Böbrek transplantasyonu yapılan hastalarda renal tübüler asidoz ve klinik önemi
Clinical implication of renal tubular acidosis in kidney allograft recipients
- Tez No: 171469
- Danışmanlar: DOÇ.DR. KENAN KEVEN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Üroloji, Urology
- Anahtar Kelimeler: Böbrek Transplantasyonu, Osteoporoz, Renal Tübüler Asidoz 37, Kidney Transplantation, Osteoporosis, Renal Tubular Acidosis 39
- Yıl: 2006
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ankara Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 51
Özet
6.ÖZET Böbrek Transplantasyonu Yapılmış Hastalarda Renal Tubuler Asidoz ve Klinik Önemi Renal tübüler asidoz, böbrek transplantasyonu sonrası nadir olmamakla birlikte transplantasyon sonrası erken dönemde daha sık görüldüğü bildirilmektedir. Transplantasyon sonrası erken dönemde %30-40 oranında görüldüğü ve uzun dönem takipler sonucunda belirgin oranda azaldığı bildirilmektedir. Kalsinörin inhibitörleri, suboptimal allogreft fonksiyonu, donör yaşı, akut rejeksiyon ve iskemik reperfüzyon hasan böbrek transplantasyonu sonrası renal tübüler asidoz oluşumunda rol oynamasına rağmen böbrek fonksiyonları stabil transplant hastalarda uzun dönem takiplerde renal tübüler asidoz sıklığı ve klinik önemi hakkında detaylı bir çalışma yapılmış değildir. Çalışmamıza böbrek transplantasyondan 6 aydan daha uzun süre geçmiş olan 135 böbrek transplant hastası dahil edildi ve 19 hastanın GFR'nin 30 ml/dk nın altında olduğu için, 6 hasta böbrek fonksiyonları stabil olmadığı için, bir hasta da ise üriner anyon açığı negatif olduğu için çalışma dışı bırakıldı. 109 (74erkek/35kadm) hasta bu çalışma için uygun bulundu. Bütün hastaların arteryal kan analizleri yapıldı ve 36 hastanın (%33) plazma bikarbonat düzeyi 22 mEq/L nin altında saptandı. Uriner anyon gap ve serum anyon gap ölçüldü ve hepsinde RTA varlığım gösteren normal serum anyon açığı ve pozitif üriner açığı saptandı. RTA grubunda RTA olmayan gruba göre plazma bikarbonat düzeyi belirgin olarak düşük saptandı. (19.9±1.3 ve 24.3±1.4 mEq/L, pO.0001). GFR (66.1+15.9 ve 55.8+19.4 ml/dk/1.73 m2, p=0.004), kadavradan transplantasyon (%13.7 ve %30.6, p=0.04)), kadın cinsiyeti (%22 ve %53, p=0.002)), yüksek parathormon düzeyi (106.0±47.6 ve 146.2+105.9 pg/mL, p=0.07), öncesinde akut rejeksiyon varlığı (%8.2 ve %22.2, p=0.06) RTA için önemli risk faktörleri olduğu görüldü. RTA ile CsA ve takrolimus kullanımı, yaş, vücut kitle indeksi, diyaliz ve transplantasyon süresi açısından gruplar arasında ilişki saptanmadı. Multivariyet analiz sonucunda, düşük GFR, kadavradan transplantasyon ve kadın cinsiyeti RTA için bağımsız risk faktörü olduğu saptandı. Ayrıca, gruplar arasında VKİ ve serum albümin düzeyleri açısından fark saptanmazken RTA grubunda C-reaktif protein anlamlı olarak yüksek bulundu (2.0+1.5 ve 2.7+1.5, mg/dL, p=0.03). RTA h hastalarda, RTA sı olmayan hastalara göre ostoporoz insidansının yüksek olup olmadığım karşılaştırmak için Kemik 36Mineral Dansitometrisi yapıldı ve gruplar arasında ostoporoz sıklığı açısından fark saptanmadı. ( %33.3 ; %31.2, p>0.05). Sonuç olarak, RTA uzun dönemde böbrek fonksiyonları stabil renal transplant hastalarda sıklıkla görülmektedir. RTA'lı hastalarda CRP daha yüksek olmasına rağmen osteoporoz açısından gruplar arasında fark saptanmadı.
Özet (Çeviri)
6.SUMMARY Clinical Implication of Renal Tubular Acidosis in Kidney Allograft Recipients Renal tubular acidosis is not an uncommon event after kidney transplantation and it has been reported to be more common in early period after transplantation. It has been reported 30-40% in frequency and significantly decreased after long period after the transplantation. Although, calcineurin inhibitors, suboptimal allograft function, donor age, acute rejection and ishemia-reperfusion injury have been implicated with renal tubular acidosis after the kidney transplantation, no detailed study has been conducted for occurrence of RTA and its' clinical importance in long- term stable kidney allograft recipients. We enrolled 135 kidney allograft recipients from our outpatient clinic (longer than 6 months from the transplantation) and 19 were excluded due to low GFR (< 30 ml/min), 6 patients due to unstable allograft function and 1 for negative urine anion gap. 109 (74M/35F) were suitable for the study. All patients were evaluated with arterial blood analyses and 36 patients (33%) were found to have low plasma bicarbonate (0.05). In conclusion, RTA seems to be prevalent in 38stable long-term kidney allograft recipients. While higher CRP levels were noticed in these subjects, no difference in osteoporosis was observed.
Benzer Tezler
- Diyabetik ketoasidoz tanısı ile izlenen çocuklarda akut böbrek hasarının değerlendirilmesi
Evaluation of acute kidney i̇njury in children with diabetic ketoacidosis
SEREN CERİT ÖKSÜZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2023
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıPamukkale ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. BAYRAM ÖZHAN
- Kalsinörin ve m-tor inhibitörleri kullanan böbrek transplantasyonlu hastalarda kardiyovasküler ve renal fonksiyonların karşılaştırılması
Cardiovascular and renal function comparison calcineurin and mtor inhibitors using in patients with kidney transplantation
NADİR ALPAY
Tıpta Yan Dal Uzmanlık
Türkçe
2013
Nefrolojiİstanbul ÜniversitesiDahiliye Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ALAATTİN YILDIZ
- Yaşlı ve genç canlı vericilerden yapılan böbrek transplantasyonlarının alıcı ve verici açısından karşılaştırılması
Başlık çevirisi yok
H. ÇAĞATAY AYDIN
- Bir kalsiyum kanal blokeri olan verapamilin, renal transplant alıcılarında greft üzerine olan etkileri ve siklosporin-verapamil etkileşimi
Başlık çevirisi yok
YILDIRIM BAYAZIT
- Renal transplant hastalarında hasta ve graft sağ kalımına etki eden faktörlerin analizi
Başlık çevirisi yok
MEHMET KÜÇÜK