Geri Dön

Pelvis kırığı olan ya da olmayan hastalarda sakrum dismorfizminin varlığının araştırılması

Nvestigation of the existence of sacrum dysmorphism inpatients with or without pelvic fracture

  1. Tez No: 763176
  2. Yazar: KEMAL YAZICI
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. SEYRAN KILINÇ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Ortopedi ve Travmatoloji, Orthopedics and Traumatology
  6. Anahtar Kelimeler: Sakral dismorfizm, sakrum kırığı, iliosakral vida, Sacral dysmorphism, sacral fracture, iliosacral screw
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 73

Özet

Amaç: Bu çalışmanın amacı sakral dismorfizmin yaygınlığının belirlenmesi ve dismorfik sakrum ile normal sakrum arasındaki farklılıkların ortaya konulmasıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 01.01.2017-31.12.2019 tarihleri arasında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesinde alt abdomen ve pelvis tomografisi çekilen pelvis kırığı olan ya da olmayan hastalar arasından sistematik örnekleme yöntemi ile seçilen 275 hasta dahil edildi. 18 yaş altı hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Bu hastaların çekilen bilgisayarlı tomografi verileri üzerinden değerlendirilme yapıldı. Hastaların radyolojik değerlendirmesi, çok düzlemli görünümleri oluşturmaya izin veren bir görüntüleme sistemi (SECTRA UniView) ile yapıldı. Hastalar öncelikli olarak sakral dismorfizmin belirtilerinin varlığı açısından analiz edildi: mamiller cisim, dismorfik nöral foramen, oluk içinde dil morfolojisi, rezidüel sakral disk boşluğu. Aynı tomografi görüntüleri üzerinden çeşitli ölçümler yapıldı: 1. sakral güvenli koridor genişliği, 2. sakral güvenli koridor genişliği, sakrum genişliği, sakroiliak vida uzunluğu için sakroiliak eklem-promontorium arası mesafe. Güvenli koridor ölçümleri koridorun en dar kısmı belirlenerek o bölgelerden yapıldı. Ayrıca hastalar yaş ve cinsiyet verileri açısından değerlendirildi. Çalışmamızdan elde edilen veriler SPSS (ver:22,0) programına yüklenerek verilerin değerlendirilmesinde parametrik test varsayımları yerine getirildiğinde (Kolmogrov-smirnov) bağımsız iki gruptan elde edilen ölçümler karşılaştırılırken iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi, parametrik test varsayımları yerine getirilemediğinde bağımsız iki gruptan elde edilen ölçümler karşılaştırılırken man whitney U testi kullanılmıştır. Verilerimiz tablolarda aritmetik ortalama, standart sapma, ortanca, minimum ve maksimum değer, birey sayısı ve yüzdesi şeklinde belirtilerek yanılma düzeyi 0,05 almıştır. Bulgular: Hastanemizde alt abdomen ve pelvis tomografisi çekilen hastalar arasından seçilerek çalışmamıza dahil edilen 275 hastanın 165'i (%60) erkek, 110'u (%40) kadın olup hastaların yaş ortalaması 60,33(19-99) idi. Erkeklerin yaş ortalaması 58,8, kadınların yaş ortalaması 62,5 olarak bulundu ve aralarında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Hastalarda sakral dismorfizm belirteçlerinden mamiller cisim 81 hastada (%29,5), oluk içinde dil morfolojisi 31 hastada (%11,3), dismorfik nöral foramen 80 hastada (%29,1), rezidüel sakral disk boşluğu 164 hastada (%59,6) görüldü. Dört adet belirteçten tamamının birlikte görüldüğü hasta sayısı 10 (%3,6), hiçbir belirteç görülmeyen hasta sayısı ise 86 (%31,3) olarak bulundu. Yapılan ölçümler sonucunda 1. sakral güvenli koridor ortalama genişliği 14,33 mm, 2. sakral güvenli koridor ortalama genişliği 8,53 mm, sakrum ortalama genişliği 112,5 mm, sakroiliak eklem-promontorium arası ortalama mesafe (sakroiliak vida uzunluğunu belirleme amaçlı) 71,1 mm olarak bulundu. Sonuç: Sakral dismorfizm toplumda oldukça sık bir oranda görülmektedir. Sakral dismorfizm belirteçlerinin görüldüğü hastalarda 1. ve 2. sakral koridor genişliği anlamlı olarak daha dardır ve bu hastalarda iliosakral vida yerleştirilmesi daha zordur. Bu hastalarda iliosakral vida yerleştirilmesi esnasında nörovasküler komplikasyonların gelişme ihtimalinin yüksek olması nedeniyle daha dikkatli olunmalıdır.

