Does a positive relationship between renewable energy investment and real GDP of countries really exist?
Yenilenebilir enerji kaynakları ve GSYİH arasında gerçekten pozitif bir ilişki var mıdır?
- Tez No: 569165
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ SHOURJO CHAKRAVORTY
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Ekonomi, Enerji, Economics, Energy
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2019
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Ekonomi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Ekonomi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 60
Özet
Teknik olarak, enerji; iş yapma yeteneği olarak ifade edilir. İş yapabilme yeteneği, maddelerin taşınmasına veya değişmesine neden olarak hayati faaliyetlerin sürdürülmesine ve kolaylaştırılmasına katkıda bulunur. Nitekim 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere'de başlayan ve daha sonra kısa sürede ABD ve Avrupa'ya yayılan Endüstri Devrimi, en önemli enerji kaynağı olan kömürle gerçekleştirilebildi. O dönem refah seviyelerinin artması ve ülkelerin gelişmesiyle vazgeçilmez bir unsur haline gelen enerji, zaman içinde sadece ekonomik bir tartışma olmaktan çıkmış ve diplomasi, hukuk ve jeopolitik gibi kavramları içine alarak çok geniş bir görüş kazanmıştır. Bu noktada, enerji üretimi ve tüketimi, kalkınmadaki en temel göstergelerden biri olarak kabul edilir. Enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılan kaynaklar esas olarak; yenilenebilir enerji kaynakları ve yenilenemez enerji kaynakları olarak iki gruba ayrılır. Yenilenebilir enerji kaynakları; güneş, rüzgâr, jeotermal hidroelektrik, biokütle enerjisi ve dalga enerjisi olarak sınıflandırılırlar. Yenilenemeyen enerji kaynakları ise; Ham Yağ, Doğal Gaz ve Kömür olarak gruplandırılırlar. Fosil yakıtlarda kömür ilk aşamada bir ısıtma kaynağı olarak ortaya çıkmış, ancak buhar motoru ile bir yenilik kaynağı haline gelmiştir. Sıvı olarak taşınması ve depolanması daha kolay olduğu ve birim ağırlık başına kömürden çok daha fazla ısı ürettiği için, 20. yüzyılın başından beri petrol, kömürden daha ön planda yer almıştır. İlerleyen süre zarfında nükleer, bazı ülkelerin gündemine önemli bir enerji kaynağı olarak girmeyi başarmıştır. Özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Avrupa ülkeleri petrol bağımlılığının yol açtığı sorunları hafifletmek ve kömür kullanımının yol açtığı çevresel zararı azaltmak için nükleer enerjiye yöneldi. Bu bağlamda, 1957'de Roma Antlaşması imzalandı ve Atom Enerjisi Topluluğu kuruldu. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ise doğal yapısı, ülkelerinin dış enerji kaynaklarına bağımlılığı azalttığı ve sürekli ve temiz enerji kaynakları olduğu için sürdürülebilir enerji için özel bir öneme sahiptir. Büyüme hipotezleri, enerji tüketimindeki bir artışın reel GSYİH'de bir artışa neden olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, reel GSYİH ile yenilenebilir enerji yatırımları arasındaki ilişki incelenmiştir. Yenilenebilir enerjinin küresel nihai enerji üretimine katkısı 2013 yılında% 8,5 iken, dünyanın birçok ülkesinde yenilenebilir enerjilerin yayılmasına yönelik teşvikler 2014 yılında% 19,1'den 2015'te % 23,7'ye yükselmiştir. Dünyada tüketilen enerjinin yaklaşık beşte biri (1/5) yenilenebilir kaynaklardan karşılanmaktadır. Yenilenebilir enerji tüketiminin payı genel olarak günümüzde yenilenemez enerjiye göre düşük kalsa da, yenilenebilir enerji kaynakları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki akademik çevrede sıcak bir tartışma olmuştur. Sorunun bu kadar önemli olmasının nedeni, dünyanın ekonomik nedenli, karşı karşıya kaldığı iki büyük sorundan kaynaklanmaktadır. Bunlardan ilki, sosyoekonomik kalkınma sorunuyken, diğeri ise küresel ısınma ve iklim değişikliği sorunlarıdır. Gelişmiş ve güçlü ekonomik yapılar, ekonomilerinde gerekli yapısal değişiklikleri yaparak ve diğer yandan uluslararası örgütler kurarak enerji sorununa çözüm bulmaya başlamış ve çeşitli planlar yaparak bu konuda önlemler almışlardır. Bu sebeplerden ötürü, enerji; sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için ekonomik