Geri Dön

Millî kültür taşıyıcılığında usta malı çalıp söyleme geleneği temsilcisi olarak Âşık Veysel

Âşık Veysel as an agent of the masters' repertory performer in the transmission of national culture

  1. Tez No: 479283
  2. Yazar: ERAY CÖMERT
  3. Danışmanlar: PROF. SONGÜL KARAHASANOĞLU, ÖĞR. GÖR. SÜLEYMAN ŞENEL
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Halk Bilimi (Folklor), Müzik, Folklore, Music
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2017
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Müzikoloji ve Müzik Teorisi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Müzikoloji ve Müzik Teorisi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 280

Özet

Türkiye'de ulus devletin kuruluşu yalnızca siyasi ve ekonomik reformları beraberinde getirmedi. Henüz emekleme aşamasındaki Cumhuriyet'i şekillendiren kadrolar, kültürden sanata kadar pek çok alanda bir reform hareketi başlatarak, ülkenin batıya dönük yüzünü temsil edebilen ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmış bir toplum ideali içerisinde birtakım çalışmalara imza attılar. Özellikle tek partili dönemde ülkenin kültür-sanat yaşantısına yön verme ve ona katkıda bulunma arayışı içerisinde olan kadrolar maarif ve folklor alanlarında yaptıkları çalışmalarla ön plana çıktılar. Ortak dil, tarih ve köken anlatısı yaratılırken, bu anlatının otantik dayanakları olarak görülen folklor malzemelerinin tespiti büyük önem kazandı. Erken Cumhuriyet Dönemi ideolojisinin sembolik isimlerinden biri olan Âşık Veysel'in tanınması ve 20. yüzyıl Anadolu âşık musikisi içerisindeki popüler bir figür haline gelmesi de bu dönemde yapılan çalışmalar vesilesiyle oldu. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasını zorunlu kılan kanunla kültürel kimliği dönemin ideolojisi tarafından reddedilen Veysel'in, hayatı boyunca milliyetçi-halkçı çevrelerin yakınında bulunması ve onların desteğini görmesi, görünüşte ideolojik nedenleri bulunan, pratikte ise ekonomik ve sanatsal nedenleri daha ağır basan bir diyalektiğin sonucuydu. Bu çalışma, Erken Cumhuriyet Dönemi kadrolarının yeni kurulan devletin ulusal kimliğini inşa etmek ve toplum tabakaları arasındaki kaynaşmayı sağlamak üzere gerçekleştirdiği çalışmalardan yola çıkarak, Âşık Veysel'in popüler kültüre adaptasyon sürecinde milliyetçi-halkçı ideolojinin kadrolarıyla ilişki içerisinde olduğu döneme yönelik bir kronoloji ortaya koyuyor ve bu ilişkiyi doğuran etkenleri vakıalar üzerinden tespit etmeye odaklanıyor. 1931 yılında Ahmet Kutsi Tecer'in teşebbüsleriyle Sivas'ta kurulan Halk Şairleri Koruma Derneği, yeni kurulan ulus devletin reform hareketleriyle paralel amaçlar taşıyordu. Tek parti döneminin milliyetçi-halkçı ideolojisi uyarınca, millî kültürün inşâ edilmesi sürecinde folklor ürünlerinden faydalanmak ve bunları sahada derlemek üzere birtakım çalışmalar başlamıştı ve Halk Şairleri Koruma Derneği de bu amaçlara doğrudan hizmet eden bir çerçevede kurulmuştu. Dernek öncelikli olarak halk sanatkârlarına karşı ilgi ve sempati uyandırmak, onları tanımak ve tanıtmak, onların eserlerini tespit etmek ve yayımlamak gibi amaçlar taşıyordu. Ayrıca, toplum katmanları arasındaki sınıf