Geri Dön

Turkey's role in Afghanistan in the post 9/11 era

11 Eylül'den günümüze Türkiye'nin Afganistan'daki rolü

  1. Tez No: 911981
  2. Yazar: CANAN BAYRAM ÇUBUK
  3. Danışmanlar: YRD. DOÇ. DR. IŞIL ANIL
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2014
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 159

Özet

Afganistan jeostratejik anlamda hem küresel hem de bölgesel çapta önemli bir ülkedir. Asya Kıtası'nın Batı-Doğu ve Kuzey-Güney geçiş yönlerinde bir kavşak noktasında yer almakta ve Orta Asya ile Hint Okyanusu, Çin ile Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Orta Doğu ve Hint Alt kıtalarını birbirine bağlamaktadır. Kuzeyde Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan, doğuda Çin, güney ve güneydoğuda Pakistan, batıda İran ile sınır komşusudur. Üzerinde önemli ticaret yollarının geçmesi, bu yollar üzerindeki geçit ve tünellerin askeri açıdan değer taşıması ülkeyi, tarihin farklı evrelerinde değişik büyük güçlerin savaş alanına dönüştürmüştür. Orta Asya'dan Hint Okyanusu'na inen bölgedeki enerji kaynakları üzerinde dönen uluslararası rekabetin ötesinde, askeri-stratejik hesapların yapıldığı bir ülkedir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra günümüzde yaşanan Yeni Büyük Oyun'da da önemini koruması ve 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin bölgeye yerleşmesiyle birlikte, Orta Asya ve Güney Asya'ya ortak sınırları bulunan Afganistan bölgesel ve küresel güçlerin mücadele alanı haline gelmiştir. Afganistan'ı daha iyi anlamak için tarihsel bir özetle başlayan bu çalışma, müdahale ile başlayan 13 yıllık sürecin yaşanmasına sebep olan 11 Eylül sürecinde Türkiye'nin rolünü ele alıyor. Bu çalışmada, 11 Eylül sonrasında Pakistan, Hindistan, İran ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin önemli etkilerinin görüldüğü Afganistan'da Türkiye'nin üstlendiği görev ve Türkiye'nin yeni dönemde Çin, ABD, Rusya arasında enerji sahalarını kontrol etme yönündeki yarışta Afganistan'daki yerini güçlendirmesinin zorluğu ve bölgesel işbirliğinde Türkiye ve Afganistan diplomatik ve ekonomik ilişkilerin yanısıra, neden Türkiye'nin bölgede sembolik düzeyde bir ilişkisinin olduğu araştırılacaktır. NATO üyesi olarak Afganistan'da asker bulunduran tek müslüman ülke olması sebebiyle bu anarşik sistemin doğası gereği yaşanan mücadelede, Turkiye'nin politik ekonomik siyasal çabalarının kısa zamanda başarı getirmese de önemli olduğu anlaşılmıştır. Ancak Türkiye'nin politikasının AKP hükümeti ve Ahmet Davutoğlu ile birlikte başlayan süreçte çoğulcu aktif ve barışçıl bir dış politika izlenerek yürütülen Afganistan politikasının teorideki gibi olamadığı görülmektedir. 11 Eylül 2001 tarihinde New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırılar sadece ABD değil, bütün dünya daha önce benzeri görülmeyen terörle karşı karşıya geldi. Bu olaydan hemen sonra ABD olayın sorumlusu olarak Al-Kaide örgütünün başkanı Osama Bin Ladin'i sorumlu tuttu. O dönemde Taliban hükümetine sığınan Bin Ladin, ABD'nin taleplerine rağmen Taliban Hükümeti tarafından teslim edilmedi. Bunun üzerine ABD 7 Ekim 2001'de Afganistan'a yönelik“Kalıcı Özgürlük”operasyonu başlattı. Böylece tüm dünyanın dikkati“yıllardır Taliban'ın baskıcı yönetimine rağmen unutulmaya bırakılan”Afganistan üzerine yoğunlaştı. ABD Afganistan'a savaş açarken bunu BM'nin 51. maddesine (meşru müdafaa) dayandırmış, böylelikle NATO üyeleri ile birlikte adım atarak harekâtına meşruluk kazandırmıştır. 11 Eylül sonrasında ABD öncülüğündeki NATO güçlerinin Afganistan'a müdahalesi, Taliban'ın otoritesine son vererek ülkenin uluslararası yardımlar ile yeniden inşa edilmesinin gerekliliği üzerinde duruyor. Afganistan'ın müdahaleden sonraki on üç yıllık süreçte NATO'nun Uluslararası Güvenlik ve Yardım Gücü (ISAF)'nden Afgan Ulusal Güvenlik Güçleri (ANSF)'ine geçişini irdelerken sadece güvenliğin değil; ekonomik, kültürel ve teknolojik kalkınmanın da Afganistan'ın geleceğindeki önemi üzerinde duruyor. Son zamanlarda Afganistan'daki gelişmeler askeri güç ile ulusal çıkarları gerçekleştirmeye çalışan siyasi yaklaşımların başarısız olacağını göstermektedir. Çünkü değişen güvenlik ihtiyaçlarının geleneksel güvenlik araçlarıyla karşılamaya çalışılması yetersiz kalmaktadır. 