Geri Dön

Türk çocuk edebiyatında Almanya imgesi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 176384
  2. Yazar: NİLÜFER KAVAL
  3. Danışmanlar: YRD. DOÇ. DR. SELAHATTİN DİLİDÜZGÜN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, German Linguistics and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2000
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 106

Özet

A vrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntıların çıkış yolu olarakyabancı ülkelerden işçi getirtmeleri, daha sonra hiç umulmayan bir çok sorunu daberaberinde getirmiştir. Yabancı olan insanların, özellikle de Türklerin bu anlamdatercih ettiği ülkelerin başında Almanya gelmektedir. Almanya 'ya çalışmak üzeregiden bu insanlarımız her şeyin çok kolayolacağını düşünmüş, fakat orayavardıklarında her şeyin hiç de düşündükleri gibi olmadığını en canlı örnekleriylegörmüşlerdir .Yaşanan zorlukların başında yabancı düşmanlığı gelmekteydi ve yabancı olaninsanların hatlarını en güç hale getiren olgu da buydu. Çünkü devamlı bir baskıaltında yaşamak, her yapılan hareketin düşünülerek yapılacak olması, devamlıAlmanların hoşnut tutulması ve kendilerine karşı yapılan haksızlıklara, oradakalabilmek uğruna katlanmak zorunda olmak yabancıları büyük bir bunalıma itmişve bir çok insan sadece bu sebeplerden dolayı geri dönmüştür. İşte Türklerin budurumları, yani yabancı memleketlerde ve özellikle de Almanya'da yaşadıklarızamanla Türk edebiyatına konu olmuştur. İlk başlarda yazarlar sadece yetişkinlerinsorunlarına değinmişler ve çocukların da bu tarzda sorunları olabileceğinidüşünmemişlerdir.Ancak çocuk edebiyatına bugün baktığımız zaman çok fazla olmasa da bukonuda da artık eserlerin verildiğini görebilmekteyiz. Burada da biz bu kitaplardanbazı örnekleri inceleyerek Almanya imgesinin nasıl ele alındığını ve çocuğaAlmanya ile ilgili nasıl bir izlenim aktarıldığını incelemeye çalıştık.Bu konu, bizim insanımızı doğrudan ilgilendiren bir yan taşısa da, Türkçocuk edebiyatında çok geniş bir yer edinememiştir. Bunu belki yazarların bukonuya yeterince ilgi göstermemeterine ya da önemsememelerine bağlamakmümkündür. Yazılan eserler de ya nitelik açıdan, ya da ak.-ıardıklan bilgilerindoğruluğu açısından tartışılmaya açıktır. Yukarıda da söylediğimiz gibi, biz buradaişte bu kitapların hem çocuklara uygunluğunu hem de onlara aktardıklarınıincelemeye ve bir sonuca varmaya çalıştık .ilk ele aldığımız kitap Gülten Dayıoğlu'nun“Yurdumu Özledim”adlıkitabıydl. Burada yazar, Almanya ile ilgili çok gerçekçi bir yaklaşım sunmayıbaşaramadığı gibi, okura da oldukça yanlış bilgiler sunmaktadır. Almanya buradapara kazanmak üzere gidilen bir yer olarak çizilir. Dayıoğlu Almanya'yı önce birütopik olarak sunduktan sonra burayı, okuyucunun gözünde çok zor ulaşılabilecek,zengin, hiçbir şeyin eksik olmadığı bir yer olarak tanıtmakta, fakat daha sonra kitabınbaş kişisi Atıl'a Almanya'da yaşanabilecek tüm olumsuzlukları yaşatarak onu adetabir cehennem ortamına itmektedir. Böylece Atıl artık bir zamanlar gitmeyi çokistediği bu ülkeden nefret eder hale gelmektedir. Kitabın baş kişisinin bu durumuokuru da etkilemekte ve aynı düşünceleri paylaşmasına neden olmaktadır. DayıoğluAlmanları kötü Türkleri ise iyi ve masum göstermekle yetinmiş, bir bölümügerçekçi olsa bile, bazı saptamalanyla da yapay önyargıların oluşmasına nedenolmuştur. Kitapta kişiler ya çok iyidir ya da çok kötüdür. Bu nedenle de arayasıkıştırmış olduğu bazı iyi örnekler gözden kaçmaktadır. Yazar bu anlamda bir çokgenellemeler yaparak okuru yanlış