Geri Dön

Termessos kenti nekropolleri

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 9039
  2. Yazar: AHMET VEDAT ÇELGİN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. SEMAVİ EYİCE
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Arkeoloji, Archeology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1990
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 1084

Özet

Antik yazarlar tarafından genellikle bir Pisidia kenti olarak gösterilen Termessos, Antalya'nın 34 km. kuzeybatısın da, Güllük Dağının (eski Solymos) sarp yamaçları üzerinde, Yenice Boğazından güneybatıya doğru ayrılan bir dere (Güllü- alan Deresi) vadisinin yukarı kısmında yer almaktadır. Şehrin tarihinin, ilk kuruluştan Hellenistik Çağa kadar uzanan bölümü hakkında çok az şey bilinmektedir. İsminin kapsadığı“-ss-”soneki, kentin iskân tarihinin M.Ö.III. bin- yıla kadar dayandığını göstermekte; gene bazı filolojik kanıtlar, Termessos'un Luw kökenli bir yerleşim merkezi olduğuna işaret etmektedir. Antik kaynakların verdikleri bilgiler den ve ayrıca ören yerinde bulunan bazı yazıtlardan anlaşıl dığına göre, tarihî çağlarda şehrin halkını“Solymler”veya“Solymoslular”adını taşıyan ve Milyaslılar - Pisidialılarla akraba olan bir kavim oluşturuyordu. Kentin isminin tarih sah nesinde ilk kez Makedonia Kralı III. Aleksandros ' un (Büyük İskender) Asya Seferi dolayısiyle geçtiği, daha sonra, kra lın generalleri Antigonos Monophtalmos ile Alketas arasında cereyan eden mücadeleye karıştığı görülmektedir. M.Ö.III. veya II. yüzyılda, Lykia topraklarında (Kibyra yakınında) Termessus Minor (Küçük Termessos) adıyla anılan bir koloni kuran şehir, Magnesia Savaşından (M.Ö.190) sonra, 189 yılın da, Consul Cn. Manlius Vulso'nun eliyle Roma'nın dostluğunu kazanarak onun ittifak sistemine kabul. edilmiştir. Termessos bu arada, Apameia Barış Antlaşmasıyla (188) Anadolu'da olduk ça güçlü bir pozisyon elde eden Bergama'nın dostu olmuş; Kral II.Eumenes zamanında başlayan bu dostluk, Attalos II devrinde de devam etmiştir. Kent ile Roma arasındaki ilişkiler M.Ö.91 yılında yeniden gözden geçirilmiştir. Lex Antonia adı verilen- 707- bir kanunla düzenlenen ve bir anlamda yenilenen ilişkilerin şehre sağladığı en büyük avantaj, Birinci Mithradates Savaşı sırasında, Eumakhos vasıtasıyla kaybettiği bağımsızlığına ye niden kavuşması olmuştur. Roma ile dostluğu sayesinde daha sonra da özgürlüğünü koruyan şehrin, İmparatorluk Devrinde, çeşitli eyalet düzenlemelerinden etkilenmeksizin, M.Ö.I. yüz yılın sonlarından Geç İmparatorluk Dönemine kadar bağımsız bir şekilde kaldığı anlaşılmaktadır. Termessos, M. S. II. yüz yıl ile III. yüzyılın ilk yarısında tarihinin en parlak döne mini yaşamış, geniş bir imar faaliyetine sahne olmuştur. III. yüzyılın başlarında (212), İmparator M.Aurelius Antoninus (Caracalla) tarafından çıkartılan Constitutio Antoniniana isimli kanun, yahut emirname ile, kent halkına, o zamana kadar olduğundan çok daha yaygın bir şekilde Roma Vatandaşlık Hakkı'nı (Civitas Romana) elde etmesine zemin hazırlayan im kân tanınmıştır. M. S. III. yüzyılın ortalarından itibaren im paratorlukta genel olarak başlayan ekonomik sarsıntı ile siyasî ve sosyal çalkantılar, çok geçmeden Termessos'ta da etkisini göstermiş, şehir yüzyılın sonlarına doğru her alanda bir gerileme sürecine girmiştir. Buna karşılık, kentin ege menlik alanı içinde, çok yakınında bulunan ve Antik Çağda Anydros ismini taşıd'iğı kabul edilen, bugün üzerinde Yukarı- karaman Köyünün kurulu olduğu yerleşme yeri, önem kazanmaya başlamıştır. Kentin verimli topraklara sahip bu kome'si, yeni din Hristiyanlığı benimsemesi sayesinde Pamphylia ' nın da