Uluslararası dış borç krizi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 26173
- Danışmanlar: Belirtilmemiş.
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1993
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Uludağ Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 287
Özet
ÖZET VE SONUÇ Uluslararası dış borç krizinin doguş nedenleri, dış borç krizi yönetim stratejileri ve çözüm önerilerine yer verilen çalışmamızın sonuç kısmında konunun ele alınış sistematiğine uygun olarak olarak bu bilgilerin değerlendirmesi yapılacak tır. Dış borçlanma kaynakları içinde tavizsiz koşullarda kre di sağlayan Euro-Para piyasaları 1950' li yıllardan itibaren çeşitli ekonomik, mali ve politik faktörlerin etkisiyle çok hızlı büyüme ve gelişme göstermiştir. Bu piyasalar 1970' 1 i yılların basında yaşanan petrol soku sonrasında petrolü olma yan gelişmekte olan ülkelerin artan cari işlemler açıklarını kapamak büyük ölçüde sermaye ithalatı gerektiren ve kendi ta sarruf la larıy la finanse edemedikleri yatırımlarını finanse et mek için en fazla ödünç kaynak talebinde bulundukları dıs borçlanma kaynağı olmuştur. Bu tercihin yapı İmasında, reel faiz oranlarında negatife varan düşüşler ve nispeten hızlı ekonomik büyüme gibi faktörlerle karakterize olan olumlu uluslar arası ekonomik ortamın verdiği cesaret.resmi kalkınma yardımlarındaki düşüş, IMF'nin koşullarından kaçma isteği ve dolay sız yabancı sermaye yatırımlarındaki duraklama başlıca rolü oynamıştır. öte yandan bu dönemde OPEC üyesi ülkelerin ellerin deki petro-dol arları Euro-Para piyasalarına yöneltmelerinin bu piyasalarda yarattığı muazzam fon birikimi.uluslararası kredi faaliyetlerinin karlılığı ve bankalar arasındaki rekabet nedeniyle ülke riski analizlerine gereken önemin verilme- - 239 -mesi bu piyasaların petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerin dıs borçlanma isteklerini kolayca karşılamalarına neden ol muştur. Böylece 1973 sonrası dönemde hem dıs borç birikimi hem de özel kaynaklardan sağlanan krediler resmi kaynaklardan sağlanan kredilere göre daha fazla artmış ve dıs borç biriki minde özel kaynaklı borçlar önemli boyutlara ulaşmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak 1973 sonrasında resmi ve özel kay naklardan sağlanan dıs borçlar ortalaması olarak dıs borçlan ma koşullarının kötüleşmesi, dıs borç servisi ödemeleri ve dıs borç rasyolarını hızla yükseltmiştir. Şüphesiz tüm petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerin dıs borçlarının yapısı ve gelişiminde eşit oranda değişme olmamıştır, örneğin resmi kaynaklı borçlardan özel kaynaklı borçlara doğru kayış orta gelirli petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerde daha hızlı gerçekleşirken, düşük gelirli petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerde daha yavaş gerçekleşmiş ve böylece ilk gruba giren ülkelerin dıs borçları içinde özel kaynaklı borçların payı diğer gruba giren ülkelere nazaran daha fazla olmuştur. Hatta ülke grupları da kendi içinde homojen olmayıp, özel kaynak lardan borçlanma orta gelirli petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerde ülkemizinde içinde yer aldığı başlıca borçlu ülke ler üzerinde yoğunlaşırken düşük gelirli ülkelerde Pakistan, Sudan, Zaire gibi birkaç ülke üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat, 1970'lerin sonlarında ve İ980 ' lerin baslarında petrol fiyatlarındaki ikinci artış sonrasında gelişmiş ülke lerin özellikle ABD'nin birinci petrol sokundakinin aksine - 240 -izlediği anti enflasyonist politikalar borçlu ülkeler için uluslararası ekonomik ortamı kötülestirmistir. Bu dönemde dünya çapındaki ekonomik durgunluk, gelişmiş ülkelerin dıs ticarette izledikleri sıkı korumacılık politikaları ile bir likte borçlu ülkelerin ihracatlarını güclestirerek. sermaye malı ithali ve borç servisi ödemeleri için ihtiyaç duydukları dövizi elde etmelerini güçleştirmiştir. Buna ilave olarak