Arapçiftliği'nde mekansal dönüşümün ritimleri: Peyzaj, ekoloji ve toplumsal ağlar ekseninde bir etnografi
Rhythms of spatial transformation in Arapciftligi neighbourhood: An ethographic through landscape, ecology, and social networks
- Tez No: 950189
- Danışmanlar: PROF. DR. YILDIRIM ŞENTÜRK, DOÇ. DR. FAİK GÜR
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Sosyoloji, Sociology
- Anahtar Kelimeler: Mekânsal dönüşüm, mekânın üretimi, mekân tarihi, doğakültür dolaşıklığı, kentleşme, etnografik yöntem, toplumsal tabakalaşma, mekânsal ayrışma, ekolojik etkileşimler, peyzaj, Lefebvre, Spatial transformation, production of space, spatial history, nature-culture entanglement, urbanization, ethnographic method, social stratification, spatial differentiation, ecological interactions, landscape, Lefebvre
- Yıl: 2025
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Genel Sosyoloji ve Metodoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Sosyoloji Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 294
Özet
Bu çalışma, Düzce'nin Melen Havzası'nda yer alan ve 20. yüzyıldan itibaren bir Çerkes yerleşimi olan Arapçiftliği Mahallesi'nin mekânsal dönüşümü ve üretiminin etnografik bir incelemesidir. Çalışmada mekân, yani Arapçiftliği, olayların gerçekleştiği pasif bir arka plan olarak değil; Lefebvre'in fiziksel, zihinsel ve toplumsal boyutları bir araya getiren birlikçi mekân teorisi doğrultusunda, toplumsal ilişkilerle kurulan ve dönüşen bir ünite olarak odağa alınmıştır. Mekânsal dönüşümün tasvirinde, Braudelci tarih yaklaşımı işlevselleştirilmiştir. Bu minvalde coğrafî nitelikler, havza içi mekansal işbölümü ve sosyo-ekonomik etkileşim örüntülerinin mekânın üretimindeki“uzun erimli”(longue durée) rolleri analiz edilmekte; bu sayede Arapçiftliği ve içinde yer aldığı ilişkiler uzamına mekânsal ve etnografik bir somutluk getirtmek amaçlanmaktadır. Nitekim ekolojik ilişkiler ağı olarak Havzanın ve toplumsal ilişkiler ağı olarak Düzce kentinin sınırları büyük oranda örtüşmekte; bu da tarihsel bir doğakültür dolaşıklığı yaratmaktadır. Arapçiftliği'nin mekânsal dönüşümünün tasvirinde ikinci katmanı, Havzayı Düzce'ye dönüştüren demografik ve toplumsal tarih oluşturmaktadır. Kent, bugünkü demografik yapısını 19. yüzyılda; Kafkasya, Karadeniz ve Rumeli coğrafyalarından gelen zorunlu göçlerle ve bu grupların iskânıyla kazanmıştır. İskân yapısı ve yerleşim tercihleri, Düzce'nin toplumsal ve ekonomik pratiklerinde, toplumsal tabakalaşma yapısında ve ileriki kentleşme sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu tarihlerde pazar ekonomisinin küresel olarak yayılmasıyla da paralel olarak, Düzce, ovanın yoğunlaştığı bir kasaba olarak şekillenir. 1980'lere kadar sınırlayabileceğimiz bu dönemdeki toplumsal ilişkiler, ileri ve geri bağlantılarıyla ekolojik bir ağ oluşturan tarım ürünleri ve tarımsal pratikler merkeze alınarak tasvir edilmiştir. Özellikle fındığın ova bölgesinde yaygınlaşması ve buna bağlı sermaye birikimi, 1980'lerden itibaren havza içinde yeni demografik hareketlere neden olmuştur. Bu hareketler neticesinde, henüz bir köy olan Arapçiftliği'nin, mekânsal işbölümü ilişkileri içerisindeki konumu değişmiş; köy, çift yönlü bir banliyöleşme yaşayarak kent merkezine ve arazi piyasasına eklemlenmeye başlamıştır. Buna bağlı olarak Arapçiftliği yalnızca bir Çerkes yerleşimi olmaktan çıkarak bugün rastlanan toplumsal tabakalaşma ve mekânsal ayrışma peyzajına kavuşmaya başlar. Arapçiftliği'nin banliyöleşmesi 1999 depremleri sonrasında Düzce'nin son yirmi yılda geçirdiği kentleşme süreciyle paralel olarak devam eder. Nitekim Düzce'nin il statüsü kazanmasıyla yerleşimlerin havza içerisinde çeperlere doğru genişlemesi hızlanır. Kent, yerleşimler arası arazilerin sanayileşmesi ve yapılaşmasıyla yağ lekesi formunda büyür. Kentleşmenin sanayileşme ekseninde ilerlemesi ise yerel toplumsal ilişkilerin niteliğinde ve havzanın yaşamsal coğrafî niteliklerinde önemli değişimlere yol açmıştır. Buna paralel biçimde, Arapçiftliği gibi eski ova köyleri de mahalle statüsü kazanmış, merkeze eklemlenmenin altyapısal ve hukukî şartları oluşmuştur. Fakat mahalle olma yalnızca idarî bir değişiklik değil; aynı zamanda kentleşme ve kalkınma söylemleri etrafında tüm toplumsal grupların dahil olduğu bir statü mücadelesinin zeminidir. 