An agent-based approach to assess the impact of electricity generation on carbon emissions
Bir ajan temelli yaklaşim ile elektrik üretiminin karbon emisyonlari üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi
- Tez No: 935555
- Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET ÖZGÜR KAYALICA, PROF. DR. ÖMER LÜTFİ ŞEN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Enerji, Energy
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Yer Sistem Bilimi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 137
Özet
Bu çalışma, iklim değişikliği, elektrik üretimi ve ekonomik politikalar arasındaki karmaşık ilişkiyi, özellikle Türkiye'nin elektrik üretim sektörü üzerinde yoğunlaşarak incelemektedir. Araştırma, çeşitli enerji kaynaklarının ülkenin elektrik karışımına katkısını ve gelecekteki politikaların bu dinamikleri nasıl etkileyebileceğini keşfederek karbondioksit (CO2) emisyonlarını azaltma konusundaki kritik zorlukları ele almayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, enerji, ekonomi ve çevre politikaları arasındaki karmaşık etkileşimi ve bunların Türkiye'deki elektrik talebi, üretimi ve CO2 emisyonları üzerindeki etkisini incelemektir. Ülkenin özel coğrafi ve iklimsel koşullarını dikkate alarak, enerji-iklim politikalarının iklim değişikliği etkisi altındaki CO2 emisyonlarını nasıl şekillendirebileceğini değerlendirmek için bir ajan tabanlı simülasyon modeli ve Küresel İklim Modelleri (KİM) verileri kullanılmaktadır. Çalışma, Türkiye için en doğru KİM'leri belirleme, iklim değişikliğinin gelecekteki elektrik üretimini nasıl etkileyeceğini değerlendirme, artan soğutma ihtiyaçlarını tahmin etme, farklı politikaların elektrik üretimi kaynaklı CO2 emisyonlarını azaltmadaki etkinliğini değerlendirme ve Türkiye'nin elektrik karışımındaki ve üretim kapasitesindeki değişimleri analiz etme gibi birkaç temel hedef belirlemektedir. Bu hedefler aracılığıyla, çalışmanın Türkiye'deki sürdürülebilir enerji planlaması ve politika geliştirme için stratejik içgörüler sağlaması amaçlanmaktadır. Çalışmanın merkezinde, KİM'lerden gelen gelecekteki iklim projeksiyonlarını entegre eden bir ajan tabanlı simülasyon modelinin geliştirilmesi bulunmaktadır. Bu model, karbon vergileri veya yenilenebilir enerji teşvikleri gibi çeşitli politika senaryoları ile detaylı deneyler yapma olanağı tanımaktadır. Çeşitli politika sonuçlarını simüle ederek, çalışmada elektrik üretimi kaynaklı CO2 emisyonları üzerindeki potansiyel etkileri ve farklı stratejilerin emisyonları azaltma konusundaki etkinliğini belirlemeye yönelik değerli içgörüler sağlanmaktadır. Araştırma metodolojisi birkaç ana adımı içermektedir. İlk olarak, CMIP6 deneyinden elde edilen iklim verileri toplanarak gözleme dayalı verilerle karşılaştırılmakta ve Türkiye'nin iklim koşullarını en doğru şekilde temsil eden KİM'ler belirlenmektedir. Bu modeller, yüksek emisyon senaryosunda gelecekteki iklim değişkenlerini tahmin etmek için kullanılmakta ve bu, iklim değişikliğinin Türkiye'nin enerji sistemleri üzerindeki etkilerini anlamak için bir temel sağlamaktadır. Gelecekteki iklim değişkenlerinin değerlerini tahmin etmek için Extreme Gradient Boosting makine öğrenme yöntemi kullanılmaktadır. Bu