Form, stoff, und stil aspekt des Aragischen versuch einer deutungs methode des abendlandischen anspruchs auf eine erbschaft der antiken kultur, bezogen auf die tragödie
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 31765
- Danışmanlar: PROF. DR. YÜKSEL ÖZOĞUZ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, German Linguistics and Literature
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1994
- Dil: Almanca
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 286
Özet
ÖZET Batı kültürü, eski antik yunan kültürünün bir ürünü ve devamı olarak, onun mirasını sürdüren ( tek ) kültürdür. Anlaşıldığı gibi, bu anlayış, batı kültürünün kendine karsı olan temel tutumunun ifadesinden başka birşey değil. Tezin bütünü ve temelini oluşturan yaklaşım ise ancak bu temel tutuma karşı duyulan kuşkudan ibaretdir, demek mümkün. Başka bir ifadeyle, kuşkumuz ve tezin temel düşüncesi, işte bu noktada işlemeye başlıyor ve doğal olarak batı kültürünü oluşturan bütün öğelerinin temkinli ve eleştirel analizini zorunlu kılıyor. Bu ' miras ' acaba hangi ölçeklere göre hangi unsurlardan ibaret, kısacası : Antik dünyanın Batıya mirası, acaba en çok hangi alanda kendini hissetiriyor. Bunu ölçmek ve belirlemek için sadece. Batının hangi alanda en çok ' mirasçı ' iddiasını taşıdığını saptamak yeterlidir. Hemen ortaya çıkan sonuca göre ( ve herkesin zaten önceden bildiği gibi ) ' varislik tavrı ' en çok, ve hatta sanki sadece ' Drama ' geleneğinde göze çarpıyor, öyleyse o kuşkunun umabileceği en tutarlı sonuç, eski yunan ' tragödya 'sından bugünün batı ' drama ' geleneğine kadar uzanan alanda aranmalı. Böylelikle tezin bakış alanının sınırlarını da belirlemiş olduk, her ne kadar bakış açımızı ve buna bağlı olarak bakış objelerini henüz belirtmediysek de. Sağlıklı, en azından kuşkularımızı haklı çıkartacak derecede güçlü ipuçları bulmak için, bu noktadan itibaren ( ki bu da bizim 271yola çıkış noktamızı oluşturuyor ! - ), yukarıda sözü geçen ' doğruyu, dramaturji alanda en çok ilgilendiren bulgu ve olguların ayırımsanması kaçınılmaz oluyor, - demek adım adım bu miras iddiasını düşünce süzgeçlerinden geçirmek gerekiyor. Pekii : Kendini nasıl ifade eder böyle bir iddia. - tabii ki, mirasını devraldığı anlayış veya biçemleri taklit ederek : ' Antik tragödya ' üslubunu taşıyan, ya da daha doğrusu : taşıdığını sözlü ya da biçemsel olarak iddia eden eserlerin ortak tavrına öyleyse yakından ışık tutarken, tezi oluşturan ve bütünlük açısından bizce gerekli olan üç adımdan ilkini atmış, yanı sıra da hem bakış açı mızı hem de objelerimizi belirlemeye başlamış oluyoruz. Fakat en önemli, hatta asıl adım, şundan ibaret olsa gerek : Miras edildiği sanılan ' antik Tragödya ' nın kendisine, yani Batı yorumuna bakmaksızın, kendi başına ve soyut olarak çok yakından ve yorumsuz ( saf ) gözlerle bakmak ki. Batı araması, kendi yapısını bu anlayışa dayandırırken, acaba gerçekten haklı olarak mı ve gerekçesi olan bir isabetle mi söz konusu iddiaya kalkışıyor sorusuna sağlam yanıt verme olanağı olsun. Başka bir ifadeyle : ' Gerçek antik Tragöya ' ile. Batının yorumlayarak algılamaya alıştığı