Geri Dön

1980 sonrası Türk sineması ve Yavuz Turgul

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 220166
  2. Yazar: SEDEF BAYBURTLUOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. CEM ODMAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Sahne ve Görüntü Sanatları, Performing and Visual Arts
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2005
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 154

Özet

Sinema yapısı gereği, bir sanat dalı olmasının da ötesinde bütün sanat dallarını bünyesinde toplayan görsel bir tasarımdır. Üretimden dağıtımına ekonomiyle sıkı bir bağı olmasıyla da aynı zamanda bir endüstridir. Sinemanın gelişim süreci göz önünde bulundurulduğunda, toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik değişikliklerin sinemanın anlatım özelliklerine ve üretim sürecine olan etkisi ortadadır. Türk sinemasının ilk yılları, ilk konulu film çalışmalarının denenmesiyle geçmiştir. Ardından Muhsin Ertuğrul ile başlayan tiyatrocular dönemi Faruk Kenç'in sinemaya girmesine kadar sürmüştür. 1948' de Belediye Gelirleri Kanunu'nda değişiklik yapılmıştır. Eğlence vergisi yabancı filmlerde gayrı safi hâsılatın %70' ine, yerli filmlerde ise %25' ine indirilmiştir. Yapılan vergi indiriminin etkisiyle sinema sektörleşme yolunda ilerlemeye başlamıştır. 1950'ler yapımcıların Türk sineması üzerindeki etkisinin ağırlıkta olduğu yıllardır. Bu dönemde Anadolu'da sinema izleyicisi oluşmaya başlamıştır. Demokrat Parti politikaları ile değişen ekonomik koşullar; Marshall yardımı ve alınan borçlarla ülkede yaşanılan ekonomik refah yapımevlerinin artmasına ve sinemanın yeni bir iş kolu olarak görülmesine sebep olmuştur. 1960'lı yıllara gelindiğinde Türk sinemasında etkin olan yapımcıların yerini bu kez bölge işletmecilikleri almıştır. Bölge işletmecilikleri film yapım sürecinin hemen hemen her aşamasında hâkimiyet sağlamışlardır. Bu dönemde starlık olgusu oluşmuş, günümüzde de birçok filme ve televizyon dizisine kaynaklık yapan klişeleşmiş konulara ait ilk örnekler verilmiş, Türk sineması anlatım dili açısından kendini tekrar eden bir hal almıştır. Film üretimi ve izleyicinin sinemaya olan eğilimi açısından ve sansürün 1961 anayasasıyla azalmasından dolayı Türk sinemasının ?altın çağı? olarak nitelendirilen 1960'lı yıllarda düşük kaliteli filmlerin yanı sıra nitelikli film örneklerine de rastlanmaktadır. Türk sineması geleneğinin oluşmasını sağlayan toplumsal film örnekleri bu dönemin en belirgin özelliğidir. 1970'li yıllarda dünya petrol krizinin bizim ekonomimizi de etkilemesi, buna özellikle dış politikada bizi zor duruma sokan Kıbrıs müdahalesinin de eklenmesi ve ülke içinde yaşanan sağ-sol mücadelesinin ülkeyi sürüklediği kaos ortamı sinemanın yara almasına neden olmuştur. Sokaklardaki çatışmalardan dolayı ailenin sinemadan çekilmesi ekonomik olarak sinemayı zora sokmuş, çoğu sinema salonu kapanmış, kalanların çoğu da seks filmleriyle ayakta kalmıştır. Televizyonun da etkisiyle sinema salonlarından uzaklaşan izleyici ile birlikte karate, seks ve arabesk filmlerin çoğalması aile sineması kavramını da ortadan kaldırmıştır. Türk sinemasının altın çağı olarak adlandırılan dönemde sinemaya gitmek toplumsal bir olgu haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile birlikte toplumsal yaşantıda yer almaya başlayan kadınlar için sinema iyi vakit geçirilecek ucuz bir sosyal olay haline gelmiştir. Kadınların sinemaya olan bu ilgisi eşlerinin ve çocuklarının da sinemaya gitmesine neden olmuştur. Dolayısıyla çekilen filmler ailenin bütün bireylerinin rahatlıkla bir arada izleyebileceği nitelikler taşımaktadır. Böylece aile sineması kavramı oluşmuştur. Bu dönemde aile sinemasını ayakta tutan tek tür, 1970'lerin ikinci yarısından itibaren örnekleri görülmeye başlayan kalabalık oyuncu kadrosunun olduğu, bol diyaloglu güldürü filmleri olmuştur. Sinema siyasal süreçlerden etkilendiği için Türk siyaset tarihinde dönüm noktaları olan darbelerin Türk sinemasının tarihsel gelişim süreci içinde önemli bir etkisi olmuştur. Hatta çoğu sinema tarihçisi Türk sinema tarihi dönemlendirmesini darbeler üzerinden yapmıştır. Toplumsal yapıdaki ilerlemelerin sinemamıza ivme kazandırması söz konusu olduğu gibi toplumsal ve ekonomik alandaki istikrarsızlıklar Türk sineması kimliğini ve film yapım aşamalarını olumsuz yönde etkilemiştir. 