Geri Dön

Çevre sorunlarına ekonomik yaklaşım su-deniz kirliliğinin denetimi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 18299
  2. Yazar: F. NURAN ÖZGAN
  3. Danışmanlar: PROF.DR. ESAT ÇAM
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Çevre Mühendisliği, Environmental Engineering
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1992
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 123

Özet

-VI- ÖZET DEĞERLENDİRME Yaklaşık 1970'lerde üzerinde düşünülmeye başlanan çevre sorunları, günümüzde de artarak varlığını sürdürmektedir.Daha da önemlisi, yakın gelecekte ve öyle görünüyor ki uzun bir süre dünyanın gündemindeki en önemli konulardan birini oluşturacaktır.r. Çevre politikası ve diğer alanlarda takip edilen politikaların kaynaştırılması; yürürlükteki kirliliğe karşı mücadele politikalarının uygulanışının yeniden yönlendirilmesi ve rasyonelleştirilmesiyle aynı zamanda, başka alanlarda da çevre üzerinde olumlu etkiler yaratacak hedefler içeren bazı programların düzenlenmesini gerektirir.Bu çaba doğal olarak, çevre koruma kuruluşları ve diğer kesimler arasında bir eş güdüm gerektirecektir. Çevre sorunları ve bunları çözümlemeyi amaçlayan çevre politikaları uygulamalarının ekonomiye etkileri ve getirdiği maliyetler sadece gelişmiş ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin de çözmesi gereken sorundur. Dolayısı ile hem ulusal düzeyde çeşitli sektörlerin, hem de uluslararası alanda bütün ülkelerin bu konuda işbirliğine girmeleri kaçınılmaz bir gerekliliktir. Çevre kirliliğinin sınır tanımaması, yarattığı olumsuz sonuçların her- ülkeyi, şöyle yada böyle etkilemesi ve en önemlisi üzerinde yaşanacak tek bir dünya olduğu ve bunun da her geçen gün yaşanması biraz daha zor bir yer haline dönüştüğü düşünüldüğünde, bu sorunların en kısa zamanda ve her türlü imkân kullanılarak çözülmesi gerektiği ortaya çıkar. Enerji ve hammaddelerin yoğun kullanımı, potansiyel olarak yüksek bir kirlilik yükünü beraberinde getirmektedir.Bu yüz den, enerji ve hammadde politikaları ile çevre politikasının uyumlaştırılması yoluyla, sonuçta çevre kalitesinin iyileştirilmesi mümkün olabilecektir.Bu eş güdüm ; hammadde atıklarımı: değerlendirilmesi, atık enerjinin kullanımı, ürünlerin ömürlerinin uzatılması, fazla enerji ve hammadde gerektiren üretin yöntemleri ve ürünlerin yerine bu açıdan daha az enerji ile hammaddeye ihtiyaç duyanlarının konulması gibi önlemleri teşvik etmek yoluyla somutlaştırılacaktır. Farklı enerji kaynakları arasında (daha az olmakla beraber farklı hammadde türleri arasında da) yapılacak tercihler de çevre kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalarla yakından il işkilidir.Bunların çevre üzerinde doğrudan etki yarattıkları ortada olmakla beraber, bu tercihlerin yapılmasın da çevre ile ilgili ölçütlerden yararlanıldığını söylemel-X- aza indirmek için; kamusal kirli su tesislerinden faydalanmak yada kendi arıtımlarını yapmak, ürün veya üretim yöntemi değişikliklerine gitmek gibi akılcı tercihlere yöneleceklerdir. Ancak rödövanslar esas olarak, özel özellikle arıtım tesislerinin kurulması ve işletilmesini (en azından kısmen) finanse edecek fonları yaratarak hükümet bütçelerinden önemli bir mâli yükü kaldıracaklardır. üçüncü olarak; mevzuat uygulamaları bugün artık öyle bir hale gelmiştir ki birçok durumda bunların etkinliklerini kıs men kaybettikleri kabul edilmektedir.Mevzuatın uygulanmasını denetlemekle görevli otoritelerle, tek tek kirleticiler arasında yapılan müzakereler bazen gereksiz işlemler yüzünden fazladan harcamalar doğurmakta ve böylece bir etkinlik ve eşitlik eksikliği ortaya çıkmaktadır.Pahalıya gelen mevzuatın doğrudan ve tek tek uygulanması yerine, kirletenlerin kirlilik yayımlarını azaltmalarının kendi yararlarına olacağını anlamalarını sağlayacak teşvik yöntemlerinin daha çok kullanılmasına, maliyet açısından daha etkili olacaktır. Kirlilik ve hizmet rödövansları çözümü, böyle bir teşvik (sübvansiyon değil) stratejisine doğru yönelişe ve bu formülün uygulanışına uygun düşmektedir. Yine bu anlamda, mevzuata paralel olarak geliştirilecek pazar mekanizmalarını harekete geçiren önlemler de yer almaktadır. Teşvik sistemi, -aynı seki İde, yerel çevrenin özümseme (assimilation) kapasitelerindeki değişkenlik ve farklı rödövansların kullanımını gözönüne almak durumun dadır. Dördüncü olarak;kirliliğe karşı mücadelede teknik gelişmelerin bugünün ve belki de daha sert