ge lişmiş ülkeler anti enflasyonist politikalar izledikçe yükse len faiz oranları ve aşırı değer kazanan dolar uluslararası borçların büyük bir kısmının değişken faizli ve dolar cinsin den olması nedeniyle durduğu yerde mevcut borç stoklarının maliyetlerinin artması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca bankalar batıda merkez bankaları ve IMF'nin sosyalist ülkelerde ise eski Sovyetler Birliği 'nin ödeme güçlüğü çeken borçlu ülkele re yardım edeceklerine ilişkin semsiye kuramının çöküşüyle borçlu ülkelere ilave borç verme konusunda daha az istekli olmaya başlamışlardır. Neticede hemen hemen tüm borçlu ülke ler dıs borçlarını ödeme konusunda büyük güçlükler yasamaya başlamışlardır, öte yandan borçlu ülkelerdeki bütçe açıkları. enflasyon, asın değerlenmiş kur uygulamaları, sermaye kaçışı ve alınan kredilerin verimli kullanılmaması ve ye'tersiz borç yönetimi gibi iç faktörler de bu güçlükleri arttırıcı etki yaratmıştır. Dış borç servisi güçlükleri borçlu ülkeleri borç ertelemesi için Paris Klübü' ne ve özel alacaklıları olan ti cari bankalara başvurmak zorunda bırakmıştır. Bu borç ertele melerinin büyük“bir kısmı Düşük Gelirli-Afrika ülkeleri ile Latin Amerika ülkeleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat bu ül- 241 -keler ikinci petrol soku sonrasında dıs borç servisi güçlüğü içine düşüp erteleme talebinde bulundukları halde, orta ge lirli petrolü olmayan gelişmekte olan ülkeler grubunda yer alan ülkemiz bu ülkelerden cok daha önce birinci petrol soku sonrasında dıs borçlarını ödeme güçlüğü çekmeye başlamıştır. Nitekim 1978-80 döneminde borçlu ülkeler tarafından resmi ve özel kreditörlere ertelettirilen borçların % 69 gibi büyük bir kısmı ülkemize ait olmuştur. Dışsal şokların ve izlenen ekonomik politikaların diğer petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelere nazaran ödemeler dengesi üzerinde daha olumsuz etki yaratması ve hatalı borçlanma politikası ülkemizi savaş son rası dönemde uluslararası finansal sistemin geçirdiği en cid di dıs borç sorunu içine sokmuştur. ikinci petrol soku sonrasında ise. uluslararası ticari bankaların en fazla kredi vermis olduğu ülkelerin biri olan Meksika'nın 1982 yılında morotoryum ilan etmesi uluslararası finans çevrelerinde büyük bir sok yaratmıştır. Meksika'nın morotoryum ilan etmesi ile başlayan uluslararası borç krizi nin geçici bir likidite darlığından kaynaklandığı gelişmiş ülkelerdeki ekonomik büyümenin yeniden sağlanmasıyla uluslar arası finansal piyasalara yönelik tehlikenin ortadan kalkaca ğı ve borçlu ülkelerin uluslararası finansal piyasalardan tekrar borçlanabilecekleri varsayılmıştır. Bu varsayım altın da d^s borç krizi yönetim stratejisi ise. borçlu ülkelerin dıs borç yüklerinin finanse edilmesi, diğer bir deyişle IMF' nin ekonomik uyum programlarının kabul edilmesi şartıyla borçlu ülkelerin dıs borçlarının ertelenmesi ve yeni krediler - 242 -sağlanması olmuştur. Fakat gerek resmi gerekse özel kredi ter lerle yapılan d ıs borç ertelemelerinde örneğin borçlu ülkele rin farklı ekonomik koşulları dikkate alınmaksızın benzer ko şullar üzerinden ertelenmeye gidilmesi, özel kreditörler ta rafından yapılan borç ertelemelerinde uygulanan ek faiz oran ları ve komisyonların borçlu ülkelerin dıs borç yüklerini da ha fazla arttırması ve borç ertelemelerinde ödemesiz dönem ve konsol idasyon döneminin kısa olmasının borçlu ülkeleri kısa bir zaman aralığı içinde tekrar borç erteleme talebinde bu lunmaya yöneltmesi, dıs borç krizi yönetim stratejilerinin ilk aşamasının bir bölümünü oluşturan dıs borç ertelemelerin de temel amacın, borçlu ülkelerin borç yüklerinin hafifletil mesi değil, kısa vadede borç servisi ödemelerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak olduğunu göstermiştir. Bu kısa vadeli yaklaşım borçlu ülkelerin borç servisi güçlüklerini uzun vadeli finansmanı gerektiren yapısal bir sorun olmaktan ziyade geçici bir likidite