makine öğrenme yaklaşımı, verilerdeki karmaşık ve doğrusal olmayan ilişkileri ele alma yeteneği nedeniyle tercih edilmiştir. Eğitim veri seti ile eğitilip test veri seti ile hata oranları en aza indirilen modeller, daha sonra SSP5-8.5 iklim senaryosu altında gelecekteki iklim değişkenlerini tahmin etmek için kullanılmakta ve bu, enerji sistemleri üzerindeki potansiyel gelecekteki iklim etkilerini anlamak için sağlam bir temel sağlamaktadır. İklim verileri işlendikten sonra, çalışma, Türkiye'deki enerji manzarasını değerlendirmek için kritik öneme sahip olan elektrik talebi, soğutma derece günleri (CDD) ve rüzgar ve güneş enerjisi sistemlerinden elektrik üretimi gibi temel enerji göstergelerini tahmin etmektedir. Ayrıca, teknoloji yatırım kararları için yarar fonksiyonu ağırlıkları Analitik Hiyerarşi Süreci ve Çok Kriterli Fayda Tekniği aracılığıyla belirlenmektedir. Bu yöntemler, çeşitli kriterleri ve paydaş tercihlerini dikkate alarak farklı enerji teknolojilerine yatırım önceliklerini belirlemek için sistematik bir yaklaşım sunmaktadır. Çalışmanın önemli bir yönü, farklı enerji politikalarının elektrik üretimi kaynaklı CO2 emisyonları üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesidir. Ajan temelli model (ABM), hükümet, bağımsız enerji üreticileri (IPP'ler) ve piyasa güçleri arasındaki etkileşimleri simüle ederek çeşitli politika senaryolarının elektrik üretimi ve emisyonlar üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz etmektedir. Bu yaklaşım, çevresel etkiyi asgariye indirerek sürdürülebilir enerji üretimi sağlamak için en etkili stratejilerin belirlenmesine olanak tanımaktadır. Türkiye'nin elektrik üretim projeksiyonları, sıcaklık artışlarından kaynaklanan verimlilik kayıpları nedeniyle güneş enerjisi üretiminde önemli bir düşüş öngörmektedir. Akdeniz ve Doğu Karadeniz bölgelerinde en büyük azalmanın yaşanması beklenirken, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin fotovoltaik güneş enerjisi santralleri için ekonomik olarak uygun olmadığı görülmektedir. Buna karşın, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde güneşten elektrik üretiminde en az düşüş yaşanacağı öngörülmektedir. Rüzgar enerjisi üretiminin ise Trakya ve kuzey Orta Anadolu bölgelerinde artması, Doğu Karadeniz ve Uşak-Kütahya-Eskişehir-Bolu bölgelerinde ise azalması beklenmektedir. Soğutma Derece Günleri (CDDs), soğutma enerji talebini tahmin etmede kullanılan bir metrik olarak çoğu şehirde, özellikle Akdeniz ve güneydoğu bölgelerde, önemli bir artış göstermektedir. KİM'lerin çıktıları, 2020'den 2040'a kadar genel bir artış göstermekte olup, büyüyen soğutma taleplerini yansıtmakta ve iyileştirilmiş soğutma altyapısının gerekliliğini vurgulamaktadır. 2031 ve 2032 yıllarında dikkate değer artışlar gözlemlenmektedir, ardından gelen yıllarda ise hafif düşüşler ve toparlanmalar yaşanmaktadır. Veriler, iklim değişikliğinin enerji tüketim desenleri üzerindeki etkisini öne çıkararak, sürdürülebilir enerji çözümleri ve iklim uyum stratejilerine olan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Bu çalışma, çeşitli enerji politikalarının kapasite genişlemeleri, elektrik fiyatları ve CO2 emisyonları üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirmektedir. Bir