Simpoez: Mimari nesne üzerine mereolojik bir yaklaşım
Simpoiesis: A mereological approach on architectural object
- Tez No: 666394
- Danışmanlar: DOÇ. DR. SEMA ALAÇAM
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2021
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Bilişim Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Mimari Tasarımda Bilişim Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 129
Özet
Gelişen teknoloji ile beraber, insan zihninden bağımsız bir gerçekliğin oluşması nedeniyle matematik bize bilgi ve işlem konusunda daha katılımcı olanaklar sağlamaktadır. Tüm aktörlerin birer katılımcı olarak yer alabildiği, bu düşünce biçimi bilgiye odaklanır ve nesnelerin insandan bağımsız, kendi aralarında da belirli edimsel ilişkilere sahip olduğu bir dünyayı kurgular. Buna göre, nesneler evrenin temel ontolojik birimidir ve otonom özellik gösterirler; birbirine ve insan bilincine indirgenemezliği ile insan bilincinden bağımsız, kendi gerçekleri ile var olan bir duruma sahiptirler. Bunun yanında, bahsi geçen düşünce, nesneleri ön plana çıkarırken insanı arka plana iterek yeni bir hiyerarşi yaratmaz, özneleri de nesneler alanına dahil ederek, onların merkezi konumuna son verir. Başka bir deyişle, merkeziyetsiz (decentralised) bir ilişki oluşturur. Nesne-özne, doğa-kültür, sanal-gerçek ve fail-yapı ayrımlarına direnir. Bilinen bir özne olmadan, nesnelerin bağımsızlığını temsil eder. Nesne, öznenin karşısına dikilen bir şey olarak oluşmaz ya da doğa, öznenin egemenliğinde bir eylemsellik alanı sunmaz. Bu bağlamda, nesne yönelimli felsefe, yeni bir otonom bilinç ve insanmerkezci düşüncelerin olmadığı bir boyut önerir. Nesneler, altını ya da üstünü oyarak (undermining / overmining) onlara hükmetmeye çalışan bir anlayışı geride bırakır. Tez, ilgili fikir üzerinden, nesneye yönelik yeni bir poetikanın ortaya çıkması düşüncesine odaklanmaktadır. Mimarlık disiplininin nesnenin kendisi dışında nesneyi çevreleyen her şeyle ilgilenmesinin, mimarlığa hem bir itki hem de bir yorgunluk kazandırdığı düşüncesini sahiplenmektedir. Bu bağlamda, insanın tüm nesneler ile aynı ontolojik düzleme getirilmesi, mimari nesnenin yeni paradigmalar ile okunmasını, gerçek ve duyusal nitelikleriyle algılanabilir bir varlık haline gelmesi fikrini vurgulamaktadır. Aynı zamanda, nesne yönelimli yaklaşımların, alternatif ve tamamlayıcı bir mimari gündem olarak potansiyelini araştırmakta ve sadece belirli bir tanım oluşturmayı değil, mimari disiplin bağlamında deneylerin, ilkelerin ve kelime dağarcığının geliştirilmesi için kavramsal bir öneri sunmayı hedeflemektedir. Çalışma, nesneye ait iki temel soru üzerinden oluşmaktadır: Birincisi, nesne nelerden oluşur? İkincisi, nesne neyi oluşturur? Nesneye ait bu içsel ve dışsal sorular, parça ve bütüne ait ontolojik tanımlarla şekillenmekte ve geliştirilen parça tanımları üzerinden mimari ilişkiler sorgulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, parçanın değişik ontolojik tanımlarının ve mimari ilişkiselliklerinin biçimsel olarak teorize edilebileceği bir çerçeve sunmaktır. Aynı zamanda, mimarlığın kendisi ya da mimarinin bir parça ve bütün olarak neler yapabileceği üzerine fikir yürütmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, mimari nesnenin sürekli (continuous) ve ayrık (discrete) bağlamındaki dikotomisi önemlidir. Çalışma, hesaplamalı devrim ile süreklilik (continuity) kavramının, nesnenin kendisinin atomize edildiği, yoğunluk, akış ve ağ kavramları üzerinden indirgenen bir biçimselliğe karşın yeni bir ayrık kavramını araştırmaktadır. Mimarinin ayrık ve sürekli ilişkisinde, nesnelerin otonomisi üzerinden, ayrık nesnelerin birbirleri ile olan ilişkileri, çözünürlükleri ve ölçeklenebilirlikleri aracılığıyla üçüncü bir eğilimi irdelemektedir: Ayrık süreklilik. Ayrık süreklilik, yeni bir zemin oluşturur. Standart olmayan bir parametrik mimari eleştirisi sunar. Bununla birlikte, bu tür mimari paradigmalara ulaşmak için dijital fabrikasyon ve robotik inşa süreçleri vadeder. Karmaşık geometrilerin rasyonalizasyonuna ve inşasına ekonomik ve ekolojik olmayan yardımlar sunan yazılım altyapısına karşın, ayrık üzerinden bir süreklilik geliştirir. Parametrik tasarım sürekliliğinin aksine, fabrikasyon süreçlerine dair bir ölçek ekonomisi sunar. Parçaların bire bir tekrarına dayanmadığı için, tasarımları kitlesel olarak farklılaştırmak ve özelleştirmek mümkün olur. Bilgisayarlar, sayısal olarak kontrol edilen (CNC) yönlendiriciler, lazer kesiciler, 3D yazıcılar ve gelişen blok zincir (blockchain) teknolojileri ile tasarımdan üretime bir protokol oluşur. Teknotiğin çözülmesi olarak ifade edilen bu süreç, nesnelere