Geri Dön

Amasya Ovası ve yakın çevresinin fiziki coğrafyası

The Geography of physical survey in Amasya plain and its environment

  1. Tez No: 72091
  2. Yazar: HALİL İBRAHİM ZEYBEK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. ALİ UZUN
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Coğrafya, Geography
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1998
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ondokuz Mayıs Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Coğrafya Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 279

Özet

239 8. BÖLÜM: ÖZET Araştırma sahası, Karadeniz Bölgesi'nin Orta Karadeniz Bölümü'nde, kabaca 35-36° doğu boylamları ile 40-41° kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Yaklaşık 1350 km2 'lik yüzölçüme sahiptir. Çalışma sahası, Amasya Ovası ve onu çevreleyen dağlık alanlarla ile jeomorfolojik bir havza karakteri göstermektedir. Sahanın sınırlandırılmasında, Amasya Ovası'nı çevreleyen Çakır Dağlan, Sakarat Dağı, Sarıtaş Dağı, Buzluk Dağı, Karadağ ve Kırlar Dağı gibi yüksek kütlelerin üzerinden geçen su bölümü çizgileri esas alınmıştır. Yöredeki en eski formasyonları Paleozoik'e ait metamorfikler oluşturmaktadır. Bunlar, araştırma sahasının güneyinde geniş yayılışa sahiptirler. Ayrıca, Damudere Köyü çevresinden Tokat Irmağı'na kadar olan alanda, Sevincer-Karaköprü köyleri arasında kalan kesimin güneyinde, İlyas ve Mahmatlar köylerinin kuzeyinde ve ayrıca, Amasya şehir merkezi çevresinde yayılış gösterirler. Bu formasyon, ALP (1972) ve KARAALİOĞLU (1983) tarafından yeşil şist ve fiilati olmak üzere, iki gruba ayrılmıştır. Çalışma sahasında yüzeyleyen Paleozoik (Permo-Karbonifer ) yaşlı bir diğer formasyon ise, yan kristalize kalkerlerdir. Bunlar çoğunlukla tek kütleler durumunda olup, Sakarat Dağlarının güney kesiminde yayılış gösterirler. Araştırma sahasındaki Liyas formasyonları flişlerden oluşmaktadır. Bunlar, Sıraböcek Köyü güneyinden Deliçay-Yeşilırmak kavşağı arasındaki saha ile Kötüköy, Aydoğdu ve Kayabaşı köyleri çevresinde mostra verirler. İnceleme sahasında en geniş yayılışa Jura-Kretase kalkerleri sahiptir. Bunlar, çoğunlukla metamorfik seriye ait formasyonlar üzerinde parçalar halinde bulunurlar. Amasya şehir merkezi çevresindekiler, literatüre“Amasya Kalkerleri”olarak geçmiştir. Bunların, kalınlıkları Ferhatkaya Tepe'de 300 m. den fazladır. Yörede Üst Kretase, ofiyolitierle temsil edilmektedir. Bu formasyon içerisinde kalker, marn, serpantin, spilit, diabaz gibi elemanlar yer almaktadır ve bunlar daha çok Sakarat Dağı ile Sarıtaş Dağı çevresinde dikkati çekmektedir.240 Araştırma sahasındaki Eosen arazileri fiiş karakterinde olup, daha eski formasyonlar üzerinde diskordanslı olarak bulunurlar. Eosen arazileri, Boğa Köyü yakınlarında olduğu gibi bazen jipsti seriler, Karakaya yakınlarında olduğu gibi bazen de linyit ihtiva ederler. Eosen fiişleri içerisinde ara tabakalar halinde andezitik tüf ve aglomeraların da yer alışı, yörede volkanizmanın Eosen'de de devam ettiğini göstermektedir. Araştırma sahasında en şiddetli tektonik olaylar Pirene safhasında cereyan etmiş, Oligosen'de ise, yöre muhtemelen kara durumuna geçmiştir. Yörede, Miyosen başlarında önce denizel, sonra gölse! bir ortam söz konusudur. Miyosen ortalarından itibaren etkin tektonik hareketler ile Amasya Ovass'na yer veren depresyon belirmiş, Pliyosen'de ise, faylar gençleşerek depresyon tabanı