farkını ortadan kaldırmak, münevver zümre ile halk arasında eğitim birliği sağlayacak bir köprü inşâ etmek üzere halk eğitimi alanında faaliyet göstermeyi hedefliyordu. Bunu yaparken de, halkın dili, ezgileri, ananeleri ile münevver kesimin medenî bilgilerini birbirine kaynaştırmak gibi bir ideal ortaya koyuyordu. Bu amaçlarla 1931 yılında“Halk Şairleri Bayramı”adı altında bir etkinlik düzenlendi. Sivas çevresinden ve diğer bölgelerden çok sayıda âşık davet edildi. Bayrama katılan halk sanatkârları arasında Âşık Veysel de yer alıyordu. Usta malı eserlerden meydana gelen bir repertuvarla bayrama katılan Veysel, burada dikkatleri üzerine çekmiş ve derneğin kurucusu ve genel başkanı olan Ahmet Kutsi Tecer'in övgüsüne mazhar olmuştu. Âşık Veysel, Halk Şairleri Bayramı'yla elde ettiği özgüven neticesinde kendi şiirlerini söylemeye başladı. Artık repertuvarında usta malı eserlerin yanı sıra kendi eserleri de yer alıyordu. Daha önce Şarkışla çevresindeki köylerde düzenlenen düğün ve eğlencelere götürülen, sazı ve sesiyle beğeni kazanan Veysel, aynı yıl kendi muhitinin dışına çıktı ve Adana'nın köylerini dolaşarak sanatını icra etti. Cumhuriyet'in 10. Kuruluş yıldönümüne denk gelen 1933 senesi, Âşık Veysel'in hayatındaki kırılma noktalarından biri oldu. Kuruluş yıldönümü anısına yazdığı destân çok beğenildi. Destânı Atatürk'ün huzurunda okumak üzere Ankara yollarına düşen Veysel amacına ulaşamadıysa da, dönemin iktidarına yakınlığıyla bilinen Hakimiyeti Milliye gazetesinde destânı yayımlatmayı başardı. Ankara seyahati Veysel'in tanınması açısından büyük önem taşıyordu. Burada Halkevi kadrolarıyla da irtibat kurmuş, Ankara Halkevi'nde usta malı eserlerden oluşan bir repertuvarla sanatını sergilemişti. Ertesi yıl İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa ve Konya'daki halkevlerinde, 1936 yılının Ocak ayında da Mersin Halkevi'nde sanatını sergileme imkânı buldu. İzmir seyahatinde tanıştığı bir muhabirin yazdığı mektupla dönemin İstanbul Radyosu müdürü Mesut Cemil Bey'le tanışma imkânı elde etti. 1936 yılında gerçekleşen bu olay neticesinde Veysel radyo mikrofonlarından sesini geniş kitlelere duyurma olanağı yakaladı. Aynı yıl, Yusuf Ziya Demirci'nin idaresindeki İstanbul Konservatuvarı, İstanbul'a davet ettiği halk sanatkârlarından derlemeler yapmaya başlamış, aynı zamanda da Columbia firması ile anlaşarak, bazı sanatkârlarının sesini plağa kaydetme işine girişmişti. Bu çalışmalarda da yer alan Âşık Veysel, İstanbul Konservatuarı arşivi için ilk olarak anonim ve usta malı eserlerden oluşan altı ezgi seslendirdi. Aynı firma tarafından piyasaya da sunulan plakları ertesi yıl yenileri izledi ve Veysel'in sesini geniş kitlelere duyurmasına imkân sağladı. İlerleyen yıllarda Âşık Veysel'in Ankara ve İstanbul'daki radyolarda konuk olduğu, plak sayısını artırdığı görülüyor. Ayrıca, ülkenin birçok şehir ve kasabasındaki Halkevlerinde konserler verdiği, Köy Enstitüleri'nde usta öğretici olarak görev aldığı görülüyor. Gerek anonim ve usta malı eserleri ve gerekse kendi şiirlerini inşâd ettiği ezgileriyle Anadolu'nun pek çok vilâyetini dolaşmış, bir halk sanatkârı olarak 20. yüzyıldaki âşık musikisinin zirve isimlerinden