Geri Dön

The impact of technology and traces of national representation on Eurovision stages

Eurovision sahnelerinde teknolojinin etkisi ve ulusal temsilin izleri

  1. Tez No: 467318
  2. Yazar: FATMA MERVE FETTAHOĞLU
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. GÜLNAME TURAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Endüstri Ürünleri Tasarımı, Radyo-Televizyon, Sahne ve Görüntü Sanatları, Industrial Design, Radio and Television, Performing and Visual Arts
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2017
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 147

Özet

Eurovision Şarkı Yarışması ilki 1956 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa kıtasını birleştirmek ve barışa katkı sağlamak amacıyla EBU, Avrupa Yayıncılar Birliği tarafından düzenlenen, her yıl tekrarlanan bir şarkı yarışmasıdır. Yılın en büyük eğlence etkinliği olarak gösterilen yarışma, Olimpiyatlar ve uluslararası fuarlarla karşılaştırılıyor: Uluslar, özgünlüklerini temsil edebilecek ve kültürel rekabete girebilecekleri bir ortama daha sahipler, bu da set tasarımına yansıyor. Bu çalışma, üzerinde performansların gerçekleştiği platformun tasarımının yıllar içerisindeki değişimini ve bu değişimin etkenleri çalışıyor: Eurovision aslında, bir ürünün farklı sürümlerinin teknoloji, trendler ve üreticinin vizyonu gibi dış etmenlerle nasıl gelişeceğinin örnek vakası olarak ele alınıyor. Yarışmanın galibinin düzenleme imkanını kendi ülkesine getirmesi kuralı, katılımcıların, oylama yönteminin ve kazananların sahne düzenlemesini de etkilemesine neden oluyor. İlki 1956'da yedi ülkeyle başlayan macera,altmış iki sene boyunca teknik ve artistik çıtayı yükselterek genişledi ve eski Sovyet ülkeleri, İsrail ve Avusturalya dahil toplam 50 ülkenin çeşitli yıllarda parçası olduğu büyük bir organizasyona dönüştü. Bu coğrafi büyüme hem prodüksiyonun ölçeğini değiştirdi, hem de yarışmayı özellikle uluslararası medyada kendine yer bulamayan Doğu ülkelerinin ulusal kimliklerini sundukları bir vitrin haline getirdi. Aynı zamanda 1997'de halk oylamasının devreye girmesiyle, Avrupa içerisindeki diasporalar da kendi varlıklarını gösterme imkanı buldular. Tüm bunların sonucunda, organizasyona Batı, Güney, Kuzey, Doğu Avrupa'dan toplam 26 ülkenin yaklaşımını inceleme fırsatı oluştu. Eurovision'u bir tasarımcı ve akademik bir çalışma için ilgi çekici kılan nokta, altmış iki sene boyunca her sene yayınlanan televizyon programının gerektirdiği özünde aynı olan tasarım problemine altmış bir farklı çözüm getirilmiş olmasıdır. Sahneleri benzer kılan ve çehresini değiştiren kültürel, teknolojik etmenlerin analizi, hem ulusal kimliklerin temsili hem de tasarım tarihi ile geleceği adına daha genel çıkarımlara yol açacaktır. Bu çalışmanın amacı da, zamanın, teknik yeterliliğin, coğrafyanın, kültürün aynı ürün üzerindeki etkilerini incelemek. Oluşturulan zaman çizelgesinde de , kırılmalar ve trendler görülebiliyor. Konuyu araştırmayı kolaylaştıran, incelenen nesnenin amacına uygun kullanımının, videoya kayıtlı ve arşivlerin internet üzerinden rahat erişilebilir olması idi, ama sadece görüntüler tasarımların motivasyonlarını anlamak için yeterli görülmedi. Yarışma üzerine yapılan akademik çalışmalar kısıtlı olduğundan, konu üzerine çekilmiş belgeseller, tasarımcılarla ve katılımcılarla yapılan röportajlar, aktarılan haberler de kaynak olarak kullanıldı. Ayrıca Servet Işık, Michael Grogan ve Florian Wieder'la, yani farklı dönemlerdeki Eurovision sahnesi tasarımcılarıyla özel görüşmeler yapıldı. Tüm bu kaynakların yardımıyla ilk olarak altmış bir farklı sahnenin tanımlayıcı analizleri yapıldı. Onları farklı kılan noktalar ve ilham kaynakları, temel motivasyonları özellikle