Muhyiddin-i Arabî ve Sadreddin Konevî'nin din anlayışı
Muhyiddin ibn Arabî and Sadraddin Konawî's understanding of religion
- Tez No: 364825
- Danışmanlar: PROF. DR. HANİFİ ÖZCAN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Din, Felsefe, Religion, Philosophy
- Anahtar Kelimeler: Vücûd, Ma'rifet, Velî, Şeriat, İbadet, İlâhî Aşk, Wujûd, Ma'rifa, Wali, Sharia, Worship, Divine Love
- Yıl: 2014
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 287
Özet
Bu çalışmada, İbn Arabî ile Konevî'nin,“vücûd”adını verdikleri ontolojik ilke ile“ma'rifet”adını verdikleri epistemolojik ilkeye dayalı olarak geliştirdikleri“din anlayışı”incelenmiştir. Burada vücûd terimi, varlığın bütünüyle Allah'a ait olduğunu ve eşyanın mecâzen varlığa sahip olduğunu ifade etmektedir. Ma'rifet terimi ise“velî”nin doğrudan Allah'tan öğrendiği, varlığın bütünüyle Allah'a ait olduğu şeklindeki bu temel bilgi ile onun çeşitli uzantıları olan diğer yan bilgiler anlamına gelmektedir. Genel hatlarıyla dini oluşturan ana unsurlar inanç, ibadet ve ahlâktır. Allah'ın varlığına inanmak en genel inançtır. Çünkü bütün âlem O'nun var olduğunu“bilir”. Allah, her inananın O'na dair inancının ta kendisidir. Bu nedenle, hiç kimse inancında yanılmamıştır. Kimse inancında yanılmadığı için de cehennem azabı belirli bir sürenin ardından sona erecek ve herkes ebedî mutluluğa erecektir. Allah zâtı bakımından değil, ancak ulûhiyeti bakımından bilinebilir. Âlem, ulûhiyetin onu gerektirmesi sonucu var olmuştur. Bu anlamda âlem, ulûhiyetin yani“ilâhî isimler”in bir etkinliğidir. Velî, ma'rifet adı verilen özel bilgiye sahip olması nedeniyle, peygamberliğin yeni bir“şeriat”getirme dışındaki görevlerini üstlenmiştir. İnsanın yaratılmasındaki nihaî amaç, ma'rifeti elde etmesidir. Bunun yolu ise şeriatla bildirildiği şekilde ibadet etmektir. Ma'rifete bu şekilde ulaşan“ârif”, ibadet eden-ibadet edilen ayırımının ortadan kalktığını görür. Fakat ilâhî aşkla Allah'a bağlanan ârif, yine de böyle bir ayırım olduğunu hissederek Allah'a ibadet eder. İnsan, gerçekte, bütün fiillerinde zorunlulukla hareket eder. Fakat Allah'a karşı duyduğu saygının bir gereği olarak ârif kul, özgürmüş ve yaptıklarından sorumluymuş gibi davranmalıdır. Ayrıca o bilir ki,“güzel ahlâk”ile ahlâklanmak, güzel ahlâkın zaten kendi doğasında olduğunu anlamaktır.“İnsan-ı kâmil”e gelince, o da bu bilince en yüksek düzeyde sahip olan kimsedir.
Özet (Çeviri)
In this study, we investigate Ibn Arabî's and Konawî's understanding of religion on the basis of the ontological principle, which is named as“wujûd”and the epistemological principle, which is named as“ma'rifa”. According to Ibn Arabî, the term of wujûd expresses that all existence solely belongs to God and that beings metaphorically have an existence. As for the term of ma'rifa, which“wali”gains directly from God, it means this basic information regarding that all existence belongs to God and other various extensions of this basic information. The main elements constituting religion in general are belief, worship and morals. Believing in the existence of God is the most common belief. Because, the whole universe“knows”that He exists. God is the belief itself which each believer holds concerning Him. Therefore, no one errs in his or her belief. And, as a result of that, after a definite period of time, the torture of hell will expire and everyone will reach eternal bliss. God could be known only in point of His divinity, not in point of His personality. The universe has came into existence as a consequence of requirement of divinity. In this sense, the universe is an action of divinity i.e.“divine names”. Wali, because of having the special knowledge called ma'rifa, shoulders the functions of prophethood, except of legislating a new“sharia”. The ultimate goal for which human beings are created is to achieve the ma'rifa. The way of this achievement is to worship as instructed by sharia.“Arif”who has reached ma'rifa by this manner, realizes that the distinction between worshiper and God disappears. But, arif who devotes himself to God with divine love, would worship to God feeling that there is such a distinction. Man, in fact, does all his actions compulsorily. But arif, as a necessity of his respect to God, should act as if he has free will and is responsible of his doings. Besides, he knows that to have“good morals”is to realize that good morals are in his nature. As to“insan-i kamil”, he is the one who has such a consciousness in the highest level.
Benzer Tezler
- Muhyiddin İbnü'l-Arabî ve Sadreddin Konevî ekseninde ahlakın ontik temeli üzerine bir inceleme
An enquiry concerning the ontic foundation of morals in the line of muhyiddin İbn al-Arabi and Sadr al-din al-Gunawi
ENDER BÜYÜKÖZKARA
- Sadreddin Konevî'nin kelami görüşleri
Theological thoughts of Sadreddin Konevi
MEHMET RAŞİT GÖÇGÜN
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
DinSelçuk ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
Y.DOÇ.DR. DURMUŞ ÖZBEK
- Sadreddin Konevî'de bilgi, varlık ve ahlâk
Knowledge, existence and morality in Sadreddin Konevi
SALAHUDDİN AUOBE
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
FelsefePamukkale ÜniversitesiSosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. FAZIL KARAHAN
- Sadreddin Konevî'de muhabbet
Saddreddin Konevî and the concept of love
FIRAT ÇELİK
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
DinAnkara ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUSTAFA AŞKAR
- Sadreddin Konevi'nin bilgi anlayışı
Sadreddin Konevî's epistomology
DORİAN DEMETJA
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
DinUludağ ÜniversitesiFelsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. HİDAYET PEKER