Geri Dön

Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirme şikâyeti olan çocuklarda serum çinko ve demir düzeyleri

Serum zi̇nc and iron levels i̇n children with reccurent upper respi̇ratory tract infecti̇on

  1. Tez No: 374839
  2. Yazar: DERUN TORLAK
  3. Danışmanlar: PROF. DR. FATMA OĞUZ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Sık üst solunum yolu enfeksiyonu, tonsillofarenjit, çinko, demir, beslenme, Recurrent upper respiratory tract infection, tonsillopharyngitis, zinc, iron, nutrition
  7. Yıl: 2014
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Çocuk Sağlığı Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 29

Özet

Amaç: Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirme öyküsü veren ve Paradise kriterlerine göre tanısı kesinleşen çocukların prospektif olarak çinko ve demir eksikliği açısından incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Genel Pediatri Bilim Dalı Polikliniğine sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirme şikâyetiyle başvuran 2-18 yaş arası hastalar çalışmaya alındı. Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuk tanımı olarak Paradise kriterleri doğrultusunda yılda 7 veya daha fazla tonsillofarenjit enfeksiyonu geçirilmesi veya geçen son 2 yıl içerisinde her yıl en az 5 tonsillofarenjit enfeksiyonu geçirilmesi veya geçen 3 yıl içerisinde her yıl en az 3 tonsillofarenjit enfeksiyonu geçirilmesi olarak kabul edildi. Hastalar sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenler ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Ayrıca sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren grup, hastalık geçirme sıklıklarına göre 3 alt gruba daha ayrılarak çalışma yürütüldü. 1. grup; yılda ≥7 ÜSYE geçiren çocuklar, 2. grup; 2 yılda ≥5 ÜSYE/yıl geçiren çocuklar, 3. grup; 3 yılda ≥3 ÜSYE/yıl geçiren çocuklar olarak tanımlandı. Yaş, boy, tartı değerleri ve persantilleri saptandı. Günlük diyet öyküleri çinko ve demir içeriği açısından sorgulanarak diyet analizi Beslenme Bilgi Sistemi 6 (BEBİS6) programı kullanılarak yapıldı. Hastalara enfeksiyonsuz dönemlerinde gelmeleri söylenerek, semptomsuz ve ilaç tedavisi almadıkları dönemlerde hastaların ve benzer yaş ve risk faktörlerini içeren kontrol grubunun tam kan sayımı, serum demir düzeyi, total demir bağlama kapasitesi, serum ferritin düzeyleri ve serum çinko düzeyleri araştırıldı. Çalışma sırasında, ek başka bir hastalığı tespit edilenler çalışmadan çıkarıldı. Tam kan sayımı İ.Ü. İTF Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Biyokimya Laboratuvarında Abbottt Cell-Dyn 3700 adlı cihazla MAPPS lazer ölçüm sistemiyle, serum demir düzeyi ve total demir bağlama kapasitesi ölçümü İ.Ü. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Biyokimya Laboratuvarında Roche Cobas Integra 800 cihazında spektrofotometrik (Guanidine/FerroZine) yöntemiyle, serum ferrritin düzeyi İ.Ü. Klinik Biyokimya Laboratuvarında Roche Cobas Modular Analytics E170 cihazında elektrokemilüminesans immünolojik test yöntemiyle ve serum çinko düzeyi İ.