derinleşmiştir. Yöre, Neojen'de Volkanik faaliyetlere de sahne olmuş ve andezitik lav, tüf ve aglomeralar etrafa yayılmıştır. Yöredeki akarsu şebekesi ana hatları Pliyosen'de kurulmuştur. Havza tabanında Piio-Kuaterner akarsu dolgularının önemli kalınlıklara ulaşması, bu dönemde tektonik hareketliliğin devam ettiğini göstermektedir. Yörede, genç tektonik hareketlerin günümüzde de devam etmektedir. Bu yöreyi etkileyen yüksek sismisiteden anlaşılmaktadır. Nitekim, yöre tümüyle birinci dereceden deprem bölgesi içerisinde yer almakta ve en son 1996 yılında meydana gelen bir depremden etkilenmiş bulunmaktadır. Yörede, alüvyonlar dışındaki Kuaterner formasyonlarını travertenler meydana getirmekte ve en geniş yayılışa Musaköy doğusundaki Taşlı Tepe'de rastlanmaktadır. Amasya Ovası ve yakın çevresinin ana jeomorfolojik ünitelerinin başında dağlar yer almakta ve başlıcalarını, çoğunlukla araştırma sahası sınırları dışında da uzanışları süren Buzluk Dağı, Karadağ, Kırlar Dağı, Çakır Dağlan, Çakır Dağlan, Kırklar Dağı, Sakarat Dağı ve Sarıtaş Dağı oluşturmaktadır. Bunlardan Buzluk Dağı ve Karadağ muhtemelen yöredeki ilk kara haline geçen sahaları oluşturmaktadır. Dağlar çoğunlukla doğu-batı doğrultusunda uzanmakta olup, yükseklikleri 1000-1500 m. ler arasında değişmektedir. Bu dağların ve dolayısıyla inceleme alanının en yüksek noktası, Karadağ üzerinde yer alan Aktepe'dir (1529 m.). Yöredeki dağların, vadi tabanlarından olan bağıl yükseklikleri ise, yer yer 1000 m. yi geçmektedir.241 Dağlık alanlar üzerinde, çoğunlukla birbirinden belli eğim kırıklığı ile ayrılan üç farklı aşınım yüzeyi izlenebilmektedir. Bunlardan en eski olanı yaklaşık 1150-1400 m.ler arasında takip edilebilen Alt-Orta Miyosen yaşlı aşınım yüzeyidir ve Buzluk Dağı ile Karadağ üzerinde çok parçalanmış halde bulunmaktadır. İL aşınım yüzeyi tüm dağlık alanlar üzerinde takip edilebilen ve 800-1100 m. yükseltiler arasında uzanan Üst Miyosen (?)-Pliyosen aşınım yüzeyidir. Nihayet, daha alçak kesimlerde 550-700 m. ler arasında Üst Pliyosen- En Ait Pleistosen(?) aşınım yüzeyi gelişmiş bulunmaktadır. Özellikle yüksek aşınım yüzeyleri üzerinde bir çok köy kurulmuş olup, tarım alanları da buralarda yer almaktadır. Öte yandan, Buzluk Dağı, Karadağ, Çakır Dağları ve Sakarat Dağı üzerinde başta, dolinler ve lapyeler olmak üzere çeşitli karstik şekillere de rastlanmaktadır. Yörede, çok sayıda birikinti konisi dikkati çekmektedir. Karadağ, Sarıtaş Dağı, Kırklar Dağı, Buzluk Dağı gibi yüksek dağlık kesimlerden çoğunluğu sel karakterli akarsularca sürüklenen malzemeler eğimin azaldığı kesimlerde bırakılmış ve birikinti koni ve yelpazeleri oluşturulmuştur. Hatta, Göynücek üçe merkezi kuzeyi ile Sevincer Köyü yakınlarında bunlar etek kısımlarından birbirlerine birleşerek dar alanlı dağ eteği ovası görüntüleri ortaya çıkmıştır. Araştırma sahasının farklı kesimlerinde çentik vadiler, asimetrik vadiler ve geniş alüvyal tabanlı vadiler dikkati çekmektedir. Kaleboğazı, Bağlıca Boğazı, Akyazı Boğazı, Kızoğlu Boğazı ve Amasya Boğazı ise, yöredeki başlıca boğazlan oluşturur. Amasya Ovası, çevredeki dağlık alanların ortasında yer almakta ve yaklaşık 130 km2'lik bir yüzölçüme sahip bulunmaktadır. Kabaca bir dikdörtgene benzeyen ovanın genel uzanış doğrultusu kuzeydoğu-güneybatıdır. Ova, yeraltı suyu bakımından zengin olmakla beraber, tarımsal sulamada daha çok Çekerek Irmağı ve kollarından faydalanılmaktadır. Bu akarsu, zaman zaman