The trauma of existence and the search for meaning in the theatre of the absurd through a deconstructive reading
Absürt tiyatroda varoluş travması ve anlam arayışının yapısökümcü incelemesi
- Tez No: 672850
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖNDER ÇETİN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Linguistics and Literature
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2021
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Ege Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 150
Özet
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa'da ve dünya genelinde sarsıcı yıkımlar yaşanmıştır. İnsanlar umutsuzluk, anksiyete, yalnızlık ve korku gibi duygularla çevrelenmiştir. Bu durum bireyi dış dünyadan korkar halde anlamsız bir hayata sürüklemiş, varoluşunun amacını sorgulamaya itmiş ve sonucunda da anlamsız bir bekleyişe zorlamıştır. Hayatını dört duvar içerisinde hapsolmuş şekilde geçiren birey, absürt bir hayat yaşamaya başlamıştır. Varoluşuna anlam bulamayan birey, dünya ile uyumsuz hale gelmiş ve birey aksiyon almaktan bütünüyle vazgeçerek yabancılaşmış, yalnızlaşmış, çevresiyle iletişimini koparmış ve dış dünyadan gelebilecek her türlü şeye tehlike gözüyle bakmaya başlamıştır. Bu tezde, yalnızlaşan modern bireyin Absürt Tiyatro'daki betimlemeleri incelenecektir. İngiliz oyun yazarı Harold Pinter'ın The Room (1957) (Oda), The Birthday Party (1957) (Doğumgünü Partisi), The Dumb Waiter (1960) (Git Gel Dolap) adlı oyunları savaş sonrası psikoz ve Varoluşçuluk felsefesi çerçevesinde ana karakterlerin varoluş krizleri merkeze alınarak incelenecektir. Karakterlerin neden varoluşlarını sorguladıkları, anlam arayışlarını ne şekilde sürdürdükleri analiz edilecektir. Bu inceleme sonucunda oyunlardaki karakterlerin varoluş krizlerini atlatarak hayatta bir anlam bulup bulmadıkları irdelenecektir. Karakterlerin hayatla baş etmeye çalışma şekilleri incelenerek, yazarın izleyiciye ve okuyucuya ne anlatmak istediği, iletişimsizliğin ve anlamsızlığın hüküm sürdüğü dünyada var olmak için hangi çözümü önerdiği analiz edilecektir. Oda oyunu zaman ve mekân bilgisi olmaksızın ana karakter Rose'u bir odanın içerisine hapseder ve bütün oyun boyunca Rose'un dış dünyaya karşı duyduğu korkuları yansıtır. Eşiyle ve odaya girip çıkan kişilerle arasındaki iletişimsizlik, dış dünyayı bu kişilerden duyduklarından yola çıkarak gözlemlemesi ve bu yüzden bir türlü dışarı çıkmaya cesaret edemeyişi gözler önüne serilir. Savaş sonrası psikozu yansıtacak şekilde dış dünya ölümcül, karanlık ve kasvetli şekilde tasvir edilir. Bir şekilde hayata kendini dahil etmiş bireylerin aksine Rose stabil, pasif ve yalnızdır. Oyunun sonlarına doğru Rose'un geçmişinden gelen bir misafir Rose'un korkularının vücut bulmuş halidir. Rose bu misafirle karşılaşması sonrasında kör olur. Pinter Rose'un görme yeteneğini alarak bir nevi Rose'un varoluşunu sonlandırır çünkü Rose görmek dışında dış dünyayla hiçbir şekilde bağlantı kurmamaktadır. Dünyaya karşı yalnızca bir gözlemci konumunda bulunan Rose'un kör olması, bir nevi kendine bir anlam aramak için yeterli cesareti gösteremeyişinin bir cezasıdır. Doğumgünü Partisi oyunu ana karakterini bu kez bir misafir olarak gözler önüne serer. Stanley Webber'in misafir olarak bulunduğu ev onu dış dünyadan korumaktadır. Oyun boyunca Stanley'nin eve gelebilecek diğer misafirlerden korktuğu ve çevresindekileri dil yoluyla manipüle ettiği gözlenir. Hayatta bir amacı olmadan misafir olduğu evde zaman geçiren Stanley'nin korkuları gerçek olur ve bir organizasyon için çalışan iki yabancı kendisini arayarak eve gelirler. Dış dünyaya yalnızca konuşma yoluyla bağlı olan Stanley, bu iki yabancının kendisine sorduğu varoluşu sorgulayan soruların yanı sıra, gördüğü sözel ve fiziksel şiddet sonrası varlığını tamamen kaybeder. Konuşma yetisini kaybeder, anlamsız seslerden başka bir ses çıkaramaz. Var olduğunu