Geri Dön

Improvement of the cyclic flexural capacity of RC columns with FRP reinforcement

Lifli polimer donatılar kullanılarak betonarme kolonların çevrimsel yükler altında eğilme kapasitelerinin artırılması

  1. Tez No: 451049
  2. Yazar: ENGİN CÜNEYT SEYHAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ALPER İLKİ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: İnşaat Mühendisliği, Civil Engineering
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2016
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Yapı Mühendisliği Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 322

Özet

Dünya üzerindeki yapı stoğunun önemli bir bölümü ikinci dünya savaşının büyük yıkımı sonrasında, acil ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak hızlı bir şekilde ve son derece kısıtlı maddi imkanlar ile inşaa edilmiştir. Bu yapıların bir çoğunun inşaası sırasında kendi dönemlerine ait inşaat yönetmelikleri gözetilmemiş, eksik ve/veya yanlış detaylarla yapım gerçekleştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde savaş sonrasında inşaat sektöründe bu olumsuzluklar yaşanırken gelişmemiş ülkelerde ise savaşın getirdiği ekonomik yıkım büyük iç ve dış göçleri tetiklemiş ve bu da şehirlerde çarpık yapılaşmayı kontrol edilemez boyutlara taşımıştır. Çarpık yapılaşma doğal olarak beraberinde yapı yönetmeliklerine uymayan, son derece düşük malzeme ve işçilik kalitesine sahip devasa bir yapı stoğunu oluşturmuştur. Sismik olarak aktif olmayan bölgelerde bu tip zayıf yapılar kısa ve orta vadede ileri boyutta bir soruna neden olmazken aktif deprem kuşağında yer alan bölgelerde ciddi riskler doğurmaktadır. Bu yapıların tamamen yıkılarak güncel yönetmeliklere uygun, belirli bir şehir planının parçası olarak kaliteli malzeme ve işçilik ile yeniden inşaa edilecek yapılar ilk etapta kalıcı ve etkin bir çözüm olarak düşünülebilir. Ancak yüksek risk taşıyan yapı stoğunun ulaştığı devasa boyutlar düşünüldüğünde yeniden yapımın gerektirdiği maddi ve fiziki koşulları karşılamak için sahip olunan imkanların son derece yetersiz olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Tüm yapı stoğunu yenilenmesi için gereken zaman, para, malzeme ve iş gücü gibi kaynaklar özellikle de gelişmemiş ülkeler için astronomik boyutlara ulaşmakta, maddi kaynak yaratılsa bile fiziksel olarak yeterli iş gücünün sağlanması imkansıza yakın olarak durmaktadır. Yapısal olarak yetersiz olan bu binaların farklı yöntemler kullanılarak onarılması ve güçlendirilmesi ile sahip oldukları güvenlik seviyeleri yükseltilebilir ve olası deprem senaryolarında can kaybı tahminleri dramatik şekilde azaltılabilir. Bu gerçekten yola çıkılarak geride bıraktığımız yüzyılda betonarme yapıların ana bileşenleri olan beton ve çelik kullanılarak betonarme mantolama tekniği geliştirilmiş ve yaygın olarak kullanılmıştır. Betonarme mantolomaya paralel olarak taşıyıcı elemanlara dışarıdan yapıştırılarak veya kaynaklayarak eklenen çelik levhalar ile yine zayıf yapıların güçlendirilmesi amaçlanmış ve yaygın olarak bu metodlar dünya genelinde kullanılmıştır. Malzeme teknolojilerinde kaydedilen gelişmeler ve üretim tekniklerinin ilerlemesi kompozit malzemelerin geliştirilmesini tetiklemiş, savunma, uzay ve havacılık gibi yüksek teknolojli sektörlerde kompozit malzemelerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Zaman içerisinde üretim maliyetlerinin azalması kompozit malzemelerin farklı sektörlerde de kullanım alanları bulmasına neden olmuş, bu gelişmenin bir parçası olarak inşaat sektörü