1980' li yıllara gelindiğinde 1970'lerde çekilen küçük bütçeli arabesk filmlerin sayısında, arabeskin bir kitle kültürü haline gelmesi ile birlikte önemli bir artış olmuştur. 1970'lerde ilk örnekleri görülmeye başlayan 1980'lerde ise özellikle kadın temalı filmlerde ortaya çıkan cinsellik sinemanın yeni konuları arasındadır. Dini film örneklerinin gündem oluşturması Türk siyaset tarihinde yaşanan `siyasal İslam' ve `irtica' tartışmalarının Türk sinemasına yansıması halini almıştır. Özellikle yurtdışındaki göçmenler için üretilen video filmleri video işletmeciliğini bir sektör haline getirirken, Amerikan film şirketlerinin film dağıtım ve gösterim alanlarında egemen bir konuma gelmesiyle birlikte Türk sinemasının gösterim olanağı azalmıştır. 1980'lerde genç yönetmenlerin sinemaya girmesiyle birlikte farklı anlatım tarzları ve yeni konuların kullanıldığı film örnekleri görülmektedir. 1970'lerin ikinci yarısından itibaren senarist olarak üretim yapan, 1984 yılında ise ?Fahriye Abla? adlı ilk filmi ile sinemaya adım atan Yavuz Turgul bu dönemdeki anlatım tarzları ve film yapıları arasında farklı bir çizgi oluşturmaktadır. 1990'lar Türk sinemasında birçok yeni yönetmenin ortaya çıktığı; çoğunun sadece bir film yapıp ortadan kaybolduğu yıllardır. Başlangıcından günümüze kadar Türk sinemasının genel sorunu olan sektör haline gelememe durumu 1990'lı yıllarda yapımcı ? yönetmen kavramanın yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Genellikle kendi filmlerinin yapımcılığını üstlenen veya sponsor, Eurimage, Kültür Bakanlığı gibi kaynakları kullanarak bağımsız yapımlar oluşturan bazı yönetmenler ise kendilerine Avrupa sinemasını örnek alarak sinema alanında ortak bir izleyici kitlesi oluşturamamış filmler vermeye başlamışlardır. İzleyicinin beğenisine ve ilgisine hitap etmeyen bu filmler toplum gerçeğini değil yönetmenin kendi gerçeğini baz alan filmlerdir. Bu sebeple geniş kitlelerle bağ kurmaları, filmlerin öznel yapısından dolayı çok zordur. 2000'li yıllarda bu tür filmlere festivaller tarafından verilen desteğin- artması ve festivallerin yeni bir kaynak olarak meşrulaşması ile bu tarz filmlerin üretimine devam edilmektedir. Bunun yanında Türk sineması geleneğini günümüze yansıtan nitelikli film örnekleri de görülmektedir. Nesli Çölgeçen' in yönetmenliğini yaptığı ?Züğürt Ağa? (1985) filminin senaristi olarak dikkat çeken, daha sonraki dönemlerde ise yönetmenliğini yaptığı filmler ile geleneksel Türk sinemasının özelliklerini taşıdığı görülen Yavuz Turgul filmlerinde yarattığı üslup farklılığı ile öne çıkmaktadır. Filmlerindeki karakterler filmin yapısında yer alan döneme ve egemen söylemlerin, geleneklerin temsilcilerine ait özellikler taşımaktadırlar. Özellikle Yavuz Turgul' un 1996' da çektiği ?Eşkıya? filmi, sinema salonlarından 20 yıl önce kopan izleyici kitlesinin tekrar sinema salonlarını doldurması bakımından bu dönem içinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarihsel gelişim süreci içinde Türk sinemasının var olmasını sağlayan tek etken, seyirci - sinema ilişkisi olmuştur. Toplumsal, siyasal, ekonomik alanda yaşanan değişiklikler, zaman içinde izleyici profilinde farklılıklara neden olmuştur. İnsanın en içten, en tabii duygu, düşünce ve toplumsal ilişkilerinden yola çıkarak kişisel üslup ile birleştirilmiş nesnel bir bakış açısı, sonunda kendi izleyici kitlesini yaratmış bir sinemaya dönüşür. Yavuz Turgul, filmlerinde değişen zamana karşı durmaya çalışan karakterler gibi, günümüz Türk sinemasının genel söylemlerinden uzak durarak, oluşturduğu kişisel biçemi ile geleneksel Türk sinemasının günümüzdeki son temsilcisi olarak Türk sinema tarihinde önemli ve etkin bir yere sahiptir.

