Geri Dön

Entegre kentsel su yönetimi ve arazi kullanım planlaması ilişkisi: Edremit körfezi örneği

Integrated urban water management and land use planning relationship: The case of Edremit bay

  1. Tez No: 813543
  2. Yazar: ELİF NAGİHAN AYHAN
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. TANSEL ERBİL
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehircilik Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Kentsel Planlama Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 194

Özet

Su döngüsü, suyun atmosferdeki hareketini ifade eden farklı süreçleri içeren bir sistemdir. Bu süreçler, suyun buharlaşarak su buharına dönüşmesi, yoğunlaşarak bulutları oluşturması, yağışlarla tekrar yeryüzüne dönmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Döngü boyunca su, yüzeysel akışlar ile toprağa sızarak yeraltı sularını beslemektedir. Yeraltı suları yağış değişkenliğine karşı tampon rolü üstlenirken, sulak alanları ve biyolojik çeşitliliği desteklemekte, nehirlere su temini ve taban akışı sağlamakta, rekreasyonel hizmetler sunmakta ve taşkınların kontrolüne yardımcı olmaktadır. Sabit yağış miktarı, toprak, biyoçeşitlilik ve yeraltı sularına fayda sağlamakatdır. Ancak kısa süre içinde oluşan ani ve aşırı yağışlar yerel su baskınlarına ve yoğun yüzey akışlarına neden olmaktadır. Bu tür akışlar, özellikle yüksek geçirimsiz alanlara sahip kentlerde toprak emilimin düşük olması nedeniyle kuraklığı artırmaktadır. 1950'lerden itibaren aşırı sıcaklar daha sık ve daha yoğun hale gelirken, aşırı soğuklar daha az sıklıkta ve daha az şiddetli hale gelmiştir. Bu durumun ana sebebi, insan kaynaklı iklim değişikliğidir. İnsan faaliyetleri kaynaklı iklim değişikliği, sıcak hava dalgaları, yoğun yağışlar, kuraklıklar gibi birçok aşırı hava ve iklim olaylarına sebep olmaktadır. Bu faaliyetlerden en önemlisi arazi kullanım kararlarıdır. Günümüzde, toprak yapısı ve arazi kullanım arasındaki ilişki neredeyse tamamen yok olmuştur. Geçirimsiz yüzeylerdeki artış nedeniyle toprağın infiltrasyon oranının düşmesi kentsel su döngüsünü olumsuz şekilde etkilemekle birlikte, enerji ihtiyaç ve kullanım alışkanlıklarını değiştirmekte, aynı zamanda çevredeki geçirimli alanlarda da baskı oluşturarak biyoçeşitliliği de etkilemektedir. Su ve toprak yapısından bağımsız arazi kullanım kararlarının getirilmesi, kentsel havzalarda suyun korunması ve yeniden kullanılması yerine yalnızca su arzını artırmaya yönelik alınan başka havzalardan veya kaynaklardan boru hatlarıyla su taşınması gibi kısa vadeli önlemler geleneksel su yönetimi yaklaşımlarının sonucudur. Dünyayı çevreleyen en önemli bölümler arasında yer alan kıyı alanları, yerel çapta ekonomik, sosyal, politik, iklim ve çevre faktörlerinin birbiriyle etkileşimlerinden kaynaklı sebeplerle değişime uğramaktadır. Bu durum, kıyının hassasiyetini artırmaktadır. Deniz seviyesindeki yükselme, kıyı erozyonu, tuzlu su baskınları ve deniz suyunun içme suyu kaynaklarına karışması gibi sorunlar, kıyı bölgelerinde yaşayan insanlar için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Kıyı hassasiyetinin yanı sıra, küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle yaşanan hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi faktörler, kıyı hattı boyunca sedimentlerin oluşmasına neden olan, akarsuların akışını etkileyen birçok birbirine bağlı değişkene sebep olmaktadır. Entegre Kentsel Su Yönetimi (EKSY), havza temelli planlama yaklaşımları üretmek öncelikli hedefi ile, özellikle kıyılar gibi kentsel alanlarda bu tür olumsuz etkileri azaltmak amacıyla arazi kullanım kararları ile kentsel su sistemini entegre ederek, yeraltı ve yer üstü sularının ilişkisinin ve yağış rejiminin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca, EKSY, su ve sanitasyon altyapısı ve hizmetlerine erişimi sağlamak, yağmur suyu, atık su, yağmur suyu drenajı ve yüzeysel akış kirliliğini yönetmek, su kaynaklı hastalıkları ve salgınları kontrol etmek ve taşkın, kuraklık ve toprak kayması gibi suyla ilgili tehlikelerin riskini azaltmaktadır. x EKSY araçlarından biri olan ve kontrolsüz kentsel yayılma eğilimi ile ortaya çıkan yeşil altyapı kavramı,“yerli türleri destekleyen, doğal ekolojik süreçleri sürdüren, hava ve su kaynaklarını koruyan, sağlık ve yaşam kalitesine katkıda bulunan”her türlü yeşil alanın birbirine bağlı ağlarını ifade etmektedir. Yeşil altyapının amacı, temiz su sağlamak, yüzeysel akışlara müdahale etmek, su kalitesini iyileştirmek ve erozyonu kontrol etmektir. Yeşil altyapı stratejilerinden biri olan Düşük Etkili Gelişim (DEG) ise, su kalitesini ve su habitatını korumak için doğanın taklidini esas alan sistem ve uygulamaları ifade etmektedir. Hidroloji ve su kalitesi üzerindeki kentleşme etkilerini telafi etmek için kirlilik önleme ve azaltma tedbirleri içeren hidrolojik ve alternatif bir arazi kullanım yaklaşımı ve tasarımıdır. Bu çalışmada, öncelikle Edremit Havzası'nda yer alan ilçelerin demografik özellikleri, doğal yapısı, teknik altyapısı, çevresel sorunları ve riskli alanları incelenmiştir. Bölgenin mevcut durumu belirlendikten sonra, arazi kullanım değişimleri ve eğilimi geçmişten günümüze incelenmiştir. Analitik Hiyerarşi Proses (AHP) yöntemi kullanılarak Corine arazi kullanım sınıflandırmasına göre yapılaşmış alanlar, tarımsal alanlar ve orman alanları için EKSY'ye yönelik seçilen parametrelere göre uygun alanlar belirlenmiştir. Bu yönteme göre belirlenen arazi kullanım ile kentsel su döngüsünü doğal su döngüsüne yakınsayan bir arazi kullanım modeli oluşturulması hedeflenmiştir. Bu çalışma, iklim değişikliğinin kentsel su döngüsü üzerindeki etkilerini azaltmaya ve arazi kullanım planlaması ile su yönetimi planlarının entegre edilmesine yönelik yapılacak çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Özet (Çeviri)