Ü. Çocuk Kliniği Eser Element Laboratuvarında Varian marka atomik absorbsiyon spektrofotometresi ile ölçüldü. Bunun için sekiz saatlik açlığı takiben tam kan sayımı için bir adet 2 cc K3 EDTA'lı tüpe, serum demir düzeyi ve total demir bağlama kapasitesi için bir adet 2 cc Na Sitrat'lı tüpe ve serum çinko düzeyi içinde yine bir adet 2 cc eser element analizine uygun Becton-Dickinson XIV tüpüne venöz kan örnekleri alındı. Ayrıca sık ÜSYE veya diğer nedenlerle önceden bakılan immünglobulin düzeyleri de değerlendirildi. Elde edilen veriler SPSS 21,0 programı yardımıyla incelendi. İstatistiksel olarak p0,05). Toplamda demir eksikliği %9,1 olarak tespit edildi. Demir eksikliği açısından sık ÜSYE grubu (% 7,1) ile kontrol grubu (%11,4) arasında ve alt gruplar (1. grup %5,3, 2. grup %12 ve 3. grup %5,8) arasında fark saptanmadı (p>0,05). Demir eksikliği olanlar içinde çinko eksikliği birlikteliği saptanmadı. Toplamda demir eksikliği anemisi %7 olarak saptandı. Sık ÜSYE grubu (%9,1) ile kontrol grubu (%4,5) arasında demir eksikliği anemisi görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0,05). Alt gruplara bakıldığında sık ÜSYE grubundaki tüm demir eksikliği anemisi saptanan hastaların 1. grupta yer aldığı ve dolayısıyla 1. grupta demir eksikliği anemisi (%15,8) görülme oranının 2., 3. (%0,0) ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla olduğu görüldü (p=0,035, 0,001 ve 0,020). Demir eksikliği anemisi olup çinko eksikliği de olan 5 hastanın tümü sık ÜSYE grubundaydı. Sık ÜSYE grubunda demir eksikliği anemisi olanlar içinde çinko eksikliği görülme oranı (%5,1), kontrol grubundan (%0,0) daha yüksek saptanmasına karşın bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. (p>0,05). Ancak alt gruplar açısından bakıldığında bu 5 hastanın tümünün 1. grupta yer aldıkları görüldü. Bundan dolayı demir eksikliği anemisi olup çinko eksikliği de görülmesi durumu 1. grupta (%8,8) kontrol grubuna (%0,0) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek saptandı (p=0,0046). Tüm gruplar içinde toplamda demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi görülmesi %16 olarak tespit edildi. Sık ÜSYE ve kontrol grupları arasında demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi görülme oranları (%16,2 ve 15,9) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi olup çinko düzeyi normal veya düşük saptananlar açısından da sık ÜSYE grubu ile kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Alt gruplara bakıldığında demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi görülmesi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. (p>0,05) Demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi ile birlikte çinko eksikliği görülmesi XVII durumları 1. grupta (%8,8) kontrol grubuna (%0,0) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,08). En sık enfeksiyonun görüldüğü 1. grupta DE/DEA ile çinko eksikliğinin birlikte görülmesinden dolayı DE/DEA ve çinko eksikliği birlikteliğinin enfeksiyon sıklığını artırdığı görüldü. Sık ÜSYE grubunda çinko eksikliği görülme riskinin kontrol grubuna göre 43,5 kat fazla olduğu saptandı (p=0,002; %95 Cl: 5,80-326,28). Demir