Başlangıcından izlenimcilik'e kadar resimde rengin simgesel kullanımı
Usage of colours in painting as symbolls from the beginning until empressionism
- Tez No: 250950
- Danışmanlar: PROF. AYDIN AYAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Güzel Sanatlar, Fine Arts
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2009
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Resim Ana Sanat Dalı
- Bilim Dalı: Resim Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 411
Özet
Bu çalışmanın amacı resimde rengin simgesel kullanımının araştırılmasıdır. Renk, tüm hayatımızı kaplayan ve bizi psikofizyolojik açıdan etkileyen önemli bir güçtür. Gördüğümüz şeyden nasıl etkilendiğimizi çözmeden önce gördüğümüzün ne olduğunun tanımını yapmamız gerekir. Bu yüzden algı, bilimsel veriler, boyaların kimyası, ressamların kullandıkları teknikler, rengin insan üzerindeki etkileri, renklerin birbirlerine olan etkileri ve ressamın rengi kullanma yöntemleri araştırılmalıdır.İnanç, moda, tarihi olaylar, siyaset, coğrafya, algı, kolektif bilinçaltı, subjektif algı, dönemin düşün yapısı ve edebiyatı, diğer sanat alanları, bilimsel buluşlar, yeni keşfedilen pigmentler, resimde rengin simgesel kullanımına etki eden faktörlerdir.Tarihöncesi devirlerde önemli olan, yaşamda kalma mücadelesince belirlenmiştir. İlk insan kutsal saydığı hayvanın kanı ile kırmızı arasında bir özdeşlik kurmuştur. Tarım toplumuna geçişle birlikte bu renk kadının loğusalık kanı ile özdeşleştirilerek doğurganlığı artıracak bir güç olarak görülmüştür. İlk büyük medeniyetlerden itibaren kutsal olan rengi iktidarda olanlar belirlemeye başlar. Mezopotamyalılar tanrılarını gökyüzünden indirmek için lapis-lazuli mavisini kullanmış, Mısır'da renkler güçlerini yitirmesin diye birbirleriyle karıştırılmamış, sonsuza kadar değişmeden kalan renklerle zaman adeta dondurulmak istenmiştir. Mısırda bereketli Nil toprağının rengi olan siyah günümüzdekinin tersi olarak mutluluğun simgesidir. Sarı ise güneşin gücü ile bağlantılı olarak en kutsal olandır. `Ana-erkil Kült'ün toprakları olan Girit'te safran en önemli ticari gelir kaynağı ve kadınların doğurganlıklarını artıran tılsımlı bir güçtür. Özgür düşüncenin doğduğu Antik Yunan Uygarlığında tanrılar insan renklerine boyanmıştır. Yunanlılar kendilerini yeryüzünde tanrılar gibi, onlarla birlikte hissetmişlerdir; doğal renklere boyadıkları tasvirlerinin hepsi gücü simgeler. Roma İmparatoru, mor renginin İmparatorların şanına yaraşacak bir renk olduğuna bir günde karar vermiş; kendi dışındaki herkese bu rengi yasaklamıştır. Ve bundan sonradır ki daha önce bol miktarda bulunanın değerli oluşunun yerine az miktarda bulunanın kıymetli olması geçer. Bir şiddet toplumu olan Roma'daki renk şiddetine şaşırmıyoruz. Romalılar yaşadıkları mekanın iç duvarlarını zincifre kırmızısıyla kaplamaktan çekinmemişlerdir. Hristiyanlığın kurumlaştığı dönemlerle birlikte Bizans'ta din adamı düşünürlerin kafaları, rengin suçlu olup olmadığı konusuyla epeyi meşgul olmuştur. Rengin tanrısal olduğunu savunanlara karşı diğerleri rengin sahte ve insanı kandıran şeytan işi olduğunu savunmuştur. Beyaz, renklerden (günahlardan) arınma ebediyete intikal etme aracıdır. Ortaçağlı