Geri Dön

İzmir'de sağlık (1920-1938)

Development of Heath services in İzmir(1920-1938)

  1. Tez No: 162443
  2. Yazar: MEHMET KARAYAMAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. AHMET ÖZGİRAY
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Tarih, History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2005
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 381

Özet

İzmir şehri, coğrafi konumu nedeniyle Anadolu'da her dönem önemli bir liman şehri olmuştur. Anadolu'nun Batıya açılan kapısı durumunda olan İzmir Limanı, şehirde sık sık salgın hastalıkların yaşanmasına yol açmıştır. Salgın hastalıkların sık görülmesinin baş faktörü olan liman, şehrin dış etkilere açık olmasını, ticari öneminin artmasına paralel olarak nüfusunun hızla çoğalmasını, artan nüfusun büyük bir kısmının sağlıksız beslenme ve sağlıksız barınma koşullarını da beraberinde getirmiştir. Osmanlı Devleti, salgın hastalıklar yüzünden artan insan kaybım önlemeye yönelik olarak başta İstanbul, İzmir ve Beyrut gibi büyük şehirler olmak üzere, salgın hastalıkları önlemek için, XIX. yüzyıldan itibaren Batıdakine benzer merkezi ve yerel sağlık örgütlenmeleri kurmaya başlamıştır. İstanbul'da kurulan Karantina İdaresini, taşralarda kurulan Sıhhiye Müfettişliği, Belediye ve Hükümet Tabiplikleri, Sıhhiye Komisyonları ve Sıhhiye Müdürlükleri izlemiştir. Osmanlı Devleti öncelikle, kurmuş olduğu sağlık örgütleri vasıtasıyla İstanbul, İzmir ve Beyrut gibi Batıya açık şehirlerinin altyapı sorunlarını çözmeye önem vermiştir. Ancak, XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde (1919-1922) yaşanan Yunan işgali ve sonrasında çıkan yangın, İzmir şehrinin mevcut altyapısını tahrip etmiştir. Cumhuriyet İdaresinin kurulmasıyla birlikte İzmir, sahip olduğu coğrafi konum sebebiyle alt yapısının yeniden yapılanmasında hükümetlerin öncelik vermesi, vali ve belediye başkanlarının gayretli çalışmaları ile kısa sürede, sağlıklı içme suyunun temini, kanalizasyon sistemin inşası, mezbahanenin yenilenmesi gibi konularda önemli adımlar atılmış ve salgın hastalıklara yol açan bataklıkların büyük bir kısmı kurutulmuştur. Salgın hastalıklarla mücadele etmek amacıyla, İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti, Karantina, Sahil Sıhhiye İdaresi ve Sıhhat Müzesi açılmıştır. Ayrıca şehirde faaliyet gösteren Darülaceze (Kimsesizler Yurdu), Hilal-i Ahmer (Kızılay), Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme) Cemiyetleri, Sağır, Dilsiz ve Körler Mektebi gibi hayır kurumları ve bu kurumlara ait dispanserler de halk sağlığına büyük katkı sağlamıştır. İzmir tarihî süreç içerisinde, farklı din ve milletten insanların birlikte yaşadıkları bir şehir olmuştur. İstanbul'dan sonra en çok hastahaneye sahip olan İzmir şehrinde, faklı din ve milletlere mensup insanlara ait hastahaneler de açılmıştır. Bunlar arasında yer alan Rum, İngiliz, Ermeni, İskoç, Hollanda Hastahaneleri, 1922 yılında çıkan yangından sonra faaliyetlerine son vermişlerdir. Fransız, Musevi Hastahaneleri ile Katoliklere ait olan Saint Antoine Hastahanesi ise faaliyetlerine Cumhuriyet Döneminde de devam etmiştir. Türklere ait hastahanelerin başında ise Gurebayı Müslimin (daha sonra Memleket/Devlet Hastahanesi adını almıştır) Hastahanesi, Emraz-ı Zühreviye (Eşrefpaşa Hastahanesi) Hastahanesi ve Askeri Hastahane gelmektedir. İzmir şehri, İstanbul'dan sonra, en fazla eczane ve doktora sahip şehir olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde İzmir'deki eczacı ve doktorların büyük bir kısmı gayrimüslimlerden oluşurken, Cumhuriyet Döneminde ise Türklerin sayıları hızla artmıştır, ilaç ve kolonya imalatının da yapıldığı eczaneler, aynı zamanda doktorların hasta muayene ettiği yerler de olmuştur. İzmir, Etibba Cemiyeti (Tabipler Cemiyeti), Eczacılar Cemiyeti gibi meslekî örgütlenmelerde öncülük yapmış bir şehirdir. Sahip olduğu ihtisas hastahaneleriyle Ege Bölgesinin çekim merkezi olmuş ve halen de bu özelliğini korumaktadır.