kalkınmanın merkezinde yer alacaktır. Enerji sorununu çözemeyen ülkelerin ekonomik hedeflerine ulaşmaları ve sosyal dengelerini kurmaları mümkün değildir. Ülkelerin enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji kaynakları ile karşılamasına rağmen; dünyada yenilenemez enerji kaynaklarının dengesiz dağılımı, bu tür kaynaklara sahip olmayan ülkeler için yüksek tedarik maliyeti ve fosil yakıt rezervlerinin sınırlı olması, yenilenebilir enerjiyi hem gerekli hem de zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada, uzun vadede yenilenebilir enerji ve kişi başına düşen GSYH bir arada bulunup bulunmadığı incelenmektedir. Bunu yapmak için çalışmada temel olarak 4 adet araştırma sorusu ele alınarak, cevaplanmaya çalışılmıştır:“Reel GSYİH ile yenilenebilir enerji yatırımı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki mevcut mudur?”,“Mevcut ise, ilişki negatif midir pozitif midir?”,“Yenilenebilir enerji yatırımlarının reel GSYİH üzerindeki etkisi ne kadar önemlidir?”ve son olarak“”Panel veri yöntemi, yenilenebilir enerji yatırımları ile reel GSYİH arasındaki ilişkiyi hesaba katmak için doğru bir yöntem midir?" Bu çalışmada uzun zamandır devam eden bir enerji-ekonomik büyüme ilişkisi konusu incelenmiştir. İlk olarak, bu ilişkinin teorik arka planı literatür inceleme bölümünde tanıtılmış ve tartışılmıştır. Daha sonra veri toplandıktan sonra bu ilişkiyi saptamak için panel veri modeli kullanılmıştır. Araştırma sorularını cevaplamak için öncelikle eşbütünleşme testine başvurulmuştur. Eşbütünleşme testi yapmak için de, kontrol değişkeninin yanı sıra işgücü, yenilenemeyen enerji, yatırım gibi yenilenebilir enerji ve kişi başına düşen GSYİH durağanlığı kontrol etmek için test edilmiştir. Bu nedenle, birim kök testi eşbütünleşme testinden önce uygulanmıştır. Panel birim kök testlerinde, öncelikle paneli oluşturan kesitlerin arasında bir ilişki olup olmadığı araştırılmış, bu noktada, panel veri birimi kök testleri, birinci ve ikinci nesil panel veri testlerine göre ayrılmıştır. Birinci nesil panel veri testlerinde kesitsel birimler arasında bir ilişki yoktur, ikinci nesil panel birim kök testleri ise kesitsel birimlerin birbiriyle ilişkili olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle, kesitsel bağımlılık testi yapılmış ve bu testin sonuçlarına göre birim kök testi uygulanmıştır. Eşbütünleşme testinden sonra, kısa ve uzun vadeli parametreler ortalama grup tahmincisi yöntemi ile tahmin edilmiştir. Bu çalışmadaki panel verileri de tipik olarak birkaç yatay bölümün zaman serisi gözlemlerini içeren verileri ifade eder. Bu nedenle, panel verilerindeki gözlemler en az iki boyut içerir; i ile gösterilen bölümün büyüklüğü ve t ile gösterilen zaman dizisi büyüklüğüdür. Hem ülkelerin hem de zaman serilerinin kesitleri mevcut olduğundan, panel veri analizi kullanımı uygun görülmüştür. Daha sonra veri toplandıktan sonra bu ilişkiyi saptamak için panel veri modeli kullanılmıştır. Panel veri analizinde, çok kutupluluk nedeniyle, yenilenebilir enerji ve yenilenemez enerji ayrı olarak ele alınmaktadır. Çalışmalar tekrar işaret etmiştir ki; enerji sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için ekonomik kalkınmanın merkezindedir. Bu çalışmada uzun zamandır süregelen bir enerji-ekonomik büyüme ilişkisi konusu irdelenmiştir. İlk olarak, bu ilişkinin teorik arka planı tanıtılmış ve tartışılmıştır. Daha sonra veri toplandıktan sonra bu ilişkiyi saptamak için panel veri modeli kullanılmıştır. Panel veri analizinde, çok kutupluluk nedeniyle, yenilenebilir enerji ve yenilenemez enerji ayrı olarak ele alınmaktadır. Sonuçlar, enerji ve GSYİH arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığını ortaya koymaktadır. Bu sonuç, daha sonraki çalışmalarda, üretim verileri yerine enerji tüketim verilerini içererek iyileştirilebilir. Ayrıca, ülke sayısı arttırılabilir ve zamana bağlı olarak zaman ufku uzatılabilir. Sonuç olarak, enerji kaynakları, yenilenemez ve yenilenebilir enerji arasında hiçbir ilişki olmadığı ve 1990-2016 dönemi için yatırımın ve işgücünün etkisini kontrol ettikten sonra bile GSYİH üzerinde etkisinin tespit edilmediği görülmektedir.
