Geri Dön

Havran Çayı-Bakırçay arasındaki bölgenin bitki coğrafyası

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 53181
  2. Yazar: SÜLEYMAN SÖNMEZ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. YUSUF DÖNMEZ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Coğrafya, Geography
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1996
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 192

Özet

ÖZET Çalışma sahası kuzeyden Havran çayı, İvrindi ve Balıkesir ovaları, doğudan İçbatı Anadolu platoları, güneyden Bakırçay ve batıdan Ege kıyıları ile sınırlanmıştır. İçbatı Anadolu platolarının kenarına tekabül eden Ulus ve Seydan dağlan da ilginç bitki örtüsü özellikleri dolayısıyla sahaya dahil edilmiştir. Sahanın iklimi, Edremit, Balıkesir, Dikili, Bergama ve Soma istasyonlarının meteorolojik verilerine dayanılarak ortaya çıkarılmıştır. Verilerin analizi, gerek vejetasyon süresinin uzunluğu, gerek sıcaklık, gerekse yağış rejimi ve rüzgârlar bakımından sahanın doğusu ve batısı arasındaki bir iklim farklılığını ortaya koymuştur. Sahanın batısında vejetasyon devresi (yetişme dönemi) nin süresi, doğusuna nazaran yaklaşık bir ay kadar uzundur (Dikili 273 gün, Balıkesir 245 gün). Yıllık ortalama sıcaklık değerleri, Ocak ve Temmuz ortalama sıcaklıkları batıda, doğudan daha yüksektir (Dikilide yıllık ortalama 16,3°C, Ocak ayı ortalaması 7,8°C, Temmuz ortalaması 25,6°C; Balıkesir' de ise yıllık ortalama 14,5°C, Ocak ayı 4,9°C, Temmuz 24,5°C). Bu durum batı kesimin yani kıyı kesimin, doğuya, yani iç kesimlere göre daha sıcak olduğunun bir göstergesidir. Yatay yöndeki bu değişimden, başka, dikey yönde de sıcaklıklarda azalma görülür. Doğuda Ulus (1767 m) ve batıda Madra (1344) dağları gibi önemli yükseltilerde Ocak ayı ortalaması (0°C-2°C) daha da düşmektedir. Temmuz ortalamaları da bu alanlarda 15-20°C ler arasındadır. Bu veriler sahada sıcaklığın kıyıdan iç kesimlere ve alçak alanlardan dağlara doğru gidildikçe, düştüğünü gösterir. Bitki örtüsü de bu duruma uyarak sıcaklık ihtiyacına göre yer seçmiş, alt kademe ve kıyı, sıcaklık ihtiyaçları yüksek bitkilerin, üst kademe sıcaklık ihtiyaçları orta derece ve daha az olan bitkilerin yerleştikleri alanlar olmuştur. Sahada donlu günler bakımından da bir fark ortaya çıkmaktadır. Dikilide donlu gün sayısı 3,7, Balıkesirde ise 37,8 gündür. Bu çok büyük bir farktır. Bu sebeple dona karşı hassas olan maki türleri iç kesimlere sokulamamaktadır (mersin, defne, zakkum, sakız). Kuzeyin etkisine açıklık ve kısmen karasallık iç kesimlerde donlu gün sayısını ve frekansını arttırmıştır (Donlu gün frekansı Dikilide %0,78, Balı kesirde %3,47). 30°C nin üstündeki yüksek sıcaklık değerleri bakımından yapılan bir inceleme, bölgenin tamamının yazın kuvvetle ısındığını gösterir. 30°C nin üstündeki sıcaklıkların frekansı Dikili de %1,8, Edremit'te %6,2, Balı kesirde %4,5 tır. Bu durumun sebebi, yazın Akdeniz şartlarının tüm bölgeyi etkisi altınaalmasıdır. Hatta kıyılara nazaran iç çanaklar daha da kuvvetle ısınmaktadır. Bu sebeple tüm sahada sıcaklık istekleri yüksek bitkiler yayılma gösterir. Gerçekten de kızılcam, kıyıdan itibaren iç kesimlerdeki Ulus dağına kadar yayılış gösterir. Yağış değerleri, sahanın batısının, doğusundan daha yağışlı olduğunu gösterir. (Dikili 651,2 mm, Balıkesir 592,6 mm). Bu durum yatay istikamette, kıyıdan iç kesimlere doğru, yağışlarda bir azalma olduğunu ortaya koyar. Dikey istikamette de yağışlarda değişim vardır. Ulus ve Madra gibi yüksek dağlarda yıllık ortalama yağış değerleri 1000 mm yi aşar. Böylece, dağların, yani başındaki ovalara göre daha yağışlı olduğu anlaşılır. Fakat yıllık yağış dağılışı bölgede, bitki örtüsünün dağılışı hakkında hatalı bir yargıya varmamıza sebep olur. Bu takdirde daha nemcil türlerin batıda, kısmen kurakçıl bitkilerin