de kompozit malzemeler için bir kullanım alanı açmıştır. Literatürde lifli polimer olarak adlandırılan, tamamen sentetik olarak elde edilen, çok hafif ve çok yüksek dayanımlı, dayanıklılığı yüksek, karbon, aramid, cam gibi farklı kimyasal öze sahip malzemeler yine polimer esaslı yüksek performanslı reçineler ile birlikte kullanılarak çok yüksek dayanımlı kompozit malzemeler elde edilmiştir. Bu malzemelerin çelik gibi geleneksel güçlendirme malzemelerine oranla çok hafif olmaları, kesitlerinin ince olması sayesinde yapının mevcut mimari özelliklerini fazla bozmamaları ve çok hızlı, kolay uygulanabilmeleri ile yapıların işlevlerini bozmadan güçlendirme imkanı tanımaları neticesinde bir anda çok güçlü bir alternatif güçlendirme sistemi olarak pazarda yer almaya başlamıştır. Lifli polimer malzemeler kumaş, şetir, çubuk ve profil gibi farklı biçimlerde üretilmekte ve bu sayede farklı tip güçlendirme uygulamalarına imkan tanımaktadırlar. Sismik güçlendirme uygulamalarında genellikle lifli polimer kumaşlar kullanılarak betonarme kolonlar sargılanmakta, bu şekilde kısıtlı da olsa bir miktar eğilme dayanımı artırılmakta ve esas olarak ileri düzeyde süneklik artırılarak yapıların enerji yutma kapasiteleri geliştirilmektedir. Aynı zamanda kolonların zayıf enine donatı detaylarından kaynaklanan düşük kayma dayanımları da ileri düzeyde artırılmakta ve kayma hasarları engellenmektedir. Bu şekilde yapıların sismik hareketlerden daha az etkilenmesi amaçlanmaktadır. Kolonlara benzer şekilde kirişler de sargılanarak kayma kapasiteleri artırılmakta, hasarların elemanlar üzerine yayılarak kolon-kiriş düğüm noktalarında yoğunlaşması engellenmek istenmektedir. Aynı lifli polimer kumaşlar ve şeritler taşıyıcı olmayan bölme duvarların yüzeylerine çapraz olarak yapıştırılmak suretiyle binaların rijitliği ve yatay yük kapasiteleri arttırılarak toptan göçmenin engellenmesi böylece olası can kayıplarının en aza indirilmesi amaçlanmaktadır. Döşemelerde ve kirişlerde ise çekme bölgelerine lifli polimer kumaşlar veya şeritler yapıştırılarak düşey yükler altında bu elemanların taşıma kapasiteleri arttırılmaktadır. Yaygın olarak kullanılan bu tekniklerin yanı sıra son dönemlerde literatürde NSM (near surface mounted) adı verilen teknik ile lifli polimer çubuklar betonarme elemanların yüzeyine sonradan açılan dar kanallar içerisinde epoksi esaslı yapıştırıcılar kullanılarak yerleştirilmekte ve bu şekilde betonarme elemanın düşey yükler altında eğilme kapasitesi artırılmaya çalışılmaktadır. 1980'li yıllardan başlayarak yapılan bilimsel araştırmalar ışığında lifli polimerlerin betonarme yapıların güçlendirilmesinde kullanımı üzerine ciddi bilgi birikimine ulaşılmış ve bir çok gelişmiş ülke bu konuda kendi yönetmeliklerini oluşturmuştur. Bu yönetmeliklerde lifli polimerler kullanılarak betonarme elemanların kayma dayanımlarının artırılması, sargılama tekniği ile sünekliklerinin artırılması, düşey yükler altında eğilme dayanımlarının artırılması gibi bazı ana konular detaylı olarak ele alınmış ve tasarım esasları belirtilmiştir. Ancak çok ama çok önemli bir konu, yani betonarme elemanların sismik yükler altında eğilme kapasitelerinin artırılması yönetmelikler tarafından kapsam dışı bırakılmıştır. Lifli polimer malzemelerin sadece çekme gerilmeleri altında yüksek performans gösterirken basınç gerilmeleri altında kolayca burkulmaları ve yük taşımamaları bu malzemelerin çevrimsel yükler altında kullanımlarının kısıtlanmasını getirmektedir. Böylece en kritik noktalardan birisi olan