bili olduğu görülüyor. Bütün bu süreçte Âşık Veysel'in yanı başında duran, onu teşvik eden, destekleyen ve halk kitleleriyle buluşmasına aracılık eden, aynı zamanda da kurumsal ya da bireysel imkânlarla ekonomik olarak Veysel'in ayakta durmasına aracılık eden bir takım isimlerin varlığı dikkat çekiyor. Bu isimlerin başında da, Veysel'in 1931'de Halk Şairleri Bayramı münasebetiyle irtibat kurduğu Ahmet Kutsi Tecer geliyor. Tecer'in Veysel'e sağladığı olanaklar yalnızca sanatsal ve ekonomik teşvikten ibaret değil. Tecer'in milletvekilliği ve Halkevleri içerisinde aktif olduğu dönem, Âşık Veysel'in tek parti döneminin kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerini belirleyen, düzenleyen, yön veren kimselerle tanıştığı, irtibata geçtiği yıllara denk geliyor. Kısacası, milliyetçi-halkçı ideologlarla irtibatta olduğu yıllar Âşık Veysel'in şöhretli bir âşık olarak ülke genelinde boy gösterdiği dönemi kapsıyor. Âşık Veysel'in şöhrete kavuştuğu yıllar, halk kültürü ürünlerinin sahada tespit edilmek üzere kapsamlı ve resmî çalışmaların yapıldığı dönemde oldu. Daha önce de değinildiği gibi, İstanbul Konservatuarı halk sanatkârlarının eserlerini tespit etmek için çalışma yapıyor; Columbia firması aracılığıyla doldurduğu plaklarla Türkiye'de ilk defa profesyonel ortamda kaydedilmiş, sesli bir arşiv meydana getirilmesinin kapılarını aralıyordu. Aynı yıllarda, Ankara Devlet Konservatuarı da halk ezgilerini sahada tespit etmek üzere çalışmalara başlamıştı. İlk olarak 1937 yılında Sivas'tan başlayarak Anadolu'nun muhtelif vilâyetlerine ekipler gönderildi ve bu çalışmalar yaklaşık 16 yıl boyunca devam etti. Bütün bu çalışmalarda, Âşık Veysel'in yanı sıra Sivas çevresinden farklı âşıklar da yer aldı. Ayrıca Anadolu'nun farklı vilâyetlerindeki onlarca âşıktan, yüzlerce âşık tarzı eser kayıtlara geçirildi. Uzun süreli resmî derleme çalışmalarının üzerinden 60 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen, Anadolu âşık sanatı içerisinde Âşık Veysel'in ulaştığı şöhrete ulaşan halk sanatkârının nâdir görüldü. Üstelik, gelenek içerisinde edebî yaratım ve icra kapasitesi bakımından Veysel'e emsal gösterilebilecek başka halk sanatkârları da vardı ve çoğu kendi muhitlerinin dışında faaliyet gösteremedi. Veysel'in şöhreti ise, büyük ölçüde tek partili dönemin iktidar çevrelerine yakın kadrolarla ilişkilerine bağlandı. Özellikle vurgulamak gerekiyor ki, tek partili dönemdeki reform hareketlerinin bir sonucu olarak, halk kültürü ürünlerinin tespit edilmesi düşüncesi, halk sanatkârlarına verilen önemin artmasına neden oldu. Özellikle, âşık sanatının temsilcileri büyük ilgi gördü. Âşık Veysel'e gösterilen ilgi ve desteğin emsallerine yazılı ve işitsel arşiv kayıtlarında rastlanıyor ki, bu da halk sanatkârlarına verilen desteğin Âşık Veysel'le sınırlı olmadığını kanıtlıyor. Bununla birlikte, Âşık Veysel'in ülke kültür sanat çevrelerinde bıraktığı izlenim de, büyük ölçüde onun gelenek temsilciliği ve edebî kabiliyetinden ileri geliyordu. Ahmet Kutsi Tecer başta olmak üzere, halk şairleri hakkındaki çalışmalarda görev alan bazı isimler ve dönemin edebiyat çevreleri, 20. yüzyıl âşık musikisinin önemli figürlerinden biri olan