darlığı olarak gören IMF tarafın dan da desteklenmiştir. Borçların ertelenmesi ve yeni kredi lerin verilmesi için ön şart olarak ileri sürülen IMF'nin ekonomik uyum programlarının temel amacı, borçlu ülkelerin dıs ticaret fazlası vermelerini sağlayarak borç ödeme kapasi telerinin genişletilmesi olmuştur. Her ülke ıcin detayda bazı farklılıklar göstermekle beraber devalüasyon, kamu harcama larının azaltılması, dıs alım denetimlerinin kaldırılması. ihracatın teşviki ve yabancı sermayeye uygun koşulların sağ lanması gibi önlemler içeren IMF'nin ekonomik uyurn prog ramlarına uyum sağlayan ülkelerde dıs ticaret fazlası veril- - 243 -mis, fakat enflasyon hızlanmış, yatırımlar azalmış ve geniş halk kitlelerin hayat standartları düşmüştür. Gerek resmi ve özel kreditörlerle yapılan borç erteleme lerinin gerekse IMF'nin ekonomik uyum programlarının ortaya çıkardığı bu sorunlar ve zaman içerisinde yükselen reel faiz oranlarının geçici degilde sürekli olabileceği gerçeğinin o* - taya çıkması 1984 yılında dıs borç krizi yönetim stratejile rinin ikinci aşamasını oluşturan çok yıllı erteleme anlaşma larına geçilmesi gereğini doğurmuştur. Bu anlaşmalar ile ana para ödemeleri geleneksel erteleme anlaşmalarına nazaran daha uzun süre ile ertelenmiş ve bankalar erteledikleri borçlar üzerinden aldıkları ek faiz oranları ve komisyonları azalt mışlardır. Fakat bu anlaşmalar, bankalar tarafından yeni kre dilerin sağlanması için gerekli koşulu ve beklenmedik dıs şoklar vb. haller nedeniyle anlaşmanın koşullarında değişik lik yapılmasının gerekli olduğu durumlarda bu değişiklikleri sağlayacak bir mekanizmayı içermemesi gibi nedenlerle kendi sinden beklenen başarıyı gösterememiştir. Çok yıllı erteleme anlaşmalarının uygulamaya konmasından kısa bir süre sonra Ekim 1985 'de IMF ve Dünya Bankası 'nın yıllık toplatısında ABD Hazine Genel Sekreteri tarafından Baker Planı olarak bilinen yeni bir dıs borç krizi yönetim stratejisi ortaya atılmıştır. Dıs borç krizi yönetiminde üçüncü aşamayı oluşturan plan da, mevcut borç anlaşmalarının güvenliğinin borçlu ülkelerin istikrar içinde ekonomik büyü melerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Baker Planı 'nın IMF'nin - 244 -klasik reçetelerinin yanısıra borçlu ülkeler için büyümeye de yer vermesi olumlu gelişme olmakla beraber, bu planın da ama cı, borçlu ülkelerin istikrar içinde büyümelerini hızlandıra rak dış borçlarını ödeyebilmelerini sağlamak olmuştur. Ayrıca plan, IMF ve Dünya Bankası ile yakın işbirliği yaparak ekono mik uyum programlarını kabul eden 15 ağır borçlu ülkeye sağ lamayı öngördüğü 29 milyar dolarlık ek finansman kaynağının az i j.91 nedeniyle krediCör ülkeler tarafından borçlu ülkelerde ekonomik büyümeyi ucuza satın alma aracı olarak nitelendiril miştir. Ve zaman içerisinde borç yükü sorununun yapısal nite liği daha açık bir şekilde ortaya çıktıkça borç indirimine dayalı yeni bir borç yönetimi stratejisine geçilmesi gereği doğmuştur. Borç yükünün indirimine ilişkin önlemler 1987 yılında orijinal planda yapılan bazı değişikliklerle Baker Planı ' nda da yer almış olmasına ragmen, dıs borç krizi yönetim strate jilerinin dördüncü aşamasını oluşturan Brady Planı 'nda ilk kez bu gerçek açıkça kabul edilerek borçlu ülkelerin ticari bankalarla görüşmeler yoluyla borç ve borç servisi ödemele rinde yapacakları indirim için IMF, Dünya Bankası ve diğer resmi kreditörlerden f inansal destek talep edilmiştir. Fakat bu planda, uluslararası çevrelerde üç yıllık süre içersinde borç indirimi için sağlamayı Öngördüğü 30-35 milyar dolarlık kaynağın ağır borçlu ülkelerin dig borç yüklerine oranla az ve bu ülkelerin daha radikal çözüm beklentilerini karşılamak tan uzak olması nedeniyle dıs borç krizi yönetiminde olumlu fakat yetersiz bir gelişme olarak görülmüştür. - 245 -Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılabileceği gibi dıs borç krizi yönetim stratejileri ticari bankaların güvenliğini