ekolojik bir gerçeklik sağlar ve dijital malzemeler, yüksek seviye kontrol edilebilen bir hassasiyetle parça kavramına entegre edilir. Süreklilik kavramları ile şekillenen günümüz dijital mimarisi, mimarlık alanının artan ihtiyaçlarını büyük ölçüde ölçeklendirecek ve bunlarla meşgul olacak şekilde donatılmamıştır. Buna karşın, dijital ayrık yaklaşımlar, birimlerin ölçeklenebilir ilkelerle uyarlanabilirlik sunduğu bir ekosisteme odaklanır. Bu anlamda, parçadan bütüne ilişkileri yeniden değerlendirmek ve mereolojik (parça-bilimsel) basitlikler üzerinden kurgulamak, mimari tasarım için yeni bir kapsam oluşturur. Hesaplamalı tasarımın etkili performansı, parçaların karmaşık ilişkilerine elverişli bir ortam oluşturmakta ve geleneksel mimarinin tekil bir bina tasarlama geleneğinin ötesine geçen bir kolektiflik önermektedir. Mimarlık, katışımsal (combinatorial) yaklaşımların ekseninde açık uçlu (open-ended) bir formülasyona ve kamusallığa ilerlemektedir. Çalışma, bu tezahürün ortasında, mimari nesnenin yer aldığını belirtmekte ve mimari nesneyi, merkeziyetsizleşmek zorunda olan dünyanın bir parçası olarak kurgulamaktadır. Mereoloji, parçalara ait bir sorgulama alanıdır. Mimarinin, parça ve bütünler üzerinden bilgi ürettiği bir tasarım eylemselliğidir ve aynı zamanda, parça-bilimsel bir çerçeve olarak mimari için bir pozisyonlar toplamıdır. Bu anlamda, açık uçlu (open-ended) bir iletişim sunarak mimarinin katılımcı kapasitesini arttırır. Parça ve bütün tanımları oluşturarak farklı şemalar elde eder. Başka bir deyişle, mereoloji, parçadan parçaya veya eşler arasında değişen tasarım stratejileri ile dijital kompozisyonlar oluşturur ve formüller üretir. Buna ilişkin çalışma, mereolojik yaklaşımlara dair bilgiyi erişilebilir kılmayı amaçlamakta; mereolojinin güncel mimarlık için yeni ve etkili bir pratik alanı ve tasarım stratejisi ortaya çıkardığını vurgulamaktadır. Başka bir tartışma unsuru olarak, günümüz mimarisine ait şekil stratejisine değinmek önemlidir. Çalışma, mimari biçimin ilerleyemediği bir durumun altını çizer ve buna karşın, mereolojiye ait açık uçlu yetenekleri bir cevap olarak kullanır. Bu anlamda, mereoloji, biçimin içerikle olan derin ve sürekli gelişen etkileşimini, içeriği oluşturan parçalar üzerinden sağlayan ve formülize eden bir yaklaşımdır. Parça ve bütün, karmaşık ilişkilerle baş edebilme araçları olarak, içerik ve biçim arasında bir diyalektik sunar ve parçaların, şekil yaratma (figurative) özelliklerini kullanır. Mereolojik bir yaklaşım, nesnelerin diğer nesnelerle kurduğu etkileşimler üzerinden gerçekleşir. Buna göre, etkileşimler, nesnelere ait birleşimler, gruplanmalar ve kolektif tanımlar ile ifade edilir. Dolayısıyla, bütün/birliktelik aracılığıyla bilgi, tüm parçalara dağıtılır ve/veya parça, nihai olmayan/bitmeyen bir süreklilik dahilinde bir birleşim (assemblage) sunar. Bu yönüyle yaklaşım, aşağıdan yukarı (bottom-up) ve yukarıdan aşağı (top-down) oluşan hibrit bir tasarım stratejisi sunar. Bu sayede, parça kendi otonomisinin ötesine geçerek katılımcı parçalar tarafından oluşturulan kolektif bir birlikteliğe (simpoez) ulaşır. Bu anlamda, simpoez (sympoiesis), parçaların otonom bir bilinç üzerinden rekabet, işbirliği ya da değişen ve hiyerarşik olmayan biçimsel, eylemsel ve ontolojik etkileşimleri ile oluşmaktadır. Ekosistem üzerinde parçalar, çevre bilgisi ile entegre bir tasarım modeli sunmaktadır. Bütçe, yerel olanaklar, kısıtlamalar ve diğer bütün parametreler, nesnelere ait etkileşime doğrudan katkı sunan diğer nesneler olarak tariflenmektedir. Sonuç olarak, tez çalışması, bu yeni eğilimlerin kapsamında mimari bilgiyi geliştirme ve yayma araçları olarak, nesneyi ve onu oluşturan parça ve bütün ilişkilerini ele almaktadır. Bu doğrultuda, mimari ilişkiler, merkeziyetsizlik, koleksiyon ve birbirine geçme gibi kavramlar ile tanımlanmaktadır. Parçalar üzerinden harmonik bir tasarım – inşa süreci hedefleyen yaklaşım, aksiyomatik eylemler ile insan - makine etkileşimi için bir zemin inşa etme niyeti taşımaktadır. Çalışma, ilgili tasarım stratejisi hakkında kapsamlı bir araştırma sunar ve yeni parça tanımları geliştirir. Mimari nesneye ait biçim ve içerik arasında bir korelasyon sağlayan formüller oluşturur. Mimari formun analizi ve üretimi için, matematiksel olasılıkları ele alır ve aynı zamanda, geçişli ebeveyn (parthood) ilişkileri içeren mereolojik bir çerçeve önerir. Bu bağlamda, mereolojik eylemler için aksiyomatik tanımlar geliştirir ve Grasshopper ortamında yığışım (aggregation) mantığı kullanarak bir eşleme sağlar ve nesnelerin mereolojik (parça-bilimsel) etkileşimi ile simpoetik (ortak-üretim) bir mimari için kavramsal bir zemin sunar.