2000 sonrası kentleşmenin ortaya çıkardığı bir başka sonuç toplumsal tabakalaşma yapısının kazandığı yeni sınıfsal içeriktir. Sanayileşme ile Arapçiftliği'nde tarımsal üreticiler proleterleşmiş; genişleyen yerel piyasada hizmet ve ticaret sektörü ile Çerkes orta sınıfların ekonomik dolaşım ilişkilerindeki konumu değişmiştir. Fakat deprem sonrası kentleşme ve kalkınma söylemleri etrafında şekillenen imar çalışmalarının ortaya çıkardığı kent rantı, iş ve altyapı olanaklarının çeşitlenip artmasıyla birlikte ekonomik sınıflar ve etnik gruplar arasında politik tercihler bakımından geniş tabanlı bir koalisyonun oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Arapçiftliği'ndeki mekânsal dönüşümün tarihsel analizinin ardından, gündelik hayatın tasviri ve mekânın üretiminde etkili olan rollerini temel alarak bütünlüklü bir mekân tasviri ortaya koymak amacıyla üç tip fâil belirlenmiştir. Bunlardan ilki, Çerkes bahçe peyzajında görünür olan, Çerkeslerin“Xabze”olarak adlandırdığı sembolik değerler ve kültürel pratiklerdir. Bu yönüyle bahçe peyzajı toplumsal bir vitrin haline gelmekte ve Arapçiftliği Mahallesi'ne özgün bir mekânsal karakter kazandırmaktadır. İkinci olarak, toplumsal ilişkilerin somutlaştığı mekânı odağına alan bu çalışmada, ekolojik ağlarımızın mekânsal olarak dolaşık olduğu çeşitli hayvanlar seçilerek bu hayvanlar hem mekânsal dönüşümün tanıkları hem de etnografik bilgi kaynakları olarak özneleştirilmiştir. Ayrıca bu alanda rastlanan insan- hayvan ilişkileri antropolojik kültürün sembolik ve mekânsal boyutlarına dair çeşitli veriler sağlamaktadır. Mekânın üretiminde etkili olan üçüncü aktör olarak, Arapçiftliği'nde sütçülük ekolojisinin ortaya çıkardığı çeşitli etkileşim örüntülerine odaklanılmış; bu örüntülerin incelenmesiyle Arapçiftliği'ndeki toplumsal etkileşimlerin ve tabakalaşma yapısının zeminine dair çıkarımlarda bulunulmuştur. Son olarak Arapçiftliği'nin banliyöleşerek kent merkezine eklemlenme sürecinin son aşamasını ise bu araştırmanın gerçekleştirildiği 2021-2025 tarih aralığı oluşturmaktadır. Arapçiftliği bu süreçte geniş fındık arazilerinden oluşan kırsal bir mahalleden, villa sitelerine ev sahipliği yapan bir banliyöye dönüşmektedir. Özellikle 2020'deki pandemi ve 24 Kasım 2022 Düzce depremi gibi sahada doğrudan deneyimlenen krizler, mekânsal kontrol ve düzenlemelerin daha gevşek olduğu çeper alanların yeniden prestij kazanmasına neden olmuş; bu süreç Arapçiftliği'nin Düzce içerisindeki sembolik ve ekonomik değerini belirgin biçimde artırmıştır. 2022 depremi sonrasında hızla yükselen villa sitelerinin sâkin profili incelendiğinde ise, bu dönüşümün büyük ölçüde Havza içindeki yerel bir demografik hareketliliğin ürünü olduğu görülmektedir. Fındık arazilerinden villa sitelerine dönüşüm, mahallenin insan-toplumsal peyzajını değiştirmekle birlikte, aynı zamanda ekolojik yaşam üzerinde de etkiler yaratmaktadır. Düzce ve Arapçiftliği Mahallesi ölçeğindeki mekânsal dönüşüm, bölgede yaşayan hayvan türlerinin yaşam alanlarının daralması ve yer değiştirmesi gibi ekolojik sonuçları beraberinde getirmiştir. Kentleşme ve sanayileşme, Düzce'nin Melen Havzasıyla tarihsel doğakültür dolaşıklığını da erozyona uğratmakta; bu durum Düzce sakinleri tarafından bir belirsizlik ve kriz beklentisi olarak hissedilmektedir. Fakat diğer yandan toplumsal tabakalaşmanın farklı kesimlerindeki aktörlerin kentleşme ve modernleşme yönündeki beklentileri ve eğilimleri de sürmektedir. Çalışma, ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel ilişkilerin iç içe geçtiği bir dolaşıklığı tasvir etmek, kentleşme kavramına yaşanan bir mekân kazandırmak; mekân, kent tarihi, kentleşme çalışmaları ve tartışmalarına etnografik bir katkı sağlamak amacını taşımaktadır.
Özet (Çeviri)