The water cycle is a system that includes different processes that express the behavior of water in the atmosphere. These processes can be summarized as water evaporating into water vapor, condensing to form clouds, and returning to the earth through precipitation. Throughout the cycle, water infiltrates into the soil through surface runoff and supplies groundwater. In addition to providing a buffer against rainfall variability, groundwater supports wetlands and biodiversity, provides water supply and base flow to rivers, provides recreational services and helps control floods. While steady rainfall benefits soils, biodiversity and groundwater, sudden and excessive rainfall over a short period of time can cause localized flooding and intense runoff. Such runoff exacerbates drought due to low soil absorption, especially in cities with highly impermeable areas. Since the 1950s, extreme heat has become more frequent and intense, while extreme cold has become less frequent and less severe, and the main reason for this has been observed to be anthropogenic climate change. Climate change caused by human activities causes many extreme weather and climate events such as heat waves, heavy rainfall, droughts. The most important of these activities is land use decisions. Today, the relationship between soil structure and land use has almost completely disappeared. The decrease in soil infiltration rate due to the increase in impervious surfaces negatively affects the urban water cycle, changes energy needs and usage habits, and also affects biodiversity by creating pressure on the surrounding permeable areas. Short-term measures such as the introduction of land use decisions disconnected from water and soil structure, piping water from other basins or sources to increase water supply instead of water conservation and reuse in urban basins are the result of traditional water management approaches. Coastal areas, which are among the most important parts of the world, are facing changes due to the interaction of local economic, social, political, climate and environmental factors. This situation increases the sensitivity of the coast. In addition to coastal sensitivity, factors such as weather events and sea level rise due to global warming and climate change cause multiple interdependent variables that lead to the formation of sediments along the coastline and affect the flow of rivers. Integrated Urban Water Management (IUWM), whose primary objective is to produce basinbased planning approaches, integrates land use decisions with the urban water system to mitigate such negative impacts in urban areas, especially on the coasts, and contributes to the understanding of the relationship between groundwater and surface water and precipitation regime. It also helps access water and sanitation infrastructure, manage wastewater, stormwater, drainage and runoff pollution, control water-borne diseases, and reduce the risk of water-related risks such as floods, droughts and landslides. The concept of green infrastructure, one of the tools of IUWM, which emerged with the trend of uncontrolled urban sprawl, refers to interconnected links of all types of green spaces that“support native species, sustain natural ecological processes, protect air and water resources, and contribute to health and quality of life”. The objective of green infrastructure is to provide clean water, moderate runoff, improve water quality xiii and control erosion. Low Impact Development, a green infrastructure strategy, refers to systems and practices that mimic nature to protect water quality and aquatic habitat. It is a hydrological and alternative land use approach and design that includes pollution prevention and mitigation measures to compensate for urbanization impacts on hydrology and water quality. In this study, firstly, demographic characteristics, natural structure, technical infrastructure, environmental problems and hazardous areas of the districts in the Edremit Basin were analyzed. After determining the current situation of the region, land use changes and trends from past to present are analyzed. With the Analytic Hierarchy Process method, which is one of the Multi-Criteria Decision Making Methods, suitable areas were determined according to the parameters selected for IUWM for artificial areas, agricultural areas, forest and semi-natural areas according to Corine land use classification. This study, which reveals how a land use model that converges the urban water cycle to the natural water cycle with the land use determined according to this method, targets to contribute to the studies to be carried out to reduce the effects of climate change on the urban water cycle and to integrate land use planning with water management plans.

Benzer Tezler

  1. Suya duyarlı kent uygulamaları: İstanbul Ataköy atıksu toplama havzası örneği

    Water sensitive city practices: Istanbul Ataköy wastewater collection catchment example

    HATİCE KAPLAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ FUAT AYDIN

  2. Urbanization's role in shaping temperature records: Insights from İzmir, Türkiye

    Sıcaklık rekorlarının şekillenmesinde kentleşmenin rolü: Türkiye, İzmir'den çıkarımlar

    FATMA BAŞAK SAKA

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Meteorolojiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Meteoroloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YURDANUR ÜNAL

  3. Ekosistem servisleri değerinin mekânsal planlama ile ilişkilendirilmesi

    Integration of ecosystem services value into spatial planning

    NÜKET İPEK ÇETİN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AZİME TEZER

  4. Assessment of urbanization history of Addis Ababa city, Ethiopia

    Addıs Ababa cıty, Ethıopıa'nın kentleşme tarihinin değerlendirilmesi

    ABDURAHMAN HUSSEN YIMER

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaMersin Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ALİ CENAP YOLOĞLU