de doğuda toplanacağı sanılır. Hakikatte durum böyle değildir. Bizi, ancak yağış rejiminin tetkiki doğru sonuca ulaştırabilir. Tüm bölgede yağış maksimumu kış mevsimine, minimumu ise yaz mevsimine isabet eder. (Dikilide kış yağışları payı %54,3, yaz yağışları payı %1,8 ; Balı kesirde kış yağışları payı %44,7, yaz yağışları payı %7). Bu oranlar bölgede Akdeniz yağış rejiminin tam anlamıyla hakim olduğunu gösterir. Kıyıdan iç kesimlere doğru yaz yağışları payında görülen bir miktar artış, kısmen karasallığın ve kısmen de Karadenizin etkisiyledir. Yaz yağışları payının iç kesimlere doğru gidildikçe bir miktar artması aynı zamanda yetişme dönemine rastlayan kurak devrenin etkisini biraz azaltacağı anlamına gelir. Gerçekten kayın gibi nemcil bir tür, yetişme ortamını ancak sahanın doğusunda bulabilmiştir. Ayrıca bitkilerin yetişme dönemi açısından önem taşıyan ilkbahar yağışları da, sahanın doğu yani iç kesimlerinde daha etkilidir ve ikinci yağışlı mevsimdir.(İlkbahar yağışları Dikilide %21,9, Balıkesirde %25,1). Bütün bu durumlar bitkilerin yağış faktörü açısından doğuda yani iç kesimlerde daha uygun şartlarda bulundukları sonucuna varmamızı sağlamaktadır. Kurak devrenin süresi ve kuraklığın etkinliği açısından, bilhassa Thornthwaite ve Erinç formüllerini sahaya tatbik ettiğimizde durum bütün açıklığı ile belirir. Thornthwaite formülüne göre ortaya konan su bilançosu tablosu, kurak devrenin sahanın batısındaki (kıyı kesim) Dikilide 5 ay, İç kesimlerdeki Balı kesirde de 5 ay olduğunu gösterir. Ancak aynı tabloya göre Dikilide yıllık su noksanı 500 mm, Balı kesirde ise 397 mm dir. Bu durum kıyı kesimlerde kurak devrenin daha şiddetli olduğunun bir belirtisidir. Bu sebeple batı kesimdeki bitki toplulukları kuraklığa dayanıklı türlerden oluşmuşlardır. Erinç formülüne göre de kıyı kesimlerde kurak devrenin süresi 5 ay (Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül), iç kesimlerde ise 4 ay (Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ) dır. Erinç formülü kıyı kesimler ve iç kesimler arasında kurak devresinin süresi bakımından bir ay fark olduğunu göstermektedir. Yani içkesimlerde kuraklık şartları biraz hafiflemiştir. Bu duruma göre batıdaki bitki toplulukları uzun süre kuraklığa dayanıklı türlerden oluşmuşlardır. Yağışların karakteri bakımından da bölgenin batısı ile doğusu arasında bir fark vardır. Kıyı kesimlerde yağışlarda sağanak karakteri iç kesimlere göre daha baskındır. (25 mm nin altındaki normal yağışlar oranı Edremit'te %94,2, Balı kesirde %96,2 dir). Bu durum kıyı kesiminde bitki örtüsü tahribatı ile, bilhassa eğim değerlerinin yüksek olduğu sahalarda sızmaların azalıp, yüzeysel akışın artacağını ve erozyon tehlikesinin de iç kesimlere göre daha büyük ölçüde belireceğini ortaya koyar. Bölgedeki yağış oynaklığına göz atılınca, kıyı kesimde Edremit'te 59 yıllık rasatlara göre yağışların 378 mm ile 1165 mm ler, Balıkesir 53 yıllık rasatlara göre 360 mm ile 910 mm ler arasında değiştiğini göstermektedir. İstikrarsızlığın ve yağış oynaklığının batı kesimlerde daha önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuçlar kıyı kesimde kuraklık şartlarının sanıldığından da etkili olduğunu ortaya koymaktadır. İnceleme sahasında yıl boyunca kuzey sektörlü rüzgârların hakim oldukları anlaşılmaktadır. Ancak mevsimlere göre bazı değişiklikler söz konusudur. İlkbaharda bölgenin doğusunda; kuzey sektörlü, batısında ise güney sektörlü rüzgârlar hakimdir. Bu durum iç kesimlerde kıştan ilkbahara geçişin, kıyı kesimlere göre biraz gecikmesine sebebiyet verir. Yaz mevsiminde bölgenin iç kesimlerinde kuzey, kıyı kesimlerinde ise güney ve batı sektörlü rüzgârlar hakimdir. Mesela Balıkesirde yazın hakim rüzgâr istikameti %61,9 frekansla N13,5°E, Dikilide %40,5 frekansla S 59°E ve %35,6 frekansla N 88°W