The individual application to Turkey's Constitutional Court and its role in the development of human rights in Turkey
Türkiye Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru ve bireysel başvurunun Türkiye'de insan haklarının gelişimi üzerindeki rolü
- Tez No: 526658
- Danışmanlar: PROF. DR. NECATİ POLAT
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Hukuk, Uluslararası İlişkiler, Law, International Relations
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2018
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 158
Özet
Tüm tartışmaların ötesinde, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru mekanizması, Türkiye'deki insan hakları gelişimi çerçevesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Anayasa Mahkemesi tarafından, mekanizmanın başarılı uygulanması ve bu başarılı uygulamanın sürdürülebilirliğinin sağlanması durumunda, bireysel başvuru mekanizması hem iç hukukta hem de uluslararası ilişkilerde önemli katkılar sağlamaya devam edecektir. Bu yüksek lisans tezinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının, Türkiye'deki insan hakları gelişmeleri üzerindeki rolü analiz edilmiştir. Bu çalışmada, bireysel başvuru mekanizmasının Avrupa standartları doğrultusunda Türkiye'deki insan haklarının gelişimi için etkili bir iç çözüm yolu olup olmadığı incelenmiş olup, Anayasa Mahkemesi kararlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla tutarlı olup olmadığı tartışılmıştır. Tezde temel olarak, Türkiye'nin Avrupa topluluğunun bir parçası olmayı istemesinin başlangıcından buyana, insan hakları alanında pek çok yasal yenilik yapılmış olmasına rağmen, bu alandaki en önemli gelişmelerin başında 2012 yılında hayata geçirilen bireysel başvuru mekanizmasının geldiği savunulmuştur. Bu savunmada, bireysel başvuru mekanizmasının etkinliğinin analizi için Anayasa Mahkemesi'nin kararları esas alınmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin benzer konularda daha önceki başvurularda vermiş olduğu kararlarla karşılaştırılmış olup, iki mahkemenin kararları arasındaki benzerlik ve uyum incelenmiştir. Mekanizmanın sadece içsel ve dışsal gelişimi incelenmemiş olup, aynı zamanda mekanizmaya ait güncel sorunlar ve eksiklikler de ele alınmıştır. Bireysel başvuru mekanizması çerçevesinde, literatür taramasının yanı sıra, mahkeme kararları, Venedik Komisyonu görüşleri, mahkeme istatistikleri ve yasal mevzuat incelenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı temel alınmıştır. Tezin birinci bölümünde, çalışmada ele alınacak konulara ilişkin genel bir giriş yapılmıştır. İkinci bölümünde ise, 2004 ve 2010 yılları arasında Türkiye'deki insan hakları alanındaki yasal gelişmeler incelenmiştir. İkinci bölümde, öncelikle Türkiye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi arasındaki ilişkiler genel anlamda özetlenmiştir. 1950 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan ilk ülkelerden biri olan Türkiye, 1987 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasını kabul etmiştir. Bireysel başvuru mekanizmasının kabulünün ardından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 90'lı yıllarda Türkiye aleyhine verilen insan hakları ihlallerine ilişkin kararlar, Türkiye'deki yasal sistemin dönüşümünde etkili bir rol oynamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ilişkilerin başlangıcından bu yana hem Türkiye'deki insan hakları alanındaki gelişmeleri desteklemiş hem de özellikle adil yargılanma hakkı ve yaşama hakkı gibi temel hak ve özgürlükler çerçevesinde Türkiye'yi ciddi bir şekilde eleştirmiştir. Yıllar boyu kötü giden insan hakları karnesi ve Avrupa topluluğu tarafından gelen ciddi eleştiriler neticesinde, özellikle 1999 yılındaki Avrupa Birliği adaylığının resmileşmesinin ardından, Türkiye, insan hakları alanındaki gelişmelere hız vermiştir. Avrupa Birliği'ne aylık sürecinde, insan hakları gelişmeleri Türkiye tarafından önemli bir dış politika aracı olarak görülmüş olup, özellikle Kopenhag kriterlerine uyum amacıyla pek çok yasal geliştirme için 2000'li yılların başından itibaren çalışmalar hızlanmıştır. Bu bağlamda, 1999-2004 yılları arasında insan hakları alanında diğer dönemlere kıyasla görece pozitif bir dönem yaşanmış olup, özellikle 2001 yılındaki 4709 sayılı anayasa değişikliği ve Medeni Kanun ile Ceza Kanunu çerçevesindeki değişiklikler başta olmak üzere önemli yasal gelişmeler yapılmıştır. Kopenhag kriterleri ve 8 adet Uyum Paketi kapsamında çok sayıda Avrupa düzenlemeleriyle uyumlu değişiklikler hayata geçirilmiştir. 2004 yılında Uyum Paketlerinin başarılı olarak tamamlanması ve Türkiye'nin son yıllardaki 218 anayasa değişikliği ve 53 kanun değişikliğiyle insan hakları alanındaki gayreti, 2004 yılında AB'nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlanmasına karar vermesinde etkili olmuştur. Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye'deki insan hakları gelişmelerinde bir dönüm noktası kabul edilen 2004 yılı, ikinci bölümün başlangıç tarihi seçilmiş olup, ilgili bölüm bir diğer dönüm noktası olan 2010 yılı ile sona ermiştir. 2004 yılında müzakerelerin başlamasına yönelik alınan kararlar ardından, 2005 yılında Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki müzakere süreci başlamıştır. Fakat, yasal düzenlemelerdeki isteğe rağmen uygulamada sonuç alınamaması, Avrupa Birliği'ndeki bazı politikacıların Türkiye'nin üyeliğine yönelik negatif tutumu, üyelik sürecinin uzamasıyla Türkiye tarafında da isteğin azalması gibi etkenler müzakere sürecinin yavaşlamasına neden olmuştur. 2004-2010 yılları arasındaki insan hakları alanındaki yasal gelişmeler incelendiğinde, 2004 yılına kadar olan insan hakları gelişmelerindeki hızın, zamanla yavaşladığı görülmektedir. 