etkisiyle hızla gelişip, Eudokias adı altında bir piskoposluk merkezi haline gelerek zamanla ana şehri geride bırakmıştır. Böylece gittikçe silinen Termessos ' un, tamamen ne zaman terk- edildği kesin olarak bilinmemekle beraber, VI. yüzyılda bütünüyle önemini kaybetmiş bir kent durumunda bulunduğu ve yalnız isminin Eudokias' in unvanında yaşamağa devam ettiği sanılmak tadır. Şehrin, Roma İmparatorluk Çağında, esas itibariyle İncirlisu ile Karaman Çaylarının yukarı ve orta mecralarını, 2 ayrıca, Orta Pamphylia Terasının batısından 100-150 km.'lik 2 bir araziyi kapsayan, yaklaşık 550-600 km. yüzölçümünde,- 708 - üçgen biçiminde bir egemenlik alanına ( territorium) sahip ol duğu tahmin edilmektedir. Karakteristik bir Pisidia dağ kenti olan Termessos'un tam anlamıyla şehir kimliğine Hellenistik Çağda kavuştuğu, plânının da esasen bu devirde kurulduğu anlaşılmaktadır. Şehrin coğrafî konumu (topografya ve sit özelliği) ile tarihî konumu (Seleukos ve Bergama etkileri), kendine özgü plânının oluşmasına zemin hazırlamış olup, bu plân, M. S. III. yüzyılın ortalarında son şeklini almıştır. Araziye bağlı kalan (anıt sal) şehircilik tipinin en başarılı ve en güzel örneklerinden birini oluşturan Termessos, oldukça iyi korunmuş durumda günümüze gelen zengin kalıntılarıyla dikkati çekmektedir. Kentin, arkeolojik kalıntılarının zenginliği ile doğal güzelliklerinin çeşitliliğinden dolayı, XIX. yüzyılın başlarından itibaren gezginlerin ve bilim adamlarının ilgisini çekerek, muhtelif araştırma ve eserlere konu teşkil ettiği görülmektedir. Ancak, Termessos'ta şimdiye kadar geniş kapsamlı, arkeolojik bir yüzey araştırması gerçekleştirilmemiştir. Özellikle şehrin geniş nekropol lerinin henüz bütün olarak bilim dünyasına tanıtılmamış olması, bu tezin hazırlanma amacını oluşturmaktadır. Tezimiz çerçevesinde kentin nekropol'leri olabildiğince geniş kapsamlı bir şekilde incelenerek, bunların yayılma alanları, düzenleri ve ihtiva ettikleri mezar tipleri üzerinde detaylı bir biçimde durulmuş; ayrıca, daha önce E.Petersen ile R.Heberdey tarafından ana. hatlarıyla de ğinilen ölü gömme-yakma âdetleri, mezar hukuku, ölü kültü gibi mezarlarla ilgili konular, çeşitli sorunlarıyla birlikte yeniden ele alınarak, etraflıca gözden geçirilmiştir. Öte yandan, nekropol' ler çevresindeki taş ocakları ile, mezar ya pımında faaliyet gösteren taşçı atölyeleri de çalışmanın kap samına dahil edilmiş ve bu suretle, Termessos nekropol ' leri nin ilk kez başlı başına bir bütün halinde, çeşitli yönleriyle incelenmesi gerçekleştirilmiştir.- 709 - Kent halkının başlangıçtan beri ölülerini çoğunlukla surların içine gömdüğü anlaşılmaktadır ki, buna yol açan başlıca etken, şehrin kurulduğu arazinin jeolojik ve jeomorfo lojik özellikleridir. Kentin esasen bir vadinin içine sıkışmış ve etrafının çeşitli sırt ve tepelerle kuşatılmış olması dolayısiyle, çevresindeki engebeli arazinin bilhassa sur içinde kalan kesimleri nekropol sahaları olarak kullanılmış tır. Böylece, asıl yerleşim alanının dört bir yanında, benzerine rastlanmayan genişlikte bir nekropol kuşağı oluşmuştur. Bununla beraber, bu geniş alan içinde, doğal engel ve sınırlarla birbirinden ayrılan, arazinin yapısına bağlı olarak nispeten farklı özellik ve karakter kazanmış kesimler belirlenebilmektedir. Nitekim, nekropollere ilk defa ilmî esaslar dahilinde genel olarak değinen E. Petersen,- de bu durumu dikka te almış ve ayırt edilebilen söz konusu kesimlerin her birini ayrı bir nekropol alanı olarak kabul edip, nekropol ' leri El, E2,E3....E10 şeklinde kodlandırmıştır. Çalışmamızda, gerçek ten büyük bir inceleme kolaylığı sağlayan ve Heberdey tara fından da