Renovasküler hipertansiyonun teşhisinde kaptopril böbrek sintigrafisinin yeri ve değeri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 13627
- Danışmanlar: Belirtilmemiş.
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kardiyoloji, Cardiology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1991
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 68
Özet
62 ÖZET Bu çalışmanın amacı, yüksek tansiyon nedeni ile İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Kardiyoloji Bilim Dalı'na başvuran hastalar arasından renovasküler hipertansiyon ön tanısı ile ileri tetkiki planlanan hastalarda bir tarama testi olarak kaptopril böbrek sintigrafisini kullanmak, sonuçlarını konvansiyonel yöntemler olan dakikalı intravenöz pyelografî, plazma anjiotensin-1 değerleri ve kesin tanı yöntemi olan selektif renal arteriografi ile karşılaştırmaktır. Çalışma, Kasım 1989 ile Aralık 1990 arasında başvuran 13'ü erkek, 17si kadın toplam 30 hastayı (yaş ortalaması 32.6+12.5 yıl) kapsamaktadır. Bu hastalar aşağıdaki kriterlerden an az birisi pozitif bulunduğu takdirde çalışmaya alındılar: 1. Herhangi bir yaşta hipertansiyonun ani ve şiddetli olarak başlaması veya daha önceden mevcut olan yüksek tansiyonun kötüleşmesi, 2. yüksek tansiyonlu hastaların 30 yaş civarı veya altında bulunması, 3. iyi düzenlenmiş medikal tedaviye cevap alınamamsı. Bazal ve kaptopril böbrek sintigrafisi yapılmadan önce hastalardan iyi bir anamnez alındı ve fizik muayeneleri yapıldı; elektrokardiyogram, teleröntgenogram, dakikalı intravenöz pyelogram çekildi; gözdibi muayenesi yapıldı ve plazma anjiotensin-1 tayini için uygun şartlarda kan örneği alındı. Hastalarda, sintigrafi yapılmadan 24 saat öncesinden kullandıkları antihipertansif ilaçların kesilmesine özen gösterildi. Sintigrafik çalışmadan önce hastalar yeterli derecede hidrate edildi. Sintigrafiler“Siemens Orbiter 7500 Digitrack”gama kamerada yapıldı. 370 MBq (megabecquerel) Tc99m, DTPA kullanıldı. Bazal sintigrafik tetkikten sonraki 2 gün içerisinde 50 mg oral kaptoprilin verilmesini takiben bir saat içerisinde sintigrafi tekrarlandı. Bu inceleme esnasında hastaların 0; 15; 30; 45; 60 ve 90 mcı dakika kan basıncı ölçümleri yapıldı. Bazal ve kaptopril böbrek sintigrafilerinden % relatif fonksiyon, pik aktivite, pik aktivite gecikmeleri ve renogram şekillerinin skorları değerlendirildi. Daha sonra, her hastada selektif renal arteriografi femoral arter yolu ile Judkins kateteri kullanılarak uygun şartlarda yapıldı. Renal arterde bulunan darlığın % 50 ve üzerinde bulunması halinde renovasküler hipertansiyon lehinde değerlendirildi. Renovasküler hipertansiyon ön klinik tanısı ile seçilerek alınan 30 hastanın 12' sinde (% 40) selektif renal arteriografi ile renovasküler hipertansiyon teşhis edildi. Bu 12 hastanın 9'u kadın (% 75), 3'ü erkek (% 25) olup, bu hastalarda görülen 14 renal arter lezyonundan 8'i fibromuskuler (% 57.1), 4'ü ateroskleroz (% 28.6) ve 2'si ise (% 14.3) arteritis patolojisine sahip idi. Toplam 12 hastanın 2'sinde renal arter lezy onları bilateral, geri kalan 10'unda ise unilateral lokalizasyon göstermekte idi. Unilateral lezyonlu 10 hastadan 7'sinde renal arter darlığı sol renal arterde idi. Renal arter üzerinde üfürüm duyulmasının, dakikalı intravenöz pyelografinin ve bazal böbrek sintigrafisinin duyarlılık dereceleri sıra ile % 41.6, % 33 ve % 33.3 olarak oldukça düşük bulundu. Buna karşılık özgünlük dereceleri ise sıra ile % 83, %88 ve % 94 olarak yüksek bulundu. Plazma anjiotensin- 1 düzeyi tayininin renovasküler hipertansiyonu göstermedeki duyarlılık derecesi % 83.3, buna karşın özgünlük derecesi % 61 idi. Tüm hastalar dikkate alındığında kaptopril böbrek sintigrafisinin duyarlılığı % 75 ve özgünlüğü % 100 olarak saptandı. Unilateral renal arter darlığı bulunan 10 hastada kaptopril böbrek sintigrafisi duyarlılığı % 80, özgünlüğü ise % 100 bulundu. Renovasküler hipertansiyon saptanmayan 18 hastada sağ ve sol böbrek % relatif fonksiyonları, pik aktiviteleri ve pik aktivite gecikmeleri kaptopril testi ile değişmedi. Bu grupta sağ ve sol böbrek kaptopril renogram skoru 27 böbrekte 0 (% 75), 9 böbrekte 1 (% 25) olarak bulundu. Renovasküler hipertansiyon saptanan ve sol renal arter darlığı görülen 7 hastanın sağ böbrek % relatif fonksiyonu, pik aktiviteleri ve pik aktivite gecikmeleri kontrol grubu olarak alman ve renovasküler hipertansiyon saptanmayan 18 hastanı sağ böbrek sintigrafi değerlerine göre anlamlı bir fark göstermediği gibi kaptopril testi ile de değişmedi. Bu hastaların renal arter darlıklı sol böbrek % relatif fonksiyonu, pik aktiviteleri kontrol grubu değerlerine göre bir farklılık göstermediği halde kaptopril testi ile % relatif fonksiyon kontrol grubuna göre hafif derecede anlamlı bir şekilde azaldı (p
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Renal arter stenozuna bağlı renovasküler hipertansiyon tanısında kullanılan testlerin karşılaştırılması
Başlık çevirisi yok
ALPASLAN ERYILMAZ
- Renovasküler hipertansiyon şüphesi olan hastalarda klinik ipuçlarının değerlendirilmesi
The evaluati̇on of cli̇ni̇cal clues i̇n pati̇ents suspected of havi̇ng renovascular hypertensi̇on
NİHAN TEKKARIŞMAZ
- Renal ve renovasküler hipertansiyon teşhisinde periferik kanda renin ve sodyum ölçümlerinin değerlendirilmesi
Başlık çevirisi yok
NEJAT TANSU
- Renovasküler hipertansiyon taramasında vazodilatasyonlu ekskresyon urografisi (VEU) tekniği
Başlık çevirisi yok
NAZMİ ÖZDOĞAN
- Renal arter stenozu derecesi ile serum ürik asit düzeyleri arasındaki ilişki
The association between serum uric acid levels and renal artery stenosis degree
MEHMET SERT
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2007
NefrolojiZonguldak Karaelmas Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Y.DOÇ.DR. EYÜP KÜLAH