2004 yılındaki 5170 sayılı anayasa değişikliğiyle önemli gelişmeler yaşanmış olsa da bundan sonraki dönemde Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğindeki yavaşlamaya paralel olarak insan hakları alanındaki yasal gelişmelerde de yavaşlama gözlemlenmiştir. Öte yandan, 1959-2009 yılları arasındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin istatistikleri incelendiğinde, mahkeme tarafından verilen kararların %19'unun Türkiye'ye ait olduğu ve insan hakları ihlallerinde Türkiye'nin yıllar boyunca en yüksek ihlal adetine sahip ülkelerin başını çektiği görülmüştür. Türkiye aleyhine verilen toplamdaki 2,295 kararın 2,017'sinin (%88) en az bir ihlal kararıyla sonuçlandığı ve ihlal kararlarının üçte birinin adil yargılanma hakkıyla ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, insan hakları alanında yasal düzenlemeler getirilmiş olmasına rağmen, bu yasal düzenlemelerin uygulamada başarılı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. İkinci bölüm, Türkiye'deki insan hakları gelişmelerine ait bir diğer önemli tarih olan ve aynı zamanda bir dönüm noktası olan 2010 yılında Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının kabulüyle sona ermektedir. 5982 Sayılı Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanun, 13 Mayıs 2010 tarihinde resmî gazetede yayınlanmış ve 12 Eylül 2010 tarihinde düzenlenen referandum sonucunda da yürürlüğe girmiştir. 5982 sayılı kanun neticesinde Anayasa'nın 148 ve 149 numaralı maddelerinde yapılan değişikliklerle, bireysel başvuru mekanizması yasal zemin kazanmış olup, 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren de mekanizma uygulamaya alınmıştır. Tezin üçüncü bölümünde, bireysel başvuru mekanizmasının içeriği, tanımı, amaçları ve süreçleri ele alınarak, bireysel başvuru mekanizmasının kapsamı ve yasal dayanakları hakkında bilgi verilmiştir. 2011 yılında yürürlüğe giren 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'un 45. maddesine göre“Herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.”Söz konusu ifadeden yola çıkarak, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını temel aldığı, bireylerin kamu güçleri tarafından yapılan hak ihlallerine karşın anayasal bir güvence sağladığı anlaşılmaktadır. Üçüncü bölümde, bireysel başvuru mekanizmasının diğer yasal yollardan ayrılan özelliklerine, mekanizma kapsamında yer alan hak ve özgürlüklere, başvurucuların taşıması gereken özelliklere, bireysel başvuru hakkı olan ve olmayan gerçek ve tüzel kişiliklere ve bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından incelenme süreçlerine yer verilmiştir. Özellikle Komisyonlar tarafından yapılan kabul edilebilirlik incelemelerine ve bir başvurunun kabul edilebilir bulunmasındaki gerekli şekil şartlarına, başvuru sürelerine ve açıkça dayanaktan yoksunluk hükümlerine detaylı olarak yer verilmiştir. Komisyonlar tarafından kabul edilebilir bulunan bir başvurunun, Bölümler tarafından tabi tutulduğu esasa ilişkin incelemeler, karar verme süreçleri ve incelemeler neticesinde verilen karar türleri incelenmiştir. İlgili bölümde, 50 yıldan uzun bir süredir bireysel başvuru mekanizmasına sahip, Federal Alman Anayasa Mahkemesi'ndeki bireysel başvuru mekanizması incelenmiş ve Türkiye'deki mekanizma ile karşılaştırılması yapılmıştır. Tezin dördüncü ve bireysel başvuru mekanizmasının etkinliğine ilişkin tartışmaların ana hatlarıyla yer aldığı bölümünde, öncelikle 2010-2012 yılları arasındaki geçiş süreci incelenmiş ve Anayasa Mahkemesi'nin 25 Aralık 2012 tarihinde verdiği ilk bireysel başvuru kararı incelemiştir. Söz konusu incelemeden sonra, çalışmanın dördüncü bölümü 4 ana başlıkta incelenmiştir:“2012 Yılından İtibaren Anaysa Mahkemesi Kararları Üzerinde Genel Değerlendirme”,“23 Eylül 2012-31 Aralık 2017 Arasında Anayasa Mahkemesi'nin Bireysel Başvuru Mekanizmasına İlişkin İstatiksel Veriler”,“Anayasa Mahkemesi'nin Bireysel Başvuru Mekanizmasının Etkinliği”ve“Bireysel Başvuru Mekanizmasının Güncel Eksiklikleri ve Sorunları”. 2012-2017 yılları arasında Anayasa Mahkemesinin verdiği bireysel başvurulara ilişkin genel değerlendirmeleri içeren birinci bölümde, öncelikle, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 25 Aralık 2012 tarihli ilk karardan, Aralık 2017 dönemindeki kararlara ilişkin beş yıllık süreç genel hatlarıyla anlatılmıştır. İlgili kısımda temel dayanak Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin benzer konulardaki önceki dönemlerde verdiği kararlarıdır. Söz konusu başlıklarda, mahkeme kararları detaylı olarak incelenmiş olup, inceleme neticelerine özetler halinde yer verilmiştir. İlk olarak, 2012 ve 2013 yıllarındaki Anayasa Mahkeme'sinin kabul edilebilirlik incelemesine yoğunlaştığı dönem ele alınmış olup, mahkemeye yapılan bu dönemdeki 9,897 başvuru arasından“30 gün kuralı”,“kabul edilebilirlik kriterleri”,“tüm iç hukuk yollarının tüketilmesi”ve“açıkça dayanaktan yoksunluk”gibi mahkemenin daha yoğun bir şekilde uğraştığı konular ele alınmıştır. Her bir konu başlığına ilişkin, dava örneklerine yer verilmiştir. İncelenen dava örnekleri neticesinde, Anayasa Mahkemesi'nin kabul edilebilirlik incelemelerinde ve esasa ilişkin değerlendirmelerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarından faydalandığı, her bir dava özelinde konuyla ilgili yasal düzenlemelerin haricinde, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olmak üzere uluslararası düzenlemelere atıfta bulunduğu ve kararlarını düzenlemelerle uyumlu bir şekilde verdiği neticesine ulaşılmıştır. 