2001'den bu yana ülkede süren yeniden yapılandırma çalışmalarına rağmen istikrarlı bir hükümet kurulamamıştır. Hükümet kurulduğundan beri dış yardımlara bağımlı olarak varlığını sürdürmektedir. Ülkede mevcut olan uyuşturucu ticareti ve yolsuzluk ile baş edilememektedir. Afganistanda istikrarsızlık, eğitimsizlik, güvenlik;siyasi güç paylaşımı ve az gelişmişlik en büyük problemdir. Afganistan'a hâkim olan istikrarsızlık, organize cinayetler, yaygın uyuşturucu trafiği Avrupa için en çok tehdit yaratan faktörlerdir. Bunlardan dolayı 2001 sonrası AB, UNAMA aracılığyla Afganistan'da en önemli organizasyonlardan birine dönüşmüştür. Ekonomik ve politik açıdan istikrarsız, eğitim seviyesi düşük, yolsuzlukların en çok yaşandığı ikinci ve fakir dünya ülkeleri listesinin başında yer almaktadır. Çekilmenin gerçekleşeceği yıl olan 2014'te yerel seçimler olarak nitelendirilebilecek Vilayet Şûrası seçimlerinin ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olmasıyla 2014'ün Afganistan için dönüm noktası olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Bu süreçte NATO'nun amacı Afganistan'da dünyaya entegre ve uluslararası toplumla işbirliği yapacak istikrarlı ve yaşayabilir bir devlet mekanizması inşası oldu. Afganistan'daki merkezi hükümetin ülkeye ne kadar hâkim olduğunun tartışıldığı bugünlerde Taliban'ın özellikle ülkenin güney ve batısında halen güçlü ve etkili bir varlığa sahip olması endişe kaynağı. NATO'nun askeri misyonunun 2014 yılında sona erecek olması sadece NATO üyelerinde değil, Afganistan'ın istikrarı ile yakından ilgilenen Rusya, Çin ve Hindistan gibi büyük ülkeler tarafından önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bu açıdan Afganistan'da terör ve uluslararası suç örgütlerine engel olacak istikrarlı bir devlet mekanizması inşa edilmesi konusunda uluslararası toplumda nadir görülen bir mutabakat olduğu söylenebilir. Bu konuda çeşitli ülkeler ve uluslararası örgütler öncülüğünde Afganistan'ın geleceğinin tartışıldığı çeşitli toplantılar düzenleniyor. Afganistan'ın terörizmin merkezi olmaması konusunda uluslararası toplumda bir mutabakat sözkonusu. Dolayısıyla gerekli ekonomik adımların atılıp terörün siyasi ve iktisadi altyapısının kurutulması ortak bir yaklaşım haline gelmiş bulunuyor. Uyuşturucu ticaretinin de terör gibi Afganistan'ın iktisadi altyapısının geliştirilerek aşılabileceği düşünülüyor. Radikal dini gruplar: Taliban, El Kaide ve Selefi grupların hem Afganistan'ı hem de bölgeyi istikrarsızlaştığını ve teröre de kaynaklık yaptığı düşünülüyor. Ülkeler arasında gerçek uyuşmazlık bu sorunların nasıl ve hangi yöntemlerle ortadan kaldırılacağı noktasında çıkıyor. Bazı ülkeler diğerlerini sorunun çözümüne yeterince destek vermemekle hatta çözümü engellemekle suçluyorlar. Komşu ülkeler kendisine dost ülkeler isterler. İran Batının çevreleme politikasından rahatsız ve ABD'nin bölgede etkisini azaltmayı amaçlar. Kendisine uygulanan ekonomik yaptırım sebebiyle ve kendi yolunu açabileceği nüfusunu bir açık kapı olarak Afganistan'ı görmektedir. Hindistan ise Afganistan'da kendilerine dost ama Pakistan'a dost olmayan bir yönetim istemektedir. Iran ve Pakistan'la aralarında Keşmir soırunu vardır. Bu sorun çözülmeden diğer sorunların çözülmesi rüyadır. Pakistan oldukça geniş ve uzun bir sınıra sahiptir ve sıkıştırılmaktan hoşlanmamaktadır. Durand Line ise Pakistan ve Afganistan arasında bugün devam eden sorunların en basilica zeminini oluşuturur. Türkiye'nin Afganistan'da birlik ve toprak bütünlüğü amacıyla bir politika izlemektedir. Ahmet Davutoğlu'nun“Stratejik Derinlik”kitabında