Trust in family context: The case of Turkey

Aile bağlamında güven: Türkiye örneği

PDF İndir

Tez No: 674110
Yazar: MUHAMMED ALPEREN YAŞAR
Danışmanlar: DOÇ. DR. SEZGİN POLAT
Tez Türü: Yüksek Lisans
Konular: Ekonomi, Economics
Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
Yıl: 2021
Dil: İngilizce
Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
Ana Bilim Dalı: İktisat Ana Bilim Dalı
Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
Sayfa Sayısı: 73

Özet

İnsanlar arasındaki etkileşimlerin tamamı bir dereceye kadar karşılıklı güvene dayanır. Bu güven, karşı tarafın etkileşimin gerekliliklerini yerine getireceğine olan güvendir. Bir toplulukta güven olmadığında, etkileşimler ekonomiyi etkileyecek kadar duraksar. Birbirine güvenmeyen insanlar; birbirlerine yardım etmeyecekleri gibi yeni ortaklıklar kurmaz, başkalarının projelerine yatırım yapmazlar. Bu güvensizlik, insanların etkileşimlerin duracağına inanmasından dolayı özgeci yerine bencil hareket etmelerine yol açar. Sosyal sermaye, bir toplumdaki insanlar arasındaki tutumların toplamı olarak açıklanabilir. Ekonominin, sosyolojinin ve diğer davranışa dayalı bilimler için önemli bir yerde olan sosyal sermaye, ahlaklılık veya iyi niyetlilik gibi konuları da kapsamaktadır. Sosyal sermayeye sermaye denmesinin sebebi; bir toplumu bir arada tutan sosyal ağların yığılması veya birikmesi olarak tanımlanmasındandır. Bu birikim, ekonomik getiriye dönüşebilmekte veya gelecek nesillere aktarılabilmektedir. Bu açıdan fiziksel sermayeye benzerlik göstermektedir. Fakat fiziksel sermayenin aksine karşılıklı güven, etkileşimlerle birlikte kullanıldıkça azalmaz ve artar. Bu özelliğiyle eşsizdir. Sosyal sermaye, Putnam'ın“Bowling Alone”(1995) kitabından sonra ekonomide de önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Fiziksel sermayesi ve beşeri sermayesi görece benzer ülkelerin arasındaki ekonomik farklılıkları açıklamada bugün en önemli unsurlardan birisi olarak kabul edilen sosyal sermayenin birçok alanı vardır. Fakat karşılıklı güven, ölçülebilirlik özelliği ve çok sayıda ankette yer alması nedeniyle en çok incelenen sosyal sermaye unsurlarından bir tanesidir. Sosyal ağlar veya sosyal katılım karşılıklı güven kadar ölçülebilir değildir. Sosyal ağların ölçülmesi kontrollü deney ortamlarında sağlanırken sosyal katılımın sorulduğu anket soruları karşılıklı güvenin sorulduğu anket sorusu kadar genelleyici ve doğru kabul edilmediğinden literatürde daha az yer bulmuştur. Güven, sosyal sermayenin hem sebebi hem de sonucudur. İnsanların daha özgeci olduğu ve karşılıklılık ilkesiyle hareket ettiği toplumlarda, güvenin neden daha yüksek olduğunu anlamak kolaydır. Çünkü karşılıklı güven bu toplumlarda meyvesini verecek ve insanlar karşılıklarını alabilecektir. Yine aynı şekilde insanların birbirine güvendiği bir ülkede gelir eşitsizliği ya da yoksulluk şoklarından kurtulmak da çok daha kolay olacaktır, çünkü birbirine güvenen bir toplumda insanların dayanışma içerisinde hareket edebilmesi çok daha kolaydır. Fakat insanlar birbirine güvenmediğinde dayanışmaya yanaşılmayacak, insanlar dolandırılmaktan korkacaktır. Sosyal güven de sosyal sermaye de kısa sürede değişmesi zor olan kavramlardır. Nesiller arası aktarımla gelmiş olmaları toplumda yerleşmiş olmalarına yol açmaktadır. Bu nedenle politikalardan veya olaylardan çok etkilenmezler. Uzun vadede nasıl etkileneceğini anlamak için sosyal sermayeyi bileşenlerine ayırmak gereklidir. Aktarılmış güven, GSYİH büyümesini artırıp gelir eşitsizliğini düşürdüğü için iktisatçılar güveni neyin etkilediğini anlamak için bu konuda çalışmaktadır. Güveni etkileyen en büyük unsurlardan birisinin bireyin eğitim seviyesi olduğu bulunmuştur. Eğitim seviyesi arttıkça güven artmaktadır. Bunun üç nedeni olduğu söylenebilir: (1) okullarda yaşanan tekrarlı etkileşimler; (2) eğitim hareketliliğinin hayat görüşüne olumlu etki etmesi; ve (3) eğitim ve gelir arasındaki pozitif ilişki. Türkiye, kendisiyle benzer gelişmişlik seviyesine sahip ülkelere göre daha düşük güven oranları göstermesi nedeniyle dünyada görece farklı bir konumda bulunmaktadır. Bu güvensizlik bilinmesine rağmen, ne sebeplere ne de sonuçlara dair kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Literatürdeki bu eksikliğin birinci nedeni Türkiye'de yapılan ve güven sorusunu içeren kapsamlı anketlerin bulunmaması, ikinci nedeni ise 1970 öncesinde içerisinde güven sorusu bulunan bir anketin yapılmamış oluşudur. 