2014-2015 yıllarında, Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuru sayısı 20,578'e ulaşmış olup, söz konusu döneme kadar kabul edilebilirlik kriterlerine ilişkin bir açıklık getiren Mahkeme, bu dönemde daha çok temel insan hakları ihlallerine yoğunlaşmıştır. Özellikle yaşama hakkı, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabi tutulmama hakkı, hürriyet ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, düşünceyi yayma ve haberleşme hakkı ve seçme ve seçilme hakkı gibi temel hak ve hürriyetler kapsamında pek çok mahkemenin gündemini oluşturmuştur. 2014-2015 yıllarının anlatıldığı tezin ilgili bölümlerde her bir hak ve hürriyet başlığı altında, dönüm noktası niteliğinde olan birer dava örneği seçilmiştir. Seçilen her bir dava örneğinde, davanın kurgusu, tarafların iddiaları ve Anayasa Mahkemesi'nin yargılama süreçleri anlatılmış olup, konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin içtihadıyla ilgili örneklere yer verilmiştir. Verilen örneklerde, Anayasa Mahkemesi'nin nihai kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin içtihadıyla uyumlu olduğu neticelerine ulaşılmıştır. 2016-2017 yıllarında Anayasa Mahkeme'sine yapılan bireysel başvuru sayısı 80,756'ya ulaşmış olup, bu dönemde mahkemenin incelediği hak ve özgürlük alanlarının çeşitlendiği ve genişlediği görülmüştür. Bu dönemde, eşcinsel hakları gibi mahkemenin daha önce oldukça seyrek ele aldığı konularda da önemli kararlar verdiği görülmektedir. Öte yandan, 2016-2017 yılları arasında, Anayasa Mahkemesi'nin esas gündemini 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde verilen Olağanüstü Hal Kararlarına (OHAL) ilişkin başvuruların oluşturduğu görülmektedir. 2017 yılındaki, 40,530 yeni başvuruyla birlikte, mahkemenin bekleyen dava sayısı 2017 yılı içinde 126,093'e ulaşmış olup, davaların yüzde 97'si bu dönemde neticelendirilmiştir. Neticelendirilen başvuruların yüzde 82'si, Olağanüstü Hal Komisyonunun verdiği kararlar neticesinde Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurulardan oluşmaktadır. Özellikle 2017 yılında Anayasa Mahkemesi'nin iş yükünün ve odak noktasının temelini, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi sonrasında kurulan Olağanüstü Hal Komisyonu'nun verdiği kararlar neticesinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru mekanizması aracıyla yapılan itirazlar oluşturmaktadır. OHAL kararları çerçevesindeki başvuruların büyük bir kısmında, başvuruların ilk olarak OHAL İnceleme Komisyonu'na yapılmadan Anayasa Mahkemesi'ne başvurması nedeniyle, iç hukuk yollarının tamamı tüketilmeden Anayasa Mahkemesi'ne başvurulduğu ve kabul edilemez bulunduğu görülmüştür. Öte yandan, başvuruların büyük bir kısmı meslekten çıkarma kararlarından oluşmakta olup, OHAL kararlarına ilişkin örnek teşkil eden başvuru tarihi 2016 ve karar tarihi Temmuz 2017 olan Remziye Duman davası ve karar tarihi Nisan 2018 olan aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınan Şahin Alpay davası tezin ilgili kısımlarında detaylarıyla incelenmiştir. İncelemeler neticesinde, Anayasa Mahkemesi'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin içtihadıyla paralel karar verme eğilimindeki ısrarcı tutumu ve titiz değerlendirmeleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından olumlu değerlendirilmiştir. Özellikle Alpay davasındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin yorumları ve Venedik Komisyonu'nun Türkiye'deki OHAL kararlarına ilişkin görüşü incelendiğinde, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının etkinliğinin OHAL döneminde de sürdürüldüğü neticesine ulaşılmıştır. 23 Eylül 2012-31 Aralık 2017 tarihleri arasındaki Anayasa Mahkemesi'nin istatiksel verilerinin incelendiği ikinci bölümde, Anayasa Mahkeme'si tarafından yayınlanan analiz raporlarındaki istatiksel veriler ele alınmıştır. Söz konusu dönemde Anayasa Mahkemesi'ne toplamda 173,479 başvurunun yapıldığı görülmektedir. Bu bölümde, başvuruların yüzde 65'inin adil yargılanma hakkına ait olması, yüzde 79'unun 2017 yılına kadar karara bağlanmış olması, karara bağlanan başvuruların yüzde 82'sinin kabul edilemezlik kararıyla sonuçlanması gibi önemli noktalar ele alınmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının etkinliğinin incelendiği üçüncü bölümde, mekanizmanın gelişimi içsel ve dışsal olmak üzere iki başlık altında incelenmiştir. Dışsal gelişimde en temel göstergeyi, Türkiye'deki bireysel başvuru mekanizmasının kabulünden önceki ve sonraki dönemlerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sine Türkiye aleyhine yapılan başvuru adetlerinin ve ihlal adetlerinin oluşturduğu savunulmuştur. Savunmanın en temel noktasını, bireysel başvuru mekanizmasının etkinliği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne mekanizmanın kabulünün ardından Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayılarında ve ihlal kararlarında azalma görülmesi oluşturmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne mekanizmanın kabulünün ardından yapılan başvuru ve ihlal kararı adetleri karşılaştırıldığında, bireysel başvuru mekanizması sayesinde başvuru adetlerinde ve ihlal kararı adetlerinde bir azalmanın yaşandığı görülmektedir. Beş yıllık dönemde Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı verdiği 2,536 başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülmeden iç hukuk yollarıyla çözüme kavuşturulmuştur. Bireysel başvuru mekanizmasının kabulünden önceki dönemde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne üye devletler arasında en yüksek başvuru adetine ve ihlal kararı adetine sahip ülke olan Türkiye'nin, bireysel başvuru mekanizmasının kabulünün ardından 5nci sıraya kadar düştüğü gözlemlenmiştir. İhlal ve başvuru adetlerinin düşmesinin bir diğer sonucu olarak, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen her bir ihlal kararı neticesinde ödemekle yükümlü olduğu tazminat miktarlarının da yıllar boyu düştüğü sonucunda ulaşılmıştır. Başvuru adetlerinin ve ihlal adetlerinin düşmesi, Türkiye'deki insan hakları sorunlarının çözümünde iç çözüm yollarının etkinliğinin arttırıldığının yanı sıra, uluslararası anlamda Türkiye'nin insan hakları imajının iyileştirildiğinin de bir işaretidir. Dolayısıyla, bireysel başvuru mekanizmasının sadece yasal süreçlerdeki gelişmelerine değinilmemiş olup, özellikle uluslararası ilişkilerdeki pozitif katkıları da ele alınmıştır. Bireysel başvuru mekanizması, Türkiye'nin Avrupa toplulukları tarafından uzun yıllardır eleştirilmesine neden olan insan hakları konularında, etkili bir çözüm sağlamaktadır. İçsel gelişimde ise, bireysel başvuru mekanizması, oluşan insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması ve gelişen içtihat sayesinde benzer ihlallerin önlenmesi gibi temel konularda katkı sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kıyasla davaları ülkenin kendi değerlerine, tarihine, geleneklerine ve yerel mahkemelerin içtihadına göre ele alabilmesi, daha neticelerinin daha kalıcı sonuçlar vermesine yarar sağlamaktadır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin yerel mahkemeler üzerinde doğrudan etki etme gücünün bulunması gibi nedenlerden dolayı, daha hızlı ve etkili olacağı savunulmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 5 yılda yaklaşık 137 bin başvuruyu karara bağlama performansı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir başvuruyu yaklaşık 18 ayda sonuçlandırabilmesi performansı karşılaştırıldığında, Anayasa Mahkemesi'nin daha hızlı bir hukuk yolu olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, bir başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından bir iç hukuk yolunda çözüme ulaştırmasının etkili bir yöntem olduğu değerlendirilmiştir. Bireysel başvuru mekanizma, Türkiye'deki insan hakları alanındaki yasal düzenlemelere, uluslararası standartlarda bir katkı sağlamış ve ulusal hukuku, uluslararası insan hakları hukukuyla uyumlu hale getirmiştir. Bireysel başvuru mekanizmasının kabulüyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle bütünleşerek, uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin yerel mahkemeler üzerindeki üstünlük rolü ve etkileyici gücü dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi'nin vereceği ihlal kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilecek ihlal kararlarına kıyasla yerel mahkemeler tarafından daha fazla dikkate alınacağı değerlendirilmiştir. Söz konusu durumun, yerel mahkemeler tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının benimsenmesinde katkı sağlayacağı gibi, zamanla yerel mahkemeler bu içtihada uygun karar verme eğilimini arttırarak hem Anayasa Mahkemesi'ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvurularda bir azalmanın görülmesinin ilerleyen dönemlerde pozitif bir katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Bireysel başvuru mekanizmasının güncel sorunlarının ve eksikliklerinin incelendiği dördüncü bölümde, mekanizmanın Türkiye'deki insan hakları gelişiminde etkili bir çözüm olmasının yanı sıra, halihazırda birtakım eksikliklerinin ve çözülmeyi bekleyen problemlerinin de olduğu vurgulanmıştır. Mekanizmanın sadece olumlu katkılarını ele almanın bütüncül bir yaklaşım olmayacağı değerlendirilerek, mekanizmaya ilişkin eksiklikler ve sorun üreten alanlar da ele alınmıştır. Özellikle; Kanun yollarında gözetilmesi gereken hususlarda Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru kapsamında inceleme yapılamaması, Kamu tüzel kişiliklerinin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının bulunmaması, Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde açıkça belirli olmayan ve ikisinin de kapsama alanı dışında kalan hak ve özgürlüklerin mekanizmaya konu edilip edilmeyeceğine ilişkin net bir işleyişin bulunmaması, Anayasa Mahkemesi'nin yargı denetimi dışında kalan bazı işlemlerin ve kararların bireysel başvuru mekanizmasının dışında bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye'deki bireysel başvuru mekanizmasının etkili bir iç hukuk yöntemi olarak kabul edilmesinin sürdürülüp sürdürülemeyeceği gibi eksiklikler ve sorun teşkil eden hususlar ele alınmıştır. Eksiklikler ve sorun teşkil eden hususlar ele alınırken, konuyla ilgili literatür taraması bulgularına yer verilmiş olup, aynı zamanda bireysel başvuru mekanizmasının dünyada en iyi örneklerinden birine sahip Federal Alman Anayasa Mahkemesi'nin işleyişiyle kıyas yapılmıştır. Tespit edilen eksikliklerin ve sorunlu hususların ele alınmasının ardından, son olarak, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal döneminde Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurular kapsamında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bireysel başvuru kararlarının, mekanizmanın etkinliğinin değerlendirilmesinde kritik önem taşıdığı değerlendirilmiştir. Özellikle, Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay davasındaki kararlı ve Avrupa standartlarındaki tutumunun ilerleyen dönemlerde de sürdürülebilirliğinin sağlanmasının kritik olduğu vurgulanmıştır. 2016 ve 2017 yıllarında, Anayasa Mahkemesi'nin gündemini oluşturan OHAL kararlarıyla ilişkin başvurularda, Anayasa Mahkemesi tarafından izlenecek tutumun, önümüzdeki dönemlerde mekanizmanın etkinliğinin odak noktasını oluşturduğu değerlendirilmektedir. 