yönlendirmektedir. Bu noktada da karşımızaotonter bir tutum çıkakta ve yazarın okura kendi düşüncelerini aşılamaya çalışmasısöz konusu olmaktadır. Halbuki yazar okura her hangi bir düşünceyi aşılamayaçalışmamalı, tam tersine onun düşünmesini ve kendi doğrusuna kendisininulaşmasını sağlamalıdır.Bunun yanı sıra Dayıoğlu, Almanlara karşı önyargılı davranmakta ve okurunkafasında da aynı düşüncelerin oluşmasına neden olmaktadır. Halbuki okura nesnelbir Almanya sunsaydı o zaman okur hiç olmasa doğru bir şekilde bilgilendirilmişolacak ve Almanya'da yaşanan olaylara karşı önyargılı yaklaşmayacaktır. Yazarbunlann dışında köy kent ve köylü kentli karşılaştırmasını da yapmakta kent vekentliyi köylü ve köye karşı okurun gözünde büyütmektedir. Sonuç olarak Dayıoğlu,bu kitabında Almanya ile ilgili önyargılı, yanlı ve öznel bilgiler sunmakta, okurakendi düşüncelerini aktararak kendisi gibi düşünmesini sağlayarak otonter bit tutumiçine girmektedir.İncelediğimiz ikinci kitap ise, Sadettin Kaplan'ın“Kafesteki Çiçek”adlıkitabıydl. Kaplan da Gülten Dayıoğlu gibi, olayları okuyucuya aktanrkengenellemeler yaptığından okuyucuyu yanlış yönlendirmektedir. Bunun yanındaolaylar çok fazla abartılarak vatan, millet vb. öğeler hep ön planda tutulmuş veotoriter bir tutum anlatım sergilenmiştir . Bu da yine okuyucunun kendi düşüncesinideğil, yazarın düşüncesini önemsemesine neden olacağından okuru etkilemekte veaynı düşünceleri paylaşmasına neden olmaktadır. Kaplan da yine Dayıoğlu gibi,önyargılı bir tavırla anlatmıştır olayları. Bu anlatım da nesnelolmayacağından.okurun yanlış bir bilgiyle donatılmasına ve anlatılanlardan dolayı da Almanya veAlmanlara karşı önyargıların oluşmasına neden olacaktır. Ancak Kaplan okuraDayıoğlun'dan daha sert yaklaşmakta ve her fırsatta neyin doğru neyin yanlışolduğunu açıklamaya çalışmakla, otoriter anlatımın dozunu iyice artırmaktadır. Bunabağlı olarak da okuru yönlendirmek istemekte ve bunu açıktan yapmaktadır. Kaplanayrıca iki kültürü, ülkeyi ve dini karşı karşıya getirmiş ve Almanya 'da yaşanan süreiçinde kendi kültürünün unutulmaması ve değerlerden ve yaşama tarzından ödünverilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır . Dayıoğlu gibi Kaplan da yine Almanlarıkötü Türkleri ise iyi bir tipte çizmiştir. Sonuç olarak Kaplan da Almanya imgesinekarşı olumlu yaklaşmamakta, önyargılı davranmakta ve okura karşı otoriler bir tutumsergilemektedir. Buna bağlı olarak da okur yine bu konu hakkında doğru ve objektifbir fikir edinememekte ve yazarın sunduğu yanlış bilgilerin tesiri altında kalmaktadır.Almanya burada ütopik bir ülke değil tam tersine, yeterince para kazanıldıktan sonrabir an önce bırakılıp gelinmesi gereken bir yerdir. Çünkü hem anne baba hem deçocuklar vatanıarının aşklarıyla yanıp tutuşmaktadırlar. Almanlar ise hep kavgaçıkaran ve Türkleri sevmeyen kişilerdir .Üçüncü olarak incelediğimiz kitap, Sadettin Kaplan'ın «Hasret Penceresi“adlı kitabıydl. Burada yazar Almanya'ya doğrudan değinmemekte, dolaylı olaraketkisini kitaba yansıtmaktadır . Çünkü Almanya burada küçük Ali'yi ailesindenayırmış ve aralarına gurbeti, hasreti sokmuştur. Buna bağlı olarak da Ali'ninTürkiye'deki, köydeki hayatı anlatılmakta, fakat Almanya'daki yaşama ya daAlmanlann davranışlarına değinilmemektedir. Görüldüğü gibi, bu eserde Almanyaaileleri ayıran, parçalayan bir konumdadır. Ancak diğer kitaplarda da olduğu gibiAli'nin ailesi de oraya para kazanmak için gitmiştir. Ali'nin yaşadığı tüm sıkıntılar,kazanılacak olan para uğrunadır . Kaplan'ın Ali'nin yaşadıklarını