temel senaryo ve dokuz farklı politika senaryosunu inceleyerek, yenilenebilir enerji kaynaklarının (YEK) kritik rolünü ve farklı politika önlemlerinin iklim ve enerji sorunlarına nasıl yanıt verebileceğini vurgulamaktadır. ABM çıktıları, elektrik talebini neredeyse doğrusal bir artış olarak göstermekte, talebin 2030'da 456 TWh, 2035'te 521 TWh ve 2040'ta 571 TWh seviyelerine ulaşması öngörülmektedir. Endüstriyel elektrik talebinin 2040'a kadar toplam talebin %50'sini aşması, konut ve ticari sektörleri geçmesi beklenmektedir. ABM'nin projeksiyonları ayrıca, elektrik üretim teknolojilerinin gelecekteki dağılımı hakkında içgörüler sunmakta ve politika senaryolarının kapasite genişlemesi ve emisyonlarla başa çıkmadaki önemini vurgulamaktadır. Fotovoltaik (PV) güneş enerjisi kapasitesinin önemli ölçüde büyümesi öngörülmektedir; temel senaryoda 2030'da 28,7 GW ve 2040'ta 79,5 GW'a ulaşması beklenmektedir. Kurumlar vergisi oranlarını düşürme gibi politika önlemleri, PV kapasitesini 2040'a kadar 94 GW'a çıkarabilmektedir. Rüzgar enerjisi kapasitesinin de artması beklenmektedir, ancak bu artış PV'ye göre daha yavaş olacaktır. Doğalgaz santralleri genişlemesi beklenirken, kömür santralları kapasitesi büyük ölçüde değişmeyecektir. Nükleer enerji, temel yük güvenilirliği nedeniyle doğalgaz santralları ihtiyacını azaltabilir. Elektrik fiyatlarının kapasite genişlemeleri nedeniyle 2029'a kadar düşmesi, sonrasında ise stabil hale gelmesi öngörülmektedir. En uygun fiyatların, hem karbon vergisi hem de yenilenebilir enerji teşvik politikaları uygulandığında elde edileceği projeksiyon edilmektedir. Ancak, politika müdahaleleri olmadan, fiyatların artması, özellikle nükleer enerjinin entegrasyonu ile birlikte olabilmektir. Yenilenebilir teknolojilerin maliyet düşüşleri, PV ve rüzgar enerjisi dahil, devam etmesi beklenmektedir ve bu durum onları daha ekonomik hale getirecektir. PV sistemleri için yatırım maliyetlerinin 2023'ten 2040'a kadar %19'dan fazla düşmesi, rüzgar enerjisi maliyetlerinin ise yaklaşık %16 azalması öngörülmektedir. Biyokütle ve jeotermal teknolojiler de maliyet düşüşleri yaşayacak, ancak hidroelektrik, doğalgaz ve kömür gibi geleneksel kaynaklar minimal değişiklikler gösterecektir. Bu eğilimler, daha temiz ve sürdürülebilir enerji sistemlerine geçişi güçlendirmektedir. Analiz, tüm senaryolar kapsamında güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinin kapasitelerinde tutarlı bir artış göstermektedir. Bu YEK genişlemesi, 2032'de CO2 emisyonlarının zirveye ulaşmasına ve ardından düşmeye başlamasına yol açmaktadır. Bu düşüş, enerji karışımındaki YEK'in artan payına atfedilmektedir. Ancak, CO2 emisyonlarındaki azalma derecesi, uygulanan özel enerji-iklim politikalarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. En yüksek CO2 emisyonu azalmasını sağlamak için çalışma, nükleer enerji kullanımı, karbon vergisi ve enflasyona göre ayarlanmış YEK teşviklerinin kombinasyonunu önermektedir. Bu entegre yaklaşım, düşük karbonlu enerji sistemine geçişi hızlandırmakla kalmayıp, yenilenebilir enerji projelerinin finansal uygunluğunu da artırmaktadır. Bu optimal senaryoda, 2022'den 2040'a kadar CO2 emisyonlarının %11'den fazla azaltılması mümkün olabilmektedir. Nükleer enerjinin rolü de oldukça önemlidir. Ek bir politika olmaksızın nükleer enerji santrallerinin devreye alınması, toplam CO2 emisyonlarını %5.3 oranında azaltabilir. Bu potansiyel faydalara rağmen, nükleer enerjinin yaygın olarak benimsenmesi yüksek başlangıç yatırım maliyetleri ve kamu şüpheciliği gibi zorluklarla karşı karşıyadır. Bu nedenle, hükümet müdahalesi, nükleer altyapı gelişimini desteklemek ve kamu endişelerini ele almak için gerekli olabilir. Elektrik fiyatları açısından, çalışma, YEK kapasitelerindeki artış nedeniyle fiyatların 2029'a kadar düşmesini ve ardından bir istikrar dönemine girmesini öngörmektedir. Fiyatların tüm senaryolar arasında MWh başına 25 ila 31 dolar arasında dalgalanması beklenmektedir. YEK sübvansiyonları, YEK santrallerinin daha düşük teklifler sunmasını sağlayarak elektrik fiyatlarının genel olarak düşürülmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Nükleer enerji ve YEK sübvansiyonlarının kombineli olarak uygulanması, hem CO2 emisyonlarını hem de elektrik fiyatlarını minimize etmede en etkili strateji olarak ortaya çıkmakta ve çevresel ve ekonomik iyileşmelerin iki yönlü avantajını sunmaktadır. Çalışma ayrıca YEK'lerin piyasa dinamikleri üzerindeki etkisini de vurgulamaktadır. Düşük marjinal maliyetlere sahip olan YEK'ler,“merit-order etkisi”olarak bilinen bir duruma yol açar; bu durum, daha yüksek maliyetli üretim yöntemlerinin yerini alarak genel piyasa fiyatlarının düşmesine neden olur. YEK kapasiteleri arttıkça, elektrik üretiminin ortalama marjinal maliyeti azalır ve bu da daha istikrarlı ve uygun maliyetli elektrik fiyatlarına katkıda bulunur. Elektrik talebinin ABM kullanılarak hassas bir şekilde tahmin edilmesi, enerji verimliliğini artırma, talep tarafı yönetimini geliştirme ve şebeke optimizasyonu çabalarını ilerletme açısından kritik bir öneme sahiptir. ABM, sektör düzeyinde elektrik tüketimini yönlendiren faktörlere derinlemesine bakarak enerji israfını azaltma, yük desenlerini ince ayar yapma ve enerji verimli teknolojiler ve yöntemlerin benimsenmesini teşvik etme yollarını aydınlatmaktadır. Bu proaktif yaklaşım, kamu hizmetleri, şebeke işletmecileri ve politika yapıcılara talep yanıtı girişimleri, zaman dilimine bağlı fiyatlandırma stratejileri ve enerji verimliliği teşvikleri gibi özelleştirilmiş müdahaleleri uygulamak için eyleme dönük bilgiler sağlamaktadır. Bu önlemler, sadece sistem maliyetlerini azaltmayı değil, aynı zamanda enerji tüketimi spektrumunda genel enerji verimliliğini artırmayı da hedeflemektedir. Sonuç olarak, bu araştırma, enerji politikasına yönelik çeşitlendirilmiş ve entegre bir yaklaşımın önemini vurgulamaktadır. Yenilenebilir enerji genişlemesi, nükleer enerji kullanımı ve hedeflenmiş sübvansiyonlar ile vergiler gibi stratejileri bir araya getirerek, Türkiye iklim değişikliği nedeniyle karşılaştığı zorlukları etkili bir şekilde aşabilir ve sürdürülebilir ve dirençli bir enerji geleceğine geçiş yapabilir. Çalışma, politika yapıcılara etkili enerji-iklim politikaları oluşturma ve çevresel olarak sorumlu ve ekonomik olarak uygulanabilir bir enerji manzarası elde etme konusunda uygulanabilir içgörüler sunmaktadır.