vurgulandı. Tanımlayıcı analiz sırasında gözlemlenen farklılıklar ve ortak motivasyonlar, tasarım yol haritası tekniğinden esinlenen bir zaman çizelgesi üzerine işaretlendi. Ürünlerin zamanla“Pazar çekimi”ve“teknoloji itimi”gibi iki karşıt arasında şekillendiğini öneren tasarım yol haritası fikrinin Eurovision Şarkı Yarışması sahnelerinde sağlaması yapıldı. Görüldü ki, gerçekten bazı zamanlar Eurovision pazarının temel beklentisi olan ulusal kimlikler ön plana çıkarken, bazen salt teknolojik gelişmeleri deneme amaçlı tasarımlar yapılıyor. Hazırlanan zaman çizelgesi iki ana satıra sahip: tasarım amaçları ve teknoloji. Tasarım amaçlarının altında, ulusal kimlik yansması (ulus markalaştırma), trendler, yarışmanın kendi markası ve çeşitlilik grupları yer alıyor. Trendler ve çeşitlilik ya da logo uygulaması, diğer benzer prodüksiyonlarda da görülebilecek olgular olduğundan, Eurovision'un yapısıyla anlam kazanan ulusal kimlik bu tezde özellikle ön plana çıkarıldı. Sonuçta, ev sahibi ülkeler, yer yer ulusal duruşlarını sergileyerek, yer yer özdeşleştikleri objeleri, coğrafi özelliklerini ya da özgün mimari öğeleri konu edinerek özgünleşebiliyorlar ve bunların örnekleri ayrıca incelendi. Ulusal bir duruş sergileyenler arasında, Endüstriyel Devrim'in onurlu mirasçıları Birleşik Krallık var. En teknolojik, en inovatif ulus olduklarını kanıtlamak istercesine, yarışmayı düzenlemeyi hak ettiklerinde ya da başkaları adına bu görevi üstlendiklerinde, yenilik arayışında olduklarını ve ilk renkli canlı yayın, sahneye entegre ilk ekran gibi dönüm noktalarıyla özdeşleşiyorlar. Eski Sovyet ülkelerinden Estona ve Ukrayna, demokratik devrimlerini“masal”ve“uyanış”olarak niteleyerek, yakın tarihlerini ve bağımsızlık hikayelerini sahneye yansıtıyorlar. Rusya ise, büyük ve yenilmez olduğunu Eurovision'u düzenlediğinde de büyük ve kusursuz bir sahneyle tekrar iddia ediyor. Ülkelerin coğrafi yapısı başka bir kimlik göstergesi olarak Eurovision sahnelerine şekil vermiş. İskandinav ülkeleri İsveç ve Norveç buz imgesini kullanmayı tercih ederken; Dublin, Riga, Belgrad gibi şehirler üzerine kuruldukları nehirleri soyutluyotlar. Hatta 1994'ün fütüristik Dublin'inde ve Liffey Nehri'nin sahnedeki izdüşümünde, İrlanda folk danslarının çağdaş yorumu olan Riverdance örneğinde bir Eurovision sahnesi üzerinden uluslarası üne ulaşan ve İrlandalılıkla özdeşleşen yeni bir oluşum görüyoruz. İsviçre'yse yarışmayı düzenleme sırası ona geldiğinde, performanslar Alpler'in efsanevi zirvesi Matterhorn'un etrafında gerçekleşiyormuş hissini uyandırmaya çalışıyor. Eurovision Şarkı Yarışması kapsamında kültürel nesnelerin sahnede kullanımını da gözlemlemek mümkün. Hollanda özdeşleştiği lale imgesini yirmi iki yıl arayla iki kez kullanıp yarışmanın nerede yapıldığını izleyiciye net bir şekilde iletmeye çalışıyor. İrlanda, hem 18. Yüzyıldaki cam işçiliğindeki becerisine, hem de Kelt atalarının metal işçiliğindeki ustalıklarına atıfta bulunarak, tarihlerinde önemli yer tutan ürünleri ve takıları sahneye ilham kaynağı olarak kullanıyor. İlk ve tek İspanyol Eurovision sahnesi, ülkenin dünyaya mal olmuş sanatçısı Salvador Dali'nin heykelini sete entegre ediyor.Finlandiya, Asya enstrümanlarıyla akraba olduğu bilinen telli çalgı kanteleden esinlenen sahnesiyle, diğer Avrupalılardan farkını ön plana çıkarıyor. İsveç, Viking geçmişini bir Viking ejder gemisinin neredeyse bire bir örneğini sahnede modelleyerek vurguluyor, Danimarka da yine benzer motivasyonlarla gemicilik geleneğini kimliğinin belirleyicisi olarak görüyor ve sahneyi yapım aşamasındaki bir gemi olarak tasarlıyor. Hatta bu iki“gemi”, aynı esin kaynağı olduğunda bile teknolojinin ve tasarım anlayışının sonucu ne kadar değiştirdiğini net gösteriyor. Bir