Özet (Çeviri)
Through developing technology, together with the emergence of a reality that is independent of human mind, mathematics offers way more participatory solutions with regards to the informatics and computation. Allowing all the actors be a part of it , this way of thinking focuses on knowledge and conceives a world that is the objects have an internal pragmatic interactions irrelevant of human being. Correspondingly, objects are the fundamental ontological unit of the universe and have autonomous characteristics; that cannot be degraded to each other or to human mind, placing a state that is not committed to human mind and has its own reality. In addition to that, this specific notion doesn't create a whole new hierarchy that pushes the human to the background while putting the objects to foreground; in contrary, it brings the centrality of the subject (human mind) to an end , by means of including the subject to the object field.That is to say, it constitutes a decentralised interaction.It demonstrates resistance to discriminations in between object-subject, nature-culture, virtuality-reality, agency-structure. It represents the independence of the objects without a known subject. Object doesn't represent a thing that stand against the subject, or the nature doesn't offer an operational field that is dominated by subject. In this context, the object oriented knowledge proposes a new autonomous conscious and a specific state of dimension that doesn't accomodate human based notions. Objects, leaves behind an idea that dominates them via undermining and overmining. This thesis focuses on a notion of the a new emerging poetica that derives from a corresponding idea, aiming at the object . It adopts the notion that of the architectural discipline, adding architecture both an impolsion and and exhaustion while focusing on the surroundings of the object rather than the object itself. In this context, the human being himself, being brought to the same ontological plane as the objects, emphasizes the architectural object being deciphered by new paradigms, while becoming a perceivable entity with its true and tangible characteristics. At the same time, investigating the potential of a subsidiary and alternative architectural agenda quality of the object oriented approaches, and not only aiming towards obtaining a definition but also presenting a conceptual proposal so as to improve experiments, fundamentals, and the terminology within the architectural framework. This thesis consists of two fundamental queries: First; what does object consist of , second; what does the object constitute? Those internal and external queries with regards to the object itself, is being shaped by the part to whole definitions, and the architectural relations are investigated accordingly. According to those , the dichotomy of the architectural object being discrete and the continuous. The thesis, searches for a new discrete concept, by means of computational revolution pointing at the notion of continuity, and the object itself being atomised, in spite of an morphological aspect undermined to density, flow, and network concepts. In the framework of the discrete-continuous relation of architecture, through autonomy of objects, while evaluating their interactions with each other, resolutions and measurabilities, it points out a whole new third concept: discrete continuity. Discrete continuity creates a brand new plane. It presents a parametric architectural criticism that is not aligned to standards together with offering design and construction processes in order to obtain this sort of architectural paradigms. In spite of the fact that the software infrastructure cannot propose economic and ecologic assistance into rationalisation and construction of intricate geometries, a continuity is established in terms of discrete. In contrary to continuity of parametric design processes, it proposes a measurable economy to fabricational phases. Being independent of the repetition of the parts, it allows the designs to be differentiated and specialised. By means of computers as well as CNC machines, laser cuts, 3D printers,and the developing blockchain technologies, a new type of procedure is created from design to construction. Being implied as the resolution of tectonics, this process allows the objects to obtain an ecological reality, and the digital materials are integrated into the concept of parts through a highly controlled sensitivity. Today's digital architecture, being formed by the notion of continuity, is not embellished by the properties that