havza kavramına bakmakta fayda vardır. Ayrıca“yumuşak güç”,“arabuluculuk rolü”,“aktif dış politika”Afganistan politikamızda önemli parametrelerdir. Afganistan bir havzadır. Orta Asya'da Türkmenler rahat ancak Özbekler, Tacikler içerdeki Özbek nüfusu güvenlik yüzünden endişelidir. Rusya ise Orta Asya'yı kendi ilgi sahası görmekte devam etmektedir. Çin de hem güvenlik hem de ekonomik anlamda bir kaygı gütmektedir. Afganistan'da hala ortaya çıkarılmamış maden kaynaklarının yürütmesini sürdürmektedir. ABD ise global bir güç olma çabasında Afganistanı enerji kaynaklarının Orta Asyadan geçirilmesinde etkilidir. Afganistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler diplomatik veya uluslararası bir dostluktan daha da ötededir. Atatürk zamanında diplomatik ilişkilerin başlamasından önce de bu iki ülkenin ilişkileri devam etmekteydi. 1921'de Emanullah ve Atatürk görüştü. İlişkiler soğuk savaş döneminde de gelişti. 1979 Sovyet işgaliyle hükümet ile ilişkiler seviyesi düştü. Ancak 2001'den bu yana gelişmektedir. Osmanlı Devleti'nin çöküşüne yakın ulusçuluk, ümmetçilik, Türkçülük fikirleriyle şekillen Türkiye'nin siyaseti, imparatorluğun yıkılmasından sonra, islam dünyası ile yakın ilişkiler sürdürmeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk resmi Afganistan'a gerçekleştirmesi bir tesadüf değildir. Emanullah döneminde Türkiye Cumhuriyeti'ni bir örnek alan Afganistan batıya karşı sadabakt paktında da gazi paşa tarafından davet edildi. Batı Afganistan'a yerleşirse, Asya'ya tepeden bakabilir. Tüm zenginliklerin merkezi olan Orta Asya'nın enerji yollarını kontrol edebilir. Çünkü Afgansitan Orta Asya'nın merkezi. Çini kontrol edebilir ve İran'ın kara sınırlarına dayanabilir. Rusya bir taş atımı mesafede durabilir. Orta Asya petrolleri Hint Okyanusuna kolayca çıkabilir. Ama Afganistan'da 200 yıldır hiçbir batı ordusu, büyük güç zafer kazanamadı. Sovyet işgaline karşı önce müücahidinleri destekleyen ve sonra da Talibana destek yağdıran US, 2000'li yıllarda kendi düşmanını yaratmış oldu. 2001'den bu yana da neredeyse bütün uluslararası kamuoyunun desteğiyle işgal ettiği Afganistan'a yerleşmiş durumdadır. 2014'te NATO güçlerinin ülkeden çekilmesi ile birlikte Afganistan'da siyasal yapının nasıl devam edeceğinin tartışıldığı bugünlerde Türkiye de bölgede yerini sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Türkiye'nin Afganistan'da yer alması batı tarafından da desteklense de, ordaki başarısını istemezler. Iran, Pakistan Türkiye'den daha önde. Afganistan Türkiye için hala birinci derecede önemli bir dış politika odağı haline gelmiş değil. Küresel bir değişimin sinyali olarak dinin yönetimlerde yer alması, global bir rejim değişikliğine gidildiği günümüzde, Afganistan ve Türkiye'nin ilişkilerini din boyutuyla değerlendirmek doğru olmasa da Türkiye'nin Afganistan'a yönelik politikalarında olumlu bir imaja sahip olmasının sebeblerinden biri de dini ve kültürel yakınlıktır. Türkiye'de son hükümet ile birlikte hızla gelişen yeni osmanlıcılık düşünceleri, duygusal bir ütopyanın ötesine geçememiştir. Soğuk Savaşı bitiminde Türkiye cumhuriyetleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalışan Türkiye, Afganistan'da izleyeceği politikalarla, Türkiye'nin potansiyeli sayesinde aktif, başarılı, güçlü olsa bölgede, Orta Asya Cumhuriyetlerinde olumlu bir imaj elde edebilir. bu hedefine daha çabuk ulaşabilir. Ve bu da Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni osmanlıcılık politikasının bir şekilde başarıldığı anlamına gelir ki daha gelişmiş bile olabilir. Brezinski- Büyük satranç tahtası'nda Avrasyanın Anahtarı diye adlandırdığı Afgnaistan'ın Türkiyeyi Osmanlının mirasçısı olarak görmesi, Osmanlı bütün islam aileminin lideri şeklinde kabul edilmesi Türkiye'nin diğer Nato üyelerinin arasında tek müslüman ülke olması Afganistanın güvenliğini diğer ülke askerlerinden farklı olarak savaş alanında değil de afgan halkının refahı