1970'lere dayanan en eski anketlerde bile görece düşük bir güven gözlemlendiği için kontrollü bir deney ortamı yaratılamamaktadır. Bu tezdeki sonuçlardan da literatürden de görülebileceği üzere eğitim ve gelir güvenin en büyük faktörlerindendir. Dolayısıyla yüksek güvensizliğin nedeninin son yüzyılda Anadolu'da yaşanan zorluklar olduğu düşünebilir. Fakat bu zorluklar atlatıldıktan sonra neden güvenin artmadığı bir inceleme konusudur. Bu tezde öne sürülen görüşlerden birisi; karşılıklı güvenin, Türkiye'de sosyal sermayenin bir parçası olarak nesiller arası aktarılması durumunda, bu aktarımın güvensizliğin neden aktarıldığı konusuna dair de bilgi verebileceğidir. Bu durumda yapılması gerek uzun vadeli politikalarla gelir eşitsizliğini çözmek ve eğitim eksiğini gidermek olacaktır. Böylece her nesil bir önceki nesilden daha yüksek bir güven seviyesine sahip olacak ve uzun vadede güven yeniden artacaktır. Güvenin yüksek olduğu toplumlarda, gelecek şoklardan kurtulmak da daha kolay olacaktır. Bu tezde, Türk halkının karşılıklı güven tutumu hanehalkı konsepti içerisinde incelenmiştir. Literatürde daha sık tercih edilen WVS veya ESS yerine bir hanehalkı anketi kullanılmasının sebebi, aile içerisindeki güven aktarımının nasıl gerçekleştiği veya düşük güvenli ailelerin nasıl bir araya geldiğine dair bir bilgi edinebilmektir. Eğer nesiller arası aktarım güvensizliğin önemli bir nedeniyse, ailelere yönelik oluşturan güven artırma politikaları daha etkili olacaktır. Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi (SILC), Avrupa Birliği tarafından sunulmuş şartlar altında TÜİK tarafından toplanmıştır. Bu tezde, 2012 yılında toplanıp 2013 yılında yayınlanan SILC anketi kullanmıştır çünkü karşılıklı güven sorusunun bulunduğu en güncel anket bu ankettir. Her ne kadar WVS, EVS ve ESS de Türkiye'den veri toplasa da; SILC karşılıklı güven sorusunu da sormuş olan ilk hanehalkı anketidir. 2012 yılında toplandığı için mülteci krizinden etkilenmemiş olması nedeniyle anketin gözlemlerinin yanlı olmadıkları söylenebilir. Güven literatüründe en sık kullanılan yöntem olması nedeniyle analizlerde en küçük kareler yöntemi (OLS) kullanılacaktır. EkB'de sağlamlık testi adına probit tahminler yapılmış ve sonuçlar sağlam bulunmuştur. SILC anketi güven sorusunu 11 puanlık Likert ölçeğinde sorduğu için; bu tezdeki OLS sonuçlarının, güven sorusunu evet/hayır şeklinde iki cevaplı bir sistemde soran WVS anketini kullanan çalışmalara göre daha sağlam olduğu söylenebilir. WVS'deki gibi iki cevaplı güven sorusunu kullanan çalışmalarda da bu çalışmada olduğu gibi probit tahmin sağlamlık testi olarak kullanılmaktadır. Bu tezin ilk bölümünde, karşılıklı güvenin bileşenleri,“Genel olarak söylemek gerekirse, çoğu insana güvenilebilir ya da diğer insanlarla olan ilişkilerimizde dikkatli olmak gerekir”sorusuna verilen cevaplar üzerinden incelenmiştir. Bağımlı değişkenin karşılıklı güven, bağımsız değişkenlerin ise yaş, eğitim, gelir veya cinsiyet gibi güven üzerinde etkisi olma ihtimali olan değişkenler olarak seçildiği bu çalışmada örneklem olarak güven kişiliklerinin daha çok oturmuş olması düşünüldüğünden 25 yaş üstü gözlemler seçilmiştir. Geliri yansıtması açısından; (1) harcanabilir gelir, (2) gelir dilimi, ve (3) maddi yoksunluk olarak 3 farklı indikatör seçilmiş ve üçü de bireyin güveni üzerinde etkili bulunmuştur. Lİteratürden farklı olarak Türkiye'de güven ve eğitim arasındaki ilişkinin doğrusal olmadığı bulunmuştur. Literatüre göre doğrusal olması gerekirken bu ilişki; Türkiye'de okuma yazma bilmeyenler, üniversite okumuş olanlardan sonra en çok güvene sahip olan grup olarak görülmüştür. Okuma yazma bilmeyenlerin kırsal alanlarda yaşaması ve kırsal alanlarda yaşayanların daha çok güvene sahip olması nedeniyle olduğu düşünülen bu yüksek güven, şehirde veya kırsalda yaşamanın da bir kontrol değişkeni olarak modele eklenmesinden sonra da yüksek kalmıştır. Dolayısıyla etkinin buradan kaynaklanmadığı görülmektedir. Son olarak, hanehalkının güven ortalaması modele eklenmiştir. Böylece bireylerin güvenleri üzerinde hanenin ne derece etkili olduğu da gözlemlenebilecektir. İkinci bölümde, nesiller arası güven aktarımının nasıl gerçekleştiği incelenmiştir. Literatürde, mültecilerin güven tutumlarını incelemek ve özgün ülkeleriyle kıyaslamak bunu yapmanın ilk yöntemidir. İkinci yöntemde ise daha mikro boyutta veriler kullanarak doğrudan hanehalkı içerisinde analiz yapılmaktadır. Bu tezde, Dohmen ve diğ. (2012) tarafından yaratılan bu ikinci yöntemi temel alan bir metot kullanılacaktır. Sonuç olarak, çocuğun güven tutumunu anne ve babanın güven tutumuyla regresyona sokarak nesiller arası güven aktarımının varlığı gösterilmiştir. Annenin güveninin çocuğun güvenine olan etkisi babanınkinden daha güçlü olmakla birlikte her ikisi de diğer değişkenlere göre çocuğun güveni üzerinde daha baskın bir etkiye sahiptir. Bu bölümdeki diğer önemli bir sonuç ise gelir ve yaşam koşullarının etkilerinin çocuklar üzerinde görece daha zayıf olmasıdır. Son