yatağından taşarak çevresindeki tarım alanlarına zarar vermektedir. Ovanın kenarlarında ise, gerideki yüksek sahalardan akarsuların getirdiği materyallerin, eğimin azalması sonucu biriktirilmesiyle oluşmuş birikinti koni ve yelpazeleri yer almaktadır.242 Miyosen başlarında, çalışma alanı ile Vezirköprü, Havza, Merzifon, Taşova, Erbaa ve Niksar yörelerini kapsayan ve önce denizel, sonra karasal bir sedimentasyon ortamının varlığı kabul edilmektedir. Yörenin asıl şekillenmesi, Orta Miyosen'deki kıta kıta çarpışması olayı, yani Anadolu'nun Neotektonik döneme girmesi, bununla bağlantılı olarak Kuzey Anadolu Fay Hattının oluşmaya başlaması ile paralel düşünülmektedir. Bu sırada, yöredeki Merzifon-Suluova, Havza, Niksar havzalarının oluşmaya başladığı ve birbirleriyle bağlantılarının kesildiği kabul edilmektedir. Fakat, bu dönemde Merzifon-Amasya yöresi hâlâ birbiriyle bağlantılı durumda olmalıdır. Bu Miyosen gölü ile ilişki içinde Buzluk Dağı ve Karadağ üzerinde Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeyinin geliştiği düşünülmektedir. Miyosen sonlarına doğru ve Kuzey Anadolu Fay Hattı boyunca Taşova-Erbaa depresyonunun çökmesi ve buna bağlı olarak araştırma sahasının genel eğim şartlarının kuzeye doğru değişmesi sonucunda, Amasya yöresindeki gölün sulan, Yeşilırmak aracılığıyla Taşova- Erbaa depresyonuna doğru boşaltılmaya başlanmıştır. Pliyosen'de, Amasya havzasının sularını drene eden Yeşilırmak, bu yeni şartlara göre, yani Taşova- Erbaa yöresindeki Pliyosen gölüne bağlı olarak yeni bir aşınım safhasına girmiş, bu sırada havza çevresindeki erken Miyosen dolgularının üst kısmını da büyük kısmıyla sıyırmış ve yer yer aşınım-dolgu yüzeyi şeklinde Üst Miyosen (?)- Pliyosen yaşlı yeni bir yüzey oluşturmuştur. Nihayet, Pliyosen sonlan, Pleistosen başlarında Taşova-Erbaa depresyonunun da denizle bağlantısının kurulduğu düşünülmektedir. Pliyosen sonu, Pleistosen başlarında gerek iklimdeki nemlileşme ve gerekse yeni taban seviyesine göre artan relief enerjisi sonucunda Yeşilırmak, Amasya Boğazı güneyinde ve Amasya-Taşova arasında yatağına saplanarak gömük menderesler oluşturmuştur. Bu arada, inceleme alanında 550-700 m. lerde, yeni bir aşınım yüzeyi ortaya çıkmıştır. Amasya'da yıllık ortalama sıcaklık 13.5°C'dir. Yazlar nispeten sıcak geçmektedir (temmuz ayı sıcaklık ortalaması 23.6°C). Kış mevsimi ise, çok soğuk değildir (en soğuk ay ortalama sıcaklığı 2.4°C). Ortalama düşük sıcaklık sadece ocak ayında Q°C'nin altına düşmekte (-0.3°C), bu yüzden, bu ay gerçek kış ayını oluşturmaktadır. Ayrıca, 10°C'nin altında yıllık ortalama sıcaklık değerleri ile kasım-mart arası devre (beş ay), yıl içinde soğuk dönemi temsil etmektedir.243 Oysa, bu süre kıyıda yer alan Samsun'da dört ay, daha iç kesimde bulunan Yozgat'ta altı aydır. Dolayısıyla, Amasya'da soğuk mevsimin süresi, Samsun'dan fazla, Yozgat'tan ise azdır. Amasya'da 20°C'nin üzerinde aylık ortalamalarıyla haziran, temmuz ve ağustos aylan sıcak geçmektedir. Ancak, dağlık alanlara doğru çıkıldıkça, ortalama sıcaklıkların azalacağı açıktır. Amasya'da yıllık yağış miktarı 443 mm. dir. Bu değer, kıyıda yer alan Samsun'dan (721.4) daha düşüktür. Yağışların aylık gidişi bakımından kış ve ilkbahar maksimumları dikkati çekmektedir. Oysa, Samsun'da sonbahar ve kış yağışları önem arz etmektedir. Sıcaklıkların yükselmesi ile yaz aylarında buharlaşma miktarı önemli ölçüde artmaktadır. Uzun yıllık ortalamalara göre