Özet (Çeviri)

Aim: The aim of this study is to determine the prevalence of sacral dysmorphism and to reveal the differences between dysmorphic sacrum and normal sacrum. Materials and Methods: Our study included 275 patients who were selected by systematic sampling method among patients with or without pelvis fractures who had lower abdomen and pelvis tomography performed at Sivas Cumhuriyet University Health Services Application and Research Hospital between 01.01.2017-31.12.2019. Patients under the age of 18 were not included in the study. Evaluation was made on the computed tomography data of these patients. The radiological evaluation of the patients was done with an imaging system (SECTRA UniView) that allowed to create multi-plane views. Patients were primarily analyzed for the presence of signs of sacral dysmorphism: mammillary body, dysmorphic neural foramen, tongue morphology in the groove, residual sacral disc space. Various measurements were made on the same tomography images: 1. sacral safe corridor width, 2. sacral safe corridor width, sacrum width, sacroiliac joint-promontorium distance for sacroiliac screw length. Safe corridor measurements were made from those regions by determining the narrowest part of the corridor. In addition, the patients were evaluated in terms of age and gender data. When the data obtained from our study were loaded into the SPSS (ver:22,0) program, when the parametric test assumptions were fulfilled (Kolmogrov-Smirnov) in the evaluation of the data, the measurements obtained from two independent groups were compared, while the significance test of the difference between the two means was obtained from the two independent groups when the parametric test assumptions could not be fulfilled. The man Whitney U test was used when comparing the measurements. Our data were stated in the tables as arithmetic mean, standard deviation, median, minimum and maximum value, number of individuals and percentage, and the error level was 0.05. Results: Among the patients who had lower abdomen and pelvis tomography in our hospital, 165 (60%) of the 275 patients included in our study were male, 110 (40%) were female, and the mean age of the patients was 60.33 (19-99). The mean age of men was 58.8, and the mean age of women was 62.5, and no statistically significant difference was found between them. Mamillary body, one of the markers of sacral dysmorphism, in 81 patients (29.5%), tongue morphology in the groove in 31 patients (11.3%), dysmorphic neural foramen in 80 patients (29.1%), residual sacral disc space in 164 patients (59,6%) seen. The number of patients with all four markers together was found to be 10 (3.6%), and the number of patients without any marker was found to be 86 (31.3%). As a result of the measurements, the average width of the 1st sacral safe corridor is 14,33 mm, the average width of the 2nd sacral safe corridor is 8,53 mm, the average width of the sacrum is 112,5 mm, the average distance between the sacroiliac joint and the promontorium (to determine the length of the sacroylac screw) It was found to be 71,1 mm. Conclusion: Sacral dysmorphism is seen quite frequently in the society. In patients with sacral dysmorphism markers, 1st and 2nd sacral corridor widths are significantly narrower and iliosacral screw placement is more difficult in these patients. In these patients, due to the high probability of development of neurovascular complications during iliosacral screw placement, more care should be taken.

Benzer Tezler

  1. Mobil telefon kullanımına bağlı oluşan 900-1800 mhz radyo frekans dalgalarının meydana getirdiği elektromanyetik alanın iliak kanat kemik mineral yoğunluğuna etkisi

    The effect of electromagnetic fields on bone mineral density of iliac bone produced by 900-1800 mhz radio frequency waves dependent on cellular phone usage

    BEŞİR ANDAÇ AKSOY

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    Ortopedi ve TravmatolojiSüleyman Demirel Üniversitesi

    Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. NEVRES HÜRRİYET AYDOĞAN

  2. Sakroiliyak eklem ayrışması veya kresent kırığı olan hastaların cerrahi tedavi sonrası uzun dönem fonksiyonel sonuçları

    Long-term functional outcomes of patients with sacroiliac joint dislocation or crescent fracture after surgical treatment

    HÜSEYİN UTKU ÖZDEŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Ortopedi ve Travmatolojiİnönü Üniversitesi

    Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AHMET HARMA

  3. Helikal bilgisayarlı tomografi ile artiküler travmaların değerlendirilmesinde üç boyutlu görüntülemenin tanıya katkısı

    Evaluatıon of articular trauma with helical computed tomography: Contribution of three-dimensional imaging

    ÇAĞLAR UZUN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    Radyoloji ve Nükleer TıpAnkara Üniversitesi

    Radyodiagnostik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLDEN ŞAHİN

  4. 2014-2023 yıllarında Akdeniz Üniversitesi hastanesine ateşli silah yaralanması nedeniyle müracaat eden olguların değerlendirilmesi

    The evaluation of cases admitted to Akdeniz University Hospital with firearm injuries between the years 2014-2023

    ŞEYMA NUR SEMERCİ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Adli TıpAkdeniz Üniversitesi

    Adli Tıp Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEMA DEMİRÇİN

  5. Kliniğimizde açık redüksiyon internal fiksasyon ya da iliosakral vida fiksasyonu ile tedavi edilen pelvisin instabil posterior halka yaralanması olan hastaların fonksiyonel sonuçlarının analizi

    Analysis of the functional results of patients with unstable pelvis posterior ring injuries treated with open reduction internal fixation or iliosacral screw fixation in our clinic

    AHMET ALP EREN KAVRUK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Ortopedi ve TravmatolojiTrakya Üniversitesi

    Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CEM ÇOPUROĞLU