eksikliği veya DE/DEA ile çinko eksikliği birlikte görülmesi sık ÜSYE grubunda 10,3 kat fazla bulunsa da (p=0,1162; %95 Cl: 0,56-189,03) çinko eksikliği olmayan DE/DEA görülmesi durumunda herhangi bir risk artışından söz etmenin mümkün olmaması nedeniyle, esas etkenin çinko eksikliği olduğu düşünüldü. ÜSYE sıklığına çinko eksikliği, anemi, demir eksikliği ve demir eksikliği anemisinin etkisini değerlendirdiğimizde, çinko eksikliğinin tek başına ÜSYE sıklığını 40,4 kat arttırıcı etkisi olduğu görüldü. Anemi, demir eksikliği ve demir eksikliği anemisinin modele etkisi istatistiksel olarak anlamlı saptanmaması (p>0,05) yukardaki düşüncemizi destekler nitelikte esas faktörün çinko eksikliği olduğunu düşündürdü. Diyet ile alınan günlük çinko miktarı ve alınan proteinin günlük ihtiyacı karşılama yüzdesi ile serum çinko düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon saptandı (p=0,0001 ve 0,0001; r=0,351 ve 0,295). Ferritin ile günlük alınan demir miktarı ve alınan demirin günlük ihtiyacı karşılama yüzdesi arasında anlamlı pozitif korelasyon saptandı (p=0,003 ve 0,001; r=0,213 ve 0,233). Hemoglobin ve hematokrit düzeyleri ile beslenme ile alınan demir (p=0,04 ve 0,01; r=0,212 ve 0,231), çinko (p=0,01 ve 0,0001; r=0,251 ve 0,303), karbonhidrat yüzdesi (p=0,0001ve 0,0001; r=0,270 ve 0,271), ve protein yüzdesi (p=0,03 ve 0,0001; r=0,212 ve 0,273) arasında ayrıca hematokrit ile demir yüzdesi arasında (p=0,006 r=0,201) anlamlı pozitif korelasyon saptandı. MCV ile alınan çinko ve demir miktarları arasında anlamlı pozitif korelasyon görülse de (p=0,001 ve 0,02; r=0,241 ve 0,162) anlamlılık çinko düzeyi ile MCV arasında daha belirgindi. Ayrıca IgG düzeyi ile diyetteki demir miktarı (p=0,001 r=0,261),çinko miktarı (p=0,0001 r=0,345), protein yüzdesi (p=0,0001 r=0,301), yağ ( p=0,003 r=0,233)ve karbonhidrat (p=0,0001 r=0,330) alım yüzdeleri arasında da anlamlı pozitif korelasyon saptandı. Buna ek olarak günlük alınan çinko miktarı ile IgA arasında da anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,002 r=0,239).XVIII Sonuç: Çinko eksikliği çocukluk çağında ciddi bir eser element eksikliğidir. Çinko eksikliği üst solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlığı artırmaktadır. Ülkemiz, demir eksikliği anemisinden daha yüksek oranda çinko eksikliği açısından risk altındadır ve demir eksikliği olan çocuklar çinko eksikliği açısından da mutlaka araştırılmalıdır. Sık ÜSYE geçiren çocuklarda çinko ve demir düzeylerinin normal toplumdan düşük olduğu (çinko daha belirgin olmak üzere), çinko ve demir düzeylerinin özellikle enfeksiyon sıklığının en çok olduğu grupta, belirgin olarak daha düşük olduğu görülmüştür. Demir ve özellikle çinko eksikliği iştahsızlığa neden olmakta bu da çocuğu beslenme açısında bir kısır döngü içerisine sokarak, eksikliklerin daha da artmasına yol açmaktadır. Beslenmenin bağışıklık sistemi üzerine önemli etkileri bulunmaktadır. Sık ÜSYE geçiren hastalar, gereksiz testlere tabi tutulmadan önce çinko başta olmak üzere eser element ve protein-enerji eksiklikleri açısından değerlendirilmelidir.