bilhassa temmuz, ağustos ve eylül aylan kurak, yağışsız veya az yağışlı sıcak hava şartlarının görüldüğü bir dönemdir. Yaz yağışları, kıyıdaki Samsun'dan oldukça düşük, fakat biraz daha içeride yer alan Yozgat'tan az da olsa fazladır. Sonuç olarak, Amasya Ovası ve çevresi, ne kıyı kuşağı kadar kışlan ılıman, ne de iç kesimler kadar şiddetli soğuktur. Yazları ise, ne kıyı kesimi kadar nemli, ne de iç kesimler kadar kurak-sıcaktır. Özetlenecek olursa, yörenin iklim tipi kışları az soğuk ve yağışlı geçerken, yazlan sıcak ve nispeten kurak geçmektedir. Bu özellikleri ile yörede, Karadeniz Coğrafi Bölgesi içerisinde Karadeniz kıyı kuşağının nemli-ılıman ikin tipinden ayrı bir iklim tipi görüldüğü söylenebilir. Çünkü, bir ay da olsa kış soğuk geçmekte, yaz kuraklığı beş ay civarında bulunmakta ve karasallık ağır basmaktadır. Bu nedenlerle yöre“Karadeniz Ardı Geçiş Kuşağı'nda”yer almaktadır. Ayrıca, ova çevresindeki dağlık alanlara doğru gidildikçe artan yükseltiye bağlı olarak, alçak kesimlere göre yazlar daha serin ve nemli, kışlar ise, daha soğuk geçmektedir. Yağışlar daha çok kar şeklinde düşerken, kar daha uzun süre yerde kalmakta ve donlu devre daha uzun geçmektedir. Araştırma sahasının sulan, Yeşilırmak ve onun iki önemli kolu olan Çekerek Irmağı ile Tokat Irmağı tarafından drene edilmekte ve Yeşilırmak tarafından Karadeniz'e boşaltılmaktadır. Akarsu şebekesi, yer yer yapıya uymuş olup, Çekerek Irmağı, Tokat Irmağı, hatta bunların birleşmesiyle oluşan Yeşilırmak gibi sahanın önemli244 akarsular! kuzeydoğu-güneybatı ve doğu-batı yönlü disiokasyon hatlarına yerleşmişlerdir. İnceleme alanının güney kesimindeki volkanik arazide, kuzeybatıdaki Neojen depolan üzerinde ve doğudaki Paleozoik şistlerin bulunduğu sahada vadi yoğunluğu fazladır. Ana hatlarıyla ele alındığında, araştırma sahasında ova çevresindeki yüksek alanlardan Amasya Ovası'na doğru akarsuların yönelmiş olması, bir sentripetal drenaj ağının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fakat, bu genel görünüş içerisinde ayrıntıya inildiğinde, yerel özelliklerin kontrolünde gelişen radyal, dandritik, kafesli, kancalı, paralel ve örgülü drenaj ağlarının örneklerini de görmek mümkündür. Araştırma sahası akarsular! çoğunlukla, yıl içinde bir maksimum ve bir minimum seviye göstermektedir. Seviye yükselmesi daha çok ilkbahar aylarına (mart, nisan), seviye alçalması ise yaz aylarına ve minimum ağustos ayına rastlamaktadır. Yaz devresinde akarsuların akımlarının azalmasında ova içerisindeki tarım alanlarında su kullanımının da önemli etkisi bulunmaktadır. Yöredeki akarsular, bir maksimum ve bir minimum ile basit rejimli akarsu özelliğine sahiptirler. Araştırma sahasında su sızma kapasiteleri yüksek, bol çatlaklı kireçtaşları, ayrıca konglomeralar geniş bir yayılış göstermesine rağmen, Amasya Ovası ile akarsuların alüvyal dolgu alanları dışında kalan yerler yeraltı suyu bakımından zengin sayılmazlar. Geniş tarım alanlarının sulanmasında da yeraltı sularından ziyade, başta Yeşilırmak olmak üzere, akarsulardan yararlanılmaktadır. Araştırma sahası hem kaynak sayısı, hem de çeşitliliği bakımından zengin sayılır. Yamaç kaynakları ve vadi kaynaklan yanında, Kırgöz Kaynağı ile Gözpınar Kaynağı gibi karstik kaynaklara ve Beke, Göziek, Terziköy kaynaklan gibi sıcak sulu fay kaynaklarına da rastlanılmaktadır. Küçük bir heyelan gölü olan Çorakiı Göl. yöredeki tek doğal göldür. Sulama amaçlı inşa edilen