sismik etkiler altındaki elemanların boyuna doğrultuda lifli polimerlerle güçlendirilmesi, üzerinde birçok soru işareti barındıran bir konu olarak yeni bir araştırma alanı yaratmıştır. Bu tez kapsamında, standartlara uymayan zayıf betonarme kolonların onarıldıktan sonra lifli polimerler kullanılarak güçlendirilerek sismik performanslarının incelendiği deneysel ve analitik çalışma yapılmıştır. Deneysel çalışma kapsamında standartlara uymayacak şekilde detaylandırılmış, düşük beton dayanımına sahip, nervürsüz boyuna donatıların kullanıldığı, dikdörtgen kesitli 11 adet betonarme kolon üretilmiştir. Bu numunelerden ilki herhangi bir onarım ve güçlendirme uygulamasına tabi tutulmadan, % 20 sabit eksenel yük seviyesinde, çevrimsel tekrarlı yatay yüklere maruz bırakılarak test edilmiştir. Bu deney ile numunelerin mevcut eğilme kapasiteleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Daha sonra 3 adet numune boyuna donatılar üzerindeki zayıf beton örtüsü uzaklaştırılıp, çimento esaslı, yüksek dayanımlı yapısal tamir harcı ile donatıları yüzeysel olarak kapatacak kalınlıkta onarım uygulaması yapılmıştır. Ardından aramid lifli polimer şeritler yüksek dayanımlı, macun kıvamında epoksi esaslı yapıştırıcı ile kolonun güçlü doğrultusundaki her iki yüzeye de yapıştırılmıştır. Boyuna doğrultuda ilave donatı olarak kullanılmak istenen bu aramid lifli polimer şeritlerin kolon üzerinde taşıyacakları yükleri temele aktarmaları için etkili olacak ankraj tekniğini bulmak için her üç numunede de farklı bir bir ankraj detayı kullanılmıştır. Bu numunelerden birinde lifli polimer şeritler temel üzerinde 30 cm derinliğinde konik kesitli olacak şekilde açılmış ankraj çukuruna doğrudan indirilmiş ve yine epoksi esaslı yüksek dayanımlı akışkan bir harç ile ankraj çukurları doldurulmuştur. İkinci numunede lifli polimer şeritler ilk numunedeki gibi ankraj çukurlarına doğrudan indirilirken bu bölgeyi güçlendirmek için ilave olarak aynı miktarda lifli polimer şerit 50 cm'si kolon yüzeyinde, 30 cm'si ankraj çukurunda kalacak şekilde ilave ankraj donatısı olarak yerleştirilmiştir. Üçüncü numunede ise lifli polimer şerit tıpkı ilk numunede olduğu gibi ilave bir ankraj donatısı olmaksızın ankraj çukuruna indirilmiştir. Ancak burada diğer numunelerden farklı olarak kolon – temel birleşim yüzeyinde yoğunlaşması beklenen şekil değiştirmeleri daha geniş bir aralığa dağıtmak ve deformasyonların yığılması nedeniyle meydana gelecek olası kopmayı engellemek için kolon – temel birleşim düzleminden başlayarak ankraj çukuruna doğru lifli polimer şeritler üzerindeki 10 cm'lik bir bölüm ayırıcı bantlar ile izole edilmiştir. Bu şekilde, ankraj için kullanılan epoksi harcın FRP şerit üzerinde yalıtılmış bölgede yapışmaması ve böylece şekilde değiştirmelerin noktasal olarak yığılmadan bu bölgede serbestçe dağılması amaçlanmıştır. Boyuna doğrultuda yapıştırılan lifli polimer donatıların ankraj uygulamaları bittikten sonra yine aynı yapısal tamir harcı kullanılarak bu donatıların yüzeyleri kapatılmış ve kolonlar orijinal kesit ölçülerine ulaşacak şekilde tamir harcı ile nihai beton örtüsü oluşturulmuştur. Güçlendirilmiş kolonların eğilme kapasitelerinde meydana gelecek artışa bağlı olarak maruz kalacakları büyük kayma kuvvetlerinin güvenle taşınabilmesi ve boyuna doğrultudaki lifli polimer donatıların burkulmalarının engellenmesi için her üç numune de karbon lifli polimer kumaşlarla iki kat olarak sarıgılanmıştır. Bu detaylarla güçlendirilen numuneler % 20 sabit eksenel yük altında, güçlü doğrultuda