benimsenerek kullanılmış bulunan bu kodlandırma sistemi uygulanmış; bu suretle, şehrin aslında homojen bir bütün oluşturan geniş nekropol ' ünün daha sağlıklı bir biçimde araştırılması, değerlendirilmesi ve tanıtılması mümkün olmuş tur. Termessos ' ta, ölülerin defninde cesetlere uygulanan ana yöntemlerden gömme ve yakma âdetinin varlığı ve her iki usulün gerek Roma Devrinde, gerekse daha önceki çağlarda, yan yana uygulandığı kesindir. Ancak, Roma Devri öncesi için bu âdetlerden birinin uygulanma geleneğinin zaman açısından diğerinden daha eski olduğunu, yahut öbürüne kıyasla daha fazla tutulduğunu söylemek mümkün değildir. Buna karşılık, Roma Çağında ölüleri gömme usulünün, yakma usulüne nazaran çok daha yaygın bir şekilde uygulanmış olduğu kesin olarak saptanmak tadır. Eskiçağda her yerde ve her toplumda görüldüğü gibi, Termessos'ta da, insanın öldükten sonra başka bir dünyada- 710 - yaşamağa devam ettiği, yani ruhun ölümsüzlüğü inancının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bazı mezar yazıtlarındaki, ölülüre saygı ibareleri, çeşitli tipte meydana getirilmiş görkemli mezarlar ile, bunlara ilişkin adak çukurları ve kapları, girland delikleri, mezar stel'leri, mezar sunakları gibi nes neler, kent halkı arasında ölümden sonraki yaşam (öbür dünya) ile ilgili inançların çok önemli bir yer işgal ettiğinin ve dolayısiyle, çok gelişmiş bir ölü kültünün söz konusu oldu ğunun kesin birer kanıtıdır. Termessoslular, ölüm-sonrası (ölümden sonraki yaşam) ile ilgili inançların doğurduğu ihtiyaçtan dolayı, ait oldukları sosyal tabakalara, maddî imkânlarına, gelenek-görenek- lerine ve yaşadıkları çağın gereklerine göre, kendileri ve aile fertleri için mezarlar yaptırmışlardır. Bu sebepten, kentin yerleşim alanını çepeçevre kuşatan nekropol ' lerin kap sadıkları mezarlar bir hayli çeşitlilik göstermektedir. Nek- ropol'lerde rastlanan mezarları tipolojik açıdan şu şekilde altı ana gruba ayırmak mümkündür: A. Alketas'ın mezarı, B. Kaya mezarları, C. Mezar yapıları, Ç. Lâhitler, D. Kemik-kül mahfazaları ( ostothek' ler ), E. Toprak-mezarlar. Termessos nekropol ' leri günümüze gelen durumuyla, Hellenistik Çağa tarihlenen Alketas Mezarı, kaya mezarları ve kapı tasvirli ostothek'ler dışında, genel olarak Roma İmpara torluk Devrine aittir; hatta, M. S. II. ve III. yüzyılları kap sayan dönemin nekropol ' leri olma özelliğini taşımaktadır. Hellenistik Çağda belli başlı mezar tipleri olarak, çok yakında yer alan Lykia Bölgesinin etkisi altında, içlerine ölülerin yakılmadan doğrudan doğruya yerleştirildiği, gösterişli ana mezar tiplerinden birini oluşturan kaya mezarlarının ve ayrıca, cesetlerin yakılmasından arta kalan kemiklerle- 711 - küllerin konulduğu, bir başka ana mezar tipini meydana getiren ostothek' lerin kulanıldığı görülmektedir. Ostothekller, Termessos'ta M.Ö.IV. yüzyılın sonlarından itibaren kullanıl mağa başlanmış ve muhtemelen Hellenistik Çağ boyunca kullanılmağa devam edilmiştir. Kaya mezarlarının ise tarihleri çok kesin olarak bilinmemekle beraber, bunlar da büyük bir olasılıkla ostothek' lerle çağdaştır; yani, M.Ö.IV. yüzyılın sonları ile III. yüzyılın başları civarında meydana getirilmiş ve aynı şekilde, Hellenistik Çağ boyunca kullanılmış olmalı dırlar. Gene Hellenistik Çağa tarihlenen mezarlardan Alketas Mezarı (M.