Özet (Çeviri)

Objectives: Prospective examination of zinc and iron deficiency in patients with a history of recurrent upper respiratory tract infection (RURTI) confirmed in accordance with the Paradise criteria. Materials and Methods: The study covers patients between the ages of 2 to 18 that applied to the Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine Department of Pediatrics for General Pediatrics with the complaint of recurrent upper respiratory tract infections. The diagnosis of RURTI in these children was defined in accordance with the Paradise criteria as having at least 7 or more tonsillopharyngitis infections per year, having at least 5 tonsillopharyngitis infections per year in the last 2 years or having at least 3 or more tonsillopharyngitis infections per year in the last 3 years. The patients were first categorized into two groups, those having recurrent upper respiratory tract infections and the control group. Second, the group having recurrent upper respiratory tract infections was separated into three sub-groups corresponding to the frequency of infections. Groups were defined as; first group ≥7 upper respiratory tract infections (URTI) per year, second group ≥5 URTI per year and the 3 rd group ≥3 URTI per year. Age, height, weight and percantiles were determined. Patterns of daily diet of the patients were questioned from the perspective of zinc and iron content and diet analyses was carried out using the Diet Information System 6 (BEBİS6) software. The patients were asked to return for a consultation during an infection free period, thus making it possible to to examine the complete blood count, serum iron level, total iron binding capacity, serum ferritine levels and serum zinc levels during this disease and treatment free period of both the patients and the control group having the similar age and risk factors. Patients diagnosed with additional infections were excluded from the study. Complete blood count was carried out at the Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine, Biochemical Laboratory of Pediatrics with the Abbott Cell-Dyn 3700 device using the MAPSS laser measurement system, serum iron level and total iron binding capacity were measured at the Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine Biochemical Laboratory of Pediatrics with the Roche Cobas Integra 800 device using the spectrophotometric (Guanidine/FerroZine) method, serum ferritine level was measured at the Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine Clinical Biochemistry Laboratory using the Roche Cobas Modular Analytics E170 device with the electroluminescent immunological test method and the serum zinc level was measured at the Istanbul University Istanbul Faculty of XX Medicine Pediatric Clinic Trace Element Laboratory with the Varian device using the method of atomic absorption spectrophotometer. For these measurements venous blood samples were taken following an eight hours fasting period and placed in; one 2 cc K3 tube with EDTA for the complete blood count, one 2 cc tube with Na Citrate for the serum iron level and total iron binding capacity, and again one 2 cc with Becton-Dickinson tube which is befitting for trace element analysis for the serum zinc level. Previously viewed immunglobulin levels for RURTI or other reasons were also evaluated. The data collected was examined through the SPSS 21.0 software and was found to be statistically significant at p0,05). The prevalance of iron deficiency (ID) was found to be 9.1% in total. No significant difference was found between RURTI group (7.1%) and the control group (11.4%) and between subgroups (First group 5.3%, second group 12% and third group 5.8%) in terms of incidence of ID. (p>0,05). Concurrent zinc and iron deficiency was not found. The prevalance of iron deficiency anemia (IDA) was 7%. No statistically significant difference was found between the RURTI group (9.1%) and the control group (4.5%) in terms of incidence of IDA whereas in the subgroups, all of the patients with IDA were seen in the first group therefore the incidence was higher in the first group (15.8%) than the second, third (0.0%) and the control group at statistically significant levels (p=0,035, 0,001 ve 0,020). All five patients with concurrent zinc deficiency and iron deficiency anemia were in the RURTI group. The incidence of concurrent zinc deficiency and iron deficiency anemia was higher in the RURTI group (5,1%), compared to the control group (0,0%) however it was not statistically significant (p>0,05) Considering subgroups all of these five patients were found to be in the first group hence the incidence of concurrent iron deficiency anemia and zinc deficiency was higher in the first group (8.8%) than the control group (p=0,0046). Total prevalance of iron deficiency or iron deficiency anemia was found to be 16%. No statistically significant difference between the RURTI group (16.2%) and the control group XXIII (15.9%) was found in terms of incidence of ID/IDA. Similarly no statistical difference was found between the RURTI and the control groups concerning the frequency of patients whom either have concurrent zinc