Gediksaray Göleti, Doğantepe Göleti ve Ortaköy Göleti gibi göletler ise, başlıca yapay göl alanlarını oluşturmaktadır.245 Araştırma sahası 1350 km2 'lik yüzölçümü ile, yatay yönde farklı zonal toprakların meydana gelebileceği bir genişlikte değildir. Buna karşılık, saha içerisinde en alçak nokta ile en yüksek nokta arasında 1100 m. den fazla, yükselti farkının bulunması, dikey yönde nispeten farklı toprak tiplerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Nitekim, 500-1000 m. yükseltiler arasında yarı kurak sayılabilecek şartlara uygun olarak kahverengi ve kırmızı kahverengi topraklar yer alırken, kahverengi orman topraklan daha geniş alanlı olarak 1000 m. nin üzerindeki yükseltilerde yayılış göstermektedir. Yörede, toprak kalınlıkları yerden yere farklılık gösterir. Eğim değerlerinin arttığı Sakarat Dağı, Sarıtaş Dağı, Karadağ, Kırlar Dağı, Kırklar Dağı, Buzluk Dağı gibi dağların yamaçlarında topraklar çoğunlukla sığdır. Araştırma sahasında fliş arazisinin yaygın olduğu alanlarda hafif bünyeli, geniş bir yayılışa sahip olan kalkerler üzerinde ise nispeten ağır bünyeli toprakların yaygın olduğu dikkati çekmektedir. Yöre topraklan organik madde yönünden nispeten zengin sayılırlar. Özellikle kahverengi orman topraklan, kahverengi topraklar ve alüvyal topraklar bu bakımdan en elverişli topraklardır. Kahverengi orman topraklan ve kahverengi topraklar kireç yönünden de zengindir. Araştırma sahası topraklan pH değerleri bakımından alkalen karakterdedir. Toprak grupları içerisinde, kahverengi orman topraklan, bitki besin elementlerinden fosfor ve potasyum bakımından da yüksek değerler göstermektedir. Kestane rengi topraklar, kahverengi topraklar, kırmızı kahverengi topraklar, kahverengi orman topraklan, kolüvyal ve alüvyal topraklar, yöredeki başlıca toprak gruplarını oluşturmaktadırlar. Kestane rengi topraklar, daha çok araştırma sahasının kuzeydoğu ve güneydoğu kesimlerinde yayılış gösterirler. Ortalama kalınlıkları 70-80 cm. kadardır. Hafif alkalin bir reaksiyon gösterirler. Genellikle kumlu-killi tın tekstüründedir. Bu topraklar, çoğu yerde tarıma açılmış bulunmaktadır. Genellikle ot ve çalı formundaki antropojen steplerle kaplıdırlar.246 Kahverengi topraklar, yöredeki en dar alanlı yayılışa sahip olan toprak grubunu oluşturur. Çalışma alanı kuzeybatısındaki Ağslönü ve Tuzluçal köyleri kuzeyinde yayılış gösterirler. Yayılış alanlarında anakaya çoğunlukla Jura- Kretase kalkerleri olup, üzerindeki doğal bitki örtüsü kuraklığa dayanıklı bazı otsu step türleri ile çalılardan oluşmaktadır. Ortalama kalınlıkları 50-60 cm. civarındadır. Hafif alkalin bir reaksiyon gösterirler. Çoğunlukla orta ve ağır bünyelidirler ve strüktür gelişimleri iyidir. Kırmızı kahverengi topraklar, Çavuş Köyü-Karasenir Köyü arasında çizilecek bir hattın kuzeyinde yayılış gösterirler. Buralarda anakaya çoğunlukla Neojen yaşlı tortullardan, doğal bitki örtüsü ise, antropojen steplerden oluşmaktadır. Ortalama kalınlıkları 80-100 cm. arasında olup, hafif alkalin bir reaksiyon gösterirler. Kireç oranlan genellikle düşüktür. Genellikle orta ve ağır bünyelidirler. Strüktür gelişimleri iyidir. Kahverengi orman topraklan, inceleme alanında en geniş yayılışa sahip olan toprak grubunu oluştururlar. Tabiî bitki örtüsü, genellikle meşe, gürgen ve kızılcam gibi ağaç türleri ile çalı ve otlardan oluşmaktadır. Bu topraklar, daha çok volkanitler, kalkerler ve şistler üzerinde gelişmişlerdir. Kolüvyal