Ö.319 yılı civarı) ise, birçok bakımdan ayrı bir öneme sahiptir. Herşeyden önce, tarihi kesin bir şekilde sap tanan bu mezar, halihazırda Termessos nekropol ' lerindeki ta rihi bilinen mezarların en eskisi olarak kabul edilmektedir, ikincisi, ne Termessos'ta, ne de Termessos dışında başka bir yerde eşine, yahut benzerine rastlanan söz konusu mezar, Bü yük İskender'in generalleri Diadokh' ların fazla bilgi sahibi olmadığımız mezarları konusunda bir örnek teşkil etmekte ve iyi bir fikir edinmemizi sağlamaktadır. Öte yandan, bu mezar, Lykia ve Makedonia etkilerini birarada yansıtmakta; ayrıca, bir lahit ile bir ostothek'i beraberce ihtiva etmesi dolaysıyla, Hellenistik Çağda Termessos'ta ölüleri gömme ve yakma âdetinin yan yana uygulandığını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gözler önüne sermektedir. Bunlara ilâveten, Alke tas Mezarı, ölüleri gömme usulünün tatbik edildiği definlerde kullanılan başlıca mezar tiplerinden birini oluşturan ve özellikle Roma İmparatorluk Devrinde çok yaygınlık gösteren lâhitlerin Termessos nekropol ' lerindeki bilinen en eski örne ğini vermektedir. Görüldüğü kadarıyla, sadece Roma Devrinde kullanıldığı anlaşılan El (Kuzeydoğu) Nekropol'ü hariç, Hellenistik Çağda da nekropol alanları olarak, Roma Devrinde kullanılan sahaların aşağı yukarı aynı; yani, kenti doğudan, güneyden ve batıdan çevreleyen, sarp kayalıkların geniş yer tuttuğu sırt ve tepelerin genellikle sur içinde kalan kesimleri kullanılmıştır. Fakat, gerek tip çeşitliliği, gerekse- 712 - sayı bakımından Roma Devri mezarlarının hayli gerisinde kalan Hellenistik Çağ mezarları, nekropol ' leri kesif bir şekilde dolduran ve dolayısiyle geniş yer kaplayan Roma Devrine iliş kin mezarların aksine; birbirinden hayli uzak mesafelerde ve seyrek bir vaziyette olup, nekropol alanlarında çok daha az yer işgal etmektedir. Termessos nekropol ' leri mevcut durumuyla aslında be lirli bir dönemi (M. S. II. ve III. yüzyıllar) temsil etmekle beraber, tabii bu dönemden önce ve sonra da kullanılmıştır. Ancak, özellikle dönemin öncesinde, yani Hellenistik Çağın sonları ve Roma imparatorluk Devrinin başları ile, söz konusu dönem arasında kalan safhada (M. S. I. yüzyıl) nekropol ' lerin durumu çok iyi bilinmemektedir. Zira, bu evrenin mezarları tam anlamıyla tanınmamaktadır. Şehrin tarihinin en parlak dö nemine tekabül eden M. S. II. ve III. yüzyıllarda ise, her alanda kaydedilen büyüme ve ilerlemelere paralel olarak, nek- ropol'lerde de o zamana kadar görülmeyen bir gelişme gözlemlenmektedir. Bahis konusu dönemde, daha eski devirlere naza ran alanlarını genişleten nekropol ' ler, gene önceki dönemlerin aksine, sayıları kısa sürede birdenbire artan mezarlarla oldukça sık bir şekilde doldurulmuştur. Bu yüzyıllarda da nekropol alanları olarak, çoğunlukla sur içinde kalan eski nekropol sahaları kullanılmıştır. Söz konusu dönemde özellikle, asıl yerleşim alanını güneyden bir yelpaze gibi açılarak kuşatan tepelik kesimleri kapsayan büyük nekropol sahasının mezarlarla oldukça yoğun bir şekilde dolması sonucu, kentin en geniş nekropol'ü (Güney Nekropol'ü) oluşmuştur. Ayrıca, nekropol alanlarının kısmen surların dışına taştığı, yahut tamamen surların dışında geliştiği görülmektedir ki, buna en belirgin örnek olarak, El (Kuzeydoğu) Nekropol'ü verilebilir. Tamamen kent surları dışında yer alan ve kapsadığı görkemli mezar yapıları ve yaklaşık 600 civarında lahit ile şehrin en önemli nekropol ' lerinden birini meydana getiren El (Kuzeydo ğu) Nekropol'ü muhtemelen bu dönemde teşekkül etmiş; daha önce, M. S. I. yüzyılda kullanılmağa başlanmış olsa dahi, mevcut- 713 durumunu M. S. II. ve III. yüzyıllarda gösterdiği gelişmeyle kazanmıştır. Bahis konusu dönemde, mezar sayısındaki büyük artışın yanı sıra, mezar tiplerinde de bariz bir çeşitlilik ve zenginlik saptanmaktadır. Bu döneme özgü mezar tiplerinin içinde en dikkat çekeni, komşu Lykia Bölgesinin etkisi altın da meydana getirilmiş, değişik plân, form ve tezyinat özelliklerine