için çalışması, Orta Asya Güney Asya Orta Doğu Afganistanın jeopolitik önemli. Bütün güçlerin mücadelesinde ABD Çin Hindistan, ABD Afganistanda görünürde kaybetse de aslında önemli bir söz sahibi oldu. Orta Asyadaki unsurları kontrol altında tuttu. Uyuşturucu trafiği bölgedeki radikal islami grupları kontrol edebilir. Hakkani radikal islamik gruplar. Özbeklistan Tajikistan uygun Doğu Türkistan İslami hareketlerinin beslendiği Pakistanda Hakkani olayları Doğu Türkistanda Çine karşı kullanır. Rusyanın arka bahçesini karıştırabilir. Iran için Afganistanı kullanabilir. Mesela Irak Savaşında tezkere çıkmadı diye sorun olmuşt. 2014'te de Türkiye mecburen terketmek orunda diğer NATO üyleri gibi. Ancak Türkiye bölgeye yönelik uzun vadeli stratejiler geliştirerek bölge liderliğine oynayabilir. Ancak oynayamamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren Türkiye ve Afganistan arasında sıcak ilişkiler gelişmiştir. Soğuk Savaş döneminde gerileyen ikili ilişkiler Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra Türkiye'nin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelik siyasi çabaları sonucunda Türk dış politikasında önemli bir zemine oturmuştur. Ancak Sovyet işgali, iç savaşlar ve Taliban döneminde Afganistan ve Türkiye arasındaki siyasi ilişkiler maslahatgüzarlığa düşmüştür. 11 Eylül olayları ise Türkiye'nin batı ile birlikte hareket ettiği bir dönem olmuştur. ABD'nin 11 Eylül olaylarından sorumlu tuttuğu Usame Bin Ladin ve El kaide üyelerinin Afganistan'da yönetimde bulunan Taliban tarafından korunduğunu savunan ABD, terörizme karşı savaş açması ve Afganistan'ı işgali ile birlikte Taliban rejiminin yerini seçimle başa gelen bir hükümet aldı. Türkiye de batı ile birlikte özellikle NATO bünyesinde Afganistan'da önemli bir rol üstelendi. Türkiye, 2001 sonrasında NATO kapsamında kurulan ISAF'ta liderlik yapmış ve Afganistan'ın güvenliğini sağlamak için barış gücü askeri bulundurmuştur. Ancak 2001'den 2013'e dek, Türkiye'nin Afganistan politikası batı ile uyumlu bir şekilde devam etmiştir. Günümüzde halen bölgesel rekabet alanı olan Afganistan'da Türkiye'nin etkili olması hem Türkiye çıkarları açısından hem de bölgesel güç olma yolunda önemlidir. Türkiye, Japonya ve Almanya ile birlikte Afganistan'da görev üstlenilmesine en sıcak bakılan ülkelerden birisi. Afganistan ile doğrudan sınırı bulunmayan hatta coğrafi olarak bölgeye oldukça uzak olan bu üç ülkenin Afganlar tarafından sempatiyle karşılanması anlaşılabilir bir durum. Türkiye'nin ayrıca Müslüman bir ülke olması onu Japonya ve Almanya'ya göre biraz daha ön plana çıkarıyor. Atatürk'ün öncülüğünde yapılan Türk modernleşmesi Afganlar tarafından mucizevi bir başarı hikâyesi olarak görülüyor. Kalkınmış, demokratik ve çoğulcu yapısıyla Türkiye, Batılılar tarafından da bir model olarak Afganistan ve diğer Müslüman bölge ülkelerine sunuluyor. Türkiye'nin ISAF bünyesinde aktif görev alması hem Afganlar hem de NATO üyeleri tarafından hep teşvik edilmiş. Afgan yetkililer Hikmet Çetin'in 2004-2006 yılları arasında üstlendiği NATO'nun Afganistan'daki Kıdemli Sivil Temsilcisi görevini gayet başarılı bir şekilde yürüttüğünü belirtiyorlar. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki Afganistan inisiyatifleri de Türkiye öncülüğünde başlatılmış. Yine Türk şirketlerinin Afganistan'da inşaat, maden ve imalat sektörlerinde aktif bir şekilde girmesi Afganların yanısıra pek çok aktör tarafından olumlu karşılanıyor. Afganistan'ın değişik şehirlerinde faaliyet gösteren Afgan-Türk okullarının ülkenin en başarılı okulları olduğu Afganlar tarafından özellikle vurgulanıyor. Afgan yetkililer bu okulların tüm etnik ve dini gruplara açık olmasını ülkedeki çok kültürlülüğün geliştirilmesi açısından bir fırsat olarak değerlendiriyor. Bununla birlikte Türkiye'nin Japonya ve Almanya'ya göre Afganistan'da bazı handikapları da bulunuyor. Türkiye'nin geleneksel olarak Pakistan'la arasının