dir. Bu durum yazın iç kesimlerde sıcaklığın fazla yükselmesini önler. Fakat kıyı kesimlerde güneydoğu rüzgarı dağlardan geldiği için kurutucudur. Batıdan, deniz üzerinden gelen ise havanın nem oranını yükseltir. Bu sebeple yaz mevsiminde Dikilide nem oranı % 63 gibi oldukça yüksek bir değere erişir. Kış mevsiminde kıyı kesimde hakim olan güneydoğu rüzgârı sıcaklığın fazla düşmesine mani olur. İç kesimlerdeki NE ve SVV rüzgârları ise her iki istikametten yağış getirir. Fakat kuzey sektörlüsü hava sıcaklıklarında ani düşüşlere yol açar. Bütün bunlardan çıkan sonuç, rüzgarların, bölgenin iç kesimlerinde sıcaklıkların düşmesi, kıyı kesimlerde ise sıcaklığın yükselmesi yönünde etkile olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple sıcaklık istekleri yüksek olan tür ve topluluklar batıda toplanmışlardır. Saha toprak şartları açısından ele alındığında genelde kireçsiz kahverengi orman topraklarının yaygın olduğu görülür. Çünkü, yıllık ortalama yağış değerleri toprakların yıkanmasını sağlayacak yeterliktedir. Ayrıca ana kayaların da genellikle kireç ihtiva etmeyen magmatik (granodiyorit, andezit, dasit) metamorfik ve ofiyolitik kayaçlardan oluşmuş olması bu sonucu doğurmuştur. Orta derinliktekive organik maddece orta zenginlikteki bu topraklar, kumlu ve killi bünyeleri ile orman örtüsünün gelişimine uygundurlar. Üzerlerinde karaçam ve meşe ormanları yer alır. Kireçli ana kayalar üzerinde ise kısmen yıkanmış, kahverengi orman toprakları yer alır.. Bu topraklar üzerinde kızılcam ve bazı yapraklı türler yayılış gösterir. Kireçsiz kahverengi toprakların ana kayaları da volkanik ve metamorfik kayaçlardır. Bunlar sığ ve besin maddesince fakir topraklardır. Bu yüzden çalı vejetasyonu ile örtülüdür. Rendzinalar, 500 mm yıllık ortalama yağış alan yerlerde, marn ve kireçtaşları üzerinde gelişmiş, kireç muhtevası yüksek topraklardır. Genellikle kızılcam ve bazı yapraklı türler rendzinalar üzerinde iyi bir gelişme gösterirler. Bu topraklar üzerinde tahıl ziraatı de çok yaygındır. Bölgedeki kırmızı toprakların ana kayaları ya paleozoik yaşlı metamorfikler veya mesozoik kireçtaşları d ir. Bunlar kireç ihtiva etmezler, yıkanmışlardır. Besin maddeleri bakımından fakirdirler. Bilhassa karaçamların bu topraklar üzerinde yaygın olduğunu görüyoruz. Bu toprakların paleosol olma ihtimalleri vardır. Alüvyal ve kolüvyal topraklar ise ziraate tahsis edilmişlerdir. Çalışma sahası jeolojik ve jeomorfolojik özellikler itibariyle üç bölüme ayrılarak incelenebilir. En doğuda İçbatı Anadolu eşiğinin batı kenarı olan Ulus dağı (1767 m), Seydan (1356 m) ve uzantıları Şahinkaya (1025 m) ile Koçudağ (967 m) yer alır. Burası çalışma bölgesinin en yüksek kesimidir. Düşük sıcaklıklar ve yüksek yağışlar bu kesimde görülür. Fay hatları ile birbirinden ayrılmış üniteler genelde neojeri yaşlı andezit, riyolit ve aglomeralar ile üst kretase yaşındaki ofiyolitik kayaçlardan meydana gelmiştir. Çalışma sahasının orta kesiminde Mancılık dağı (957m) ve çevresindeki platolardan meydana gelen ünite yeralır. Burada ayrıca Davulludağ (955 m) Kazan dağ (753 m), Şifa dağı (875 m) gibi önemli yükseltilerde vardır. Mancılık dağı, Davulludağ ve Kazandağ, miyosen volkanizmasıyla oluşmuş dağlar olup, andezit ve aglomeralardan meydana gelmişlerdir. Şifa dağı ise mesozoik yaşlı kalkerlerin kuzey-güney doğrultulu basınçlara uğrayarak şiddetle kıvrılmasıyla oluşmuş, fakat yanlarda kırılmalara maruz kalmış bir antiklinal horst'tur. Mancılık dağının NNW çevresinde Konakpınar ve Soğucak platoları, güneyinde Urbut kalker platoları yeralır, Urbut kalker platolarında yükselti 900 m yi aşar (Kördağ, Koy dağı). Başta 2,5 km yüzölçümünde Urbut polyesi olmak üzere plato yüzeyi dolin, uvala, dolin gölleri, aven, lapya, kör ve kuru vadiler gibi karstik şekillerce çok zengin bir