Özet (Çeviri)

İzmir has always been a major port for its geographical location. While it stands as a door leading Anatolia to the West, the İzmir Port has often been the culprit for certain epidemic diseases in the city. The Port has also made the city liable to external influences and owing to its commercially increasing value, it has caused a rapid rise in the city population and brought about the unhealthy conditions (of food and housing) in which a great portion of this rising population led their lives. From the 19th century onwards, the Ottoman State established a number of central and local health organizations in order to prevent the spread of epidemic diseases, and thus the deaths resulting from these. While these health organizations were similar to their western counterparts, they were founded particularly in big cities like İstanbul, İzmir and Beyrut. Among these are“Karantina İdaresF in İstanbul (an organization which deals with quarantine regulations and restrictions) and following that, ”Sıhhiye Müfettişliği“, ”Belediye ve Hükümet Tabiplikleri“, ”Sıhhiye Komisyonları“ ve ”Sıhhiye Müdürlükleri in the provinces. The Ottoman State attached utmost importance to the problems concerning the infrastructure of cities like İstanbul, İzmir, Beyrut, the cities which were in close contact with the West due to their geographical locations. Nevertheless in the first quarter of the 20th century, (1919-1922) the invasion of İzmir by Greece and the fire following that destructive occasion ruined the city's infrastructure to a great extent. After the foundation of Turkish Republic, the city's infrastructure was soon rebuilt with the support of the city and state authorities; thus the city was supplied with clean drinking water, its sewerage system was constructed, its slaughterhouses were restored, and most of its marshy fields breeding epidemic diseases were dried out. It was again during this period when the city formed an association (İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti), and opened a museum ( Karantina, Sahil Sıhhiye İdaresi ve Sıhhat Müzesi) so as to fight epidemic diseases. In addition to these, the charities which had already been working in the city such as Darülaceze (The Poorhouse), Hilal-i Ahmer (The Red Crescent), Himaye-i Etfal (The Orphanage), Sağır, Dilsiz ve Körler Mektebi (a scholl for the deaf, dumb and the blind), and the dispanseries operating in the name of these charities contributed greatly to the improvement of public health. All through its history, İzmir had been a city where people of different religions and nationalities coexisted. While the city had the highest number of hospitals after İstanbul, some of these hospitals served these non-Turkish communities like the Grek, English, Scotish and Dutch (Nevertheless these were closed after the great fire in 1922). The French, the Jewish Hospitals and The Saint Antoine Hospital for catholics continued their health services during the Republican Era as well. Among the hospitals which served Turks were Gurebayı Müslimin Hastahanesi (later called Memleket/Devlet Hastahanesi, The State Hospital), Emraz-i Zühreviye Hastahanesi ( later called Eşrefpaşa Hastahanesi) and Askeri Hastahane (The Military Hospital). İzmir had also the largest number of pharmacies and doctors after İstanbul. While most of the pharmacists and doctors were non-Muslims during the Ottoman Period, the number of Turkish pharmacists and doctors rose rapidly during the Republican Era. The pharmacies were not only the places for producing medicine and cologne but also the places where doktors examined their patients. İzmir also pioneered the establishment of Professional associations like Etibba Cemiyeti/Tabipler Cemiyeti (of doctors), Eczacılar Cemiyeti (of pharmacists). With its specialized hospitals, İzmir was always the centre of attraction in these years and it is still continueing to attract people from different parts of the Aegean region today.

Benzer Tezler

  1. İzmir ve çevresinde anne sütü verme eğilimi ve buna etki eden faktörlerin incelenmesi

    Başlık çevirisi yok

    ENDER GÖNEN (ARKUN)

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1987

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıEge Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

  2. 1920-1960 arası dönemde planlanan çok katmanlı Batı Anadolu yerleşimlerinin modern mimarlık mirası değerlerinin korunması

    Conservation of modern architectural heritage values of multi-layered Western Anatolian settlements planned between 1920-1960

    ZEREN ÖNSEL ATALA

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SAKİNE YILDIZ SALMAN

  3. Birinci Meclis Döneminde siyasal rejim ve yürütme erki 1920-1923

    Political regime and the executive power in the First Term of The Assembly 1920-1923

    SİNEM ŞİRİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. RIDVAN AKIN

  4. Osman Ağa ve Giresun alayının Milli Mücadeledeki yeri (1919-1923)

    The Place and significance of Osman Ağa and the Giresun regiment in the National Struggle (1919-1923)

    HÜSEYİN TATLI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1996

    Türk İnkılap TarihiHacettepe Üniversitesi

    YRD. DOÇ. DR. ADİL DAĞISTAN

  5. Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomi (1923-1933)

    Die Wirtschaft in den ersten jahren der republik (1923-1933)

    H. CAHİT OĞUZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    EkonomiAkdeniz Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSA ÇADIRCI