çok iyi olması Afganistan'da şüpheyle karşılanıyor. Afganlar Türkiye'nin Afganistan konusunda zaman zaman Pakistan'ın konumunu savunur duruma düştüğünü belirtiyorlar. Türkiye tarafından hem Pakistan hem de Afganistan'a sempatiyle bakılması doğrudan Af-Pak ilişkilerini düzeltmeye yetmiyor. Bu açıdan Ankara'nın İslamabad ve Kabil'i birbirine tercih etmeden bağımız bir ilişki geliştirmesi gerekiyor. Yoksa Ankara Afganistan ve Pakistan'ın arasını iyiniyetli olarak düzeltmeye çalışırken birini veya her ikisini birden kaybedebilir. Afganların Türkiye ile diğer bir endişesi ise Ankara'nın Afganistan'da ulusal mutabakatı sağlama adına Taliban ile müzakere yürütülmesini savunması. Afgan yetkililer Taliban'ı halen bir terör örgütü olarak görüyorlar ve Taliban'ın Afgan halkı üzerinde silah zoruyla denetim sağladığını düşünüyorlar. Dolayısıyla Türkiye gibi ülkelerin Taliban'ı muhatap almasının Afgan halkı üzerinde Taliban'ın meşruiyetini artırdığı gibi Kabil'deki hükümetin de gücünü zayıflattığını iddia ediyorlar. Afganistan konusunda muhakkak en önemli ülkelerden birisi de Çin. Konferans boyunca Afganistan'da istikrarlı bir devlet mekanizmasının nasıl kurulacağı ve bölgesel işbirliğinin buna nasıl katkı sağlayabileceği üzerinde duruldu. Konferansta tüm bölgesel ve küresel aktörlerin üzerinde uzlaştığı konu, Afganistan'ın mutlaka istikrarlı ve bütüncül bir ülke olarak varlığını koruması oldu. Ancak bu işin nasıl yapılacağı noktasına gelince kafaların karışık olduğu görülüyor. Tüm aktörlerin kendisine göre bir yol haritası var. Ortak yol haritasına ulaşmak ise şimdilik pek mümkün gözükmüyor. Türk hükümeti ve Türkiyede'ki sivil toplum kuruluşları Afganistan'da düzenlenen uluslararası birçok insani ve ekonomik yardım projelerine destek olmuşlardır. TİKA fonundan aktarılan sermaye ile eğitim, sağlık ve altyapı alanında Afganistan'da iyileştirme faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda TİKA, Afganistan'da güvenli içme suyu elde edilmesi için gerçekleştirilen projelere destek fonu ayırmıştır. Güneydoğu Anadolu Projesi“GAP”Afganistan'ın Celalabad şehrinde sulama faliyetlerinin nasıl gerçekleştirileceği ile ilgili proje çalışmalarına öncülük etmiştir. Türkiye, BM ve diğer uluslararası kuruluşların Afganistan'a düzenlediği gıda yardımı kampanyalarında her zaman en fazla gıda bağışı yapan ülke olmuştur. Türkiye Afganistan'a yardım amacıyla 2004 yılında düzenlenen Tokyo Konferansı'nda, Afganistan İmar Fonu'na 1 milyon Dolar, 31 Ocak 2006 tarihinde düzenlenen Londra Konferansı'nda 5 yıl için 100 milyon Dolar, 2008 Paris Konferansı'nda da 3 yıl için 100 milyon Dolar yardım yapmayı taahhüt etmiştir. Bu fonun, T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) aracılığıyla ve proje temelli kullanımına karar verilmiştir. 8 Temmuz 2012 tarihinde düzenlenen Tokyo Konferansı'nda ülkemiz, 2015-2017 dönemi için kapasite inşasına ve insan kaynaklarının gelişimine dair koşulları göz önünde bulundurarak kalkınma projeleri için 150 milyon Dolar yardım taahhüdünde bulunmuştur. Ayrıca 2014 yılından sonra Afgan Ulusal Güvenlik Kuvvetlerine (ANSF) 60 milyon Dolar mali katkı yapacağımız ifade edilmiştir. Bugüne kadar Afganistan'a yapılan yardımların toplam miktarı bütün masrafların dahil edilmesiyle 300 milyon Doları bulmaktadır. TİKA'nın Eylül 2004'ten itibaren Afganistan'da yürüttüğü kalkınma programı, ülkemizin bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük dış yardım programıdır. Kabil ve Mezarı Şerif'te TİKA Program Koordinasyon ofisleri kurulmuştur. Cevizcan ve Vardak İl İmar Ekipleri bünyesinde de TİKA uzmanları görev yapmaktadır. Türkiye, NATO kararları doğrultusunda Afganistan'ın çeşitli bölgelerinde kurulan İl İmar Ekibi (Provincial Reconstruction Team-PRT) çalışmalarına katkı amacıyla bir PRT faaliyete geçirme kararı almıştır. Ülkemizin PRT'si, Kabil'in güneybatısında yer alan Vardak Vilayeti'nde Kasım 2006'da faaliyetlerine