an - tik Tragödya, acaba farklı şeyler mi sorusunu gündeme getirip cevap bulmak için ipuçlarını aramak. Bu, iste asıl ve titizlikle yapılması gereken düşünce isidir, ve bir ' üslub analizi 'gerektirir. Tezin de en önemli bölümü iste bu sorunla tanımlanmakta : Antik Tragödyasının, batı yorumundan arınmış olan bir üslub analizi çerçevesini kurmak. Bu çerçevenin kurgusu için ancak, alışılagelmiş bakış açısının eleştirisi ve de tu- 272Tarsızlığını ortaya koymak gerekiyor. Tabii ki, böyle geniş çaplı bir girişimi, tek bir tezin, kendi başına ve bir hamlede gerçekleştirmesi olanak dışı. Bu nedenle, söz konusu çerçeve kurgusunun içinde, ve sadece bir metodolojik çizgi seklinde söz konusu eleştiri dahil edilmiş halde düşünülmeli, kısacası : Antik Tragödya'yı batı yorumundan bağımsız olarak analiz eden adımın içinde, - şayet bu adım tutarlı bir sonuç çıkarttıysa tabii i - Batı yorumunun tu tarsızlığına dolaylı olarak atıfta bulunulmuş olacaktır. - üslub analizi sonuçları doğrultusunda ise, Goethe 'nin, batı edebiyatında, ' klassik ' ve ' antik ' olma açısından en iddiali ese ri“ Tauris 'deki îphigenia ”sının, biçem ve içerik arasındaki u- yum ya da uyumsuzluğunun tespitine ışık tutan bir bölüm geliyor. Bu bölüm de işte analiz esnasında elde edilen çerçevenin metodolojik örneklemesi sunulmuştur, böylelikle de eserin kendisi ve bütü nü yorumlanmıştır diye de bir iddia söz konusu değil. Fakat bu iki adımdan önce elbette ki, ' Trajik olan 'm bütün asıl özellikleriyle zamansal olarak sınırlandırılmasına gerek var dır, ki, belirlenmiş olan trajik duygunun, hangi şartlarda kendini ' trajik biçeme ' aksettiriyor, hangi şartlarda uyumsuzluk doğuruyor sorularına cevab bulunabil insin. - Bütün bunlar iste araş - tırmanın, sonradan gerçekleşek olan üslub analizi, ve örneklemeli eser analizi gibi bölümleri, arka planda duran genel dayanaklarını hazırlamaya hizmet ediyor. Bulgulara ve tespit edilen sonuçlara gelince, öncelikle trajik duygunun bir ' yalın kavrama ' ( Reine Erkenntnis ) doğur - dugunu belirtmek gerek. Bu. trajiğin genel işlev ve yapısıdır, an- 273cak bir de, onun spesifik antik dünyasına ait olanı, ve de batı kültürüne ait olanı vardır, ikisi de birbirinden farklıdır : Antik anlamda trajik duygu sonucunda, insan kendini kavrama durumuna girerken, batı kültürü anlamında dünya'yı kavramaktır. Bu temel ayırımdan sonra iste antik tragödyanm, bir biçem olarak, doğrudan doğruya bu düşünceye bütün üslub öğelerin ortaklasa işleyişiyle hizmet ettiğini görüyoruz. Fakat batı kültürü, aynı üslub öğelerini kendi drama alanına aynen aktarırken, kendi trajik hak kındaki olgusuna tamamıyla ters düşmektedir, kısacası : Biçem ile içeriği arasında, batı tragödyasının uyumsuzluğu ortaya çıkmakta - dır. Biçem araçlarını antik tragödyadan sağlarken, bunların kendi Öz anlayışına acaba yeterince hizmet ediyor mu sorusunu demek hiç sormuyor, - zira ' miras ' iddiasında : Devraldığı araçların kendi özüne denk olduğu anlayışına karşı her ne kadar ' tragödya ' sanatı batı kültüründe yüzyıllarca sorun kaldıysa da, hiç bir kuşku duymuyor, öz eleştiriden uzak kalıyor. îşte genel hatlarıyla sonuçlar bunlar, ancak tez içinde bu tek düşünce bütün oluşumu ve örnekleri aracılığı ile, adım adım geliştiriliyor ki, düşüncenin bütün aşamaları açık bir dille sergilenmiş olsun. 