sahip, görkemli mezar yapılarıdır. Bu tip mezarların en-çeşitli ve en zengin örneklerini El (Kuzeydoğu) Nekro- pol'ü vermekte; onu, E10 Nekropol Bölgesi ve diğerleri izle mektedir. Söz konusu dönemin en karakteristik ve en önemli mezar tipi ise, lâhittir. M. S. II. ve özellikle III. yüzyılda Roma İmparatorluğunun her tarafında ölüleri gömme âdetinin ağır basması ve definlerde lahit kullanımının yaygınlaşması etkisini Termessos'ta da göstermiş, artan talebi karşılamak üzere seri olarak üretilmeğe başlanan lâhitler kısa zamanda nekropol ' lerde hâkim mezar tipi haline gelmiştir. Bilhassa serbest-duran lâhitler form ve tezyinat özellikleri bakımın dan çeşitli tiplere ayrılmakta ve hem başlı başına, hem de dönemin dikkati çeken önemli mezar tiplerinden birini teşkil eden mezar yapılarının asıl mezar kısmını meydana getirmeleri dolayısiyle, diğer mezarlarla kıyaslanamayacak derecede büyük bir kullanım yaygınlığı göstermektedir. Lahit kullanımının yaygınlaşması ve lahit tiplerinin meydana getirilmesinde yakın veya uzak, muhtelif bölgelerin çeşitli etkileri söz konu sudur ki, bunların arasında komşu Lykia Bölgesi başta gelmektedir. Lykia Bölgesi diğer mezar tiplerinde olduğu gibi, lâ hitler konusunda da Termessos'a öncülük etmiş, çeşitli açı lardan önemli etkilerde bulunmuştur. Bu dönemde, lâhitlerin büyük çoğunluğu, nekropol ' lerin yakın çevresinden sağlanan yerli kireçtaşı kullanılarak, kentin kendi atölyelerinde imal edilmiştir. Ayrıca, gene bahis konusu dönemde Phrygia ve hat ta Attika gibi uzak yerlerden mamul vaziyette mermer sütunlu lâhitlerin ithal edildiği saptanmış bulunmaktadır. M. S. II. ve III. yüzyıllarda, karakteristik ve hâkim mezar tipini oluşturan lâhitlerin yanı sıra, başka mezar tiplerinin kulla-- 714 - nıldığı da görülmektedir ki, bunlar arasında, kaya mezarlarının bir türü olan arcosolium' lar, gene dönemin karakteristik mezarlarından biri olarak dikkati çekmektedir. Öte yandan, ostothek kullanımı da devam etmiş olmakla beraber, bu çağda ölüleri yakma âdetinin gerilemesi sonucu, ostothek imalâtının azaldığı görülmektedir. Söz konusu dönemde, nekropol ' lerde diğer bir mezar tipi olarak, toprak- mezarların kullanıldığı göze çarpmakta olup,.bu..mezarların- özellikle, şehrin artık önemden düşüp silinmeğe başladığı Geç Antik, yahut Erken Hristiyanlık Devrinde kullanıldığı tahmin edilebilir. M. S. III. yüzyılın ortalarına kadar büyük bir gelişme gösteren Termessos nekropol' lerinin, doruk noktasını meydana getiren bu tarihlerden itibaren, özellikle yüzyılın sonlarına doğru, kentte genelde müşahede edilen gerilemeye paralel ola rak, artık gelişiminin yavaşlamağa ve eski önemini kaybetmeğe başladığı tesbit edilmektedir. M. S. IV. yüzyıldan itibaren de, nekropol ' lerdeki gelişimin hemen hemen tamamen durduğu; mezar tipi olarak da, muhtemelen, sadece eski devirlerden kalan mezarların ve basit toprak-mezarların kullanılmağa devam edildiği söylenebilir. Termessos nekropol ' lerinin en önemli özelliklerinden biri, mezarların yapımına malzeme (hammadde) sağlayan taş ocaklarının hemen çevrede yer alması ve imalâtı gerçekleştiren taşçı atölyelerinin - zaman âdeta belirli bir anda dur- muşçasına - olduğu gibi günümüze kalmış olmasıdır. Kentin yerleşim alanını bir paravana şeklinde çevreleyen ve nekropol sahaları olarak yararlanılan sırt ve tepelerin, mezarlar ta- * rafından işgal edilmemiş olan kayalık kesimleri genellikle taş ocakları olarak kullanılan yerleri meydana getirmekte; buraları aynı zamanda taşçı atölyelerinin bulunduğu fonksiyon alanlarına tekabül etmektedir. Termessos ' taki dikkat çekici zenginlikteki mimarlık ve heyeltraşlık kalıntıları, bilhassa