Geri Dön

1950-1970 yılları arasında Türk sinemasının temel özelliklerinin oluşmasını sağlayan toplumsal, ekonomik, siyasi, kültürel etkenler ve bunların Türk sinema tarihindeki yeri

The social, economical, political, cultural factors that shaped the Turkish cinema and their place in the Turkish cinema history

  1. Tez No: 219779
  2. Yazar: IŞIL KARAHANOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. SAMİ ŞEKEROĞLU
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Güzel Sanatlar, Sahne ve Görüntü Sanatları, İletişim Bilimleri, Fine Arts, Performing and Visual Arts, Communication Sciences
  6. Anahtar Kelimeler: Yönetmen, 1950?1970, Türk Sinema Tarihi, Türk Filmleri, Yapımcı, Türk Toplum Tarihi, Türk Sinemasında İzleyici, Sinema-Devlet İlişkisi, Director, 1950?1970, Turkish Film History, Turkish Films, Producer, Turkish Social History, Spectator in Turkish Cinema, Cinema-Government Relation
  7. Yıl: 2007
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 192

Özet

1950?1970 yılları arası, hem Türkiye hem de Türk sineması açısından hareketli, değişken ve tartışmalı geçen bir dönem olmuştur. Ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasal yapısında birçok değişimin ve yeniliğin yaşandığı bu zaman diliminde, sinema, halkın günlük hayatında diğer sanatlardan daha fazla yer tutmuştur. Türk sineması, yirmi yıl boyunca ülkenin içinde bulunduğu en zor koşullarda bile egemenliğini sürdürmeyi başarmıştır. Batıdan gelen bir sanat dalı olan sinemaya halk yoğun bir ilgi ve sevgi göstermiştir. Bu ilgi, bir yandan filmlerin konularını ve anlatımını etkilerken diğer yandan da filmler halkın yaşayış biçimini, alışkanlıklarını etkiler hale gelmiştir. Bu ikili etkileşim o dönemde çekilip, bugün bile televizyonlarda ve festivallerde seyredilen, üzerine kitaplar ve makaleler yazılan filmlerin çıkış noktasını oluşturmuştur. Bu dönemde ürün veren sinemacılar, Türk sinema tarihinde önemli bir değişim başlatmışlardır. Bu sayede, senede 300' lere varan film sayısı, halkın günlük konuşmalarına yansıyan diyaloglar, akıllardan çıkmayan karakterler ve konular ile birlikte bir sinema geleneği oluşmuştur. 1895 yılında Paris' te yapılan halka açık ilk gösteriden kısa bir sure sonra, Lumiére kameramanlarının 1897 yılında İstanbul' da gerçekleştirdiği çekimler ve Yıldız Saray' ında yapılan gösterimler ile sinemanın ülkemize girdiği ve Türk sinemasının ilk döneminin başladığı bilinmektedir. 1900' lü yıllara gelindiğinde Makedonyalı sinemacılar Yanaki ve Milton Manaki kardeşler ve Fuat Uzkınay tarafından çekilen belge görüntülerin ardından, 1915 yılında sinemanın ilk resmi kurumu olan Merkez Ordu Sinema Dairesi (MOSD) kurulmuştur. İlk yıllarda konulu film yapımları, resmi ve yarı resmi kuruluşlar tarafından yapılmış, 1922 yılında kurulan ?Kemal Film? ve 1928 yılında kurulan ?İpek Film? konulu film yapımını devam ettirmişlerdir. Bu şirketler adına çalışan Muhsin Ertuğrul, 1923?1938 yılları arasında Türkiye' de konulu film çeken tek yönetmen olmuştur. 