çok duygusal birşekilde anlatması okuru yönlendirmekte ve hep ondan taraf gelmesine nedenolmaktadır. Ayrıca yazarın ders içerikli bazı yerleri koyu basım ile vermesi de okurutamamıyla etkilemektedir. Sonuç olarak bu kitabın da yine önyargılar, otoritertutumlar ve genellemeler içerdiğini ~öyleyebiliriz .Dördüncü olarak ele alınan Ayşe'nin Günleri adlı kitapta ise Almanya yinepara kazanmak üzere gidilen bir ülke olarak karşımıza çıkar. Ancak bu kitapta daAlmanya aileyi ayıran, parçalayan bir konumdadır ve burada babayı ailedenkoparmıştır . Anne ve kızı ise ona özlem duymakta ve kızı Parlak onu geri getirmekiçin elinden geleni yapar. Uçuk, bazı yerlerde abartılı bir tutum sergileyerekinandırıcılık ve gerçekçilik boyutunu aşmaktadır . Bunun dışında olumlu mesajlar daveren yazar, Almanya'yı ütopik bir şekilde sunmamıştır. Bunun yanında Almanlarındavranışlarına yönelik de bilgi çok az verilmiş, fakat bunun tersine bir çok ülkedengelen çocukların Almanya'daki dostça birliktelikleri söz konusudur. Her ne kadarkitapta değişik ulusların çocukları uyumlu bir burliktelik sağlayıp hoşgörülü birortam yaratsalar da, anlatımdaki gerçekdışı ilişkiler, yapayolarak yaratılan ortamlarinandırıcılık boyutunu zayıflatmaktadır. Çünkü her şey toz pembe bir çizgideverilmekte ve tüm olumsuz şartlar kitabın sonunda mutlu bir sona varmaktadır.Bunun yanında bir de Almanlar melek gibi çizilmiştir. Diğer kitaplarda olduğu gibiUçuk da otoriter bir tutuma girmiştir. İnsanın kendi kültürünü, dilini ve ülkesiniunutmaması gerektiği devamlı olarak hatırlatılmaktadır. Uçuk'un farklı olan bir yanıçocuk edebiyatı için bir tabu olan bazı konulara değinmiş olmasıdır (kürtaj, aşk vb.).Yazar kitapta kullandığı tipleri çok ideal bir çizgide vermiş ve ideal bir çocuğun nasılolması gerektiğini aşılamaya çalışmıştır. Sonuç olarak, bu kitapta da Almanya aileyiayıran, para kazanmak üzere gidilmiş bir yerdir. Yazar, diğer kitapıara karşın dahaolumlu bir çizgi anlayış çizmeye çalışmış, ancak yer yer otoriter anlatımakaydığından yapayolmaktan bütünüyle sıyrılamamıştır.İncelediğimiz kitaplardan beşincisi olan Gülsüm Cengiz'in ”Ayşe'ninGünleri“ adlı kitabı diğerlerinden biraz daha farklı olmasına karşın, benzeri önyargılıtutuma burada rastlanmaktadır. Bu kitapta Almanya yine dolaylı olarak yer alır .Çünkü olaylar Türkiye'de, kentte geçer. Hikayede annesi Almanya'ya giden Ayşe'ninserüveni olabildiğince gerçekçi bir bakış açısıyla anlatır. Özellikle ön plana çıkankadının ekonomik özgürlüğü, kitaba ayn bir politik hava katmakta. Bu kitabın diğerkitaplarla ortak nokiası Almanya'ya gidiş sebebinin yine ekonomik nedenlerdenkaynaklanmasıdır . Ayrıca yazar Almanya ve Almanlardan bir iki yer dışındabahsetmemekte, fakat daha değişik bir yolla istanbul'daki ayrımcılığa, kötü insandavranışlarına, sosyal eşitsizliğe, maddi sorunlara değinmektedir. Bunu da Almanyaimgesini istanbul imgesiyle özdeşleştirerek yapmaktadır. Yani, Almanya'davatandaşımızın başına gelen olaylar, kitapta., İstanbul'da yaşayan köylülerin veyoksul insanların başına gelmektedir. Bu da aslında büyük şehrin çilesinin her yerdeaynı olduğunu göstermektedir. Bunun yanında Cengiz hep kenti övmekte ve köyü dehep geri kalmış olarak sunmaktadır. Yani aynı ülkedeki farklı yerler arasındakifarklılığa dikkat çekmek istemektedir. Ancak bunu yaparken ne yazık ki, eğitimsistemini ve devleti sorgulamakta ve suçlamaktadır. Buna bağlı olarak da burada yineotonter bir tutuma gitmekte ve okuru da düşüncesiyle etkilemektedir. Yazarınönyargılı tutumu söz konusu