başka ulusal kimlik göstergesi ise mimarlık üzerinden şekilleniyor. Ulusal yayın kuruluşları, yerel mimariden esinlenen sahneler üretmeyi de tercih edebiliyor. Versailles Sarayı'nın bahçesiyle birlikte soyutlanmasıyla başlayan süreç, Kudüs'te Mescid-i Aksa ve İstanbul'da Ayasofya'yı baz alan kubbelere yer verilmesi, Atina'nın sahnelerin başlangıcı olarak antik tiyatronun dijital ve ekranlı versiyonuna sahne olması gibi tarihi örneklerle devam ediyor. Bir başka örnekte Norveç, ülkenin ulaştığı refah seviyesinin de nedenlerinden olan Kuzey Denizi petrol kuyularını soyutlamaktayı tercih ediyor ve 2009 Rusya sahnesi hiç inşa edilmemiş bir efsane olan Tatlin Kulesi'nden ilham alıyor. Sahneler ölçek olarak büyüklükleri ve mekansallıklarıyla mimarlığa yakınsadığından, bu eğilimin yoğuluğu şaşırtıcı değil. Kimi durumlarda Eurovision sahneleri, geniş çaplı akımların etkisinde kalıyorlar. Örneğin yeni milenyuma, 2000 yılına yaklaşırken teknolojiyle ilgili beklentiler ve korkuların en yoğun olduğu yıllarda, sahnelerin de gelecek tasviri ve fütürizm çabasına girdiğini gözlemlemek mümkün. 2009'dan sonra daha çağdaş ve globalist yaklaşıma geçiliyor. Ayrıca yarışmanın yapısı gereği, postmodernizmin örneklerine de yer veriliyor. Adeta tüm sahnelerin ortak motivasyonu ve neredeyse kriteri olan bir tema ise, çeşitlilik. Bir gecede 26'ya, bir haftada 42'ye varabilen katılımcı sayısına ulaşan yarışma, üçer dakikalık şarkıların art arda çıkıp seyirciyi sıkmaması ve akılda kalıcı olması için değişik görseller en az değişik şarkılar kadar önemli. Ayrıca her şarkı farklı bir duygu durumunu anlatıyor ve her birini iyi yansıtabilmek için üstün çaba sarf ediliyor. İşte bu nedenlerle sahneler yer yer sadece renk değiştirerek, yer yer her türlü animasyona izin veren ekranlar sayesinde, yer yer ışık şovlarıyla katılımcılara eşlik edebilecek türlü mekanizmalar sunuyor. Özellikle video ekranlarının gelişmesi ve sık kullanılmasıyla girilen dönemde bu açıdan pek sıkıntı yaşandığı söylenemez ama önceki yıllardaki bir tasarımcı zorluklara rağmen iyi iş başarıyor. Hollandalı Roland de Groot'un, arkaplan için hazırladığı geometrik kompozisyonlar ve değişken fiziksel elementleri tüm katılımcılar için değişmeyi ve anlamlı kalmayı başararak dikkat çekiyor ve yarışmanın sahnesini 4 kez tasarlamasının da yolunu açıyor. Kültürel etmenler bir yandan gelişip değişirken, sahnenin fonksiyonlarını değiştiren şey teknoloji. Müzik, mikrofon, yayın, ışıklandırma, televoting ve ekran teknolojilerinin gelişiminin fiziksel yansıması da oluyor. Örneğin; yayının radyo ağırlıklıdan televizyon ağırlıklıya geçişi, siyah beyazdan renkliye geçişi ve yüksek kalitenin evlere girmesi. Mikrofonun ayaklı hali ve kablosuzu arasında katılımcıların hareket alanları hususunda büyük farklılıklar var. Halk oylaması, kazanan ülkelerin çehresini tamamen değiştirerek, yarışmanın Merkez Avrupa'dan uzaklaştığı sekiz yıla sebebiyet veriyor, böylelikle ülkelerin ulusal kimlik temsil ihtiyacını artırdığı gibi, temsil edilecek de farklı ulusal kimlikler seçiyor. Orkestranın yerini önceden kayıtlı sistemlere bırakması, orkestra gibi fonksiyonel ve geniş alan kaplayan bir elementin artık yer almamasına neden oluyor. Ekranlar, üst düzey ışıklandırma teknikleriyle beraber 21. yüzyılda artık kendine yer bulan ekran efektleri, sanal gerçeklik ile hologram teknolojinin hala önemli gelişmelere gebe olduğunu kanıtlıyor. Bu tez Eurovision'un en büyük fiziksel ürünlerini bir bağlama oturtup, periyodik ürünlerin zamana dayalı olarak nasıl incelenebileceğine dair bir vaka örneği sunuyor. sayesinde Binlerce insanın emeğinin geçtiği bu kültürün arkasındaki düşünce sistematiğini anlamak, geleceği de bir ölçüde tahmin edilebilir kılıyor.

