Seçilmiş bazı yonca klonlarının kuraklık ve soğuğa karşı durumlarının belirlenmesi
The Identification of conditions of some selected alfalfa clones to drought and cold
- Tez No: 58423
- Danışmanlar: PROF. DR. AHMET ERAÇ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Ziraat, Agriculture
- Anahtar Kelimeler: Medicago sativa L, drought resistance, cold tolerance, winter hardiness, Ml dormancy, dry matter yield, nitrogen, phosphorus and potassium content of dry matter, soluble and structural carbohydrate content in root and in herbage dry matter, leaf relative content, stomata density, plant height and plant height extension rate, number of leaves and leaf appearance rate, root weight and volume, rootshoot ratio, root diameter, distance from first lateral root to crown
- Yıl: 1997
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ankara Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 133
Özet
m ÖZET Doktora Tezi SEÇİLMİŞ BAZI YONCA KLONLARININ KURAKLIK VE SO?U?A KARŞI DURUMLARININ BELİRLENMESİ Hüseyin Kansur Fınncıoğlu Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Danışman: Prof.Dr. Ahmet ERAÇ 1997, Sayfa: 132 Jüri: ProfJDr. Ahmet ERAÇ Pof.Dr. Rıza AVCIO?LU Prof.Dr. Hayrettin EKİZ Bu araştırmada, daha önceki yıllarda yürütülen çalışmalar sonucunda başta biçim sayısı ve ot verimi olmak üzere üstün olduğu belirlenen 26/a, 19/a, 13, 10/b, 38/a, 37/a ve 43 numaralı yonca hatları, Elçi ve Bilensoy-80 yonca çeşitleri ile Bitlis yoncasının kurağa ve soğuğa karşı durumlarının belirlenmesi; kuraklık ve soğuğun bitkide meydana getirdiği morfolojik, fizyolojik ve biyokimyasal değişiklikleri incelemek ve karakterler arası ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır. Denemeler, 1991-1994 yıllan arasında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Deneme Tarlasında (DT) ve Kenan Evren Araştırma ve Uygulama Çiftliğinde (AUÇ), 1995 yılında ise Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü serasında yürütülmüştür. İki yerde yürütülen tarla denemelerinde, çeşit ve hatların ot verimleri arasında önemli farklılıklar meydana gelmiştir. Üç yıl toplam kuru ot verimi, DTda 19/a hattı (5135 kg/da) AUÇ'nde ise Bilensoy-80 çeşidi (2482 kg/da) ilk sırada, Bitlis ekotipi ise her iki yerde sırasıyla 1607 ve 2860 kg/da ile son sırada yer almıştır. Sonbaharda bitki gelişminin gün uzunluğuna duyarlılığı (dormantlık) ile soğuk ve kışa dayanıklılık arasında olumlu bir ilişkinin varlığı, daha fazla yükseklik, düşük sıcaklık ve daha kısa vejetasyon süresine sahip olan AUÇ'nde belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Araştırma materyali içinde sonbahar bitki gelişimini ilk olarak Bitlis ekotipi durdurmuş onu Bilensoy-80 çeşidi takip etmiş, diğer çeşit ve hatlar ise hava sıcaklığının elverdiği ölçüde büyümeye devam etmişlerdir. Buna ilave olarak, her iki yerde belirlenen (AUÇ ve DT) sonbahar bitki gelişimi ile erken ilkbaharda kök kuru maddesindeki toplam yapısal karbonhidrat miktarı arasında olumsuz fakat önemli bir ilişkinin varlığı (r=-Q.722* ve r=-0.686*), dormantlık düzeyi düşük çeşit ve hatların köklerinde daha az miktarda yapısal karbonhidrat sahip olduklarım göstermiştir. Çeşit ve hatların kuru ot verimleri, kuraklığın şiddetine bağlı olarak denemenin yürütüldüğü yıllarda azalmış ve deneme sonunda kuraklığın toplu etkide bulunduğu gözlenmiştir. Kuraklık uygulamasında normal sulama işlemine göre çeşit ve hatların kuru ot verimleri arasındaki farklılık azalmıştır. Kuraklık, genelde yeşil ot kuru maddesinde azot ve fosfor miktarım azaltırken, potasyum miktarım artırmıştır. Kuraklık uygulamasından sonra yapılan sulama bitki bünyesindeki azot, fosfor ve potasyum oranlarım artırmış ve Bitlis ekotipi kuraklıktan sonraki sulama uygulamasında diğerlerine göre bünyesinde en yüksek potasyum (%0.830) meydana getirmiştir. Kuraklık uygulaması, genelde kuraklığın şiddetine bağlı olarak karbonhidrat miktarında azalma, ancak, bu etki kaldırıldıktan sonra çözünebilir ve yapısal karbonhidrat miktarında artış meydana gelmiştir. Kuraklığın şiddetine bağlı olarak çeşit ve hatların yaprak nisbi su miktarında azalma olmuş, kuraklık