0 halde tezin, bir bütün olarak, aslına bakılırsa, tek bir fikir - den ibaret olduğu söylenebilir, bu fikirse bir tek cümleye sigar : « İçerik ile Biçem, birdir. Bunu çeşitli yönleriyle ortaya çıkartmak için. Edebiyat türleri i- 274cinde bu iki öğeyi en çok görsel lestirmeye yönelik olan ' Tragöd - ya 'ya seçmekle, yine aslına bakılırsa, sadece bir fikir örneklemesi sunulmuş olduğunu kabul etmek gerek, zira sadece bütün diğer edebi ve yazın türlerinde değil, büsbütün sanat dallarının hepsin de, kendi iç yapı ve kurallarına göre, bu iki ögeli temel koşut ve koşul bulunmaktadır. -“ Tragödya ”yi bu nedenle, ' eser ' denilen sanat ürününün bir açısı, biçemsel açısı olarak ele alırken, bu biçemsel açıyı tamamlayan, hatta onu doğuran, kısacası daha temel bir unsur olarak, eserin içeriksel açısından, trajik d u y- g u 'dan ayırıyoruz. Başka bir deyimle : ' Trajik duygu ' ile ' Tragödya ' ayrı ayrı değerlendirilmeleri için birbirinden soyutlanması gerek. Bu iç gereksinim sayesinde doğal olarak tez iki ana bölüme ayrılıyor : îlkinde sadece ' trajik duygu ' incelenirken, ikinci ana bölümde ' tragödya ', yani : önce içerik, sonra biçem ele alınıyor iniyor, işte bundan sonrası sadece ayrımsama ile ilgili : ' Trajik duygu 'yukarıda belirtildiği gibi, bir genel niteleme, bir de spesifik tanımlamaya açık bir olgudur diye temel bir savlama söz konusudur : Her kültürün kendine has bir 'trajik olgusu ' varken, her kültüre, kendine özgü dünya anlayışına göre çeşitlenen ama özünde genel bir işlevi olan ' trajik olan 'dan yola çıkmak gerektir ki, ilk bölümün araştırması sonunda, biz ' trajik olan ' ı, genel işlevi ile ' kavrama ' ( Erkenntnis ) olarak değerlendirdiğimizi bu ge- 275niş çerçevede tekrarlayalım. Bunun dışında ' trajik olan 'ı kronolojik bakımdan da saptamak gerektiğini saydamlaştırmak amacıyla bir alt bölümde ' trajik duygu yu ', - en azından bize» gerekçesiz bir şekilde, şimdiye değin kendisiyle iliskilendirmeye alışılagelen başka, örneğin ' teism ' ya da ' metafizik ' ten büsbütün ayrı tutma zorunluluğuna işaret ediliyor. îste bu bulgu aracılıyla, ' kavrama ' nın asıl ve ayrım- sanmıs anlamı belirginleştirirken ' yalın veya salt kavrama ' o - larak tanımlandığını, başka bir ifadeyle : ' Teism ' ( örneğin ) bir ' inanış ' yoluyla kavrama iken, ' metafizik ' kuramsal düşünce yoluyla ' dünya ' yi tanımlamaya çalışırken, trajik olan 'm salt görseli ilk ve olgu yoluyla, kısaca hiç bir ' model ' e dayan - madan, salt ' dünya ' yi, hem de sanki ' ilk kez mis ' gibi, bir kavrama kategorisini oluşturduğunu ortaya çıkartıyor. - 1 Trajik olan ' ı ilk bölümde tanımlayıp, kronolojik yerini saptadıktan sonra, ikinci ana bölüme geçiş olarak önce temel dramatîk biçemsel kavramların, araştırmamızda geçecek anlamlarını ve boyutlarını tartışıp, sonra,“ Tragödya ”analizini ' antik tragödiya ' örneği aracılığı ile gerçekleştirmenin nedenleri üstünde duruyoruz. Zira biçemsel bir analiz, eninde