This study offers an ethnographic investigation of the spatial transformation and production of Arapçiftliği Neighborhood, a historically Circassian settlement located in the Melen Basin of Düzce. In this research, space—namely, Arapçiftliği—is not treated as a passive background where events unfold, but rather as a socially produced and transformed totality, in line with Henri Lefebvre's integrative spatial theory that brings together physical, mental, and social dimensions. In portraying spatial transformation, a Braudelian historical approach is employed. Within this framework, geographical features, the intra-basin spatial division of labor, and socio-economic interaction patterns are analyzed for their long-term (longue durée) roles in spatial production. The goal is to render Arapçiftliği and the network of relations it is embedded in more spatially and ethnographically concrete. In this regard, the ecological system of the basin and the social relations system of the city of Düzce largely overlap, creating a historically rooted nature-culture entanglement. The second layer in the depiction of Arapçiftliği's spatial transformation is the demographic and social history that transformed the basin into Düzce. The city's present demographic structure was shaped in the 19th century by forced migrations from the Caucasus, Black Sea, and Balkan regions, followed by settlement policies. These patterns of settlement and land allocation have played a central role in Düzce's social and economic practices, its structure of social stratification, and its urbanization process. Coinciding with the global expansion of the market economy, Düzce emerged as a town concentrated in the lowlands. The social relations of this period, roughly until the 1980s, are portrayed through the lens of agricultural products and practices that formed an ecological network of forward and backward linkages. In Düzce, spatial history is deeply intertwined with agricultural production. In particular, the expansion of hazelnut cultivation across the lowlands and the resulting capital accumulation triggered new demographic movements within the basin starting in the 1980s. As a result of these movements, the spatial position of Arapçiftliği—then still a village— changed within the spatial division of labor. The village began to be incorporated into the city and land market through a dual process of suburbanization. Consequently, Arapçiftliği evolved from being solely a Circassian settlement into a space marked by social stratification and spatial differentiation. This suburbanization continued in parallel with Düzce's urban transformation over the past two decades following the 1999 earthquakes. With Düzce's elevation to provincial status, urban expansion toward the peripheries of the basin accelerated. The city expands in the form of an oil stain, as the lands between settlements become industrialized and built up. The industrial-driven urbanization also brought significant changes to local social relations and to the basin's vital geographic characteristics. Parallel to this, old lowland villages such as Arapçiftliği were granted neighborhood status, creating the legal and infrastructural conditions for central integration. However, becoming a“neighborhood”was not merely an administrative shift but also the terrain of a status struggle involving all social groups within the discourses of urbanization and development. Another major outcome of post-2000 urbanization was the transformation of the structure of social stratification in class terms. With industrialization, agricultural producers in Arapçiftliği were largely proletarianized, while local Circassian middle classes experienced a shift in their position within the expanding service and trade sectors. Meanwhile, urban rent generated through post- earthquake urbanization and planning—alongside increasing job and infrastructure opportunities—created conditions for a broad coalition between economic classes and ethnic groups, particularly in