sağ lamaya yönelik olup, ticari bankaların en fazla kredi vermiş ülkeleri hedef almaktadır. Oysa uluslararası borç sorunu La tin Amerika'nın orta gelirli borçlu ülkelerinin yanısıra Düşük Gelirli-Afrika ülkelerinin de sorunudur. Bu ülkelerinin borçlu ülkelerin ticari bankalara olan toplam borçları içinde % 5 gibi oldukça düşük bir paya sahip olması, dıger bir de yişle ödeyememezlik durumlarının bankaları etkileyecek güçte olmaması dıs borç sorunlarının ikinci plana itilmesine neden olmuştur. Bu ülkelerin dış borç sorunları ise geleneksel araçlarla yani IMF koşul luguna bağlı olarak Paris Klübü meka nizması ile çözülmeye çalışılmıştır. Bunun yanısıra IMF'nin ödemeler dengesi sorunlarıyla karşılaşan dusuk gelirli ülke lere daha fazla kaynak sağlamak ve bu ülkeler tarafından uy gulanan makro ekonomik yapısal uyum programlarını desteklemek için SAF ve ESAF adı altında iki yeni kolaylık oluşturması örneğinde olduğu gibi resmi kreditörlerce bu ülkelere yönelik kredi akımlarını çoğaltıcı ek önlemler de alınmıştır. Dıs borç krizi yönetim stratejilerinin başarısı dolayı sıyla taraflar üzerindeki etkisi konusunda söylenebilecek tek sey ise, bu stratejilerin bireysel olarak bankaların, bir bü tün olarak uluslararası finansal sistemin güvenliğini sağla mada başarılı. borçlu ülkelerin temel amacı olan ekonomik bü yümeyi sağlamada ve dıs borç sorunlarını gidermede ise başa rısız olduğudur. Zira dıs borç krizi yönetim stratejileri ile bir taraftan borçlu ülkelerce yapılan faiz ödemelerinin deva- - 246 -mı sağlanmaya çalışılırken, diğer taraftan da bankalar yetki li kurumları aracılığıyla borçlu ülkelerden olan alacakları için karşılık ayırmaya ve sermaye/aktif oranlarını arttırmaya teşvik edilmişlerdir. Bankaların batık kredi rezervlerinde ve sermaye/aktif oranlarındaki bu gelişmenin en önemli sonucu ise borçlu ülkelerdeki alacaklarından dolayı uğrayacakları zararı karşılama kapasitelerinin artması ve böylece bu ülke lere yeni ”kredi verme isteklerinin azalması olmuştur. Gerçek ten de bankalar özel kurtarma paketleri çerçevesinin verdik leri krediler haricinde borçlu ülkelere kredi vermeyi hemen hemen durdurmuşlardır. Banka kredilerindeki bu düşüş borçlu ülkelerin dış finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında resmi kreditörler üzerindeki baskıyı arttırmıştır. Fakat ABD ile diğer ge-1 işmiş kreditör ülkeler resmi kreditörler lerin borçlu ülkelere verdikleri krediler üzerinden net ödeme almalarını engelleyen mekanizmayı desteklemişler ve böylece borçlu ülke ler borç servisi ödemelerinin büyük bir kısmını ticari banka lara yönlendirebi lmislerdir. Borçlu ülkeler ise ekonomik reformları yapmada bazı ba şarılar elde etmişlerse de büyük bir kısmı hala dış borç kri zinin ortaya çıktığı 1982 yılından daha iyi durumda değiller dir. Nitekim Düşük Gelirli-Afrika ülkelerinde hem artan faiz oranları üzerinden yapılan yeni borçlanmalar hem de borç ertelemeleri yoluyla dış borç yükü daha da ağırlaşmış ve bu ülkelerin kat lanamayacakiarı düzeye ulaşmıştır. Ayrıca bu.-. ülkelerde yatırımların GSMH içindeki payının azalması sonucu düşmekte olan yasam standardı 1970 ' lerdekinden çok daha düşük - 247 -bir düzeye inmiştir. Baker ülkeleri olarak da bilinen ağır borçlu orta gelirli ülkelerde ise dıs borçlar, özellikle 1982-87 yılları arasındaki dönemde 1/3 oranında artmış dıs borç/GSMH ve dış borç/ihracat oranları hemen hemen iki katına çıkmış ve borç servisi ödemeleri sürekli olarak yapılan borç ertelemelerine ragmen, mal ve hizmet dıs satım gelirlerinin hemen hemen yarısına ulaşmıştır. Böylece gelişmiş ülkelere yaptıkları net kaynak transferi v3SYXH' lerini'n % 3 ' une yüksel miş olmasına ragmen dıs borç rasyoları düşmemiştir. Fakat dönem içerisinde uluslararası alanda faiz oranlarında meydana düşme, borç konversiyonu işlemleri ve gelişmiş ülkelerdeki ekonomik büyümeye bağlı olarak borçlu ülkelerin ihraç fiyat larındaki yükselme sonucu 1988 