başlamıştır. Afganistan'da faaliyet gösteren ikinci İl İmar Ekibi Kabil'in kuzeybatısında yer alan Cevizcan Vilayeti'ndedir. Cevizcan İl İmar Ekibi'nin açılışı Sayın Bakanımız tarafından Kabil Konferansı'nın akabinde 21 Temmuz 2010 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Ülkemiz PRT'sinin en önemli özelliği, operasyonel personelin sivillerden oluştuğu tek PRT olmasıdır. PRT'mizin en üst yöneticisi ve sivil koordinatörü olarak Bakanlığımızdan diplomatlar atanmakta, ülkemizin çeşitli kurumlarından uzman ve eğitmenler bir yıla kadar PRT'mizde görevlendirilmektedirler. Ülkemizin sadece Afganistan'a değil sel ve deprem felaketleriyle bağlantılı Pakistan'a yönelik de ciddi yeniden yapılandırma ve insani yardım projeleri vardır. Bu projeler Başbakanlık Afet Yönetim Başkanlığı eşgüdümünde Sağlık Bakanlığı, TİKA, TOKİ işbirliğinde yürütülmektedir. Halk için sağlanan imkânlar artarak devam etmiş, bazı sektörlerde karşılaşılan aksaklıklar giderilmeye çalışılmış, ülkede istikrarın sağlanması refah seviyesinin yükseltilmesi, zarara uğrayan altyapıların yeniden yapılandırılması kapasite geliştirme ile eğitim, sağlık, tarım ve kadınların beceri kazanması hakkında olduğu gibi diğer alanlarda da birçok projeler gerçekleştirilmiş olup, bazı projeler halen devam etmektedir. Uyuşturucu konusunda da çeşitli çalışmalr vardır. Türkiye bu konuda Afgan kuvvetleri eğitmekte ancak kendisi askerleriyle uyuşturcu kaçakçılığının önüne geçmez. Afganistan-Pakistan-Türkiye üçlü zirvelerinin karşılıklı güvenin güçlendirilmesinde önemli bir işlevi vardır. Kurumsal bir diyalog platformu iki ülke kurumları arasında da ikili görüşmelerin kolaylaştırılmasına katkıda bulunmaktadır. İstihbarat ve askeri kurumlar da buna dahildir. TEPAV ve TOBB 'un ev sahipliği yaptığı özel sektör ayağı da vardır. İki ülke arasında imzalanacak ticaret ve gümrük anlaşmaları ticareti kolaylaştırabilir. ABD'nin ticaret anlaşmasının aktinde önemli bir çabası olmuştur. Öte yandan üçlü süreçten kısa vadede kesin ve somut sonuçlar beklenmemelidir. Zira bölgesel güvenlik ve karşılıklı güven sorununun kısa vadede aşılması mümkün değildir. Ayrıca Hükümetlerin kontrolünde olmayan alt grupların menfaat çatışmaları ve bağımsız tutumları üst düzeyde alınan kararların uygulanmasını güçleştirmektedir. Afganistan çok etnikli bir ülkedir. Taliban sonrası ise etnik gruplar arası iyice açılmıştır. Türkler her türlü gruba da nötr kalmaya çalışmışlardır. Türkiye' onların siyasete katılmalarını desteklemektedir. Türkiyenin bakış açısıyla, ayrım yapmak sorunların artmasına neden olur ve en büyük yanlıştır. Böylece Kuzey Afganistan'da Türk kökenli halkla ( Özbek ve Türkmen) tarihi ve kültürel bağları, Afgan halkının sıcak yaklaşımı, Türkiye'nin samimiyetle kalkınmaya yönelik katkıda bulunma çabası, halkla diyalog içerisinde olmak, Türkiye'nin projelerini gerçekleştirmesinde büyük kolaylık sağlamaktadır ve ayrıca bölgedeki etkinliğimiz açısından büyük bir avantajdır. Bununla birlikte uluslararası düzeyde Afgan Hükümeti'nin güçlendirilmesi çabasıyla çelişebilmektedir. Her proje için Afgan Hükümeti'yle protokol imzalanmaktadır. Türkiye arıca Afganistan'a siyasi çalışmaları için, Afgan hükümeti Bariş süreci, Yüksek Barış konseyi, Talibanla müzakere her şey için önemlidir. Afgan owned Afgan led olması gerektiğini dile getirir Türkiye. İki ülkeye de eşit davranmakta ve kendisine güveniliyor. Ancak mediator rolünden çok facilitator, katalizör görevini görüyor, böylece aralarında ısı yükselmesini önlüyor. Sonuçta üç boyutlu bir sürece dahil oluyor 2007'den sonra. Diyalog, Güvenlik ve Kalkınma şeklindedir. İstanbul ve Ankara süreçleri öne çıkar diyalog kapsamında. Güvenlik anlamında Ordu, Emniyet, İstihbarat teşkilatları önemlidir. Kalkınmada ise bütün bölgenin sıkıntısı, Türkiye'nin ekonomik avantajları ve özel sektörleri var. İstanbul Forumu, TOBB ve özel şirketler gerçekleştirdi. Türkiye 3 yıllık 2015-2017 sıralarında 