bölümde ise, eş seçiminde güvenin etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Bu şu açıdan önemlidir: eğer insanlar evlilik tercihlerini yaparken eş adaylarının güven tutumlarını göz önünde bulunduruyorlarsa bu durum güvensizliğin ülkede neden uzun süreli kaldığını açıklayabilir. Eğitim seviyesinin eş seçiminde etken olduğu bilindiğinde eğitim seviyeleri de kontrol değişkeni olarak kullanılmıştır ve sonuç yine de anlamlı çıkmıştır. Dolayısıyla insanların eş seçimi sırasında potansiyel eşlerinin güven tutumlarını göz önünde bulundurdukları söylenebilir. Bu tezde iki ek bölümü bulunmaktadır. EkA'da eksik verinin mekanizması incelenmektedir. Özel bir grubun güven sorusuna cevap vermeyi tercih etmemesinin sonuçları diğer grup lehine yanlı bir şekle sokabilmesinden dolayı bu analizin yapılması gereklidir. Dolayısıyla güven sorusu, cevap vermeme kararını bu kararla ilişkili olabilecek yaş, cinsiyet, eğitim veya gelir gibi değişkenlerle regresyona sokulmuştur. Karşılıklı bir ilişkinin bulunması, listesel elimine etme yönteminin sonuçları yanlı bir hâle getirebileceği sonucunu verir. EkA'da elde edilen sonuçlar özellikle okuma yazma bilmeyen ve yaşlı insanların güven sorusuna cevap vermemeyi tercih edebileceği sonucunu verdiği için eksik verileri literatürdeki farklı eksik veri atama yöntemine göre simüle edip bu simülasyonlarla eksik verinin elimine edildiği sonuçlar karşılaştırılmış ve aralarında bir fark bulunamamıştır. Sonuç olarak eksik gözlemlerin listesel silinmesi uygun görülmüştür. OLS tahminleri, kategorik verilerle çalışmak için ideal değildir fakat bu sonuçların her zaman yanlı olacağı anlamına gelmemektedir. Güven sorusu zaman zaman evet/hayır şeklinde ikili cevap sisteminde, zaman zaman 5 puanlı Likert ölçeğinde ve zaman zaman 10 puanlı Likert ölçeğinde sorulmaktadır. Literatürde bu soru çeşitlerinin tamamında gözlem sayısına da bağlı olarak OLS tahminleri kullanılmaktadır. Bu tezde de kullanılmış olan SILC verisetindeki güven sorusunun 11 puanlı Likert ölçeğinde sorulmuş olması OLS tahminlerinin yanlı olma ihtimalini azaltmasına rağmen, ek sağlamlık testlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle EkB'de sağlamlık testi olarak probit tahmin yapılmış ve bu tahminin sonuçları tezin 4. bölümünde gerçekleştirilmiş olan nesiller arası aktarım modelleriyle karşılaştırılmış. Bu karşılaştırmada sonuçlarda herhângi bir anlamlılık farkı gözlemlenmediği için OLS sonuçları sağlam kabul edilmiştir. Bu tezdeki sonuçlar literatürle paralellikler gösterde de Türkiye'ye özel önemli farklılıklar bulunmuştur. Bu farklılıkların en önemlisi okumayazma bilmeyenlerin bilenlerden anlamlı düzeyde daha yüksek güven göstermesidir. Bu durum, güveni artırdığı bilinen kırsalda yaşamanın ve okumayazma bilmemenin bilinmeyen bir etkileşiminden kaynaklanmaktadır. Bu çalışmanın ana amacı olan nesiller arası güven aktarımı ve eş seçiminde güvene verilen önem, her eğitim seviyesinde anlamı olarak bulunmuştur. Sosyal sermaye, özellikle Türkiye'de görece çalışılmamış bir alandır. Bu çalışma, Türkiye'de karşılıklı güveni aile konseptinde inceleyen ilk çalışmadır. Ayrıca yaşam koşulları ve gelirin güven ile ilişkisini hanehalkı verileriyle birlikte inceleyen ilk çalışma bu tezde gerçekleştirilmiştir. Eğer gelir ve yaşam koşullarının yanısıra güven hakkında bir soruyu da dahil eden yeni çalışmalar yapılırsa son on yılda gerçekleşen olayların güven üzerindeki etkisi gözlemlenebilir.

Özet (Çeviri)

Generalized trust creates a safe environment for social interactions. When trust is absent from a community, interactions stop to a degree where economic growth is crippled. When people do not trust each other, they decide not to invest in projects or create new partnerships. This distrust also causes people to think their repeated interactions will stop at any moment, which causes them to act selfishly rather than altruistic. Social capital is the accumulation of networks that tie a community together. These networks allow interpersonal interactions that create added value. It is a substantial part of economics, sociology or any other behavioural field. The reason that social capital is essential is due to the fact that it does not deteriorate when it is used. On the contrary, most interactions increase the trust between parties. Social capital gained popularity in economics after the famous book“Bowling Alone”(Putnam, 1995). It is currently considered one of the most critical factors in explaining the differences in welfare between relatively equal countries. Although there are multiple areas of social capital, it is safe to say that generalized trust is the most examined one due to its measurability. Neither networks nor social participation