yılından itibaren bu ülkelerin dıs borç göstergelerinde nisbi olarak bir iyileşme olmuştur. Buna karsın diğer bazı ülkelerle birlikte ülkemizin dıs borç larında önemli artışlar meydana gelmiştir. Nitekim 1982 yı lından sonraki dönemde ülkemizde dıs borçlar ve dıs borç ser visi ödemeleri iki katından fazla artış göstermiştir. Böylece hem dıs borçlar hızla artmış hem de alınan milyonlarca dolar kredinin önemli bir kısmı dıs borç taksit ve faizlerinin Öde mesinde kullanılmıştır. Bu bakımdan ülkemiz dıs borçla kal kınma çabası içinde olan ülkelerin geldiği tehlikeli noktaya, dıs borcu borçla ödeme noktasına gelmiştir. Bunun yamsıra dıs borç göstergeleri açısından da ya ağır borçlu ülkelere yaklaşmış ya da onlarla eşit düzeye ulaşmıştır. Buna ragmen ülkemiz dıs borç krizinin çözümüne yönelik planlara dahil edilmemiştir. Planların uygulanmasında temel rollerden birini 248 -oynayan Dünya Bankası ' na göre bu durumun başlıca nedenleri. Türkiye'nin dıs borçlarının ikincil piyasadaki iskonto oranı nın düşük olması, uluslararası f inansal piyasalardan rahat lıkla borçlanabilmesi ve dıs borç krizinin yönetimine ilişkin oluşturulan planlarda yer alan IMF tipi ekonomik uyum progra mının yürürlükte olmasıdır. Oysa ülkemiz borçluların daha aktif ve gür sesli alacaklıların ise nisbeten yumuşak olduğu 1985 ve onu izleyen yıllarda, körfez savası sırasındaki ulus lararası stratejik konumundan da yararlanarak dıs borçlarını erteletebilecek ve zor olmasına ragmen dıs borç konversiyonu olanaklarını arastırabilecekken bu yola başvurmamıştır. Böylece 1982 yılından bu yana uluslararası dıs borç so rununun çözümü için uygulanan dıs borç krizinin yönetim stra tejilerinin sorunu çözmek bir yana giderek derinleşmesine ne den olması, krizin çözümü için mevcut dıs borçların reformi- zasyonu. uluslararası kredi kuruluşları, ticari bankalar, ge lişmiş ve borçlu ülkelerce alınması gerekli önlemlere ilişkin çeşitli önerileri gündeme getirmiştir. Bankalara olan borçla ra ilişkin borç reform önerilerinin -ki bunların bir kısmı uygulanmaktadır- temelini borçlu ülkelerin borç yüklerinin azaltılması, diğer bir ifadeyle bu ülkelerden gelişmiş ülke lere doğru yapılan negatif net kaynak transferinin azaltılma sı oluşturmuştur, önerilerin bir kısmı bunun borçlu ülkelerin ticari bankalarla yapacakları ikili görüşmeler sonucunda borç konversiyonu, faiz kapitilizasyonu ve endeksieme programları ya da uluslararası borç kurumu aracılığıyla, diğer bir kısmı 249ise borçların ödenmemesi ya da borçlular karteli oluşturulma ması gibi radikal yollarla gerçekleştirilmesini öngörmekte dirler. İndirim yaklaşımı çerçevesinde ele alınan öneriler ince lendiğinde görülmektedir ki. borç indirimi için en uygun ön lem dış borçların aynı itibari değere fakat daha düşük faiz oranına sahip tahviller üzerinden değişime tabi tutulmasıdır. Bu indirimin başarılı olabilmesi için ise: ~ borçlu ülkelerin uygun makro ekonomik politikaları kabul etmeleri koşuluna bag lı olarak. IMF ve Dünya Bankası tarafından borçlu ülkele rin borç yüklerinin azaltılması gereği acık bir şekilde kabul edilmeli. - gelişmiş ülkelerde kanuni düzel eme i erdeki farklı lıklar nedeniyle bankalar indirim yaklaşımı çerçevesinde han gi seçeneği kullanacakları konusunda serbest bırakılmalı fa kat butun bankaların borç indirim mekanizmasına adil bir şe kilde katılması gerektiği resmi bir politika olarak benimsen meli, - kamuya ait firmaların özelleştirilmesi durumu hariç borc-Öz kaynak değişimi borç indiriminin büyük bir bölümünü oluşturmamalı. - gerekli borç indirim miktarını dikkate alan borç servisi hedeflerine dayalı resmi bir kredi verme politi kası oluşturulmalı. - IMF'nin borç yükünün azaltılması gerek tiğini saptadığı fakat bankaların borç indirimini kabul etme dikleri durumlarda, ticari bankalara gecikmiş borçları olsa dahi borçlu ülkeler IMF ve Dünya Bankası 'yla anlaşmalar yapa bilmeli, ve borç indirim paketlerine katılmayan