Özet (Çeviri)

Cinema because of its structure, apart from being an art form is a design which gathers all the other art forms in its structure. By having a strong connection with the economy from production to distribution it is at the same time an industry. When we look at the development process of cinema, it is obvious that social, cultural, political, economic changes have an affect on its narrative properties and production process. Because cinema has been affected by political progressions, the strokes that are the turning points in the Turkish political history had important impact over the historical development process of Turkish cinema. Even most of the film historians made the division of the Turkish cinema history over the strokes. As the progress in the social structure gave direction to our cinema the impotency in the social and economic area influenced the identity of the Turkish cinema and the stages of film production in a negative way. The first years of Turkish cinema are gone by the attempts of making the first narrative films. Later on the theatrical period which started with Muhsin Ertuğrul continued until Faruk Kenç?s entrance into the cinema. As for the end of 1940s cinema started to progress in terms of becoming a sector with the affect of the tax discount that was made in 1948. 1950s were the years that the effect of the producers on Turkish cinema got stronger. In this period the cinema audience in Anatolia started to shape. The changing economic conditions with the politics of Democratic Party; the Marshall aid and the prosperity in the country as a result of the loans that were taken led to the rise of production houses and cinema to be seen as a new working area. When we arrive to the 1960s, the regional managers took the place of the producers who used to be active. The regional managers dominated almost all the aspects of film production process. In this period the star system was born, the first examples of I stereotypical subjects were given which are the origins of many films and TV series of today, Turkish cinema came to a state of repeating itself in terms of narrative language. In terms of the film production and the audience?s interest towards cinema and on account of the reduction of censorship by the 1961 constitution it is possible to see the examples of competent films as well as low quality films in 1960s which are considered as the golden era of Turkish cinema. In the years of 1970s with the world petrol crisis affecting our economy, the Cyprus intervention which put us in a difficult position especially in the external politics and the chaotic environment that the country was dragged into by the left-right struggles the country was badly injured. The withdrawal of the family from the cinemas because of the street quarrels led the cinema into an economic difficulty. Many cinema venues were closed, most of the rest survived with porn films. As a result of the affect of TV, the audiences? resignation from the cinema venues joined together with the rise of karate, porn and arabesque films and removed the concept of family cinema all together. In this period the only genre that kept the family cinema alive was, with its examples that were started to be seen after the second half of the 1970s, the comedy films with lots of dialogue and crowded casting. As for the process that started with the stroke of September 12, 1980 there was an important rise, with the arabesque becoming a community culture, in the small budget arabesque films. Along with the first examples that were started to be seen in the 1970s, the sexuality was among the new subjects of cinema in 1980s which especially came out with the films that have theme of woman. The religious film examples which shaped an agenda were Turkish cinema?s reflection of the political Islam and radical Islam that existed in the Turkish political life. Especially with the videos that were produced for the immigrants abroad, the video management emerged into a sector and with the dominance of American film companies over the film distribution and projection there was a decline in the Turkish cinema?s film projection chances. In 1980s there were examples of films with different narrative styles and new subjects along with the entrance of new directors. Yavuz Turgul who worked as a scriptwriter in the second half of 1970s stepped into the II cinema with his first film called ?Fahriye Abla? in 1984 and created a distinct direction with his narrative style and film structure in this period. 