is as easy to calculate as generalized trust, which has been studied with surveys since the 1970s. Social trust is both cause and outcome of social capital. In a country where people are altruistic and act with reciprocity, it is easy to understand why trust is higher than usual. It is also true in the opposite direction; in a country where people trust each other, recovering from shocks of income inequality or poverty can be much easier as solidarity will help people to recover from any crisis. Social trust and social capital are hard to change in short amounts of time. These attitudes are transmitted between generations, making them difficult to be affected by most events or policies. Therefore, social capital has to be divided into its components to understand better how to influence it in the long term. Since inherited trust increases the GDP growth and decreases income inequality, economists tried to understand better what affects trust in the last two decades. One of the most significant factors of generalized trust was found to be the individual's education level. Trust had increased significantly when the education level has increased, which may be due to three reasons: (1) repeated interactions provided in schools; (2) increased educational mobility allowing for a more optimistic view of life; and (3) the relationship between education and income. Turkey is in a different place than the rest of the world because it has a considerably low amount of trust compared to other countries within the same development level. However, although this distrust is known, neither the reasons nor the results had not yet been studied. Moreover, the lack of intensive surveys involving trust and the lack of knowledge about the attitude of generalized trust before the 1970s make it difficult to study the origin of distrust. As education and income are some of the most prominent components of trust, it is possible that high distrust may be due to economic hardship that occurred in the last centuries in Anatolia. Also, if trust is transmitted through generations as a part of social capital and not changing significantly, this learnt distrust could exhibit a sticky behaviour towards the downside. In that situation, the only solution could be longterm policies to solve income inequality and educational deprivation. In this dissertation, we have analyzed the generalized trust attitude of Turkish people in the household context. We have decided to use a survey that includes information about the household instead of the relatively popular WVS or ESS to understand how families transmit distrust; or how families with distrust form in the first place. If the intergenerational transmission were to be found an essential factor for distrust, it would be possible to create policies towards increasing trust via policies targeting families. Survey of Income and Living Conditions (SILC) is a survey conducted with the guideline provided European Union and collected by TUIK in 2012 and published in 2013. Although World Values Survey, European Values Survey and European Social Survey collect data from Turkey, SILC is the first survey to conduct a household survey that includes a question measuring the generalized trust attitude of people. Moreover, since the survey was collected in 2012, it has not been affected by the immigrant crisis. The primary method for analyses is Ordinary Least Squares estimation, as it is the most common method of trust literature. We have also used Probit estimation as a robustness check in Appendix B. As the SILC dataset has the trust question as an 11point Likert scale, OLS gives better results compared to datasets where the trust question is asked with a binary response format. Even though most surveys in the world (including World Values Survey) use a trust question with a binary answer system, literature still uses OLS estimation using Probit Regression as a robustness check. Therefore, this dissertation does the same. In the first chapter, we analyzed the components of generalized trust using every individual's answer to the generalized trust question, which surveyed with the question:“Generally speaking, would you say that most people can be trusted or that you need to be very careful in dealing with people?”