sayıları büyük rakamlara ulaşan lâhitler, özellikle Roma İmparatorluk Devrinde kentte mimarlık-mühendislik bilgilerine vakıf teknik elemanlar ve yapı ustalarının; ayrıca, heykel-- 715 - traş ve taşçı ustaları ile, taşçı atölyelerinin faaliyet gös terdiği hususunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. Bugün nekropol ' lerin yakın çevresinde, taş ocağı olarak kullanılan sahalarda, işlenilmek üzere kayalardan kesilip çıkartılmış bloklara (tomruklara); mamul, yarı-mamûl veya henüz üretimin başlangıç aşamasında bulunan lâhitlere; ayrıca, gene aynı çevrelerde, muhtelif büyüklükte yığınlar, ya da kümeler oluş turan, imalât artığı kireçtaşı yongalarına rastlanması, lahit yapım, yahut genel olarak taş üretim ve işleme atölyelerinin yerlerinin kesin bir şekilde saptanmasına imkân vermektedir. Atölyelerin çalışma düzen ve sistemi ile, kullandıkları yön tem ve teknikler hakkında çok ayıntılı bilgilere sahip bulun mamakla beraber, bugünkü kalıntı ve izlerden, Örneğin lahit imalâtının nasıl gerçekleştirildiği hususunda oldukça iyi bir fikir edinilebilmektedir.M. S. II.-III. yüzyıllarda atölye sa yısının en yüksek değere ulaştığı ve bunların, bilhassa söz konusu dönemde yaygınlık gösteren, definlerde lahit kullanma âdetinin yarattığı ihtiyaçtan kaynaklanan talepleri karşılaya bilmek için maksimum kapasiteyle çalıştıkları anlaşılmakta dır. Bugünkü durumda genel görünümüyle Roma İmparatorluk Devrinin belirli bir safhasının (M. S. II. ve III. yüzyıllar) nekropol ' leri olma özelliğini taşıyan Termessos nekropol'le- ri, herşeyden önce, kapladıkları alanın genişliği ve ihtiva ettikleri mezar sayısının çokluğu ile dikkatleri çekmektedir. Nekropol ' lerin en belirgin özelliklerinden biri, kapsadıkları mezarların tipolojik açıdan gösterdiği çeşitliliktir. Öyle ki, Termessos nekropol ' lerinde, Klâsik Çağlarda genel olarak kullanılan hemen hemen bütün mezar tiplerine rastlamak mümkündür. Bu nekropol ' lerde, başka bir yerde eşine rastlanma yan, yahut benzerlerine çok ender tesadüf edilen mezar tipleri bulunduğu gibi; hemen her yerde karşılaşılabilen, yaygın mezar tiplerine ilişkin örneklerin de mevcut olduğu görülmektedir. Nekropol ' lerdeki mezarlar, bilhassa lâhitler, çeşitli hususlarda, genellikle Lykia ve Phrygia Bölgeleri başta- 716 - gelmek üzere, Kibyratis, Lykaonia, Isauria, Killkia, Bithynia ve Attika gibi, yakın yahut uzak bölgelere ilişkin mezarların etkilerini taşımaktadır. Öte yandan, gene Termessos nekro- pol ' lerindeki bazı mezarlar, bazı mezar tiplerinin ve geleneklerinin komşu bölgelere yayılmasında aracı-öncü rolünü oynamış, etkilerde bulunmuştur ki, bunda şehrin ulaşım açısın dan son derece elverişli coğrafî mevkiinin ( sitüasyonunun) çok büyük bir etken olduğu söylenebilir. Termessos nekropol'- lerinin en dikkate değer özelliklerinden biri de, kapsadıkları mezarların büyükçe bir kısmının yazıtlı olması, dolayısiyle, ölü gömme ve yakma âdetleri, defin usulleri, mezar hukuku, ölümden sonraki yaşam ile ilgili inançlar ve ölü kültü; ayrıca, kentte tapım gören tanrı ve tanrıçalar; resmî makamlar ve memuriyetler gibi konularda, gerek şehir, gerekse genel kültür tarihi açısından Önemli bilgilerin elde edilmesine im kân sağlamasıdır. Taş ocakları ve taşçı atölyeleriyle birlik te günümüze kadar gelebilmiş sayılı nekropol ' lerden birini oluşturmasıyla da dikkati çeken Termessos nekropol ' lerinin, Klâsik Çağ Anadolu nekropol ' leri arasında özel bir yere sahip bulunduğu; hatta, Roma egemenliği altındaki tüm Akdeniz Havzası ülkelerinin nekropol ' leri çapında önem taşıdığı söylene bilir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Pınara kaya mezarları