bankaların gelişmekte olan ülkelerden alacaklarını piyasa değerine göre 250 -ayarlamaları istenerek bore indirimine kanuni destek veri İme- 1 idir. Borçlu ülkelerin dış borç yüklerinde indirim sağlanması için dig borçların ödenmemesi ve borçlular karteli kurulması nı içeren radikal çözüm önerilerinin uygulanabilirliği ise, borçlu ülkeler sadece borçlu ismi acısından benzer, siyasi, ekonomik, sosyal ve finansal krizlerin zamanlaması bakımından farklı olduklarından ve tek basına girişilebilecek borç öde meme hareketinde karşılaşılabilecek uluslararası yaptırımlar nedeniyle şimdilik bir ütopya olarak gözükmektedir. Resmi kreditörlere olan borçlara ilişkin öneriler ise bu borçların büyük bir kısmının Düşük Gel ir 1 i-Af rika ülkelerine ait olması ve bu ülkelerin dıs borçlarının petrolü olmayan gelişmekte olan ülkelerin dıs borçları içinde düşük bir paya sahip olması nedeniyle resmi kreditör lerce bu borçların si linmesi ya da bağışlanması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Fakat özellikle uluslararası kredi kuruluşlarınca verilen kredile rin silinmesine bu kurumların mali bütünlüğünü bozacağı, sa hip oldukları en müsadeye mazhar borçlu ve alacaklı statüle rini etkileyeceği ve ekonomik reform paketlerinin olusturul- masındaki etkinliklerini azaltacağı gerekçeleriyle karsı çı kılmaktadır. Fakat bu karsı çıkış uluslararası kredi kuruluş larının borçlu ülkelerin borç yüklerinde indirimi sağlayacak pozisyonda olmadıklarını belirtmekten çok, bunun borçların silinmesinden ziyade yeni krediler verilmesi seklinde yapıl ması gerektiğini ifade etmektedir. - 251 -Uluslararası alanda kredi veren temel kuruluşlardan biri olan IMF'nın uluslararası di s borç sorununun çözümüne katkı sının arttırılması için ise herseyden önce ilk kredi dilimi haricinde hem kendisinden hem de uluslararası bankalardan kredi alabilmek için uygulanması şart koşulan ekonomik uyum programlarının yapısında değişikliğe gidilmelidir. Zira be lirtildiği gibi bu programlar borçlu ülkelerde dıs dengeyi sağlama pahasına ekonomik büyümeyi ve geniş halk kitlelerinin hayat standardını düşürücü nitelik taşımaktadır. Bu nedenle programlar, borçlu ülkelerde ekonomik dengenin daha yüksek faaliyet düzeyinde oluşmasını sağlayacak, istikrar ve büyü me arasındaki çatışmaları minimize edecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Bunun yanısıra bu programların uygulan ması karşılığında borç i u ülkelere verilen kredi miktarının arttırılabilmesi ve ödemeler dengesi açıklarının finansmanın da uluslararası ticari bankaların payının azaltılabilmesi için IMF'nin kaynaklarının arttırılması gerekmektedir. 3u kaynak arttırımı için IMF kota esasına dayalı bir kurum olduğundan dolayı borçlanma ve altın satışı gibi alternatif lere nazaran kota arttırmama gidilmelidir. Fakat kota arttı- rımmdan borçlu ülkelerin daha fazla yararlanabilmesi için kotaların belirlenmesinde kullanılan formüle kişi basına ge lir ya da fakirlik endeksi dahil edilmelidir. Ayrıca IMF, ge nel kaynaklarından kredi dilimleri üstünde yararlanmayı müm kün kılan çeşitli kolaylık ve politikalarını, yeniden gözden geçirerek, mevcut aksaklıkların düzeltmeli ve katalizör rolü çerçevesinde bankalar adına bir borç tahsildarı gibi hareket - 252 -etmek yerine, uluslararası ticari bankalardan borçlu ülkelere yönelik kredi akımlarını arttırmaya çalışmalıdır. Dış borçla rın yeniden yapılandırılması stratejisi çerçevesinde ise her bir borçlu ülke için önce ödemeler dengesindeki muhtemel ge lişmeler.borç stoku ve makul büyüme oranını sürdürme ihtiya cını gözönüne al arak. kat lanabi lecegi di s borç yükü düzeyini hesaplamalı ve mevcut borç yükünü bu düzeye indirgeyecek uy gun bir borç indirim formülünü bulmalıdır. Uluslararası borç krizinin çözümü çerçevesinde diğer bir uluslararası kredi kurumu olan Dünya Bankası 'nca verilen ta vizsiz ve tavizli kredi akımlarının da arttırılması gerekmek tedir. Tavizsiz kredi