sonunda örnekleme yo luna girmesi gerekir, ayrıyeten seçilen örnek, bir tutarlı üslub oluşumu da sergilemek zorundadır, aksi takdirde kesin ve tutarlı dayanaklar elde etmek olanaksız olur. Tarihte ise, ' antik Tragödya ' kadar homojen ve tutarlı olan başka hiç bir Tragödya üslubu bulunmadığı da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, ikinci ana bölümde ele alınacak ' biçem 'in analizi zorunlu olarak ' antik biçem ' ini örnekleme yolunu seçmeli ki, en saydam ve en yalın bir 276şekilde, ' trajik duygunun ' kendisini ' trajik biçemde ' nasıl i- fade ettiğini görmek ve göstermek mümkün olsun. - Bu biçem analizin sonunda söyle bir sonuçla karsı karsıya geliniyor : ' Antik trajik duygu ' spesifik olarak ' kendini kavrama ' dan ibaret olduğundan, antik tragödyanın kendine has belirli, iste o söz konusu olan spesifik duyguyu ifade etmekte en yararlı biçem araçları vardır, - örneğin : ' Maske ' kullanımı, ' f igürasyon ' tekniği, ve de sabit ' sahne strüktürü '. Bütün bu öğeler hep birlikte sadece o temel duygunun en yalın en katışıksız ifadesine hizmet ettiğini en sonunda ayrıntılarıyla a - rastırma ortaya çıkartmaya çalışıyor. Sonuçta ' içerik' ile b i ç e m 'in ne denli bir olduklarını, antik tragödya üslubu aracılığı ile ortaya çıkartmak la elbette ki, başka bir hedefe de ulaşılmış oluyoruz.- Bu da araştırmanın son bölümünü ( ve de genel anlamda girişini ) oluşturan kısımlar : Bu kısımlar da batı edebiyatının kendine özgü ' iddia ' sına ışık tutmuş oluyoruz. Başka bir ifadeyle : ' Batı tragödya ' sı genel hatlarıyla ' Aristotlesci ' bir tutumu sergilerken, kendi kültürünün antik dünya ile yakından akraba bağları içinde bulunduğunu iddia eder. Bu iddia işte asıl eleştirilecek hedefimiz, önde söylediğimiz gibi, hep arka planda kalan. -“ Antik tragödya ”daki ' içerik ' ile ' biçem ' arsındaki homojeniteyi temel lendirmek, ve de belgelemekle, '“ Batı tragödya ”daki, Aristoteles' e dayanan salt biçimci anlayışın, spe - 277sifik batı trajik duygusuyla hiç bir noktada bağdaşmadığını da ortaya çıkartmış oluyoruz. Bunun örneklemeli tasdikini sağlamak için ' batı traödyasının ' en ' antikçi ', en aristotelesçi diye bilinen Goethe ' nin " Iphigenia ' sini bu açıdan, yani ' içerik ile biçem homojenitesi ' açısından ele alıyoruz en sonunda. Ele alınan konuların ve de bunların olası sonuçlarının dışın da asıl üstünde durulan konu. bu konu ve sonuçlara varis ve yaklaşım yöntemini oluşturuyor. Başka bir ifadeyle : Asıl - bilimsel - hedef, farklı bir metod çizgilerini ortaya koy maktır. Tezin, kendi kendine bakış açısını saydamlaştırmak bakımından asıl bu metodolojik girişim önem kazanıyor, zira ele alınan bütün öğe ve bilgilerin hem önceden çeşitli yerlerde tasdik e- dilip artık şüphe götürmeyen bir sağlamlıkla değerlendirildiğini, hem de her birinin aynı zamanda, iste sözü edilen farklı yaklaşım metodu sayesinde, özünde başka ve farklı yorumlamaları da taşıdıklarını en azından olası kılıyor. Bu anlamda, tezin, bütün yapısı ve organizasyonuyla, aynı zamanda bir ' bilim eleştirisi ' örneği olarak değerlendirilmesi mümkün. Bu hedefe ulaşırken, en çok üstünde durulması gereken konunun ele alınması olası bilgilerin orantılı ve de sağlıklı sınırlandırılmasıyla ilgili : Ne fazla, ne az, ne karışık, ne de fazlasıyla sabit bilgilerle ancak bir metod örneklemesine girişilmesi olanaklıdır. 