beğenisi ışık-gölge modlesi yapmaksızın renkleri saf ve parlak alanlar olarak ele alır. Rönesans'la birlikte Antik Yunan'daki itibarını geri kazanan ressamlar bireysel seçimler yapabilmiştir. Leonardo renkleri, sfumato tekniği ile bir araya getirerek zihinsel bir boyuta çekmiş, Michelangelo boyadığı devlerle ten rengini yüceltmiş, Raphaello renklerde uyumlu, dengeli güzelliği yaratmıştır. Desenin önemli olduğu Floransa Ekolüne karşı Venedik Ekolü renkçi üslubun temellerini atar. Yeni kıtaların keşifleriyle birlikte Venedik önemli pigmentlerin aktığı liman haline gelir; bundan sonra Avrupa'yı kırmız modası sarar. Titian kırmızı ve maviyi dünyasal ve tanrısal anlamlarda simgesel olarak kullanmıştır. Manyerizmde saray üslubu, renkleri cilalayarak sunileştirirken diğer yanda El Greco az sayıda ve fakat çarpıcı bir şekilde kullandığı renkleri ile adeta dönemin bunalımını görselleştirir. Barok dönemle birlikte ortaya çıkan chia-obscuro ışığında renkler farklı bir görünüm alır. Barok'ta Güneş Kültü tekrar uyanır. Rembrandt ise altın renklerini dünyevi değil mistik gücü göstermek maksadıyla kullanmıştır. Rubens, tüm Avrupa'ya renkçiliğin yayılmasında önemli rol oynamış; Vermeer maviyi hüznü yansıtmak için kullanmıştır. Rokoko'da Fragonard sarının diğer anlamlarını keşfeder; Watteau, uçucu fırça darbeleri ve renkleriyle doyumsuzlaştığı için mutluluğa ulaşmanın mümkün olamadığı bir toplumun hüznünü duyarlı bir şekilde ortaya koyar. ? J.L. David bu hüzne bir bıçak darbesi gibi inmiş, katı klasik normları ülküselleştirmiştir. Fakat özgürlüğünü eline alan orta sınıf için klasikçilik, içlerindeki heyecanları vermekte yetersizdir. Romantizm renklerin psikolojik etkilerinden faydalanan bir akım olmuştur. Delacroix, renkleri özgürleştirerek modleyi kırar. Gerçekçiler sanıldığının aksine renkleri doğal olarak kullanmamış; yaşama ve gerçeklik algısına yaklaşmakta bir aracı olarak değerlendirerek kafalarındaki ideolojinin tesiriyle emekçi sınıfının acılarını yansıtmakta ya da onları yüceltmekte Romantizmin renk anlayışını sürdürmüşlerdir. Ancak onlar nesnelerin rengini vermede yansıma ya da yanılsamalara izin vermez; rengi gerçeğin, dış dünyanın, görünenin algısına zarar vermeyecek şekilde ikincil bir eleman olarak kullanırlar. 19. Yüzyıl sonunda İngiltere sanat piyasasının zevksiz örneklerine bir tepki olarak ortaya çıkan Pre-Rafaelitler genellikle açık havada doğaya sadık çalışmalar üretmişlerdir. Renkleri parlaktır fakat hava perspektifinden yoksun olan resimlerinde espas derinliği yok olmuştur. Pre-Rafaelitlerden etkilenen Simgecilerde ise açık-koyu karşıtlığına tekrar geri dönüş dramatik etkiyi kuvvetlendirir. Simgecilik farklılıklar taşımakla birlikte temelde Romantizmin bir devamı niteliğindedir.İnsanlık tarihi boyunca pek çok renk doğmuştur fakat bugün hepsi yaşamamaktadır. Kaynakların tükenmesiyle geçmişteki bazı renkler ölmüştür. Bazı renkler unutulmuş, ve sonra tekrar hatırlanmış, değişime uğramış, suçlanmış ya da kutsallaştırılmıştır.Rengin kullanımında ortaya çıkan sorular çoğaltılabilir, bunlara bağlı olarak da ``sonuçlar'' farklılaştırılabilir. Nedenler tekrar tekrar araştırılabilir. Farklı bakış açılarından yeni değerlendirmelere ulaşılabilir.