deficiency with ID/IDA or not (p>0,05). Incidence of ID/IDA was not statistically different between the subgroups (p>0,05).Concurrent zinc deficiency with ID/IDA was more frequent in the first group (8.8%) than the control group (0.0%) at statistically significant levels (p=0.08). Zinc deficiency and ID/IDA coexisted solely in the first group where the number of infections is most prevalent, concurrent ID/IDA and zinc deficiency has been found to increase the frequency of infections. The probability of zinc deficiency was 43.5 times higher in the RURTI group than the control group (p=0.002; 95% Cl: 5.80-326.28). Even though concurrent ID or ID/IDA with zinc deficiency was 10.3 times more in the RURTI group (p=0.1162; 95% Cl: 0.56-189.03), there was no increase in the risk when ID/IDA occured without zinc deficiency therefore the main factor seems to be zinc defiency alone. Evaluation of the effect of zinc deficiency, anemia, ID and IDA on the frequency of URTIs revealed that zinc deficiency exclusively increased the frequency 40.4 times. The lack of increased susceptibility to infections due to anemia, ID and IDA at statistically significant levels (p>0,05) supports the previous idea that the main factor is indeed the zinc deficiency. Positive correlation was found between the amount of daily intake of zinc and the percentage of adequate daily intake of protein with serum zinc levels (p=0.0001 and 0.0001; r=0.351 and 0.295). Also positive correlation was found between ferritine levels with the amount and the percentage of adequate daily dietary intake of iron (p=0.003 and 0.001; r=0.213 and 0.233). Statistically significant positive correlations were found between hemoglobin and hematocrit levels with the amount of daily intake of iron (p=0.04 and 0.01; r=0.212 and 0.231) and zinc (p=0.01 and 0.0001; r=0.251 and 0.303), and with percentages of adequate daily dietary intake of carbonhydrate (p=0.0001 and 0.0001; r=0.270 and 0.271), and protein (p=0.03 and 0.0001; r=0.212 and 0.73). Positive correlation was also found between hematocrit levels and the percentage of adequate daily intake for iron (p=0.006 r=0.201). Although positive correlations were both detected between MCV and the amount of daily intake of zinc and iron (p=0.001 ve 0.02; r=0.241 ve 0.162) it was more significant in the zinc intake. Statistically significant positive correlations were found between IgG levels with, the amount of daily intake of iron (p=0.001 r=0.261), zinc (p=0.0001 r=0.345), the percentage XXIV of adequate daily intake of protein (p=0.0001 r=0.301), fat (p=0.003 r=0.233) and carbonhydrate (p=0.0001 r=0.330). Finally a statistically significant positive correlation was found between the amount of daily intake of zinc and IgA levels (p=0.002 r=0.239). Conclusion: Zinc deficiency is an important trace element deficiency during childhood. Zinc deficiency increases susceptibility to upper respiratory tract infections. Turkey is at risk for zinc deficiency more than it is for iron deficiency and therefore children with ID should be strictly examined for zinc deficiency. Zinc and iron levels are found to be lower (more pronounced for zinc levels) in children with RURTIs than the normal population. Zinc and iron levels were distinctively low in the group with the most episodes of infection. Iron and in particular zinc deficiency causes anorexia that turns into a vicious cycle in which the inadequate nutrition of the child leads to a further increase of deficiencies. Nutrition has a significant effect on the immune system. Patients who suffer from RURTI should be evaluated for trace element and protein-energy deficiencies before being subjected to unnecessary testing.

Benzer Tezler

  1. Febril konvülziyon tanısı ile başvuran hastaların klinik ve laboratuvar özelliklerinin değerlendirilmesi

    Evaluation of clinical and laboratory features of patients with febrile convulsion

    SÜHEYLA GÜMÜŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ASLI NUR ÖZKAYA PARLAKAY

  2. Monosemptomatik enürezis nokturnalı hastalarda uyku bozukluklarının değerlendirilmesi

    Evaluation of sleep disorders in patients with monosymptomatic enuresis nocturna

    BANU TURHAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDüzce Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BÜNYAMİN DIKICI

  3. Febril konvülsiyonlu hastaların klinik özellikleri ve risk faktörleri

    Clinical characteristics and risk factors of patients with febrile convulsions

    EMİR ÇEVİK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıÇukurova Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜLEN GÜL MERT

  4. Çocuklarda serum demir ve çinko düzeyi ile febril konvülziyon arasındaki ilişki

    The relationship between serum iron and zinc level and febrile convulsion in children

    ÖZNUR BULUT

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZLEM BOSTAN GAYRET

  5. Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda lupus antikoagulan gelişme sıklığı ve klinik önemi

    Başlık çevirisi yok

    ERDAL PEKER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıEge Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. KAAN KAVAKLI