1990s were the years when many new directors flourished in Turkish cinema; most of which got lost after shooting one film. From the beginning to this day Turkish cinema?s common problem of not becoming a sector led the producer-director concept to spread away in 1990s. In general some of the directors who did their own production or created independent productions by using sponsors as Eurimages, Departments of Culture, took the European cinema as an example for themselves and started to make films which could not create a common mass of audience. These films which could not address the taste and the interest of the audience instead of taking the social reality, took the director?s own reality as a base for itself. For this reason, because of the objective structure of the films, it was very difficult to connect with large audiences. In the years of 2000s with the rise of the support from the festivals towards these kinds of films and with the legitimization of the festivals as a new source, the production of these types of films continued. In addition to this it was possible to see the examples of quality films which reflected the tradition of Turkish cinema of today. Especially Yavuz Turgul?s film called ?Eşkiya? that he shot in 1996, has a rather important place by refilling the cinema venues which were abandoned by the audience 35 years ago. During the historical development process, the only factor that allowed the Turkish cinema to exist was the audience-cinema relationship. Even though the changes in the social, political, economic area led to the variations in the audience profile through time, the objective point of view coupled with the personal style that set out with the deepest, the most sincere feelings and the social relations, finally aimed to a cinema which created its own audience. Yavuz Turgul, as the characters in his films who try to resist the changing times, by standing apart from the contemporary general discourses of Turkish cinema, with his personal style that he has shaped, achieved an important and active place in the Turkish cinema history as today?s last representative of the traditional Turkish cinema.

Benzer Tezler

  1. Yavuz Turgul sineması

    Yavuz Turgul's cinema

    SİNEM EVREN YÜKSEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2003

    Sahne ve Görüntü SanatlarıAnkara Üniversitesi

    Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. S. RUKEN ÖZTÜRK

  2. Toplumsal cinsiyet bağlamında 1980 sonrası Türk sinemasında çalışan kadın imgesi

    In the context of gender, working women's imagery in post 1980's Turkish cinema

    BURCU YERLİKAYA

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriMarmara Üniversitesi

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ASLAN TOLGA ÖCAL

  3. 1980 sonrasında Türkiye'de yaşanan ideolojik ve kültürel dönüşümlerin Türk sinemasına yansımaları

    The Reflections of ideological and cultural changing on Turkish cinema after 80's Turkey

    HİLMİ MAKTAV

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül Üniversitesi

    Sinema Televizyon Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MUTLU PARKAN

  4. Yeni Türk sinemasında kadına yönelik sosyal kontrol kodlarının dönüşümü: Feminist açıdan bir inceleme

    Transition of social control codes of women in new Turkish cinema: A study from the feminist approach

    BERİL UĞUZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Sahne ve Görüntü SanatlarıAnkara Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EROL DEMİR

  5. Avrupa Birliği sinema politikalarının Türk sinemasına etkileri

    The affects of European Union cinema policies on Turkish cinema

    AYDAN TUNCAYENGİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül Üniversitesi

    Film Tasarımı Ana Sanat Dalı

    YRD. DOÇ. DR. ZÜHAL ÇETİN ÖZKAN