2500 yıllık bir zaman dilimi, ve bu süre içinde sayısız eser örnekleri bulunmaktadır. îste bu sebeple düşüncenin daha çok genel 278hatları ön plana alınarak, bir metod oluşumunu sağlamak zorunluluğu vardır. Bu metod sağlandıktan sonra örnek eserlere bas vurulmalı ki, hem metodun kendisi hemde onun oluşumun sağlayan araç olarak isleyen düşünce metodolojik analizlerde ( eser analizlerinde ) doğrulanabilsin, ya da yalanlansın. Bu son girişim iste tezin kendi içinde mümkün değil, - tezdeki hem metodolojik hem düşünsel sonucu dışardan ya destekleyen araştırmamayı, ya da yalanlayıcı bulguları beklemek gerek, ki bununla da, bilimsel alandaki hedefi ve amacına dair tezin temel yaklaşımını belirlemiş oluyoruz... - 0 halde sonuç olarak, denebilir ki, tezin temel amacı, ' Tragödya lara yeni, ve ayrımsamayı içeren bir yorumlama çizgisinin oluşumuna katkıda bulunmaktır. Ne derecede başarılı, ve hangi noktalarda eksik kalmış olduğunu ise, zaman ve bu zaman dilimindeki ilişkilendirmeler ve irdelemeler ortaya koyacak tır. Bununla da en azından düşüncenin devamlılığına dair bir ipucu verilmiş olduğu umudunu taşıdığımızı da belirtmeden geçemiyecegiz. 279
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Studien zu Deutschen libretti Türkischen im singapiel 'Kara Mustafa' von Lucas von Bostel (1686)
Lucas Bostel'in 'Kara Mustafa' adlı oyununda Türk ögeler
MALGORZATA MARİA GAJDA
Yüksek Lisans
Almanca
2000
Alman Dili ve EdebiyatıMersin ÜniversitesiAlman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF.DR. ONUR BİLGE KULA
- Die Wendung zum mythos im neuen millenium in literatur-und kulturwissenchaft. Eine analytische studie anhand zeitgenössischer werke der gegenwartigen Deutschen und Türkischen literatur
The Turning of myth in the new millenium in culture and literature. An analytic study with contemporary works of German and Turkish literature
DİLEK TURAN
Doktora
Almanca
2002
Alman Dili ve EdebiyatıHacettepe ÜniversitesiAlman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ŞERİFE DOĞAN
- Barbara Frischmuth ve Bilge Karasu'nun eserlerinde rüya-kurmaca ilişkisi
Başlık çevirisi yok
ŞÜKRÜ ÇORLU
- Belgrad ormanındaki bazı bent havzalarında sedimantasyon olgusu ile havza karakteristikleri arasındaki ilişkiler
Die Untersuchungen uber die beziehungen zwischen der sedimentation und der einzugsgebietskarekteristiken im Belgrader wald
HALİL GERÇEK
Yüksek Lisans
Türkçe
1992
Ormancılık ve Orman Mühendisliğiİstanbul ÜniversitesiOrman Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SELMAN USLU
- Yeraltı madenciliğinde aydınlatma ve T.K.İ.O.A.L. Çayırhan müessesesi aydınlatma şartları etüdü
Die Beleuchtung in untertagebergbau und die untersuchung der beleuch tungsbedingungen der braunkohlengrube Çayırhan von O.A.L. der T.K.I.
M.SEMİH YÜKSEK
Yüksek Lisans
Türkçe
1993
Maden Mühendisliği ve Madencilikİstanbul Teknik ÜniversitesiDOÇ. DR. GÜNDÜZ ÖKTEN