uygulamasında 1993 yılındaIV Bilensoy-80 çeşidi ve Bitlis ekotipinde sırasıyla %56 ve %65 oranlarıyla en düşük düzeyde olduğu tesbit edilmiştir. Kuraklık yaprak stoma sıklığını artırmıştır. Daha dar yaprak alanına sahip olan Bitlis ekotipi suluda en az sayıda stoma meydana getirirken kuraklık uygulamasında diğer çeşit ve hatlarala benzerlik göstermiştir. Sera çalışmalarında, kuraklık etkisi çeşit ve hatların bitki boyu ve boy uzama oram, yaprak sayısı ve yaprak meydana getirme oranım önemli ölçüde düşürmüştür. Kuraklıktan sonra sulama yapılarak yeniden gelişmenin meydana geldiği dönemde bitkiler normal sulama uygulamasına göre daha hızlı bir gelişme gösterek bitki boyu uzama oram 0.73 cm/gün'den 0.94 cm/gün'e, yaprak meydana getirme oranım ise 0.12 adet/gün'den 0.19 adet/gün'e yükseltmiştir. Çeşit ve hatların, normal sulama ile kuraklık uygulamasındaki bitki boyu, yaprak sayısı arasında olumlu ve önemli bir ilişki meydana gelmesi, kuraklık etkisi altında nisbeten yavaş da olsa gelişmenin devam ettiğini göstermektedir. Çeşit ve hatların kuru ot verimleri arasında 1. biçimde farklılık olmazken 2. biçimde Bitlis ekotipinin ot verimi azalmıştır. Bitlis ekotip ve Bilensoy-80 çeşidi sırasıyla 21.3 ve 27.8 g/parsel toplam kuru ot verimiyle son iki sırada yer alırken, dormantlık özelliklerinin bir sonucu olarak verimleri DT'ndaki bulgularla benzerlik göstermiştir. Çeşit ve hatların kuraklık etkisi kaldırıldıktan sonraki 3. biçimde kuru ot verimleri önemli ölçüde azalmış ancak, kuraklık çeşitler arasında farklılık meydana getirmemiştir. Bitlis ekotipi diğer çeşit ve hatlara göre daha az yaş ve kuru kök ağırlığı, kök hacmi ve daha yüksek köksap oram meydana getirmiştir. Normal sulama ve kuraklıktan sonra sulama uygulamalarındaki kuru ot verimiyle kök hacmi arasında olumlu ve önemli (r=0.791** ve 0.821**), kök ağırlığıyla olumlu fakat önemsiz bir ilişkinin varlığı bitkide sap gelişimine en büyük etkiye kökteki dallanmanın meydana getirdiğini ortaya koymuştur. Kökteki glikoz miktarı kuraktan sonra sulamanın yapıldığı uygulamada sürgün gelişmesinde kullanıldığı için %6 oranında azalırken, yapısal karbonhidrat heksozan miktarında kökte belirgin bir artış olurken sapta önemli bir değişme olmamıştır. Sonuç olarak, Bitlis ekotipi ve Bilensoy-80 çeşidi diğer çeşitlere göre yüksek düzeyde sonbahar dormantlığına sahiptir. Diğer çeşit ve hatlar ise sonbahar bitki gelişmeleri gün uzunluğuna hassas olmayan sahil yoncası olma özelliğindedirler. Yoncada, sonbahar dormantlığı ile soğuğa ve kışa mukavemet arasında olumlu bir ilişkinin varlığı, soğuğa mukavemeti geliştirmektedir. Kuraklık çeşit ve hatların ot verimleri arasında farkı azaltmıştır. Kuraklık, kış zararına göre daha çok yılların toplu etki sonucunda meydana gelmiştir. Bunun yanıda, kuraklık etkisinden sonra yapılan sulama uygulaması sonucunda meydana gelen telafi edici büyüme normal sulamadaki bitki gelişimine göre daha hızlı olmuştur. Genel olarak, soğuk ve kuraklık etkisine göre gelişmesini yavaşlatan veya durduran bitkilerin soğuk ve kurağa daha dayanıldı olduğunu söylemek mümkündür. Bu durumda, yetiştiricilik uygulamaları veya yonca ıslah programlarında, yetiştirilecek veya geliştirilecek yonca çeşidinin bölgenin iklim koşullarına göre vejetasyon süresi içinde gelişmesini tamamlamış olması dikkate alınmalıdır Orta Anadolu ve Geçit Bölgeleri gibi karasal udimin hüküm sürdüğü bölgelerde, yeterli düzeyde sonbahar dormantlığı olmayan çeşitler soğuk ve kıştan zarar görür, Bitlis ekotipi gibi aşın dormant yoncalar ise vejetasyon süresini tam olarak kullanamadıkları için verim kaybına neden olur. ANAHTAR KELİMELER: Medicago sativa L., kurağa dayanıklılık, soğuğa dayanıklılık, kışa mukavemet, sonbahar dormantlığı, kuru ot verimi, ot kuru maddesinde azot ve fosfor ile potasyum miktarı, ot ve kök kuru maddesinde çözünebilir ve yapısal karbonhidrat miktarı, nisbi yaprak su miktarı, stoma sıklığı, bitki boyu ve bitki boyu uzama oram, yaprak sayısı ve yaprak meydana getirme oram, kök ağırlığı ve hacmi, kök:sap oranı, kök çapı, ilk yan kökün kök tacına uzaklığı.
Özet (Çeviri)
