Geri Dön

Larenksin prekanseröz lezyonlarının tanı, tedavi ve uzun dönem takip sonuçları

Diagnosis, treatment and long-term follow-up results of precancerous lesions of the larynx

  1. Tez No: 740502
  2. Yazar: EBRU KARAKAYA GOJAYEV
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MUSTAFA KÜRŞAT GÖKCAN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kulak Burun ve Boğaz, Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat)
  6. Anahtar Kelimeler: Displazi, kanser, larinks, malign transformasyon, Dysplasia, cancer, larynx, malignant transformation
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 71

Özet

Amaç: Larengeal displazi, toplumda 2-10/ 100000 oranında izlenen prekanseröz bir lezyondur. Bu lezyonlara yeterli müdahale yapılmaması halinde kansere dönüşme ihtimalinin yüksek olması, gereğinden fazla müdahalenin yapılması halinde ise vokal kordlarda skar ve kalıcı ses kısıklığı oluşabilmesi nedeniyle, klinik uygulamalarda tedavi yaklaşımını belirlemek adına hekimi oldukça zorlamaktadır. Bu çalışma ile, kliniğimizde retrospektif olarak displazi tanısı alan hastalar taranarak, displazinin etiyolojisine yönelik risk faktörlerinin belirlenmesi, zaman içerisinde hasta demografik bilgilerindeki değişim, tedavi yaklaşımlarının sınıflandırılması, uzun dönem takip sonuçlarının incelenmesi ile farklı tedavi modalitelerinin kansere progrese olma oranlarının belirlenebilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 106'sı (%47,5) 2005-2011 ve 117'si (%52,5) 2011-2017 tarihleri arasında tanı alan toplam 223 kişi dahil edildi. 2005'ten 2011 Haziran'a kadar tanı alan kişiler Grup 1 ve 2011 Temmuz'dan 2017'ye kadar tanı alan kişiler Grup 2 olarak ayrıldı ve hastaların demografik bilgileri, tedavi yaklaşımları, uzun dönem takip sonuçları retrospektif olarak taranarak karşılaştırıldı. Tüm analizler IBM SPSS 23.0 paket programı (IBM Corp., Armonk, NY) ile yapıldı. 0,05'den küçük p değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Hastaların ortalama displazi tanı yaşı Grup 1' de 54,27 iken, Grup 2' de 57,29 olarak saptanmıştır ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır. Grup 2' de mikroflep eksizyon tekniklerinin artan kullanımı ile tedavide eksizyon oranları anlamlı olarak artarken, lazer ile eksizyon ve radyoterapi kullanımı gruplar arasında sabit kalmıştır. Larengeal displazinin kansere progresyon oranı toplamda %11,7 olarak bulunmuştur. Displazi şiddeti ile kansere dönüşüm oranları arasındaki ilişkiye bakıldığında karsinoma in situ tanılı hastaların, hafif şiddetli displazi tanılı hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde maligniteye dönüşümlerinin daha fazla olduğu görülmüştür. Cerrahi eksizyonun, lazer ile eksizyonun veya radyoterapinin nüksü önlemede birbirlerine üstünlüklerine dair güçlü bir kanıt saptanamamıştır. Anterior komissür tutulumu olan hastalarda kansere progresyon oranının anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır. Sonuç: Laringeal displazinin kansere progresyonu, son 13 yılda zaman içerisinde belirgin azalmakla birlikte oran yaklaşık %11,7 olarak belirlenmiştir. Hastaların demografik verileri ve uygulanan tedavi seçenekleri zaman içinde değişmektedir, ancak bu değişimi daha iyi kategorize edebilmek için çok kurumlu prospektif çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Özet (Çeviri)

Aim: Laryngeal dysplasia is a premalignant lesion with a rate of 2-10/ 100000 in the population. Since these lesions have a high probability of transforming into cancer in the absence of adequate intervention, and can cause scarring and permanent hoarseness in the vocal cords in case of excessive intervention, it is very difficult for the physician to determine the treatment approach in clinical applications. With this retrospective study, it was aimed to determine the risk factors for the etiology of dysplasia, change in patient demographics over time, classification of treatment approaches, and evaluation of long-term follow-up results in our clinic, and to determine the rate of progression to cancer of different treatment modalities. Material and Methods: A total of 223 patients, 106 (47.5%) diagnosed between 2005-2011 and 117 (52.5%) between 2011-2017, were included in the study. Patients diagnosed from 2005 to June 2011 were named Group 1 and those diagnosed from July 2011 to 2017 were named Group 2, and patients' demographic information, treatment approaches, and long-term follow-up results were compared retrospectively. All analyzes were performed with the IBM SPSS 23.0 package program (IBM Corp., Armonk, NY). P values less than 0.05 were considered statistically significant. Results: The mean age at diagnosis of dysplasia of the patients was 54.27 in Group 1, it was 57.29 in Group 2, and this difference was statistically significant. In group 2, excision rates increased significantly with the increasing use of microflap excision techniques, while the use of laser excision and radiotherapy remained constant between the groups. The progression rate of laryngeal dysplasia to cancer was found to be 11.7% in total. Considering the relationship between the severity of dysplasia and the rate of progression to cancer, it was observed that patients with carcinoma in situ had a statistically significant higher rate of progression to malignancy than patients with mild dysplasia. There is no strong evidence that surgical excision, laser excision, or radiotherapy are superior to each other in preventing recurrence of dysplasia. It was found that the rate of progression to cancer was significantly higher in patients with anterior commissure involvement. Conclusion: Although the progression of laryngeal dysplasia to cancer has decreased significantly over time in the last 13 years, it has been observed at a rate of approximately 11%. Demographic data of patients and treatment options vary over time, but multi-institutional prospective studies are needed to better categorize this change.

Benzer Tezler

  1. Polikistik over sendromunun larenks mukozasına etkisinin hayvan modeli üzerinde histopatolojik olarak incelenmesi

    Histological evaluation of rat larynx in experimental polycystic ovary syndrome model

    İLDEM DEVECİ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Kulak Burun ve BoğazSağlık Bakanlığı

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EROL EGELİ

  2. Larenksin bazaloid skuamöz hücreli karsinomu, az rastlanılan bu histopatolojik varyantın prognostik değerlendirilmesi

    Basoloid squamous cell carcinoma of the larynx and prognostic significance

    MURAT ŞİRİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Kulak Burun ve Boğazİstanbul Üniversitesi

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SAMİ KATIRCIOĞLU

  3. Larenksin skuamöz hücreli karsinomlarında tümör budding'in prognostik öneminin CD44 ve P53 ekspresyonu ile karşılaştırılması

    The prognostic importance of tumor budding and its association with expression of cd44 and P53 in patients having squamous cell carcinoma of larynx

    YASEMİN GÖNÜL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Kulak Burun ve BoğazNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HAMDİ ARBAĞ

  4. Larenks'in Glottik T1 vakalarında Fall-Off sahalardaki Doz dağılımının İncelenmesi

    Investigation of Dose Distribution in the Fall-Off Fields in Glottic T1 Cases of the Larynx

    ÖZNUR ŞENKESEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1989

    Radyasyon Onkolojisiİstanbul Üniversitesi

    Temel Onkoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OSMAN ALDEMİR