yalnızca konuşabilmesi sayesinde anladığımız Stanley artık sembolik olarak yok olmuştur. Düşünemeyen, konuşamayan, sorgulayamayan bir birey haline gelmiştir. Git Gel Dolap oyunu, bu kez bir organizasyon için çalışan iki tetikçiyi merkeze alır. Bu iki tetikçi şehir şehir dolaşarak öldürme emri aldıkları kişileri öldürürler. Öldürmek kadar korkunç bir eylemi sebebini sorgulamadan yerine getiren Ben ve Gus bir mekanizmanın parçası işlevi görmektedirler. Oyunun sonuna kadar sorgulamadan içinde bulunduğu bodrum katında bir yemek asansörü aracılığıyla gelen emirleri yerine getiren Ben ve bu emirleri neden yerine getirdiklerini, asansörün diğer tarafında kimin olduğunu merak eden Gus arasındaki fark gözler önüne serilir. Ben sorgulamadan hayatı olduğu gibi kabul etmiş, kendi görevini yerine getirmekte ve bu şekilde var olmaktadır. Gus ise hayatı sorgulayarak, yaptıkları işin sebebini merak ederek düzen bozan birey konumunda görülür. Oyunun sonunda Ben'e odaya giren bir sonraki kişiyi öldürme emri gelir ve odaya giren kişi Gus olur. Bir kez daha, sorgulayan bireyin varoluşunun sona erdirildiği görülür. Bütün bunların sonucunda Pinter, her ne kadar tehlikeli ve korkutucu olsa da dış dünyaya çıkıp bir amaç bulmak gerektiğini savunmaktadır. Aksi takdirde bireylerin varoluşları sona ermeye mahkumdur.
Özet (Çeviri)
In the period after the Second World War, there were traumatic events all over the world. People fell into a state of hopelessness, anxiety, loneliness and fear. This situation made individuals afraid of the outside world. As a result, their lives became meaningless and they were forced to wait. The individuals who had to spend their lives between four walls started to live an absurd life. They were not able to find meaning for their existences, thus being out of harmony with the world. They completely rejected the world and became lonely individuals. There was a lack of communication between them and they started to see every person and everything as dangerous and menacing. This thesis focuses on the lonely modern individual's situation and its reflection on the Theatre of the Absurd. English playwright Harold Pinter's first three plays The Room (1957), The Birthday Party (1957) and The Dumb Waiter (1960) will be analysed within the framework of post-war psychosis and Existentialism. It will be put forward that the main characters question their existences. Also, the ways they try to carry on their search for meaning will be analysed. As a result, it will be put forward whether or not the characters can overcome their existential crises and find meaning. By analysing the characters' ways of trying to overcome their traumatic experience of life, what the playwright tries to convey in these plays and what solutions he recommends in order to exist in a world in which there is no meaning and communication will be examined. The Room centres on Rose who is stuck in a room, with no background information of place and time. Rose's fears of the outside world are seen throughout the play. There is lack of communication between Rose and her husband. She observes the outside world through her husband and other people's views. As a result, she is unable to go out. The outside world is depicted as deadly, dark and menacing; which is representative of the post-war atmosphere. Unlike the individuals who are a part of life, Rose is stable, passive and alone. Close to the end of the play, a guest coming from Rose's past is reflective of Rose's fears. Rose becomes blind as a result of her encounter with this guest. By taking Rose's ability to see, Pinter puts an end to her existence in a way, because Rose cannot connect with the world in a way other than observing it. The fact that Rose becomes blind is a punishment for her not being brave enough to search for meaning. The Birthday Party presents its main character as a guest. The house in