60 milyon Afgan güvenliğine, 150 milyon kalkınma yardımlarına ayıracak. Onun dışiında osn 10 yılda 300 milyonun geçen yardım ve milyara ulaşan masraf etmektedir insan gücüyle birlikte. Afganistan ve Pakistan sınırına gittiklerinde karşılarındaki adamları interact olmaları için NATO'ya gore güven arttırıcı bir önlem olarak komando tatbikatlarına ev sahipliği yapar Türkiye. Afganistan da Pakistan da Türkiyenin bu rolünden memnunlar. İranlılar, Ruslar, Çin, İngilizler de Türkiye'yi taklit etmişlerdir. Türkiye başarılı olur çünü empati kurabilir ve nötrdür. Batı bunu yapamaz. Mesela İngilizler bu anlamda üç konferans düzenlemiş ama sonra her şeyden vazgeçmiştir. Güven arttırıcı diyalog, sinerji arttırıcı, Afganisyan odaklı bölgesel organizasyonlar vardır. Afganistan'da barış zamana alacak . Cevizcan ve Vardak'taki İl İmar Ekiplerimizin Sivil yapıda olması da yeniden yapılandırmaya yönelik samimi çabanın bir göstergesidir. Askeri yapılanma içinde sivil uzmanları barındıran diğer İl İmar Ekibi yapılanmaları ciddi eleştirilere maruz kalmışlardır. Çek Cumhuriyeti'nin bizim gibi Sivil yönetime sahip bir PRT'si vardır. Afganistan'a harcanan milyarlarca dolar kaynağın samimiyetle ülkenin altyapısına ve kurumsal yapılanmasına harcanması, sivil alandaki harcamaların, askeri alandaki harcamaların üzerine çıkartılması ve eğitime ağırlık verilmesi şarttır. Bu çerçevede, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi NATO üyelerine büyük sorumluluk düşmektedir. Bu anlamda başarılı bir tablo çizilmemiştir. Afgan Hükümeti'ne Dünya Bankası ve diğer kanallardan aktarılan kaynakların denetim sorunu bulunmaktadır. Ülkemizin yeni yapılandırma politikası barışı kurma ( peace making) çabasının bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Afganistan'daki en büyük sıkıntılardan biri halkın geçim kaynaklarının az olması, kamu kaynaklarının inşa edilerek teslim edilen hastane, okul, soğuk hava deposu gibi alt yapı unsurlarının tamir ve bakımını ve işletmesini gerçekleştirmeye yetmemesidir. Ülkemizin Vardak'ta inşa ettiği soğuk hava depolarının atıl kalması üzerine çiftçiler birliğiyle işbirliğinde işletilerek ABD'yle de işbirliğinde Hindistan'a elma ihracı çok güzel bir model projedir. Bu çerçevede, bölgesel kalkınmaya vurgu da önemlidir. Bölgesel altyapının güçlendirilmesi, ticari ve sanayi alanındaki ilişkileri olumlu yönde etkileyecektir. Bu çerçevede, Afganistan Bölgesel Ekonomik İşbirliği Konferanslarında (RECCA) alınan kararlara dikkat edilmelidir. Türkiye bölgesel işbirliğinde öncü bir rol üstlenmiştir. Bu çerçevede Güven Artırılmasına Yönelik İstanbul Süreci halen devam etmektedir. Türkiye her zaman iyi niyetli bir çaba gösteriyor. Ama yaptıklarıyla dedikleri ters oluyor. Eğer Türkiye Afganistan sorunlarını Pakistan kanalıyla çözmek isterse yararlı olmaz. Pakistan başka bir şey yapıyor. Pakistanda kontrol devlet elinde değil. Askerler ayrı bir güç iken devlet ayrı bir güç. Pakistan istihbaratı devlet unsuruyla .2014'te belirsizlik var. Kafası karışmış durumda. ABD bir yandan askerleri toptan çekiyorum diyor ama sonra da bir kısım güç kalmalı diyor. Maksat bu ki Afganistanla protokol imzalamak istiyorlar. Afganistanla bayrak kendi adayını ön plana çıkarmak için siyasi oyun oynuyor. Afganistan politikasnı pakistan kanalıyla yönetmek istemesi samimi olmuyor. ABD kendi çıkarları doğrultusunda Afganistanda barış huzur sükunet teröristlerden arındırılmış bir afganistan istiyoruz diyorlar ama kendi yararları için hazırlanıyor. Oysaki, Afganistanın kendi çıkarları için değil. Çin Rusya Orta Asya Cumhuriyetleri, Pakistan üzerinden değil, direkt politika güdülmeli. Bu ülkeler kendi çıkarlarını varlıklarını hissettirmeyi ve bölgede kendi varlıklarını sürdürmeyi düşünüyorlar. Batı ülkeleri ve Pakistan arasında arabulucuk rolünde liderlik yapmaya çalışan Türkiyenin çabaları halk için olumludur. Ancak dış politika açısından teoriden uzaklaşılmaktır.