topraklar, Buzluk Dağı, Karadağ, Santaş Dağı gibi dağlık alanların eteklerinde, yamaçlardan yerçekiminin ve yüzeysel akışa geçen suların etkisi ile taşınmış malzemelerin meydana getirdiği topraklardır. Genç topraklar olup, belirgin bir horizonlaşrna göstermezler. Bulundukları alanlarda doğal bitki örtüsü, çoğunlukla otsu türlerden oluşmaktadır. Alüvyal topraklar, Çekerek Irmağı, Tokat Irmağı, Yeşilırmak, Çorum Çayı gibi akarsuların birikme yaptığı alanlarda ve birikinti konileri üzerinde yaygın durumda bulunmaktadır. Çoğunlukla tarım alanı olarak kullanılmaktadırlar. Hızlandırılmış erozyon, taşkınlar, taşlılık araştırma sahası topraklarının başlıca sorunlarını oluşturmaktadır. Amasya Ovası ve yakın çevresinde bitki formasyonlarının yayılışını başta iklim olmak üzere, edafik, jeomorfolojik ve biyotik faktörler belirlemiştir. Gerçekten, bu etkiler sonucu, yörede, kuru ormanlar, ağaççık formasyonu, antropojen stepler ve akarsu boyu bitkileri olmak üzere, birbirinden farklı dört formasyon grubu ortaya çıkmıştır.247 Yöre, bütünüyle potansiyel orman sınırları içerisinde yer almaktadır. Fakat, özellikle biyotik etkiler sonucu geniş alanlarda ormanlar ortadan kaldırılmış, tahribatın fazla olduğu kesimler antropojen step alanları haline dönüşmüştür. Yörede ormanlar, çoğunlukla parçalar halinde bulunmaktadır. Bu ormanlar tür azlığı yanında, orman altı bitki formasyonunun mevcut olmayışıyla da dikkati çeken kuru ormanlardır. Sarıtaş Dağı, Buzluk Dağı, Karadağ ve Kırlar Dağı üzerinde görülen ormanlarda başta meşe türleri (Q, pubescens, Q. cerris) olmak üzere, ardiç (J. exceisa, J. oxycedrus), gürgen (C. betuius), kızılcam (P. brutia), ve dar alanlı da olsa karaçam (P. nigra) gibi geniş ve iğne yapraklı türlere rastlanır. Kuru ormanların tahrip edildiği kesimlerde ise, sekonder olarak gelişen, boylan 1-3 m. civarındaki meşelerin çoğunluğu oluşturduğu (özellikle Q. pubescens) ağaççık formasyonu dikkati çeker. Nihayet, tahribatın çok daha fazla ve uzun süreli olduğu kesimler ise günümüzde antropojen step alanları durumunda olup, geven {Astragalus sp.), sığırkuyruğu (Verbascum sp), kekik (Thymus sp.) gibi türlerin yanı sıra bazı çalılar buraların bitki topluluğunu meydana getirmektedir. Ayrıca, özellikle taban suyunun elverişli olması nedeniyle, başta Yeşilırmak olmak üzere, hemen hemen tüm büyük akarsu boylarında kavak (Popuius aiba), söğüt (Salix alba), iğde (Elaeagnus sp.), ılgın {Tamarix sp.), çınar {Platanus orientalis) gibi bitkiler dikkati çekmektedir. Araştırma sahası bütünü ile kuru ormanların doğal gelişme sahası içirişinde yer almaktadır. Yüzyıllar boyunca devam eden tahripler sonucu bu ormanlar tahrip edilmiş ve bunların yerlerini ağaççık ve çalı türleri almıştır. Tahribatın daha da ilerlediği kesimlerde, çalı ve otsu türlerden oluşan steplerin manzaraya hakim olduğu görülmektedir. Diğer kesimler İse, halen yoğun bir tarımsal etkinliğe sahne olmaktadır. Yamaç eğim değerlerinin yüksek olduğu bazı kesimlerde, çalı ve ot formasyonlarının da tahribi iie erozyon şiddetlenmiş, toprak örtüsü bütünü ile yıkanarak ana kaya açığa çıkmıştır. Bu kesimlerde kayaların çatlaklarına tutunan bir kaç tür dışında, bir bitki örtüsünden bahsetmenin mümkün olmadığı görülmektedir. Diğer bir deyişle, araştırma sahasında üç aşamalı bir degradasyonal gidişin izleri görülmektedir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Amasya ve çevresinin morfotektonik evrimi

