Meme karsinomlu hastalarda lokorejyonal rezidivleri ve prognozu belirleyen faktörlerin 83 olguda irdelenmesi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 20188
- Danışmanlar: DR. OKTAY İNCEKARA
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Onkoloji, Oncology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1991
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bakanlığı
- Enstitü: İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 60
Özet
SONUÇLAR VE ÖZET Operabl meme karsinomunun tedavideki başarısında sağkalım oranlarının yükselmesinin yanı sıra lokorejyonal tümör kontrolünün sağlanması önemli bir faktördür. Cerrahi ve radyoterapi tümörün lokorejyonal kontrolüne yönelik olup, uygun seçim yapılmış olgularda bugünün teknik olanaklarıyla postoperatif radyoterapi rezidivlerin önlenmesinde başarı ile kullanılmakta, rezidiv oranları çok düşmektedir. Son yıllarda yürütülen randomize çalışmalarda postoperatif RT. ile 5 yıllık sağkalım oranlarında anlamlı düzelmelerin olmadığı da gözlenmektedir. Ayrıca postoperatif radyoterapinin uygun dozlarla subklinik hastalığı kontrol edebilme oranının yüksekliği morbiditesi daha az olan cerrahi uygulamalara olanak sağlamaktadır. Ancak bugün meme karsinomu tanısı konmuş tüm hastalarda postoperatif radyoterapinin rutin olarak uygulanması destek! enmemektedir. Bu konudaki en yoğun tartışma aksillası negatif olan tümörler üzerindedir. Lateral lokalizasyonlu, 3 - 4 cm. ve daha küçük çaptaki, aksillası negatif olan tümörlerde adjuvant radyoterapi uygulanımı hızla terk edilmektedir. Bununla beraber, medıosantral lokalizasyonlu tümörlerde, m. interna ganglionl arına metastaz insidansı lateral lokalizasyonlu tümörlere göre daha yüksek olduğundan, m. interna lenfosintigrafisi sonucuna göre sadece pozitif olanların ışınlanması gerekmektedir. Aksiller status, prognozu tayin edici major faktör olup, tutul an ganglion sayısı arttıkça hastalıksız sağkalım ve tüm sağkalım oranlarının düştüğü, lokorejyonal başarısızlığın arttığı bilinmektedir. Ayrıca, evrelemede ve adjuvant kemoterapinin gerekliliğinin tayininde de önemlidir. Bu nedenledir ki, Evre I ve II olgularda dahi klinik olarak aksilla negatif olsa da minimum Düzey I ve Il'nin disseke edilmesi gerekmekte ve en az 10 ganglion çıkartılmalıdır. Primer tümör çapı arttıkça lokorejyonal rezidiv insidansı artmakta, sağkalım oranları düşmektedir. Histolojik ve nükleer gradlama sistemi, prognozu belirleyen diğer bir faktör olup, aksiller statusdan sonra en önemli parametredir. Histolojik grading' in artması, nükleer grading' in düşmesi kötü prognozu göstermektedir. ER (Estrogen receptors)' nin negatif olduğu olgularda ER pozitif olan olgulara göre sağkalım oranları daha düşük, lokorejyonal başarısızlık oranları ise daha yüksek bulunmuştur. Bizim serimizde, aksillası negatif olan olgularda rezidiv oranı % 0, 1-3 ganglionu pozitif olanlarda % 13.6 ve 4 veya daha fazla ganglionu tutulmuş olan olgularımızda ise % 23.3 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda, tümör çapına göre rezidiv insidansları; Tl için % 6.6, T2 için % 13, T3 için % 15.78 ve T4 için de % 38.3 olarak bulunmuştur. Premenopozal olgularımızda % 22.5, postmenopozal olgularımızda % 12.2 olarak tespit ettiğimiz rezidiv oranları bize premenopozal olguların rezidiv için aday olduklarını göstermiştir.Lenfatik ve vasküler invazyon, EIC (Extensive intraduktal carcinoma) varlığı da önemli diğer prognostikatörl erdir. Verilerimizin yetersizliği nedeniyle olguların histolojik ve nükleer grading, hormonal status, EIC ve lenfatik ve vasküler invazyon! arına göre değerlendirmesi yapılamamıştır. İşte bu noktada patologun rolünün önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü patologun vereceği ayrıntılı bir histopatolojik rapor klinisyene tedavi seçiminde yol gösterici olacaktır. Yine de bütün bunların yanında, bugün için meme karsinomunun prognozunu belirleyen ana unsurun, tümör hücrelerinin yapısal özellikleri ve biyolojik davranışından kaynaklandığı düşünülmektedir. Lokorejyonal rezidiv sonrası sağkalımı etkileyen faktörler içinde, bütün bu saydıklarımızın yanı sıra; RFI'ın 24 aydan kısa veya uzun olması, rezidiv çapının 