1939' da Faruk Kenç' in ?Taş Parçası? adlı filminin ardından sinema alanına yeni yönetmenler girmeye başlamıştır. iv Türk sinemasının sansür ile olan ilk tanışıklığı, 19 Temmuz 1939' da yürürlüğe giren `Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname' ile gerçekleşmiştir. Sansür olgusu, bu tarihten itibaren gittikçe ağırlaşarak Türk sinemasının üzerindeki yıkıcı etkilerini uzun yıllar sürdürmüştür. 1943 yılına gelindiğinde, Faruk Kenç' in ?Dertli Pınar? filmini seslendirme (dublaj) yoluyla çekmesi sonucu, filmlerin kısa sürede ve ucuza bitirilme şansı doğmuştur. Bu tarihten itibaren sinema bir iş kolu olarak görülmeye başlanmış ve film sayısında her sene düzenli artışlar olmuştur. Devletin Türk sinemasıyla ilgili ilk olumlu girişimi 1948 yılında gerçekleşmiştir. Türk filmlerinden alınan vergi oranı %25' e düşürülürken, yabancı filmlerden alınan rüsum oranı %70' te kalmıştır. Bu sayede, Türk sineması sektörleşme yolunda adımlar atmaya başlamıştır. Film sayısında görünen düzenli artışa ek olarak yeni yapımevleri açılmaya başlamış ve özellikle Anadolu' daki sinemalar yerli film gösterimine yönelmişlerdir. 1960 ihtilali ve ardından 1961 Anayasası' nın kabulü ile her çeşit siyasal ve toplumsal mesele üzerine canlı bir entelektüel tartışma ortamı doğmuştur. Devlet yönetiminin değişmesi ve yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesiyle ülkede görece özgür bir ortam oluşmasına rağmen yeni anayasada sinema üzerindeki sansürün kaldırılması kabul edilmemiştir. Ancak yine de 1960 ihtilali, Türk sinemasına yeni bir soluk getirmiştir. 1960 sonrasında şekillenen bölge işletmeciliği film yapımının da temel kaynağını oluşturmuştur. Türkiye' nin farklı kesimlerinde kurulan bölge işletmeleri belirli dönemlerde, İstanbul' a gelip, kendi bölgelerinde ne tür filmlerin beğenildiği ile ilgili olarak yapımcılara bilgi vermektedirler. Bu filmlerin çekimi için yönetmen ve oyuncularla anlaşma sağlayan yapımcılar, bölge işletmecilerden avans almaktadırlar. Bu avans, bir önceki dönemde, işletmecilerin sinemacılardan, yani halktan topladığı paradır. Böylelikle, halk bir sonraki dönem çekilecek filmlerin sayısının ve niteliğinin saptanmasında en büyük rolü oynamaktadır. Bu dönemde topluma ve toplumsal endişelere ayna tutan, Türk insanının sorunlarına eğilen filmler çekilmiştir. Türk sineması geleneğini oluşturan bu filmlere ve bu filmlerin anlatım dili açısından getirdiği yeniliklere paralel olarak, yaşanan film enflasyonunun sonucunda kendini tekrar eden niteliksiz film örnekleri de başlamıştır. Seyircinin beğenilerinden yola çıkarak belli furyalar belirmiş, bunlar 1970' li yıllarda halkın beğenilerini istismar etmeye başlamıştır. Türkiye' nin toplumsal, ekonomik, politik yapısındaki değişimlerin sinemaya etkileri çok yönlü olmuştur. Bu süreçler, Türk sinemasında olumlu sonuçlar doğurdukları kadar olumsuz dalgalanmalara da yol açmışlardır. 1950?1970 yılları arasında sinemada süregelen tek istikrarlı etken seyircinin Türk sinemasına olan ilgisidir. Seyirci ? sinema arasında var olan bu bağ sayesinde, Türk sineması senede 300' lere varan üretim profili ile her kesimden seyirciye hitap eden filmlerin yapıldığı bir sektör konumuna gelmiştir.