2017 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den OHAL kararlarıyla ilgili yapılan başvuruların 27,000 adeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edilemez bulunmuştur. Bunun sebebi ise, söz konusu başvuruların Anayasa Mahkemesi'ne başvuru adımı tamamlanmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılması nedeniyle iç hukuk yollarının tamamının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez bulunmuştur. Bu durumdan yola çıkarak, söz konusu başvuruların Anayasa Mahkemesi tarafından iç hukukta çözüme kavuşturulmasının ve mahkemenin etkili ve ulaşılabilir olmaya devam etmesinin, mekanizmanın geleceğinde kritik öneme sahip olduğu değerlendirilmiştir. Nisan 2018 dönemine ait Alpay davasında görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki tutarlı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyumlu performansı önemli bulunmakla birlikte, bu performansının sürdürülebilirliği de mekanizmanın etkili olduğuna ilişkin değerlendirmelerin devam edebilmesi adına kritik önem taşımaktadır. Tüm değerlendirmelerin özetinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin Eylül 2012'den uygulamaya aldığı bireysel başvuru mekanizmasının 2012-2017 yılları arasındaki beş yıllık gelişim süreci, mahkeme kararları, yasal düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ışığında incelenmiş olup, bireysel başvuru mekanizmasının etkin bir iç çözüm yolu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tez boyunca yapılan tüm tartışmalar neticesinde, bireysel başvuru mekanizması kapsamında Anayasa Mahkemesi kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'sinin içtihadıyla uyumlu olmasının bir sonucu olarak, mekanizmanın içsel ve dışsal anlamda Türkiye'deki insan hakları gelişiminde olumlu katkılar sağladığı değerlendirilmiştir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvuru sayısının ve ihlal kararı sayısının azaltmasının neticesinde, bireysel başvuru mekanizmasının hem uluslararası ilişkiler çerçevesinde hem de iç hukuk gelişimi çerçevesinde dönüm noktası niteliğinde etkili bir gelişme olduğu savunulmuştur. 2000'li yılların başından beri Türkiye'deki insan hakları alanındaki tüm yasal gelişmeler incelendiğinde, bireysel başvuru mekanizmasının en önemli yasal yenilik olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sağladığı yasal düzenlemeler ve iç hukuk yolunun dışında, beş yıllık süreçte verdiği kararların değerlendirilmesinin neticesinde uygulamada da başarılı olması mekanizmanın önemini bir kez daha ön plana çıkarmaktadır. 5 yılı aşkın bir süredir uygulamada olan bireysel başvuru mekanizmasının halihazırda güncel problemleri ve henüz tamamlanmamış eksik yanları olsa da uluslararası standartlarda önemli bir dönüm noktası olduğu neticesine ulaşılmıştır. Bu düşüncenin en temel dayanağını ise, tez boyunca örneklerle anlatılan mahkeme kararları oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bireysel başvuru kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin benzer konularda önceki dönemlerde verdiği kararlarla karşılaştırdığında, iki mahkeme kararları arasındaki benzerlik, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı verme yönündeki yüksek eğilimi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kıyasla davaları daha hızlı bir şekilde çözümleme yöntemi göz önünde alındığında, etkili bir çözüm sağladığı anlaşılmaktadır. Nitekim hem Anayasa Mahkemesi'ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yapılan Hebat Aslan ve Firas Aslan dava örneğinde de görüldüğü gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme'de Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru mekanizmasının etkin bir iç hukuk yolu olduğu görüşünü paylaşmaktadır. Söz konusu dava örneğinde de görüldüğü gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararlarını yeniden inceleme gereği duymamakta ve Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılmadan kendisine gelen başvuruları kabul edilmez bulup incelememektedir. Nihai olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da etkili kabul edilen ve etkinliğine ilişkin bu yüksek lisans tezi boyunca detaylı analizler yapılan bireysel başvuru mekanizmasının, etkin bir yasal yol olma özelliğinin sürdürülebilmesi için şüphesiz ki Anayasa Mahkemesi'nin bu yöndeki tutumunun sürdürülebilirliği oldukça önemlidir. Anayasa Mahkemesi incelediği bireysel başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartlarında karar vermeye devam ettikçe ve yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uyum sağlayan kararlar vermede daha çok deneyim kazandıkça, bireysel başvurunun Almanya örneğinde olduğu gibi insan hakları alanında önemli katkılar sağlamaya devam edeceği değerlendirilmiştir.
Özet (Çeviri)
Beyond all controversy, the individual application mechanism of the Constitutional Court is an important development in the framework of Turkey's human rights issues. If the Constitutional Court succeeds in the implementation of the mechanism and ensures the sustainability of this successful implementation, the individual application mechanism will continue to make significant contributions both in domestic law and in the international relations. In this master thesis, the role of the individual application mechanism on the human rights developments in Turkey was argued. In this study, it was examined whether the individual application mechanism is an effective domestic remedy for Turkey's human rights issues and whether the decisions of the Constitutional Court coincide with the case law of the European Court. In 1950, Turkey that is one of the first countries signed the Convention, accepted the European Court's individual application mechanism in 1987. After the acceptation of the European Court's individual application mechanism, judgements by the European Court related to Turkey's human rights violations in the 1990s played