olmasa da eğitim sistemini ve hem okullardaki hemsosyal hayatın içindeki haksızlıkları bazen çok sert eleştirip okuru etkisi altınaalmaya ve kendi gibi düşündürtmeye çalışmaktadır. Sonuç olarak burada da Almanyaçok farklı bir karakterle karşımıza çıkmamakta yine aileyi parçalayan ve parasalyönden düzelteceği yerde tam tersine daha da sefalete sürükleyen bir yer olarakkarşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında yazar Almanya'da yaşanan sorunlarıİstanbul' da yaşatarak bir özdeşleştirme yapmaktadır. Yazarın Almanya konusudışında bir çok değişik ve politik sorunlara değinmesi ise yine otoriter bir tutumundoğmasına neden olmuştur.Son olarak incelediğimiz kitap olan Yüksel Pazarkaya'nın ”Cennet ÜlkesineYolculuk"u ise biraz daha sırada bir çizgide yazılmıştır. Kemal'in babası da yineköyden yoksulluk nedeniyle Almanya'ya gitmiştir. Böylece Almanya burada yineayırıcı bir görev üst1enmek1e ve aile ile babayı birbirinden ayırmaktadır. Bunundışında Almanya tam bir ütopya olarak sunulmakta ve köy de bunun tersine çokyoksul ve oradaki yeniliklerin hiç birini bilmeyen bir konumda aktarılmaktadır.Almanya'nın neden olduğu baba hasreti ile Kemal koçunu da yanına alarak babasınıoradan gen getirmek üzere yola koyulur. Bunun dışında hikayede fazla bir şeyanlatılmaz, sadece köy, kasaba ve kent arasındaki farklara değinilir. Bunu da yazarKemal'in başına birtakım olayları getirerek göstermeye çalışır. Kitabın akışı aslındaoldukça monoton ve heyecansızdır. Sonuç olarak burada Almanya'nın ayırıcı veütopik bir şekilde tanıtılmış olması dışında pek bir özelliğine ya da etkisinedeğinilmemiştir.Yaptığımız bu çalışmanın sonunda görülüyor ki, Almanya imgesi tümkitaplar göz önünde bulundurulduğunda çok olumlu ve doğru bir şekilde okuraaktarılmamıştır. Devamlı bir abartı ve önyargı söz konusudur. Bunun yanındayazarların hepsinde bir mesaj verme ve okuru etkileyerek kendi gibi düşünmesinisağlama kaygısı sezilmektedir. Bu durumda da otoriter bir tutum meydanageleceğinden, çalışmamızın ilk bölümlerinde sözünü ettiğimiz çocuk edebiyatınailişkin kaygılarda eksiklikler göze çarpmaktadır. Bunların yanında yazarlar konuyaönyargılı yaklaştıklarından ömeklendirme işinde dengeli davranamamaktadırlar, yaçok iyi ya da çok kötü bir tablo çizmektedirler. Önyargılarıyla ayrıca okuru olumsuzetkilemekte ve etkileri altına almaktadırlar. Bunun sonucunda okur hem yanlışyönlendirilmiş hem de yanlış bilgilendirilmiş olmaktadır.Kitaplarda Almanya imgesi, yalnızca para kazanmak üzere gidilen ve yeterlimiktar kazanııdığında da bırakılıp geri dönülecek bir yer olarak karşımızaçıkmaktadır. Bu saptama aslında doğrudur. Ancak orada yaşayan kuşakların sosyalilişkileri, kültürel değişimleri hemen hiç göz önüne alınmadığından, karşımızazamanla yapay manzaraların çıkmasına neden olmaktadır. İşte bu noktada Almanya,aileleri parçalayan, para kazanması çok kolayolan, zengin, her şeyin olduğu, ütopikbir yer, hasret, gurbet duygularının yaşandığı, yabancı düşmanlığının yapıldığı vedışlanmaların yaşandığı bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır.Ancak bu kitaplarda sunulan Almanya portrelerinin gerçekçilik boyututartışılır, çünkü hiç biri tam olarak okura doğru bir bilgi aktarımı yapmayıbaşaramamıştır. Bunların yanı sıra yazılan kitapların sayısının azlığı da dikkatçekicidir. Çünkü Türkiye için bu konu aslında çok ayrı bir yere sahiptir. Fakatyazarlar daha ancak yeni yeni bu konulara değinmeye başlamışlardır. Bundan dolayıolsa gerek ki, nitelik sorunu bu noktada daha halen aşılamamaktadır.