. We create an econometric model where the dependant variable is trust, and the independent variables are variables that are thought to be influential on trust, e.g., education, age, gender or income. As a sample, only people over 25 years old have been chosen as their trust attitudes are more prone to change. Three different indicators, (1) disposable income, (2) income quintile, and (3) material deprivation, has been used as income variables, and they all found significantly important when deciding one's trust attitude. A significant difference from the world is that trust is not increasing linearly with education in Turkey as it was in the world. According to the literature, trust increases linearly with education, while in Turkey, illiterate people had the secondhighest trust after people graduated from University. This may be due to a bias caused by illiterate people living primarily in rural areas. Since it is known that people living in rural areas have higher trust than people living in urban areas, it is necessary to use living in urban as a control variable. Our results indicate that illiterate people have more trust than literate or even high school graduates, even when living in urban areas is controlled. Finally, a variable of the household average of trust is included to understand how much one is affected by their family while also controlling for low initial distrust to understand other variables better. Next, we studied how did trust transmit between generations in the second chapter. Studies of intergenerational transmission of generalized trust have been done in two ways. In the first and more macro way, economists had examined the trust attitudes of the immigrants and correlated with the mean trust attitude in their home country. It has previously been shown that immigrants carry their social values, although they also semiadapted new ways. In the second and more micro way, household data has been used to compare children's generalized trust attitude with their parents'. In this paper, the second method has been used by creating a similar method to Dohmen et al.'s (2012). By regressing a child's trust attitude by their parents, trust is found to be transmitted between generations. Even though the mother has a more substantial effect than the father, they affect the child's trust attitude by a considerable margin compared to other variables. It is also important to note that while we inspect the generalized trust attitude of an adult, income and living conditions become significant; while we study a young's trust attitude, they became insignificant even when controlled with parents' trust attitudes. In the last section, we studied assortative mating in terms of social trust. If people had considered their future spouses' trust attitudes when marrying, it could explain how distrust would eventually stabilize within a country. This section creates a model where the generalized trust of the individual is the dependant variable, and the trusting attitude of the spouse is the independent variable with most common assortative mating factors, i.e. age, income and education, are used as control variables. In addition, a control group with newlywed couples has been created to prevent bias from people resembling each other. Results indicate that generalized trust is a significant factor in assortative mating. This dissertation includes two appendices. In Appendix A, the mechanism of missing data has been studied because missing data could cause the sample to be biased. For example, if a specific group decided not to answer the social trust question, results would be biased towards the other group. Therefore, we have regressed the decision not to answer the question with possibly correlated variables such as; age, income, or education. If a correlation exists, that means listwise eliminating missing observations could cause biased data. In this situation, imputing missing data with different methods is required. However, the results of estimations indicate that even though some correlations may exist, our comparison of different NA imputation methods show that no significant difference has been found. In conclusion, missing observations are considered safe to be listwise eliminated. OLS estimations may give biased results when the dependant variable is categorical. In these situations, probit or logit estimations are preferred. As the trust question of SILC is asked with an 11point Likert scale, a robustness check using probit regression has been made in Appendix B. Comparing OLS results to probit results, no difference has been found; therefore, the results can be considered robust. Our results are mostly in parallel with literature, with the most significant difference being illiterate people having a high trust than literate people. This difference is thought to be an unknown interaction of living in rural areas while being illiterate. Nevertheless, having a university degree remained significant in both intergenerational transmission and positive assortative mating models. Social capital is a relatively untouched