Âşık Veysel'i Karacaoğlan'ın, Dadaloğlu'nun, Köroğlu'nun, Yunus Emre'nin takipçisi olarak görüyorlardı. Özellikle üslubu, yalın dili, şiirlerindeki duygu yoğunluğu ile işlediği konular dönemin pek çok ismi tarafından övgüye layık bulunuyordu. Kısacası, Veysel geleneksel âşık şiiri içerisinde geçmişteki usta isimlerin üslubunu 20. yüzyıla taşıyan bir köprü olarak görülüyordu. Bektaşî itikadına sahip olmasına karşın sanatındaki seküler söylemle de Erken Cumhuriyet Dönemi kadrolarının arkasında durabildikleri ve hatta halk sanatını tanıtmak üzere sık sık istifade ettikleri bir figür haline geldi. Âşık Veysel'in gelenek içerisindeki pozisyonu yalnızca dil ve üslup açısından değil, âşık musikisi içerisindeki gelenek temsilciliği bakımından da değerlendirilmek durumunda… Zira geleneğin köklü temsilcilerinin takipçisi olarak gösterilen âşığın, yalnızca edebî açıdan değil, müzikal açıdan da belirli kıstasları takip etmesi gerekiyor ki, bu da aslında âşık sanatının dinleyiciye aktarılan kısmında bireysel yetkinliğin beğeniyle sonuçlanmasını gerekli kılıyor. Âşık sanatı, büyük ölçüde söz ve müzik ilişkisinin belirli kurallar dahilinde ortaya çıkışıyla gerçekleşiyor ve gelenek, temsiliyet açısından kendi içerisinde yapılanmış bazı kıstasları âşıklara zorunlu hale getiriyor. Ancak, bu kuralların belirli coğrafî alanlarda ve o alanların sosyolojik yapılarına ilişkin istisnaları da var. Sözgelimi, Kuzeydoğu Anadolu âşıklarının eğitim-aktarım sistemleri içerisinde irticalen söz söylemek, muamma asmak gibi unsurlar varken, Alevî-Bektaşî itikadına sahip âşıklar arasında bunlar görülmüyor. Ayrıca, Alevî-Bektaşî âşıklarının inanç ritüelleri içerisindeki birtakım repertuvar elemanlarına vâkıf oldukları görülürken, diğerlerinde böyle bir repertuvarın varlığı bilinen gerçekler arasında değildir. Âşık Veysel'in gelenek temsilciliği, günümüze intikal eden ses kayıtları üzerinden değerlendirildiğinde üç farklı kimlikte eser tipine tesadüf ediliyor. Bunlardan ilki, Emlek çevresi ile kimi zaman Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir gibi yakın alanlarda da örnekleri görülen anonim halk edebiyatına dayalı anonim halk musikisi ürünlerinden oluşuyor. İkinci eser tipi ise, âşık edebiyatı temellerine dayalı usta malı güftelerin anonim ya da usta malı ezgilere inşâd edilmesiyle meydana gelen ve gelenek içerisinde usta malı adıyla anılan eserlerden meydana geliyor. Son olarak, âşığın usta malı ya da kendi üretimi ezgilere kendi şiirlerini inşâd ettiği eser tiplerine tesadüf ediliyor ki, bunlar büyük ölçüde geleneğin eğitim-aktarım yöntemiyle Âşık Veysel'in yaratıcılığının bileşkesinden meydana geliyor. Kısacası, Veysel'in, yetiştiği yöredeki kültürel bellek aracılığıyla yeni eser üretim yollarının tanımlanabildiği repertuvar elemanları bu ezgilerden oluşuyor. Bütün bu ezgi tipleri, Âşık Veysel'in ses kayıtlarından takip edilmekle birlikte, bunlar Erken Cumhuriyet Dönemi kadrolarının ona yakıştırdığı geleneksel âşık tipi kimliğine dair verileri de büyük ölçüde gözler önüne seriyor. Âşık sanatının kültürel kodlarını ihtiva eden üretim mekanizması, Âşık Veysel'in seslendirdiği eserler üzerinden bu çalışmada tanımlanmaya çalışılıyor.