Özet (Çeviri)
The growth hypothesis suggests that an increase in energy consumption causes an increase in real GDP. In this study, the association between real GDP and renewable energy investment are examined. The local nature of renewable energy resources is one of special importance for sustainable energy due to the fact that their countries reduce dependence on external energy sources and they are continuous and clean energy sources. For this reason, the contribution of renewable energy in global final energy production was 8.5% in 2013 while the incentives for the dissemination of renewable energies in many countries of the world increased from 19.1% in 2014 to 23.7% in 2015. This situation shows that approximately one fifth of the energy consumed in the world (1/5) is met from renewable sources. The reason why the issue is so important is the two major problems facing the world, especially economic reasons. One of them is the problem of sustainable development which is a socio-economic problem and the other is the problem of global warming and climate change. Developed and strong economic structures have begun to find solutions to the energy problem by making necessary structural changes in their economies and by establishing international organizations on the other hand, and have taken measures by making some plans. Thus, energy is at the heart of the economic development to ensure sustainable development. It is not possible for countries that cannot solve the energy problem to reach their economic targets and to establish their social balances. Although countries meet their energy needs with two different vehicles, renewable and non-renewable energy sources; the unstable distribution of non-renewable energy resources around the world, the high cost of supply for countries without such resources, and the limited availability of fossil fuel reserves make renewable energy both necessary and compulsory. In this study, a long-standing issue of energy-economic growth relation is investigated. Firstly, the theoretical background of this relation is introduced and discussed in the literature review section. Then, after gathering data, panel data model is used to detect this relation. In the panel data analysis, due to the multicollinearity, renewable energy and non-renewable energy are separately handled. Results reveal that there is no statistically significant relationship between energy and GDP.
Benzer Tezler
- Tarihi camilerin modern teknolojilerle enerji etkin aydınlatılması
Energy efficient illumination of historical mosques using modern technologies
LALE ERDEM ATILGAN
Doktora
Türkçe
2014
Elektrik ve Elektronik Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiElektrik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ESMA DİLEK ENARUN
- Nükleer enerji politikalarının yerel düzeyde taşınmaz değerleri üzerine etkileri: Nükleer santrallerin Akkuyu ve Sinop bölgelerindeki etkileri üzerine bir inceleme
The effects of nuclear energy policies on local real estate values: A review of the effects of nuclear power plants in Akkuyu and Sinop regions
LEVENT ÖCAL
Doktora
Türkçe
2020
EkonomiAnkara ÜniversitesiGayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NİLAY ÇABUK KAYA
- Dağıtık üretim sistemlerinin akıllı şebekeler üzerine etkilerinin incelenmesi
Examination of the effects of distributed generation on smart grids
MİKAİL PÜRLÜ
Doktora
Türkçe
2022
Elektrik ve Elektronik Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiElektrik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BELGİN TÜRKAY
- Küresel iklim değişikliği ile ilgili uluslararası girişimler ve türkiye ormancılık politikası açısından çözümler
Global climate change-related international initiatives and solutions in terms of turkish forest policy
GÜL TEKİNGÜNDÜZ
Doktora
Türkçe
2019
Ormancılık ve Orman Mühendisliğiİstanbul Üniversitesi-CerrahpaşaOrman Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. YALÇIN KUVAN