an influential role in the transformation of the Turkey's legal system. The European Court, since the beginning of the relations, have both supported the human rights developments in Turkey and seriously criticised Turkey within the framework of fundamental rights and liberties such as right to a fair trial and right to life. As a result of human rights record that goes badly for years and serious criticisms coming from European community, Turkey accelerated the developments in the field of human rights following the European Union candidacy in 1999. In this regard, between 1999 and 2004 a relatively positive period compared to other periods was experienced. There were significant legislative developments such as the constitutional amendments no. 4709 in 2001 and the amendments within the framework of the Civil Code and Criminal Code. Within the scope of Copenhagen Criteria and eight Harmonization Packages, many legal changes for the compliance with European regulations were implemented. The successful completion of Harmonization Packages in 2004 and Turkey's efforts in the field of human rights with 218 constitutional and 53 law amendments were effective in the EU's decision to start membership negotiations with Turkey. In light of all these developments, the year 2004 that is regarded as a milestone in the Turkey's human rights developments was chosen as the start date of the Chapter 1 and the relevant part ended with the year 2010 that is another milestone. Within the human rights developments between 2004 and 2010, it was seen that the volume of human rights developments relatively slowed down. Even though significant developments occurred with the constitutional amendments no. 5170 in 2004, in the next period, a slowdown in the human rights developments was observed in parallel with the slowdown in the Turkey's EU membership process. On the other hand, within the statistics of the European Court between 1959 and 2009, it was seen that 19 per cent of the European Court's decisions were against Turkey. Turkey was the lead among the states having the highest human rights violation rates. It was seen that 2,017 (88 per cent) of 2,295 the European Court's decisions resulted with at least one violation decision and one third of the violation decisions were about the right of a fair trial. Although legislative regulations were conducted in the field of human rights, it can be concluded that no achievement was reached in the practice. Because Turkey had the highest number of human rights violations, legal developments in the 2000s were not enough successful to improve Turkey's human rights standards. They contributed to the legal process, but their effects in the practice were not efficient as they were aimed in the beginning. Despite of Turkey's efforts to conduct law amendments in accordance with the European Court standards and serious criticisms by the European Court on the Turkey's human rights issues, Turkey did not make significant progress. On the other hand, from the beginning of Turkey's desire to be a part of European community, although many legal improvements were made in the field of human rights, the individual application mechanism, which was implemented in 2012, is the most important development in the field. The Law on the Constitutional Amendment no. 5982 was published in the Official Gazette and entered into force as a result of the referendum organized on 12 September 2010. As a consequence of the law no. 5982, with the amendments in the Articles 148 and 149 of the Constitution, individual application mechanism gained a legal basis, while from 23 September 2012 mechanism has been put into practice. In the Chapter 2, the scope, definition, aims, legal foundations and processes of the individual application mechanism were addressed. According to the Article 45 of the Law on the Establishment and Procedural Principles of the Constitutional Court no. 6216 which entered into force in 2011, 'Everybody may apply to the Constitutional Court with the claim that any one of his or her fundamental rights and liberties secured in the Constitution and within the scope of European Convention on Human Rights and protocols, of which Turkey is a party, in addition to that are violated by public force.' Chapter 3 includes the main discussions on the effectiveness of the individual application mechanism that depends on the accessibility, effectivity and sufficiency. As long as the individual application mechanism is accepted as accessible, effective and sufficient, its contributions can be developed and expanded. For the analysis of the mechanism's effectiveness, the decisions of the Constitutional Court were taken as a basis. The effectiveness of the Constitutional Court's decisions mostly depends on their similarities with the European Court's decisions that were given earlier in similar cases. The consistency and coherence between the decisions of two courts have determining role in the analyses of the Constitutional Court's effectiveness. After examinations on the case examples of the Constitutional Court, in this study, not only the internal and external developments of the mechanism were concluded, but also the current problems and deficiencies of the mechanism were addressed. As well as court decisions, literature review, the opinions of the Venice Commission, court statistics and legal reforms were examined, while the Convention and the Constitution were taken as a basis. As an analyses method of the effectiveness of the mechanism, first, case examples between the years 2012 and 2018 were chosen. Second, their proceedings by