ABSTRACT Ph.D. Thesis THE IDENTIFICATION OF THE CONDITIONS OF SOME SELECTED ALFALFA CLONES TO DROUGHT AND COLD Hüseyin Kansur Fınncıoğlu Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Agronomy Supervisor: Prof. Dr. Ahmet ERAÇ 1997, Page: 132 Jury: ProfDr. Ahmet ERAÇ ProfDr. Rıza AVCIO?LU ProfDr. Hayrettin EKİZ The objectives of this study were to determine the responses of seven alfalfa lines, namely 26/a, 19/a, 13, 10/b, 38/a, 37/a and 43, selected primarily for higher number of cutting and herbage yield in the previous years, with cultivars Elçi, Bilensoy-80 and a local ecotype Bitlis to drought and cold, and to investigate the association of drought and cold with the morphological, physiological and biochemical traits of plant material. The experiments were conducted in Experimental Field (EF) of Ankara University, Agricultural Faculty, of Agronomy Department, and of Kenan Evren Reserach and Applied Farm (RAF) between 1991 and 1994, and whereas the green house experiment was established at The Central Research Institute for Field Crops (CRJFC) in 1995. In both locations, the herbage yield was significantly different between the lines and cultivars. Line 19/a and cultivar Bilensoy-80 had the highest three year total dry matter yield both at EF (513.5 kg/ha) and RAF (248.2 kg/ha), whereas ecotype Bitlis produced the lowest yield at both locations 160.7 and 286.0 kg/ha, respectively. The occurrence of positive correlations between sensitivity of fall plant growth to photoperiod (fall dormancy) and winter hardiness were clearly observed at RAF which is at higher altitude, lower winter temperatures and shorter growth period. Among the test Bitlis ecotype the plant growth was first terminated followed by Bilensoy-80, while the remaining ones continued growth as long as the air temperatures permitted. Additionally, the fall growth determined at both locations (EF and RAF) which was negatively associated with the amount of total structural carbohydrates in the root- dry matter (r=-0.722* and r=-0.686*), indicated that the lines having lower level of fall dormancy possessed also smaller amount of the root total structural carbohydrates. During test years, cultivars and lines, depending on the drought stress, reduced dry matter yield, and the effect of drought was cumulative in the last year. The drought treatment compared with the irrigation lessened the the dry matter yield differences. Drought stress reduced the N and P but increased the K content in dry matter. However, irrigation on stressed plants period resulted in an increase of N, P and K contents, as a result of regrowth and quick recovery from drought. Ecotype Bitlis had the highest K (0.830%) during that period. In general, the drought, depending on the level of stress, similarly reduced the soluble and structural carbohydrate contents of dry matter, nevertheless, removal ofVI water stress resulted in their increase. Again, leaf relative water content was reliable by tension of the water stress; in 1993 the cultivar Bilensoy-80 and the ecotype Bitlis had the lowest relative leaf water content of 56% and %65, respectively. Drought raised the stomata density on leaf surface. The ecotype Bitlis with smaller leaf area had the least number of stomata in the irrigated treatment, whereas possessed the same numbers as others under drought situation. In glasshouse trail, drought dramatically reduced plant height and plant height extention rate, number of leaves, and leaf appearance rate. In the treatment with irrigation after drought compared with the irrigated treatment, plants had faster growth during recovery period; the plant height extension rate raised from 0.73 to 0.94 cm/day, leaf appearance rate increased from 0.12 to 0.19 leaves/day. The positive association between plant height and number of leaves in both treatments suggested that the plants showed relatively a slower growth under drought stress. In the first cutting, the herbage yield was not significantly different between and within lines and cultivars, but the ecotype Bitlis produced the lowest yield in the second cutting as a result of slow growth