field, especially in Turkey. This study is the first to explore generalized trust attitude in the context of Turkish family; moreover, it is the first study of generalized trust using an extensive household survey that includes questions about living conditions and income. If further surveys about income and living questions include a question measuring generalized trust attitude, the immigration crisis's effects on trust could be explored. La confiance bilatérale crée un environnement sûr pour les interactions sociales. Lorsque la confiance est absente d'une communauté, les interactions s'arrêtent à un degré où la croissance économique est paralysée. Lorsque les gens ne se font pas confiance, ils décident de ne pas investir dans des projets ou de créer de nouveaux partenariats. Cette méfiance amène également les gens à penser que leurs interactions répétées s'arrêteront à tout moment, ce qui les amène à agir de manière égoïste plutôt qu'altruiste. Le capital social est l'accumulation de réseaux qui relient une communauté. Ces réseaux permettent des interactions interpersonnelles créatrices de valeur ajoutée. C'est une partie substantielle de l'économie, de la sociologie ou de tout autre domaine comportemental. La raison pour laquelle le capital social est essentiel tient au fait qu'il ne se détériore pas lorsqu'il est utilisé. Au contraire, la plupart des interactions augmentent la confiance entre les parties. Le capital social a gagné en popularité en économie après le célèbre livre“Bowling Alone”(Putnam, 1995). Il est actuellement considéré comme l'un des facteurs les plus critiques pour expliquer les différences de bienêtre entre des pays relativement égaux. Bien qu'il existe de multiples domaines du capital social, il est sûr de dire que la confiance bilatérale est la plus examinée en raison de sa mesurabilité. Ni les réseaux ni la participation sociale ne sont aussi faciles à calculer que la confiance bilatérale, qui a été étudiée avec des enquêtes depuis les années 1970. La confiance sociale est à la fois la cause et le résultat du capital social. Dans un pays où les gens sont altruistes et agissent avec réciprocité, il est facile de comprendre pourquoi la confiance est plus élevée que d'habitude. C'est aussi vrai dans le sens inverse; dans un pays où les gens se font confiance, se remettre des chocs d'inégalité des revenus ou de pauvreté peut être beaucoup plus facile car la solidarité aidera les gens à se remettre de toute crise. La confiance bilatérale et le capital social sont difficiles à changer en peu de temps. Ces attitudes sont transmises entre les générations, les rendant difficiles à être affectées par la plupart des événements ou des politiques. Par conséquent, le capital social doit être divisé en ses composantes pour mieux comprendre comment l'influencer à long terme. Étant donné que la confiance héritée augmente la croissance du PIB et diminue les inégalités de revenus, les économistes ont essayé de mieux comprendre ce qui affecte la confiance au cours des deux dernières décennies. L'un des facteurs les plus importants de la confiance bilatérale s'est avéré être le niveau d'éducation de l'individu. La confiance a augmenté de manière significative lorsque le niveau d'éducation a augmenté, ce qui peut être dû à trois raisons : (1) interactions répétées fournies dans les écoles; (2) une mobilité éducative accrue permettant une vision plus optimiste de la vie; et (3) la relation entre l'éducation et le revenu. La Turquie est dans un endroit différent du reste du monde car elle a une confiance considérablement faible par rapport à d'autres pays du même niveau de développement. Cependant, bien que cette méfiance soit connue, ni les raisons ni les résultats n'avaient encore été étudiés. De plus, le manque d'enquêtes intensives impliquant la confiance et le manque de connaissances sur l'attitude de la confiance bilatérale avant les années 1970 rendent difficile l'étude de l'origine de la méfiance. L'éducation et le revenu étant parmi les éléments les plus importants de la confiance, il est possible qu'une forte méfiance soit due aux difficultés économiques qui se sont produites au cours des derniers siècles en Anatolie. De plus, si la confiance est transmise à travers les générations en tant que partie du capital social et ne change pas de manière significative, cette méfiance acquise pourrait présenter un comportement collant vers la hausse. Dans cette situation, la seule solution pourrait être des politiques à long terme pour résoudre les inégalités de revenus et la privation d'éducation. Dans cette thèse, nous avons analysé l'attitude de confiance bilatérale des Turcs dans le contexte des ménages. Nous avons décidé