Özet (Çeviri)
Aim of this research is to investigate the symbolical usage of colour in painting. Colour is a psycho-physiological power that deeply effects and covers all aspects of human life. While seeing an object, humankind should make a definition of what he/she sees before getting to analyse how he/she is affected by it. Therefore, scientific data, the chemistry of paint, the techniques being employed by the artist, the effects of colour on humankind, and the method of using paint by the artists him/herself should be subject of the study.In the pre-historical ages the importance was defined with the struggle to survive. Early humans made a connection between the colour of the blood of the sacred animal and the colour red. With the sedentarisation process this colour is associated with the blood of the puerperant and accepted as a power increasing productivity. With the emergence of early civilisations, those in the power have determined the sacred colour by themselves. For instance, Mesopotamians used the lapis-lazuli blue to take their gods from the sky to the earth. In ancient Egypt the colours have never been mixed in order to preserve their power till eternity; by creating unchanging, stable colours they attempted virtually frozen the time. Unlike today?s associations the colour black of the fertile Nile sand was the symbol of happiness and yellow with its obvious connection to power of the sun was the most sacred of all colours. In the land of the matriarchal cult of Crete, saffron was the most important trade product and also a talisman that increases the female productivity. In the ancient Greece, where the free thought was born, Gods were painted in human colours. By doing so ancient Greeks felt themselves like Gods on earth, like living together with Gods; the usage of natural colour in paintings symbolizes the power. Roman Empire decided in a single day that the ruby (LAL) was the colour fitting best to the glory of the empire and prohibited its usage by any other nation. Only after this the most valuable is transformed to the rarest from the most easily acquired. We do not surprise to see the violence of colour in the violent nation of Rome. They never hesitated to paint the inner walls of their house to cinnabar (zincifre) red. In Byzantium empire with the institutionalisation process of Christianity, clerks embarked on discussing weather the colour is sinful or not. Whereas some argued that the colour is holy, others claimed that it is fake, deceptive and diabolical. White is the tool for catharsis, getting rid of sins and reaching the eternity. Medieval taste takes colours as pure, plain moments away from light-shadow modlesies. Only with the restitution of the Greek dignity thought the renaissance, the painters could make individual choices. By the intermingling colours with the technique of sfumato, Leonardo carried colours to the cognitive realm, by painting the giants Michelangelo glorified the colour of skin and Raphael created the even beauty with harmonic colours. Whereas the pattern was important in the Echolmatoune of Florence, Venice puts the ground for the colourist style. With the discovery of new continents Venice turns out to be the harbour of various pigments of colours was flowing, after this Europe has got the passion for red. Titian red and blue were symbolically used with the earthly and sacred meanings. Whereas royal Mannerist style made the colours artificial by waxing, in El-Greco few but strikingly attractive usage of colours quite visualised the depression of the time. In the chiaroscuro light of the Baroque, colours acquired a different appearance. The sun cult remerged during Baroque age. Rembrandt has used the gold colours not to show the earthly power but the mystical. Rubens, played an important role in dispersing the colourist style to the whole Europe, Vermeer used blue in order to demonstrate the sadness. Fragonard discovers the other meanings of yellow in Rococo, Watteau demonstrates the sadness of the epoch sensitively with the volatile brush moves. The sadness of society which destined to be not happy due to its insatiability. J.L David interrupted this sadness almost with the sharp cut of the knife and idealized the strict classical norms. However, for the middle class who is already accepted the emancipatory movement, classic norms were insufficient to demonstrate their excitement. Romanticisms emerge as a movement benefiting from the psychological effects of colours. Delacroix destroys modle by emancipating the colours. On the contrary to the common belief, the realist did not use colours as in nature, instead in line with the ideology they developed they either reflected the suffering of the working class or they idealized them by keeping the idealist tendency of romanticism. They never let deception of reflection in demonstrating the colour of objects, instead they used colour as a secondary elements, in a way it can not ruin the borders determined by the pattern.During the humankind life, most of the colors are born, however today they are living. Some of the colours in past dies since their source were vanished. Some colours are forgotten and than recalled, changed, accused or sanctified.Many questions can be aroused from the usage of colour. Reasons can be searched continuously. New perspectives and analyses can be done.
Benzer Tezler
- 15. YY. ve 20. YY. arası batı sanatındaki figür-fon ilişkisinin tek figürlü resimler özelinde incelenmesi
15th century and 20th century. the investigation of the figuring-fund relationship between the middle eastern art on the examination of single exchange pictures
ÖZLEM DAŞDELEN
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Sanat TarihiMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT METE AĞYAR
- İbrahim Çallı Türk resim sanatı içindeki yeri ve önemi
Başlık çevirisi yok
SEMİH ALTINÖLÇEK
Yüksek Lisans
Türkçe
1994
Güzel Sanatlarİstanbul ÜniversitesiArkeoloji ve Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ARZU GÜL İREPOĞLU
- Paris'ten Newyork'a Marksizm'den liberalizme sanatta yeni arayışlar: Soyut ekspresyonizm
New pursuits in art from Paris to Newyork from marxism to liberalism: Abstract expressionism
YUSUF EMRE IŞIK
Sanatta Yeterlik
Türkçe
2019
Güzel SanatlarAtatürk ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ CEMİLE DİDEM ÖZIŞIK
- Hüseyin Avni Lifij Türk resim sanatı içindeki yeri ve önemi
Başlık çevirisi yok
AHMET KAMİL GÖREN
Yüksek Lisans
Türkçe
1990
Güzel Sanatlarİstanbul ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF.DR. NURHAN ATASOY
- Claude Debussy ve piyano eğitimi
Claude Debussy and piano education
DENİZ BESTE ÇEVİK
Yüksek Lisans
Türkçe
2002
MüzikDokuz Eylül ÜniversitesiMüzik Eğitimi Ana Bilim Dalı
PROF.DR. NERGİZ ŞAKİRZADE SARI