the Constitutional Court were compared with the European Court's case law in the previous similar cases. Case examinations were supported with the statistical data of the individual application mechanism. In the end of examinations, external and internal developments of the mechanism were analysed with its current deficiencies and problems. In the framework of the historical development of the individual application, first of all, in 2012 and 2013 there were 9,897 individual applications to the Constitutional Court. In this period, the Constitutional Court mostly focused on the admissibility issues such as 30 days' rule, the exhaustion of all domestic remedies, manifestly ill-founded provisions and other admissibility criteria. Second, in 2014 and 2015 the number of individual applications reached 20,578. After the clarifying the admissibility criteria, the Constitutional Court mostly focused on serious fundamental human rights violations. Several milestone cases in the field of fundamental rights and freedoms such as the right to life, the prohibition of torture and torment, the right to liberty and security, the right to a fair trial, the freedom of commenting and spreading of a thought, the freedom of communication and the right to elect, be elected and be a part of political activities were chosen as examples. In each example case, the construct of the case, the claims of the applicants and the proceeding processes of the Constitutional Court were explained by referring the European Court's case law. It was shown that the final decisions of the Constitutional Court complied with the case law of the European Court. Third, in 2016 and 2017 the number of individual applications to the Constitutional Court reached 80,756. In this period, it was seen that the fields of rights and freedoms that the Constitutional Court dealt with were varied and expanded. The right to protection and development of material and non-material being and gay rights were added into scope of the Constitutional Court's decisions. On the other hand, the biggest issue that the Constitutional Court dealt with during 2016 and 2017 was the decisions taken by the Commission of State of Emergency that was established after 15 July coup attempt. With 40,530 new applications in 2017, the number of pending cases of the Constitutional Court reached 126,093 in 2017, while 97 per cent were adjudicated in this period. 82 per cent of all adjudicated applications were related to the decisions made by the Commission of State of Emergency. In other words, the workload and the focus point of the Constitutional Court, particularly in 2017, was constituted by the decisions of the Commission of State of Emergency. The most part of the applications against the decisions of the Commission of State of Emergency were finalized with the inadmissible decision because the applicants applied to the Constitutional Court without any previous applications to the Investigation Commission of the State of Emergency. On the other hand, a major part of the applications during the State of Emergency consists of the decisions related to the removal of public office as it was seen in the case of Remziye Duman. The case of Şahin Alpay was another milestone case during the State of Emergency in Turkey because the applicant applied both in the Constitutional Court and to the European Court. As a result of the examinations of cases during 2016, 2017 and 2018, it was concluded that there was the insistence of the Constitutional Court on deciding parallel to the case law of the European Court. Particularly, in the examination of the European Court's comments on the Alpay case and the opinion of the Venice Commission regarding the decisions of the Commission of State of Emergency, it can be understood that the effectiveness of the Constitutional Court's individual application mechanism was maintained during the State of Emergency period. The main conclusion of case analyses is that individual application mechanism of Turkey's Constitutional Court has external and internal improvements as well as several deficiencies and problems. In the context of external improvements, it can be said that there is a consistency between the Constitutional Court's judgements and the case law of the European Court. As long as the Constitutional Court gives fast and effective decisions in compliance with the European Court's standards, external improvements of individual application mechanism will be gradually increased. One of the most important indicators of external improvements is the number of individual applications and the number of violation judgements of the European Court against Turkey. Despite of the increase in the number of judgements and applications stemming from the decisions of the Commission of State of Emergency after 15 July 2016, there is considerable decrease in the number of violation judgements against Turkey by the European Court. Between 2012 and 2017, in total 173,403 applications and 2,536 violation judgements (see Table 6) were solved domestically by the Constitutional Court without taken them to the European Court against Turkey. It means that the main external aim of individual application mechanism, which is to decrease the number of applications and violation judgements against Turkey to the European Court, was achieved. Furthermore, the international image of Turkey as a state with the worst human rights records is improving by depending on the continuation of Constitutional Court's effectiveness and parallelism of its decisions with the European Court's case law. Individual application