alandır. Mancılık dağı ve çevresinin teşkil ettiği doğu kesim arasına, Sındırgı, Bigadiç ve Balıkesir ovalarının teşkil ettiği depresyonlar girer. Buralarda neojen tabakaları görülür. Bu ovalar iki kesimi birbirinden ayırır. Orta kesimi, güneybatıdan Savaştepe depresyonu sınırlandırır. Bu depresyon Bakır çay tektonik oluğunabağlanır ve neojen tabakalarının çanaklaşmasıyla oluşmuştur. Savaştepe ve İvrindi depresyonları arasında yaralan, Güvem platoları adını verebileceğimiz aşınım sahası da orta kesime dahildir. Bu platolar genellikle andezit ve aglomeralar'dan oluşmuştur. Yalnız. E-W doğrultulu bir fay ile teşekkül ettiği muhtemel olan Türkali dağları (785 m), paleozoik yaşlı hafif metamorfize şist ve grelerden oluşur. Neojen çanaklaşma alanı olan İvrindi -Korucu depresyonunun batısında, sahanın üçüncü jeomorfolojik bölümü olan Madra dağı (Maya tepe 1344m) kütlesi başlar. Burası kütlevi görünümde olmasına rağmen faylarla birçok tali bloklara ayrılmıştır. Çekirdeğini eosen yaşlı granodıyorit plütonu meydana getirir. Etrafını mesozoik yaşlı kireçtaşları ve kumtaşları çevreler. Bu domun ortası aşınarak açılmış ve Kozak depresyonu adı verilen kısımda granodiyoritler aflöre etmiştir. Pülüton yerleşirken, kenar bölgede oluşan faylardan çıkan asit lavlarla Şabla dağı (1011 m). Geyikli dağ(1065 m) gibi ikincil, volkanik dağlar oluşmuştur. Madra kütlesini batıdan ve güneybatıdan çevreleyen kıyı ovalan da alçalma sahalarına tekabül etmektedir ve neojen sedimanterlerinden oluşmuştur. Ayvalık adaları bir volkanik ünitedir, oluştuktan sonra deniz istilasına uğramıştır. Dikili ve Çandarlı körfezleri arasında yükselen volkanik Karadağ (772 m), Madra kütlesinden alçak bir alanla ayrılmıştır. Sahayı güneyden sınırlandıran Bakırçay vadisi, pliyosendeki tektonik hareketlerle oluşmuş bir grabendir. Sahada bitki örtüsü dağılışına genel bir göz atıldığında, bitki coğrafyası konusunda özel bir çalışma yapılmadığı görülür. Sadece Walter, İnandık, Regel, Darkot -Tuncel, Atalay gibi bazı müellifler genel mahiyetteki eserlerinde sahaya kabaca değinip geçmişlerdir. Sahaya en yakın çalışma, Güngördünün Biga yarımadası ve doğusunu kapsayan ayrıntılı çalışmasıdır. Sahada genellikle kuru ormanlar yaygındır. Kuzeydeki alanlara göre tür sayısı azalmıştır. Nemli ormanlar yer almaz. Ancak sahada dağların kuzey ve güney yamaçlarında bitki örtüsü bakımından önemli farklar ortaya çıkar. Sahadaki dağların zirvelerinden Ege ve Marmara havzalarını ayıran su bölümü hattı geçer. Bu hattın kuzeyi Karadeniz etkisine açıktır. Güneyi ise tam anlamıyla Akdeniz etkisi altındadır. Bu sebeple dağların kuzey yüzlerinde, kuru ormanlar içinde yer yer nemcil orman adacıklarına rastlanır ki; bunlardan en önemlileri Ulus dağının kuzey yüzendeki kayın ve Madra dağının kuzey yüzendeki kestane adacığıdır. Sahada kayın, sapsız' meşe, Acer platanoides, sarı çiçekli ormangülü gibi bazı öksin elamanların Susurluk havzasının su bölümü hattına kadar uzanıp, Ege havzasına geçmemesi, söz konusu su bölümünün aynı zamanda Öksin ve Akdeniz flora bölgeleri arasındaki sınıra da tekabül ettiğini ortaya koymaktadır. Sahanın doğusu ile batısı arasındaki iklimsel, jeomorfolojik ve bitki örtüsü açısından görülen farklılık, içkesimler ve batı kesimler olarak ikiye ayrılmasını ve ayrı ayrı iki bölüm halinde ele alınmasını gerektirmiştir. İç kesimlerde meşe ve karaçam, kıyı kesimlerde ise kızılcam, karaçam, palamut meşesi, fıstık çamı gibi topluluklar yaygındır. Ayrıca makiyi tüm özellikleri ile kıyı kesiminde görmek mümkündür. İç kesimlerin bitki örtüsü 6 kesit dahilinde incelenmiştir. En önemli kesitlerden biri Ulus dağından kuzey - güney doğrultusunda geçirilmiş olup, kuzey yüzde 500 -600 m lere kadar kızılcam, 1200 m lere kadar karaçam, Onun üstünde 1500 m kadar karaçam - kayın ve 