Özet (Çeviri)
The research addresses the complex interplay between climate change, energy production, and economic policies in general and the specific context of the electricity generation sector in Türkiye. This research will seek to respond to critical challenges related to CO2 reduction, showing how different sources of energy can provide the country's energy mix and how future policies might influence these dynamics. The main focus of this research is to study the interaction of energy, economic, and environmental policy in a complex way, showing its consequences for electricity demand and generation and CO2 emissions in Türkiye, taking into account its specific geographical and climatic condition. The agent-based model (ABM) and Global Climate Model (GCM) data are used in this study to evaluate the influence of different future policies on framing electricity generation-based CO2 emissions in a climate change regime. Some of the key objectives of this study include identifying the most accurate GCMs for Türkiye, assessing how climate change is going to influence future electricity production, projecting increased space cooling needs, assessing the effectiveness of different policies in reducing CO2 emissions, and analyzing changes in the electricity mix of Türkiye and the generation capacity over time. These objectives, therefore, enable the study to provide strategic information on sustainable energy planning and policy development in Türkiye. In the central place, a model of agent-based simulation will be developed, allowing for an experiment in greater detail with scenarios on different policies, such as carbon taxes and subsidies for renewable energy. Through this study, different policy outcomes can be simulated to provide information on the likely impacts on CO2 emissions, and to help identify effective ways of reducing it while ensuring electricity reliability. The research methodology involves several key steps. First, climate data from the CMIP6 experiment is collected and compared with observation-based data to identify the GCMs that best represent the climatic conditions in Türkiye. Those models are then used to predict future climate variables under a high-emission scenario, providing a basis for understanding how climate change might impact Türkiye's energy systems. In estimating the future values of climate variables, a machine learning approach using Extreme Gradient Boosting was utilized. Another important aspect of this investigation is the evaluation of various energy policies and their consequences in terms of CO2 emissions from generated electricity. The ABM will simulate the interaction of government, the Independent Power Producers (IPPs), and the market forces deep into the various policy scenarios that could influence energy production and its related emissions. This would permit the identification of the best strategies leading to sustainable electricity generation with the least environmental impact. Turkey's electricity output forecast, while showing a high decline in solar power generation due to efficiency loss, it increases the effect of the rising temperature. The declines are projected to be highest in the Mediterranean and the Eastern Black Sea Regions. The least amount of solar potential is exhibited by the Eastern Black Sea Region, making this region economically unviable for photovoltaic solar power plants. This decrease in the Marmara and Southeastern Anatolia Regions is relatively less in percentage. It is observed that wind power production will increase, especially in the Thrace region and the north of Central Anatolia, where a decrease in wind power is observed in the Eastern Black Sea and Uşak-Kütahya-Eskişehir-Bolu region. It is expected that global warming will elevate Cooling Degree Days (CDD) by almost two and a half times in the majority of Turkish cities-mostly Mediterranean as well as the southeastern part of the country. Changes in cooling requirements thus represent an overall increase of CDDs in the period 2020-2040, computed from the GCM's output, thus bringing to the fore the need for structural improvement in their cooling infrastructure. This research covers a wide analysis of how various energy policy options impact the electricity sector of Türkiye concerning capacity expansion, electricity price, and CO2 emissions. The study applies a scenario choice-based analysis with one basic scenario and nine peculiar policy scenarios in order to draw wide lessons regarding the role and potential of combining various policy measures to better meet the climate and energy challenge using renewable energy sources (RES). The ABM used for the forecast of electricity demand is almost linear, reaching 456 TWh in 2030, 521 TWh in 2035, and 571 TWh in 2040. By 2040, industrial demand will be above 50% of total demand, outpacing the residential and commercial sectors. The projection from the ABM also gives insight into the future distribution of technologies in electricity generation, underlining the role of policy scenarios in shaping capacity expansion and emissions. A drastic improvement in forecast installed capacity from the installed capacities under the base case of PV would amount to approximately 28.7 GW and 79.5 GW under the respective horizons 2030 and 2040, while similar action for reduction of corporate tax could lead up to an enhancement as huge as 94 GW of capacities through that sector in comparison to a modest augmentation witnessed for Wind powers' respective installations. Natural gas power plants are expected to grow, while coal power plant capacity is unchanged. Nuclear power, because of its base-load