mechanism provides an effective solution in the subjects of human rights for which Turkey has been criticized by European communities for many years. In the context of internal improvements, because the Constitutional Court can solve human rights problems domestically in accordance with the state's own historical values and traditions, the mechanism of Constitutional Court is a more effective and more responsible remedy than individual application mechanism of the European Court. Because there are compulsory and direct effects of the decisions taken by the Constitutional Court, the mechanism is faster in the comparison of the European Court' periods in the context of concluding an application. Taking into consideration that the Constitutional Court's performance of finalising more than 137 thousand applications in 5 years and the European Court' performance of finalising an application in approximately 18 months , it can be concluded that the mechanism of the Constitutional Court is a rather effective method to solve human rights issues. Furthermore, with the individual application mechanism, Turkish human rights law and the case law of the Constitutional Court can interiorize the case law of the European Court. Internationalization of the Constitution contributes the monism and compliance of human rights standards in Turkey with the European Court's standards. The mechanism has brought national law into conformity with international law on the human rights issues. With the acceptance of individual application mechanism, the Constitution of Republic of Turkey integrated with the Convention and has acquired an international dimension. In the fourth part including the current problems and deficiencies of individual application mechanism, it was emphasized that the mechanism is an effective solution in the human rights issues of Turkey as well as it still has some deficiencies and problems waiting to be solved such as restraining judicial review on matters required to be taken into account, public legal entities without any right to apply, rights and freedoms that are not explicitly specified both in the Constitution and the Convention, some acts and decisions that are excluded from the judicial control of Constitutional Court, whether the acceptance of the individual application mechanism as an effective domestic remedy by the European Court can be sustainable and current heavy case burden of the Constitutional Court. Lastly, it was emphasized that the decisions of the Constitutional Court during the State of Emergency period are critical in the evaluation of the mechanism's future effectiveness. In 2017, there were 27 thousand inadmissible applications in the European Court against the Turkey's Commission of State of Emergency. In those inadmissible cases, the European Court ruled that they were inadmissible because all domestic remedies in Turkey including the individual application to the Constitutional Court were not exhausted. It was assessed that the effectiveness of the Constitutional Court depends on its effective decisions as it was seen in the case of Alpay. In conclusion, through the master thesis, the individual application mechanism of the Constitutional Court that has been put into practice in September 2012 was examined in the light of court decisions, legislative regulations and the case law of the European Court. It was argued whether the individual application mechanism is an effective internal solution for Turkey's human rights issues. As a conclusion of all discussions made throughout the thesis, it was concluded that the mechanism is in conformity with the case law of the European Court and provides internal and external contributions. Although the mechanism that has been in practice for more than 5 years has several problems and deficiencies, it can be concluded that the individual application mechanism of the Constitutional Court is an important milestone. It has been assessed that as long as the Constitutional Court continues to make decisions in the line with the European Court's standards and the domestic courts gain more experience in making decisions that comply with the Constitutional Court's judicial opinion, the individual application mechanism will continue to provide significant contributions in the field of human rights.
Benzer Tezler
- Anayasal bir hak olarak bireysel başvuru yolunun etkinliğinin istatistiksel veriler ışığında değerlendirilmesi
Evaluation of the effectiveness of the individual application way as a constitutional right in the light of statistical data
DURDANE YAVAŞ ASLAN
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru ve iç hukuk yollarının tüketilmesi
Brussels's meeting to the European Human Rights Court
FAİK SERHAT CEYLAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Kamu YönetimiKarabük ÜniversitesiKamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ABDÜLAZİM İBRAHİM
- Anayasa yargısında bireysel başvuru yolu ve Türkiye'de gelişimi
Individual application in constitutional jurisdiction and its development in Turkey
SEDA DUYSAK FİDAN
- Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda kabul edilebilirlik aşaması
The admissibility phase of individual application to the Constitutional Court
NAZMİYE GÜVEYİ
- Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuruların kabul edilebilirlik bakımından incelenmesi
Examination of the individual applications to the Turkish Constitutional Court in terms of admissibiltiy
MUSTAFA ERMAYASI
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
HukukHasan Kalyoncu ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HASAN TUNÇ