olacak geleceğin çevre ko ruma ölçütlerine uyulmasını sağlayan belirleyici unsurlardan biri olduğunu belirtmek gerekir. Geçmişte teknik ilerlemeler belirli bir hızda gelişmekteydi. Bugün bu tempoyu korumak ve yükseltmek için, hükümetlerin; ulusal düzeyde sağlanabilecek potansiyel avantajların bilincine vararak, kirlilikle mücadele sürecinde teknik alandaki araştırma ve geliştirme faaliyetlerini (kirleten-öder ilkesinde belirtildiği gibi) finansal olarak desteklemeleri gerekir. Bu faaliyetler çerçevesin de, kirli lige karşı yeni mücadele tekniklerinden başka, şimdi ye kadar bilinmeyen veya yeni kirlilik kaynakları ile gelişmiş ve daha etkin mücadele sistemlerinin incelenmesi de uygun olacaktır. Ve nihayet; kamu otoriteleri, kirliliğe karşı mücadele araçlarının kullanımında etkinlik olgusuyla daha fazla ilgilenmelidirler. Şimdiye kadar temel kaygı kirliliğe karşı mücadele araçları üretmek ve uygulamaya koymaktı; en iyi teknolojik yaklaşımlar uygulanmış olsa da, bunların işleyişlerinin et kinliği yeterince dikkat çekmemiştir.Şimdi ise;aşırı ölü zamanlar, giderilmemiş bozukluklar, geç kalmış onarımlar ve personelin formasyon eksikliğinin getirdiği randıman düşüşü ar tık çok iyi bilinmektedir.önümüzdeki yıllarda önceki on yıllık döneme oranla, yeni tesislerin oluşturulmasından çok,kurulu olanların işleyişini iyileştirmeye, görece daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Kamu ve özel sektör faaliyetlerine sübvansiyon sağlamadan ve aşırı ölçüde mevzuata bağlanmadan ön-Vİİ - zordur. Karar alma aşamasında,politikaların eşgüdümü; enerji kaynakları ve hammaddeler arasında olası tercihlerin çevreye getirdiği maliyetler göz önüne alınarak gerçekleştirilmelidir. Çevreye ilişkin amaçlara, eşgüdüm vasıtasıyla ulaşılmasının mümkün olduğu bir başka alan;konut politikası ve kentsel gelişmedir. Şehirleşme politikaları; yani şehirleri daha yaşanır kılmak ve kentlere gereken kaynakları daha iyi sağlaya¬ bilmek için uygulanan politikalar, büyük ölçüde kamusal tedbirler içerebilirler. Kentleri sadece kirlilikten kurtarma isteği yeterli değildir, onları güzelleştirmek için de mücadele edilmelidir. Kentleri güzelleştirmek; aynı zamanda çok boyutlu bir şehircilik anlayışı ve yönetimine dayalı önemli bir çevresel hedeftir. Bu yüzden,eski ev ve yapıları yıkarak yerlerine yenilerini inşa etmek yerine korumak ve onarmak daha doğru olacaktır. Onarım kesinlikle daha pahalı bir yol değildir ve yeniden inşaatla aynı kaynakları gerektirmez;da¬ ha çok el emeği,daha az enerji,hammadde ve sermaye kullanır. Çoğu ülkede çevrenin bozulması; yoğun nüfusa sahip büyük kentsel bölgelerde meydana gelmektedir.Çevre kalitesinin genel olarak iyileştirilmesi;çok kirletici faaliyetlerin nüfusun daha az yoğun olduğu ve daha büyük soğurma (absorption) kapasitesine sahip kesimlere dağıtılması yolu ile gerçekleştirilebilir. Yine de,dağıtım politikalarının;büyük şehirlerde yerleşim ve özellikle bunların ekonomik maliyetlerinin sağladığı avantajlar dikkate alınarak hazırlanmasında yarar vardır. Modern üretim tesislerinin devâsâ boyutları, öteden beri eleştiri konusu olmuştur, ölçek (mikyas) ekonomilerinin bazı yeni teknolojilerde geçmiştekiler için olduğu kadar büyük olmamasından dolayı,daha küçük ve boyutlarıyla orantılı olarak çevre üzerinde daha az etkili sanayi komplekslerinin tesisi geliştirilebilir. Bu yönlendirme;aşağıda ele alınan istihdam sorununun yanıtı olarak önerilen“bölgesel dağıtımı”teşvik etmeye yönelik önlemlerle uyum içindedir. özellikle kentsel bölgelerdeki çevresel sorunlar dizisi nedeniyle, öyle görünüyor i istihdam politikaları çerçevesinde yaratılan işlerin bazıları, çevreye ilişkin hedeflere ulaşılacak tarzda ele alınmalıdır, üzerinde en çok konuşulan bir başka formül; özel sektörde iş olanaklarının yaratılmasını hızlandırmak için, ücretler (yada istihdam) şeklinde çeşitli sübvansiyonların kullanılmasını öngörür. Bu tür sübvansiyonlardan yararlanma;sanayi kuruluşları gibi nüfusun da kalabalık ve çok kirli bölgelerden uzağa yerleşmesini teşvik edecek şekilde anlaşılmalıdır. istihdam politikaları alanında alınan kararlar,çevre korumasını destekleyecek biçimde uyarlanabilirler. Daha önce,çevre politikaları ve harcamalarının istihdam yaratmak gibi dolaylı sonuçlarının olabileceği ve böylece istihdam politikası hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulundukları görülmüştü. Bu durumda, çevre kalitesi hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacak istihdam politikalarının uygulamaya konma--_ Vİİ- Si söz konusu olmalıdır. Günümüzde, yapısal ve konjonktürel nedenlerle sık sık kamu hizmetleri alanında istihdamın arttırılması önerilmektedir. Zaman kullanımı, özel düzenleme veya“alan kullanım”politikalarına başlıdır. Bunların herbiri aşırı yığılmaları azaltmayı hedefler. Aynı alan veya kaynakları kullanmaya eğilimli kişi ve faaliyetlerin sayısını indirgemek yoluyla,bu politikalar hem aşırı yoğunlaşmayı azaltır hem de çevre kalitesini iyileştirirler.Günlük (sıkışık saatler),haftalık (hafta sonları) ve yıllık (tatil dönemleri) boş vakitlerin ve çalışma.sürelerinin daha iyi bir dağıtımı,her iki hedefin de gerçekleşmesine katkıda bulunacaktır. Çevre sorunları ile karşılaşıldığında ve bunlara uygun çevre politikaları oluşturulmaya başlandığında, ilk olarak mevzuat çerçevesinde bir takım düzenlemeler yapılmış fakat bu önlemlerin getirdiği önemli maliyetler, ekonomik araçlara da baş¬ vurulmasını gerektirmiştir. Ekonomik araçlar için ikili bir gruplama yapılabilir mâli transfer olarak adlandırılabilecek vergi ve rödövanslar ve fiyat ayarlamaları biçiminde kimi ürünlerin vergilendirilmesi.Günümüzde ekonomik araçların öne¬ mi, çevre politikalarına başarıyla uygulanmaları oranında artacak görünmektedir. öyle görünüyor ki, yakın zamana kadar ağırlığı hissedilen - ekonomik rahatsızlıklar; boyutları ne olursa olsun yine de ekonomi ve çevre konusundaki amaçlar ve bunları gerçekleştirmeye yönelik politikalar arasında, şimdiye kadar önemli bir çatışmaya neden olmamıştır. Bununla beraber, bu ekonomik rahatsızlıklar uygun çevre politikalarının seçilmesine ihtiyaç duyar ve mâli araçların optimal kullanımının sağlanması amacıyla, çevre politikalarında ekonominin bir alt-başlık şeklinde ele alınmasının gerekliliğini vurgular. Aynı şekilde, çevrenin iyileştirilmesinin getirdiği avantajların,özellikle üretim alanında;diğer politikaların sağladığı faydalarla bir karşılaştırma yapılması bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar. Orta vadeli ekonomik büyüme üzerinde yürütülen olası tahminler, yürürlükteki çevre politikalarının değiştirilmesi ile birlikte,çevrenin iyileştirilmesine yönelik yeni stratejilerin oluşturulmasını da içerir. Çevre politikalarında; özgül bir anlayışın farklı ülkelerde hâkim olan çevresel ve ekonomik koşullara göre değişmesi söz konusu ise,bu durumda genel nitelikli iki uyarı yapılabilir, öncelikle, bu çevre politikaları, etkinliklerini arttıracak şekilde yönlendirilmelidir, ikinci olarak;çevre politikaları ve diğer amaçlara yanıt veren politikalar, çevre konusunda, bir yandan toplumsal maliyetleri azaltırken, öte yandan azami faydayı sağlamak için, bütünleştirilmelidir. Bu çalışmada çevre koruma önlemlerinin incelendiği bölümlerde, bunların iki şekilde uygulanmaya çalışıldığı görülür; - Mevzuatın önemli rol oynadığı; daha az kirleten ürünler ve daha temiz üretim sistemleri geliştirmeye yönelik faali-- IX- yetler,(örnek olarak A.T.'nda Su Kirlilisinin Denetimi bölümünde getirilmiş olan kısıtlamalar verilebilir.) - Ekonomik araçların belirleyici bir işleve sahip olduğu;varolan kirliliğin sorumlularının saptanması ve maliyetinin de bu kişilere yansıtılmasını amaçlayan faaliyetler.(Kirleten-öder ilkesi çerçevesinde, kirliliği temizleme maliye¬ tinin kirleticilere yüklenmesi,bu konuda verilebilecek bir örnektir.) Kirlilikle mücadele politikalarının yeniden yönlendirilebilmesi büyük ölçüde geçmiş dönemlerde hükümetlerce alınan tedbirlerin yarattığı olumlu etkilerin değerlendirilmesine bağlıdır. Genel olarak,üretimdeki artışlara rağmen,bazı göstergeler toplam kirlilikte bir azalmaya işaret etmektedirler.öte yandan, farklı dallarda sabit oldukları sanılan kirlilik/ üretim oranlarında birçok sektörde düşüş gözlemlenmiştir. Bu değişiklikler, refah düzeyinde reel gelişmeler olarak kendilerini göstermişlerdir.Kamu ve özel sektörde,kirliliğe karşı mücadele faaliyetlerinin finansal maliyetleri, her ne kadar dikkat çekici olsalar da, net maliyetler ve bu mücadelenin sağladığı faydalar gerektiği biçimde ele alındığında,durumun böyle olmadığı, hatta genelde kirlilikle mücadele maliyetlerinin daha düşük olduğu ortaya çıkmaktadır.OCDE ülkeleri gibi, 1975'ten beri işsizlik oranlarının yüksek olduğu ekonomilerde çevre koruması alanında kullanılan işgücü ve sermaye kirliliğe karşı mücadele önlemleri sayesinde atıl kalmaktan kurtarılmıştır. Ayrıca, kamu