Özet (Çeviri)

The years from 1950 to 1970 were active, variable, and controversial both for Turkey and Turkish cinema. In this passage of time, while the country? s economic, social, and political structure went through many changes and innovations; the cinema always reserved an important place in the daily lives of public more than any other arts. Along these twenty years, even during the country? s most difficult times, Turkish cinema succeeded in continuing its dominance. The public showed intense interest and affection towards this art form that originated in the West. While on the one hand this interest affected the films? themes and expressions, on the other hand the films reached to a position where they could affect the public? s way of living and their customs. This dual interaction became the starting point of the films which were made in that period and are continued to be watched on TVs and in festivals even today and inspire many books and articles to be written on them. The people who worked in the cinema industry during this period created an important change that has never been seen in the Turkish cinema history before. This change is the tradition of cinema that was shaped by the increasing number of films, by the dialogs that were imitated by the public in their daily conversations, and by the characters and plots that are impossible to erase from our minds. Shortly after the first public film screening in Paris in 1895, with the shootings in Istanbul by the Lumiére? s cameramen and the screenings in the Yıldız Palace in 1897, it is excepted that cinema set foot in our country and the first period of Turkish cinema started. In the 1900s, along with the documentary footages taken by the Macedonian filmmakers Yanaki and Manaki brothers and Fuat Uzkınay, in 1915 ?Merkez Ordu Sinema Dairesi (MOSD)? (Military Headquarters of Cinema Department) which is the first official institution of cinema was established. The first narrative film attempts was materialized by the support of the official and nonofficial organizations, later ?Kemal Film?, founded in 1922, and ?İpek Film?, established in 1928, continued the narrative film productions. Muhsin Ertuğrul who worked for both of these companies, was the only director working during 1923- vii 1938. In 1939, with the film ?Taş Parçası? which was directed by Faruk Kenç, new directors started to step into cinema. Turkish cinema? s first encounter with censorship took place when the act of `Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname? (The Regulations in terms of Films and Film Scripts) came into force in 19th of July 1939. After this date, censorship became more severe in time and continued its destructive affects over Turkish cinema for long years. In 1943, as a result of Faruk Kenç? s method of silent shooting of ?Dertli Pınar? and then dubbing the film in post-production, the opportunity to finish films in shorter period of time and in low budget costs appeared itself. From this date on, cinema started to be seen as a branch of work and there was a regular rise in the number of films that were made each year. The first positive attempt of the government in terms of Turkish cinema occurred in 1948. While the tax ratio that was taken from the Turkish films was lowered to 25%, the rate stayed on 70% for the foreign films. Therefore, Turkish cinema started to take constructive steps towards becoming an industry. In addition to the stable rise of the number of films, new production companies started to be open and especially the cinema theatres in Anatolia tended to prefer screening domestic films rather than foreign films. With the 1960 revolution and after the approval of the Constitution in 1961, an environment for intellectual discussions in all kinds of political and social issues generated. In the midst of the Government Administration and the authorization of the new Constitution, even tough there was a considerable liberation in the country, the removal of censorship over cinema was still not accepted. However, the revolution still brought a fresh air to Turkish cinema. After 1960 the management of cinema venues throughout the country became the fundamental ground of film production. The district managers that were established in various parts of Turkey came to Istanbul in certain periods of time and gave information to film producers about which kinds of films were favored in their regions. In order to make these films, the producers got an advance from the managers. This advance was the money that the managers took in the previous season from the theatre owners, that is, the money that the spectators gave to buy the tickets. In this way, the public played the biggest part in the determination process of the quantity and the quality of the upcoming films. In this period more films that reflected the society and the social concerns of the country, and that showed a tendency to Turkish people? s problems were made. Parallel to these films that shaped the tradition of Turkish cinema, as a result of the film inflation; there were also examples of films which were repetitious and lacked quality. Certain qualities became more in demand which were evidently set out by the audience? s preferences. In 1970s these qualities started to settle down and exploit the public? s choices. The changes in Turkey? s social, economic, and political structure affected the country? s cinema in many respects. While these processes created positive outcomes in Turkish cinema, they also produced negative fluctuations. In the years 1950 to 1970, the only continual stable factor was the audience? s interest towards Turkish cinema. Thanks to the bond between the audience and the films, Turkish cinema became an industry with up to 300 films a year that were able to address to spectators from all around the country..

Benzer Tezler

  1. Toplumsal gerçekçilikten toplumsal kaderciliğe 1960'lar Türk sineması

    From social realism to social fatalism 1960's Turkish cinema

    DİLAR DİKEN YÜCEL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Sahne ve Görüntü SanatlarıAnkara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYDAN ÖZSOY

  2. 1969-1973 yılları arası Türk filmlerinin mitolojik ve göstergebilimsel çözümlemesi: Tarkan filmi örneği

    The mythological and semiological analysis of Turkish movies between the years of 1969-1973: Tarkan movie sample

    FATİH GENÇER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Sahne ve Görüntü SanatlarıSelçuk Üniversitesi

    Radyo Televizyon Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ABDULGANİ ARIKAN

  3. Türk sinemasında kadın

    Başlık çevirisi yok

    FETAY SOYKAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1990

    Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül Üniversitesi

    Sahne ve Görüntü Sanatları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. OĞUZ ADANIR

  4. 1980 sonrası Türk sineması ve Yavuz Turgul

    Başlık çevirisi yok

    SEDEF BAYBURTLUOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    Sahne ve Görüntü SanatlarıMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı

    PROF. CEM ODMAN

  5. 1960-1970 yılları arasında Türkiye'de yaşayan toplumsal ve siyasi değişimlerin Türk Sineması'na yansımaları

    Reflections of sociological and political changes lived in Turkey bering the years of 1960-1970 in the Turkish cinema

    ASİYE KORKMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1995

    Sahne ve Görüntü SanatlarıMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    PROF. SAMİ ŞEKEROĞLU