Geri Dön

Süperdominant sağ koroner arter varlığında vakaların demografik özelliklerinin, başvuru kliniklerinin, elektrokardiyografi ekokardiyografi ve koroner anjiyografide saptanan özelliklerinin tanımlanması

Identification of the demographic characteristics, application clinics, electrocardiography, ecocardiography and coronary angiography of the cases in the superdominant right coronary artery

  1. Tez No: 649869
  2. Yazar: HATİCE TOLUNAY
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET BİLGE
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kardiyoloji, Cardiology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2010
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kardiyoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Kardiyoloji Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 80

Özet

AMAÇ: İskemik kalp hastalığı tablosu ile başvuran hastalarda, gerek tanısal amaçlı yapılacak tetkiklerde, gerekse perkütan revaskülarizasyon veya operasyon sırasında kullanılacak tekniğin saptanması amacıyla normal koroner anatominin ve çeşitli varyasyonların ayrıntılı bilinmesinin yararı büyüktür. Koroner arter dominansı ile ilgili yapılan araştırmaların aksine, ihmal edilmiş bir kavram olan sağ koroner arter süperdominansı üzerine, bu vakaların demografik, klinik, elektrokardiyografik, ekokardiyografik ve koroner anjiyografik özelliklerinin tanımlanması ve koroner arter hastalığının ciddiyetinin belirlenmesi amaçlı ayrıntılı bir araştırma planlandı. YÖNTEM: Hastanemizde Aralık 2004 ve Ocak 2009 tarihleri arasında kardiyoloji-1 kliniğince yapılmış 3500 koroner anjiyografiyi mevcut arşivimizden tekrar izleyerek süperdominant sağ koroner arteri olan vakalar anjiyografik projeksiyonlar değerlendirilerek tespit edildi. Tekrarlayan koroner anjiyografiler ve revaskülarizasyon amaçlı tekrar laboratuara alınan hastalar belirlendiğinde 1822 vakalık grup araştırmaya alındı. Bu grup içinde toplam 170 adet süperdominant sağ koroneri olan hasta belirlendi. Bu hastaların yatan hasta dosya arşivinden başvuru klinikleri, laboratuar bulguları, elektrokardiyografik ve ekokardiyografik özellikleri ayrıntılı tespit edildi. Tam verilerine ulaşılan 50 hasta araştırmaya dahil edildi. Koroner anjiyografileri (KAG) tekrar izlenerek koroner arter hastalığı mevcudiyeti ve mevcut lezyonların dağılımı tespit edildi. BULGULAR: Çalışmaya alınan hastaların demografik özellikleri belirlendi. Bu hastalar başvuru kliniklerine ve KAG sonuçlarına göre gruplara ayrıldı. Hastaların elektrokardiyografik değerlendirmesinde özellikle ST elevasyonlu miyokard infarktüsü (STEMI) ile başvuran hastalar değerlendirildiğinde süperdominansı öngördürecek spesifik bir bulguya rastlanmadı. Hastaların hastaneye kabulünde sol ventrikül sistolik fonksiyonlarını değerlendirmek amaçlı yapılan ekokardiyografik incelemeler değerlendirildi. Hastaların 27'sinde (%54) herhangi bir segmenter duvar hareket bozukluğu saptanmamış olup sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (EF) %60 ve üzeri olarak belirlendi. Ejeksiyon fraksiyonu minimum 25 ve maksimum 65 olmak üzere ortalama %55,1 olarak hesaplandı. Duvar hareket skor indeksleri minimum 1,00 maksimum 1,62 olmak üzere ortalama 1,11 ±0,18 olarak değerlendirildi. Koroner anjiyografi sonuçları değerlendirildi ve 16 hastada (%32) normal koronerler, 3 hastada (%6) minimal koroner arter hastalığı, 2 hastada (%4) orta derece koroner arter hastalığı ve 29 hastada (%58) belirgin koroner arter hastalığı saptandı. Belirgin koroner arter hastalığı olanların 12 'sinde (%41) tek damar, 8 tanesinde (%28) iki damar ve 9 hastada (%31) üç damar tutulumu belirlendi. Sol ana koroner arter (LMCA) 'da plak olan vakalar olmakla birlikte belirgin LMCA tutulumu olan hasta yoktu. Belirgin tek damar hastalığı saptanan 12 hastada tutulan koroner arterler incelendiğinde 6 hastada (%50) sağ koroner arter, 4 hastada (%33) sol ön inen koroner arter tutulumu ve 2 hastada (%17) sirkümfleks arter tutulumu belirlendi. Belirgin koroner arter hastalığı saptanan hastalar EF'na göre gruplandırıldığında 9'unun (%31) ejeksiyon fraksiyonu %60 ve üzeri olup, sadece 3 hastanın (%10) ejeksiyon fraksiyonu %40 'ın altında olarak belirlenmiştir. Belirgin koroner arter hastalığı varlığında ortalama EF %50,5 olup, üç damar hastalığı varlığında ortalama EF %53,7 olarak hesaplandı. SONUÇ: Süperdominant sağ koroner arter varlığında, koroner arter hastalığı ciddiyeti ile sol ventrikül sistolik fonksiyonları birlikte incelenip hastalar ejeksiyon fraksiyonuna göre gruplandırıldığında sol ventrikül sistolik fonksiyonlarının, özellikle düşük olması beklenen belirgin koroner arter hastalığı varlığında dahi yüksek olduğu gözlendi. Koroner arterlerin distal porsiyonun daha çok gelişmesi, genetik ve fizyolojik koşullarına bağlıdır. Bu nedenle süperdominant sağ koroner arter toplumda genetik ve fizyolojik koşullarla var olan, koroner arter hastalığında iskemiye adaptasyonu güçlü olan ve prognozu iyileştiren anatomik bir varyasyondur.