could manage to scale the increasing requirements of todays architecture. In contrary, digital discrete approaches focuses on the ecosystem in which units present a adaptability by means of scalable fundamentals. In this sense, re-evaluating the part-to-whole interactions, and speculating it over the simplicity of the mereological aspect, sets up a whole new state of scope for architectural design.The effective performance of computational design, allows a adequate space for the chaotic relations of the parts, together with offering a collectiveness that surpasses the conventional design process that is singular .Architecture, along the axis of combinatorial approaches, proceeds towards an open-ended formulation and a publicity. This thesis emphasizes that the object takes place in the center of this manifestation, while conceiving the architectural object as a part of a world that ought to be decentralised. Mereology, is an inquisitional space of the parts. In other terms , it is an operational design process in which the architecture generates information relying on the part and whole, together with representing an ultimate positions for architecture as a mereological framework .In this terms, by offering an open-minded interaction , it increases the potential of participatory factor. It obtains various schemes by stating part-whole definitions. Mereological aspect, creates digital compositions through using part to part and peer to peer design strategies. Accordingly this thesis, aims to make the mereology based knowledge attainable , while emphasizing the fact that mereology creates a new and effective practical field and design strategy for current architectural discipline. As another debate factor, it is vital to mention the form strategy belonging to current architectural field. The thesis highlights a state that architectural form cannot proceed or develop, whilst , in contrary, adopts and embraces the potentials of mereology offers. That is to say, mereology enables the profound and improving interaction in between form and context, by means of the parts that contribute the context and creates a formulation. Part and whole, as tools of handling with intricate situations, creates a dialectic in between context and form. In this concept, the parts are in figurative characteristics and they carry the formal potential of the object within. A mereological approach, launches by means of objects creating a sympoietic interaction with another objects, being followed by a definition of collectives, assemblages and groups of objects. Thus, by means of a sympoiesis, the whole is distributed among all the parts, and/or the part offers an assemblage relying on an endless state of continuum. From this aspect, the approach, proposes a hybrid design strategy that is of bottom-up and top-down processes. Consequently, the part , surpasses its own autonomy, and attains a state of sympoiesis collectiveness conceived through participatory parts. In this concept, sympoiesis consists of parts, relying on autonomous conscious, interactions without any kind of rivalry and/or collaboration. The parts on the design, offer an environmentally integrated design model. Budget, local opportunities, and restrictions as well as other parameters, are defined as other objects that contributes to interactions based on objects. Consequently, this thesis thesis, in the context of these new trends, investigates the object as a tool for improving and spreading architectural knowledge and the part-whole interactions that objects consist of. At this point, architectural relations, are defined as decentralisation , collection and mergers. The approach aims a harmonic design-construction process that is part-oriented, whilst containing an intention towards axiomatic operations and a basis for human-machine interaction. The thesis, offers a comprehensive research with regards to the relevant design strategy, as well as developing new part definitions. It contributes to formulisations that enables a correlation in between the form-context that belongs to architectural object. It evaluates the mathematical permutations and likelihood so as to analysis and production of the architectural form, while proposing a framework that consists of mereological parthood relations. In this context, the thesis developes, axiomatic definitions for mereological operations and in Grasshopper interface, via using aggregation methodology, it enables a match . Furthermore, it sets a state of conceptual fundamental for mereological interaction of objects as well as creating a basis for sympoetic architecture.