habit. During the whole season, the ecotype Bitlis and cv. Bilensoy-80 produced 21.3 g/plot and 27.8 g/plot" of herbage yield, which was number one and two from the bottom respectively. As a result of their fall dormancy they produced the lowest herbage yield as at DT. In the third cutting, during recovery period it was found that the previously drought stressed plants had significantly less herbage yield than the irrigated plots, but drought did not affect lines and cultivars differently. The ecotype Bitlis had lesser root weight and root volume but higher root:shoot ratio than the others. The dry matter yields both in continuous irrigation and irrigation after drought treatments were closely associated with root volume (r=0.791** and 0.821**) but not with root weight. It indicated that larger lateral root number resulted in more shoot growth. At the last cutting, the soluble carbohydrate content of root dry matter in previously droughted plots was significantly reduced by 6%, since it was utilized for shoot growth during recovery period, whereas the structural carbohydrate content in root dry matter increased in the same treatment but not in the herbage dry matter. Consequently, the ecotype Bitlis possessed the most fall dormancy followed by Bilensoy-80. The other lines and cultivars were not sensitive to photoperiod, and being reacted as the coastal types of alfalfa. The relation between fall dormancy and cold tolerance was clearly established, and winter hardiness developed as a result of the winter hardening process. The drought effect lessened the herbage yield among the experimental material. However, drought compared with winter damage, caused yield losses as a consequence of cumulative effect during test years, and also during the recovery period plants had greater compensatory growth than the plants in the irrigated treatment. In general, it appeared that plant had slower growth and also more resistance to adverse conditions under drought and cold stresses. Therefore, it could be suggested that growing or breeding alfalfa should be considered in relation to climatic conditions as alfalfa plant must accomplish growth during the growing season. Like Central Anatolia and transition zones of the country that have cold winters and continental climates, the cultivars with non-sufficient fall dormancy suffer from winter damage. Contrarily, very dormant alfalfa are not able to utilize whole season and thus suffer from yield losses.
Benzer Tezler
- Kayseri yoncası hatlarının tohum tutma özellikleri ve bunların polikros döllerinde yeşil yem veriminin belirlenmesi
Seed setting characteristics of Kayseri alfalfa lines and determination of forage yield of their polycross generations
DERYA GÜLOĞLU
Doktora
Türkçe
2009
ZiraatAnkara ÜniversitesiTarla Bitkileri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. CAFER SIRRI SEVİMAY
- Tahar elması (Malus sylvestris spp. orientalis) klonlarının çoğaltılması üzerine araştırmalar
Investigations on the propagation characteristics of 'Tahar' apple clones (Malus sylvestris spp. orientalis)
SEDA AYSABAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
ZiraatKahramanmaraş Sütçü İmam ÜniversitesiBahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SEMİH ÇAĞLAR
- Ankara koşullarında elçi yoncası klonlarında tohum teşekkülüne ve seçilen klonların ileriki döllerinde yem üretimine etki eden faktörler
The Factors effectting seed setting ofthe clones of elci's alfalfa and hay production of the selected colones progenies in Ankara conditions
CAFER SIRRI SEVİMAY
- Tarımsal atıklar kullanılarak biyoaroma üretimi ve optimizasyonu
Production and optimization of bioaroma by using agrowastes
ONUR GÜNEŞER
Doktora
Türkçe
2014
BiyomühendislikÇanakkale Onsekiz Mart ÜniversitesiGıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. YONCA KARAGÜL YÜCEER
- Critical drought severity-duration-frequency curves based on precipitation deficit
Yağış açığı cinsinden kritik kuraklık şiddet-süre-frekans eğrileri
YONCA ÇAVUŞ
Yüksek Lisans
İngilizce
2019
İnşaat Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HAFZÜLLAH AKSOY