Özet (Çeviri)

Establishment of nation state in Turkey did not only bring about political and economical reforms. The staff, which was shaping the republic during its early steps, made decisions and started reforms in several areas, which were motivated by representation of western face of the country and the ideals of reaching standards of modern civilizations. They, who were in search of directing and contributing to artistic and cultural life of Turkey, came forward by their practices on education and folklore, especially during one-party period. During creation of the narratives of common tongue, history and origin, compilation of folkloric products, which were considered as authentic basis for those narratives, gained significant importance. As a symbol name of the early republic period ideology, Âşık Veysel's recognition and popularity in 20th century Anatolian âşık tradition owes to studies of this period. The disband of dervish lodges in 1925 also rejected Veysel's cultural identity; in turn his presence around nationalist-democrat circles and their support on him might be associated with ideological preferences in the surface, but in practice, it was a consequence of a dialect, in which economical and artistic reasons possessed more weight. In the light of the studies that were performed for construction of national identity of the new state and unification of social layers by the officers of early republic period, this study will focus on to chronicle the period, when the process of Âşık Veysel's adaptation of popular culture in relation with bureaucrats of nationalist-democrat ideology and understand reasons that created this relationship, focusing on several cases. Founded in 1931 with the initiatives of Ahmet Kutsi Tecer in Sivas, Halk Şairleri Koruma Derneği (Association for the Conservation of Folk Poets) aimed in parallel with the reform movements of the newly established nation-state. In accordance with the nationalist-populist ideology of the one-party period, several studies were started to make use of the folklore products in the process of building the national culture and to compile them, and Halk Şairleri Koruma Derneği was established on a frame directly serving these purposes. The association was primarily aimed at raising interest and sympathy for folk artists, recognizing and introducing them, identifying and publishing their works. It was also aimed at eliminating the class distinction between the levels of society and operating in the field of public education to build a bridge that would provide educational unity between the generals and the people. In doing so, he showed an ideal of integrating people's language, music, tradition with the civilized knowledge of the mysterious side. For this purpose, an event was organized in 1931 on behalf of Halk Şairleri Bayramı (Folk Poets Festival). He was invited to love more of Sivas' other mastery. Among the folk artists participating in festival, Âşık Veysel was also present. Veysel participated in a repertoire of masterpieces with a repertoire, and his attention was drawn here, and Ahmet Kutsi Tecer, the founder and founder of the association, was praised. Âşık Veysel started to say his own poems in the sense of the confidence he had obtained with Halk Şairleri Bayramı. His repertory now includes his masterpieces as well as his own works. Veysel, who had been attracted to the weddings and entertainments previously held in the villages around Şarkışla, was acclaimed with his reeds and voice. In the same year, Veysel went out of his own neighborhood and performed the art by walking around the villages of Adana. In year 1933, which corresponds to the 10th anniversary of the foundation of the Republic, was one of the breaking points in the life of Âşık Veysel. The destân he wrote in commemoration of the foundation anniversary was very popular. Although he could not reach the goal of Veysel who fall on the roads of Ankara to read in the presence of Ataturk, he succeeded in publishing the epic of Hakimiyeti Milliye newspaper known to be close to the power of the period. Ankara travel was very important for the recognition of Veysel. He also contacted the people of Halkevi, and exhibited his art with a repertoire of masterpieces from Ankara Halkevi. The following year, in the villages of İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa and Konya, in January 1936, he was able to exhibit his art in Mersin Halkevi. In a letter written by a reporter he met during his travels to Izmir, Veysel had the opportunity to meet with Mesut Cemil Bey, the director of Istanbul Radio. This event which took place in 1936 that made it possible to broadcast his voice from radio microphones. In the same year, under the leadership of Yusuf Ziya Demirci, Istanbul Conservatory started to make compilations from folk artists, invited to Istanbul and concluded an agreement with the Columbia company to engage in the recording of the voice of some âşıks. Âşık Veysel, who is also involved in these works, first uttered six melodies composed of anonymous and masterful works for the Istanbul Conservatory archives. The following year, the recordings were also presented to the market by the same company, followed by new ones and made it possible for Veysel to announce his voice to a wide audience. In the following years it is seen that Âşık Veysel is a guest in the radios of Ankara and Istanbul, with increasing number of plaques. In addition, it is seen that he gave concerts in Halkevi's in many towns and served as a master instructor in the Köy Enstitüleri. It is seen that he is one of the top names of the 20th century âşık music as a folk artist who traveled through many provinces of Anatolia with their anonymous and masterful works and their own poems. In this process, besides Âşık Veysel, the presence of a number of names standing at the beginning, promoting him, supporting him and helping to meet with the masses of people, and at the same time acting as an institutional or individual means to economically keep Veysel standing. The