ve çevrimsel yatay yükler altında test edilmiştir. Test sonuçlarına bağlı olarak ilk numunede uygulanan, herhangi bir ilave ankraj olmaksızın boyuna doğrultudaki lifli polimer şeritlerin doğrudan ankraj çukuruna uzatıldığı ankraj teknik etkin ve pratik yöntem olarak tespit edilmiş ve kalan numunelerin tamamında temele ankraj için bu teknik kullanılmıştır. İkinci grup numune olarak seçilen 3 numune yine önceki numuneler gibi onarılmış, ardından güçlü doğrultuda ancak bu sefer aramid, karbon ve cam lifli polimer çubuklar farklı miktarlarda birlikte kullanılarak güçlendirilmiştir. Güçlendirilen bu numuneler ilk grup numuneler gibi % 20 sabit eksenel yük etkisi ve çevrimsel yatay yükler altında test edilmiştir. Üçüncü grup numunelere ait 2 kolon herhangi bir onarım ve güçlendirme uygulaması olmaksızın zayıf doğrutuda, % 20 eksenel yük seviyesinde farklı hasar seviyelerine ulaşacak şekilde çevrimsel yatay yükler altında test edilmiştir. Ön hasar verilen bu numuneler, daha sonra önceki numunelerdekine benzer olarak yapısal tamir harçları ile onarılmış, zayıf doğrultuda aramid lifli polimer çubuklar kullanılarak güçlendirilmiş ve ardından aynı eksenel yükler altında, zayıf doğrultuda test edilmişlerdir. Aynı grup içerisinde yer alan diğer 2 numune ise birinci ve ikinci gruptaki güçlendirilmiş numunelerde olduğu gibi ilk olarak onarılmış ardından zayıf doğrultuda aramid ve cam lifli polimer çubuklar kullanılarak güçlendirilmiştir. Güçlendirilen numuneler 120 kN sabit eksenel yük altında (kolon kapasitesinin yaklaşık olarak %20 - % 13'ü) ve çevrimsel yatay yükler altında test edilmiştir. Deneylerin tamamında göçme, eğilme kapasitesine ulaşılması şekilde gerçekleşmiş, hedeflendiği gibi herhangi bir kayma problemine rastlanmamıştır. Güçlendirilen numunelerin tamamında yatay yük taşıma kapasitesinde ciddi artışlar elde edilmiştir (% 38 - % 207). Bu numunelerde ayrıca enerji yutma kapasiteleri ciddi oranlarda artmış, yatay ötelemeler % 3'ün altına düşmemek kaydıyla bazı numunelerde % 6'yı geçmiş hatta % 8'e ulaşmıştır. Deprem etkileri düşünüldüğünde bu öteleme oranları ciddi bir iyileştirmenin de göstergesi olmaktadır. Deneysel olarak elde edilen sonuçlar teorik hesaplarla karşılaştırıldığında beton ve çelik arasındaki kusursuz aderans kabülü üzerine kurulu geleneksel taşıma gücü metodunun bu numunelerde kullanılan güçlendirme tekniğinin tasarımında da geçerli olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta boyuna doğrultuda kullanılan lifli polimer donatıların şekil değiştirme kapasitelerinin çevrimsel yükler ve eksenel yük etkisi altında ciddi olarak azaldığıdır. Ayrıca numune davranışları incelendiğinde lifli polimer donatıların kimyasal yapısının çevrimsel yükler altındaki davranışını etkilediği açık bir şekilde tespit edilmiştir. Şekilde değiştirme ölçerlerde tespit edilen değerler incelendiğinde en yüksek şekil değiştirme değerlerine cam lifli polimer donatıların ulaştığı ve bu donatıların hibrid olarak kullanıldığı numunelerde enerji yutma kapasitelerinin iler boyutlara ulaştığı görülmüştür. Bu çalışmanın ana amacı deney sonuçlarının değerlendirilmesi ile önemli miktarda veri elde etmek ve standartlara uymayan zayıf taşıyıcı elemanların lifli polimer kompozit malzemeler ile güçlendirilerek deprem performanslarının artırılmasını sağlayacak, gerektiğinde yapıyı TSDC (2007) tarafından ortaya konulan hemen kullanım performans seviyesine taşıyarak deprem sonrasında da binaların güvenle kullanılmasına imkan verecek yöntemler geliştirmektir.