1500 m nin üstünde zirveye kadar (1767 m) kayın katı yer alır. Güney yüzde kayınlar 1600 m kadar iner. Buradan 800 m ye kadar karaçamlar, 800 - 700 m ler arasında meşeler ve daha alt kademede de kızılçamlar yeralır. Seydan dağında kuzey yüzde 500 m ye kadar kızılçamlar, buradan zirveye (1383m). kadar karaçamlar hakimdir. Güney yüzde karaçamlar 700 m ye kadar iner. Daha aşağıda kızılçamlar yer alır. Mancılık dağından (957 m) geçen kesitte, kuzey yüz, zirveye kadar saçlı meşe, macar meşesi, sapsız meşe, saplı meşe gibi türlerden oluşan meşe ormanları ile örtülüdür. Güney yüzde saçlı meşeler 500 m ye kadar iner. Daha alt kademeye de aralarına palamut meşesi, tüylü meşe gibi meşe türlerinin karıştığı kızılçamlar yerleşmiştir. İç kesimlerde ormanların tahrip alanlarında, kuzey yüzlerde akçakesme, adaçayı yapraklı laden gibi maki elemanları ile çoğunlukla mazı meşesi karaçalı, geyik dikeni gibi yaprak döken unsurlardan oluşan çalı toplulukları yeralır. Bu çalı formasyonu pseudomakiyi andırır. Güney yamaçlarda sandal, katırtırnağı gibi unsurların da karıştığı bu çalı formasyonu maki özelliğine daha çok yaklaşır. Kıyı kesimlerin bitki örtüsü 11 kesit dahilinde ele alınmıştır. Madra kütlesini, Havran çayı vadisinden, Bakırçay vadisine doğru, kuzey - güney yönünde kateden kesitte, kuzey yüzde 500 m ye kadar kızılcam, onun üstünde zirveye (1344 m) kadar karaçam katının yer aldığı görülmekle beraber, bazen araya 500 - 1000 m ler arasında, sapsız meşe, saplı meşe, macar meşesi gibi elemanların oluşturduğu bir meşe katı girer. Esas Madra dağının kuzey yüzünde 600 - 1000 m ler arasındaki kestane adacıkları dikkati çeker. Güney yüzde ise karaçamlar 800m ye kadar iner. 800 - 600 m ler arasında bazen meşe katı görülür. Kızılçamlar ekseriya 600 m lerden başlar ve palamut meşeleri ve tüylü meşelerle karışım yaparak Bakır çay vadi tabanına kadar iner. Madra dağı kütlesinin iç kısmındaki Kozak depresyonunda, özel toprak ve iklim koşullarının ortaya çıkardığı bir fıstıkçamı topluluğu yer alır. Bunlar en fazla 800 m ye kadar tırmanır. Madra kütlesinin güneybatı eteklerinde palamutmeşelerinin hakimiyeti görülür. Madranın yazın çok sıcak olan batı yüzünde küçük bir ardıç (boylu ve kokar ardıç) birliği dikkati çeker kıyı kesimde düz alanlarda tabii orman örtüsü büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Yerini işgal eden maki de tahrip edilmiş ve zeytinlikler haline getirilmiştir. Makinin, ortadan kaldırılmadığı yerlerde, sakız, zakkum, kocayemiş, sandal, kermez meşesi, seyrek olarak da mersin gibi esas unsurlarını ihtiva ettiği görülür. Madra kütlesinin Havran çayına bakan kuzey yüzlerinde, derin yarılmış vadi içlerinde nemcil unsurlara, bu arada sarı çiçekli ormangüllerine de pek sık rastlanır. Sahanın güneybatısında ayrı bir parça gibi duran Karadağda makinin 500 - 600 m ye kadar çıktığı ve karakteristik unsurlarını içerdiği görülür. Ayrıca dikkati çeken husus 500 m nin üstünde ağaç haline gelmiş akçakesme, kermez meşesi, mazı meşesi, saçlı meşe ve seyrek olarak da saplı meşelerden müteşekkil ormanların yer almakta oluşudur. Karadağda kızılçamların sahadan çekildikleri görülür. Bunun sebebi, Dikilide denizden gelen nemli ve serin hava akımlarıdır. Burada kızılçamlar daha kuytu ve sıcak olan güneydoğu köşeye çekilmişlerdir. Ayvalık adalarında da makinin tüm özellikleri görülmekle beraber, ağaçlandırma faaliyetleri sebebiyle bu tabii örtü geniş ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Ayvalık adalarının maki öncesi bitki topluluğu muhtemelen kızılcam, mazı meşesi ve menengiçlerden oluşan ormanlardan meydana geliyordu.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Balıkesir ve çevresindeki (Mysia) bizans dönemi savunma yapılarının korunmaları bağlamında yapım tekniği ve malzeme özelliklerinin belirlenmesi