terms of shared political preferences. Following this historical analysis of spatial transformation in Arapçiftliği, the study identifies three types of actors to construct a holistic spatial description based on the roles they play in spatial production. The first are the symbolic values and cultural practices that the Circassians refer to as“Xabze,”which are visibly manifested in the Circassian garden landscape. In this sense, the garden landscape becomes a kind of showcase, endowing Arapçiftliği Neighborhood with a distinctive spatial character Secondly, in this study—centered on the spaces in which social relations materialize—various animals, whose ecological networks are spatially entangled with ours, have been selected and rendered as subjects, both as witnesses to spatial transformation and as sources of ethnographic knowledge. Moreover, the human–animal relationships observed in this area provide valuable insights into the symbolic and spatial dimensions of anthropological culture. Lastly, the third actor is the set of interaction patterns generated by the ecology of dairying. These patterns are examined to offer insights into the foundations of social interaction and stratification in Arapçiftliği. The final phase of Arapçiftliği's incorporation into the city through suburbanization corresponds to the period during which this field research was conducted (2021–2025). In this period, Arapçiftliği has been transforming from a rural neighborhood with expansive hazelnut orchards into a suburb hosting gated villa communities. Crises such as the 2020 pandemic and the November 24, 2022 Düzce earthquake—both directly experienced in the field—have led to the revalorization of peripheral areas where spatial regulation and control are more relaxed. As a result, Arapçiftliği's symbolic and economic value within Düzce has markedly increased. When examining the resident profiles of villa communities rapidly constructed after the 2022 earthquake, it becomes clear that this transformation has largely resulted from intra-basin local demographic movements. The shift from hazelnut orchards to villa developments has not only altered the human and social landscape of the neighborhood but has also had ecological consequences. Spatial transformation at the scale of Düzce and Arapçiftliği has led to shrinking and shifting habitats for various animal species in the area. Urbanization and industrialization are eroding the historically rooted nature-culture entanglement that defined Düzce's relationship with the Melen Basin. This erosion is perceived by residents as a growing sense of uncertainty and expectation of crisis. Yet, expectations and tendencies toward modernization and urbanization persist across different segments of social stratification. This study aims to depict an entanglement in which ecological, economic, and socio-cultural relations are intertwined; to give the concept of urbanization a lived spatial dimension; and to offer an ethnographic contribution to studies and debates on space, urban history, and urbanization.
Benzer Tezler
- Kocaçay deltası ve Uluabat gölünün uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak incelenmesi
Investigation of the Kocacay Delta and Uluabat lake by using remote sensing methods
YENER SAÇIN
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
İnşaat MühendisliğiBalıkesir Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. EMEL İRTEM
- Kocasu Çayı deltası ve yakın çevresinin ekolojik açıdan değerlendirilmesi
The ecological evaluation of Kocasu River delta and its surroundings
NECDET İNCEDAYI
- Le Rattachement du sandjak d'Alexandrette à la Turquie, l'ambition turque et l'influence de dynamiques locales: La politique française dans le Levant 1918-1939
İskenderun Sancağının Türkiye'ye bağlanması, Türk ihtirası, lokal dinamiklerin etkisi ve Fransa'nın Levant politikası 1918-1939
YAŞAR DEMİR
Doktora
Fransızca
2010
TarihUniversité de StrasbourgSosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. PAUL DUMONT