Özet (Çeviri)

Mit der vorliegenden Arbeit wurde versucht herauszuarbeiten, wıe dasDeutschlandmotiv in der Türkischen Kinderliteratur dargelegt wird In der DeutschenKinderliteratur ist dieses Thema schon mehrmals mit dem Titel“Das Türkeibild inder Deutschen Kinderliteratur”bearbeitet worden. Jedoch waren in diesen Büchernimmer wieder Vorurteile vorhanden, die die Leser falsch orientierten undinformierten. D.h. das Türkeibild der Deutschen Autoren war kein richtiges. Sieschrieben nur das, was sie einfach gehört oder ,zufallig' zu wissen bekommen hatten.So wurden die Türken mit diesen Büchern vorgestellt, als ob sie in Wirklichkeitdieser Beschreibung nachkommen würden. Diesbezüglich kann man sagen, dass dieBezeichnungen und Beschreibungen der Deutschen Autoren über die Türken verfehltwaren. (s. Sele, 1(97)In diesem Zusammenhang \\-urde, wie oben schon erwahnt, das Deutschlandmotiv inder Türkischen Kinderliteratur dargelegt. Denn mit der Auswanderung der Türkennach Deutschland, kam es -wie in Deutschland auch- in der Türkei zu Problemen.Und diese Probleme wurden dann genauso wie von deutschen als auch von türksehenAutoren in der Literatur dargelegt. Aber die Dar/egungsweise dieses Themas ist zubestreiten. Denn in der Studie von Fatih Sel e kann man sehen, dass die DeutschenAutoren nicht objektiv genug sind und immer mit Vorurteilen vorgehen. Dies liegtbereits daran, dass der Autor über die Türken nicht genug recherchiert hat oder miteigenen Vorurteilen geschrieben hat. Deswegen konnte die Literatur mit solchenWerken das Ziel, was sie mit diesen Büchem erreichen wollte, nicht erreichen.Dieses Ziel war, die Unfreundlichkeit und Feindlichkeit zwischen den Türken undDeutschen aufzuheben. In der Deutschen Kinderliteratur wurde viel mehr das Lebender Türken in Deutschland geschildert. Aber in unserer Arbeit wollen wir auch dieProbleme deren schildern, die in der Türkei zurückblieben, wahrend der Vater oderdie Mutter in Deutschland ilir die ganze Familie arbeiten.Andererseits geht es in diescn Büchern auch um Kinder, die in Deutschland lebenund sich dort an das Leben gewöhnen müssen, aber auch um Kinder, die in derHeimat zuruckbleiben, wahrend der Vater oder die Mutter in Deutschland arbeitet. Indiesem Zusammenhang wollen wir hier das Deutschlandmotiv in der TürkischenKinderliteratur darstellen. Aber leider haben auch die Türkischen Autoren mitVorurteilen gehandelt und konnten nicht objektiv genug sein Deswegen kornmt esan vielen Steilen in den Büchern zu falschen und vorurteiligen Informationen undOrientierungen. Denn genauso wie die Deutschen Autoren sind auch die Türkischenmit ihrem eigenen Wissen vorgegangen und haben sich nicht genug über das Lebender Türken in Deutschland informiert. Aus diesem Grund kommt es dazu, dass derLeser in diesem Fall falsch informiert und orientiert wird. Gleichfalls wird der Leservom Autor beeinflusst und ist am Ende des Buches -weil ihm keine andere Chancegegeben wurde- der gleichen Meinung des Autors. SO wird er sich über Deutschlandund das Leben falsche Gedanken machen und immer von diesem Land einenAbstand halten.Das sind die Konsequenzen, die wır versucht haben, aus diesen Büchernherauszuarbeiten. Neben dem Deutsehlandbild wurden aueh andere Themen, die inden Büchern vorkamen, bearbeitet.Wir können sagen, dass das Deutsehlandmotiv ın diesen Büchem immer imZusammenhang mit ,Geıd' vorkommt. Denn aıle Familien, die naeh Deutsehlandfahren, fahren um mehr Geld zu verdienen. Diesbezüglich ist Deutschland fur diemeisten Familien ein utopisehes und unerreichbares Land. Genauso ist Deutsehlandein Land, das die Familien unglücklich macht und sie voneinander trennt. Dennwenn nur der Vater oder nur die Mutter dahinfahrt, konnten die Kinder das niehtertragen und vermissten sie oder ihn sehr. Es wurden aueh die Feindklickeit undUnfreundlichkeit zwischen den Türken und den Deutschen gesehildert. Und indiesem Punkt konnten die Türkischen Autoren leider nicht objektiv sein undbeschuldigten immer die deutsehen Kinder. In diesen Büchern kam es auch immer zuVergleiehungen zwisehen Dorf und Grof3stadt. Denn das Leben in den Dörfem derTürkei ist sehr sehwer und hat sehr vieles nieht, was die Grof3stadte haben. Dagegenwerden aber die Grof3stadte so beschrieben, als fehle da nichts. Aber in der Realitatist es nicht so, denn viele der Dörfer haben jetzt ein sehr modernes Leben. Genausozur Groflstadt kann man sagefly dass sie neben ihren positiven Seiten auch ihrenegatiyen haben. Diesbezüglich gleichen diese Beschreibungen leider nicht derRealitat. Und das fuhrt dann den leser zu falschen Informationen und Vorurteilen.Wir woliten auch sehen, ob diese Bücher fur Kinder geeignet sind und ob sie dieBrücke zwischen den Deutschen und den Türken verbessem können. Aber wie obenschon erwahnt wurde, ist es auch den Türkischen Autoren nicht gelungen, dieseBrücke wie gewollt aufzubauen.Letztendlich kan n man sagen, dass die Autoren in diesem Thema auch noch nichtganz objektiv handeln können. Genauso müssen sie auch richtige undrealitatsreichere Informationen geben. sonst wirken die Werke nur unrealistisch undunglaublich.