which Stanley Webber is a guest protects him from the outside world. Throughout the play, it can be observed that Stanley is afraid of outsiders who may come to the house to get him and that he manipulates other people via speech. Stanley's fears come true and two outsiders working for an organization come searching for him. Stanley, who is connected to the world only through speech, entirely loses his existence as a result of verbal and physical violence along with the two outsiders' questions concerning existence. He loses his ability to speak and becomes unable to make a sound other than meaningless utterances. Stanley's existence is lost symbolically. He becomes an individual who cannot think, cannot speak and thus cannot question. The Dumb Waiter focuses on two gunmen working for a similar organization. These two gunmen go around from town to town and kill the people as they are ordered to do so. Ben and Gus carry out the terrible act of killing others without question. However, the difference between Ben and Gus is seen throughout the play. Ben obeys orders without question until the end of the play, whereas Gus is curious about who is on the other end of the dumb waiter and why they obey these orders. Ben accepts the world as it is without question and carries out his mission, choosing to exist in this way. On the other hand, Gus questions the world and wonders why they do this job, and is thus seen as the individual who disturbs the order. At the end of the play, Ben is ordered to kill whoever walks through the door next and that person in Gus. Once again, it is seen that the individual who questions is taken out. As a result, Pinter suggests that no matter how dangerous and menacing it may be, one must go out and find purpose. Otherwise, their existences are bound to cease.
Benzer Tezler
- Üniversite öğrencilerinde bilişsel duygu düzenleme stratejileri, bilinçli farkındalık düzeyleri ve yaşamın anlamı
Cognitive emotion regulation strategies, levels of conscious awareness and the meaning of life in university students
BEYZA NUR TUFAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
PsikolojiSakarya ÜniversitesiEğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ BETÜL DÜŞÜNCELİ
- Son 5 yılda yas yaşamış bireylerde travma sonrası büyüme, bağlanma ve yaşamda anlam
Post-traumatic growth, attachment and meaning in life in individuals who have mourned in the last 5 years
CANSU UYSAL
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
PsikolojiBahçeşehir ÜniversitesiPsikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bilim Dalı
DOÇ. DR. BERNA GÜLOĞLU
- Travmatik yaşantısı olan bireylerde aktivizm ve psikolojik iyi oluş ilişkisi: Yaşamda anlamın varlığı ve yaşamda anlam arayışı çerçevesinde incelenmesi
The relationship between activism and psychological well-being in individuals with traumatic experiences: An investigation within the framework of the existence of meaning in life and the search for meaning in life
EZGİ ZEYNEP ÇİMEN
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
PsikolojiBaşkent ÜniversitesiPsikoloji Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖZLEM KAHRAMAN ERKUŞ
- 2000 sonrası Türkiye takı sanatında inanç sembolizmi
Symbolism of faith in jewelry art in Turkey after 2000
SELEN TUTAR ENER
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Güzel Sanatlarİstanbul Teknik ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OĞUZ HAŞLAKOĞLU
PROF. DR. EVANGELIA ŞARLAK
- Afet yönetiminde ikincil travmatik stresin SAR Arama Kurtarma Gönüllüleri üzerindeki etkisi
The effect of secondary traumatic stress on SAR Search and Rescue Volunteers in disaster management
ŞEYMANUR ERDEMİR
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Psikolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiAcil Durum ve Afet Yönetimi Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ CEYHAN KAHYA