Özet (Çeviri)

This thesis presents Turkish foreign policy towards post‐9/11 Afghanistan. Turkey has important contributions for a Western-led military operation and other humanitarian assistance in a Muslim-majority country (Afghanistan) and region (Central Asia) having Muslim-majority population since the intervention by the United States and the North Atlantic Treaty Organization (NATO). In this regard, Turkey seeks for stabilising Afghanistan through training of the Afghan National Military Forces, enhancing civil-led PRTs, providing humanitarian assistance, leading to diplomatic initiatives as regional peace-broker between the conflicting parties. This thesis tries to uncover that Turkey's Afghanistan policy is in a coherence with newly developed security culture which relies on soft power tools and mediation and with the subsequent transformations in U.S./NATO policy in the country. Turkey's efforts for a peaceful region has invaluable contribution towards global peace and stability. However, Turkey seems to have few instruments to affect the situation on the ground.

Benzer Tezler

  1. Güvenlikleştirme kavramı ve 11 Eylül sonrası Türkiye'nin Orta Doğu'ya yönelik dış politikası

    Securitization Concept and Turkish Foreign Policy for the Middle East After the September 11

    HAKAN AYDIN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Uluslararası İlişkilerHarp Akademileri Komutanlığı

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ESRA HATİPOĞLU

  2. Dünya ekonomisindeki işbirliği çabaları ve KEİB Projesi örneği

    Cooperation initiatives in the world economy and the example of BSECR Project

    KAZIM UĞUR KIZILASLAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1996

    EkonomiAnkara Üniversitesi

    DOÇ.DR. BASKIN ORAN

  3. 1973 sonrası Afganistan'da siyasal partilerin gelişmesi ve Cünbiş Partisi örneği

    The development of political parties in afghanistan after 1973: The case of Junbesh Party

    İZZETULLAH ZEKİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Siyasal BilimlerNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ŞABAN TANIYICI

  4. 1973 sonrası afganistan'da siyasal partilerin gelişmesi ve Cünbiş Partisi örneği

    The development of political parties in afghanistan after 1973: The case of Junbesh Party

    İZZETULLAH ZEKİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Siyasal BilimlerNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ŞABAN TANIYICI

  5. Yükselen güçlerin uluslararası sisteme entegrasyonu: Türkiye örneği

    Integration of rising powers into the international system: The case of Turkey

    HÜLYA KINIK

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Uluslararası İlişkilerKaradeniz Teknik Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZGÜR TÜFEKÇİ