Benzer Tezler

  1. Türk ve Alman çocuk ve gençlik edebiyatı örnek metinlerinde ?öteki? imgesinin karşılaştırılması

    Comparison of the image of the ?other? in sample texts from the Turkish and German children?s and juvenile literature

    SEVDA AKTAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    Alman Dili ve EdebiyatıEskişehir Osmangazi Üniversitesi

    Karşılaştırmalı Edebiyat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ GÜLTEKİN

  2. Zaven Biberyan'ın 'Yalnızlar' adlı romanıyla Barbara Frischmuth'un 'Pembe ve Avrupalılar' adlı romanında Türk imgesi

    Turkish image in the novel of Zaven Biberyan en Titled 'Yalnızlar' and Barbara Frischmuth en Titled 'Pembe ve Avrupalılar'

    YILDIZ DEVECİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    CoğrafyaAnkara Üniversitesi

    Ermeni Dili ve Kültürü Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BİRSEN KARACA

  3. Türk ve Alman çocuk edebiyatında vampirler: Angela Sommer-Bodenburg'un 'Küçük Vampir' adlı eseri ve Nazlı Eray'ın 'Naz ve Köşkteki Vampir' adlı eserin karşılaştırmalı olarak incelenmesi

    Vampires in Turkish and German children's literature: A comparative analysis of Angela Sommer-Bodenburg's 'The Little Vampire' and Nazlı Eray's 'Naz and the Vampire in the Mansion'

    SELMA VURAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Alman Dili ve EdebiyatıSelçuk Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YILMAZ KOÇ

  4. Erich Kästner 'in hayvanlar toplantısı adlı eserinin çocuğa göreliği ve çocuk edebiyatı ilkelerine uygunluğu

    The approprıateness of the work anlmals meetıng by Erıch Kästner to chıld and the prıncıples of the chıld lıterature

    KENAN YAŞAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Alman Dili ve EdebiyatıYüzüncü Yıl Üniversitesi

    Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. HASAN GÜNEŞ