Özet (Çeviri)

A significant part of the existing building stock of the world was constructed right after the Second World War with restricted budgets. Many of these reinforced concrete structures were constructed with substandard characteristics. Poor quality concrete, wrong transverse reinforcement details and insufficient flexural strength are among the most common deficiencies. While consistent structures are in need of retrofitting, particularly in seismic areas, problems such as high costs and disturbance to occupants are major obstacles for retrofit interventions. Fiber reinforced polymers can provide feasible retrofit solutions with minimum disturbance to occupants. In this study, the basic aim is to investigate the flexural seismic performance of substandard reinforced concrete columns retrofitted with embedded longitudinal fiber reinforced polymer reinforcement without increasing the original dimensions of the columns. Fiber reinforced polymers (FRP) have been utilized to improve the load bearing capacities of the structures more than two decades, while the technical and academic researches started a decade earlier than practical applications. Although, FRPs are widely used in several industry sectors today, there are still missing application areas, which is avoided by national and international reinforced concrete building design codes. The most relevant avoided application seems to be improving the flexural capacity of the columns subjected to seismic loading by utilizing additional longitudinal FRP reinforcement. Even though, FRP confinement improves the flexural capacity and the ductility of the reinforced concrete columns, the increase in the flexural load bearing capacity is not significant when compared to the demand under seismic loading. Moreover, large plastic deformations enabled by FRP confinement does not allow further usage of the building after severe earthquakes. This also means that FRP confinement could be utilized to save human lives up to a certain level while significant economic loss is inevitable. In this case, concrete and steel jacketing are described for improving the flexural capacity of the buildings but it should be noted that there are unavoidable obstacles for practical application of traditional jacketing. This is an important common problem confronted in developing countries located on seismically active areas. Most of the time relocating the occupants of the buildings during the long, heavy retrofitting period is practically impossible and FRPs stand as the only retrofitting solution without major disturbance to the occupants and eliminate the relocation needs. Due to these facts, there is a strong need for utilizing FRPs for remarkable improvement of the flexural capacity of the reinforced concrete columns and enhance them to overcome extensive seismic loading even in elastic limits. In other words, retrofitted buildings should be kept in immediate occupancy performance level defined by TSDC (2007) and ASCE/SEI 41/06 (2007) even after severe earthquakes. This behavior will not only save human lives but also will contribute to economy remarkably. The very first starting point of this study was based on the described strong need for efficient flexural retrofitting with keeping the structures in their elastic deformation limits and lack of efficient methods for utilizing FRPs as additional longitudinal reinforcement for reinforced concrete columns. Externally bonded (EBR) FRPs and near surface mounted (NSM) FRPs are the two available methods to increase the flexural capacity, which are described in relevant design codes. Both application methods are bond crictical and require a sound concrete substrate with sufficient tensile strength, which is not the case for consistent structures with severe corrosion and low quality concrete. Besides, there are very few studies available in the literature to improve the cyclic flexural capacity of the RC columns by utilizing FRPs through NSM method, while these studies considered medium or relatively high quality concrete, which do not bring any solution to the existing problem with the consistent buildings with low strength concrete. In the light of these facts, a new method tried to be developed in this study. Carbonation of low quality concrete over the years induces a uniform corrosion of the steel reinforcement, which results with full debonding of the carbonated cover concrete and loss of structural integrity of the reinforcement. The proposed technique in this study requires full replacement of the carbonated, deteriorated cover concrete with high strength structural repair mortar and embedment of the longitudinal FRP reinforcement (pultruded bars and strips) with high strength polymeric adhesives. Eventually, final FRP confinement provides the sufficient shear strength, prevention of buckling of longitudinal FRP reinforcement and improved overall ductility. Additionally, structural repair mortar (SRM) guarantees a strong substrate with sufficient tensile strength for proper adhesion and a physical protective barrier around the FRP reinforcement. Furthermore, the high compressive strength of the SRM also contributes to improvement of flexural strength of the column. Similar to the corrosion damages some buildings also have structural problems due to the several reasons such as experienced earthquakes, wrong construction practices and wrong usage. These type of buildings are also require repair applications up to certain extend prior to the retrofitting applications. Therefore, a proper repair method is inevitable for efficient retrofitting technique needed for consistent buildings. The proposed application method for FRP reinforcement will be called by the author as deep surface embedded (DSE). In this thesis, an experimental and analytical study is carried out for investigating the seismic performance of the consistent RC columns after retrofitting with structural repair mortar and fibre reinforced polymer reinforcement. Eleven consistent RC column were constructed with low quality concrete and plain rebars. These specimens were splitted into three different groups for investigating the impact of the different parameters on the efficiency of the proposed retrofitting technique. Investigating efficiency of the different anchorage methods for the longitudinal FRP reinforcement was the main aim with the first group specimens. Investigating the effect of the hybrid usage of the different type of longitudinal FRP reinforcing bars on the flexural behavior of the columns when loaded in their strong direction was aimed with second group specimens. The impact of the pre-damage conditions of the columns were investigated with third group specimens. First specimen was tested in its strong direction and under constant 120 kN axial load (20 % - 13 % of the axial load capacity of the columns) without any replacement of the cover concrete and retrofitting application to reveal the actual condition of the specimens as a reference specimen. Afterwards, the cover concrete of the 3 specimens were replaced with cement based SRM to represent the common corrosion repairs, which is often needed in case of low quality concrete and poor cover concrete. Following the representative repair application, these specimens were retrofitted in their strong direction by using surface mounted aramid fiber reinforced polymer strips with three different connection methods to the footing and investigated experimentally to determine the most efficient anchorage technique. After determining the most efficient anchorage technique, second group of specimens were repaired with same technique used in first group of specimens and afterwards retrofitted in their strong direction by using different combinations of deep surface embedded aramid, carbon and glass fiber reinforced polymer bars with the selected connecting method to the footing. Two columns in the third group of specimens were tested first in their weak direction without replacement of the cover concrete and retroftting untill reaching to pre-defined damage states under 20 % axial load. These pre-damaged samples were repaired by utilizing SRM and retrofitted in their weak direction by using deep surface embedded aramid fiber reinforced polymer bars and tested under the same parameters with pre-damage tests. The remaining two columns of the third group of specimens were repaired and retrofitted in their weak direction by using different combinations of surface mounted aramid and glass fiber reinforced polymer bars and tested under same level of axial load with previous specimens. A significant enhancement was obtained in lateral flexural strength through the proposed retrofitting method (38 % - 207 %). Furthermore, it was observed that the cyclic lateral drift capacities of the retrofitted columns were minimum 3 % in case of AFRP strips and bars while it reached up to 8 % in the specimens, in which GFRP bars utilized. Nevertheless, achieved drift ratios could be deemed as quite satisfactory against seismic actions. The comparison of the experimental data including strain profiles with analytical calculations revealed that a conventional design approach assuming composite action between concrete and fiber reinforced polymer reinforcement could be used for flexural retrofit design. Experimental results also demonstrated that strain limit for longitudinal FRP reinforcement should be remarkably lower in case of reversed cyclic loading conditions when compared to the strain limits stated by design codes for the similar applications.