    The rock tombs of Pınara

    LÜTFULLAH UFUK ERDOĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    ArkeolojiSelçuk Üniversitesi

    Arkeoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERDOĞAN ASLAN

  2. Termessos antik kenti'nde kamusal görevler

    Public services in the ancient city of termessos

    ÇAĞDAŞ KARAAHMET

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Eski Çağ Dilleri ve KültürleriAnkara Üniversitesi

    Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ AYŞE YAKUT

  3. Termessos antik kenti ve dolayının jeolojisi arkeosismolojisi ve depremselliği

    Geology, archaeoseosmology and seosmocoty of Termessos ancient city regio

    E. HEVAL YARITAŞ ÇETİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Jeoloji MühendisliğiAkdeniz Üniversitesi

    Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERKAN KARAMAN

  4. Termessos arkeolojik sit alanının ekomüze kapsamında değerlendirilmesi

    The evaluation of Termessos archeological site in the frame of ecomuseums

    NERGİZ BELEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Peyzaj MimarlığıAnkara Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ELMAS ERDOĞAN

  5. Antalya ilindeki önemli tarihi yapılar üzerinde görülen bitkilerin ve zarar seviyelerinin belirlenmesi

    Determination of important historical buildings showing on plants and damage level in Antalya provincial

    DERYA TOSUN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    ZiraatSüleyman Demirel Üniversitesi

    Bitki Koruma Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HÜLYA ÖZGÖNEN ÖZKAYA

    YRD. DOÇ. DR. YASİN EMRE KİTİŞ