ve özel sektörün yapmış olduğu kirliliğe karşı mücadele harcamalarının,toplam talebe olumlu katkıda bulundukları anlaşılmıştır.Bu nedenle,bazı ülkelerin (Danimarka,isveç,Norveç gibi), kirliliğe karşı mücadele tedbirlerinin bu tür etkilerini göz önünde bulundurarak, bu önlemleri ekonomik durgunluğa karşı mücadele politikalarının bir aracı haline getirdikleri görülmektedir. Bununla birlikte, bu araçların ekonomik etkinliği tartışılabilir olduğundan, daha etkili önlemlerin uygulanması yoluyla, bütçe ödenekleri değişmeden çevresel göstergelerde hissedilir ilerle¬ meler sağlanabilir. Çevre koruma programlarının gelecekteki yapı ve düzeyleri hakkında aşağıda birkaçını saydığımız değişik öneriler formüle edilebilir. İlk olarak; nisbi fiyatlarda az kirletici sanayiler yararına bir gelişmeyi kolaylaştırmak için, kirleten-öder ilkesinin sistemli bir şekilde uygulanması yerinde olacaktır. Bu, üreticileri ; çevre koruma ölçütlerine uymanın getirdiği maliyetlerin tümünü -bunların ürün fiyatları içinde yer aldığı ve tüketicilerin toplumsal maliyetlerin toplamına bağlı olarak satın alma kararı verebilecekleri şekilde- tüketicilere yüklemeye yönlendirecektir. Bu çözüm yolunun benimsenmesi;hükümet harcamalarını ve sübvansiyonları da azaltacaktır. ikinci olarak;kirlilik ve hizmet rödövansları,kamuoyunun satın alma kararlarında, üretim nedeniyle çevreye verilen zararları dikkate almalarını ve kirliliğin azaltılması ve çev renin korunması amacıyla yapılan kamu harcamalarının finansmanına gereken fonların oluşturulmasını sağlayacaktır. Atık üreteni er,yerinde rödövansların etkisiyle, maliyetlerini en-XI - lemler getirebilme kavramı,üzerinde titizlikle durulması gereken temel bir sorunsal oluşturmaktadır. Bu çalışmadan, Türkiye'deki çevre politikaları hakkında,elde edilen sonuç ise/kısa vadede büyük uygulama yetersizlikleri, orta ve belki de uzun vadede ise,varolan mevzuatın gelişen ve sürekli sermaye birikimi sıkıntısı çeken ekonomiye uygunluğu sorunları ile karşı karşıya olduğudur. ülkemizdeki neredeyse sadece mevzuata dayanan çevre yaklaşımıyla, AT ülkeleri ve ABD gibi çevre koruma konusunda çok da¬ ha etkin önlemler alan ve uygulamada da önemli mesafeler katetmiş ülkelerle ilgili bilgiler verilerek,sağlıklı bir karşılaştırma imkânı tanınmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırma; şu andaki durumun net bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olabileceği gibi, aynı samanda Türkiye'nin gelecekteki çevre politikasının belirlenmesi,diğer ülkelerle işbirliği ve uyum sorunlarının ne şekilde gelişebileceği hakkında da düşünülmesini sağlayabilir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise,su kirliliği;genel çevre sorunları arasından örnek bir inceleme alanı olarak seçilmiş¬ tir. Su kirliliği sorunu; yalnızca içme suları ve yeraltı su kaynaklarını değil,akarsu,göl ve denizleri de kapsamaktadır, özellikle üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde,bu konuya yeterince eğil inmediği açıktır. Deniz kirliliğine neden olan unsurlar ve kirliliğin boyutları ele alındığında,bugünkü sanayileşme çabalarının ve geleceği düşünmeden verilen zararların,yarın için en gerekli kaynakları nasıl tükettiği açıkça görülmektedir. Deniz kirliliğine karşı dünyadaki tutum incelenirken, kirliliğin ülkeden ülkeye yayılması ve özellikle denizlerin uluslararası nitelikleri dolayısı ile;bu konuda yapılmış olan uluslararası sözleşmelerden bahsedilmesi uygun görülmüştür. Yine bu çerçevede, AT'nın su-deniz kirliliğine karşı verilen mücadelede belirlediği öncelikli alanlardan bahsedilmiştir. Bunlar; -Su kalitesine ilişkin hedeflerin tanımlanması, -Sulu ortamlara tehlikeli madde atılmasının engellenmesi, -Kirliliğe karşı denizlerin korunması, -Su kalitesinin denetlenmesi ve gözetilmesi, -Bazı sanayi kolları için belirli önlemler alınması, -Uluslararası antlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilen faaliyetler, -Araştırma ve geliştirme faaliyetleridir. Türkiye'de deniz çevresi ve kirliliği“su kirliliği”deyimi ile 10.08.1983 tarihinde çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanunu bünyesinde ele alınmıştır.Fakat kanunların dışında;teknoloji seçimi ve ithali, yer seçimi ve alan kullanımı gibi unsurların üzerinde de dikkatle durulmalıdır.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Çevre sorunlarını azaltmaya yönelik kentsel dönüşümle sürdürülebilir kentler yaratma önerileri