d'utiliser une enquête qui inclut des informations sur le ménage au lieu des WVS ou ESS plutôt populaires pour comprendre comment les familles transmettent la méfiance; ou comment les familles avec méfiance se forment en premier lieu. Si la transmission intergénérationnelle se révélait un facteur essentiel de défiance, il serait possible de créer des politiques de renforcement de la confiance via des politiques ciblant les familles. Enquête sur le revenu et les conditions de vie (SILC) est une enquête menée avec la ligne directrice fournie par l'Union européenne et collectée par TUIK en 2012 et publiée en 2013. Bien que l'enquête sur les valeurs mondiales, l'enquête sur les valeurs européennes et l'enquête sociale européenne collectent des données en Turquie, la SILC est la première enquête pour mener une enquête auprès des ménages qui comprend une question mesurant l'attitude de confiance bilatérale des personnes. De plus, depuis que l'enquête a été collectée en 2012, elle n'a pas été affectée par la crise des immigrés. La principale méthode d'analyse est l'estimation des moindres carrés ordinaires, car il s'agit de la méthode la plus courante de la littérature sur la confiance. Nous avons également utilisé l'estimation Probit comme un contrôle de robustesse dans l'annexe B. Comme l'ensemble de données SILC a la question de confiance comme une échelle de Likert à 11 points, OLS donne de meilleurs résultats par rapport aux ensembles de données où la question de confiance est posée avec un format de réponse binaire. Même si la plupart des enquêtes dans le monde (y compris World Values Survey) utilisent une question de confiance avec un système de réponse binaire, la littérature utilise toujours l'estimation MCO utilisant la régression Probit comme un contrôle de robustesse. Par conséquent, cette thèse fait de même. Dans le premier chapitre, nous avons analysé les composantes de la confiance bilatérale en utilisant la réponse de chaque individu à la question de confiance généralisée, qui a été interrogée avec la question :“De manière générale, diriezvous qu'on peut faire confiance à la plupart des gens ou que vous devez être très prudent dans Traiter avec des gens ?”. Nous créons un modèle économétrique dans lequel la variable dépendante est la confiance, et les variables indépendantes sont des variables que l'on pense avoir une influence sur la confiance, par exemple l'éducation, l'âge, le sexe ou le revenu. À titre d'échantillon, seules les personnes de plus de 25 ans ont été choisies car leurs attitudes de confiance sont plus susceptibles de changer. Trois indicateurs différents, (1) le revenu disponible, (2) le décile de revenu et (3) la privation matérielle, ont été utilisés comme variables de revenu, et ils se sont tous avérés très importants pour décider de l'attitude de confiance d'une personne. Une différence significative par rapport au monde est que la confiance n'augmente pas de manière linéaire avec l'éducation en Turquie comme elle l'était dans le monde. Selon la littérature, la confiance augmente linéairement avec l'éducation, tandis qu'en Turquie, les personnes analphabètes avaient la deuxième confiance la plus élevée après les diplômés universitaires. Cela peut être dû à un biais causé par les personnes analphabètes vivant principalement dans les zones rurales. Comme on sait que les personnes vivant en milieu rural ont une confiance plus élevée que les personnes vivant en milieu urbain, il est nécessaire d'utiliser le fait de vivre en milieu urbain comme variable de contrôle. Nos résultats indiquent que les analphabètes ont plus de confiance que les alphabétisés ou même les diplômés du secondaire, même lorsque la vie en milieu urbain est contrôlée. Enfin, une variable de la confiance moyenne du ménage est incluse pour comprendre à quel point une personne est affectée par sa famille tout en contrôlant également la faible méfiance initiale pour mieux comprendre les autres variables. Ensuite, nous avons étudié comment la confiance s'est transmise entre les générations dans le deuxième chapitre. Des études sur la transmission intergénérationnelle de la confiance bilatérale ont été menées de deux manières. Dans la première et plus macro manière, les économistes ont examiné les attitudes de confiance des immigrés et ont établi une corrélation avec l'attitude de confiance moyenne dans leur pays d'origine. Il a déjà été démontré que les immigrés sont porteurs de leurs valeurs sociales, même s'ils se sont également semiadaptés à de nouvelles voies. Dans la seconde et plus micro, les données des ménages ont été utilisées pour comparer l'attitude de confiance bilatérale des enfants avec celle de leurs parents. Dans cet