akımlarının arttırılması için en uygun yol 1/1 kredi/sermaye oranını değiştirmek. Dünya Bankası 'nın uluslararası sermaye piyasalarındaki en müsadeye mazhar borç lu statüsünü etkileyeceğinden GCI'ya gitmektir. Ayrıca GCI ' nm yaratacağı politik tartışmaları önlemek için üye ülkele rin sermaye arttırımından üzerlerine düsen paydan ödemeleri gereken kısım % 3 'ten % O'a indirilmelidir. Dünya Bankası 'nm yan kurulusu olan IDA aracılığıyla verdiği tavizli kredi akımlarının arttırılması için ise IDA finansman mekanizması nın yerine faiz ödemelerini sübvansiyone edecek yeni bir ko laylık oluşturulmalıdır. Bu ise tavizsiz kredilerde kullanı lan yöntemin -tahvil satışı- IDA ülkelerine verilen kredile rin arttırılması için kul lanı İması demektir. Ayrıca Dünya Bankası önce Baker sonra Brady Planı ile uluslararası dıs borç sorununun çözümü için yüklendiği liderlik görevini basa rı ile yerine getirebilmesi için daha adil uyum strateji leri- 253 -ni destekleyerek borçlu ülkelerde sosyal sınıflar arasındaki çatışmaların azaltılmasına yardımcı olmak, uyum politikaları nın çeşitli- ülkelerdeki sonuçlarını inceleyerek, borçlu ülkelerin birbirlerinin basarı ve hatalarını öğrenmelerini sağlamak ve bunlara uygun kendi politik tavsiyelerini geliş tirmek gibi ek fonksiyonlar da üstlenmelidir, öte yandan 1970' li yıllarda uluslararası alanda ekonomik acıdan meydana gelen değişmeler sonucu IMF ile Dünya Bankası arasında oluşan işbirliği borçlu ülkelerin sorunlarının çözümünde ve yardım sağlamada kendi bakış acılarını devam ettirmelerini engelle memeli ve bu işbirliğinin kurumların diğer faaliyetlerine de sıçraması önlenmelidir. Uluslararası dış borç krizinin çözümü ıcin uluslararası ticari bankalar bazında alınması gerekli önlemler ise bu ku rumların d ıs borç krizinin doğumunda. başlangıçta ihtiyatsızca kredi vererek daha sonra borçlu ülkeler ödeme güçlüğü çekmeye başladığı zaman bu kredileri azaltarak yaptıkları hatanın telafisine yöneliktir. Bu amaçla her şeyden önce bankalar tarafından verilen kredilerin organizasyon. ve denetiminin sağlanması gerekmektedir. Bankaların alacaklarının tahsila tında karşılaştıkları güçlüklere çözüm bulmak ve ortak bir kredi politikası uygulamak amacıyla kurdukları IIF banka kre dilerinin organizasyonu amacıyla yararlanabilecek en önemli kurumdur. IIF, banka kredilerinin organizasyonundaki işiev-. sel liginin artması, için. çok yıllı erteleme anlaşmalarında altı ayda bir borçlu ülkelerdeki ekonomik duruma ilişkin IMF tarafından hazırlanan raporları bankacılık sistemi adına 254 -değerlendirmeli ve bankalara ilişkin bilgiler sadece altı aylık bir gecikme ile merkezi bir veri kaynağı olan BIS tara fından sağlandığından ülke riski çalışmalarına ağırlık verme lidir. Bankaların denetiminde ise ülkeler arasında bankaların denetim sistemindeki farklılıklar nedeniyle ulusal denetçi otoriteler arasındaki işbirliği geliştirilmeli, bu işbirliği ni kısıtlayan yasal sınırlamalar kaldırılmalıdır. Ayrıca ban kaların varlıkları ve borçları konsolide edilmiş bir şekilde değerlendirilmeli, yabancı ülkelerdeki şubelerin ödeme gücü acısından denetimi ana ülkedeki yetkililerce yapılmalıdır. Bunun yanısıra son ödüne verici sorumluluğu ev sahibi ve ana ülkedeki yetkililer arasında acık bir şekilde pay last ir ı İma lıdır. Ticari bankalar tarafından verilen kredilerin arttırıl ması için ise bankalar üzerinde IMF ve Merkez Bankaları ara cılığı ile baskı uygulanarak mümkün olduğunca cok sayıda ban kanın kredi verme sürecine katılımı sağlanmalıdır. Ayrıca bankaların kredi vermede secici davranmamaları için. kredi verme kapasitelerini etkileyen batık kredi rezervlerine iliş kin koşullar agırlastırılmamalı. borç servisi güçlüğü içinde ki ülkeler için sermaye/aktif oranları yükselti lmemel i ve özellikle borçlu ülkelerdeki hükümetler özel sektör borçları nı devraldıkları zaman cok sıkı kredi limitlerinden kaçınıl malıdır. Borçlu ülkelerce dıs borçların