Geri Dön

Çocukluk çagı solid tümörlü olgularda nefrotoksisitenin belirlenmesi

Determining nephrotoxicity in childhood solid tumor cases

  1. Tez No: 194616
  2. Yazar: MUSTAFA ARGA
  3. Danışmanlar: PROF.DR. AYNUR OĞUZ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2007
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 178

Özet

ÖZETBu çalışmada 1993-2005 yılları arasında çocukluk çağı solid tümörleri nedeniyletedavileri tamamlanmış ve halen remisyonda izlenen 65 hastanın (37 erkek, 28 kız) geçdönem nefrotoksisite bulguları araştırılmıştır.Kullanılan nefrotoksisite derecelendirme sistemine göre hastaların 36'sında (%55,4)hafif ve üçünde de (%4,6) orta düzeyde olmak üzere toplam 39 hastada (%60) nefrotoksisitesaptanmıştır. Otuz (%46,1) hastada saptanan proksimal tubüler toksisite en sık saptanannefrotoksisite bulgusu olarak belirlenmiştir. Tmp/GFH düşüklüğü ve buna ikincil olarakgelişen hipofosfatemi en sık proksimal tubüler toksisite bulgusu olarak saptanmıştır. Ayrıca,proksimal subklinik tubüler toksisitenin saptanmasında idrar B2-MG ve α1-MG düzeylerininoldukça duyarlı belirteçler olduğunu belirlenmiştir. Distal tubüler toksisite 18 (%27,7)hastada saptanmıştır. On dört (%21,5) hastada saptanan hipomagnezemi en sık distal tubülertoksisite bulgusu olarak belirlenmiştir. Hipomagnezemi gelişen hastaların hepsinin anlamlıolacak şekilde platinyum içerikli KT protokolleri aldığı saptanmıştır. Hipomagnezemi ileartmış FeMg düzeyi arasında, hipofosfatemi ile Tmp/GFH düşüklüğü arasında anlamlıbağıntılar belirlenmiştir ve nefrotoksisite gelişen hastalarda gelişmeyen hastalara göre anlamlıolacak şekilde Tmp/GFH'nde düşüklük, hipofosfatemi ve hipomagnezemi saptanmıştır. Aynızamanda subklinik tubüler toksisitenin belirlemesinde idrar NAG enzim aktivitesinin düşükduyarlılığa sahip olduğu belirlenmiştir. CrCI'ne göre GFH 80 ml/dk/1.73 m2'nin altındabulunan 18 (%27,7) hastada glomerüler toksisite saptanmıştır. Glomerüler fonksiyonlarındeğerlendirilmesinde kullanılan diğer parametrelere göre, hasta grubundaki dört (%6,2)hastanın serum sistatin-C, iki (%3,1) hastanın serum Cr düzeylerinde yükselme, iki (%3,1)hastanın da Schwartz'a göre GFH'nda düşüklük bulunmuştur. Hasta grubunda glomerülerfonksiyon bozukluğunun saptanmasında CrCI'ne göre diğer parametrelerin tanısal etkinliğideğerlendirildiğinde serum sistatin-C düzeyinin ve Schwartz'a göre GFH ölçümünün tanısaletkinlik açısından serum Cr düzeyine göre anlamlı olacak şekilde iyi olduğunu belirlenmiştir.Glomerüler ve proksimal tubüler toksisite saptanan hastalar arasında anlamlı bir birlikteliksaptanmıştır ve glomeruler toksisite saptanan hastaların %66,7'sinde aynı zamanda proksimaltubüler toksisitenin geliştiği gösterilmiştir.Nefrotoksisite gelişimi ile nefrektomi, yaş ya da diğer nefrotoksik ilaç kullanımları(amikasin, vankomisin, amfoteresin-B, asiklovir) arasında anlamlı bir bağıntıgösterilememiştir. RT ile nefrotoksite gelişimi arasında ise sınırda anlamlı bir bağıntıbelirlenmiştir. Hastaların tedavilerinde aldıkları kümülatif nefrotoksik ilaç dozlarınınnefrotoksisite gelişimdeki etkileri değerlendirildiğinde, sadece ifosfamidin kümülatif ortancadozu ile nefrotoksisite gelişimi arasında anlamlı bir bağıntı gösterilmiştir. Ayrıca,nefrotoksisite varlığı ile tedavi sonrasında geçen süre arasında anlamlı negatif yönlü birbağıntı saptanmıştır. Nefrotoksisite gelişen 39 hastada çalışma anına kadar geçen ortanca süre10,25 ay iken, nefrotoksisite gelişmeyen 26 hastada çalışma anına kadar geçen ortanca süre26,5 ay olarak bulunmuştur.Hasta ve kontrol gruplarında CrCI'ne göre GFH ölçümü esas alındığında, glomerülerfonksiyonlardaki bozulmanın saptanması amacıyla serum sistatin-C, serum Cr düzeyleri veSchwartz'a göre GFH ölçümünün tanısal etkinliği değerlendirildiğinde CrCI'nin her üçparametreye göre tanısal etkinliğinin anlamlı düzeyde iyi olduğu gösterilmiştir. Aynı zamandaglomerüler fonksiyonlardaki bozulmanın belirlenmesinde serum sistatin-C düzeyinin serumCr düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde tanısal etkinliğinin daha iyi olduğusaptanmıştır.