    Suggestions for creating sustainable cities through urban renewal to reduce environmental problems

    DUYGU BİRCAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Jeodezi ve FotogrametriBahçeşehir Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ İREM ŞANAL

  2. Performance tests of hybrid membrane bioreactor (IFAS MBR) system in different sludge and hydraulic retention time

    Hibrit membran biyoreaktor (IFAS MBR) sisteminin farklı çamur yaşı (SRT) ve hidrolik bekletme (HRT) sürelerinde performans testlerinin yapılması

    ELİF CEREN ESEN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ TÜRKER TÜRKEN

  3. Entegre kentsel su yönetimi ve arazi kullanım planlaması ilişkisi: Edremit körfezi örneği

    Integrated urban water management and land use planning relationship: The case of Edremit bay

    ELİF NAGİHAN AYHAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Şehircilik Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TANSEL ERBİL

  4. Filtration performance of ceramic membranes at whey processing and risk assessment of end-product

    Seramik membranların peynir altı suyu işlenmesinde filtrasyon performansı ve son ürünün risk analizi

    FURKAN AYTEKİN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2020

    Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. DERYA YÜKSEL İMER

  5. Biological control of Aspergillus flavus growth and its aflatoxin b1 production by antagonistic yeasts

    Antagonistik mayalar ile Aspergillus flavus gelişimi ve aflatoksin b1 üretiminin biyolojik kontrolü

    DİLARA NUR DİKMETAŞ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    Gıda Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HATİCE FUNDA KARBANCIOĞLU GÜLER

    DR. HAYRETTİN ÖZER