Özet (Çeviri)

OBJECTIVE: For patient with coronary artery disease, it of great importance to understand the details of the normal coronary anatomy and its variations in order to determine both the diagnostic investigations and the technique to be used for the percutaneous revascularization and the operation. Although there is extensive research on coronary artery dominance in literature, right coronary artery superdominance has not received the attention it deserves. The objective of this thesis is to conduct a detailed study on patients with superdominant right coronary artery to investigate their demographics and clinics, electrocardiographic, echocardiagraphic and coronary angiographic features, and to determine the severity of their coronary artery disease. METHOD: The patients with superdominant right coronary artery were identified among 3500 patients who had coronary angiography in Cardiology-I Clinic of our hospital from December 2004 to January 2009 by reviewing the archives and evaluating the angiographical projections. The number of patients who came back to repeat coronary angiography and revascularization were 1822. Among them 170 patients with superdominant right coronary artery were identified. Clinical and laboratory findings, and electrocardiographic and echocardiographic features of these patients were collected from their admitted patient files. Compelete data was obtained for 50 of these 170 patients, who were included in the study. By evaluating the coronary angiographies of these 50 patients, the presense of coronary artery disease (CAD) and the extent and distribution of existing lesions were determined. FINDINGS: Demographics of the patients' in the study were identified. They were grouped according to their clinical diagnosis and CAG results. In the assessment of the patients electrocardiagraphic results, for patients who applied with ST-segment elevation myocardial infarction, there were no specific findings that predict superdominance. Echocardiographic examinations conducted for evaluating left ventricular systolic functions of the patients during their admittance to the hospital were also assessed. No segmenter systolic dysfunction were observed in 27 (54%) of the patients and left ventricular ejection fraction (EF) were determined as 60% and above. Minimum EF is 25%, maximum EF is 65% and the average was calculated 55,1%. Minumum wall motion score index is 1,00, maximum is 1,62 and the average was calculated 1,11 ±0,18. Coronary angiography results were assessed: in 16 patients (32%) normal coronary artery, in 3 patients (6%) minimal CAD, in 2 patients (4%) moderate CAD and in 29 patients (58%) significant CAD were established. Among those who had significant CAD, 12 patients (41%) have single vessel disease, 8 patients (28%) have double vessel disease and 9 patients have (31%) triple vessel disease. As well as there are patients with plaques in LMCA, there are not patients with significant LMCA disease. Among 12 patients who have significant coronary artery disease, 6 patients (50%) have right coronary artery lesions, 4 patients have (33%) left anterior desending artery lesions and 2 patients (17%) have circumflex artery lesions. Grouping of patients who have significant coronary artery disease according to ejection fraction show that segmenter systolic dysfunction were not observed in 9 (31%) of the patients and left ventricular ejection fraction were determined as 60% and above. Only 3 patients (10%) ejection fraction 40% were found to be below. In the presence of significant coronary artery disease, mean EF was 50,5% and 53,7% mean EF in the presence of three-vessel disease is. CONCLUSION: In the presense of superdominant right coronary artery, joint study of the severity of CAD and left ventricular systolic functions and grouping of patients according to ejection fraction show that left ventricular systolic functions are high, even among patients with significant CAD, who are expected to have low left ventricular systolic functions. Development of the distal portion of the coronary artery depends on genetic and physiological factors. Thus, superdominant right coronary artery is an anatomic variation that is caused by genetic and physiological factors and has a strong ischemic adaptation in CAD and that improves prognosis.

Benzer Tezler