Özet (Çeviri)

ABSTRACTIn this study, late phase nephrotoxicity findings of 65 patients (37 boys, 28 girls) stillbeing monitored in remission and whose childhood solid tumor treatments had beencompleted between 1993-2005, were examinedMild and moderate nephrotoxicity was found in 36 patients (%55,4) and in threepatients (%4,6), respectively, according to nephrotoxicity grading system being used.Proximal tubular nephrotoxicity found in thirty patients (%46,1) was determined to be themost common nephrotoxicity finding. Decreased Tmp/GFR and hypophosphatemiadeveloped secondary to this were determined to be the most common proximal tubulartoxicity finding. Moreover, it has been found in determining proximal subclinic tubulartoxicity that urine B2-MG and α1-MG levels are highly sensitive determinants. In 18 patients(%27,7) distal tubular toxicity was found. Hypomagnesemia which was seen in fourteenpatients (%21,5) was found to be the most common distal tubular toxicity finding. It has alsobeen found out significantly that all patients who developed hypomagnesemia turned out tohave received KT protocols including platinum. Meaningful linkage was assessed betweenincreased FeMg level and hypomagnesemia and between hypophosphatemia and decreasedTmp/GFR. Moreover, patients who developed nefrotoxicity had hypophosphatemia,hypomagnesemia and significantly low Tmp/GFR, compared to non-nephrotoxic patients.Also, it has been found that in determining subclinic tubular toxicty, urine NAG enzymeactivity has low sensitivity. Glomerular toxicity was found in 18 (%27,7) patients with

Benzer Tezler

  1. Granulosit ve granulosit-makrofaj koloni stimüle edici faktörün kemik metabolizması üzerine etkisi

    The Effect of granulocyte clony stimulating factor and granulocyte-macrophage colony stimulating factor on bone metabolism

    YUSUF ZİYA ARAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıGazi Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TÜRKİZ GÜRSEL

  2. Çocukluk çağı hematolojik maligniteleri ve solid doku tümörlerinde; eikosapentaenoik asit içeren beslenme ürünlerinin adipokinler ve ghrelin üzerine etkileri

    Çocukluk çağı hematolojik maligniteleri ve solid doku tümörlerinde; eikosapentaenoik asit içeren beslenme ürünlerinin adipokinler ve ghrelin üzerine etkileri

    SERKAN MUTLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Beslenme ve DiyetetikNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÜMRAN ÇALIŞKAN

  3. Merkezimizde tedavi edilen çocukluk çağı lenfomaları ve solid organ tümörlerinde epidemiyoloji ve sağkalım özellikleri

    Epidemiology and survival characteristics in childhood lymphomas and solid organ tumors treated at OUR center

    BÜŞRA ACUN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDokuz Eylül Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HATİCE NUR OLGUN

  4. Merkezimizde tedavi edilen çocukluk çağı kanserlerinde sağkalım oranları

    Başlık çevirisi yok

    AHMET SEZER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    OnkolojiDokuz Eylül Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HATİCE NUR OLGUN

  5. Çocukluk çağı kanserlerinde geç dönem solunum komplikasyonlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of respiratory complication in long term childhood cancer

    FIRAT ERGİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    OnkolojiEge Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NAZAN ÇETİNGÜL