düzenli bir şekilde öden mesini sağlayacak uyum politikalarının başarısı dolayısıyla uluslararası dıs borç krizinin çözümü için gelişmiş ülkeler - 255öncelikle ekonomilerinde sürekli ve dengeli ekonomik büyümeyi sağlayacak önlemler alarak ve dıs ticaretleri üzerindeki kı sıtlamaları kaldırarak, borçlu ülkelerin ihracat gelirlerini arttırmalarına yardımcı olmalıdırlar. Ayrıca bu ülkelere yö nelik kredi akımlarını arttırmak için resmi kalkınma yardım larını ve ihracat kredisi kurumları aracılığıyla verdikleri kredileri arttırmanın yanısıra ihracat kredisi kurumlarında sadece gelişmekte olan ülkelere yönelik ticari akımları de- gılde bu akımların sonucunda oluşan cari işlemler açıklarını finanse etmek için gerekli kredileri de garanti edebilecekle ri düzenlemeye gitmelidirler. Bunun yanısıra borçlu ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarından kolayca borçlanabilmele rini sağlamak için bu ülkelerin sermaye piyasalarına girmele rini zorlaştıran yasal engellemeleri kaldırmalı ve bu ülkeler tarafından ihraç edilen tahvillere yönelik talebi arttırmak için ülkelerindeki sigorta ve emeklilik fonlarının bir kısmı nın bu tahvillere yatırılmasını zorunlu tutmalıdırlar. Uluslararası dıs borç krizinin çözümüne borçlu ülkelerin yapabileceği en büyük katkı ise dıs borçlanma gereksinimleri ni azaltıcı şekilde hareket etmeleridir. Bunun için bu ülke ler yurt içi tasarruflarını arttırmalı. dolaysız yabancı ser maye yatırımlarını teşvik etmeli, ihracatı arttırıcı, ithala tı teşvik edici önlemler alarak dış ticaret dengelerinde olumlu gelişmeler sağlamaya çalışmalıdırlar. Ayrıca dıs borç lar ve borçlanmalara ilişkin istatistiklerin düzenli bir şe kilde tutulduğu mevcut borçların ödenmesi ve yeniden finans manı için kamu borçlanması piyasasının yaratıldığı ve yeni - 256 -borçlanmaların en uygun maliyetle gerçekleştirilebileceği strateji ve politikaların saptandığı rasyonel bir borç poli tikası izlemelidirler. Nihayet yapılan tüm bu açıklamaların ışığında uiuslara- arası dıs borç krizinin çözümünün kolay olmadığını ve çözümü nün uzun zaman alacağını söyleyebiliriz. Kanaatimizce kısa vadede Latin Amerika 'daki ağır borçlu ülkelerin dıs borçları nın çözümü ıcin alınabilecek en iyi önlem bu ülkelerin dıs borçlarını aynı itibari değere. fakat daha düşük faiz oranına sahip tahvillerle degisterecek uluslararası bir borç kurumu nun oluşturulmasıdır.Bu hem şimdiye değin dıs borç krizinin maliyetine tek taraflı olarak katlanmış bu ülkeler için adıl bir çözüm, hem de borçlu ülkelerin borç yüklerinde indirim sağlanmasının gerekli olduğuna ilişkin olumlu bir uluslarara sı ortamın oluştuğu ve buna ilişkin işlemlerin gönüllü olarak gerçekleştirildiği bu dönemde basarı acısından faydalı ola caktır. Kısa vadede Afrika 'daki düşük gelirli ülkelerin dıs borç sorunlarının çözümü için alınabilecek en iyi önlem ise bu ülkelerin yeni ödeme planına bağlanan borçlarının % 40' mı dahi ödemede güçlük çektikleri gözönüne al mar ak. ticari banka lara olan borçları da dahil olmak üzere borçlarının büyük bir kısmının silinmesi ya da bağışlanması olacaktır. Ayrıca ülke mizin de uluslararası dıs borç sorununun çözümüne ilişkin ça re arayışlarının hızlandığı bu borçlular lehine az da olsa tavizlerin verildiği bu ortam da hic olmazsa resmi kredıtör- lere olan borçlarını daha uzun döneme yaydıracak ve faiz oran larında indirim sağlayacak girişimlerde bulunması faydalı olacaktır. - 257 -
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Uluslararası finansman dış borç yönetimi ve Türkiye
International finance external debt management and Turkey
HARUN BAL
- Uluslararası borç krizi ve Türkiye borçlarının sürdürülebilirliği
International debt crises and sustainability of external debt of Turkey
AHMET TURGUT AKKAYA
- Türkiye'nin dış borç yapısı ve kamu borcunun sürdürülebilirliği
The Structure of Turkey's external debt and the sustainability of public debt
MUSTAFA FISTIK