    Investigation of the construction techniques and materials properties of byzantine defense structures in balikesir and surrounding (Mysia) for their conservation

    AYŞEGÜL AĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. IŞIL POLAT PEKMEZCİ

  2. Havran çayı havzasının (Balıkesir) CBS ve uzaktan algılama yöntemleriyle taşkın ve heyelan risk analizi

    GIS and remote sensing based flood and landslide risk analysis in the Havran river basin (balıkesir)

    HASAN ÖZDEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    Coğrafyaİstanbul Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HÜSEYİN TUROĞLU

  3. Havran Çayı Havzası'nın (Balıkesir) uygulamalı jeomorfolojisi

    Applied geomorphology of Havran River Basin (Balıkesir)

    YUNUS EMRE MUTLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    CoğrafyaBalıkesir Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDULLAH SOYKAN

    PROF. DR. AHMET EVREN ERGİNAL

  4. Gayt Çayı havzası (Bingöl) deprem risk analizi

    Gaytan River basin (Bingöl) seismic risk analysis

    NECMEDDİN EYYÜPKOCA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    CoğrafyaFırat Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. HALİL GÜNEK

  5. Edremit Çayı havzasının (Balıkesir) uygulamalı jeomorfolojisi

    Applied geomorphology of Edremit Creek basin (Balıkesir)

    ERSİN YILMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    CoğrafyaBalıkesir Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDULLAH SOYKAN