first of these names is Ahmet Kutsi Tecer, whom Veysel contacted in 1931 for Halk Şairleri Bayramı. The opportunities that Tecer provides to Veysel are not just artistic and economic stimuli. The period when Tecer was active in the parliament and Halkevleri coincided with the years that Veysel met, organized and directed the activities of the one-party period in the field of culture and art. In short, the years in which he was in contact with nationalist-populist ideologues include the period in which Âşık Veysel appeared throughout the country as a celebrated âşık. The years of Âşık Veysel's fame were at the time when comprehensive and formal studies were carried out to determine the folk culture products. As mentioned before, the Istanbul Conservatory is working to identify the works of folk artists; it was the first time in Turkey that the records were filled in with the help of the Columbia company and the doors of the archives were opened to be recorded in a professional environment. In the same year, the Ankara State Conservatory started to work to determine the folk songs. These works, first starting in Sivas in 1937 and sending teams to various provinces of Anatolia, continued for about 16 years. In all these studies took place different âşıks from around Sivas besides Âşık Veysel. In addition, hundreds of âşıks in different provinces of Anatolia were sent to get recordings. Despite the fact that over 60 years have elapsed over a long period of official compilation work, the public artist, who reached the reputation by Âşık Veysel in the art of âşık in Anatolia, was seen as a virtue. Moreover, in the tradition there were also other folk artists who could be given precedent to Veysel in terms of literary creation and executive capacity, and most of them could not operate outside their own neighborhoods. Veysel's reputation was largely attributed to his close relationship with the ruling circles in a one-party period. In particular, it should be emphasized that, as a consequence of the reform movements in the one-party period, the determination of folk culture products led to an increase in the importance given to folk artists. In particular, the representatives of the art of love have received great interest. The precedents of interest and support shown to Âşık Veysel are found in written and auditory archive records, which proves that the support given to the folk artists is not limited to Âşık Veysel. However, the impression that Âşık Veysel left in the cultural and artistic circles of the country was largely due to its tradition representation and literary ability. Ahmet Kutsi Tecer and some of the names working in folk poets and the literary circles of the period, one of the important figures of the 20th century âşık music, Âşık Veysel is the follower of Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğlu, Yunus Emre. Especially the style, the lean language, the intense feeling in his poems and the subjects he was working with were worthy of praise by many names of the period. In short, Veysel was seen as a bridge bearing the style of the masters of the past in the poetry of the traditional âşıks of the 20th century. Despite having a Bektashi belief, he became a figure that he could often stand with the secular discourse of his art behind the Early Republican staffs and even frequently to promote folk art. The position of Âşık Veysel in tradition should be evaluated not only in terms of language and style, but also in terms of the representation of tradition in the music of âşıks. Because Veysel shown as the follower of the radical representatives of the tradition must follow certain criteria not only from the literary point of view but also from the musical point of view. In fact, it requires that your individual competence be appreciated at the point where the art of love is transmitted to the audience. The aspect of the art of inhabitation, in other words the dimension of the work, takes place with the emergence of the relation of the word and music to a certain extent within certain rules, and tradition makes certain criteria that are built in itself in terms of representation. However, there are exceptions to these rules in certain geographical areas and the sociological structures of those areas. There is an element in the education-transmission systems of the North Eastern Anatolian âşıks, such as saying an extemporisation or muamma (musical type of enigma in âşık tradition); but these are not seen among the âşıks with the Alevi-Bektashi belief. In addition, while the Alevi-Bektashi âşıks seem to belong to some repertoire elements within the ritual of belief, the existence of such a repertoire in others is not a known fact. When the tradition representation of Âşık Veysel is judged from his voice recordings coming from the day-to-day, three types of works with different identities are found. These include Emlek's surroundings and anonymous folk music products based on anonymous folk literature, which are sometimes seen in nearby areas such as Kayseri, Niğde, Nevşehir and Kırşehir. The second type of work comes from the artifacts which are named“usta malı”(masters' repertory) in the tradition by being built by the anonymous or masters' repertory who are based on the bases of the folk literature. Finally, the master âşıks of the loft or the works of his production poetry are found in the works of his own poetry, which are largely due to the integration of the creativity of Âşık Veysel by means of education-transmission. In short, the repertoire elements of Veysel, through which the way of production of new works can be defined through the cultural memory in the region, are composed of these melodies. All these types of melodies, while being followed in the voice recordings of Âşık Veysel, reveal to a great extent the data about the traditional âşık type identity that the early republic preiod members admit to it. The production mechanism that contains the cultural codes of the Âşık art is tried to be defined in this work through the artifacts of Âşık Veysel.