article, la deuxième méthode a été utilisée en créant une méthode similaire à celle de Dohmen et al. (2012). En faisant régresser l'attitude de confiance d'un enfant de la part de ses parents, on constate que la confiance se transmet entre les générations. Même si la mère a un effet plus important que le père, ils affectent l'attitude de confiance de l'enfant dans une marge considérable par rapport aux autres variables. Il est également important de noter que pendant que nous inspectons l'attitude de confiance bilatérale d'un adulte, le revenu et les conditions de vie deviennent significatifs; alors que nous étudions l'attitude de confiance des jeunes, ils sont devenus insignifiants même lorsqu'ils sont contrôlés par les attitudes de confiance des parents. Dans la dernière section, nous avons étudié l'accouplement assortatif en termes de confiance sociale. Si les gens avaient pris en compte les attitudes de confiance de leurs futurs époux lors du mariage, cela pourrait expliquer comment la méfiance finirait par se stabiliser dans un pays. Cette section crée un modèle où la confiance bilatérale de l'individu est la variable dépendante, et l'attitude de confiance du conjoint est la variable indépendante avec les facteurs d'appariement les plus courants, c'estàdire l'âge, le revenu et l'éducation, sont utilisés comme variables de contrôle. De plus, un groupe témoin avec des couples de jeunes mariés a été créé pour éviter les préjugés de personnes qui se ressemblent. Les résultats indiquent que la confiance bilatérale est un facteur important dans l'accouplement assortatif. Ce mémoire comprend deux annexes. Dans l'annexe A, le mécanisme des données manquantes a été étudié car les données manquantes pourraient fausser l'échantillon. Par exemple, si un groupe spécifique décidait de ne pas répondre à la question sur la confiance sociale, les résultats seraient biaisés en faveur de l'autre groupe. Par conséquent, nous avons régressé la décision de ne pas répondre à la question avec des variables éventuellement corrélées telles que; l'âge, le revenu ou l'éducation. S'il existe une corrélation, cela signifie que l'élimination par liste des observations manquantes pourrait entraîner des données biaisées. Dans cette situation, il faut imputer les données manquantes avec différentes méthodes. Cependant, les résultats des estimations indiquent que même si certaines corrélations peuvent exister, notre comparaison des différentes méthodes d'imputation NA montre qu'aucune différence significative n'a été trouvée. En conclusion, les observations manquantes sont considérées comme sûres pour être éliminées par liste. Les estimations OLS peuvent donner des résultats biaisés lorsque la variable dépendante est catégorielle. Dans ces situations, les estimations probit ou logit sont préférées. Comme la question de confiance de SILC est posée avec une échelle de Likert à 11 points, un contrôle de robustesse utilisant la régression probit a été effectué dans l'annexe B. En comparant les résultats MCO aux résultats probit, aucune différence n'a été trouvée; par conséquent, les résultats peuvent être considérés comme robustes.

Benzer Tezler

Tez No
660472
Türkiye'de su hakkı
The right to water in Turkey
YILDIZ AKEL ÜNAL
Doktora
Türkçe
2021
Hukuk Galatasaray Üniversitesi
Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERDOĞAN BÜLBÜL
Tez No
592974
Aile işletmelerinde kurumsallaşma sürecinde tuzak davranışlar ve Kahramanmaraş örneği
Trap behaviors in the institutionalization process in family businesses and the case of Kahramanmaraş
TEVFİK YAĞCI
Doktora
Türkçe
2019
İşletme Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
İşletme Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HASAN TAĞRAF
Tez No
630533
2000 yılında yayımlanan Türk çocuk ve gençlik romanlarında değerler
Values in Turkish children and youth novels published in 2000
YASEMİN NUR ÇİNİ
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Türk Dili ve Edebiyatı İstanbul Aydın Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. KAZIM YETİŞ
Tez No
502526
Middle class' construction of future through retirement: İndividual pension system in Turkey
Orta sınıfın emeklilik üzerinden gelecek inşası: Türkiye'de bireysel emeklilik sistemi
ELİF ERTEM
Yüksek Lisans
İngilizce
2018
Sosyoloji Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Sosyoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FATMA UMUT BEŞPINAR AKGÜNER
Tez No
852279
Türkiye'de NEET olmak: Balıkesir örneği
Being NEET in Turkey in case of Balıkesir
ONUR ÖZAYDIN
Doktora
Türkçe
2024
Ekonomi Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
İktisat Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BURAK DARICI

Geri Dön