Benzer Tezler

  1. Modeling of coupled nonlinear shear and flexural responses in medium-rise RC walls

    Doğrusal olmayan eğilme ve kayma davranışı gösteren orta yükseklikteki duvarların analitik modellenmesi

    BURAK HOROZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2015

    İnşaat MühendisliğiBoğaziçi Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. KUTAY ORAKÇAL

  2. Kolon-kiriş birleşim yerlerindeki donatı düzeninin değiştirilmesi ile ilgili deneysel sonuçların elde edilmesi

    Experimental results on different transverse reinforcements in beam-column joints

    PARVİN ZAHİRTAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    İnşaat Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    İnşaat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. M. HASAN BODUROĞLU

  3. Betonarme kolonların deprem performansının tekstil donatılı / donatısız cam lifli püskürtme harçla iyileştirilmesi

    Improvement of seismic performance of reinforced concrete columns using glass fiber reinforced sprayed mortar with / without textile reinforcement

    ALİ OSMAN ATEŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Deprem Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALPER İLKİ

  4. Betonarme kolonların CFRP levhalar ile güçlendirilmesi

    Strengthening of reinforced concrete columns with CFRP plates

    SILA YAMAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İnşaat MühendisliğiSüleyman Demirel Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HAMİDE TEKELİ KABAŞ

  5. Tekrarlı yükler etkisindeki bölme duvarların çimento esaslı tekstil kompozitlerle iyileştirme yöntemlerinin geliştirilmesi

    Improving retrofitting methods for partition walls under lateral cyclic loading using cement based textile composites

    DİDEM DÖNMEZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Deprem Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MUSTAFA GENÇOĞLU