Geri Dön

Davıd Hume'da kendilik kavramının çözümlenişi

Analyzing the concept of self in David Hume

  1. Tez No: 871506
  2. Yazar: ÖZGE ÇELİK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. UFUK BİRCAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 154

Özet

Zihin ve bedenin doğası ile zihin-beden ayrımı ve aralarındaki ilişki problemi, felsefe tarihi boyunca önemli bir odak noktası olmuş ve birçok düşünürün üzerinde durduğu bir konu olarak değerlendirilmiştir. Antik Yunan'dan Yeni Çağ'a kadar geçen süre içerisinde insanın toplumsal yapısı ve akıl sahibi oluşu bu tartışmaların temelini oluşturur. 18. yüzyıl filozofu David Hume, insanın bütün eylemlerinin temelinin deneyimle elde edildiğini vurgular. İnsanın tüm zihinsel içeriğinin algı kaynaklı olduğunu savunmuştur. Ona göre, insan aklında hiçbir a priori unsur bulunmaz. Hume, insan düşüncesinin içeriğinde bildiğimiz ancak duyu organlarıyla algılayamadığımız soyut kavramların, Tanrı, özgürlük, uzay, zaman gibi algıdan kaynaklandığını göstermek amacıyla çaba sarf etmiştir. Hume'un şüphecilikle sonuçlanan düşünceleri, algıların aldatıcı olabileceği ve bunlara güvenilmemesi gerektiği öncülünden hareket ederek bütün zihinsel içeriği algı içeriği olarak kabul eder. Onun dış dünya görüşü, sahip olduğumuz algı içeriklerinden başka bir şeyin bilinemeyeceği fikrine dayanır. Ona göre, her şey bir algı demetidir, hatta insan kendisi bile. Dış dünyadaki nesnelerin var olduğuna dair inanç geliştirilebilir ancak bunu ispatlamak mümkün değildir. Nesnelerin sürekli varoluşlarının ve algıdan bağımsız varlıklarının kanıtlanması mümkün değildir. Hume'un düşünceleri ve ortaya koyduğu problemler, pek çok sonraki filozof için ilham kaynağı olmuştur. Felsefesinde algıların merkezi bir rol oynadığını ve insan bilgisinin sınırlarını vurguladığını söyleyebiliriz. Algı, zihinsel bir işleyiş süreci olarak, duyumsama ise duyu organları aracılığıyla gerçekleşen fizyolojik bir süreçtir. Bu ayrım insanın dış dünyayı algılamasında karşılaştığı yanılsamaların anlaşılmasını sağlar ve duyu verilerinin akıl tarafından nasıl yorumlandığını açıklamaya yardımcı olur. Kendilik düşüncesi bağlamında, Hume'un insan zihninin kendisi hakkındaki fikirlerini de ele almak gerekir. Hume'a göre, insanın kendisi de dâhil olmak üzere tüm bilgi ve düşünceleri, duyusal deneyimlerden kaynaklanır. Bu bağlamda, insanın kendisini algılarının dışında tanımlayabileceği herhangi bir temel ya da öz yoktur. Bireyin öz-bilinci, algıladığı deneyimlerin ve duyumların sonucudur. Dolayısıyla, Hume'un kendilik kavramı üzerine düşünceleri, insanın kendi varlığını algısal deneyimlerle sınırladığı ve bunun ötesinde bir“benlik”iddiasında bulunulamayacağı yönündedir. Bu perspektiften bakıldığında, Hume'un felsefesi, insanın zihinsel sınırlarını ve bilgisinin kaynaklarını daha derinlemesine anlamaya çalışan bir çaba olarak değerlendirilebilir. Onun felsefesinde algıların merkezi bir rol oynadığı ve insan bilgisinin sınırlarını vurguladığı söylenebilir.

Özet (Çeviri)

The nature of the mind and body, along with the problem of the mind-body distinction and their relationship, has been a significant focus throughout the history of philosophy, engaging many thinkers. From ancient Greece to the modern era, discussions have centered on human social structure and rationality. The 18th-century philosopher David Hume emphasizes that all human actions are grounded in experience, asserting that all mental content is derived from perception. According to him, there are no a priori elements in the human mind. Hume endeavors to demonstrate that abstract concepts such as God, freedom, space, and time, which we know of in thought but cannot perceive through sense organs, originate from perception. His skeptical conclusions suggest that perceptions can be deceptive and should not be relied upon, thus considering all mental content as content of perception. His worldview posits that beyond the perceptual content we possess, nothing else can be known. He suggests that everything is a bundle of perceptions, including the human being itself. While belief in the existence of external objects in the world is possible, proving this is not feasible. The continuous existence of objects and their existence independent of perception cannot be proven. Hume's thoughts and the problems he elucidated have inspired many subsequent philosophers. It can be said that in his philosophy, perception plays a central role and emphasizes the limits of human knowledge. Perception is a cognitive process, while sensation is a physiological process mediated by sensory organs. This distinction helps in understanding the illusions encountered in perceiving the external world and explains how sensory data are interpreted by the mind. In the context of self-awareness, it is necessary to consider Hume's ideas about the human mind itself. According to Hume, all knowledge and thoughts, including those about oneself, stem from sensory experiences. Therefore, there is no fundamental essence or self beyond one's perceived experiences. An individual's self-consciousness results from their perceived experiences and sensations. Thus, Hume's thoughts on the concept of self suggest that one cannot posit any self beyond perceptual experiences. From this perspective, Hume's philosophy can be regarded as an effort to delve deeper into understanding the limits of human cognition and the sources of knowledge. It can be said that perception plays a central role in his philosophy and underscores the limits of human knowledge.

Benzer Tezler

  1. David Hume'da temel yaşam kategorisi olarak tutkular

    The passions as a fundamental category of life in David Hume

    ADNAN AKDAĞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    FelsefeKocaeli Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. YAVUZ ADUGIT

  2. David Hume'da nedensellik bağlamında ahlak ve hürriyet problemi

    The problem of morals and liberty in the context of causality in David Hume

    EMİN ÇELEBİ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    FelsefeSelçuk Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSAMETTİN ERDEM

  3. David Hume'da algı ve dış dünya problemi

    The problem of perception and external world in David Hume

    ADEM ÖKTEN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    FelsefeSivas Cumhuriyet Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDÜLLATİF TÜZER

  4. David Hume'da insan doğası

    Human nature according to David Hume

    TAŞKIN EROL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    FelsefeSakarya Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN NEJDET ERTUĞ

  5. Davıd Hume'da nedensellik ve insanın özgürlüğü problemi

    The problem of causality and human freedom in David Hume

    MEHMET BAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Felsefeİnönü Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EMİN ÇELEBİ