 metreler arasında uzanan, oldukça düz eğimli yapısal yüzeylere sahip olmasıdır. Son olarak sahada şu bölümü hatları, akarsular tarafından oldukça daraltıldığı halde platonun asli topografyasında köklü bir değişikliğe maruz kalmadığı söylenebilir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Alamansuyu Deresi havzasının (Orta Kelkit havzası) hidrografyası

    Hydrography of the Alamansuyu Creek basin (Middle Kelkit basin)

    EBUBEKİR SIDDIK KARAKUM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    CoğrafyaMarmara Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ATİLLA KARATAŞ

  2. Nallıhan ilçesinin iklim özellikleri ve çevresel etkileri

    Climate characteristcs and enviromental effects of Nallıhan district

    ASENA AKTAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    CoğrafyaMarmara Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AHMET EMRAH SİYAVUŞ

  3. Bolu havzası ve yakın çevresinde doğal âfetler

    Natural disasters in Bolu basin and it's near environment

    BURHAN KOTAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    CoğrafyaMarmara Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ SELÇUK BİRİCİK

  4. Çoruh havzasında fiziki coğrafya özelliklerinin beşeri ve iktisadi coğrafyaya etkileri

    Başlık çevirisi yok

    SİNAN TABAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1993

    CoğrafyaMarmara Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. RAMAZAN ÖZEY

  5. İzmit havzasının hidrojeoloji incelemesi ve yeraltısuyu akım modellemesi

    An examination of the hydrogeology of the İzmit basin, and modelling of the groundwater flow

    MERAL ERDOĞAN TOPÇUOĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Jeoloji Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. REMZİ KARAGÜZEL