1 cm. den küçük veya büyük olması, rezidivin sol iter veya multiple olması ve rezidiv lokalizasyonunu da söylemek gerekmektedir. RFI'ın 24 aydan kısa olması, tümör çapının 1 cm. den büyük olması, multiple ve lokorejyonal rezidiv olması, rezidiv sonrası sağkalım oranlarını etkileyen kötü prognostik faktörlerdir. Bizim çalışmamızda, Evre 1,11,111a ve Illb postoperatif (RM,MRM,SM ve Parsiyel mastektomi + Aksiller küretaj) radyoterapi uygulanan olgularda lokorejyonal rezidiv insidansı %11.27 iken, radyoterapi uygulanmayanlarda % 41.66 bulunmuştur. Işınlananlarda lokal rezidiv oranının % 4.2, ışınlanmayanlarda ise % 33 olduğu görülmüştür. Yine radyoterapi yapılan ardaki rejyonal rezidiv insidansı % 2.8 iken, radyoterapi yapılmayanlarda %8.3 olarak bulunmuştur. RFI,%84.6 24 aydan kısa,%15.4 ise daha uzun olarak tespit edilmiştir. Lokorejyonal rezidivler uzak metastaz habercisidirler. Buna göre rezidiv yapmış olgularımızın % 77'sinde 24 aydan daha kısa bir sürede uzak metastazlar ortaya çıkmıştır. Rezidiv sonrası median sağkalım 12 ay olarak bulunmuştur. 2 yıllık ortalama lokorejyonal kontrol; aksillası negatif olan olgularımızda % 100, 1 - 3 ganglionu pozitif olup, radyoterapi uygulananlarda % 82.5, radyoterapi uygulanmayanlarda ise % 50 olarak bulunmuştur. Aksillasında tutulmuş ganglion sayısı 4 ve daha fazla olup, radyoterapi yapılanlarda bu oran %82.5 i ken, radyoterapi yapılmayanlarda % 66 olarak tespit edilmiştir. 2 yıllık ortalama sağkalım oranlarına baktığımızda;aksillası negatif olan olgularda, radyoterapi yapılsın veya yapılmasın bir fark gözlenmemiştir. 1-3 ganglionu pozitif olup, radyoterapi uygulanan olgularda bu oran.% 79, radyoterapi uygulanmayanlarda ise % 50 olarak gözlenmiştir. Aksillasında tutulmuş ganglion sayısı 4 ve daha fazla olan olgularımızda radyoterapi yapılsın veya yapılmasın 2 yıllık ortalama sağkalım oranları % 83 ile eşit bulunmuştur. Meme karsinomu; primer tedaviden 20 yıl sonra dahi rezidiv ve uzak metastaz yapabilen tek malign hastalıktır. Bu sebeble, primer tedavinin seçiminde prognostik faktörlerin değeri büyüktür. Lokorejyonal rezidivler ve tedavisi, halen meme karsinomunda problem teşkil eden bir konudur. Bunun için de önümüzdeki yıllarda randomize prospektif çalışmalara daha fazla ağırlık verilmesi ve yeni tedavi modal itelerinin denenmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Meme koruyucu cerrahide lokorejyonal nüksü etkileyen faktörler
The Fectors affecting the local regional after breast conserving surgery
FİKRET SANCAK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1999
Genel Cerrahiİstanbul ÜniversitesiGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MAHMUT MÜSLÜMANOĞLU
- Aksiller 1-3 lenf nodu metastazı olan meme karsinomalı hastalarda çıkarılan ve metastazlı lenf nodlarının sayısının ve lenf nodu oranın prognostik önemi
Prognostic significance of the number of removed and metastatic lymph nodes and lymph node ratio in breast carcinoma patients with 1-3 axillary lymph node(s) metastasis
İMAM BAKIR BATI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2009
Genel CerrahiSağlık BakanlığıGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. NÜVİT ERCAN DURAKER
- Meme karsinomlu hastalarda saptanan tiroit nodüllerinin sitomorfolojik analizi ve adjuvan tedavi ajanlarının sitolojik etkisinin araştırılması
Cytomorphological assessment of thyroid nodules in breast cancer patients and analysis of adjuvant treatment options' effects on thyroid nodules
KEREM ÖZCAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
Patolojiİstanbul Üniversitesi-CerrahpaşaPatoloji Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ŞEBNEM BATUR
- Adjuvan kemoterapi alan primer meme karsinomlu hastalarda foxp3 ekspresyonu ve tedavi etkinliği üzerine etkisi
Foxp3 expression and effect to adjuvant treatment effectivenes in patients with primary breast carcinoma
NUR DİNÇ
Tıpta Yan Dal Uzmanlık
Türkçe
2013
OnkolojiSağlık BakanlığıOnkoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MAHMUT GÜMÜŞ
- Mastektomi uygulanmış meme karsinomlu hastalarda cerrahi radyoterapi arası sürenin lokal kontrol ve sağkalıma etkisi
Başlık çevirisi yok
NACİYE ÖZŞEKER