Özet (Çeviri)

Eurovision Song Contest is an annual song competition that is organized by European Broadcasting Union, to bring European countries together and to contribute to peace. It is musical equivalent of Olympics and shows resemblances to World's Fairs: the multinationality provides an opportunity for nations to perform their uniqueness, observable in different elements of its scenography. This thesis focuses on the design of the platform on which the performances takes place and tries to layout the multiple factors of change through years. In a way, Eurovision becomes a case study to examine, how different editions of the same product are effected by external events; such as technology, trends and producers' vision. The contest has the rule of assigning the hosts via victory, which means the victors of an edition bring the show to their homeland and their national broadcaster takes the responsibility of the next edition's production. As a result, the participants, voting process and winner play an important part for scenography. The contest began with seven countries in 1956 and reached to fifty different participants by 2017 including former Yugoslavian and former Soviet Union nations and Australia. This geographical expansion resulted with a growth in the scale of the production and turned the contest into a national display for Eastern countries that are mostly neglected in international media. Televoting was also a milestone for this process as the voting extended from jury to strong diaspora. As a result, twenty six nations presented their approach to the contest so far. Eurovision's sixty two stages to date provides a visual database of design history, which makes the contest interesting for academic study. In this thesis, all these stages are analyzed, the elements that made them unique and stories behind them are noted. The limitation of having minimal number of academic studies on the subject is overcome with the help of news, documentaries and designer interviews. Three designers of eight stages in total, were interviewed personally: Michael Grogan, Servet Işık and Florian Wieder contributed with their side of the story. Afterwards a timetable, that is modeled after design road maps, is applied to see patterns and breakpoints as a visual chart which is used for further arguments. The stages are considered to differ for cultural and technical reasons. The design objectives and the elements of technical evolution are analyzed and their impact on the set design is assessed as a resolution. The major concept that is unique to Eurovision, is national representation; the host nations might refer to a national discourse, they can use cultural heritage objects as a source of inspiration, homeland architecture can reflect on the stage and landscape is also featured as a method for national branding. Secondly, application of trends are observable as futuristic or globalist approaches were also be taken. Also, in some editions the contest's brand identity is applied as the main theme. Lastly, versatility seems to be an important objective throughout the Eurovision history, as the performances on the same night are usually very diverse and needs to stand out visually as well as musically and the producers provide them analogue, lighting oriented or digital tools to adapt for their performances. Even though there are several repeating themes in Eurovision, there is a significant difference between the first stage and the last, as a result of technical advancement of entertainment industry. These changes are grouped under broadcasting, audio, microphone, televoting, lighting and special effects in terms of their effects on the contest's scenography. The eighth chapter, focuses on the interviewed designers' reflection and their insight on the sector and the contest are discussed and compared. The importance of the contest for their career, the brief they received and the way they chose to respond to it, the ways their work stood out from the others, the balance between the TV show and the concert aspects of the contest and the impact of technology were all examined by the professional set designers that have worked on at least one Eurovision stage before. As a result, this study aims to position Eurovision's physical existence in a context. Both technical and cultural events reflect on the annually recreated design of the ESC stage, and similar relations can be observed in any product line with periodic releases and multiple editions. That is the reason why, the contest is a case study. The created timeline could also be extended, to foresee the stages of the future.

Benzer Tezler

  1. Sedad Hakkı Eldem yalı bahçelerinin peyzaj tasarımı açısından incelenmesi

    Analyzing bosphorus mansion gardens, designed by Sedad Hakki Eldem, in terms of landscape architectural design

    ENVERİNA QORRAJ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ZEYNEP KUBAN TOKGÖZ

  2. Hastanelerde yenilenebilir enerji kullanımlarının araştırılması: Biruni Üniversite Hastanesi örneği

    Renewable energy use in hospitals: The case of Biruni University Hospital

    HANDENUR YÜKSEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Enerjiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLŞEN AYTAÇ

  3. Savaş ve fetih olguları bağlamında Anadolu sahası Türk efsaneleri üzerine incelemeler

    Researches on the Turkish legends in Anatolia field in the context of war and conquest facts

    SEZAİ DEMİRTAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Halk Bilimi (Folklor)Selçuk Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SİNAN GÖNEN

  4. Uluslararası fon piyasaları ve döviz kredileri mekanizması (analitik bir yaklaşım)

    A Short history of the foreign exchange markets

    ADNAN YİĞİT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    BankacılıkMarmara Üniversitesi

    Uluslararası Bankacılık ve Finans Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İLHAN ULUDAĞ

  5. Kara paranın aklanması ile mücadelede kamu kurumlarının rolü

    The role of public institutions in the fight against money laundering

    AHMET BURAK TAŞOVA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    MaliyeHitit Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZGÜR EMRE KOÇ