    The morphotectonic evolution of Amasya and surroundings

    MEHMET KORHAN ERTURAÇ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Jeoloji Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Yer Sistem Bilimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OKAN TÜYSÜZ

  2. Amasya Ovası yakın çevresinde yetiştirilen kültür bitkilerinin fenolojisi ve bunların iklim şartları ile olan ilişkileri

    The phenology of the cultivated plants in the vicinitiy of Amasya Plain and their relations to the climate conditions

    HÜSEYİN TOPAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    CoğrafyaOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ TAMER ÖZLÜ

  3. Amasya – Aydınca Karayolu Tüneli yapımında karşılaşılan mühendislik jeolojisi problemlerinin değerlendirilmesi ve maliyetlere etkilerinin araştırılması

    Evaluation of engineering geological problems encountered during the construction of Amasya – Aydınca Highway Tunnel and investigating the impact on costs

    RECEP KARATAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Jeoloji Mühendisliğiİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

    Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖMER ÜNDÜL

  4. Temettuat defterlerine göre 19.yüzyılda Sonisa kazası

    Sonisa town in the 19th. century based on the temettuat registers

    MUHAMMED EMİN ZÜMBÜL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    TarihNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Yeniçağ Tarihi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İSMAİL KIVRIM

  5. Taşova Ovasının hidrojeoloji incelemesi

    Hydrogeological investigation of Taşova plain

    KEREM ERDEM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    Jeoloji MühendisliğiAnkara Üniversitesi

    Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BAKİ CANİK