Benzer Tezler

  1. Yabancı sözcük kullanımının reklam metinleri üzerinde incelenmesi: Dil-kültür bağı

    A study of the use of foreign words in advertising copies: The effect on the language-culture bond

    ARZU KARAKURT KARABULUT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    DilbilimOkan Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ EBRU GÜZEL

  2. Kosova'da Türk topluluğunun tarihsel gelişimi ve sorunlar

    Kosova'da Türk topluluğunun tarihsel gelişimi ve sorunlar

    İBRAHİM ÇULHA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    TarihMarmara Üniversitesi

    Tarih Bölümü

    PROF. DR. MAHMUT İHSAN ÖZGEN

  3. İlköğretim ikinci kademe Türkçe ders kitaplarında yer alan millî kültür temasına ilişkin kazanımların değerlendirilmesi

    The evaluation of the outcomes related with the national culture theme in which appeared the Turkish books used in the second section of primary education

    IŞIL DUMAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Eğitim ve ÖğretimÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AZİZ KILINÇ

  4. Yerlilik ve millilik ekseninde Türkiye'de milli kültür: Erol Güngör

    National culture in Turkey on the axis of localism and nationalism: Erol Güngör

    MERVE ŞEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Siyasal BilimlerKaramanoğlu Mehmetbey Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HASAN HÜSEYİN AKKAŞ

  5. Millî kültür teması metinlerindeki tematik kelimelerin duygu değeri üzerine bir araştırma

    A research about sense of value of thematically words in national culture theme texts

    İBRAHİM ÖZSOY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Eğitim ve ÖğretimGazi Üniversitesi

    Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ZEKİ GÜREL