dependability, may decrease the dependence on natural gas power plants. With the expansions in capacity, there will be a drop in prices of electricity up to 2029 and eventually stabilize. The most promising prices are forecasted when the two policies of carbon tax and renewable energy subsidy are executed. Without policy intervention, price increases may occur, particularly when nuclear power is integrated. The cost for renewable technologies, such as PV and wind power, is seen to continuously decrease and become more economically feasible. It is expected that the investment costs of PV systems will decrease by more than 19% from 2023 to 2040, while those of wind power will decline by about 16%. Biomass and geothermal technologies will also become cheaper, although hydro-electric, natural gas, and coal-which are more traditional sources-will not see much change. These trends reinforce the movement toward cleaner, more sustainable energy systems. The analysis yields a continuous extension of the capacity of solar and wind power plants in all alternatives. This growing extension of RES causes a threshold effect in the year 2032, so that CO2 emissions during electricity generation pass their maximum to decline. Hereby, the drop is caused due to the continuing share of the energy mix expanded by RES; however, such a drop in carbon emissions depends also on the individual energy-climate policies. The study recommends a combination of nuclear power deployment, carbon taxing, and subsidies for RES to achieve the greatest reduction in cumulative CO2 emissions. It thus advises the government to provide inflation-indexed RES subsidies in conjunction with a carbon tax. An integrated approach drives the transition to a low-carbon energy system but improves the financial viability of renewable energy projects. In this regard, it is optimum to see the decline in over 11% CO2 emission within the baseline projection for the years 2022 to 2040. In total, the carbon tax can achieve a CO2 emission reduction of 1.52% below the base case. On the other hand, the subsidy on RES will result in higher cuts, up to 4.14%. The sum effect will actually be more than 6%, showing a synergy effect above adding the effects from each policy, since both policies have been in place. Nuclear power also plays an important role. Without additional policies, deploying nuclear power plants could decrease cumulative CO2 emissions by approximately 5.3%. However, the wide dissemination of nuclear power plants involves high initial investment costs and public skepticism. Therefore, governmental support for the development of such infrastructure and changing of public opinion could be required. On the price of electricity, the study foresees a further drop in prices up to 2029 amidst increased RES capacities, after which the price stabilizes. The prices are expected to stay between $25 to $31 per MWh for all scenarios. Concerning electricity prices, RES subsidies are important in that they allow RES power plants to bid lower, thus pulling down the overall market price. The best strategy to achieve low CO2 emissions at the least electricity price appears to be using nuclear power together with RES subsidies; this offers the double advantage of being both an environmentally and economically sound policy option. This research, therefore, underlines the need for a diversified and integrated approach to energy policy. Renewable energy expansion, nuclear power deployment, and targeted subsidies and taxes can help Türkiye effectively respond to the challenges of climate change and transition towards a sustainable and resilient energy future. The study provides actionable insights for policymakers to design effective energy-climate policies and achieve a more environmentally responsible and economically viable energy landscape.
Benzer Tezler
- Time series prediction models in bilateral negotiations
İkili müzakerelerde zaman serisi tahmin modelleri
GEVHER YESEVİ KESKİN
Yüksek Lisans
İngilizce
2024
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve KontrolÖzyeğin ÜniversitesiYapay Zeka Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ REYHAN AYDOĞAN
- Dinamik tam kamyon yüklü araç rotalama probleminin ajan tabanlı yaklaşım ile çözülmesi
Solving dynamic full truckload vehicle routing problem using an agent-based approach
SELİN ÇABUK
Doktora
Türkçe
2023
Endüstri ve Endüstri MühendisliğiÇukurova ÜniversitesiEndüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. RIZVAN EROL
- Developing a novel recombinant IL-1 receptor antagonist to treat the cytokine storm in Covid-19
Covid-19 hastalığında sitokin fırtınasını tedavi etmek üzere yeni IL-1 reseptör antagonist geliştirilmesi
BURCU BEYAZ
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
BiyomühendislikKoç ÜniversitesiBiyomedikal Bilimler ve Mühendislik Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SEDA KIZILEL
- IQ-flow: Mechanism design for inducing cooperative behavior to self-interested agents in sequential social dilemmas
TQ-akışı: Ardışıl sosyal ikilemlerdeki çıkarcı etmenleri işbirlikçi davranışa teşvik etmek için mekanizma tasarımı
BENGİSU GÜRESTİ
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik ÜniversitesiBilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. NAZIM KEMAL ÜRE
- Hava araçlarında yapısal sağlık izlemesi için mekanolüminesans malzemenin geliştirilmesi
Development of mechanoluminescent material for structural health monitoring in aircraft
ONUR ÖZDAĞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2025
Metalurji Mühendisliğiİstanbul Teknik ÜniversitesiMalzeme Bilimi ve Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ NURİ SOLAK